Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - Türk Silahlõ Kuvvetleri deniz
unsurlarõnõn, Aden Körfezi, Somali karasula-
rõ ve açõklarõ, Arap Denizi ve mücavir bölge-
lerde görevlendirilmesine ilişkin tezkerenin ka-
bul edilmesi durumunda, Türk askeri, 1974
Kõbrõs Barõş Harekâtõ sonrasõnda ilk kez yurt-
dõşõnda ulusal komuta altõnda ancak BM’nin
1851 sayõlõ kararõ çerçevesinde bağõmsõz ola-
rak görev yapacak. Uluslararasõ güce de yine
bu bağlamda destek verecek
Edinilen bilgilere göre, Türk Deniz Kuv-
vetleri unsurlarõnõn bölgeye gönderilmesine yö-
nelik çalõşmalar, korsanlarõn Türk gemilerini
hedef almasõ ile birlikte başlatõldõ. Geçen yõl
yapõlan ilk değerlendirmelerde, Türk Deniz
Kuvvetleri unsurlarõnõn Somali açõklarõnda,
uluslararasõ sularda seyreden Türk bayrak-
lõ gemileri koruma altõna almasõ için böl-
geye gönderilmesinin önünde hiçbir en-
gel bulunmadõğõ görüşü öne çõktõ. Çün-
kü, uluslararasõ hukuka göre her devle-
tin, dünya üzerindeki açõk denizlerde do-
laşan ve kendi bayrağõnõ taşõyan gemi-
ler üzerinde yargõ yetkisi bulunuyor. Bu
da, söz konusu devletlere, kendi bayra-
ğõnõ taşõyan gemiler ile birlikte armatö-
rü Türkiye Cumhuriyeti vatandaşõ olan
gemilerin; başka ülkelerin ya da o ülke-
lere ait takõmadalarõn iç sularõna veya
karasularõna girmediği sürece ko-
runmasõ yükümlülüğünü veriyor.
Geçen yõl başlatõlan teknik
ve hukuki çalõşmalarda, Tür-
kiye’nin kendi bayrağõnõ ta-
şõmakta olan ticaret gemilerini de korumasõ ge-
rektiği bunun için de Türk savaş gemilerinin
bölgeye gönderilmesi konusu üzerinde görüş
birliği oluştu. Uluslararasõ sularda
görev yapacak Türk donanma
gemileri için herhangi bir yetki-
ye gerek olmamasõna karşõn
Somalili korsanlarõn, açõk de-
nizde eylem yaptõktan son-
ra Somali karasularõna
kaçõyor olmasõ,
korsanlarla et-
kin mücadele
için Türk savaş
gemilerinin bu
ülkenin kara-
sularõna gir-
mesi zorunlu-
luğunu da be-
raberinde ge-
tirdi. Ulus-
lararasõ hukuka göre bir ülkenin karasuyu, o ül-
kenin egemenliği altõnda bulunduğu ve Türkiye
açõsõndan “yabancı ülke” olarak kabul edil-
diği için, hükümetin TBMM’den yetki alma-
sõnõ zorunlu kõldõ.
SICAK TEMASA DA GİREBİLECEK
Türk askeri, daha önceki yurtdõşõ görevle-
rinde BM ve NATO şemsiyesi altõnda görev-
lendirilmişti. Türk askeri halen Afganistan ve
Kosova’da NATO, Lübnan’da BM şemsiye-
si altõnda görev yapõyor. BM’nin 1851 sayõlõ
kararõ çerçevesinde bölgeye gidecek olan
Türk deniz unsurlarõnõn ulusal düzeyde görev
yapacak olmasõndan ötürü, BM’nin ilgili ka-
rarlarõ doğrultusunda, Türk hükümeti geçici
izin için doğrudan Somali hükümetine baş-
vuruda bulundu.
Edinilen bilgilere göre, TSK deniz unsurla-
rõnõn öncelikli görevi Türk bayrağõ taşõyan ti-
caret gemilerini korumak olacak. Ancak baş-
ka ülkelerin bayrağõnõ taşõyan gemilerin de kor-
san tehdidine maruz kalmasõ durumunda, bu
ülke yetkililerinin de onayõ alõnarak, müda-
halede bulunulabilecek. Türk deniz gücü ticaret
gemilerine refakat ve koruma sağlamasõnõn ya-
nõ sõra deniz korsanlarõ ile sõcak çatõşma riski
ile de karşõ karşõya kalmasõnõn olasõlõk dahi-
linde olduğu belirtiliyor. Çünkü tezkerede, TSK
deniz unsurlarõnõn görev alanõ içinde, “Kor-
san / deniz haydutları ve silahlı soygun ic-
ra eden kişilerin kullandıkları deniz araç-
larına müdahale etmek, durdurmak, etki-
siz hale getirmek ve el koymak, bu amaç-
larla şartların gerektirdiği ölçüde güç kul-
lanmak. Bu deniz araçlarında bulunan
korsan / deniz haydutları ve silahlı soygun
icra eden kişileri gerektiğinde yakalamak,
gözaltına almak” da tanõmlanõyor. TSK de-
niz unsurlarõ, Somali karasularõnda yürüttük-
leri faaliyetleri ülke ana kõtasõna taşõyamaya-
caklar. Somalili korsanlar nedeniyle, Aden
Körfezi’ndeki yõllõk ekonomik kaybõn 40-45
milyar dolar civarõnda olduğu belirtiliyor.
Türk askeri 1992 yõlõnda BM Güvenlik Kon-
seyi’nin 794 sayõlõ kararõ çerçevesinde oluş-
turulan uluslararasõ güç içinde Somali’de gö-
rev yapmõştõ.
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ
4 HABERLER
DÜNYADA BUGÜN
ALİ SİRMEN
Raşi - Mürteşi İlişkisi
Siyasal ya da değil, tüm yaşamımız sloganlaş-
tırılmış söylencelerle doludur.
Yerel yönetimlerin demokrasinin beşiği olmaları
bunlardan biri. Burada ısrarla yazmaya çalıştık ki,
bu söylencenin gerçekle bir ilgisi yoktur. Avrupa’da
ve dünyanın birçok yerinde demokrasiler merke-
zi yönetimler çerçevesinde gelişmişlerdir. Şu an-
da da hele hele ülkemizde, yeni rant paylaşım oda-
ğı olan yerel yönetimlerin demokrasi falan üretti-
ği de tevatürdür.
Demokrasinin bir fazilet rejimi olduğu söylencesi
de, aslı astarı olmayan bir slogandan ibarettir.
Her şeyden önce, birçok az, gelişmiş ülkede ol-
duğu gibi, bizde de, yeterli saydamlık olmadığı için
rejimin erdemli olup olmadığının gerçekten bilin-
mesine bile olanak yoktur.
Nice gerçek demokraside, özgür basın yaftası
altında, olaylar ve gerçekler halkın gözünden ka-
çırılmakta, kamuoyunun ülkede meydana gelen bir-
çok olaydan haberi bile olmamaktadır.
Kaldı ki, açıklığın yeterince olduğu ülkelerde bi-
le, demokrasi özgür pazarlık rejiminden öte bir şey
değildir. Topluluklar kendilerine en çok çıkarı
sağlayan ya da sağladığı veya sağlayacağı sanı-
lana oy vererek iktidara onu getirirler.
Sistemin ekonomik tabanının üretim yerine
avanta ve talana dayandığı rejimlerde ise, seçim
vaatleri, üretimin nimetlerinin paylaşımında eşit-
lik, olmasa bile katmanlar arasında uçurum ya-
ratmayacak bir hakkaniyet, kendini yetiştirmekte,
sağlık, eğitim ve işe ulaşım olanağında fırsat
eşitliği gibi, toplumsal yaşamı sağlıklılaştıracak va-
atler yerine, talanda eşitlik veya avantadan pay gi-
bi öğelere dönüşür.
Talan ve avantanın, üretimin yerine düzenin ta-
banı haline geldiği ülkelerde bu olguyu değiştir-
mek, demokrasinin sağlıklı bir toplum etiği ya-
ratmasını sağlamak mümkün değildir.
Şu seçimlere bir bakın! Kömür ıvır zıvır dağıtı-
mından sonra, Tunceli’de halka beyaz eşya, çek-
yat, diğer mobilya ve bilgisayar dağıtılmış ve böy-
lelikle her seçim öncesi iktidar partisi ile seçmen
arasında yaşanan raşi (rüşvet veren) – mürteşi (rüş-
vet alan ilişkisi) yeni boyutlara ulaşmış.
Aday olan oy verecek olana rüşvet teklif ediyor,
seçmenden rüşvet karşılığı oy vermesini istiyor.
Bu olgu tabanı avanta ve talana dayalı sistemi
güçlendiriyor aynı zamanda. Şöyle ki, mürteşi ya-
ni rüşvet alan, yani seçmen, raşiyi, yani rüşvetle
oy kazananı, ileride iktidara geldiğinde, raşilikten
mürteşiliğe geçtiğinde de hoş görüyor ve des-
teklemeye devam ediyor. Eee ne de olsa kendi-
si de temelde mürteşiydi bir zamanlar...
Söyleyin bakalım, demokrasinin erdem rejimi ol-
duğunu hâlâ düşünüyor musunuz?
Türkel Minibaş
Gerçekten erken, hem de çok erken olan ölü-
münü büyük bir üzüntü ile haber aldığım Prof. Dr.
Türkel Minibaş’a, insan, dost, öğrenci ve okur ola-
rak çok şeyler borçluyduk.
Küresel dünyanın birçok yeni kavramını, yazılarını
hastalığının en ağır dönemlerinde bile, ölümünden
dört gün öncesine kadar aksatmadan yazan
Cumhuriyetin bu yazarından öğrenip, belledik.
Öğrencileri, okurları ve dostları tarafından iç-
tenlikle sevilen Türkel Hoca, öğretmen olunma-
yacağı, öğretmen doğulacağının kanıtı olarak
yaşadı.
Hayat karşısında, doğru, dik, azimli duruşuyla,
yaşamını da bize bir ders gibi sundu.
Yaşam sevinciyle, sevgiyle dolu olarak, her anın-
da bize örnek oldu. Ne aziz anısı unutulabilir, ne
de yeri doldurulabilir.
Türkel Hoca’yı Jacques Brel’in dizeleriyle
uğurlamak isterim:
“Hiç, ama hiçbir şey unutulmaz
Alışılır yalnızca her şeye, hepsi bu...”
asirmen@cumhuriyet.com.tr
Somali açõklarõnda BM kararõ çerçevesinde bağõmsõz olarak görev yapacak, gemileri koruyacak
Türk askeri korsan peşinde
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Dõşişleri
Bakanõ Ali Babacan, Arap Ülkeleri Dõşişleri
Bakanlarõ’nõn “Arap olmayan tarafların,
Arap ülkelerindeki gelişmelere karışmaması”
çağrõsõnõ üzerlerine almadõklarõnõ söyledi.
Babacan, Münih’te düzenlenen 45. Güvenlik
Politikalarõ Konferansõ’na katõlmak üzere Al-
manya’ya giderken Esenboğa Havalimanõ’nda
sorularõ yanõtladõ. Babacan, Arap Ülkeleri Dõş-
işleri Bakanlarõ toplantõsõnda yayõmlanan ve
“Arap olmayan tarafların, Arap ülkelerinde-
ki gelişmelere karışmaması” çağrõsõ yapõlan
bildiriyi de değerlendirdi. “Böyle bir söylemi
üzerimize almamız mümkün değil” diyen Ba-
bacan, “Son birkaç haftadır Arap ülkelerinde
neler oluyor, Türkiye ile ilgili algılama nasıl,
Türkiye’nin bölgedeki etkinliği nasıl değer-
lendiriliyor, bunlara şöyle bir bakacak olur-
sak, bu tür söylemleri üzerimize almanın ne
kadar yersiz olduğunu göreceksiniz” dedi.
Babacan, bildiriyi üzerine alõnmasõ gereken baş-
ka ülkeler olabileceğini de belirtirken “Türki-
ye’nin uygulamakta olduğu politikalar, orta-
ya koyduğu dış politika çizgisi bölgemizde ve
tüm Arap ülkelerinde takdir edilmekte” diye
konuştu.
Babacan, Somali’deki korsanlõk ile mücadele
konusundaki Başbakanlõk tezkeresine ilişkin bir
soruyu da yanõtladõ. Babacan, çalõşmalarõn bir-
kaç grupta toplandõğõnõ ifade etti. Bu çalõşmalar-
dan birinin, ülkelerin bazõ donanma gemilerini o
bölgeye göndermeleri, bir diğerinin ise AB’nin
“Atlanta girişimi” olduğunu belirten Babacan,
AB’nin girişiminin farklõ ülkelerin katõldõğõ sa-
vaş gemileri topluluğu kurulmasõnõ öngördüğü-
nü söyledi. Babacan, üçüncü girişimin ise BM
Güvenlik Konseyi kararõyla, bir deniz gücü ol-
duğunu belirtirken Türkiye’nin bu deniz gücü
içerisinde yer almasõnõ öngördüklerini söyledi.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Fran-
sa’nõn 1960 yõlõnda ayrõldõğõ NATO’nun as-
keri ve nükleer kanatlarõna geri dönme is-
teğinin Türkiye’nin vetosuna bağlõ olmasõ,
iki ülke ilişkilerinde dönüm noktasõ olarak
değerlendiriliyor. Ankara, özellikle AB ve
Kõbrõs konusunda sürekli olarak Türki-
ye’nin önünü kesmeye yönelik politikalar
izleyen Paris yönetiminin geri dönüşünü ve-
to etme ya da bu konu üzerinden pazarlõk yü-
rütme konusunda kararsõzlõk yaşõyor. ABD
ise Ankara’ya “Ya kabul et ya da
Afganistan’a asker gönder”
baskõsõ yapõyor.
Fransa, Nicholas Sar-
kozy’nin Cumhurbaş-
kanlõğõ ile birlikte,
Charles de Gaulle dö-
neminde ABD’ye tep-
ki için çõktõğõ NA-
TO’nun askeri kana-
dõna geri dönmek için
NATO nezdindeki gi-
rişimlerini gerçekleştir-
di. Paris yönetiminin bu
başvurusu, NATO’nun 3-
4 Nisan’da yine Fransa’da
gerçekleştireceği hükümet ve
devlet başkanlarõ zirvesinde görü-
şülecek.
AB VE KIBRIS’TA FRANSA ENGELİ
Fransa’nõn üyeliğini NATO’nun tüm ül-
kelerinin desteklemesine karşõn, kararsõzlõ-
ğõnõ koruyan tek ülkenin Türkiye olmasõ dik-
kat çekiyor. Fransa bu nedenle Türkiye’nin
AB üyeliğine de mesafeli yaklaşõyor. Paris
yönetimi Türkiye’nin AB’ye tam üye değil,
imtiyazlõ ortak olmasõnõ istiyor. Fransa bu
kapsamda, Türkiye ile herhangi bir yeni dü-
zenleme yapõlmasõna gerek dahi olmayan,
Eğitim ve Kültür, Kamu Alõmlarõ ve Ener-
ji gibi müzakere başlõklarõnõn açõlmasõna da-
hi çekince ya da açõş kriteri koyuyor. Bu du-
rum Türkiye ile AB arasõndaki müzakere sü-
recinin ciddi bir biçimde tõkanmasõna neden
oluyor. Fransa’nõn Ermenistan ile ilgili ola-
rak izlediği politika da Türkiye’nin üyelik
sürecini yõpratõyor.
Fransa’nõn Türkiye’ye yönelik olarak iz-
lediği ikinci olum-
suz politika ise
Kõbrõs konusu...
Sarkozy’nin göreve
gelmesinin hemen ar-
dõndan ortaya konulan,
“Ortadoğu’da daha ak-
tif politika” girişimleri kap-
samõnda Fransa, Güney Kõbrõs
Rum Yönetimi (GKRY) ile Askeri İşbirli-
ği Anlaşmasõ imzaladõ. Konuyla ilgili ola-
rak, Türkiye’nin Fransa’ya ardõ ardõna “no-
talar” vermesi ve üst düzey siyasi ve dip-
lomatik girişimlerde bulunmasõ da sonuç ver-
medi. Anlaşma kapsamõnda Fransa,
GKRY’nin Baf kentinde bulunan Andreas
Papandreu Hava Üssü’nde hava filosu ile as-
ker bulundurma hakkõ elde etti.
Fransa, Kõbrõs ve AB’nin yanõ sõra Orta-
doğu’da da Türkiye’nin yanõnda yer alma-
yan bir politika izledi. Sarkozy yönetimi,
Türkiye’nin Filistin-İsrail ve İsrail-Suriye
arasõnda izlediği arabuluculuk çalõşmalarõ-
nõ kendisinin yürütmek istediğini çok kez di-
le getirmesinin yanõ sõra bu ülke liderlerini
kendi ülkesinde de çeşitli zirve bahaneleriyle
buluşturdu. Bu durum uluslararasõ kamuo-
yunda “Fransa Türkiye’den rol çalmaya
çalışıyor” şeklinde değerlendirildi.
Ankara, Fransa’nõn izlediği bu politika-
lardan bir türlü geri adõm atmamasõ nedeniyle
NATO kartõnõ elinde tutmayõ sürdürüyor.
Ancak hem Dõşişleri Bakanlõğõ hem de Ge-
nelkurmay Başkanlõğõ, konuyla ilgili olarak
atõlacak adõmõn “siyasi” olmasõ nedeniyle be-
lirlenecek tutumun hükümet tarafõndan atõl-
masõ gerektiğini düşünüyor. Bu nedenle sü-
rece doğrudan dahil olmaktan kaçõnõyor.
ABD BASKI YAPIYOR
Türkiye’nin şimdilik Fransa’nõn üyeliği ile
ilgili olarak tarafsõz bir tutum takõnmas ise
en çok ABD’yi rahatsõz ediyor. Diploma-
tik kaynaklardan edinilen bilgilere göre,
Washington yönetimi hem NATO zirvesi-
nin hõzlanmasõ hem de yeni başkan Barack
Obama’nõn Afganistan konusuna daha
fazla önem vereceğini açõklamasõnõn ar-
dõndan, Türkiye’ye yönelik siyasi baskõsõ-
nõ arttõrdõ.
Dõşişleri Bakanlõğõ kaynaklarõndan edi-
nilen bilgilere göre ABD Türkiye’den, Af-
ganistan’a yeni güç göndermek için NA-
TO’nun askeri kanadõna geri dönme şartõ ko-
yan Fransa’nõn üyeliğinin kesinlikle veto
edilmemesini istiyor. Washington yönetimi
Türkiye’nin böyle bir adõm atmasõ duru-
munda ise Afganistan’a asker gönderme ko-
nusunda kendisine söz vermesini istiyor. An-
kara ise Afganistan’a asker göndermeyi dü-
şünmüyor.
GENELKURMAY’DAN İDDİALARA YANIT
‘İsrailli
pilotlara özel
eğitim yok’
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Genel-
kurmay Başkanlõğõ, İletişim Daire Başkanõ
Tuğgeneral Metin Gürak, Anadolu Eği-
tim Kartalõ programõna Pakistan, Ürdün gi-
bi ülkelerin personelinin katõldõğõnõ, eğitim
senaryosunun Türk Hava Kuvvetleri’nce
hazõrlandõğõnõ belirterek, “Hiçbir ülkenin
pilotlarına özel bir eğitim verilmediğini”
kaydetti.
Gürak, haftalõk basõn toplantõsõnda Anado-
lu Kartalõ eğitim programlarõ konusunda da
bilgi verdi. Eğitimlerin Konya’daki 3. Ana
Jet Üs Komutanlõğõ’nda, şu ana kadar 21 kez
yapõldõğõnõ kaydeden Gürak, giderlere tüm
katõlõmcõ ülkelerin ortak olduğunu kaydetti.
Gürak, eğitim programlarõna Türkiye, ABD,
İsrail, Pakistan, Birleşik Arap Emirlikleri,
Almanya, İtalya, Ürdün, Hollanda, İngiltere,
Fransa, Belçika ve diğer NATO üyesi ülke
uçaklarõnõn katõldõğõnõ söyledi. Gürak, “Tat-
bikatlar, Türk Hava Kuvvetleri’nin plan-
ladığı senaryo kapsamında diğer katılımcı
ülkelerle birlikte icra edilmekte olup, hiç-
bir ülkenin pilo-tuna özel bir eğitim prog-
ramı uygulanmamakta ve hakiki mühim-
mat atışı yaptırılmamaktadır. İsrail Hava
Kuvvetleri de her seferinde ortalama 10
adet uçakla, yılda bir periyot olmak üzere,
sadece beş kez bu tatbikata iştirak
etmiştir” dedi. Gazetecilerin sorularõnõ ya-
nõtlayan Gürak, Vakit gazetesinde, “general-
lerin yakınlarının çürük raporuyla asker-
lik yapmadığı” yönündeki haberlerin anõm-
satõlmasõ üzerine, “Bize niyeti ve amacı bel-
li olan haberlerle ilgili soru sormayın” diye
konuştu.
ADEN KÖRFEZİ’NE TCG GİRESUN
Aden Körfezi’ne gönderilecek firkateyn
ile ilgili olarak da Gürak, şu açõklamayõ
yaptõ: “Bunun içerisinde başından beri
Genelkurmay Başkanlığı yer almaktadır.
Diğer kurumlarla birlikte, bu konuyla il-
gili çalışmalarımız devam ediyordu. 16
Aralık 2008 tarihli 1851 sayılı BM kararı
uyarınca bir temas grubu oluşturuldu.
Türkiye de bu temas grubu içerisinde
yer alıyor. Bu kapsamda oluşturulması
planlanan uluslararası deniz gücüne bir
firkateynin görevlendirilmesiyle ilgili şu
anda hazırlıklar devam ediyor. Diğer ta-
raftan TCG Giresun gemisinin Şubat
2009 içerisinde bölgeye gönderilmesiyle
ilgili hazırlıklar Deniz Kuvvetlerimiz ta-
rafından yapılıyor.”
PKK’nin İran’daki kolu PEJAK’õn ABD
tarafõndan terör örgütü listesine alõnmasõna
ilişkin bir soru üzerine de Gürak,
“ABD’nin PEJAK’ı terör örgüt listesine
almasını olumlu bir gelişme olarak görü-
yoruz” dedi.
“Gazze’ye yönelik saldõrõ gerçek-
leştiren İsrailli pilotlarõn Konya’da
eğitildiği” iddialarõna açõklõk getiren
Genelkurmay Başkanlõğõ eğitim se-
naryosunun Türk Hava Kuvvetle-
ri’nce hazõrlandõğõnõ belirterek,
“Hiçbir ülkenin pilotlarõna özel bir
eğitim verilmediğini” kaydetti.
‘ARAP OLMAYAN KARIŞMASIN’ ÇAĞRISI
Bakan Babacan
üzerine alõnmadõ
Türkiye Fransa’da kararsız
Ankara, AB ve Kõbrõs politikalarõndan rahatsõz olduğu Paris’in NATO askeri ka-
nadõna geri dönüşünü veto etme ya da pazarlõk yapma konusunu değerlendiriyor
Türk askeri Meclis’te tezkere kabul edilmesi durumunda 1974 Kõbrõs Barõş
Harekâtõ sonrasõnda ilk kez yurtdõşõnda ulusal komuta altõnda ancak BM’nin
1851 sayõlõ kararõ çerçevesinde bağõmsõz olarak görev yapacak. Deniz kuvveti,
Aden Körfezi, Somali karasularõ ve açõklarõ, Arap Denizi ve mücavir bölgeler-
de Türk bayraklõ gemileri korsanlara karşõ koruyacak.
Genelkurmay, TCG Giresun gemisinin bu ay içerisinde Aden Körfezi’ne gönderilmesiyle ilgili hazırlıkların yapıldığını açıkladı.
BABACAN: HUKUKİ OLMAKTAN ZİYADE SİYASİ BİR KONU
Dışişleri Bakanı Ali Babacan, “Fransa’nın dönüşü başka ülkelerin dönüşüne
pek benzemiyor, oldukça kendine özel bir durum” dedi. Babacan, Fransa’nın ba-
zı NATO operasyonlarında zaten yer aldığını da kaydederken ülkenin yeniden
üyeliğinin hem siyasi hem de hukuki boyutlarının bulunduğunu, ancak siyasi bo-
yutunun daha önde olduğunu kaydetti. Babacan, konuyla ilgili değerlendirmeleri
sürdürdüklerini de vurgularken önemli olanın NATO’nun güçlü olması olduğu-
nu söyledi. Babacan, “Ancak Fransa’nın almış olduğu bu kararın nasıl uygula-
nacağının modeliteleri de herhalde önümüzdeki dönemde görüşülecektir” de-
ğerlendirmesi yaptı. Gazetecilerin kararın oylanmasından yana olup ol-
madığını sorması üzerine ise Babacan, konuyla ilgili hukuki değer-
lendirmelerin NATO içinde sürdüğünü kaydetti. Babacan, “Hu-
kuki olmaktan ziyade siyasi bir konu. Ama NATO üyelerinin
önemli bir bölümünde bu olumlu karşılanıyor. Burada modeli-
teler önemli. Eminim ki, Fransızlar geri dönüşle alakalı mo-
deliteleri de en kısa zamanda sunacaklardır” dedi.