Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 16 MART 2009 PAZARTESİ
10 DIŞ BASIN dishab@cumhuriyet.com.tr
DEĞİŞEN DÜNYADAN
HÜSEYİN BAŞ
Susuz Dünya!
5. Dünya Su Forumu, 16-22 Mart 2009 tarihleri
arasında 192 ülkeden gelmesi beklenen 15 bine
yakın katılımcıyla İstanbul Sütlüce Kongre ve Kül-
tür Mekezi’nde başlıyor.
Katılımcılar arasında 22 devlet başkanı, bakan,
siyasetçi, belediye başkanı, parlamenter ve bilim
adamı var.
80’i aşkın ülkenin üye olduğu Dünya Su Kon-
seyi tarafından her üç yılda bir düzenlenen Dün-
ya Su Forumu’nun ilki 1997’de Marakeş’te, ikin-
cisi 2000 yılında Lahey’de, üçüncüsü Kyoto’da,
dördüncüsü ise 2006’da Meksika’da gerçekleş-
miş bulunuyor. Amacı; yaşamın, tıpkı hava gibi
vazgeçilmez öğelerinden biri olan su ihtiyacının
artan nüfus ve tüketim karşısında insanlara temiz,
sağlıklı, yeterli ve hakça ulaştırılmasının sağlan-
ması. Oysa su; çevre, hava, doğa gibi çok yön-
lü aşılması güç sorunlarla karşı karşıya. Üstelik nü-
fus ve tüketimin artmasına koşut olarak giderek
daha da vahim boyutlara ulaşmakta, insanların ge-
leceğini ipotek altına almaktadır.
1997’den bu yana düzenlenen Su Forumların-
da sorunun çok yönlü ele alınmasına karşın dişe
dokunur bir ilerleme sağlanmış değildir. İstanbul
forumunun, özellikle küresel finans krizinin yarattığı
olumsuz ortamda, kaderi öncekilerden farklı ol-
mayacaktır. Ama UNESCO’nun yönetiminde
BM’lerin konuyla ilgili 26 birimi tarafından suyun
küresel durumu konusunda forum öncesi ya-
yımlanan raporun giriş bölümünde yer alan
UNESCO Direktörü Matssura’nın şu sözleri fo-
rumun sonuçları konusunda fazla hayale kapıl-
maya olanak tanımamaktadır: “Bu yaşamsal
önemdeki soruna, ne yazık ki politika yeteri kadar
ilgi göstermemektedir. Ayrıca da kötü yönetil-
mektedir. Su konusunda küresel bir krizin önlen-
mesi için acilen harekete geçilmesi gerekmekte-
dir.” (Le Monde,12 Mart 09)
Sözü geçen rapor, özetle şu noktaları öne çı-
karmaktadır: “Her yıl seksen milyon artan dünya
nüfusunun su ihtiyacı da 64 milyar metreküp art-
maktadır. Su gereksinimi kentlerde çok daha
büyük boyutlara ulaşacaktır. İçme suyu ihtiyacı ise
daha düşük düzeylerdedir. Tarım, enerji üretimi,
ekonomik gelişme alanında çok daha yüksek
oranlarda tüketilmektedir. Beslenme alışkanlıkla-
rındaki gelişmelere koşut olarak su ihtiyacı da art-
maktadır. Gelişmekte olan ülkelerde beliren orta
sınıf süt, et ve ekmek gibi gıdaları daha fazla tü-
ketmektedir. Bir kilo buğday üretmek için, böl-
gesine göre 400 ila 2000 litre su, bir kilo et için
1000 ila 20 bin litre suya gereksinim vardır. Ener-
ji üretimi ikinci büyük su tüketicisidir. Hidroelek-
trik ve bioyakıt bugün dünya elektrik üretiminin yüz-
de 20’sini karşılamaktadır. Termik ve nükleer
santralların soğutma işlemlerinde de büyük mik-
tarlarda su tüketilmektedir. Bir litre ‘yeşil’ yakıt için
2 bin 500 litre su harcanmaktadır. Küresel ısınma
sonucu ortaya çıkan kuraklıklar ve taşkınlar, tıpkı
maden işletmeleri, demir-çelik ve çok sayıda sa-
nayi tesisi gibi büyük miktarlarda su tütekmekte-
dir. Su krizinin en çok görüldüğü alanlar arasında
ekosistemdeki olumsuzluklar yer almaktadır. Ör-
neğin bazı bölgelerde su kaynaklarken dönüşü ola-
naksız biçimde kirlenmektedir. Colorado, Nil,
Sarı Nehir gibi büyük akarsular denize ulaşama-
maktadır. Yeraltı suları da azalmakta, kirlenmek-
tedir. Temiz su yoksunluğunun neden olduğu sağ-
lık sorunları ise ürkünç boyutlardadır. Gelişmek-
te olan ülkelerde hastalıkların yüzde 80’i temiz su
yoksunluğundan kaynaklanmaktadır. 2008’de
Zimbabve’de ortaya çıkan ve en az dört bin insanın
ölmesine yol açan kolera salgınının temelinde suy-
la ilgili altyapının yetersizliği bulunmaktadır.”
Su tüketimi 20. yüzyılda en az altı kat artmış-
tır. 1950’de kişi başına 17 bin metreküp suya ge-
reksinim vardı. 2005’te 8 milyar insan yılda 5 bin
metreküp suyla yetinmek zorunda kalmıştır. Gü-
nümüzde 1.5 milyarı aşkın insan temiz sudan yok-
sundur. Temiz sudan yoksunluk, yarısı çocuk ol-
mak üzere yılda 25 bin insanın ölüp gitmesine yol
açmaktadır. Fransızlar günde ortalama 150 litre
su tüketirken, Güneydoğu Etiyopyalı her türlü ge-
reksinimi için günde sadece 5 litre suyla yetinmek
zorundadır. Zengin ülkeler, ne yazık ki, tıpkı aç-
lık gibi yoksulların susuzluğu konusunda da du-
yarsızdır. Dahası, beslenme gibi vazgeçilmez bir
‘insan hakkı’ olan suya ulaşmada ‘aslan payını’ ka-
mu yerine büyük sermayenin dev şirketleri al-
makta, Tanrı’nın suyundan milyarlarca dolar ka-
zanmaktadırlar. Yakın gelecekte ‘havayı’ da tüp-
leyip pazarlayacaklarından kuşku yok!
Obama yönetiminin yaptõrõmlarõ kaldõrmasõnõ isteyenlerin sesi gittikçe daha yüksek çõkõyor
ABD’nin Küba politikasõ çöktü
SALİM LAMRANİ (*)
ABD Başkanõ olarak göreve
başladõğõndan bu yana Barack
Obama, henüz Küba için olumlu
bir adõm atmadõ. Oysa tüm seçim
kampanyasõ boyunca 2004 yõlõnda
selefi G.W. Bush’un koyduğu
yaptõrõmlarõ kaldõracağõnõ
söylemişti. Bu yaptõrõmlar Kübalõ
göçmenlerin ülkelerine ziyaretini üç
yõlda bir 14 günle kõsõtlõyor ve
ailelerine gönderilerini de ayda 100
dolarla sõnõrlõyor.
23 Şubat 2009’da ABD’nin iki
partili kongresi “ABD’nin ulusal
yararı için Küba’ya yönelik
politikanın değiştirilmesi” başlõklõ
bir rapor yayõmladõ. Raporda Başkan’a 19
Nisan’daki Amerikalar Doruğu’ndan önce
tek yanlõ olarak Havana’ya karşõ ilk adõmõ
atma sorumluluğunu almasõ öneriliyordu. 25
sayfalõk raporu hazõrlayan Indianalõ Kongre
üyesi Richard Lugar’a göre, öncelikle 2004
yõlõnda uygulanmaya başlayan yaptõrõmlarõn
kaldõrõlmasõ gerekiyor ve bunun için basit
bir kararname yeterli. “Bu jest, önemli bir
değişimi gösterecek ve Latin Amerika
ülkeleri tarafından bir iyi niyet göstergesi
olarak değerlendirilecek. Böylece ABD
geniş çaplı bir bölgesel işbirliği şansını
elde edecektir” ifadesi belgede yer alõyor.
Aslõnda uluslararasõ topluluk, ABD’nin
1960’tan beri adaya uyguladõğõ amborgoyu
oybirliğiyle reddediyor. 29 Ekim 2008’de
Birleşmiş Milletler’in genel kurul
toplantõsõnda 17. kez 192 üyenin 185’inin
oylarõyla
Küba halkõnõ pek çok yönden etkileyen bu
ekonomik kuşatmanõn kaldõrõlmasõ istendi.
Gerçekte ABD yaptõrõmlarõ Küba’nõn
kalkõnmasõnõn önündeki en büyük engel.
Küba’ya maliyeti 93 milyar dolar
Başlangõcõndan bu yana ambargonun Küba’ya
maliyeti 93 milyar dolara (yalnõzca 2007
yõlõnda 3.7 milyar dolar) ulaştõ. ABD
kamuoyu ve iş dünyasõ Beyaz Saray’õn bu
modasõ geçmiş, acõmasõz ve yararsõz
politikasõna karşõ. Öte yandan 16 Aralõk
2008’de Küba’nõn da katõldõğõ Brezilya’daki
tarihsel Rio Grubu toplantõsõnda, 33 Latin
Amerika ve Karayip ülkesi Küba’ya karşõ
uygulanan bu yaptõrõmlarõ kõnadõğõnõ kesin bir
dille yineledi. 2009’un başõndan bu yana,
Arjantin Devlet Başkanõ Cristina Fernandez,
Şili Devlet Başkanõ Michele Bachelet,
Ekvador Devlet Başkanõ Rafael Correa,
Guatemala Devlet Başkanõ Alvaro Colom,
Venezüella Devlet Başkanõ Hugo Chavez,
Honduras Devlet Başkanõ Manuel Zelaya ve
Dominik Cumhuriyeti Devlet Başkanõ Leonel
Fernandez’in Küba’ya yaptõklarõ ziyaretler
kõtanõn Havana’yla dayanõşmasõnõ göstermesi
bakõmõndan önemliydi. Beyaz Saray bu
gerçeği artõk görmezden gelemez.
Amerikan Devletleri Örgütü’nün (OEA)
ABD yandaşõ Genel Sekreteri Jose Miguel
Insulza bile Obama’nõn Küba’ya yönelik
yaptõrõmlarõ kaldõrmasõnõ beklediğini ifade
etti. Aynõ şekilde, Stratejik Çalõşmalar
Enstitüsü’nde (SSI) ulusal güvenlik
Profesörü Albay Glen Alex Crowther de
SSI’nõn resmi bülteninde yaptõrõmlara karşõ
olduğunu açõkladõ ve “Ambargoya Elveda”
başlõklõ yazõsõnda Obama hükümetine bu
politikayõ değiştirmesini salõk verdi.
‘Pinti ve kindar gösterir’
Crowther’a göre, ambargoyu
kaldõrmak uluslararasõ topluluğa
ABD’nin yüce gönüllüğü ve
birleştiriciliği hakkõnda olumlu bir
işaret olacak: “Ambargoyu
sürdürmek bizi pinti ve kindar
gösterecek. Kimseyi Küba’nın
ABD için bir tehdit olduğuna
inandıramayız. Böyle bir politikayı
sürdürmenin uluslararası
kamuoyunda olumlu bir etkisi
olmaz.”
Son zamanlarda Brooking Enstitüsü,
Amerikalararasõ Diyalog
(Interamerican Dialog) gibi etkin politik,
ekonomik ve entelektüel merkezlerden de
ABD’nin Küba politikasõnõ eleştiren
açõklamalar yayõmlandõ. İki partinin de
katõldõğõ rapor, Kongre’ye ABD
vatandaşlarõnõn Küba’ya seyahatini
engelleyen yasaklarõ kaldõrmasõnõ ve Kuzey
Kore, Çin ya da Vietnam’a gidebildikleri
halde Küba’ya gitmelerini engelleyen bu
saçma duruma son vermesini öneriyor. Bu
kõsõtlama kalkarsa ilk yõl Küba’ya 1 milyon
Amerikalõ turistin gideceği tahmin ediliyor.
Bu da Küba’nõn ulaşõm gibi sorunlarõnõ
çözecek bir milyar dolarlõk bir kaynak
yaratabilecek. Geçen ayõn ilk günlerinde
Cumhuriyetçi ve Demokratlar’dan oluşan ve
Massachusettes eyaletinin Demokrat Kongre
üyesi William Delahaunt başkanlõğõnda
başka bir grup Kongre’ye ABD
yurttaşlarõnõn Küba’ya seyahat özgürlüğünü
kõsõtlayan engeli ortadan kaldõracak bir yasa
tasarõsõ sundu.
‘Strateji değişikliği gerek’
Senato Dõşilişkiler Komisyonu’nun üst
düzey üyelerinden olan ve Küba yönetiminin
en keskin karşõtlarõndan Cumhuriyetçi
Richard Lugar, Havana’ya karşõ ciddi bir
strateji değişikliği gerektiğini vurguluyarak
“Mevcut Küba politikamızın iflas ettiğini
görmemiz gerekiyor. Küba hükümeti ile
ABD çıkarlarını güçlendirecek biçimde
anlaşmalıyız” diye ekliyor. Lugar ayrõca
Küba diplomatlarõnõn ABD topraklarõndaki
hareketlerini kõsõtlayan kurallarõ kaldõrmayõ
ve Bush yönetimi döneminde kesilen
göçmen sorunu gibi sorunlarõn ele alõndõğõ
ikili görüşmelerin yeniden başlatõlmasõnõ da
öneriyor.
Raporda ayrõca Küba’nõn besin maddeleri
alõmõna uygulanan acõmasõz
vergilendirmenin de düzeltilmesi gerektiği,
böylece ticaretin artacağõ vurgulanõyor.
Kongre üyesi Lugar, Küba’nõn ABD’den
alabildiği ürünlerin çeşitlendirilmesi
gerektiğini de belirtiyor. Raporun sonunda
ABD’nin de biyoteknoloji alanõnda dünyada
lider ülkelerden biri olan Küba’dan
biyoteknoloji ürünleri satõn alma olanağõ
olduğu anõmsatõlõyor.
Lugar’õn bu projesi ilgi çekici. Kongre’ye
sunulan en gerçekçi ve yapõcõ proje olduğu
kesin. Obama yönetimi akõllõ davranõp
projedeki önerileri yaşama geçirirse
uluslararasõ topluluğa iki ülke arasõndaki
tarihsel çelişkileri çözme konusundaki
isteğini de göstermiş olacak.
25 Şubat 2009’da Obama yönetiminin 178’e
karşõ 245 oyla geçirdiği bütçe yasasõ
ABD’de yaşayan Kübalõlara yõlda bir kez
anavatanlarõna gitme hakkõ veriyor. Ancak
yasa henüz Senato’da oylanmadõ. Kabul
edilse bile ancak Ekim 2009’da
uygulanabilecek.
ABD, Küba’nın elini geri çevirdi
Havana cephesinde ise hükümet, ABD ile
anlaşmazlõklarõ karşõlõklõ saygõ ve içişlerine
karõşmama kuralõ çerçevesinde çözmeye hazõr
olduğunu belirtiyor. Fidel Castro
yönetimdeyken pek çok kez Beyaz Saray’a
zeytin dalõ uzatmõş ve hep inatla geri
çevrilmişti. Raul Castro hükümeti de aynõ
biçimde Bush döneminde de Obama başkan
seçildiğinde de, Washington’a dostluk eli
uzatmõş ancak yanõt alamamõştõr. Ocak
2009’da Raul Castro, ABD’nin ilk siyah
başkanõnõ kutlamõş ve eşit koşullarda diyaloğa
hazõr olduğunu belirtmişti.
Küba Meclis Başkanõ Ricardo Alarcon da
Obama’nõn düşüncelerini ilginç bulduğunu
belirterek konuşma yeteneğini övmüştü.
Obama yönetimi, Küba halkõna yönelik bu
cezalandõrmayõ politik, ahlaki ve stratejik
nedenlerle kaldõrmak zorundadõr. Eğer
kendisinden önceki yönetimden farkõnõ
göstermek istiyorsa ve ABD’nin Latin
Amerika’yõ aşağõlayan kibirli politikasõnõ terk
ettiğini kanõtlamak istiyorsa, Küba halkõna
karşõ saldõrgan tutumuna son vermelidir. Bu,
geçmişi unutmaksõzõn dost ve barõşçõ bir
yakõnlaşmayõ sağlayacak.
(*) Fransız gazeteci, Paris DESCART
Üniversitesi’nde profesör, Küba-ABD
ilişkileri uzmanı)
İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz
(Yvke Mundial, Venezüella, 10 Mart 2009)
A
BD Kongresi’nin geçen ay yayõmladõğõ “ABD’nin
ulusal yararõ için Küba’ya yönelik politikanõn
değiştirilmesi” başlõklõ raporunda, Obama’ya 19
Nisan’daki Amerikalar Doruğu’ndan önce tek yanlõ
olarak Havana’ya karşõ ilk adõmõ atma sorumluluğunu
almasõ öneriliyor. Raporu hazõrlayan Kongre üyesi Lugar,
öncelikle 2004 yõlõnda uygulanmaya başlayan
yaptõrõmlarõn kaldõrõlmasõ gerektiğine işaret ederek “Bu
jest, önemli bir değişimi gösterecek ve Latin Amerika
ülkeleri tarafõndan bir iyi niyet göstergesi olarak
değerlendirilecek. Böylece ABD geniş çaplõ bir bölgesel
işbirliği şansõnõ elde edecektir” diyor.
Köprüyü onarma yolunda
Başbakan Erdoğan’õn Davos’taki İsrail karşõtõ çõkõşõ, Müslüman dünyasõna
ulaşmaya çabalayan Washington yönetimi için büyük fayda sağlayabilir
Recep Tayyip Erdoğan,
ocak ayõnda Davos’ta İsrail
Devlet Başkanõ Şimon Peres ile
panel tartõşmasõnõ hõşõmla terk
ederek İsrail’in Gazze saldõrõsõnõ
kõnadõğõnda ve (Tevrat’taki)
altõncõ emri hatõrlatarak
“Öldürmeyeceksin” dediğinde
pek çok kişi Türkiye’nin
Yahudiler ile Araplar ve Batõ ile
İslam dünyasõ arasõndaki köprü
konumunu yõkõp yõkmadõğõnõ
merak etti.
Şüphesiz Müslümanlarõn
çoğundan ve İran
Cumhurbaşkanõ Mahmud
Ahmedinejad’dan alkõş aldõ.
Şimdi ise bu çõkõşõnõn ve
Türklerin çoğunun Amerika’ya
ve Avrupa’ya karşõ duyduğu
nefretin, ABD Başkanõ Barack
Obama yönetimiyle ilişkisine
hiçbir zarar vermediği
görülüyor. Tam tersine,
Amerika’nõn Müslüman
dünyasõna ulaşmaya çalõştõğõ bir
zamanda Erdoğan’õn popülerliği
faydalõ olabilir.
Obama gelecek ay Londra,
Brüksel ve Prag’õ ziyaret
ettikten sonra Türkiye’ye
hareket ederek ilk 100 gününde
bir Müslüman ülkesini ziyaret
etme sözünü tutmuş olacak.
Hoşnut olan Türk yetkililer
hayõrlõ işaretler görüyor; bir
Amerikan başkanõnõn ilk defa
hasõmõ Yunanistan’a zorunlu bir
ziyaret yapmaksõzõn Türkiye’yi
ziyaret edeceğini söylüyorlar.
Obama’nõn
ziyaretini Ortadoğu
yerine Avrupa
turunun parçasõ
olarak yapmasõnõ ise
Türkiye’nin
NATO’daki önemli
yerinin onaylanmasõ
ve Türkiye’nin
AB’ye katõlma
dileğine Amerikan
desteği mesajõ
olarak
yorumluyorlar.
Dört önemli konu
Bir yetkili, Türk-Amerikan
ilişkilerinde yeni bir “altın
çağdan” ve bir sürü konuda
işbirliğinden söz etti: Arap-
İsrail uyuşmazlõğõ, Tahran’õn
nükleer programõnõ engellemek
için Amerika ve İran arasõnda
diyalog açmak, Amerikan
güçleri terk ederken Irak’ta
istikrar sağlanmasõ ve
Kafkaslar’dan enerji boru
hatlarõ açõlmasõ.
Bölgesel bir ekonomi zirvesi
için Tahran’da olan Türkiye
Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül,
ülkenin en yüksek
düzeydeki lideri
Ayetullah Ali
Hamaney ile
buluştu. İranlõ
liderler, yakõn
zamanda Amerikan
Dõşişleri Bakanõ
Hillary Clinton ile
görüşmüş olan
Gül’ün,
Amerika’nõn
uzattõğõ zeytin dalõnõ
tutma çağrõsõnõ
dinledi. Türk yetkililer hâlâ
Amerika ve İran arasõnda yakõn
zamanda bir ilerleme sağlamasõ
konusunda umutlu
konuşmuyorlar. Amerika
muhtemelen haziran ayõndaki
İran cumhurbaşkanlõğõ seçimleri
öncesinde harekete geçmek
istemeyecek. Türkiye, o zamana
kadar Amerika’nõn yeni İsrail
hükümetini İran’a karşõ
düşmanca bir söylem
tutturmaktan ve İran’õn nükleer
tesislerine saldõrmaya
çalõşmaktan uzak tutacağõnõ
umuyor. İran kendi cephesinden
Türkiye’ye, Washington’dan
daha fazla güven arttõrõcõ
adõmlar beklediğini bildirdi.
Kamuoyu karşõsõnda ise pek
yumuşama eğilimi göstermiyor.
Ahmedinejad, Türkiye’nin
arabuluculuğunu reddetti.
Rusya’dan gelen petrol ve
doğalgazõn güvenliği konusunda
Avrupa’nõn içi içini kemirirken
Türkiye’nin Gürcistan
üzerinden gelecek alternatif
enerji hattõ güzergâhõ
konumunda olmasõ elini
güçlendiriyor. Bu kõrõlgan
koridor Türkiye’nin bir başka
utkusunu gerçekleştirmesi
halinde sağlamlaşabilir:
Türkiye, Ermenistan ve
Azerbaycan arasõndaki sõnõr
anlaşmazlõklarõnõ çözecek
büyük bir pazarlõk.
İngilizceden çeviren:
Engin Esen (The Economist,
Londra, 12 Mart 2009)
Kübalılar 50 yıldır ABD
ablukasına direniyor.
MASLAK’TA YENİ BİR LEZZET
Tike markalarõ olan Why-B zurna ilk
olarak aynõ mekânda şimdi
0212 276 60 60
telefon numarasõyla kapõnõzda.