19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 7 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Politika ve Ordu PENCERE CHP’nin Temelindeki Kurumsallık... CHP’nin çarşaf ve Kuran kursu üzerine giri- şimleri laik kesimde doğal tepkilerini yarattı; ço- ğu kişi burnundan soluyor... Girişim üzerine bir yorum kaçınılmazlaştı... CHP bir ‘kurum’dur.. Eski deyişle ‘müessese’dir.. Ne demek kurum?.. Maurice Hauriou bu kavramın bilimsel kura- mını oluşturmuştur; ama, uzun lafı bir yana bı- rakırsak kurumun elle tutulur tanımını üç örnek- le vurgulayabiliriz: İş Bankası bir kurumdur.. Cumhuriyet gazetesi bir kurumdur.. CHP bir kurumdur.. Her banka, her gazete, her parti bir kurum de- ğildir.. Kurumlaşmak da (müesseseleşmek) kolay, ucuz, kısa süreli bir iş değildir... Başyazarımız Nadir Nadi gözlerini yaşama ka- padıktan sonra, gazetenin içindeki kimileri or- takların bir bölümüne dayanarak Cumhuriyet’in kurumsallığına ters girişimlere yönelmişlerdi... Okurlar gazeteyi protesto ettiler... Gazetenin patronajı hatayı görüp anlayınca dü- zeltti; Cumhuriyet Cumhuriyetliğine, başka deyişle kurumsallığına kavuştu... Cumhuriyet gibi CHP de bir kurumdur... Elbette kurumlar kişilerle yaşar; ama, kişi kişi- liğini kurumdan üstün görürse yanılgıya düşmüş demektir... Bülent Ecevit çok değerli bir politikacıydı; ki- şiliğini CHP’den üstün görmek tutkusuna kapıl- dı; bu yanılgıyı ‘Tarih Baba’ onardı... Deniz Baykal bugün CHP’de kendi kişiliğini aşan bir sorumluluk üstlenmiş bulunuyor... Neden?.. Çünkü yalnız CHP’nin yazgısı üzerine değil, la- ik Türkiye Cumhuriyeti’nin var oluşu üzerine tehlikeli bir uluslararası oyun, demokrasi görün- tüsü altında sahneye konuyor... CHP’nin kurumsallığı bu tezgâh karşısında en büyük güvencedir... 29 Mart yerel seçimlerinde bu güvenceyi, her ne pahasına olursa olsun, korumak gerek... Belediyelerde Kuran kursu.. Ve çarşaf girişimi.. CHP’nin kurumsallığına ters düşen yeni seçim icatları bunlar.. CHP’yi yönetenlerin ne yapıp edip sandıktan çıkmak için keşfettikleri yeni marifetler bunlar... CHP demek öylesine zorlanıyor ki yöneticiler ne yapacaklarını şaşırmışa benziyorlar... Peki, bu durumda ne yapmalı?.. Yine de olan bitenler karşısında serinkanlılığı yi- tirmemek.. Amacı artık apaçık ortaya çıkan dinci cephe kar- şısında birbirine düşmemek.. CHP’yi şansını zorlamak yolunda rahat bırak- mak.. Kurumsallığını bile zorlayan tek seçeneği des- teklemekte direnmek en tutarlı yoldur... Yazıyı bitirirken bir kez daha yinelemekte ya- rar var. CHP laik Türkiye Cumhuriyeti’nin orta direkle- rinden bir kurum.. Kişilerin malı değil.. Laik Türkiye’nin kurumu.. Ayakta durması gerek... G ünlerdir gör- sel ve yazõlõ basõnda, ül- kemizdeki fi- nansman sõkõşõklõğõ ne- deniyle çek bedelinin ödenemediği, yani çek karşõlõğõnõn tahsil edil- mediğinden söz edil- mektedir. Özellikle ulusal te-le- vizyonlarda, çoğunluk- la siyasetçiler ile eko- nomistlerin yaptõklarõ programlarda, çeklerin vadeli düzenlenmesi ve önceden düzenlenmiş ve piyasada dolaşõma çõk- mõş çeklerin de ileri ta- rihli olanlarõn ödemele- rinin durdurulmasõ ge- rektiği açõklanmaktadõr. Her şeyden önce çek, sadece ülkemizde değil, dünyada “Cenevre Yeknesak Kuralları”na uygun bir şekilde dü- zenlenmektedir. Küre- selleşmenin şiddetle sa- vunulduğu bir ortamda, söz konusu yeknesak kurallara göre, çekin hu- kuken vadeli olarak dü- zenlenmesinin düşünül- mesi ciddiye alõnacak yaklaşõm sayõlamaz. Hele bir yandan AB müktesebatõnõn benim- senmeye başlandõğõ bir aşamada, uluslararasõ kurallarõ bir yana bõra- karak düzenlemelere yer verilmesi, liberal görüşe ilişkin samimiyetin var- lõğõnõ gölgelemektedir. Çekte vade söz konusu değil Çeke ilişkin Türk Ti- caret Kanunu (TTK) m. 707’nin kenar başlõğõ “Vade” sözcüğünü ta- şõmakla birlikte, aynõ maddenin birinci fõkra- sõnda “Çek görüldü- ğünde ödenir. Buna aykırı herhangi bir ka- yıt yazılmamış hük- mündedir”. Yine bu maddenin ikinci fõkra- sõnda da, “Keşide günü olarak gösterilen gün- den önce ödenmek için ibraz olunan bir çek ibraz günü ödenir” denmektedir. Bu düzenlemeden de açõkça anlaşõlacağõ üze- re, çekte vade söz ko- nusu değildir. Ticari ya- şamda çekin vadeli du- ruma getirilmesi için ke- şide tarihinin ileri bir tarih olarak yazõlmasõ gerekmektedir. Örneğin, çekin ger- çek, yani fiilen keşide edildiği tarih yerine, çek üzerine ileri bir keşide tarihi yazõlsa bile, bu ileri tarih yazõmõ çekin hamili yönünden geçer- siz olup, bu çekin hemen muhatap bankaya ibrazõ, başka bir söyleyişle çek bedelinin ödenmesinin istenmesi mümkündür. Yasalar değiştirilebilir Genellikle yasalar de- ğişmez kurallar değil- dir. Toplumun sosyal, ticari, ekonomik vesair gereksinmelerini karşõ- layacak şekilde yasalarõn her zaman değiştirilme- si söz konusudur. Ancak yasal düzenle- melerin yapõlmasõ veya değiştirilmesi, uluslar- arasõ sözleşmelerin bu- yurucu kurallarõna aykõrõ olmamasõ gerekmekte- dir. Diğer taraftan çek, teknik anlamda senet ol- mayõp, bir ödeme aracõ- dõr. Bu niteliği gereği, çek üzerine hangi keşide ta- rihi yazõlõrsa yazõlsõn, çekin bu tarihe bağlõ ol- maksõzõn muhatap ban- kaya ibrazõ geçerli sa- yõlmaktadõr. Yani, çek bir tür kâğõt para ve eş söyleyişle banknottur. Banknotlar vadeli olarak düzenlenemeyeceğine göre, çekte vadenin ka- bulü bu çerçevede de bir çelişki yaratacağõnõ dikkatten kaçõrmamak gerekmektedir. Uygulamada çek yö- nünden diğer bir durak- sama da; çekten “cay- ma” ya da “çeki öde- mekten men” talima- tõnda oluşmaktadõr. TTK m.711’in birinci fõkrasõ- na göre, “Çekten cay- ma ancak ibraz müd- deti geçtikten sonra hüküm ifade eder”. Anõlan yasanõn 708’inci maddesinde, çekteki ib- raz süreleri öngörülm- üştür. Çekteki ibraz sü- resi hukuki nitelik itiba- rõyla zamanaşõmõ değil, hak düşürücü bir süredir. Bu sürede çekin muha- tap bankaya ibrazõ gere- kir. Aksi halde çek ha- mili, çek sorumlularõna karşõ kambiyo hukuku- na dayalõ başvuru hak- kõnõ kaybeder. Çek süresinde ibraz edilmeli Yukarõda değinildiği üzere, çekten cayõlmõş olsa bile, çekin ibraz sü- resi geçmemişse, çek hamili muhatap bankaya başvurarak çekin öden- mesini talep edebilir ve bu durumda muhatap banka çeki ödemek zo- rundadõr. Ancak, çek süresinde ibraz edil- memişse, ibrazdan sonraki bir tarihteki ödeme talebi, cayma hakkının kullanıldığı muhatap bankaca öne sürülerek çek karşılığı ödenmez. Bu açõdan görsel ve yazõlõ basõnda caymaya ilişkin açõklamalar anõ- lan yasaya aykõrõdõr. “Çeki ödemekten men” talimatõ, TTK m.711’in son fõkrasõnda düzenlenmektedir. Bu fõkraya göre, “Keşideci çekin kendisinin veya üçüncü bir kimsenin (hamilin) elinden rıza- sı olmaksızın çıkmış olduğu iddiasında ise muhatabı çeki öde- mekten men edebilir”. Yasanõn bu kuralõ, tica- ri yaşamda yanlõş yorum ve uygulamalara yol aç- mõştõr. Bunun olağan sonucu olarak da, çekler yönünden istenilmeyen olumsuzluklar meyda- na gelmektedir. Çek keşidecisi, her- hangi bir neden ol- maksızın keyfi olarak çekin ödenmesini men edemez. Böyle bir hal- de çek keşidecisinin ödenmeme istemi, mu- hatap bankaca ret edil- melidir. Ancak çek keşidecisi, keşide edilen çekin ken- disinin veya çek hamili- nin elinden rõzasõ ol- maksõzõn çõkmõş olduğu iddiasõnda ise, muhatap bankaya talimat vere- rek çekin ödenmesini men edebilir. Kayıp, çalınma ve gaspta ödeme men edilebilir Çekin keşideci tara- fõndan çekin hamiline verilmesinden önce, ya- ni çek keşideci elinde iken, bu çekin kaybol- masõ, çalõnmasõ veya gaspõ halinde sadece ve sadece çek keşidecisi çekin ödenmesini men edebilir. Ya da aynõ nedenler hamil yönünden ortaya çõkmõş ise, bu eylemler keşideciye duyurulmak suretiyle yine keşideci- nin talimatõ ile çek be- delinin ödenmesi men edilir. Ayrõca, bir tür banknot sayõlan ve yazõlõ ödeme aracõ olan çeklerin rõza dõşõ keşideci veya ha- milin elinden çõkmasõ halinde, uluslararası ilişkilerde uygulanan Avrupa Konseyi’nin kabul ettiği 28 Mayıs 1970 tarihli anlaşma hükümlerinin de dikka- te alõnmasõ gerekmekte- dir. Bu nedenle de, uy- gulamada yanlõş yo- rumlanan “çekin öden- mesinin meni” kuralõ- nõn yürürlükte kalmasõ, uluslararasõ ilişkiler ba- kõmõndan da gözden uzak tutulmamalõdõr. Çek ödeme vasıtasıdır Sonuç olarak şu hu- susları dile getirebili- riz: Çekler bir kredi aracı olmayıp ödeme vasıtasıdır. Banknot sayılabilen çeklerin va- deye bağlanması müm- kün değildir. Ayrõca, AB müktesebatõnõn be- nimsendiği ortamda, “Cenevre Yeknesak Kuralları”na aykõrõ şe- kilde vadeli çekin olu- şumuna izin verilmesi hukukun siyasallaşma- sõdõr. Çekten cayma, çekin ibraz süresi için- de geçerli değildir. Yukarõda değinildiği gibi çekin ödenmesi- nin meni, sınırlı hal- lerde söz konusu ol- maktadır. İsviçre hu- kukunda da benimsenen bu kuralõn, hukuka ay- kõrõ eylemlerin önlen- mesi bakõmõndan ülke- mizde de geçerliliğinin devamõnõn yararlõ ola- cağõ düşünülmektedir. *Ayrõntõlõ bilgi için bkz. Reha Poroy/Ünal Tekinalp, Kõymetli Ev- rak Hukuku Esaslarõ, Baskõ 13, İstanbul 1998; Fõrat Özten, Kõymetli Evrak Hukuku, Baskõ 2, Ankara 1997; Gönen Eriş, Çek Hukuku, Bas- kõ 5, Ankara 2004. Çekte Vade ile Cayma... Gönen ERİŞ Yargõtay Onursal Daire Başkanõ Genellikle yasalar değişmez kurallar değildir. Toplumun sosyal, ticari, ekonomik vesair gereksinmelerini karşõlayacak şekilde yasalarõn her zaman değiştirilmesi söz konusudur.İÇTE VE DIŞTA uluorta konuşulan ve üzerinde, Uğur’un deyimiyle, “bil- gi sahibi olmadan fikir sahibi olunan” bir konudur bu. Üstelik, sahip olunması gereken bil- gi, tek bir alanda birkaç sayfalık ol- mayan, tam tersine tarih, toplumbi- lim, sosyal psikoloji ve Türkiye Cum- huriyeti’nin özellikleri konusunda hay- li birikim gerektiren bir bilgi yığınıdır. Buna karşılık, evrensel ve tartış- masız bir doğruymuş gibi yine içte ve dışta herkesçe sahiplenilen fikir, bas- makalıp bir tekerlemeden ibaret: “Demokrasilerde ordu politikanın em- rinde olmalıdır.” Böyle bir “doğru”nun hemen ardından, “Sivil ya da asker bütün ‘atanmış’ görevliler ‘seçilmiş’ politikacılara tabi olmalıdır” türün- den başka “doğru”lar da sıralanır. Ayrıca, sorun tartışılırken konunun hukuk yönü mü söz konusudur, yok- sa başka yönler mi tartışılmalıdır, genellikle o bile pek belli olmaz. Kısacası, kestirilip atılmaması ge- reken, enine boyuna irdelenmeye değer bir sorundur bu. Sık sık da gün- deme gelir. Aslında, anayasa hukuku açısından, 1961’den beri devlet yapısı ve hu- kuk çerçevesinde sağlam çözümle- re bağlanmaya çalışılan bir yanı oldu bu konunun. Niçin? Çünkü 1960’ın 27 Mayıs, daha sonra emir ve komuta zinciri içinde yüksek komuta kademelerince giri- şilen 12 Mart ve 12 Eylül’lerden fark- lı olarak, görünürde çeşitli rütbelerden bir araya gelmiş askerlerin, yani kla- sik bir “cunta”nın ürünüydü. Ama, sis- teme getirdikleri ve sonuçları açısın- dan, başka birçok konuda olduğu gi- bi, bu konuda da bir daha askeri dar- be olmaması için belirli bir çözüm sunmaktaydı: Milli Güvenlik Kurulu. Böyle bir kurulun sisteme eklenmesi basit bir gerekçeye dayanır: 27 Ma- yıs göstermiştir ki, siyasal iktidar sa- hiplerinin davranışları, bazı durum- larda toplumun çeşitli kesimlerini karşı karşıya getirip cumhuriyetin geleceği açısından tehlikeli gerilimler yaratabilir. Böyle durumlarda cum- huriyeti koruyup kollamakla görevli Si- lahlı Kuvvetler içinde duruma müda- hale etmeyi kaçınılmaz sayan bir gö- rev duygusu ister istemez ağırlık ka- zanıyor. Oysa, siyaseten sorumlu politikacılar ile askeri kanadı bir ara- ya getiren Milli Güvenlik Kurulu gibi karma bir organ temel görüşlerini Ba- kanlar Kurulu’na bildirerek yersiz ge- rilimleri önleyip darbe olasılığını or- tadan kaldırır. Kısacası, iki yanlı bir eşgüdüm ve karşılıklı uyarı mekanizması. Ne var ki, çözüm sanıldığı kadar ko- lay olmamıştır. Bunun nedenleri- ni ortaya koymak ve tartışmak elbet böyle bir sütuna sığmaz. Ama, sütu- nu birkaç gün daha bu konuya ayır- mak birçok soruna açıklık getirmek açısından ilginç ve yararlı olabilir. [email protected]
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle