25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER PENCERE Seçimde Sorumluluk... Yarın seçim var... Gazetelerde yayımlanan kamuoyu yoklamala- rına ne denir?.. AKP yine birinci parti... Cemaatçi siyasete aşkolsun... Anayasa Mahkemesi’nin kesin kararına göre AKP nedir?.. Tek tümce: “Laiklik karşıtı eylemlerin odağı...” Daha kısa deyişle: - İrtica odağı... Ama, sandıkta birinci parti... Öyleyse denebilir ki: Demokrasinin ‘olmazsa olmaz’ temeli laiklik teh- likede... Haydi laikliği bir yana bırakalım, yurttaşın hal-i pür melaline bakalım... Tarım?.. Sanayi?.. İşsizlik?.. Bütçe?.. Ve sosyal hukuk devletini sadaka rejimine bağlayan dinci ilkellik... Ekonomik kriz devleti silkeleyip vatandaşın ca- nına okurken iktidar partisinin oyları nasıl yük- selir?.. Sorunun yanıtını bugünlük okura bırakıyorum, ama, Cumhuriyet’in birinci sayfa manşetinde bir- kaç gündür yer alan uyarının şaşılası gerçeğini kö- şeme aktarıyorum: 28 Mart 2004 seçimlerinde İstanbul, belediye başkanını kaç oyla seçti?.. 1 milyon 918 bin 686... Peki, oy kullanmayanlar kaç kişiydi?.. 2 milyon 65 bin 729... Demek ki İstanbul Belediye Başkanı’nı kentin çoğunluğu değil, azınlığı seçmiş... Türkiye’nin yazgısında pervasız, kuralsız, hırs- lı, çıkarcı, dinci bir yeni sermaye sınıfı egemen- leşti... Bu gidişe ‘dur’ diyecek kim?.. Tarihsel bir dönüşüm yaşıyoruz, Atatürk’ün kur- duğu laik Türkiye Cumhuriyeti yok ediliyor... Seçmene düşen ne?.. Atatürkçü kesimde her türlü küçük düşünce- yi, anlaşmazlığı, itişi kakışı bir yana bırakıp san- dığa gitmek ve oy kullanmak... Özel kişilerin ağır basmadığı yerlerde kesinlik- le ana muhalefete destek vermek... Kişisel, koltuksal, duygusal hesapların vakti saa- ti çoktan geçti... İki kırmızı çizgimiz vardı: Bölünmezlik.. Laiklik.. İkisi de çiğneniyor... Seçim sandığından, çapı ne olursa olsun, bu iktidara uyarı çıkabilirse 30 Mart’ta bir soluk alı- nabilir... D emokrasi bir yönetim ve ya- şam biçimi felsefesidir; de- mokratik davranõş ve tutum, demokratik ortamlarda ka- zanõlabilir, korunabilir ve sürdürülebilir. Demokratik yaşamõ ve felsefesini edinme, bir sosyalleşme ve eği- tim sorunudur.. buradan hareketle genel olarak aile, okul, iş çevresi, din kurum- larõ ve kitle iletişim araçlarõnõn, başta ço- cuklar olmak üzere bireyler üzerindeki et- kileri, dolayõsõyla demokratik yaşam üzerindeki etkileri göz ardõ edilemez. Yö- netim biçimi demokrasi olan toplumu- muzda kabul edilmesi gereken toplumsal davranõş “demokrasi davranışı” olma- lõdõr. Peki böyle midir? Hemen her alan- da karşõmõza çõkan temel sorunlarõmõzdan birinin, demokratik davranõşõ bir yaşam biçimi ve felsefesi haline dönüştürmemiz gerçeği olduğuna göre böyle olduğunu söylemek güç. Aile içinde diktacı tutum Özellikle demokratik davranõşlarõn bi- reyler açõsõndan rehber norm olarak ka- bul edilmemesi, demokrasinin düşünce ve eylemde yaşatõlamamasõnõ, kültür olarak yerleşmemesini getirmektedir. Yapõl- masõ gereken, aile kurumundan başlaya- rak aşama aşama bütün kurumlarda de- mokrasiyi yaşamak, yaşatmak korumak ve sürdürmektir. Herkesçe kabul edilmesi gereken bu sorumluluğun temelinde; de- mokrasinin insana değer veren ve insa- nõn saygõ duyulmasõ gereken bir birey ol- duğu gerçeğinin yatmasõdõr. Ayrõca, de- mokrasi uygarlõk tarihinde süzüle süzü- le geniş uygulanma alanlarõ bulan ve hem düşünsel anlamda hem de pratikte en ye- terli sistem olduğu 21. yüzyõlda bütün top- lumlarca kabul görmektedir. “Demo- kratik davranışların neresindeyiz” so- rusuna yanõt, en başta toplumsal kurum- larda aranmalõdõr. Bu kurumlarõn başõn- da çocuğun ilk sosyalleştiği ve eğitildi- ği aile çevresi gelmektedir. Anne baba- lar çocuklar açõsõndan model olma so- rumluluğunu unutmamalõdõrlar. Ülkemizde, aile içinde bu tutum ve dav- ranõşlardan otoriter (diktacõ) tutum mu yoksa sevgi ve katõlõmcõ tutum mu hâkim sorusunun yanõtõnõ Emniyet Genel Mü- dürlüğü’nün araştõrmalarõ ortaya koyuyor. Emniyetin verilerine göre; evli kadõnla- rõn yüzde 46’sõ şiddete uğramõş, son beş yõl içerisinde de yüzde 65 oranõnda ölüm olayõ artõş göstermiştir. Çocuklara yöne- lik şiddet oranõ ise yüzde 60 düzeylerin- dedir. Bu veriler sanõrõm soruya yanõt ve- recek durumda. Bir diğer kurum olan eği- tim kurumlarõnõ ele alacak olursak, ül- kemizde okul yöneticiliğinde esas olan “öğretmenliktir” görüşü halen devam et- mektedir. Eğitim-Sen’in yaptõğõ araştõr- ma; öğretmen ve okul yöneticileri tara- fõndan okulda sopayla gezinme; dayak at- ma; saç kesme, öğrencilerin azarlanma- sõ gibi şiddet olaylarõnõn yoğunlukla okullarda yaşandõğõnõ göstermektedir. Böyle bir ortamda, değil demokrasiyi ya- şamak, otoriter (diktacõ) tutumlar edinil- mesi kimseyi şaşõrtmamalõdõr. Din ku- rumu, kişilik ve karakter oluşturarak toplumda bireyler arasõnda birlik ve be- raberliği sağlama işlevine sahiptir. Demokrasi ve laiklik Demokrasi ve laiklik birbirinden kop- mayan önemli değerlerdir. Biçimsel an- lamda laiklik, yönetim biçimimizde yer almasõna rağmen davranõş boyutuyla ya- şadõğõmõz şüphe götürmektedir.Davranõş kalõplarõnõn belirlendiği en önemli alan- lardan biri de siyaset kurumu. Siyaset, top- lumda düzeni sağlama, koruma ve sür- dürme işlevine sahiptir. Bu süreçte par- ti ve parti liderlerinin davranõş boyutu mo- del olma özelliklerini taşõdõklarõndan de- mokrasi davranõşlarõnõn edinilmesinde önemli bir etken olarak görülmelidir. Davranõş oluşturmada bu liderlerin bulunduklarõ statü gereği önem taşõ- maktadõr. Bu nedenle, parti liderlerinin her davranõşõ amaçlõ ve bilinçli olmak duru- mundadõr. Ancak ne talihsiz bir durum- dur ki iç siyaset tarihimizde yerinde ol- mayan ve bilinçsiz davranõşlarla karşõ- laşõldõğõ görülmektedir. Birkaç örnek sõ- ralamak gerekirse, “Her mahallede bir Demokrasiyi Yaşayamamak... Hasan GÜNEŞ Öğretim Görevlisi. Adõyaman Üniversitesi milyoner yaratacağım. Se- çim için odun koysam o milletvekili. Dün, dündür bugün bu gün. Ben zen- ginleri severim. Memu- rum işini bilir. Kalkınma için ağır sanayi (sonuç ta- bela fabrikalar). Herkese iki anahtar (ev ve araba). Ananı al da git” sözleriy- le sloganlaşan davranõş ka- lõplarõ.. Nezaket sõnõrlarõnõ zorlayan bu parti liderlerinin söylem düzeyindeki dav- ranõşlarõnõn demokratik kül- türün yerleşmesinde dolay- lõ yollardan engellere yol aç- tõğõ tartõşmasõz bir gerçektir. Yaşantõ bir etkileşim süre- cidir. O zaman demokratik veya diktacõ davranõşõ da edinmek bir etkileşim ol- gusu olarak ele alõnmalõdõr. Yukarõdaki gözlem ve araş- tõrma sonuçlarõ; bireye etki eden etkenlerin çocuklarõ- mõzda, gençlerimizde ve genel anlamda herkeste dik- tacõ tutum ve davranõşlarõ geliştirdiği söylenebilir. Örnek model Mustafa Kemal Sosyal öğrenme kuramõ- na göre demokratik ve oto- kratik (diktacõ) davranõş, model olan kişiler gözlem- lenerek öğrenilmektedir. Tüm bu anlatõlanlar demo- kratik davranõşlar adõna ço- cuk yetiştirme biçimimi- zin; okul yöneticileri ve öğ- retmenlerin davranõş bi- çimlerinin; din adamlarõ- nõn davranõşõnõn; kurum yö- neticilerinin davranõş bi- çimlerinin demokratik kül- türün tam anlamõyla yer- leşmesi için yeniden ele alõnmasõ hem bireysel hem de toplumsal gereksinme- lerin karşõlanmasõnda bir zorunluluk olarak karşõmõ- za çõkmaktadõr. Aksi halde, diktacõ tu- tum ve davranõşlar yoğun- luklu olarak artmaya de- vam edecektir. Diktacõ tu- tumlarõn geçmişte bize ağõr faturalar ödettiği unutul- mamalõdõr. Değişmelere uyum, demokratik tutum ve davranõşlara sahip ol- mayõ gerektirmektedir. Çe- şitliliğe inanma; özgürlü- ğünü kullanma isteği; her yeniliğe, düşünceye açõklõk; ve en önemlisi esnek ola- bilme bu davranõşlardan birkaçõdõr. Bu özellikleri edinmek kolay değildir. Özellikle kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk konumuz açõsõndan çok iyi bir örnek oluşturmaktadõr. Atatürk ülkeyi kaosa götü- ren son Osmanlõ yönetici- lerinin bilinç düzeyinden farklõ olarak; insanõ değer- li ve saygõdeğer bulan bir yeni yönetim biçimi olan demokratik sistemi kabul etmiş ve edilmesini sağla- mõştõr. Atatürk’e bu yönetim bi- çimini düşündürme çabasõ onun bilinç, algõ, değer ve inanç düzeyinde aranmalõ- dõr. Atatürk’ün okuduğu kitap sayõsõ, şimdiye kadar sap- tandõğõ kadarõyla 3 bin 997’dir. Sonuç olarak, Tür- kiye’de genel anlamda de- mokratik yaşam felsefesi pratikte yaşanamamaktadõr. BEŞ yılda bir yapılan bir ge- nel seçimi yak- laşık altmış yıl- dır süren karşı- devrim süreci içinde değer- lendirmek zor- dur. Kaldı ki, dedikodulu Ergenekon çalkantıları ve helikopter kazası ge- rilimleriyle karışan zihinlerin dağı- nıklığı şu günlerde serinkanlı bir du- rum değerlendirmesi yapmayı da- ha da zorlaştırmakta. Ne var ki, yaşanan bu iki olay bi- le durumun nasıl olduğunu anla- maya ve anlatmaya fazlasıyla yeti- yor: Siyasal rejimi henüz bütün ko- şullarıyla tam oturmamış ve eko- nomik, sosyal, kültürel kalkınması tamamlanmamış bir ülkede yaşa- maktayız. Seksen küsur yıllık siya- sal rejim tam oturmuş olsaydı, Do- ğu Anadolu isyanlarının ve Mene- men ayaklanmasının kanlı olaylarıyla başlayıp 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül sonralarının gençlik kaynaş- maları arasına serpilen askeri mü- dahaleler, muhtıralar ve darbe giri- şimleri bunca çoğalır mıydı? Eko- nomik, sosyal, kültürel kalkınma tamamlansaydı, krizler karşısında- ki çaresizlikler, gelir dağılımındaki dengesizlikler, toplum yapısına mu- sallat olan çağdışı etnik kimlik tar- tışmaları olur muydu? Dolayısıyla, bugünün sorunlarına, gerçek dışı böbürlenmelerle ve yakın geleceğe yönelik mantık dışı hayallerle değil, nesnel bakış açısı- nın ve bilimsel akılcılığın gözlükle- riyle bakmak gerekiyor. Çarelerle ve çözümler başkaları- nın sevecen öğütleriyle ve iyi niyetli reçeteleriyle bulu- nacak değildir. Bu çeşit düşüncele- rin Mütareke dö- nemindeki man- dacılık tartışmala- rıyla çoktan aşıldı- ğını hep biliyoruz. Çok şükür, artık çare üretecek ve çözüm bulacak yeterli kurumlarımız ve iyi yetişmiş insanlarımız var. Ama, bütün bunları somut ve doğ- ru hedeflere yöneltecek öncülü- ğün, dernek, vakıf ve platform gibi dağınık kuruluşlardan değil, sağlam programa ve özverili kadrolara da- yalı bir siyasal partiden gelmesi gerekir ki, hedeflerin gerçekleşme- sine yarayacak bir iktidar dönemi- ne geçilebilsin. Neredeyse bir genel seçim ha- vasıyla eşiğine geldiğimiz yarınki yerel seçimlere bu genel değerlen- dirmenin ışığında bakmak gerekir. İlk bakışta, şimdiki seçimlerin olası genel sonuçlarıyla, yer yer ya- şanabilecek olan belediye başkan- lığı değişiklikleri dışında, son yılla- rın alışılmış tablosuna köklü bir başkalık getirilmesi beklenmemeli- dir. Başka bir deyimle, “Fethullah- çılık” diye özetlenebilecek olan çağ- daş görünümlü karşı-devrimci akım çeşitli görüntüler gerisinde sürüp git- mektedir. Onu kısır önlemler ve söylemlerle durdurmaya çalışmak yerine, nesnel bakış açısının ve bi- limsel akılcılığın egemen olduğu bağımsız cumhuriyetçi bir siyasal partiyi iktidar yolunda güçlendirip çabaları bu noktada yoğunlaştır- maktan başka çıkar yol yoktur. mumtazsoysal@gmail.com AÇI MÜMTAZ SOYSAL Değerlendirme Demokrasi çeşitli ortamlarda yaşanarak öğrenilebilir, yaşatõlabilir. Özellikle aile, okul, din kurumlarõ ve iş çevresi bu ortamlarõ yaşatma açõsõndan çok uzaktõr. Yani demokrasi felsefesi pratikte yaşanmõyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle