26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 9 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 11 CMYB C M Y B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Kopuş!.. Başbakan’ın, İsrail Devlet Başkanı’na karşı Da- vos’ta sergilediği davranış, Türkiye’nin dünya si- yasetindeki yerinin irdelenmesine neden oluyor. Bu çerçevede kimi gerçeklerin belirtilmesi gere- kiyor. Başbakan’ın çıkışının uluslararası alanda sağla- yacağı asıl sonuç, Türkiye’nin uluslararası alanda, olduğundan daha fazla ve giderek artan oranda “İs- lam devleti” sayılmasıdır. Aslında İslamlaşma süreci AKP iktidarının ana po- litikasıdır. Ülkenin, “tarihi derinliği ile stratejik derinliği arasında bir bütün oluşturma” ve bunun “coğrafi de- rinlik içinde yaşama geçirilmesini sağlamaya çalış- ma” gibi süslü tümcelerin gerçek içeriği budur. Da- vos çıkışı “yıllardır” bilinçle sürdürülen bu gidişin bir uzantısıdır. Ancak, aşırıya kaçan bir “İslam devle- ti” vurgusu, “üçlü derinlik” yaklaşımıyla bile uyuş- maz; ülke bu gidişle küresel güç olmak bir yana, böl- gesel güç olma olanağını da yitiriyor. Eğer bir bölgesel ve küresel güç olmak istiyor- sa, Türkiye’nin, öncelikle güçlü bir ekonomik ve top- lumsal gelişmeye sahip olması gerekir. Ülke, sivil ve asker, “teknolojisini” esas olarak, dışarıdan sa- tın alıyor. Sermaye birikimi yetersizdir ve ekonomi IMF isteklerine göre yönetilmektedir. Güç olmanın “altyapısı” da bilimsel ve teknolo- jik yenilik alanları başta olmak üzere, çağdaş bir eği- tim; merkezi ve yerel kamu yönetiminin kadrolaş- masında “niteliğin” esas alınması; kadınların işgü- cüne katılması; özgürlükçü demokrasi gibi alanlarda ulusal bir “çağdaşlaşma” atılımı olmalıdır. Türkiye, AKP iktidarında Cumhuriyetin kuruluş ha- muru olan çağdaşlaşma sürecinden adım adım uzaklaştırılıyor; giderek artan bir oranda ve “duy- gu sömürüsü” de katılarak “çağdaşlaşmadan kopuş” hızlandırılıyor. Davos davranışı toplumda, duygusal bir coşku- nun dışavurumunu yarattı. Geniş kitleler, azgeliş- mişliğin geleneksel tepkisini gösterdi; Başbakan des- teklendi. Davos şahlanışının “asıl kurbanı” muhalefet oldu. Muhalefet, ülkedeki kitlesel akıntıyla Başbakan’ın arkasına takıldı. Yalnız, önemli bir farklılık var: Başbakan’ın “bi- linçle” yaptığı İslamcı çıkışa, muhalefet, “bilinçle de- ğil” geniş kitlelerin duygu kabarmasından, seçim- lerde pay alma umuduyla olacak, yararlanma ama- cıyla katıldı. İşin ilginci, duyguların kayığına atlayan muhale- fet bununla da kalmadı; Başbakan’ın tutumunu İs- rail ve ABD çizgisine ders verme bakımından çok “yetersiz” buldu; “vur vur inlesin” dercesine Baş- bakan’dan yaptıklarının “daha fazlasını” istemeye başladı. Daha önce bu köşede belirtildiği gibi, ik- tidar ve muhalefet iyice birbiriyle “benzeşiyor”. Davos sonrasında, çok dar ve sığ bir muhalefet anlayışı sergilendi; ülkenin daha fazla İslam devle- ti sayılmasının olası sonuçları akıl almaz bir duyar- sızlık ve sorumsuzlukla bir yana bırakıldı. Başta ana- muhalefet olmak üzere, tüm muhalefet, AKP ile, uzun dönemde ülkenin zararına işleyecek bir “İslamlaş- ma yarışına” giriyor. Dahası, belediye seçimlerine gidilirken, aday saptama işini “yönetemeyen” ve iyi- ce yüzüne gözüne bulaştıran, bunun yanı sıra Cumhuriyet düşüncesini sahiplenmekten giderek uzaklaşan anamuhalefet, dini siyasete alet etme- nin yeni projelerini oluşturuyor! Son gelişmeler, Türkiye’nin iç ve özellikle de dış siyasetinin “turnusol kâğıdıdır”; renginin netleştiği bir sürecin önemli bir dönemecidir. AKP iktidarı muhalefeti de yanına alarak, ülkeyi, Cumhuriyetin “çağdaşlaşmacı” karakterinden uzak- laştıracak çok dar bir yola sokmuştur. Bu yol “so- runludur”; ülkeyi, ne bölgesel ne de küresel bir güç yapar! Korkarım, uzun dönemde, duygusal “kör- lükler” birikimli bir duruma gelir ve ülkeyi güçlen- dirmez, tam tersine çağdaşlaşarak “güçlenme” sü- reçlerinin tıkanmasına neden olur! Duygusal coşkulardan akılcı sonuçların ve sağ- lıklı geleceklerin çıkmadığını bu ülkenin tarihi ka- nıtlıyor. Karşı sayfa komşum, meslektaşım, değerli bilim insanı Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın ölümü hepimiz için gerçekten büyük bir kayıptır. Sevenlerinin acı- larını paylaşıyorum. [email protected] İsrail halkı belki de tarihinin en önemli seçimlerinden biri için salı gü- nü sandığa gidiyor. Ancak, ülkede bugüne kadar görülmemiş ağırlıkta bir kötümserlik, uluslararası alanda yalnızlaşmışlık, duygusu egemen. İsrail halkı ağır yaşamsal tehlikeler ve sorunlarla karşı karşıya olduğunu dü- şünüyor. Buna karşılık, önündeki se- çimlerden, bu tehlikeleri giderebilecek bir hükümetin çıkma olasılığı çok za- yıf. Dahası, bir çözümsüzlük, tehdit al- tında olma algısı, seçmeni, Likud, İş- çi Partisi, Kadima, Meretz gibi seküler (din ve devlet işlerini ayrı tutmaya ka- rarlı) partilerden uzaklaştırıyor.. Şas özellikle de Yisrael Beiteinu (İsrail bi- zim evimiz) gibi aşırı milliyetçi, dinci, hatta ırkçı partilere yönelmesini hız- landırıyor (Ben-Zvi, The New Repub- lic, 04/02). Yaşamsal sorunlar yığını İsrail halkının korkularının başında İran’ın nükleer silah üretme olasılığı ge- liyor. Seçimlerden sekiz gün önce İran’ın kendi imalatı bir haberleşme uy- dusunu yörüngeye yerleştirmesi bu korkuları derinleştirdi. İsrail seçkinleri, ABD’nin, Müslümanlarla ilişkilerini dü- zeltmeyi hedefleyen Obama yöneti- minin, İran’la çatışmak yerine konuş- maya hazırlandığını, Avrupa’nın İran’ın nükleer silah üretme olasılığından pek kaygılanmadığını düşünüyor, bu so- runla ilgilenmenin tüm yükünün İsrail’in üstüne kalmasından korkuyor. Bu bağlamda şekillenmekte olan bir yalnızlık duygusu, Gazze savaşın- da en yakın müttefiklerinin desteğini kaybetmiş olmanın ötesinde savaş suçlusu durumuna düşme korkusuy- la daha da güçleniyor. Gazze savaşı sı- rasında, Avrupa’da ve genelde dün- yada oluşan İsrail karşıtı dalganın, hızla İsrail’in varlığının meşruiyetini sor- gulayan bir dalgaya dönüşmekte ol- duğuna ilişkin algılar, yalnızlık duygu- sunu derinleştiriyor. Davos toplantı- sında Erdoğan ile Peres arasında patlak veren atışma ise bu korkuların üzerine tuz biber ekti. İran’ın nükleer silah üretme kapasi- tesi, Suriye ile bir çatışma olasılığı, Hiz- bullah ve Hamas ile yapılan savaşlar- dan arzulanan sonuçların alınamama- sı, bu “aşırı akımlara” karşı İsrail’in “ken- dini savunma hakkının” en yakın müttefiklerince bile sorgulanması, nihayet barış sürecinin ne zaman ve nasıl canlanabileceğine ilişkin her- hangi bir belirtinin yokluğu, yalnızlık duygusuna, meş- ruiyet kaybı algısına, gele- cek korkularını ekliyor. Ancak, seçime katılan par- tilerin, “Bibi’ye güvenilmez”; “Livni bu işi beceremez”, “Barak küstah bir parano- yak”, “Lieberman ırkçı de- magog” türünden kampan- ya slogan ve afişleri (Jarusa- lem Post, 06/02), halkın bir- birinden sevimsiz seçenek- lerle karşı karşıya kaldığını gösteriyor. Bibi, Barak, Livni ve Lieberman Yedi milyon nüfuslu bir ülke için İs- rail’in gerçekten çok parçalanmış bir si- yasi coğrafyası var. İsrail’in nispi tem- sile dayanan seçim sistemi yüzde 2 oy alan partilerin bile meclise girmelerine olanak sağlıyor. Bu parçalanmışlığa, tüm siyasi yapıyı sağ sol ayrımının ya- nı sıra, bir kez daha ikiye bölen bir se- küler ve dinci kamplaşması da ek- lenmiş durumda. İsrail’de geleneksel olarak oylar, se- çimlere giren çok sayıda parti içinde muhafazakâr Likud ile sosyal demokrat özellikler taşıyan İşçi Partisi arasında bölünür.. küçük dinci partiler, seçim sonrasında bu iki partiden birini des- tekleyerek koalisyonlara katılırlardı. Ancak, 2005 yılında Ariel Şaron, Li- kud’dan ayrılarak, her iki partiden de katılımlarla Kadima’yı kurunca siyasal yapı bir kez daha parçalanmış oldu. Bu resmin içinde, Şas ve Beiteinu gibi din- ci partilerin yanı sıra, Knesset’e (mec- lis) üye sokacak kadar oy alsalar da ge- nelde koalisyonlara alınmayan Arap partileri de var. Yapılan en son kamuoyu yoklama- sı, yeni hükümetin Likud lideri Ben- yamin Natenyahu (Bibi), ya da Kadi- ma lideri Livni tarafından kurulabile- ceğini düşündürüyor. Ancak aynı ka- muoyu yoklamaları, 120 üyelik Knes- set’te hiçbir partinin 30’dan fazla is- kemle elde edemeyeceğini de göste- riyor. Dahası sağ sol ayrımına, dinci se- küler bölünmesi ışığında bakınca, sağ kanadın toplam oy kapasitesinin yüz- de 65’e ulaşıyor olması, herhangi bir is- tikrar şansı olacak hükümetin Bibi ta- rafından kurulmasını gerektiriyor. Ay- nı kamuoyu yoklamasına göre Likud ve Kadima başa baş durumda (Haaretz 07/02). Eğer Kadima birinci parti olur, hükümeti kurma Livni’ye düşerse be- lirsizlik süresinin daha da uzaması kaçınıl- maz. Ancak Likud’un se- çimlerden birinci par- ti olarak çıkması ha- linde hükümetin ko- laylıkla kurulabilece- ğini söylemek de zor. Çünkü İsrail seçme- nindeki korku ve belir- sizlik, sağ radikal gö- rüşlere ilginin artması- na neden oldu. Böyle- ce, Rus göçmeni, ırk- çı hatta faşist eğilim- leriyle bilinen Avigdor Lieberman’ın partisi, Yisrael Beiteinu’nun, büyük bir zafer kaza- narak Knesset’e 18-19 temsilci sok- ması, üçüncü parti olma olasılığı artı- yor. Böylece, geçmişte İsrail’i 30 yıl ara- lıksız yöneten İşçi Partisi dördüncü par- ti durumuna düşüyor, Lieberman ge- lecek hükümetin bileşimini belirleyecek bir konuma yükseliyor. Daha şimdiden Lieberman’a önem- li bir bakanlık vaat eden Natenyahu ise, salt sağ partilerden oluşan bir koalis- yon kurmak istemiyor; mutlaka Kadi- ma’yı ve İşçi Partisi’ni, halen savunma bakanı olan İşçi Partisi Başkanı Barak’ı da kabinesine, aynı görevle, almak (Der Spiegel 06/02), böylece ulusal Siyonist bir birlik hükümeti kurmak istiyor. Ama hiçbir koalisyon olasılığı Lieberman’ı dı- şarıda bırakamıyor. Bibi artı Lieberman En büyük olasılık Lieberman’ı da içe- ren bir Bibi hükümeti. Bu da İsrail’in ge- leceği açısından iyi haber değil. Çün- kü böyle bir koalisyon, İsrail’in ulusal güvenliğinin temelini oluşturan “ulus- lararası topluluğun saygın üyesi bir demokrasi imajındaki” aşınmayı dur- durmak bir yana, derinleştirmeye de- vam edecek. Örneğin, Bibi, İsrail-Filistin soru- nunda, “iki devlet iki halk” projesini ka- bul etmiyor, diplomatik yollardan bir çö- züm bulunabileceğine inanmıyor.. Fi- listin temsilcileriyle konuşmaktan, hiç- bir topraktan çekilmekten yana değil. Hükümete gelirse Hamas sorununu kökten halletmeyi vaat ediyor; bu özel- likleriyle Obama yönetiminin politika- larına uyum sağlaması da çok zor. Bir Rus göçmeni olan Lieberman’a gelin- ce, adamın planı İsrail topraklarında- ki tüm Araplardan kurtulmak. Lieber- man; İsrail devletine bağlılık yemini et- meyenin vatandaşlığını iptal etmeyi, Hamas’la görüşen Arap milletvekille- rinin infaz edilmesini istiyor; İsrail’de üzerinde Arapların yaşadığı toprakla- rı Filistin’e verip, karşılığında yerle- şimcilerinin topraklarını koruyarak, saf bir İsrail devleti yaratmayı amaçlıyor. Tüm bunların arasında, belki de en korkutucu olan, Gazze savaşı sırasın- da gözlendiği gibi bizzat İsrail halkının artık barıştan umudunu keserek salt şiddete güvenir, radikal, dinci milliyetçi siyasi akımlara itibar eder hale gelmiş olması… İsrail halkını gerçekten de çok zor günler bekliyor. DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com İsrail: ‘Çıkmaz Sokakta’ Seçimler… Maliye Bakanlõğõ verilerine göre 2008 yõlõnda en yüksek bütçe harcamasõ Tunceli’ye yapõldõ AKP bütçeyi ‘oy’a yatõrõyorANKARA (ANKA) - AKP’nin milletvekili çõ- karamadõğõ tek il olan ve yaklaşan yerel seçim ön- cesi valiliğin bedava be- yaz eşya dağõttõğõ Tunce- li’nin, geçen yõl nüfus ba- şõna en yüksek bütçe har- camasõ yapõlan il olduğu belirlendi. 2008’de 225.9 milyar TL olarak gerçekleşen merkezi yönetim bütçe harcamalarõnõn 140.5 mil- yar TL’sini ‘merkez’den yapõlan ödemeler, 85.4 milyar TL’sini ise illere yapõlan harcama oluşturdu. Nüfusu 86 bin 449 olan Tunceli’ye 2008’de 311 milyon TL’lik bütçe har- camasõ yapõldõ, kişi başõna harcama 3 bin 597 TL ol- du. Tunceli’den nüfus ba- şõna elde edilen bütçe ge- liri 418 TL olurken, yapõ- lan ‘net’ harcama 3 bin 179 TL olarak gerçekleş- ti. Türkiye’nin en yoksul illeri arasõnda yer alan Tunceli’nin geçen yõl ya- rattõğõ bütçe geliri top- lamda yüzde 0.02’lik bir paya sahip. İlin toplam bütçe harcamalarõndan al- dõğõ pay da yüzde 0.14’le yine düşük düzeyde. An- cak Tunceli’nin yarattõğõ bütçe gelirinin, aldõğõ büt- çe harcamasõnõn neredey- se onda biri düzeyinde ol- masõ, bütçeden aldõğõ kişi başõna net harcama tutarõ- nõ yüksek çõkarõyor. Öte yandan toplam pas- tada çok küçük bir paya sa- hip olsa da, Tunceli’nin, vergisine en sadõk iller arasõnda yer aldõğõ dikkat çekiyor. Geçen yõl vergi tahsilatõnõn tahakkuka ora- nõnda Kocaeli yüzde 95.75’le birinci olurken, bu ili yüzde 91.57 oranõyla İs- tanbul, yüzde 91.44’le İz- mir ve yüzde 89.53’le Tunceli izledi. Geçen yõl merkezi yö- netim bütçe gelirlerinin 24.4 milyar lirayla yüzde 11.7’si merkezden tahsil edilirken, harcamalarõn da 140.5 milyar lirayla yüzde 62.2’si merkezden yapõldõ. AKP, solun kalesi olarak bilinen Tunceli’de yerel seçimlerde öne geçmek için devletin tüm imkânlarõnõ seferber etti. Geçen yõl ile 311 milyon TL bütçe harcadõ. AKP son günlerde de Tunceli’de beyaz eşya dağõtõmõyla oy peşinde. Bankalar tüketiciyi borca batõrdõ ADANA (AA) - Tüketiciler Birliği Ge- nel Başkanõ Nazım Kaya, tüketicilerin bi- linçli ve planlõ bir şe- kilde borçlandõrõldõğõ- nõ söyledi. Nazõm Kaya, birlik olarak 2006’da yaşa- nan kredi kartõ borç- larõndan kaynaklanan intiharlar nedeni ile kredi kartõ ve kredi kullandõrma konu- sunda sürekli ikazlar da bulunarak banka- larõn tüketicileri borç- landõrdõklarõna dikka- ti çektiklerini, ama önlem alõnmadõğõnõ açõkladõ. Borcunu ödeyeme- yenlerin sayõsõnõn bir önceki yõla göre yüzde 253 artõş gösterdiğini hatõrlatan Nazõm Kaya, “Bankaların tüketi- ciyi sürekli borçlan- dırmasına karşılık BDDK ve diğer yet- kililerin sürekli pem- be tablolar çizmesi, tüketiciyi bugünlere getirdi. Kredi kartı ve kredi borçların- dan dolayı intihar, boşanma, cinayet ve hırsızlık gibi vakala- rın artış göstermesi yetkililerin çözüm üretmesini gerektir- mektedir” dedi. Sendikalar: Bakanlõk mutabakta sadõk değil ANKARA (AA) - Hak-İş Genel Başkanõ Salim Uslu, kõsa ça- lõşma ödeneğinin süre- sini ve miktarõnõ arttõran düzenlemenin, Çalõş- ma ve Sosyal Güvenlik Bakanlõğõ ile konfede- rasyonlarõn vardõğõ mu- tabakatõ yansõtmadõğõnõ açõkladõ. “Kısa çalışma öde- neğinin daha sonra iş- sizlik ödemesinden mahsup edilmemesi” yönündeki uzlaşmaya, düzenlemede yer veril- memesini eleştiren Us- lu, “Düzenlemenin bu hali fona borçlu işsiz- ler yaratır. Hangi bü- rokrat bunu düşünüp hükümete sunduysa hem Hükümeti, hem konfederasyonları al- datmış oluyor” dedi. Türk-İş Araştõrma Mü- dür Yardõmcõsõ Enis Bağdadioğlu, mah- suplaşma konusundaki mutabakatõn yasa tasa- rõsõna yansõtõlmadõğõnõ gördüklerini söyledi. Bağdadioğlu, kõsa ça- lõşma ödeneği ile işsiz- lik sigortasõ ödemesinin birbirinden ayrõ değer- lendirilmesi gerektiğini, mahsuplaşmanõn olma- sõ durumunda işçilerin mağdur olabileceğini vurguladõ. Devlet 2008’de en büyük harcamayõ 7 milyar 514 milyon TL ile hane halkõ yardõmlarõnda yaparken, ikinci sõrayõ cenaze ve tedavi hizmetleri aldõ. ANKARA (AA) - Maliye Bakan- lõğõ Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün 2008 bütçe harcamalarõ verilerine göre devlet hane halkõna günde 20 milyon 587 bin lira yardõmda bulun- du. Geçen yõl en fazla harcama, ha- ne halkõ yardõmlarõna yapõlõrken 2008 bütçesinden, tedavi ve cenaze mas- raflarõ için 6 milyar 517 milyon 923 bin lira harcandõ. Güvenlik ve savunmaya yönelik mal, malzeme ve hizmet alõmlarõnõn 2008’deki faturasõ 3 milyar 175 mil- yon 409 bin lira oldu. Devlet geçen yõl bütçeden milletvekillerinin maaş ve tazminatlarõ için 66 milyon 303 bin li- ra, sosyal güvenlik primleri için de 1 milyon 333 bin lira çõktõ. Milletve- killerinin tedavi ve sağlõk malzeme- si giderleri için 5 milyon 96 bin lira, ilaç giderleri için de 917 bin lira har- candõ. İstihbarat personel giderleri de bütçede 311 milyon 719 bin liralõk bir yekûn oluşturdu. Devlet, akaryakõta her gün ortalama 2 milyon 956 bin li- ra, giyim kuşama da 1 milyon 702 bin lira harcõyor. Elektriğe 662 milyon TL Elektriğe 662 milyon 365 bin lira ödeyen devletin gayrimenkul, mal ba- kõm ve onarõm giderleri 864.4 milyon lira, taşõt alõm bedeli 147.4 milyon li- ra, yakacak alõmlarõ 885 milyon 337 bin lira, malzeme alõmlarõ 56.2 mil- yon lira, özel malzeme alõmlarõ 276.9 milyon lira, telefon konuşmalarõ ve di- ğer haberleşme araçlarõnõn faturasõ da 296 milyon 498 bin lira oldu. Kuyumcuyu ABD kurtardı HİCRAN ÖZDAMAR İZMİR - Adanalõ kuyumcular, ekonomik krize Irak’taki ABD askerlerine satõş yapa- rak karşõ durdu. İncirlik Üssü’nde bulunan 40’a yakõn kuyumcudan 30’unun Irak’taki Amerikan üslerinde de etkinlik gösterdiği, buraya geçen yõl 180.5 kilogram 14 ayar, 5 kilogram 18 ayar altõnla, 500 kilogram gü- müş sattõğõ bildirildi. Kuyumcular, ABD’nin Irak’õ 2003 yõlõnda işgal etmesiyle birlikte ül- kede kurulan üslerdeki dükkânlarda etkinlik gösteriyor. Türkiye’den getirilen takõlar, 160 bin Amerikan ve 50 bine yakõn İngiliz, Fransõz, İtalyan askerlerine satõlõyor. Adana Kuyumcular Odasõ Başkanõ Oğuz Başman, Türkiye’nin yoğun altõn ithalatõ yap- masõna karşõn işlenmiş ürünlerin ihracatõn- da önemli bir paya sahip olduğunu söyledi. Adana’da ihracat izni verme yetkisinin Ada- na Kuyumcular Odasõ’na ait olduğunu anlatan Başman, “Bu yetkiyle Irak’a her hafta al- tın ve gümüş gönderiyoruz. Haftada, 20- 25 kilogram 14 ayar, 50-60 kilogram arasında da gümüş ihracat izni veriyoruz” dedi. Başman, “Arkadaşlarımız, oradaki üslerde İncirlik’ten aldıkları referans- larla çalışıyor. Bazen askeri bölge 9 ay ka- lıyorlar... İşgalin ardından yeni bir iş alanı oluştu” diye konuştu. Yeni TL’ler erken yıprandı KONYA (AA) - Cüzdan kullanma alõşkanlõğõ- nõn fazla olmamasõ nedeniyle cepte taşõnan yeni pa- ralar da kõsa sürede yõpranmaya başladõ. Paradan sõfõr atma, virgül kaydõrma olmadõğõ için YTL’ye oranla daha kolay uyum sağlanan TL, özensiz kullanõm nedeniyle henüz 1 aylõk süre için- de yõprandõ. Yõpranma, en fazla kullanõlan 5 TL ve ardõndan 10 TL’lik banknotlarda görüldü. Merkez Bankasõ Konya Şubesi yetkililerinin verdiği bilgiye göre yõpranmanõn, paranõn genellikle cüzdan ye- rine cepte taşõnmasõndan kaynaklandõğõnõ aktardõ. Kamuda ‘kâğıt’ tarih oluyor Ekonomi Servisi - Kamu kurum ve kuruluşla- rõnda kâğõt, fotokopi makinesi mürekkebi gibi sarf malzemeleri artõk tarih oluyor. E-devlet uygulamasõ kapsamõnda bundan böyle artõk kademeli olarak kamu kurum ve ku- ruluşlarõ doküman yönetim sistemi uygulama- sõna geçecek. Kâğõtsõz ofis uygulamasõ ile ilgi- li ilk öncülüğü Türkiye’nin bilişim ve sistem evi olarak bilinen Havelsan yaptõ. Adana’daki 30 kuyumcu, Irak’taki üslere geçen yıl yaklaşık 700 kilogram altın ve gümüş gönderdi. Bütçe harcamalarõnda yardõmlar, savunma, tedavi masraflarõ büyük yer tutuyor En çok hanelere harcandı (AP)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle