Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
9 ŞUBAT 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 11
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Kopuş!..
Başbakan’ın, İsrail Devlet Başkanı’na karşı Da-
vos’ta sergilediği davranış, Türkiye’nin dünya si-
yasetindeki yerinin irdelenmesine neden oluyor.
Bu çerçevede kimi gerçeklerin belirtilmesi gere-
kiyor.
Başbakan’ın çıkışının uluslararası alanda sağla-
yacağı asıl sonuç, Türkiye’nin uluslararası alanda,
olduğundan daha fazla ve giderek artan oranda “İs-
lam devleti” sayılmasıdır.
Aslında İslamlaşma süreci AKP iktidarının ana po-
litikasıdır. Ülkenin, “tarihi derinliği ile stratejik derinliği
arasında bir bütün oluşturma” ve bunun “coğrafi de-
rinlik içinde yaşama geçirilmesini sağlamaya çalış-
ma” gibi süslü tümcelerin gerçek içeriği budur. Da-
vos çıkışı “yıllardır” bilinçle sürdürülen bu gidişin bir
uzantısıdır. Ancak, aşırıya kaçan bir “İslam devle-
ti” vurgusu, “üçlü derinlik” yaklaşımıyla bile uyuş-
maz; ülke bu gidişle küresel güç olmak bir yana, böl-
gesel güç olma olanağını da yitiriyor.
Eğer bir bölgesel ve küresel güç olmak istiyor-
sa, Türkiye’nin, öncelikle güçlü bir ekonomik ve top-
lumsal gelişmeye sahip olması gerekir. Ülke, sivil
ve asker, “teknolojisini” esas olarak, dışarıdan sa-
tın alıyor. Sermaye birikimi yetersizdir ve ekonomi
IMF isteklerine göre yönetilmektedir.
Güç olmanın “altyapısı” da bilimsel ve teknolo-
jik yenilik alanları başta olmak üzere, çağdaş bir eği-
tim; merkezi ve yerel kamu yönetiminin kadrolaş-
masında “niteliğin” esas alınması; kadınların işgü-
cüne katılması; özgürlükçü demokrasi gibi alanlarda
ulusal bir “çağdaşlaşma” atılımı olmalıdır.
Türkiye, AKP iktidarında Cumhuriyetin kuruluş ha-
muru olan çağdaşlaşma sürecinden adım adım
uzaklaştırılıyor; giderek artan bir oranda ve “duy-
gu sömürüsü” de katılarak “çağdaşlaşmadan kopuş”
hızlandırılıyor.
Davos davranışı toplumda, duygusal bir coşku-
nun dışavurumunu yarattı. Geniş kitleler, azgeliş-
mişliğin geleneksel tepkisini gösterdi; Başbakan des-
teklendi.
Davos şahlanışının “asıl kurbanı” muhalefet oldu.
Muhalefet, ülkedeki kitlesel akıntıyla Başbakan’ın
arkasına takıldı.
Yalnız, önemli bir farklılık var: Başbakan’ın “bi-
linçle” yaptığı İslamcı çıkışa, muhalefet, “bilinçle de-
ğil” geniş kitlelerin duygu kabarmasından, seçim-
lerde pay alma umuduyla olacak, yararlanma ama-
cıyla katıldı.
İşin ilginci, duyguların kayığına atlayan muhale-
fet bununla da kalmadı; Başbakan’ın tutumunu İs-
rail ve ABD çizgisine ders verme bakımından çok
“yetersiz” buldu; “vur vur inlesin” dercesine Baş-
bakan’dan yaptıklarının “daha fazlasını” istemeye
başladı. Daha önce bu köşede belirtildiği gibi, ik-
tidar ve muhalefet iyice birbiriyle “benzeşiyor”.
Davos sonrasında, çok dar ve sığ bir muhalefet
anlayışı sergilendi; ülkenin daha fazla İslam devle-
ti sayılmasının olası sonuçları akıl almaz bir duyar-
sızlık ve sorumsuzlukla bir yana bırakıldı. Başta ana-
muhalefet olmak üzere, tüm muhalefet, AKP ile, uzun
dönemde ülkenin zararına işleyecek bir “İslamlaş-
ma yarışına” giriyor. Dahası, belediye seçimlerine
gidilirken, aday saptama işini “yönetemeyen” ve iyi-
ce yüzüne gözüne bulaştıran, bunun yanı sıra
Cumhuriyet düşüncesini sahiplenmekten giderek
uzaklaşan anamuhalefet, dini siyasete alet etme-
nin yeni projelerini oluşturuyor!
Son gelişmeler, Türkiye’nin iç ve özellikle de dış
siyasetinin “turnusol kâğıdıdır”; renginin netleştiği
bir sürecin önemli bir dönemecidir.
AKP iktidarı muhalefeti de yanına alarak, ülkeyi,
Cumhuriyetin “çağdaşlaşmacı” karakterinden uzak-
laştıracak çok dar bir yola sokmuştur. Bu yol “so-
runludur”; ülkeyi, ne bölgesel ne de küresel bir güç
yapar! Korkarım, uzun dönemde, duygusal “kör-
lükler” birikimli bir duruma gelir ve ülkeyi güçlen-
dirmez, tam tersine çağdaşlaşarak “güçlenme” sü-
reçlerinin tıkanmasına neden olur!
Duygusal coşkulardan akılcı sonuçların ve sağ-
lıklı geleceklerin çıkmadığını bu ülkenin tarihi ka-
nıtlıyor.
Karşı sayfa komşum, meslektaşım, değerli bilim
insanı Prof. Dr. Türkel Minibaş’ın ölümü hepimiz
için gerçekten büyük bir kayıptır. Sevenlerinin acı-
larını paylaşıyorum.
yakupkepenek06@hotmail.com
İsrail halkı belki de tarihinin en
önemli seçimlerinden biri için salı gü-
nü sandığa gidiyor. Ancak, ülkede
bugüne kadar görülmemiş ağırlıkta
bir kötümserlik, uluslararası alanda
yalnızlaşmışlık, duygusu egemen.
İsrail halkı ağır yaşamsal tehlikeler ve
sorunlarla karşı karşıya olduğunu dü-
şünüyor. Buna karşılık, önündeki se-
çimlerden, bu tehlikeleri giderebilecek
bir hükümetin çıkma olasılığı çok za-
yıf.
Dahası, bir çözümsüzlük, tehdit al-
tında olma algısı, seçmeni, Likud, İş-
çi Partisi, Kadima, Meretz gibi seküler
(din ve devlet işlerini ayrı tutmaya ka-
rarlı) partilerden uzaklaştırıyor.. Şas
özellikle de Yisrael Beiteinu (İsrail bi-
zim evimiz) gibi aşırı milliyetçi, dinci,
hatta ırkçı partilere yönelmesini hız-
landırıyor (Ben-Zvi, The New Repub-
lic, 04/02).
Yaşamsal sorunlar yığını
İsrail halkının korkularının başında
İran’ın nükleer silah üretme olasılığı ge-
liyor. Seçimlerden sekiz gün önce
İran’ın kendi imalatı bir haberleşme uy-
dusunu yörüngeye yerleştirmesi bu
korkuları derinleştirdi. İsrail seçkinleri,
ABD’nin, Müslümanlarla ilişkilerini dü-
zeltmeyi hedefleyen Obama yöneti-
minin, İran’la çatışmak yerine konuş-
maya hazırlandığını, Avrupa’nın İran’ın
nükleer silah üretme olasılığından pek
kaygılanmadığını düşünüyor, bu so-
runla ilgilenmenin tüm yükünün İsrail’in
üstüne kalmasından korkuyor.
Bu bağlamda şekillenmekte olan
bir yalnızlık duygusu, Gazze savaşın-
da en yakın müttefiklerinin desteğini
kaybetmiş olmanın ötesinde savaş
suçlusu durumuna düşme korkusuy-
la daha da güçleniyor. Gazze savaşı sı-
rasında, Avrupa’da ve genelde dün-
yada oluşan İsrail karşıtı dalganın,
hızla İsrail’in varlığının meşruiyetini sor-
gulayan bir dalgaya dönüşmekte ol-
duğuna ilişkin algılar, yalnızlık duygu-
sunu derinleştiriyor. Davos toplantı-
sında Erdoğan ile Peres arasında
patlak veren atışma ise bu korkuların
üzerine tuz biber ekti.
İran’ın nükleer silah üretme kapasi-
tesi, Suriye ile bir çatışma olasılığı, Hiz-
bullah ve Hamas ile yapılan savaşlar-
dan arzulanan sonuçların alınamama-
sı, bu “aşırı akımlara” karşı İsrail’in “ken-
dini savunma hakkının” en
yakın müttefiklerince bile
sorgulanması, nihayet barış
sürecinin ne zaman ve nasıl
canlanabileceğine ilişkin her-
hangi bir belirtinin yokluğu,
yalnızlık duygusuna, meş-
ruiyet kaybı algısına, gele-
cek korkularını ekliyor.
Ancak, seçime katılan par-
tilerin, “Bibi’ye güvenilmez”;
“Livni bu işi beceremez”,
“Barak küstah bir parano-
yak”, “Lieberman ırkçı de-
magog” türünden kampan-
ya slogan ve afişleri (Jarusa-
lem Post, 06/02), halkın bir-
birinden sevimsiz seçenek-
lerle karşı karşıya kaldığını
gösteriyor.
Bibi, Barak, Livni ve
Lieberman
Yedi milyon nüfuslu bir ülke için İs-
rail’in gerçekten çok parçalanmış bir si-
yasi coğrafyası var. İsrail’in nispi tem-
sile dayanan seçim sistemi yüzde 2 oy
alan partilerin bile meclise girmelerine
olanak sağlıyor. Bu parçalanmışlığa,
tüm siyasi yapıyı sağ sol ayrımının ya-
nı sıra, bir kez daha ikiye bölen bir se-
küler ve dinci kamplaşması da ek-
lenmiş durumda.
İsrail’de geleneksel olarak oylar, se-
çimlere giren çok sayıda parti içinde
muhafazakâr Likud ile sosyal demokrat
özellikler taşıyan İşçi Partisi arasında
bölünür.. küçük dinci partiler, seçim
sonrasında bu iki partiden birini des-
tekleyerek koalisyonlara katılırlardı.
Ancak, 2005 yılında Ariel Şaron, Li-
kud’dan ayrılarak, her iki partiden de
katılımlarla Kadima’yı kurunca siyasal
yapı bir kez daha parçalanmış oldu. Bu
resmin içinde, Şas ve Beiteinu gibi din-
ci partilerin yanı sıra, Knesset’e (mec-
lis) üye sokacak kadar oy alsalar da ge-
nelde koalisyonlara alınmayan Arap
partileri de var.
Yapılan en son kamuoyu yoklama-
sı, yeni hükümetin Likud lideri Ben-
yamin Natenyahu (Bibi), ya da Kadi-
ma lideri Livni tarafından kurulabile-
ceğini düşündürüyor. Ancak aynı ka-
muoyu yoklamaları, 120 üyelik Knes-
set’te hiçbir partinin 30’dan fazla is-
kemle elde edemeyeceğini de göste-
riyor. Dahası sağ sol ayrımına, dinci se-
küler bölünmesi ışığında bakınca, sağ
kanadın toplam oy kapasitesinin yüz-
de 65’e ulaşıyor olması, herhangi bir is-
tikrar şansı olacak hükümetin Bibi ta-
rafından kurulmasını gerektiriyor. Ay-
nı kamuoyu yoklamasına göre Likud ve
Kadima başa baş durumda (Haaretz
07/02). Eğer Kadima birinci parti olur,
hükümeti kurma Livni’ye düşerse be-
lirsizlik süresinin daha
da uzaması kaçınıl-
maz.
Ancak Likud’un se-
çimlerden birinci par-
ti olarak çıkması ha-
linde hükümetin ko-
laylıkla kurulabilece-
ğini söylemek de zor.
Çünkü İsrail seçme-
nindeki korku ve belir-
sizlik, sağ radikal gö-
rüşlere ilginin artması-
na neden oldu. Böyle-
ce, Rus göçmeni, ırk-
çı hatta faşist eğilim-
leriyle bilinen Avigdor
Lieberman’ın partisi,
Yisrael Beiteinu’nun,
büyük bir zafer kaza-
narak Knesset’e 18-19 temsilci sok-
ması, üçüncü parti olma olasılığı artı-
yor. Böylece, geçmişte İsrail’i 30 yıl ara-
lıksız yöneten İşçi Partisi dördüncü par-
ti durumuna düşüyor, Lieberman ge-
lecek hükümetin bileşimini belirleyecek
bir konuma yükseliyor.
Daha şimdiden Lieberman’a önem-
li bir bakanlık vaat eden Natenyahu ise,
salt sağ partilerden oluşan bir koalis-
yon kurmak istemiyor; mutlaka Kadi-
ma’yı ve İşçi Partisi’ni, halen savunma
bakanı olan İşçi Partisi Başkanı Barak’ı
da kabinesine, aynı görevle, almak (Der
Spiegel 06/02), böylece ulusal Siyonist
bir birlik hükümeti kurmak istiyor. Ama
hiçbir koalisyon olasılığı Lieberman’ı dı-
şarıda bırakamıyor.
Bibi artı Lieberman
En büyük olasılık Lieberman’ı da içe-
ren bir Bibi hükümeti. Bu da İsrail’in ge-
leceği açısından iyi haber değil. Çün-
kü böyle bir koalisyon, İsrail’in ulusal
güvenliğinin temelini oluşturan “ulus-
lararası topluluğun saygın üyesi bir
demokrasi imajındaki” aşınmayı dur-
durmak bir yana, derinleştirmeye de-
vam edecek.
Örneğin, Bibi, İsrail-Filistin soru-
nunda, “iki devlet iki halk” projesini ka-
bul etmiyor, diplomatik yollardan bir çö-
züm bulunabileceğine inanmıyor.. Fi-
listin temsilcileriyle konuşmaktan, hiç-
bir topraktan çekilmekten yana değil.
Hükümete gelirse Hamas sorununu
kökten halletmeyi vaat ediyor; bu özel-
likleriyle Obama yönetiminin politika-
larına uyum sağlaması da çok zor. Bir
Rus göçmeni olan Lieberman’a gelin-
ce, adamın planı İsrail topraklarında-
ki tüm Araplardan kurtulmak. Lieber-
man; İsrail devletine bağlılık yemini et-
meyenin vatandaşlığını iptal etmeyi,
Hamas’la görüşen Arap milletvekille-
rinin infaz edilmesini istiyor; İsrail’de
üzerinde Arapların yaşadığı toprakla-
rı Filistin’e verip, karşılığında yerle-
şimcilerinin topraklarını koruyarak, saf
bir İsrail devleti yaratmayı amaçlıyor.
Tüm bunların arasında, belki de en
korkutucu olan, Gazze savaşı sırasın-
da gözlendiği gibi bizzat İsrail halkının
artık barıştan umudunu keserek salt
şiddete güvenir, radikal, dinci milliyetçi
siyasi akımlara itibar eder hale gelmiş
olması… İsrail halkını gerçekten de çok
zor günler bekliyor.
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
İsrail: ‘Çıkmaz Sokakta’ Seçimler…
Maliye Bakanlõğõ verilerine göre 2008 yõlõnda en yüksek bütçe harcamasõ Tunceli’ye yapõldõ
AKP bütçeyi ‘oy’a yatõrõyorANKARA (ANKA) -
AKP’nin milletvekili çõ-
karamadõğõ tek il olan ve
yaklaşan yerel seçim ön-
cesi valiliğin bedava be-
yaz eşya dağõttõğõ Tunce-
li’nin, geçen yõl nüfus ba-
şõna en yüksek bütçe har-
camasõ yapõlan il olduğu
belirlendi.
2008’de 225.9 milyar
TL olarak gerçekleşen
merkezi yönetim bütçe
harcamalarõnõn 140.5 mil-
yar TL’sini ‘merkez’den
yapõlan ödemeler, 85.4
milyar TL’sini ise illere
yapõlan harcama oluşturdu.
Nüfusu 86 bin 449 olan
Tunceli’ye 2008’de 311
milyon TL’lik bütçe har-
camasõ yapõldõ, kişi başõna
harcama 3 bin 597 TL ol-
du. Tunceli’den nüfus ba-
şõna elde edilen bütçe ge-
liri 418 TL olurken, yapõ-
lan ‘net’ harcama 3 bin
179 TL olarak gerçekleş-
ti. Türkiye’nin en yoksul
illeri arasõnda yer alan
Tunceli’nin geçen yõl ya-
rattõğõ bütçe geliri top-
lamda yüzde 0.02’lik bir
paya sahip. İlin toplam
bütçe harcamalarõndan al-
dõğõ pay da yüzde 0.14’le
yine düşük düzeyde. An-
cak Tunceli’nin yarattõğõ
bütçe gelirinin, aldõğõ büt-
çe harcamasõnõn neredey-
se onda biri düzeyinde ol-
masõ, bütçeden aldõğõ kişi
başõna net harcama tutarõ-
nõ yüksek çõkarõyor.
Öte yandan toplam pas-
tada çok küçük bir paya sa-
hip olsa da, Tunceli’nin,
vergisine en sadõk iller
arasõnda yer aldõğõ dikkat
çekiyor. Geçen yõl vergi
tahsilatõnõn tahakkuka ora-
nõnda Kocaeli yüzde
95.75’le birinci olurken, bu
ili yüzde 91.57 oranõyla İs-
tanbul, yüzde 91.44’le İz-
mir ve yüzde 89.53’le
Tunceli izledi.
Geçen yõl merkezi yö-
netim bütçe gelirlerinin
24.4 milyar lirayla yüzde
11.7’si merkezden tahsil
edilirken, harcamalarõn da
140.5 milyar lirayla yüzde
62.2’si merkezden yapõldõ.
AKP, solun kalesi
olarak bilinen
Tunceli’de yerel
seçimlerde öne
geçmek için devletin
tüm imkânlarõnõ
seferber etti. Geçen yõl
ile 311 milyon TL
bütçe harcadõ. AKP
son günlerde de
Tunceli’de beyaz eşya
dağõtõmõyla oy
peşinde.
Bankalar tüketiciyi
borca batõrdõ
ADANA (AA) -
Tüketiciler Birliği Ge-
nel Başkanõ Nazım
Kaya, tüketicilerin bi-
linçli ve planlõ bir şe-
kilde borçlandõrõldõğõ-
nõ söyledi.
Nazõm Kaya, birlik
olarak 2006’da yaşa-
nan kredi kartõ borç-
larõndan kaynaklanan
intiharlar nedeni ile
kredi kartõ ve kredi
kullandõrma konu-
sunda sürekli ikazlar
da bulunarak banka-
larõn tüketicileri borç-
landõrdõklarõna dikka-
ti çektiklerini, ama
önlem alõnmadõğõnõ
açõkladõ.
Borcunu ödeyeme-
yenlerin sayõsõnõn bir
önceki yõla göre yüzde
253 artõş gösterdiğini
hatõrlatan Nazõm Kaya,
“Bankaların tüketi-
ciyi sürekli borçlan-
dırmasına karşılık
BDDK ve diğer yet-
kililerin sürekli pem-
be tablolar çizmesi,
tüketiciyi bugünlere
getirdi. Kredi kartı
ve kredi borçların-
dan dolayı intihar,
boşanma, cinayet ve
hırsızlık gibi vakala-
rın artış göstermesi
yetkililerin çözüm
üretmesini gerektir-
mektedir” dedi.
Sendikalar: Bakanlõk
mutabakta sadõk değil
ANKARA (AA) -
Hak-İş Genel Başkanõ
Salim Uslu, kõsa ça-
lõşma ödeneğinin süre-
sini ve miktarõnõ arttõran
düzenlemenin, Çalõş-
ma ve Sosyal Güvenlik
Bakanlõğõ ile konfede-
rasyonlarõn vardõğõ mu-
tabakatõ yansõtmadõğõnõ
açõkladõ.
“Kısa çalışma öde-
neğinin daha sonra iş-
sizlik ödemesinden
mahsup edilmemesi”
yönündeki uzlaşmaya,
düzenlemede yer veril-
memesini eleştiren Us-
lu, “Düzenlemenin bu
hali fona borçlu işsiz-
ler yaratır. Hangi bü-
rokrat bunu düşünüp
hükümete sunduysa
hem Hükümeti, hem
konfederasyonları al-
datmış oluyor” dedi.
Türk-İş Araştõrma Mü-
dür Yardõmcõsõ Enis
Bağdadioğlu, mah-
suplaşma konusundaki
mutabakatõn yasa tasa-
rõsõna yansõtõlmadõğõnõ
gördüklerini söyledi.
Bağdadioğlu, kõsa ça-
lõşma ödeneği ile işsiz-
lik sigortasõ ödemesinin
birbirinden ayrõ değer-
lendirilmesi gerektiğini,
mahsuplaşmanõn olma-
sõ durumunda işçilerin
mağdur olabileceğini
vurguladõ.
Devlet 2008’de en büyük
harcamayõ 7 milyar 514
milyon TL ile hane halkõ
yardõmlarõnda yaparken,
ikinci sõrayõ cenaze ve tedavi
hizmetleri aldõ.
ANKARA (AA) - Maliye Bakan-
lõğõ Muhasebat Genel Müdürlüğü’nün
2008 bütçe harcamalarõ verilerine
göre devlet hane halkõna günde 20
milyon 587 bin lira yardõmda bulun-
du. Geçen yõl en fazla harcama, ha-
ne halkõ yardõmlarõna yapõlõrken 2008
bütçesinden, tedavi ve cenaze mas-
raflarõ için 6 milyar 517 milyon 923
bin lira harcandõ.
Güvenlik ve savunmaya yönelik
mal, malzeme ve hizmet alõmlarõnõn
2008’deki faturasõ 3 milyar 175 mil-
yon 409 bin lira oldu. Devlet geçen yõl
bütçeden milletvekillerinin maaş ve
tazminatlarõ için 66 milyon 303 bin li-
ra, sosyal güvenlik primleri için de 1
milyon 333 bin lira çõktõ. Milletve-
killerinin tedavi ve sağlõk malzeme-
si giderleri için 5 milyon 96 bin lira,
ilaç giderleri için de 917 bin lira har-
candõ. İstihbarat personel giderleri de
bütçede 311 milyon 719 bin liralõk bir
yekûn oluşturdu. Devlet, akaryakõta
her gün ortalama 2 milyon 956 bin li-
ra, giyim kuşama da 1 milyon 702 bin
lira harcõyor.
Elektriğe 662 milyon TL
Elektriğe 662 milyon 365 bin lira
ödeyen devletin gayrimenkul, mal ba-
kõm ve onarõm giderleri 864.4 milyon
lira, taşõt alõm bedeli 147.4 milyon li-
ra, yakacak alõmlarõ 885 milyon 337
bin lira, malzeme alõmlarõ 56.2 mil-
yon lira, özel malzeme alõmlarõ 276.9
milyon lira, telefon konuşmalarõ ve di-
ğer haberleşme araçlarõnõn faturasõ da
296 milyon 498 bin lira oldu.
Kuyumcuyu ABD kurtardı
HİCRAN ÖZDAMAR
İZMİR - Adanalõ kuyumcular, ekonomik
krize Irak’taki ABD askerlerine satõş yapa-
rak karşõ durdu. İncirlik Üssü’nde bulunan
40’a yakõn kuyumcudan 30’unun Irak’taki
Amerikan üslerinde de etkinlik gösterdiği,
buraya geçen yõl 180.5 kilogram 14 ayar, 5
kilogram 18 ayar altõnla, 500 kilogram gü-
müş sattõğõ bildirildi. Kuyumcular, ABD’nin
Irak’õ 2003 yõlõnda işgal etmesiyle birlikte ül-
kede kurulan üslerdeki dükkânlarda etkinlik
gösteriyor. Türkiye’den getirilen takõlar,
160 bin Amerikan ve 50 bine yakõn İngiliz,
Fransõz, İtalyan askerlerine satõlõyor.
Adana Kuyumcular Odasõ Başkanõ Oğuz
Başman, Türkiye’nin yoğun altõn ithalatõ yap-
masõna karşõn işlenmiş ürünlerin ihracatõn-
da önemli bir paya sahip olduğunu söyledi.
Adana’da ihracat izni verme yetkisinin Ada-
na Kuyumcular Odasõ’na ait olduğunu anlatan
Başman, “Bu yetkiyle Irak’a her hafta al-
tın ve gümüş gönderiyoruz. Haftada, 20-
25 kilogram 14 ayar, 50-60 kilogram
arasında da gümüş ihracat izni veriyoruz”
dedi. Başman, “Arkadaşlarımız, oradaki
üslerde İncirlik’ten aldıkları referans-
larla çalışıyor. Bazen askeri bölge 9 ay ka-
lıyorlar... İşgalin ardından yeni bir iş
alanı oluştu” diye konuştu.
Yeni TL’ler erken yıprandı
KONYA (AA) - Cüzdan kullanma alõşkanlõğõ-
nõn fazla olmamasõ nedeniyle cepte taşõnan yeni pa-
ralar da kõsa sürede yõpranmaya başladõ.
Paradan sõfõr atma, virgül kaydõrma olmadõğõ için
YTL’ye oranla daha kolay uyum sağlanan TL,
özensiz kullanõm nedeniyle henüz 1 aylõk süre için-
de yõprandõ. Yõpranma, en fazla kullanõlan 5 TL ve
ardõndan 10 TL’lik banknotlarda görüldü. Merkez
Bankasõ Konya Şubesi yetkililerinin verdiği bilgiye
göre yõpranmanõn, paranõn genellikle cüzdan ye-
rine cepte taşõnmasõndan kaynaklandõğõnõ aktardõ.
Kamuda ‘kâğıt’ tarih oluyor
Ekonomi Servisi - Kamu kurum ve kuruluşla-
rõnda kâğõt, fotokopi makinesi mürekkebi gibi sarf
malzemeleri artõk tarih oluyor.
E-devlet uygulamasõ kapsamõnda bundan
böyle artõk kademeli olarak kamu kurum ve ku-
ruluşlarõ doküman yönetim sistemi uygulama-
sõna geçecek. Kâğõtsõz ofis uygulamasõ ile ilgi-
li ilk öncülüğü Türkiye’nin bilişim ve sistem evi
olarak bilinen Havelsan yaptõ.
Adana’daki
30 kuyumcu, Irak’taki
üslere geçen yıl yaklaşık 700
kilogram altın ve gümüş
gönderdi.
Bütçe harcamalarõnda yardõmlar, savunma, tedavi masraflarõ büyük yer tutuyor
En çok hanelere harcandı
(AP)