19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CYB C M Y B 16 MART 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Sosyal Güvenlikte Yaş Düzeltimi Son yõllarda “sosyal güvenlik reformu” söylemi ile yapõlan yasal düzenlemeler, emekli olmak için aranan yaş sõnõrõ uygu- lamasõnõ çok önemli bir konuma getirmiştir. Yaş sõnõrõ uygula- masõnda, bir yõl, bir ay dahasõ bir gün bile aranõr duruma gel- miştir. Ülkemizde, çeşitli nedenlere dayalõ yaş düzeltimine sõkça rast- lanmaktadõr. Yaş düzeltimi, ancak yargõ yoluyla yapõlabilmek- tedir. 4721 sayõlõ Türk Medeni Kanunu’nun (Türk Yurttaşlar Ya- sasõ) 38. maddesi konuyla ilgilidir: “Mahkeme kararı olma- dıkça kişisel durum sicilinin hiçbir kaydında düzeltme ya- pılamaz.” Bu nedenle de emekli olurken yaş düzeltimi, sosyal güven- lik yasalarõnda önem kazanmaktadõr. “Sosyal güvencenin başlangıcı, yaş düzeltiminden önceki tarih mi, yoksa sonraki tarih mi olacaktır?” 5434 sayõlõ T.C Emekli Sandõğõ Yasasõ’na göre: Yaş düzeltimiyle ilgili uygulama 5434 sayõlõ T.C Emekli San- dõğõ Yasasõ kapsamõnda yer alan “iştirakçilere ait çeşitli hü- kümlerinin” uygulanmasõnda; emeklilik hakkõ tanõnan bir gö- reve ilk kez atanma sõrasõnda, “kurumlara gösterilen nüfus hü- viyet cüzdanlarında yazılı doğum tarihleri, eğer 18 yaşını ta- mamladıktan sonra yaş düzeltilmesi yapılmış ise 18 yaşının doldurulması tarihindeki doğum tarihleri” geçerli olmakta- dõr. Ayrõca, dul ve yetimler hakkõndaki hükümlerinin uygulan- masõnda da, dul ve yetim aylõklarõna veya (toptan ödemeye) hak kazanõldõğõ tarihlerde bunlarõn kayõtlõ bulunduklarõ nüfus ida- relerindeki doğum tarihleri esas tutulur. Nüfus hüviyet cüz- danlarõndaki doğum tarihleri ile nüfus kayõtlarõndaki doğum ta- rihleri arasõnda fark varsa, nüfus kayõtlarõndaki tarih ve birden fazla nüfus kaydõ bulunanlarõn bu kayõtlarõ arasõnda fark varsa, tarihi eski olan kayõt; sonraki kayõt idare veya kaza mercilerinden verilmiş bir karar ile yapõlmõş veya düzeltilmiş ise kararlar nü- fus kayõtlarõna henüz geçirilmemiş olsa bile iştirakçiler için bu karar 18 yaşõn doldurulmasõndan evvel alõnmõş olmak şartõyla bu kayõt esas olur. Ancak, doğum tarihlerinde, iştirakçiler için 18 yaşõn doldurulmasõndan sonra, dul ve yetimler için de aylõ- ğa veya toptan ödemeye istihkak tarihlerinden geriye doğru bir yõl içinde yapõlan düzeltmeler göz önüne alõnmaz. “Doğum tarihlerinde ay gösterilmemiş ise o yılın temmuz ayının birinci günü; ay yazılı, gün gösterilmemiş ise o ayın birinci günü doğum günü sayılır.” 506 sayõlõ Sosyal Sigortalar Yasasõ’na göre: Yaş düzeltimi ile ilgili uygulama 506 sayõlõ Sosyal Sigorta- lar Yasasõ’nõn 120. maddesinde yer almõştõr. “(...) Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile ilgili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sa- hibi çocuklarının, (...) bu kanuna tabi olarak ilk defa çalış- maya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bulunan do- ğum tarihleri, sigortalının sigortaya tabi olarak ilk defa ça- lışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocuklarının da nü- fus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihleri esas tutu- lur. Nüfus kayıtlarında doğum ay ve günleri yazılı olmayanlar 1 Temmuz’da, doğum ayı yazılı olup da günü yazılı olma- yanlar o ayın 1’inde doğmuş sayılır.” 1479 sayõlõ Bağ-Kur Yasasõ’na göre: “Malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına ilişkin yaş ile il- gili hükümlerin uygulanmasında, sigortalıların ve hak sa- hibi çocuklarının, sigortalının bu kanuna tabi olarak ilk de- fa çalışmaya başladığı tarihte nüfus kütüğünde kayıtlı bu- lunan doğum tarihleri, sigortalının bu kanuna tabi olarak ilk defa çalışmaya başladığı tarihten sonra doğan çocukla- rının da nüfus kütüğüne ilk olarak yazılan doğum tarihle- ri esas tutulur. Nüfus kayıtlarında doğum ay ve günleri yazılı olmayan- lar 1 Temmuz’da, doğum ayı yazılı olup da günü yazılı ol- mayanlar o ayın 1’inde doğmuş sayılır.” Özetle, sosyal güvenlik yasalarõnda, iştirakçi ve sigortalõlarõn ilk kez çalõşmaya başladõğõ tarihteki yaşlarõ geçerli, sosyal gü- venlik kapsamõna alõndõktan sonra yapõlan yaş düzeltimi geçersiz sayõlmaktadõr. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK [email protected] TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 16 Mart SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Marx Genco’yla Döndü Yıllar önce yaptığımız bir söyleşide Genco Er- kal’a “replikleri akılda tutmanın zorluğuna ilişkin” bir soru yöneltmiş, “Sahnede hiç lafınızı unuttu- ğunuz olur mu?” demiştim: “Tabii.. Fransızlar buna ‘bellekteki kara delik’ der!” diyerek yanıtlamıştı sorumu ve eklemişti: “Eyvah şimdi ne yapacağım? İnsan sonra bir yerden ya- kalıyor. Siz yakalamazsanız, karşınızdaki oyuncu ya- kalıyor. Ama tek kişilik oyunlarda yardım edecek kimse yok -ki ben çok oynadım. Bir Delinin Hatıra Defteri, Can Yücel, Nâzım… hepsi tek kişilik oyun- lar. Türk tiyatrosunda çağdaş anlamda tek kişilik oyun oynayan ilk aktör olduğumu söyleyebilirim.” “Tek kişilik” oyunların ustası Genco Erkal, bu kez “Marx” olarak karşımıza çıkıyor. Ve bir saat yirmi dakika boyunca akıllara durgunluk veren perfor- mansıyla seyirciyi koltuğa mıhlıyor. ‘İsa gelmedi, ben geldim!’ Bu nasıl bir hafıza? “Tek kişilik” oyunlarda en çok buna şaşarım. “Marx’ın Dönüşü”nde Genco’yu izlerken gene hep bunu düşündüm: “Yaklaşık bir buçuk saat, bu repliklerin tümünü hiç sektirmeksizin nasıl böyle ha- tırlayabiliyor?” Marx’a hayat vermek, Marx’ı sahneye taşımak.. her babayiğidin harcı değil… Hiçbir diyaloğun bölmediği ve araya girmediği metnin içinde Marx’tan alıntılar, makalelerinden parçalar ve yorumlar var… Sular seller gibi babadan doğma bir Marx olup çıkıyor Genco Erkal. Bu sıkı, dolu içeriğe karşın as- la sıkıcı olmayan, sürekli güldüren, güldürmediği zaman gülümseten, gülümsetirken düşündüren, kendisi ve dünyayla gırgır geçen, alay eden, se- vimli, çok sempatik, matrak bir Marx’a ruh veri- yor... İzleyiciden adamakıllı konsantrasyon isteyen bir oyun olmasına karşın, bu “sevimli Marx” karşısında, bir kez olsun dönüp saate bakmak aklınıza gel- miyor. Nasıl gelsin ki? “İsmini aklamak adına” dünya- ya geri dönmeyi kafaya koyan ve bu uğurda “yu- karının düzenini” de altüst eden bir Marx söz ko- nusu… “Yukarısı” malum.. “seyahat özgürlüğü tanımı- yor!” Ama örgütlenerek… “öbür dünyanın” da hak- kından gelmeyi başaran Marx’a önce Sokrates ar- ka çıkıyor, Gandhi oruçlar tutuyor… falan filan der- ken; “kahramanımız” olağanüstü pazarlıklarla, birkaç saatliğine olsun, aramıza, “dünyaya” geri dönüyor… “Öldüm ama aslında ölmedim. İşte size diyalek- tik!” sözleri ve bu fırlama esprilerle açılan oyunun salonu gülmekten kırıp geçiren son repliği de şu: “İsa geri gelecek demişlerdi değil mi? O gele- medi. Ben geldim…” ‘Ben Marksist değilim!’ Bu komiklikler ve espriler arasında Genco Erkal, bize baştan sona Marx’ın yaşamını, yapıtlarını, dostluklarını, eşi, kızı, ailesiyle ilişkilerini, bıraktı- ğı izleri ve hâlâ büyük tartışmalar yaratan ente- lektüel mirasını hatırlatıyor. Marx’ın, güncelliğini yi- tirmeyen düşünceleriyle -kapitalizmin bu son kri- zi vesilesiyle- bir yeniden hesaplaşma fırsatı su- nuyor: “Ben Marksist değilim!” Genco’nun Marx’ının alayla, döne döne vurgu- ladığı temel mesaj bu. Tarihi gerçeklikleri, günü- müz gelişmeleri karşısında perspektife oturtmak ve “Marksizm” adına yapılan araçsallaştırmalar ve de kafa karışıklıklarına bir açıklık kazandırmak adı- na ta “öbür dünyalardan” üşenmeden bu yolcu- luğa koyulan Marx’ın başlıca derdi yeryüzüne bu mesajı iletmek: “Marksizm adına yapılan zorbalıklara, benim adı- mı lütfen karıştırmayınız!” “Başarısızlıkla sonuçlanan bahis Marksizm de- ğil, kapitalizmdir!” diyor kısaca “Marx’ın Dönüşü”: “Gerçek Marksizm çünkü aslında hiç denenmedi!” “Time” dergisinin dahi henüz çok yeni.. Davos günlerinde kapak yaptığı konu (“Rethinking Marx” 22 Ocak 2009) son derecede güncel. Genco Erkal’ı, bu zamanlamayla, böylesine güncel bir konuyu sahneye taşıdığı için ayrıca teb- rik etmek gerekir... Elli yıldır karşılaştığı çeşitli baskılara rağmen, ti- yatronun toplumsal işlevine ihanet etmeyen ve bu seçici çizgisinden asla taviz vermeyen bu büyük tiyatro insanını, son oyunu vesilesiyle bir kez da- ha buradan selamlayalım: Teşekkürler Genco. İyi ki varsın! Bilinen yeminden kurtulmak Prof. Dr. Bilsay Kuruç, IMF’nin Tür- kiye gibi ülkeleri kastederek yaptığı “Bazı ülkelerde sosyal patlama olabi- lir” açıklamasına benzer bir uyarıyı, Ma- kina Mühendisleri Odası’nın geçen günlerde düzenlediği Sanayi Kongre- si’nde konuşan Bursalı bir sanayiciden duymuş: “Bursa’da durum çok kötü. Sosyal patlamadan çekiniyoruz.” Bilsay Kuruç, işsizliğin gitgide kes- kinleştiği bir ortamda, durumu ve ça- reyi ortaya koyma görevini üstlenme- si gereken bir işçi konfederasyonunun “istihdam” konusunda hazırladığı ra- poru okumuş. Diyor ki: “Bu ancak yeni bir TÜSİAD raporu olabilir. Özel sektörü nasıl iyileştirebi- liriz, nasıl düzeltebiliriz ki, o sayede iş- sizlik artmaz düşüncesini tartışıyor ra- por. Yani, özel sektör, piyasa ekonomisi kutsaldır, devlet katiyen ekonomik iş- ler yapmamalıdır gibi yeminlere göre ya- zılmış. Temelde IMF’yi ve özel sektö- rü rencide etmeyelim yaklaşımı olduğu için bu rapordan işsizliğe ait hiçbir şey çıkmıyor. Bir süre önce bir muhalefet liderinin iktidara ‘şahane tedbirler’ diyerek sunduğu, Başba- kan’ın ‘Bunları biz zaten yapıyoruz’ dediği ve bu işçi kuruluşunun öner- meleri hep aynı. Bunların hiçbirisi iş- sizliğe çare değil. Çünkü işsizliğin ne kadar acı bir şey ol- duğuna ilişkin yü- rekte duyulan şey bunlarda yok. İşsiz- liğin getirdiği sosyal dramların gözden uzak tutulması, dik- kate alınmaması, bunlara önem verilmemesi, işin en önemli tarafı. Hasta belli: İşsizlik, ama doktoru yok. Bu yüzden de sorun, toplu harekete dönüşebilecek noktalara varabilir. Yani, IMF’nin ve de Bursalı sa- nayicinin uyarısı boşuna değil.” Ne yapılması gerekiyor o zaman? Ku- ruç’a göre, işçi kuruluşlarının özel sek- töre ve hükümete kimi istemlerle git- mesi gerekiyor: “İşçi kuruluşları- nın ‘İstihdam, şu, şu işkollarında bu- dur. Bundan aşağı düşülmesini kabul etmiyoruz. İlave iş- sizliği durdurmak için doğrudan doğ- ruya tedbirler alın- ması lazım’ deme- leri gerekiyor. Bu tedbirlerden biri, devletin kısa sürede organize olup iş ya- ratmasıdır. Ekono- mide iş yaratmak için devletin kalıcı, geleceği olan yatı- rımlar yapması gerekir. Diğer yandan da, yepyeni bir sosyal güvenlik sistemi, eğitim ve sağlık yatırımları ile ortaya çık- ması gerekir. ‘Bu tedbirler, piyasanın kutsal ki- taplarında yazmıyor, IMF, AB bize ne der?’ düşüncesi bir yana atılmalı... ABD bütçesi gelecek yıl milli gelirinin yüzde 12.5’i kadar açık verecek. Bu, ka- pitalizmin kutsal kitabında yazıyor mu? Yazmıyor. Obama’nın getirdiği paket gelecek yıl 2 trilyon dolara yakın açık ge- tirecek. Bu kapitalizmin kutsal kita- bında yazıyor mu? Yazmıyor. Ama Obama, yapacağı yatırımları her gün televizyonlarda açıklıyor. Temiz enerji diyor, yollar diyor, vs. Dolayısıyla en azından Obama’nın yaptığı gibi, Türki- ye’nin de devlette organize olup kalı- cı iş alanlarında yatırım yapması gere- kiyor.” Bilsay Kuruç’un sorusu çok açık: “Kapitalizmin kutsal kitabı dışında başka yollarla bu krizden kurtulama- yacağına ABD de, Avrupa da, Japon- ya da inanmışsa, biz niye hâlâ kapita- lizmin kutsal kitabının üzerine yemin ederek gidiyoruz ki?” Bu soruyu sanırım, Türk-İş’in 14 Şubat 2009 tarihli “İstihdamın Korun- ması ve Geliştirilmesi” başlıklı raporu- na imza atan Akademik Kurul’daki Prof. Dr. Selahattin Tokay, Prof. Dr. Fuat Ercan, Prof. Dr. Vedat Bilgin, Prof. Dr. Erinç Yeldan ve Doç. Dr. Ay- dın Başbuğ’a yöneltmek gerek önce- likle... Balbay’a... Eğitimci-yazar Ali Dündar’ın 12 Eylül döneminde evini basmışlar. Sivil polisler; ansiklopedileri, kitapları doldurmuşlar çuvala götürecekler. Başlarındaki yarbay, karşı çıkmış: “Burası bir öğretmenin evi. O aldıklarınız çalışma, öğrenme kaynakları. Oradan edindiklerini öğrencilerine aktaracak. Bırakın o kitapları...” Gazetecinin arşivindeki belgelerden müebbetlik suç çıkaranların kulakları çınlasın... DSP Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi anlattı. Seçim gezisi sırasında çevresinde toplaşanlarla birlikte çarşı gezmeyi önermiş. Demişler ki: “Muhalif milletvekilleri ile görünmek iyi olmaz. Başımız belaya girer sonra.” Bir gözlem daha: DSP seçim aracı bir kenar mahallede durmuş. Bekleşenler bakmışlar ki yalnız broşür dağıtılıyor, homurdana homurdana uzaklaşmışlar oradan. Türkiye’nin özetidir: Ürkütülmüş dilenciler ülkesi... Ülkenin özeti Yazar Mustafa Yıldırım, Anadolu gazetelerinde yayımlanan son makalesini şöyle bitirmiş: “Reis adayı diyor ki, ‘Şehri Türkiye’nin Tokyo’su yapacağım!’ Bir başka aday da diyor ki ‘Şehri Ortadoğu’nun Paris’i yapacağım!’ Allah aşkına şehirlerimizi, hatıralarımızı bize bırakın. Siz Tokyo’yu seviyorsanız, gidin oralara. Bize geri verin Bolumuzu, Ankaramızı, İstanbulumuzu, Diyarbakırımızı, Denizlimizi...” Değerli Tokyolular HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] Benim Recep Tayyip Erdoğan’ın söylemi dikkat çekici: “Benim valim”, “Benim bakanım”, “Benim genel müdürüm”. Bir sahiplenme duygusu mu, yoksa “ben devletim, devlet de benim” düşüncesinin dışavurumu mu? Sizce hangisi? BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Osmanlõ devle- tinde padişah ata binerken üzengisini tutan görevli. 2/ Be- lirti... Bir peygam- ber. 3/ Afrika’da bir ülke... Bitkiler- de gaz alõşverişine yarayan aralõklar. 4/ Bir tür sağlam ve yumuşak dana ya da öküz derisi. 5/ Tanrõ buyruklarõnõ yerine getirme... Nikel elementinin simgesi. 6/ Y.K.Karaosmanoğ- lu’nun, edebiyatõmõzda köyü konu alan ilk yapõt- lardan biri olan romanõ... Mõsõr imparatorluğunun en parlak dönemindeki başkenti. 7/ Bir göz ren- gi... Büyük demiryolu du- rağõ. 8/ İşaretler, belirti- ler... Bir şeyin esas tutulan yüzü. 9/ İki nicelik arasõnda- ki bağõntõ... Yere dikilen işaret çubuğu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Osmanlõ devletinde ülke dõşõna çõkartõlan mallardan alõ- nan gümrük vergisi. 2/ Üstü kapalõ olarak anlatma... Çatõ kirişi olarak kullanõlan ve kiremitlerin altõna döşenen in- ce tahta. 3/ Osmaniye ilinde antik bir kent. 4/ Güzel sanat... Tavõr, davranõş... En kõsa zaman süresi. 5/ Hizmetçi, ev- latlõk. 6/ Kekeme ya da dilsiz kimse... Gözleri görmeyen. 7/ Bir elektroliz aygõtõndaki artõ kutup... Türkiye’nin pla- ka imi. 8/ Lozan Antlaşmasõ’nõn yapõldõğõ sarayõn adõ... Ya- narken güzel koktuğu için tütsü olarak kullanõlan bir ağaç. 9/ Kocaeli yöresine özgü, kõymayla yapõlan bir tür köfte. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 T Ü L İ N T E P E İ N A L O B E Z M İ M A M O R A İ T K R A L N E Ş A K A T A A P İ A O R T A R A Ş A K I İ Z A M G R A Z K A P A D O K Y A 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle