19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 28 MART 2009 CUMARTESİ 12 DIŞ HABERLER CMYB C M Y B [email protected] 28 MART 2009 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA DIŞ HABERLER [email protected] Moskova’da Afganistan toplantısı Dış Haberler Servisi - Şanghay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Afganistan konferansõ dün Moskova’da yapõldõ. Konferansa ŞİÖ üyeleri Rusya, Çin ve Orta Asya ülkelerinin yanõ sõra Türkiye, Afganistan, Pakistan, Hindistan, İran, G-8 ülkeleri, İslam Konferansõ Örgütü ve NATO’dan temsilciler ile BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun katõldõ. Rusya Dõşişleri Bakanõ Sergey Lavrov, NATO ile işbirliğine hazõr olduklarõnõ söylerken, Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan, Afgan güvenlik güçlerinin eğitiminde önemli rol alabileceklerini söyledi. İKÖ önerisi kabul edildi Dış Haberler Servisi - BM İnsan Haklarõ Konseyi, “dine hakareti” hak ihlali sayan karar tasarõsõnõ kabul etti. İKÖ adõna Pakistan tarafõndan önerilen tasarõ, 11 olumsuz ve 13 çekimser oya karşõlõk, 23 oyla kabul edildi. AB üyeleriyle insan haklarõ örgütleri, tasarõnõn ifade özgürlüğünü kõsõtladõğõnõ açõklamõştõ. ‘Krizden beyaz adam sorumlu’ Dış Haberler Servisi - Brezilya Devlet Başkanõ Luiz Inacio Lula da Silva, küresel ekonomik krizden “mavi gözlü beyazlarõn” sorumlu olduğunu belirterek, yerlilerin ve siyahlarõn faturayõ ödemesinin yanlõş olduğunu belirtti. Obama Pakistan’õ hedefe koydu ELÇİN POYRAZLAR WASHINTON - ABD Başkanõ Barack Obama iki aydõr üzerinde çalõştõklarõ Afganistan stratejisini açõkladõ. Obama, Afganistan’õn geleceği ile Pakistan’õn ge- leceğinin birbirine sõkõ bir biçimde bağlõ olduğunu söyleyerek bölgedeki durumun “giderek tehlikeli” hale geldiğini ifade et- ti. El Kaide’nin Pakistan üzerinden ABD’ye saldõrõ planlarõ yaptõğõ yönünde istihbarat bilgileri geldiğine işaret eden Obama, terör örgütünün sõğõndõğõ sõnõr böl- gesinin “ABD halkı için dünyadaki en tehlikeli yer” olduğunu söyledi. Bölgeye yönelik kapsamlõ bir strateji ge- liştirdiklerini ifade eden Obama, “açık ve odaklı bir hedefleri olduğunu” söyle- yerek bunu “Pakistan ve Afganistan’daki El Kaide örgütünü dağıtmak, parçala- mak, yenmek ve gelecekte bu ülkelere dönmesini önlemek” olarak tanõmladõ. Obama, El Kaide’ye seslenerek “Sizi ye- neceğiz” diye konuştu. Taliban ile ‘uzlaşı süreci’ Pakistan’õn ülkesindeki terörist unsur- larla mücadele etmesinin önemine de de- ğinen Obama, Pakistan halkõna yönelik 5 yõl boyunca yõllõk 1.5 milyar dolarlõk ekonomik yardõm yapõlmasõ için Kon- gre’ye çağrõda bulundu. Obama ayrõca Ta- liban’õn içinde uzlaşõlabilir unsurlarla gö- rüşmeler için Afganistan’da “uzlaşı sü- recinin” başlatõlacağõnõ da açõkladõ. Afganistan-Pakistan (AfPak) stratejisi olarak bilinen planõn unsurlarõ şöyle:  Strateji için büyük mali kaynaklar ay- rõlacak. Afganistan savaşõ için ABD’nin aylõk 2 milyar dolarõ bulan askeri harca- malarõnõn yüzde 60 artmasõ bekleniyor. Afgan ordusunu eğitmek için ek 4 bin ABD askeri daha bölgeye gidecek.  ABD yönetimi Afganistan ve Pakis- tan’dan ülkelerinde istikrarõ sağlamalarõ için belli kõstaslar belirleyecek. Afganis- tan’a yönelik yolsuzlukla mücadele, uyuş- turucu kaçakçõlõğõ gibi konular gündeme gelirken Pakistan askeri istihbaratõnõn Taliban ile ilişkilerini kesmesi istenecek. ABD-Afganistan-Pakistan arasõnda üçlü diyalog mekanizmasõ ve sõnõr boyunca askeri istihbarat işbirliği geliştirilecek. Bölgesel diplomasi çalõşmalarõna baş- lanarak Rusya, Çin, Hindistan ve İran ile temasa geçilecek.  NATO üyelerinden Afgan güvenlik güçlerini eğitmek için ek asker istenecek. 2011 yõlõna kadar Afgan ordusunun 134 bine ve polis güçlerinin 82 bine çõkarõlmasõ hedefleniyor. Afganistan ve Pakistan hükümetlerinden yapõlan açõklamalarda, yeni ABD strate- jisinin olumlu karşõlandõğõ kaydedildi. ÇİMEN TURUNÇ BATURALP BRÜKSEL - Yerel seçimlerin hemen öncesinde Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül’ün Brüksel ziyareti, durma noktasõndaki AB sürecinin hareketleneceğine dair gerçekçi işaretler vermedi. Diplomatik kaynaklara göre hükümet nisan ayõnda gerekli yasal düzenlemeleri yapmadõğõ takdirde haziran ayõna kadar açõlmasõ beklenen vergilendirme ile sosyal politika ve istihdam başlõklarõnõn açõlmasõ tehlikeye giriyor. Bu durumda müzakere sürecinin başladõğõ 2005 yõlõndan bu yana ilk kez 6 aylõk dönem başkanlõğõnõn hiçbir başlõk açõlamadan sona ermesi ihtimali ağõrlõk kazanõyor. AB kaynaklarõ, Gül’ün ziyaretine dayanarak, “Türkiye AB ilişkileri rayında gidiyor” mesajõnõn kabul edilemeyeceğinin ve pek çok alandaki sorunlarõn hiçbirinin hâlâ aşõlmadõğõnõn altõnõ çiziyor. Bir türlü gündeme gelemeyen en önemli sorunlarõndan birinin de vize konusu olduğu kaydediliyor. AB’nin dört temel özgürlüğünden biri olan serbest dolaşõm hakkõnõn TC vatandaşlarõ için engellenmesinin, hükümetin atabileceği etkili adõmlarla önüne geçilebileceğinin altõ çiziliyor ve Türkiye’nin bu alanda etkin adõmlar atamamasõna dikkat çekiliyor. Yeni fasıllar açılamıyor AB ile müzakere süreci fasõllar açõsõndan da tõkanma noktasõna doğru sürükleniyor. Bugüne kadar 33 faslõn 10 tanesi açõldõ. Sadece 1 fasõl kapatõlabildi. Geriye kalan 23 faslõn 12’si Kõbrõs meselesi ve Fransa’nõn bloke etmesi yüzünden açõlamõyor. Açõlmasõ mümkün olan 11 faslõn ise açõlõş kriterlerinin yerine getirilmesi gerekiyor. Engelsiz açõlmaya hazõr sadece 2 fasõl kaldõ. Cumanamazında intiharsaldırısı BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve İspanya Başbakanõ Jose Luis Zapatero’nun ev sahipliğinde, 6-7 Nisan’da İstanbul Çõrağan Sarayõ’nda düzenlenecek Medeniyetler İttifakõ Zirvesi’ne Deniz Feneri gölgesi düştü. Zirvenin “Bilgi Toplumu ve Medya” başlõklõ oturumunda, Almanya’da görülen Deniz Feneri davasõnda “baş sorumlular” arasõnda gösterilen RTÜK Başkanõ Zahid Akman da konuşacak. Akman, medyanõn medeniyetler arasõ diyaloğa olan katkõsõnõ anlatacak. ABD Başkanõ Barack Obama’nõn da konuklarõ arasõnda yer aldõğõ zirveye, NATO genel sekreterliği için destek arayõşõnda olan Danimarka Başbakanõ Anders Fogh Rasmussen de katõlacak. Rasmussen’in karikatür krizi ve Roj TV’ye ilişkin Türkiye aleyhtarõ tutumu nedeniyle iki ülke arasõnda esmeye başlayan soğuk rüzgârlarõ tersine çevirmeye çalõşacağõ belirtiliyor. İki gün sürecek zirve çalõşmalarõ sõrasõnda göçmenlerin entegrasyonu, eğitim, gençlik, kadõn, ticaret ve bilgi toplumu konularõnda 12 çalõştay ve 16 çalõşma kahvaltõsõ düzenlenecek. Cami enkazının altında çok sayıda kişi olduğu sanılıyor. (Fotoğraf: AP) Dış Haberler Servisi - Pakistan’da bir camide cuma namazõ sõrasõnda intihar saldõrõsõ düzenlenmesi sonucu 50 kişi hayatõnõ kaybetti. Afganistan sõnõrõ yakõnõndaki Cemrud kentinde meydana gelen olayda, intihar komandosu üzerindeki bombalarõ patlattõ. Yetkililer, saldõrõda yaklaşõk 70 kişinin de yaralandõğõnõ, enkaz altõnda çok sayõda insan bulunduğunu ve ölü sayõsõnõn artabileceğini duyurdular. Saldõrõda iki katlõ caminin çöktüğü öğrenildi. Saldõrõnõn sorumluluğunu henüz üstlenen olmadõ. Ancak bölgede hükümetin ABD’ye desteğine karşõ çõkan aşõrõ dinci militanlar faaliyet gösteriyor. Hayber bölgesi yetkililerinden Tarık Hayat Han, “Cihat yaptıklarını söyleyenlerin cuma namazında camide intihar saldırısı düzenlemeleri şaşırtıcı” diye konuştu. Cemrud, Afganistan’daki NATO ve ABD güçlerine malzeme taşõyan kamyonlara militanlarõn son zamanlarda saldõrõlarõnõ arttõrdõğõ Hayber bölgesinde bulunuyor. CAMİ YIKILDI: 50 ÖLÜ Afganistan’a 4 bin asker daha gönderileceğini söyleyen ABD Başkanõ, stratejik hedefin Pakistan’õn bu ülke ile sõnõr bölgelerindeki El Kaide üslerinin yok edilmesi olduğunu vurguladõ Zirvede Deniz Feneri gölgesi MEDENİYETLER İTTİFAKI BRÜKSEL TEMASLARI Gül’ün AB’ye imaj ziyareti İran’da devlet eliyle gelişen kapitalizmin dönüş- türücü etkileriyle Şah’õn baskõcõ reji- minin yabancõlaştõrõcõ etkilerinden olu- şan patlayõcõ karõşõma dönersek, ironik olan şu ki, bu karõşõma, fünyeyi, za- manõn ABD Devlet Başkanõ Car- ter’in dõş politika yöneliminin taktõğõnõ görüyoruz. Sonra da bu fünyeyi, top- lumsal tabanõ son derecede zayõf, do- layõsõyla eylemlerinin verili sõnõflar matrisi üzerindeki olasõ etkilerini dü- şünme kapasitesinden yoksun Şah re- jiminin, bizzat Şah’õn kendisinin, kriz karşõsõndaki aptalca, mülk sahipleri- ni ve giderek işçileri çileden çõkaran küstahlõktaki tepkileri patlattõ. Soğuk savaş ortamõnda, ABD’nin gerileyen imajõnõ yeniden inşa etmek için, bir insan haklarõ, demokrasi pro- pagandasõ kampanyasõ başlatan Carter yönetimi “tek mermilik” devlet ola- rak gördüğü Şah rejiminin meşruiyet zemininin çok dar olmasõndan da en- dişe ediyordu. Carter yönetimi, Şah re- jiminin meşruiyet zeminini demokra- tikleştirmeler yoluyla güçlendirmeye, hatta mümkünse bir alternatifini oluş- turmak amacõyla, insan haklarõ alanõnda demokratik açõlõmlar için baskõ yap- maya, Carter yönetiminin, insan hak- larõ yöneliminin havasõndan etkile- nen Uluslararasõ Af Örgütü gibi ku- ruluşlarõn baskõlarõ artmaya başladõ. Şah, rejimin doğasõnda bir değişik- lik yapmaya yönelmeden, bu baskõya cevap vererek siyasi tutuklularõ serbest bõrakmaya, aydõnlara kentli orta sõnõ- fõn muhalefetine göz yummaya başla- yõnca, iç tutarlõlõğõnõ kaybetmeye baş- ladõ. Bu gevşeme ortamõnda ortaya çõ- kan muhalefet, rejimin zemininin ne kadar zayõf, Şah’õn halkõn durumuna ilişkin algõlarõnõn ne kadar yanlõş ol- duğu ortaya koydu. Muhalefet sokak eylemlerine başladõktan sonra, Şah rejimi hõzla denetimi elinden kaçõrdõ: Her uzlaşma çabasõ, her acõmasõz bas- tõrma girişimi mu- halefeti biraz daha güçlendiriyordu. 1970’lerin ortasõnda İran’da ekonomik kriz, dönemin koşullarõna paralel ola- rak önce enflasyon, sonra ekonomik ya- vaşlama ve hõzla artan işsizlik olarak kendini gösterdi. Şah rejimi enflasyo- nu önce büyük sermayeyi, yolsuzluk iddialarõyla sõkõştõrõp baskõ altõna ala- rak sõnõrlamaya çalõştõ. Bu işe yara- mayõnca bu kez, fiyatlarõ siyasi, poli- siye yollarla düşürmeye kalktõ ve or- ta sõnõflarõ, çarşõ esnafõnõ, fõrsatçõlar vb. suçlamalarõyla taciz etmeye başladõ. Rejime güvenini kaybeden büyük sermaye ülke dõşõna sermaye kaçõrmaya başlar, dolayõsõyla krizi daha da de- rinleştirirken, çarşõ esnafõ geleneksel olarak yakõn ilişkide olduğu Şii yapõ- lanmasõna sõğõnmaya başladõ. Şah kısa sürede herkesi karşısına aldı Hükümetin anti-enflasyonist eko- nomi politikalarõ, ekonomiyi daralt- maya, sanayi üretimini vurmaya, iş- sizliği arttõrmaya, reel ücretleri dü- şürmeye başlayõnca bu kez Şah, işçi- leri tembellikle suçlamaya başladõ. Böylece, Şah kõsa sürede, hem beyaz yakalõlar, maaşlõ orta sõnõflar, çarşõ es- nafõ ve ücretli işçileri, büyük bir ba- şarõyla kendi karşõsõna almayõ, cep- heleşmeye itmeyi, hem de çarşõ ve kõr yoksullarõyla Şii yapõlanmasõnõn bağ- larõnõ güçlendirmeyi başardõ. Devrimci kriz (diğer bir deyişle yönetenlerin eskisi gibi yönetilmek is- temediğinin belirtileri) önce orta sõnõfõn kültürel siyasi tepkileriyle (demokra- si talebiyle) su yüzüne çõkmaya baş- ladõ. Ekonomik krizle birlikte devrimci süreç hõzla yeni bir boyut kazandõ. Bu yeni boyut, önce çarşõ esnafõnõn (orta sõnõfõn ekonomik etkinliğe bağlõ kesi- minin) tepkileriyle belirginleşti, işçi- lerin kitlesel katõlõmõyla da devrimci süreç yõkõcõ enerjisine ulaştõ. ‘Carter Baharı’ iyasal İslamõn ihaneti Buraya kadar özetlediklerimiz, umarõm İran devriminin iki özelliğini gözler önüne sermiştir. Bi- rincisi Iran devrimi, her devrim gi- bi kendiliğinden başladõ. Herhangi bir sõnõfsal örgütsel liderlik ve prog- ramdan yoksun olmasõna karşõn, ilk aşamada demokratik bir orta sõnõf ref- leksinin ürünü olarak gelişti, sonra gi- derek kitleselleşti, işçi sõnõfõnõn katõ- lõmõyla da sosyalist özellikler ka- zanmaya başladõ. Bu sürecin liderlik so- runu ancak devrimin son aşamasõnda 1979 Şubat’õnda çözümlendi. Bu çö- zümlenme süreciyse demokrat, liberal, sol, sosyalist özellikli ilerici güçlerin tas- fiyesi, siyasi iktidarõn Şii teokrasisinin eline geçmesi dolayõsõyla bir karşõdev- rim olarak yaşandõ. Bu trajik durumun ortaya çõkmasõn- da, üç etken rol oynadõ. Birinci et- ken siyasal İslamõn, özellikle Hu- meyni’nin yalanlarõ, manevrala- rõydõ. İkincisi, Şah döneminde iyi- ce zayõflatõlmõş olan demokratik ve sol muhalefetin, bu yalanlara ka- narak, belki de kendi zaaflarõnõn bi- lincinde olarak, Humeyni liderliği- ni kabuk etmekte çok acele etme- leriydi. Üçüncüsü, solun çok parçalõ yapõsõ ve siyasal İslamõn karakteri- ni, devrimi ele geçirmesinin anla- mõnõ kavramakta, birbirlerine ihanet edecek kadar başarõsõz olmalarõ. Bağlayıcı demeçler vermedi Humeyni’nin sürgünde kaldõğõ 15 yõl boyunca, Şah karşõtõ güçler ara- sõnda kendisine yönelik tepkileri engellemek için, hiç doğrudan, kamu- ya açõk alanlarda konuşmadõğõnõ, bağ- layõcõ yazõlõ demeçler vermediğini, he- men hiçbir sosyal program açõklamadan yalnõzca Şah’õn emperyalizmle ilişki- lerini ve otokratik özelliklerini vurgu- ladõğõnõ görüyoruz. Humeyni’nin, az sa- yõda ve içerik olarak bulanõk ve aracõ- lar yoluyla verilen demeçlerinde, kõsa konuşmalarõnda, özellikle 1978’den iti- baren, ulusal bağõmsõzlõk, demokrasi, ka- dõn haklarõ, sosyal adalet vaat ettiğini gö- rüyoruz. Humeyni, Şah’õn otokratik re- jiminin yerine bir teokratik rejim ku- rulmayacağõnõ, tüm sivil toplum ör- gütlerinin, örgütlenme haklarõnõn ko- runacağõnõ, yeni rejimin hem demokratik hem İslami hem de cumhuriyet olaca- ğõnõ söylüyordu. Böylece her sõnõf ve tabaka, Humey- ni’nin pozisyonunu kendilerine göre yorumluyor ve umut bağlõyordu. Li- beraller ve sol Humeyni’yi antiemper- yalist, ulusalcõ-halkçõ bir lider olarak al- gõlõyordu. Humeyni’nin söyleminin iç çelişkileri, “ait olduğu hakikat reji- minin” bu vaatlere getirdiği kõsõtlama- larõ ise o zaman kimse görmek isteme- di. Humeyni’nin özellikle genç ente- lektüeller arasõnda bu kadar kolay kabul görmesinin bir nedeni de Şeriatmeda- ri adlõ bir Şii liderin õlõmlõ ve modernizm yağõna batmõş İslam anlayõşõnõn yaygõn etkisiydi. Bu õlõmlõ, Şii İslamõ yorumu, adeta bir köprü gibi, seküler kesimden dini kesime geçişi kolaylaştõrõyordu. Diğer taraftan Şii hareketinin tarihsel özelliği, seçkinci, teorik ve hiyerarşik ya- põsõydõ. Bu yüzden hareket 1979’da Şah devrilene kadar gerçekten kitlesel- leşerek, örneğin Mõsõr’daki Müslüman Kardeşler gibi bir siyasal İslam hareketi yaratamadõ. Bu süreç Şii hiyerarşisi devleti ele geçirdikten sonra, toplumsal yaşamõn hõzla Şii disiplini altõna alõna- rak sivil toplumun imha edilmesine paralel olarak gerçekleşti. Kimi göz- lemciler, 1978’den itibaren Şii liderli- ğinin Şah rejiminin liderliğiyle yumu- şak bir devir teslim gerçekleştirmenin yollarõnõ araştõrmakta olduğunu, hatta Amerika’nõn da bu süreci yakõndan iz- lediğini ileri sürüyorlar… Şii hareke- tinin bu seçkinci özelliği, devrime iha- net hazõrlõğõ içinde olmasõ onun en bü- yük zaafõydõ; demokratik ve sol/sosya- list güçler açõsõndan önemli bir şanstõ; ama kullanamadõlar… Sol meşruiyet kazandırdı Şii hareketinin devrimin liderliğini ele geçirmesini kolaylaştõran en büyük özelliği hiyerarşik yapõsõ, ideolojik açõklõğõ, çarşõ orta sõnõflarõndan en azõn- dan 1980’li yõllara kadar bütünlüklü, top- rak sahiplerinden ise hiç sarsõlmayan bir destek almasõ, bu sayede hõzla yaygõn ilişkiler ağõ kurma kapasitesiydi. Solun verdiği destek ise Şii hareketine bir meş- ruiyet ve ilericilik “fantezisi” ekleye- rek aydõnlar, işçi sõnõfõ ve kent yoksullarõyla Şii hareketi arasõn- daki bağlarõn oluşmasõnõ kolay- laştõrdõ. Demokratik ve sosyalist akõm- lar içinde, Humeyni’ye destek öncelikle, orta sõnõf eğilimlerinin hâkim olduğu Ulusal Cephe ve Kurtuluş hareketinden geldi. TU- DEH Sovyet şabloncusu bir eği- lim olarak, antiemperyalizm ve “kapitalist olmayan yol” fante- zisine dayanarak başõndan beri hep Humeyni hareketini destek- ledi. Hatta Mücahidin ile Hu- meyni hareketi arasõnda çõkan mi- ni iç savaşõn ardõndan Mücahi- din’in kadrolarõnõn ve liderlerinin yakalanõp imha edilmesinde, Fe- dain ile birlikte Şii rejimine yar- dõmcõ oldu. Mücahidin, sosya- lizmle Şii geleneğini birleştirmeye ça- lõştõğõ için hiçbir aşamada Şii ruhban sõ- nõfõndan bağõmsõzlaşamadõ. Fedain ise yine Sovyetçi, Stalinist geleneğe bağlõ kalarak Humeyni rejimini devrimin ilk aşamasõ olarak görüyor, ikinci aşama- ya kadar onunla birlikte barõş içinde ya- şayabileceğine inanõyordu. SÜRECEK Humeyni’nin özellikle genç entelektüeller arasında kabul görmesinin bir nedeni de Şeriatmedari adlı bir Şii liderin ılımlı ve modernizm yağına batmış İslam anlayışının yaygın etkisiydi. Devrimin başında İslamcılarla birlikte yürüyen solcular böylece kendi sonlarını da hazırlıyorlardı. S İlerici güçlerin tasfiyesi, iktidarın teokrasiye geçmesiyle devrim karşıdevrime dönüştü Carter yönetimi, Şah rejiminin meşruiyetini demokratikleştirmeler yoluyla güçlendirmeye, hatta bir alternatif oluşturmak için, demokratik açılımlar için baskı yapmaya başladı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle