25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 8 ŞUBAT 2009 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 15 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Sonsuza Dek... [email protected] Atatürkçü çağdaşlaşma mücadelesinin önderlerinden,bilim insanı, yazar ve dostumuz PROF. DR. TÜRKEL MİNİBAŞ’ı yitirmenin büyük üzüntüsünü yaşıyoruz. Heyecanını ve mücadelesini devam ettireceğiz. Ulusal Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Türkel Minibaş… Bu ülkenin gerçek aydınla- rından biri…. Cumhuriyet aydını… Bilim insanı… Kendini topluma adamış, sorumluluğunun bilincinde bir bilim kadını. Öğrenmek ve öğretmek için yanıp tutuşan… Bilgi- yi paylaşarak çoğaltan… Bilgiyi yaşamın her alanı- na yayan… Bilgiyi kulla- nan… Bilgiyi daha güzel, daha doğru, daha iyi, da- ha eşitlikçi, daha adil bir dünya kurmak için kulla- nan bir insan… (Sevgili Türkel, her söz- cüğü, çok dikkatle, bilinçle seçiyorum…Tıpkı senin o tadına doyamadığım ko- nuşmalarında yaptığın gi- bi…) Türkel Minibaş’ın her yazısından ne çok, ne çok şey öğrendim... Ben ki ik- tisat konularında kendimi engelli sayarım, nasıl olu- yor da senin yazılarını an- lıyorum ve onlardan bun- ca çok şey öğreniyorum diye ona ilk sorduğumda, kocaman gülümsemesi tüm bedenini sarmış, bir- birimizi kucaklamıştık. İk- tisatçıydı ama, hiçbir uz- manının olmadığı kadar kültür ve sanatla haşır ne- şirdi. Topluma adanmışlığını sadece gazete yazıları, bi- limsel çalışmalarıyla de- ğil, sivil toplum kuruluşla- rındaki çalışmalarıyla da sürdürdü. İnanıyordu ki STK’lerde çalışmak de- mokrasi gereğidir. Tepeden tırnağa sahici bir kadındı Türkel Mini- baş. Kadın sorunları üze- rine düşünen, çözüm öne- ren bir aydındı; kadınlığını hiç ama hiç unutmadan, bu doğrultuda çalışmaktan asla geri kalmadı. İnanı- yordu ki kadınlara karşı ayrımcılık ortadan kalk- madan, kadınlara karşı şid- det, kadının sömürülmesi sona ermeden bu ülke de- mokrasiye kavuşamaz! (Sevgili Türkel, dün Be- kir Coşkun yazısında, se- nin yüzündeki o “aydınlık, yürekli, çağdaş kadının gülümsemesi” şimdi ne- reye gider diye soruyordu. Yanıtlıyorum: Bu ülkenin her ileri adımında, her çağ- daş atılımında o muhteşem gülümsemenin bir parça- sı yaşayacak. Sonsuza dek...) Son nefesine dek yaz- maktan, aydınlık bir Türki- ye için çalışmaktan geri kalmayan… Türkiye coğ- rafyasının her köşesine o panel, bu konferans, şu seminer, koşan arkada- şım… Kısacık ömrüne sığ- dırdıkların için, bize kat- tıkların için, sonsuza dek süren çaban için, umudu- nu hiç yitirmediğin için sonsuz teşekkürler… Hepimiz seni çok özle- yeceğiz. Tıpkı hayattaki gibi, ışığın bol olsun… Asla vazgeçmemek Geçen hafta içinde çok farklı alanlarda iki güçlü in- sanla karşılaştım. Bunlardan biri eşsiz mü- zisyen Yo-Yo Ma idi. İki gün önce İş Sanat’taki ko- nuşmanın ayrıntılarını bu sayfada okudunuz. Ancak yazıya eşlik eden ve benim için çok değerli olan o fo- toğrafın Serfiraz Ergun tarafından çekildiğini be- lirtmeliyim. Gazeteci ar- kadaşıma çok teşekkür ederim! İkinci karşılaşma Erin Brockovich’di. “Erin Brockovich” (başrolde Ju- lia Roberts) filmini gör- düyseniz, onun kim oldu- ğunu biliyorsunuz demek- tir. Yok görmediyseniz, toplumu tehdit eden her şeye karşı amansız bir mü- cadele veren bir hak ara- yıcısı ve halk savaşçısı di- yebilirim. Avukat. Özetle ABD’deki Pacific Gaz ve Elektrik Şirketi’nin attığı zehirli atıkların yeraltı su- larına karıştığını ortaya çı- karmış ve şirketi, çevrede zarar gören 600 küsur in- sana 333 milyon dolar ödemeye mahkûm ettir- mişti. Konuşmasına, “İster ina- nın ister inanmayın, ben Erin Brockovich’im, Julia Roberts değilim” diye başlayan bu alımlı kadın, bugün hem toplumsal ve çevre mücadeleleri sür- dürüyor, hem de dünyayı dolaşıp motivasyon kon- feransları veriyor. Garanti Özel Bankacılık’ın davetli- si olarak İstanbul’daydı. Tüm konuşmalarında şu üç noktayı vurgulayacak, tekrar tekrar altını çize- cekti: 1. Her an, hepimizin yaptığı seçimler, hayatta çok şeyi değiştirebilir. Ye- ter ki her an seçim yaptı- ğınızın bilincinde olun! 2. Mücadele tek başına değil, çevredeki insanlar- la birlikte verilir. Birlikten güç doğar. 3. Asla, asla, asla vaz- geçmeyin! Tutkunuzdan ya da mücadelenizden as- la vazgeçmeyin! Ne dersiniz, galiba şu üç noktayı, hepimizin birbiri- mize hatırlatmaya şu gün- lerde çok ihtiyacımız var… www.zeyneporal.com faks: 0 212 257 16 50 ErtuğrulGenç’indüzenlediğikültürvesanatfestivalisayesindeMaçka’nõnaydõnlõkyüzüylehertemmuzbuluşuyoruz NewYorkveMaçka... Bedri Rahmi Eyuboğlu’na göre, haşlanmõş mõsõrlarõ õsõrdõktan sonra içlerinden aydõnlatõr- sak, karşõmõzda New York gecesi belirir!.. Maçkalõ ünlü sanatçõnõn mõsõr koçanõna ben- zettiği gökdelenler arasõnda, nereli olduğumu soran taksi şoförüne “Türkiye” yanõtõnõ verir- ken, “Orası da neresi?” diye şaşõracağõnõ bekliyordum. Oysa, afallayan ben oldum: “Ben Trabzon’u çok seviyorum. Orayı gördün mü?” New York sokaklarõnda, bir gece otelime dö- nerken bindiğim taksinin şoförü Trabzon diye bir kentin varlõğõndan haberdardõ!.. Üstelik, ha- yatõnda Türkiye’ye hiç gelmemişti. Bõrakõn ül- kemizi, atalarõnõn iki yüz yõl önce göç ettikle- ri İtalya’ya bile adõmõnõ atmamõştõ!.. ‘Burası Maçka. Ben Maçkalıyım’ Otelin önüne gelmiştik çoktan ama biz, Trabzon’u sevmesine neden olan bir derginin sayfalarõndankopardõğõfotoğraflarabakõyorduk. Dergi, Amerika’da çõkan bir gezi dergisiydi ve elimizdeki sayfalarda Karadeniz’e kõyõsõ olan kentler tanõtõlõyordu. Sümela Manastõrõ’nõn fo- toğrafõnõ göstererek “Burası Maçka. Ben Maçkalıyım”dediğimdegözlerindekiifadesan- kibirmelekgörmüşçesinehayranlõkvebiroka- dar da şaşkõnlõk taşõyordu... Ama, asõl şaşkõn- lõğõ yaşayan bendim! Taksimetrede yazõlõ olan ücreti ödemek için para uzattõğõmda Ameri- ka’nõn tarihine yazõlmasõ gereken bir davranõşla karşõlaştõm!.. “Hayır” diyordu taksici... “Ara- bamailkkezbirTrabzonlubindi.Sendenpa- ra alamam.” Dünyanõn neresine giderseniz gidin, orada bir Trabzonluyla karşõlaşacağõnõza dair birçok hi- kâye duymuştum... Uzaklaşan taksinin ardõn- dan bakarken, tüm bu hikâyelerden daha güzel, daha şaşõrtõcõ ve hepsinden daha gerçek bir kah- ramanõ tanõmanõn mutluluğu içindeydim. Trabzon’un bir masaya benzediği, adõnõ bu- radan aldõğõ söylenir. Öyleyse, iki dağõn ara- sõndaki Maçka, bu masanõn üstüne konulmuş sayfalarõ açõk bir kitaba benzer. Değirmende- re bir ayraç gibi uzanõr sayfalar arasõnda... Onun akõşõnakapõlarak,herbiribukitabõnbirharfiolan nice insan uzaklaşmõştõr Maçka’dan... Ben, ken- dimi küçük ‘t’ harfine benzetirim; kollarõ açõk, Trabzon’a sarõlmayõ bekleyen bir çocuktur ‘t’!..Çömlekçi’denyolaçõkanMehmetAğa’nõn otobüsü Esiroğlu’na geldiğinde, biz çocuklar ar- ka merdivenden arabanõn üstüne çõkardõk. Gal- yan Vadisi’ne sapan otobüsün, dağlarla dans eden yolda ilerlerken çõkardõğõ ses kulakla- rõmdadõr hâlâ... Yanyanadizilmişkalaslardanoluşanköprüye geldiğimizde, Mehmet Ağa yolcularõ indirirdi çoğu kez. Köprüden boş otobüsün geçmesi da- ha güvenliydi. Biz, oraya “Piyano köprü” der- dik. Kalaslarõn her biri bir piyanonun tuşu, üst- lerinden geçen de tekerlek değil, bir piyanistin parmaklarõydõ sanki!.. Gelinlik duvağõnõ başõndan hiç çõkarmayan bir kadõndõr Maçka... Trabzon ise, o dağ gibi güçlü kadõnõn eteklerinin dibinde, Karade- niz’le oynayan bir çocuk... İşte, o anne ve o ço- cuk birlikte yapmõştõr, her biri kumdan kaleye benzeyen Maçka manastõrlarõnõ... Beyaz,kanatlõ,uçanatPegasus,şairlereilham götürmek amacõyla Helikon Dağõ’ndan hava- lanmak için arka ayaklarõnõ sertçe vurur yere... Oradan da bir su çõkar... “İlham kaynağı” der- ler bu yerin adõna... Galyan Köyü’nün Konak- lar Mahallesi’ndeki büyükbabamõn adõnõ taşõ- yan “Şükrü Efendi Konağı” vadiye oldukça hâkim bir yerdedir... Pencereleri sanki bir kar- talõn pençeleri gibi açõlõr... Dağõn saçlarõna ta- kõlan bir tokayõ andõran o konağõ ne zaman zi- yaret etsem, yüzümü ilham kaynağõnõn suyun- dayõkamõşhissinekapõlõrõm.SanatTanrõsõApol- lo, ilham perileri diye de bilinen, Tanrõlar Tanrõsõ Zeus’un dokuz güzel kõzõyla oturur He- likon Dağõ’nda... Trabzon’da basõlan eski pa- ralarõn üstünde, bu kentte yaşayanlarõn en sev- diğiTanrõolanApollo’nunresmininolmasõ,Ze- us’un dokuz güzel kõzõna “Musalar” denilmesi ve “müze” sözcüğünün buradan türemesi, yõl- lar, hem de yõllar sonra Maçka doğumlu “Ku- le Canbazı”nõn müzeciliğin şövalyesi olmaya çalõşmasõ, bu Don Kişotluğa soyunan adamõn, çocukluğunda değirmenleriyle ünlü Galyan Deresi’ndeyõkanmõşolmasõrastlantõmõdõr,yok- sa uygarlõk denilen satranç oyunundaki taşla- rõn hamleleri sonucu mudur? Ya da şöyle so- ralõm; DNA’larõmõzõn sarmalõ üzerine tõp bili- mi çalõşmalar yaparken, kültür genlerimizin sar- mal haritasõnõ çõkarmak kimin görevidir? ‘Alpler’de bile böylesi yok’ 1701 yõlõnda Trabzon’a gelen Fransõz Joseph Piton de Tournefort’un Maçka hakkõndaki gö- rüşleri şunlar: “Alpler’de bile bu kadar güzel ormanlar yok... Birçok pınar, güzel nehirler meydana getiriyor. Bunlar alabalıklarla do- lu. Nehirler, çiçekli kırlar ve en güzel çalı- lıklar arasından akıp gidiyor... Trabzon’a dönmek için bu güzel yeri terk etmek zo- rundaydık.” Ben de hayatõm boyunca hep bu duyguyu yaşadõm; Trabzon’a dönmek için hafta sonlarõ ya da yaz tatilinde gittiğim Maç- ka’dan, bu güzel yerden ayrõlmak zorunday- dõm!.. Ne mutlu ki, belediye başkanõ Ertuğrul Genç’in düzenlediği kültür ve sanat festivali sa- yesinde Maçka’nõn aydõnlõk yüzüyle her tem- muz ayõnda buluşuyoruz. Assos’tafelsefesorgulanacak Kültür Servisi - Felsefe Sanat Bilim Derneği’nin her yõl düzen- lediği “Assos’ta Felsefe” etkinliği bu yõl 13-14 Şubat günleri yapõlõ- yor. Türkiye’deki çeşitli üniver- sitelerden öğretim üyelerinin ko- nuşmacõ olarak katõlacağõ etkin- likte “Felsefe Nedir?” ve “Neden Felsefe?” sorularõna yanõt arana- cak. “Carnap, Nietzsche ve Fel- sefenin Geleceği”, “Felsefenin ‘Varlığı’: Kant, Wittgenstein ve Heidegger”, “Marx’ta Felse- fe: Zehir, Günbatımı ve Meşa- le”, “Alaaddin’in Lambası, Fel- sefe ve Ekip Çalışması”, “Fel- sefenin Hayvanına Ne Oldu?” başlõklõ söy- leşilerin konuşmacõlarõ Örsan K. Öymen, Bü- lent Gözkan, Elif Çırakman, Halil Turan, Barış Parkan, Erdinç Sayan, Oruç Aruoba, Cengiz Çakmak ve Cemil Güzey. Derneğin Kurucu Üyesi ve Yö- netim Kurulu Başkanõ Doç. Dr. Örsan K. Öymen’in öncülü- ğünde gerçekleşen “Assos’ta Felsefe” etkinlikleri, 2000’den bu yana, felsefe tarihinin önde gelen filozoflarõndan Aristoteles’in ya- şadõğõ ve felsefe eğitimi verdiği, Çanakkale’ye bağlõ Assos antik kentinde yazõn uluslararasõ, kõşõn ulusal boyutta düzenleniyor. Ka- tõlõmõn herkese açõk ve ücretsiz ol- duğu etkinlik hakkõnda www.phi- losophyinassos.org adresli web sitesinden ayrõntõlõ bilgi alõnabilir, web sitesi üzerinden kayõt yaptõrõlabilir. ‘DilDerneğiBeşirGöğüşÖdülü’ Yusuf Çotuksöken’in ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dil Derneği’nin, 17 Ağustos dep- reminde yaşamõnõ yitiren dil bilim- ci, eğitimci - yazar Beşir Göğüş anõ- sõna 2000 yõlõndan bu yana düzen- lediği “Beşir Göğüş Ödülü”ne bu yõl, Yusuf Çotuksöken’in “Türk Dili Dersleri 1” adlõ yapõtõ değer gö- rüldü. Dil Derneği’nin, Dilek Göğüş Ül- güray, Emin Özdemir, Prof. Dr. Cahit Kavcar, Prof. Dr. Sedat Se- ver ve İbrahim Dizman’dan oluşan seçici kurul üyeleri, bu yõlki “Dil Derneği Beşir Göğüş Ödülü”nü, Yusuf Çotuksöken’in “Türk Dili Dersleri 1” adlõ yapõtõna vermeyi oy- çokluğu ile kararlaştõrdõ. Çötüksö- ken’e ödülü, Beşir Göğüş’ün doğum günü olan 12 Şubat’ta, saat 18.00’de, Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde dü- zenlenen bir törenle verilecek. Tö- rende ayrõca, Prof. Dr. Selahattin Di- lidüzgün ile Prof. Dr. Sedat Sever’in konuşmacõ olarak yer aldõğõ “100 Te- mel Eser Arasına Sıkışan Türkçe ve Çocuk” başlõklõ bir açõk oturum yapõlacak. 2000 yõlõndan bu yana, Türkçenin gelişmesine emek veren dilcilere verilen “Dil Derneği Beşir Göğüş Ödülü”, “Beşir Göğüş’ün, Dil Dev- rimi’ne, Türkçenin eğitim ve öğ- retimine verdiği emeği ve düşün- celerini gelecek kuşaklara aktar- mayı” amaç ediniyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle