Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2009 PAZAR
10 PAZAR YAZILARI dishab@cumhuriyet.com.tr
Krizde
Sevgililer
Günü düşleri
Ekonomik kriz, bütün dünyada dengeleri
bozdu. Almanya’da yaşanan gerçekler
anlatõlõr gibi değil!.. Şu bir ay içinde bile 387
bin kişi işini kaybederken, daralan bütçeler ve
sosyal patlamalar çõğ gibi... İnsanlar nasõl da
mutsuz hiç sormayõn. Öte yandan şubatla
birlikte Münih’te vitrinler adeta çiçek açtõ...
Faşing kostümleriyle birlikte, 14 Şubat
Sevgililer Günü’nü çağrõştõran kõrmõzõ güller
insanõ azõcõk da olsa ferahlatõyor.
Kentte kar beyazõ sessizliğinin hüküm
sürdüğü buz gibi bir cumartesi gününün
curcunasõnõ yaşamak için tekrar Marien
Meydanõ’nda soluğu aldõm. Bir taraftan
protestocularõn sesi, diğer taraftan kõş sonu
indirimli satõşlarõnõn kargaşasõna katõlmak
keyfi... Vitinler rengârenk... Güllerle süslü
dev kalp figürleri ile kõrmõzõ yastõklar ister
istemez Sevgililer Günü’nü düşündürüyor...
Şehrin en civcivli caddesi Sendlingar’den
aşağõ doğru yürürken gözlerim dükkân
vitrinlerinde... Şõk parfüm paketleriyle
çikolata çeşitleri ve “Sevgilinizi 14 Şubat’ta
tek bir gülle de olsa hatırlayın” yollu afişler
insanõ romantikleştiriyor resmen...
Olanca can sõkõntõlarõ ve günlük
koşturmacalar içinde olsanõz da sevdiğiniz
insanõ böyle günlerde unutmayõn! Bir telefon,
küçük bir buket çiçek ya da bir kutu çikolata
ile bile olsa aşkõnõzõ mutlaka arayõn...
Telesekretere söylenmiş bir çift söz ya da iki
satõrlõk bir SMS mesajõ bile mucizeler
yaratabilir.
Her şeyin sanallaşõp sulandõrõldõğõ dijital bir
dünyada ve bilgisayarlarõn duygusal
dünyamõzõ ele geçirdiği günümüzde, şimdi
insan nasõl da unutur gerçek sevgilerin
kõymetini, mümkünü var mõ? Ayrõca yine
bütün değerlerin bozulduğu günümüzde iki
günlük ilişkilere de “aşk” yaftasõnõn asõldõğõ
magazin dünyasõnõn ucuzluklarõna bakõp
bakõp yine de gerçek aşklarõn büyüsü ile
sarhoş olanlarõ da bilirim böyle günlerde...
Krize ve hayli zorlaşan yaşam koşullarõna
karşõn, yine de 14 Şubat’larda sevginin
etiketlenmiş güzelliği ile esriklenen
milyonlarca âşõk sevgililerine kõrmõzõ gül
postalõyor... Gazetelerde özel sayfalarõn
hazõrlandõğõ, kampanyalarõn yanõ sõra bugüne
özgü indirimli uçak biletleriyle sevgililerin
bir yerlerde buluşacaklarõ da kesin... Aslõnda
aşk kavramõnõn reklam malzemesi(!) olarak
kullanõmõ da bir başka gerçek. Ancak yine de
insan küçük mutluluklarla ve sevinçlerle de
oyalanõp bal gibi mutlu
olabilmeyi bilmeli.
Her ne kadar Aragon
“Mutlu aşk yoktur”
dese de ya da ünlü
Yunanlõ film yapõmcõsõ
Costa Gavras “Aşkın
filmini çekmek çok
zordur” dese de aşk
denen kalp çõrpõntõsõ
binlerce yõldõr yaşanõyor... O sararmõş solmuş
eski fotoğraflarla, mektuplar içinde kurumuş
güllerin ya da hediye edilmiş küçücük bir
“tuzluk” bile sevginin tuzu biberidir.
Unutulmaz.
Öyle ya da böyle, Almanlarda en yüksek âşõk
olma oranõ 30 ile 44 yaşlarõ arasõndaymõş. Ve
yine beynin en büyük ilacõnõn “aşk”
olduğunu da Essen’deki Memory Klinik’teki
Prof. Dr. Hans Georg ve ekibi ortaya
koymuştu 8 yõl önce. Bu arada aşktaki
mutluluk duygusunun benzerinin çikolatada
da olduğunu ise mutlaka duymuşsunuzdur.
Şu sõralarda kitapçõ dükkânlarõnda peynir
ekmek gibi satõlan kitaplarõn başõnda aşk
romanlarõ gelirken, millet harõl harõl aşk
konulu DVD ve CD alõşverişine yöneldi ne
hikmetse. Krizin yarattõğõ karamsarlõklardan
kurtulmak isteyenler birkaç günlüğüne de
olsa Almanya dõşõna tatile gidiyorlar. Seyahat
bürolarõ tõklõm tõklõm... Alman turizmcilerin
“İncil”i diye adlandõrõlan ünlü “Geo Saison”
dergisi de 2 yõlda bir yaptõğõ
değerlendirmelerle Avrupa’nõn en iyi 100
otelini seçti. Derginin şubat sayõsõndaki
listesinde ise Türkiye’den de iki otelin ilk kez
yer almasõ hayli sevindirici. Bunlardan
Bodrum’daki “Casa Dellarte” Oteli ile
Burhaniye-Ören’deki “Club Orient Holiday
Resort” Oteli kaliteleriyle dereceye girdiler,
yüzümüzü güldürdüler. Bu otellerden ilki
“sanat evi” özelliğiyle dikkat çekerken
Burhaniye’deki “Club Orient” ise “aile ve
kültür” turizmi kategorisinde öne çõktõ.
Keşke önümüzdeki yõllarda başka otellerimizi
de bu tür değerlendirmelerde görebilsek...
Turizm reklamlarõ bir anda arttõ metrolarda
ve rezervasyonlar başladõ bile... Dünya bir
taraftan krizle çalkalanõrken bir taraftan
turizmle uğraşõp gezi düşleri kuruyor. Kõş
hüzünleri Almanlarõn canõnõ çõkardõ!.. Faşing
ise bir tür kaçõş sanki. Vitrinler faşing
kostümleri ve Sevgililer Günü gülleriyle
dopdolu günlerdir. Bu arada ben de malum
Sevgililer Günü sendromuna hazõrlõk yapõp
eski günleri özlüyorum en çok... Dinsel
motiflerin öne çõkmadõğõ o sakin zamanlarõ!
Ve o rüzgârlõ bir Ege sabahõnda, balõkçõ
motorlarõnõn sesiyle uyanõp, Ayvalõk’õn
Cunda’sõndaki meşhur “Taş Kahve”de
oturup, adaçayõ içerek düşlere dalmanõn
özlemini bile çekiyorum uzaklarda... Ve
Sevgililer Günü’nün önemini bilin diyorum
herkese! İyi pazarlar.
‘Those were the days…’
Elindeki bira şişesini yandaki masaya
koydu, döndü ve hayatõnõn en önemli
işini yapõyormuş gibi nişan alõp okunu
gönderdi. Ok dart levhasõnõn merkezine
isabet etmediği gibi duvara çarpõp yere
düştü. “Skit” (b.k) diye isyan etti dart
yarõşmacõsõ. Atõş sõrasõnõ arkadaşõ alõrken o
gitti müzik dolabõna parayõ atõp bir şarkõ
seçti. “Those were the days…” (Neydi o
günler...) İnsanõ okşayõp sarmalayan õlõk
bir esinti gibi yayõlõrken bütün pub
müşterileri de kimi alçak perdeden, kimi
yüksek, şarkõyõ söylemeye başladõ. 1968’de
ilk duyulduğunda sevilen, hâlâ
unutulmayan ve yeri geldiğince mutlaka
hatõrlanan bu şarkõ ile o akşam saçõ sakalõ
kõrlaşmõş, yaşõ ellinin üzerindeki dartçõ
“Eskiden ben böyle ıskalar mıydım”
demek istiyordu herhalde.
Mahalle pub’larõ böyledir. Çoğunluk
birbirini tanõr, ortam anlayõşlõdõr, duygular
çabuk paylaşõlõr. Herkesin de “Those were
the days..” diye başlayacak binbir türlü
anõsõ olduğundan şarkõ da koro halinde
söylenir. Dartçõ kendi derdine yandõğõndan
şarkõyõ seçmiş olmalõ, mutlaka şarkõdan
sonra da herkes maziye dönüverdi.
Dartçõnõn isyanõ “Skit” diye duyuldu ya
şarkõ daha bitmeden yanõmdaki grup son
haftalarda “Skit”i ile dillerden düşmeyen
çalõşma bakanõndan söz etmeye başladõ. İki
yõl önce iktidara geldiklerinde işsizliği
sõfõrlayacağõ garantisi veren çalõşma bakanõ
bir yõldõr sus pusoldu. Süngüsü düştü,
ortalõkta görünmemeye çalõşõyor. İlk
aylarda işaret parmağõnõ sallayõp Nazileri
hatõrlatan bir eda ile “Çalışmayana ekmek
yok” diye ortalõğõ kasõp kavuran
bakan geçenlerde bir mülakat
sõrasõnda 2009 yõlõyla ilgili
tahminlerini söylerken “2009 da
skit yıl” olacak deyiverdi.
Ekonomi tõkõrõnda, bütçe
yerindeyken atõp tutan bakan,
büyük şirketlerin biner biner işçi
çõkarmasõ karşõsõnda ne
yapacağõnõ bilemiyor. Noel
tatilinde sevgilisiyle Mõsõr’a kafa
dinlemeye gitti ama vizesi olmadõğõ
için havaalanõndan geri çevriliverdi.
Kuzeydeki şõmarõklõk, piramitler ülkesinde
sökmedi. Dagens Nyheter’in başyazarõ da
bu “Skit”ci bakanõ “Skit”in içine batõrõp
çõkardõ. Tabii bakanõn üslubuyla değil çok
zarif ama gene onun sözcükleriyle.
Yazõdan iki cümle şöyleydi: “Şimdi
çocuklar bakandan öğrendikleri bu
sıfatla yemek masasında anne, babaya
‘bu yemek skit’ derse acaba veliler ne
yapacak? Herhalde çocuğu şöyle
yanıtlayacaklar: Çocuğum o sözcüğü
hükümet üyeleri söylüyor ama ayıptır,
sen onlara bakma, o sözcüğü kullanma.”
Pub muhabbetlerinde sansür yoktur. O gece
başyazõdan hareketle ne çalõşma bakanõnõn
ne de diğer bakanlarõn “Skit”liği kaldõ.
“Bunlara burjuva hükümeti
denmesi, burjuvaziye
hakarettir” diyen bir arkadaş
alkõş bile aldõ. Eski
politikacõlardan söz ettik, insani
dayanõşmadan, sosyal
uzlaşmadan vs… Gerçekten bu
hükümetle her şey çivisinden
çõktõ. Birkaç gün önce zor
durumdaki bankalarõ kurtarmak
için 50 milyar kron kaynak ayrõldõ. Üstelik
bu ilk değil. Daha önce de 65 milyarlõk bir
kaynak aktarõlmõştõ. Vergi mükelleflerinin
paralarõnõ şirket kurtarmaya harcayan
hükümet şirketlerden en ufak bir garanti
bile istemiyor. Tek şart şeflere prim
verilmemesi, yüksek maaş artõşõ
yapõlmamasõ. Pes doğrusu. Halkõn yüksek
vergilerle finanse ettiği bütün kamu
kuruluşlarõnõ satõyorlar, bu arada iflas
eşiğine gelenleri de kurtarõyorlar. Yani
zarar halkõn cebinden çõkõyor, kâr patronun
cebine giriyor. Finans krizinden alõnan
dersle, talancõ kapitalizmden vazgeçilip
Avrupa’nõn eski sosyal devlet modelinin
bütün dünyaya örnek olmasõ görüşleri
ağõrlõk kazanõrken o modelin en iyisini
gerçekleştirmiş İsveç’te tam bir talan,
sosyal devletin temelindeki bütün taşlarõ
sökme politikasõ yürütülüyor.
İşçi Sendikalarõ Konfederasyonu birkaç
gün önce ücretlerle ilgili araştõrmayõ
açõkladõ. Yüksek düzeydeki yöneticilerin
maaşlarõ, sanayi işçisinin 50 misli. Satõlan
kamu kuruluşlarõndan gelen kaynaklar
kuruyunca durum tam bir kaos olacak.
Özelleştirmeden sorumlu Hõristiyan
Demokrat bakan kafaya öyle bir takmõş ki
gelecek yõl seçime kadar her şeyi satacak.
“Devlet patron olmayacak” diyor başka
bir şey demiyor. Bir de bol bol Allah ve
insan sevgisinden söz ediyor. Bu nasõl
insan sevgisidir ki okullar kötüleşiyor;
hastanelerde, yaşlõlar evinde hizmetler
aksõyor. Hõristiyan değerler ve İslami
değerler deyip siyaset sahnesine
çõkanlarõn politikalarõ aslõnda doğrudan
doğruya insan sevgisizliği. Nutuklar,
naralar, gözyaşlarõ da pazarlama
taktiğinden başka bir şey değil.
MÜNİH
EROL ÖZKAN
STOCKHOLM
OSMAN İKİZ
Türkiye
‘öncü ülke’ oldu
Bundan birkaç ay önce
üst üste yerel
gazetelerin manşetine
çõkmõştõ Mellema
ailesiyle ilgili haberler.
Aile, evlerine ve
ortaöğretim öğrencisi iki
oğullarõna yönelik taciz
ve saldõrõlardan
usanmõştõ. Çare
arõyorlardõ. Kim bilir kaç
kez polise
başvurmuşlardõ. Ancak,
evin çevresinde devriye
gezmekten başka somut
bir şey yapmamõştõ polis.
Irkçõlar, Mellema ailesini
oturduklarõ semtten,
çocuklarõnõ da okuduklarõ
okuldan kovup
uzaklaştõrmak
istiyorlardõ. Bunca taciz
ve saldõrõnõn tek
nedeniyse Mellema
ailesinin Yahudi dinine
mensup olmasõydõ. Hitler
faşizminin, insanlõk
tarihinde açtõğõ o derin
yaralarõ yeterli bulmamõş
olacaklar ki, Avrupalõ
õrkçõ faşistler, her fõrsatta,
Yahudilere olan kinlerini,
nefretini yeniden
anõmsayõveriyorlar.
İsrail’in Gazze
saldõrõlarõyla birlikte,
Avrupa’daki Yahudi
düşmanlõğõ yeniden
alevleniverdi.
Elbette, aklõ
başõnda hiç
kimsenin
onaylayamacağõ
denli insanlõk
dõşõydõ Gazze
saldõrõlarõ.
Filistinli
bebeklerin ölü
suretleri, vicdanlarda derin
yaralar açtõ. İsrail’e
yönelik tepkiler yerinde ve
haklõydõ. Ancak bu
tepkiler gösterilirken
elmalarla armutlar
birbirine karõştõrõlmaya
başlandõ. Türkiye’de
olduğu gibi Hollanda’da
da “Yahudi düşmanlığı”
giderek artõyor. İsrail’in
Gazze saldõrõlarõnõ hiçbir
şekilde olumlamayan, ölü
bebek görüntülerini aynõ
iç sõzõsõyla izleyen birçok
masum Yahudi, sõrf
dinsel inancõndan dolayõ
İsrail’in suçuna ortak
edilmeye başlandõ.
“Yahudi’yse katildir”
gibi ucuz ve õrkçõ bir
bakõş açõsõyla, İsrail’den,
Gazze’den binlerce
kilometre uzakta yaşayan,
binlerce Yahudi, günah
keçisi ilan edildi.
Tayyip Erdoğan’õn,
Davos’taki tutumu,
Yahudilere pek de sõcak
bakmayan medya
organlarõnda geniş yer
buldu. Davos ve
sonrasõna ilişkin
gelişmelerle birlikte,
diğer Batõ ülkelerinde
olduğu gibi Hollanda’da
yepyeni bir Türkiye imajõ
oluşmaya başladõ:
“Antisemitizmin öncüsü
ülke...”
Sõvassporlu, İbrahim
Dağaşan’õn
Galatasaray’la oynanan
kupa maçõ sonrasõ
sahanõn ortasõna Filistin
bayrağõ dikmesi ve
Türkiye’deki İslamcõ
kesimin Yahudilere
yönelik açtõklarõ
pankartlarõn yer aldõğõ
haberler de “öncü
Türkiye” imajõnõn
güçlenmesine katkõ yaptõ.
Erdoğan’õn Davos
çõkõşõnõnõn yankõlarõ
sürerken Hollanda’da peş
peşe saldõrõlar başladõ.
Gazze saldõrõlarõyla
birlikte en üst düzeye
çõkarõlan koruma
önlemleri yeterli olmadõ.
Amsterdam’daki bir
sinagog kundaklandõ.
Yine Yahudilere ait işyeri
ve binalara kundaklama
girişimi yapõldõ. Geçen
salõ sabahõ da
Amstelveen’de bulunan,
özürlü Yahudi çocuklarõn
bakõldõğõ “Sinai
Centrum”un
kurşunlandõğõ
açõklandõ.
Polis, geniş
çaplõ
soruşturma
başlattõ.
Ancak tüm
bunlar,
Hollandalõ
Yahudilerin
korkusunu, gerilimini
azaltmadõ. 2004 yõlõnda
yönetmen Theo van
Gogh’un, Faslõ bir genç
tarafõndan
öldürülmesinden sonra
ülkedeki Müslümanlara
yönelik saldõrõlara en sert
tepkiyi gösterenlerden
birisi Yahudi cemaati
olmuştu. Hollanda’daki
Yahudi kuruluşlarõnõn
ortak açõklamasõnda,
saldõrõlar kõnanarak
“Müslüman
kardeşlerimizin
yanındayız” mesajõ
verilmişti. 60 yõl önce
kendileri üzerinde oynanan
oyunlarõn, bu kez
Müslümanlar üzerinde
yinelenmemesi gerektiğine
dikkat çekmişlerdi.
Ancak son saldõrõlar
üzerine benzer bir tepki
henüz Müslümanlardan
gelmedi. Yahudilere
yönelik saldõrõlar
karşõsõnda Müslümanlarõn
birçoğu, “kulak
tıkamayı” yeğledi.
ozkanyusuf@hotmail.com
AMSTERDAM
YUSUF ÖZKAN
Belçikalõ Yahudiler yine kõzdõ
Kişisel blogunda 2 bebek ve 1
bakõcõnõn yaşamõnõ yitirdiği 11’i
çocuk olmak üzere 13 kişinin
yaralandõğõ Dendermonde’daki bõçaklõ
kreş saldõrõsõnõ Gazze saldõrõlarõna
benzetmesi ve “Orada da yüzlerce
çocuk öldürülüyor, buradakilerin
katili yakalandı, Gazze’dekileri
öldürenler serbest” yazmasõ üzerine
Flaman Kültür, Gençlik ve Spor
Bakanõ Bert Anciaux’ya Yahudiler
anõnda tepki gösterdi. Anciaux,
benzetmesinin insani bir benzetme
olduğunu; Flaman, Filistinli ya da
Yahudi, öldürülen her çocuğa
üzüldüğünü belirtti. İlk tepkiyi
gösteren Anvers Yahudi Dernekleri
Forum’u “İsrail’in çocukları
öldürmek için kasten
saldırmadığını” açõklayõp
Anciaux’u kõnadõ. Sanki
Filistin’de masum bebeleri
öldüren Flaman Bert
Anciaux’ymuş gibi bakan
önce Flaman
parlamentosunda daha sonra
da federal parlamentoda
eleştirildi. İsrail
Büyükelçiliği sert tepki gösterdi.
Belçika Dõşişleri Bakanlõğõ da Bert
Anciaux’nun görüşüne katõlmadõğõnõ
açõkladõ anõnda. Kendi partisi Flaman
Sosyalist Partisi SP.A bile mesafeli
davrandõğõ açõklamaya kerhen destek
verdi. Kreş vahşeti de, Gazze’de ölen
çocuklar da unutuldu! Varsa yoksa
Anciaux’nun karşõlaştõrmasõnõn ne
kadar saçma olduğu konuşuldu.
Tam ortalõk duruluyor derken
Belçika’daki Yahudiler bir kez daha
kõzdõlar. Flamanca yayõn yapan devlet
televizyonu VRT’de yayõmlanan
mizahi “Köpeği Isıran Adam”
programõ Anciaux’ya gösterilen
tepkiyle dalga geçti. Sesli gazete
bölümünde “Yahudiler yine kızdı”
başlõğõyla yayõmlanan bölümde
Yahudilerin Anciaux’ya kõzdõklarõ ve
tepki gösterdikleri anõmsatõlõp
“Yahudilerin henüz kızmadıkları,
kişi, kurum ve nesnelerin listesi”
verildi. Çok kõsa olan listede
“Yahudi-Amerikan Dostluk
Derneği, Yahudi-İsrail Dostluk
Hareketi, Yahudi Toplumu, Buggy
Boy, Rolex ve Rolls Royce firmaları
ve Anvers Elmas Merkezi” var.
Yahudilerle ilgili önyargõlar ve
klişelerin abartõlõ bir şekilde
kullanõldõğõ espri hakkõnda Flaman
Liberal Partili (Open Vld) milletvekili
ve VRT Yönetim Kurulu üyesi Yahudi
asõllõ Claude Marinower “Bu, son 3
ayda 5. vaka. Bu rastlantı
olamaz. Bunun kamu
televizyonunda
yayımlandığını
bilmeseniz, Yahudi
düşmanı bir derginin
karikatürü sanırsınız.
Avrupa’da böyle bir şey
yayımlayacak başka bir
kamu televizyonu
olduğunu sanmıyorum” diyerek tepki
gösterdi. “Sesli Gazete” bölümünün
metinlerini yazan Stijn Meuris,
“Yahudi toplumunun tepkisini
anlayamadığını” söyleyerek “Biz
bunu tüm toplumlar, tüm dinler,
tüm olaylar ve tüm politikacılar için
yapıyoruz. Üstelik bunun mizahi bir
bölüm olduğu belirli bir tonlama ve
sesle anlaşılıyor” dedi. “Yahudilerde
Mizah, Özgürlük ve Sağduyu”
kitabõnõn yazarõ felsefeci Ludo
Abicht, “Yahudilerin mizah anlayışı
nerede kaldı” diye sorarak yorumladõ
anlamsõz bulduğu tepkileri.
Yahudilerin kendi dinleri, İsrail devleti
ve hatta İkinci Dünya Savaşõ
sõrasõndaki Yahudi avõ ve Şoah ile
ilgili yüzlerce fõkralarõ var:
Moruklamõş bir Yahudi Anvers
Limanõ’nda Hayfa’ya gidecek olan
gemiye yaklaşõr. “Ben de gelebilir
miyim? İsrail’de ölmek istiyorum”
der. Kaptan acõr ve yaşlõ Yahudiyi
gemisine alõr. İki hafta sonra gemi bu
kez Hayfa’dan Anvers’e hareket
edecektir. Yaşlõ adam yine rõhtõmdadõr
ve Anvers’e geri dönmek istemektedir.
Kaptan “Ben senin İsrail’de ölmek
istediğini sanıyordum” der. Yaşlõ
adam yanõt verir: “Evet İsrail’de
ölmek istiyorum, yaşamak değil!”
Sofu bir Yahudi kasaba gider, etrafõna
bakõnõr ortalõkta başka Yahudi
görmeyince kasaba girer ve şu balõktan
tart der. “Ama o pişirilmiş domuz”
diye yanõt verir kasap. “Takma
kafanı, balığın adı beni
ilgilendirmiyor” diye yanõtlar sofu.
“Önce kendimiz söylersek
karşımızdakinin ayağının altındaki
zehirli otları biçmiş oluyoruz” diyen
Yahudi mizahõ uzmanlarõ, Yahudilerin
bu tür esprilerini her türlü Yahudi
düşmanlõğõna karşõ en etkili savunma
silahõ olarak değerlendiriyorlar. Ludo
Abicht de işte bu yüzden Belçikalõ
Yahudilerin kendileri hakkõndaki
esprilere ince esprilerle karşõlõk
vermeleri gerekirken aşõrõ tepki
göstermelerini anlayamõyor. Tepki
çeken esprilerin yazarõ Stijn Meuris,
“Bundan sonra Yahudiler hakkında
yazarken 2.5 kez düşünürüm” derken
otosansür yapacağõnõn ilk işaretlerini
vermiş oluyor. Merak ediyorum:
Efraim Kishon yaşasaydõ, Yahudiler
ona da tepki gösterirler miydi? Sahi
Yahudilerin mizah anlayõşõ nerede
kaldõ? Gazze’de unutulmuş olmasõn!
erdincutku@binfikir.be
BRÜKSEL
ERDİNÇ UTKU
Lübnan’ın
başkenti Beyrut’ta
düzenlenen 2009
Düğün Fuarı’ndaki defilede Kuveytli modacı Edibe el Mehbuba ile
Birleşik Arap Emirlikleri’nden Muna el Mansuri’nin tasarladığı elbiseler
büyük beğeni topladı. En çok dikkat çeken elbise ise kollarında Filistin
bayrağı, üzerinde Filistin haritasi, 22 üyeli Arap Birliği’nin amblemi ve
Arapça “Gazze” ve “Arapların Birliği” yazıları olan, Arapların başlarına
taktığı kefiye ile tamamlanan rengârenk elbise oldu. (Fotoğraflar: AFP)
Beyrut’taki defile göz kamaştırdı