19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA - Türk Silahlõ Kuvvetleri deniz unsurlarõnõn, Aden Körfezi, Somali karasula- rõ ve açõklarõ, Arap Denizi ve mücavir bölge- lerde görevlendirilmesine ilişkin tezkerenin ka- bul edilmesi durumunda, Türk askeri, 1974 Kõbrõs Barõş Harekâtõ sonrasõnda ilk kez yurt- dõşõnda ulusal komuta altõnda ancak BM’nin 1851 sayõlõ kararõ çerçevesinde bağõmsõz ola- rak görev yapacak. Uluslararasõ güce de yine bu bağlamda destek verecek Edinilen bilgilere göre, Türk Deniz Kuv- vetleri unsurlarõnõn bölgeye gönderilmesine yö- nelik çalõşmalar, korsanlarõn Türk gemilerini hedef almasõ ile birlikte başlatõldõ. Geçen yõl yapõlan ilk değerlendirmelerde, Türk Deniz Kuvvetleri unsurlarõnõn Somali açõklarõnda, uluslararasõ sularda seyreden Türk bayrak- lõ gemileri koruma altõna almasõ için böl- geye gönderilmesinin önünde hiçbir en- gel bulunmadõğõ görüşü öne çõktõ. Çün- kü, uluslararasõ hukuka göre her devle- tin, dünya üzerindeki açõk denizlerde do- laşan ve kendi bayrağõnõ taşõyan gemi- ler üzerinde yargõ yetkisi bulunuyor. Bu da, söz konusu devletlere, kendi bayra- ğõnõ taşõyan gemiler ile birlikte armatö- rü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşõ olan gemilerin; başka ülkelerin ya da o ülke- lere ait takõmadalarõn iç sularõna veya karasularõna girmediği sürece ko- runmasõ yükümlülüğünü veriyor. Geçen yõl başlatõlan teknik ve hukuki çalõşmalarda, Tür- kiye’nin kendi bayrağõnõ ta- şõmakta olan ticaret gemilerini de korumasõ ge- rektiği bunun için de Türk savaş gemilerinin bölgeye gönderilmesi konusu üzerinde görüş birliği oluştu. Uluslararasõ sularda görev yapacak Türk donanma gemileri için herhangi bir yetki- ye gerek olmamasõna karşõn Somalili korsanlarõn, açõk de- nizde eylem yaptõktan son- ra Somali karasularõna kaçõyor olmasõ, korsanlarla et- kin mücadele için Türk savaş gemilerinin bu ülkenin kara- sularõna gir- mesi zorunlu- luğunu da be- raberinde ge- tirdi. Ulus- lararasõ hukuka göre bir ülkenin karasuyu, o ül- kenin egemenliği altõnda bulunduğu ve Türkiye açõsõndan “yabancı ülke” olarak kabul edil- diği için, hükümetin TBMM’den yetki alma- sõnõ zorunlu kõldõ. SICAK TEMASA DA GİREBİLECEK Türk askeri, daha önceki yurtdõşõ görevle- rinde BM ve NATO şemsiyesi altõnda görev- lendirilmişti. Türk askeri halen Afganistan ve Kosova’da NATO, Lübnan’da BM şemsiye- si altõnda görev yapõyor. BM’nin 1851 sayõlõ kararõ çerçevesinde bölgeye gidecek olan Türk deniz unsurlarõnõn ulusal düzeyde görev yapacak olmasõndan ötürü, BM’nin ilgili ka- rarlarõ doğrultusunda, Türk hükümeti geçici izin için doğrudan Somali hükümetine baş- vuruda bulundu. Edinilen bilgilere göre, TSK deniz unsurla- rõnõn öncelikli görevi Türk bayrağõ taşõyan ti- caret gemilerini korumak olacak. Ancak baş- ka ülkelerin bayrağõnõ taşõyan gemilerin de kor- san tehdidine maruz kalmasõ durumunda, bu ülke yetkililerinin de onayõ alõnarak, müda- halede bulunulabilecek. Türk deniz gücü ticaret gemilerine refakat ve koruma sağlamasõnõn ya- nõ sõra deniz korsanlarõ ile sõcak çatõşma riski ile de karşõ karşõya kalmasõnõn olasõlõk dahi- linde olduğu belirtiliyor. Çünkü tezkerede, TSK deniz unsurlarõnõn görev alanõ içinde, “Kor- san / deniz haydutları ve silahlı soygun ic- ra eden kişilerin kullandıkları deniz araç- larına müdahale etmek, durdurmak, etki- siz hale getirmek ve el koymak, bu amaç- larla şartların gerektirdiği ölçüde güç kul- lanmak. Bu deniz araçlarında bulunan korsan / deniz haydutları ve silahlı soygun icra eden kişileri gerektiğinde yakalamak, gözaltına almak” da tanõmlanõyor. TSK de- niz unsurlarõ, Somali karasularõnda yürüttük- leri faaliyetleri ülke ana kõtasõna taşõyamaya- caklar. Somalili korsanlar nedeniyle, Aden Körfezi’ndeki yõllõk ekonomik kaybõn 40-45 milyar dolar civarõnda olduğu belirtiliyor. Türk askeri 1992 yõlõnda BM Güvenlik Kon- seyi’nin 794 sayõlõ kararõ çerçevesinde oluş- turulan uluslararasõ güç içinde Somali’de gö- rev yapmõştõ. CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ 4 HABERLER DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN Raşi - Mürteşi İlişkisi Siyasal ya da değil, tüm yaşamımız sloganlaş- tırılmış söylencelerle doludur. Yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olmaları bunlardan biri. Burada ısrarla yazmaya çalıştık ki, bu söylencenin gerçekle bir ilgisi yoktur. Avrupa’da ve dünyanın birçok yerinde demokrasiler merke- zi yönetimler çerçevesinde gelişmişlerdir. Şu an- da da hele hele ülkemizde, yeni rant paylaşım oda- ğı olan yerel yönetimlerin demokrasi falan üretti- ği de tevatürdür. Demokrasinin bir fazilet rejimi olduğu söylencesi de, aslı astarı olmayan bir slogandan ibarettir. Her şeyden önce, birçok az, gelişmiş ülkede ol- duğu gibi, bizde de, yeterli saydamlık olmadığı için rejimin erdemli olup olmadığının gerçekten bilin- mesine bile olanak yoktur. Nice gerçek demokraside, özgür basın yaftası altında, olaylar ve gerçekler halkın gözünden ka- çırılmakta, kamuoyunun ülkede meydana gelen bir- çok olaydan haberi bile olmamaktadır. Kaldı ki, açıklığın yeterince olduğu ülkelerde bi- le, demokrasi özgür pazarlık rejiminden öte bir şey değildir. Topluluklar kendilerine en çok çıkarı sağlayan ya da sağladığı veya sağlayacağı sanı- lana oy vererek iktidara onu getirirler. Sistemin ekonomik tabanının üretim yerine avanta ve talana dayandığı rejimlerde ise, seçim vaatleri, üretimin nimetlerinin paylaşımında eşit- lik, olmasa bile katmanlar arasında uçurum ya- ratmayacak bir hakkaniyet, kendini yetiştirmekte, sağlık, eğitim ve işe ulaşım olanağında fırsat eşitliği gibi, toplumsal yaşamı sağlıklılaştıracak va- atler yerine, talanda eşitlik veya avantadan pay gi- bi öğelere dönüşür. Talan ve avantanın, üretimin yerine düzenin ta- banı haline geldiği ülkelerde bu olguyu değiştir- mek, demokrasinin sağlıklı bir toplum etiği ya- ratmasını sağlamak mümkün değildir. Şu seçimlere bir bakın! Kömür ıvır zıvır dağıtı- mından sonra, Tunceli’de halka beyaz eşya, çek- yat, diğer mobilya ve bilgisayar dağıtılmış ve böy- lelikle her seçim öncesi iktidar partisi ile seçmen arasında yaşanan raşi (rüşvet veren) – mürteşi (rüş- vet alan ilişkisi) yeni boyutlara ulaşmış. Aday olan oy verecek olana rüşvet teklif ediyor, seçmenden rüşvet karşılığı oy vermesini istiyor. Bu olgu tabanı avanta ve talana dayalı sistemi güçlendiriyor aynı zamanda. Şöyle ki, mürteşi ya- ni rüşvet alan, yani seçmen, raşiyi, yani rüşvetle oy kazananı, ileride iktidara geldiğinde, raşilikten mürteşiliğe geçtiğinde de hoş görüyor ve des- teklemeye devam ediyor. Eee ne de olsa kendi- si de temelde mürteşiydi bir zamanlar... Söyleyin bakalım, demokrasinin erdem rejimi ol- duğunu hâlâ düşünüyor musunuz? Türkel Minibaş Gerçekten erken, hem de çok erken olan ölü- münü büyük bir üzüntü ile haber aldığım Prof. Dr. Türkel Minibaş’a, insan, dost, öğrenci ve okur ola- rak çok şeyler borçluyduk. Küresel dünyanın birçok yeni kavramını, yazılarını hastalığının en ağır dönemlerinde bile, ölümünden dört gün öncesine kadar aksatmadan yazan Cumhuriyetin bu yazarından öğrenip, belledik. Öğrencileri, okurları ve dostları tarafından iç- tenlikle sevilen Türkel Hoca, öğretmen olunma- yacağı, öğretmen doğulacağının kanıtı olarak yaşadı. Hayat karşısında, doğru, dik, azimli duruşuyla, yaşamını da bize bir ders gibi sundu. Yaşam sevinciyle, sevgiyle dolu olarak, her anın- da bize örnek oldu. Ne aziz anısı unutulabilir, ne de yeri doldurulabilir. Türkel Hoca’yı Jacques Brel’in dizeleriyle uğurlamak isterim: “Hiç, ama hiçbir şey unutulmaz Alışılır yalnızca her şeye, hepsi bu...” [email protected] Somali açõklarõnda BM kararõ çerçevesinde bağõmsõz olarak görev yapacak, gemileri koruyacak Türk askeri korsan peşinde ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dõşişleri Bakanõ Ali Babacan, Arap Ülkeleri Dõşişleri Bakanlarõ’nõn “Arap olmayan tarafların, Arap ülkelerindeki gelişmelere karışmaması” çağrõsõnõ üzerlerine almadõklarõnõ söyledi. Babacan, Münih’te düzenlenen 45. Güvenlik Politikalarõ Konferansõ’na katõlmak üzere Al- manya’ya giderken Esenboğa Havalimanõ’nda sorularõ yanõtladõ. Babacan, Arap Ülkeleri Dõş- işleri Bakanlarõ toplantõsõnda yayõmlanan ve “Arap olmayan tarafların, Arap ülkelerinde- ki gelişmelere karışmaması” çağrõsõ yapõlan bildiriyi de değerlendirdi. “Böyle bir söylemi üzerimize almamız mümkün değil” diyen Ba- bacan, “Son birkaç haftadır Arap ülkelerinde neler oluyor, Türkiye ile ilgili algılama nasıl, Türkiye’nin bölgedeki etkinliği nasıl değer- lendiriliyor, bunlara şöyle bir bakacak olur- sak, bu tür söylemleri üzerimize almanın ne kadar yersiz olduğunu göreceksiniz” dedi. Babacan, bildiriyi üzerine alõnmasõ gereken baş- ka ülkeler olabileceğini de belirtirken “Türki- ye’nin uygulamakta olduğu politikalar, orta- ya koyduğu dış politika çizgisi bölgemizde ve tüm Arap ülkelerinde takdir edilmekte” diye konuştu. Babacan, Somali’deki korsanlõk ile mücadele konusundaki Başbakanlõk tezkeresine ilişkin bir soruyu da yanõtladõ. Babacan, çalõşmalarõn bir- kaç grupta toplandõğõnõ ifade etti. Bu çalõşmalar- dan birinin, ülkelerin bazõ donanma gemilerini o bölgeye göndermeleri, bir diğerinin ise AB’nin “Atlanta girişimi” olduğunu belirten Babacan, AB’nin girişiminin farklõ ülkelerin katõldõğõ sa- vaş gemileri topluluğu kurulmasõnõ öngördüğü- nü söyledi. Babacan, üçüncü girişimin ise BM Güvenlik Konseyi kararõyla, bir deniz gücü ol- duğunu belirtirken Türkiye’nin bu deniz gücü içerisinde yer almasõnõ öngördüklerini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Fran- sa’nõn 1960 yõlõnda ayrõldõğõ NATO’nun as- keri ve nükleer kanatlarõna geri dönme is- teğinin Türkiye’nin vetosuna bağlõ olmasõ, iki ülke ilişkilerinde dönüm noktasõ olarak değerlendiriliyor. Ankara, özellikle AB ve Kõbrõs konusunda sürekli olarak Türki- ye’nin önünü kesmeye yönelik politikalar izleyen Paris yönetiminin geri dönüşünü ve- to etme ya da bu konu üzerinden pazarlõk yü- rütme konusunda kararsõzlõk yaşõyor. ABD ise Ankara’ya “Ya kabul et ya da Afganistan’a asker gönder” baskõsõ yapõyor. Fransa, Nicholas Sar- kozy’nin Cumhurbaş- kanlõğõ ile birlikte, Charles de Gaulle dö- neminde ABD’ye tep- ki için çõktõğõ NA- TO’nun askeri kana- dõna geri dönmek için NATO nezdindeki gi- rişimlerini gerçekleştir- di. Paris yönetiminin bu başvurusu, NATO’nun 3- 4 Nisan’da yine Fransa’da gerçekleştireceği hükümet ve devlet başkanlarõ zirvesinde görü- şülecek. AB VE KIBRIS’TA FRANSA ENGELİ Fransa’nõn üyeliğini NATO’nun tüm ül- kelerinin desteklemesine karşõn, kararsõzlõ- ğõnõ koruyan tek ülkenin Türkiye olmasõ dik- kat çekiyor. Fransa bu nedenle Türkiye’nin AB üyeliğine de mesafeli yaklaşõyor. Paris yönetimi Türkiye’nin AB’ye tam üye değil, imtiyazlõ ortak olmasõnõ istiyor. Fransa bu kapsamda, Türkiye ile herhangi bir yeni dü- zenleme yapõlmasõna gerek dahi olmayan, Eğitim ve Kültür, Kamu Alõmlarõ ve Ener- ji gibi müzakere başlõklarõnõn açõlmasõna da- hi çekince ya da açõş kriteri koyuyor. Bu du- rum Türkiye ile AB arasõndaki müzakere sü- recinin ciddi bir biçimde tõkanmasõna neden oluyor. Fransa’nõn Ermenistan ile ilgili ola- rak izlediği politika da Türkiye’nin üyelik sürecini yõpratõyor. Fransa’nõn Türkiye’ye yönelik olarak iz- lediği ikinci olum- suz politika ise Kõbrõs konusu... Sarkozy’nin göreve gelmesinin hemen ar- dõndan ortaya konulan, “Ortadoğu’da daha ak- tif politika” girişimleri kap- samõnda Fransa, Güney Kõbrõs Rum Yönetimi (GKRY) ile Askeri İşbirli- ği Anlaşmasõ imzaladõ. Konuyla ilgili ola- rak, Türkiye’nin Fransa’ya ardõ ardõna “no- talar” vermesi ve üst düzey siyasi ve dip- lomatik girişimlerde bulunmasõ da sonuç ver- medi. Anlaşma kapsamõnda Fransa, GKRY’nin Baf kentinde bulunan Andreas Papandreu Hava Üssü’nde hava filosu ile as- ker bulundurma hakkõ elde etti. Fransa, Kõbrõs ve AB’nin yanõ sõra Orta- doğu’da da Türkiye’nin yanõnda yer alma- yan bir politika izledi. Sarkozy yönetimi, Türkiye’nin Filistin-İsrail ve İsrail-Suriye arasõnda izlediği arabuluculuk çalõşmalarõ- nõ kendisinin yürütmek istediğini çok kez di- le getirmesinin yanõ sõra bu ülke liderlerini kendi ülkesinde de çeşitli zirve bahaneleriyle buluşturdu. Bu durum uluslararasõ kamuo- yunda “Fransa Türkiye’den rol çalmaya çalışıyor” şeklinde değerlendirildi. Ankara, Fransa’nõn izlediği bu politika- lardan bir türlü geri adõm atmamasõ nedeniyle NATO kartõnõ elinde tutmayõ sürdürüyor. Ancak hem Dõşişleri Bakanlõğõ hem de Ge- nelkurmay Başkanlõğõ, konuyla ilgili olarak atõlacak adõmõn “siyasi” olmasõ nedeniyle be- lirlenecek tutumun hükümet tarafõndan atõl- masõ gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle sü- rece doğrudan dahil olmaktan kaçõnõyor. ABD BASKI YAPIYOR Türkiye’nin şimdilik Fransa’nõn üyeliği ile ilgili olarak tarafsõz bir tutum takõnmas ise en çok ABD’yi rahatsõz ediyor. Diploma- tik kaynaklardan edinilen bilgilere göre, Washington yönetimi hem NATO zirvesi- nin hõzlanmasõ hem de yeni başkan Barack Obama’nõn Afganistan konusuna daha fazla önem vereceğini açõklamasõnõn ar- dõndan, Türkiye’ye yönelik siyasi baskõsõ- nõ arttõrdõ. Dõşişleri Bakanlõğõ kaynaklarõndan edi- nilen bilgilere göre ABD Türkiye’den, Af- ganistan’a yeni güç göndermek için NA- TO’nun askeri kanadõna geri dönme şartõ ko- yan Fransa’nõn üyeliğinin kesinlikle veto edilmemesini istiyor. Washington yönetimi Türkiye’nin böyle bir adõm atmasõ duru- munda ise Afganistan’a asker gönderme ko- nusunda kendisine söz vermesini istiyor. An- kara ise Afganistan’a asker göndermeyi dü- şünmüyor. GENELKURMAY’DAN İDDİALARA YANIT ‘İsrailli pilotlara özel eğitim yok’ ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genel- kurmay Başkanlõğõ, İletişim Daire Başkanõ Tuğgeneral Metin Gürak, Anadolu Eği- tim Kartalõ programõna Pakistan, Ürdün gi- bi ülkelerin personelinin katõldõğõnõ, eğitim senaryosunun Türk Hava Kuvvetleri’nce hazõrlandõğõnõ belirterek, “Hiçbir ülkenin pilotlarına özel bir eğitim verilmediğini” kaydetti. Gürak, haftalõk basõn toplantõsõnda Anado- lu Kartalõ eğitim programlarõ konusunda da bilgi verdi. Eğitimlerin Konya’daki 3. Ana Jet Üs Komutanlõğõ’nda, şu ana kadar 21 kez yapõldõğõnõ kaydeden Gürak, giderlere tüm katõlõmcõ ülkelerin ortak olduğunu kaydetti. Gürak, eğitim programlarõna Türkiye, ABD, İsrail, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri, Almanya, İtalya, Ürdün, Hollanda, İngiltere, Fransa, Belçika ve diğer NATO üyesi ülke uçaklarõnõn katõldõğõnõ söyledi. Gürak, “Tat- bikatlar, Türk Hava Kuvvetleri’nin plan- ladığı senaryo kapsamında diğer katılımcı ülkelerle birlikte icra edilmekte olup, hiç- bir ülkenin pilo-tuna özel bir eğitim prog- ramı uygulanmamakta ve hakiki mühim- mat atışı yaptırılmamaktadır. İsrail Hava Kuvvetleri de her seferinde ortalama 10 adet uçakla, yılda bir periyot olmak üzere, sadece beş kez bu tatbikata iştirak etmiştir” dedi. Gazetecilerin sorularõnõ ya- nõtlayan Gürak, Vakit gazetesinde, “general- lerin yakınlarının çürük raporuyla asker- lik yapmadığı” yönündeki haberlerin anõm- satõlmasõ üzerine, “Bize niyeti ve amacı bel- li olan haberlerle ilgili soru sormayın” diye konuştu. ADEN KÖRFEZİ’NE TCG GİRESUN Aden Körfezi’ne gönderilecek firkateyn ile ilgili olarak da Gürak, şu açõklamayõ yaptõ: “Bunun içerisinde başından beri Genelkurmay Başkanlığı yer almaktadır. Diğer kurumlarla birlikte, bu konuyla il- gili çalışmalarımız devam ediyordu. 16 Aralık 2008 tarihli 1851 sayılı BM kararı uyarınca bir temas grubu oluşturuldu. Türkiye de bu temas grubu içerisinde yer alıyor. Bu kapsamda oluşturulması planlanan uluslararası deniz gücüne bir firkateynin görevlendirilmesiyle ilgili şu anda hazırlıklar devam ediyor. Diğer ta- raftan TCG Giresun gemisinin Şubat 2009 içerisinde bölgeye gönderilmesiyle ilgili hazırlıklar Deniz Kuvvetlerimiz ta- rafından yapılıyor.” PKK’nin İran’daki kolu PEJAK’õn ABD tarafõndan terör örgütü listesine alõnmasõna ilişkin bir soru üzerine de Gürak, “ABD’nin PEJAK’ı terör örgüt listesine almasını olumlu bir gelişme olarak görü- yoruz” dedi. “Gazze’ye yönelik saldõrõ gerçek- leştiren İsrailli pilotlarõn Konya’da eğitildiği” iddialarõna açõklõk getiren Genelkurmay Başkanlõğõ eğitim se- naryosunun Türk Hava Kuvvetle- ri’nce hazõrlandõğõnõ belirterek, “Hiçbir ülkenin pilotlarõna özel bir eğitim verilmediğini” kaydetti. ‘ARAP OLMAYAN KARIŞMASIN’ ÇAĞRISI Bakan Babacan üzerine alõnmadõ Türkiye Fransa’da kararsız Ankara, AB ve Kõbrõs politikalarõndan rahatsõz olduğu Paris’in NATO askeri ka- nadõna geri dönüşünü veto etme ya da pazarlõk yapma konusunu değerlendiriyor Türk askeri Meclis’te tezkere kabul edilmesi durumunda 1974 Kõbrõs Barõş Harekâtõ sonrasõnda ilk kez yurtdõşõnda ulusal komuta altõnda ancak BM’nin 1851 sayõlõ kararõ çerçevesinde bağõmsõz olarak görev yapacak. Deniz kuvveti, Aden Körfezi, Somali karasularõ ve açõklarõ, Arap Denizi ve mücavir bölgeler- de Türk bayraklõ gemileri korsanlara karşõ koruyacak. Genelkurmay, TCG Giresun gemisinin bu ay içerisinde Aden Körfezi’ne gönderilmesiyle ilgili hazırlıkların yapıldığını açıkladı. BABACAN: HUKUKİ OLMAKTAN ZİYADE SİYASİ BİR KONU Dışişleri Bakanı Ali Babacan, “Fransa’nın dönüşü başka ülkelerin dönüşüne pek benzemiyor, oldukça kendine özel bir durum” dedi. Babacan, Fransa’nın ba- zı NATO operasyonlarında zaten yer aldığını da kaydederken ülkenin yeniden üyeliğinin hem siyasi hem de hukuki boyutlarının bulunduğunu, ancak siyasi bo- yutunun daha önde olduğunu kaydetti. Babacan, konuyla ilgili değerlendirmeleri sürdürdüklerini de vurgularken önemli olanın NATO’nun güçlü olması olduğu- nu söyledi. Babacan, “Ancak Fransa’nın almış olduğu bu kararın nasıl uygula- nacağının modeliteleri de herhalde önümüzdeki dönemde görüşülecektir” de- ğerlendirmesi yaptı. Gazetecilerin kararın oylanmasından yana olup ol- madığını sorması üzerine ise Babacan, konuyla ilgili hukuki değer- lendirmelerin NATO içinde sürdüğünü kaydetti. Babacan, “Hu- kuki olmaktan ziyade siyasi bir konu. Ama NATO üyelerinin önemli bir bölümünde bu olumlu karşılanıyor. Burada modeli- teler önemli. Eminim ki, Fransızlar geri dönüşle alakalı mo- deliteleri de en kısa zamanda sunacaklardır” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle