Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
Masal ve Gerçek...
Davos toplantısının ardından bir masala başlandı:
“Davos duruşu”ndan, “Davos fatihliği”nden söz edi-
liyordu.
Fatih de Türk Başbakanı Erdoğan’dı.
Allandı pullandı.
Olayın Müslüman dünyasındaki yankılarından
bahsediliyor ve bunun ileri günlerde açacağı ufuk-
lar ballandırılıyordu.
Gazetelerde, televizyonlarda baş konu budur ve
bir süre o olacaktır. Öyle olacaktır; çünkü olay, Or-
tadoğu’da, giderek dünya barışında, elbette Tür-
kiye’de gelecek ondan etkilenecektir.
Konuya hassas bir noktadan girelim.
İsrail - Filistin sorunu Ortadoğu’nun başta gelen
konularından biridir. Gerçekler açısından çözül-
memiş, öyle kalınca da soysuzlaşan bir sorundur.
Konuya, başka sorunlar da gelip eklenmiştir.
Bunların çözümünde Türkiye’nin hakemliği
önemlidir ve hep aranmıştır. Nitekim bir süredir, Tür-
kiye’nin, Başbakan olarak da Erdoğan’ın ortalar-
da dolaşması bir gerçektir.
Son haftalarda İsrail’in, Gazze’deki halka karşı
giriştiği saldırı, gerçekten bir vahşet görünümün-
deydi. Batı, neredeyse kulak ardı etti olayı, bütün
İslam dünyası, bu arada Türk halkı lanetledi ve hak-
lıydı.
Geçen hafta başlayan Davos Forumu, İsrail - Fi-
listin sorununu gündeme getirmek bakımından bir
fırsattı. Böyle bir adla olmasa da, Peres’in yanı sı-
ra, Erdoğan da bir oturumda bir araya geldiler.
Erdoğan, yakındığı 12 dakika içinde, toparlayı-
cı bir konuşma ile sorunu ortaya koyup barışçı bir
çözüme varabilirdi.
Olmadı...
Erdoğan, konuya İsrail’in saldırısı olarak bakıp,
Peres’e -ağzını bozup- hakarete kadar gitti. Ha-
mas’a ise değinmedi: İsrail, saldırısının nedeni ola-
rak, üstüne yağan füzeleri gösteriyordu. O füzeler
ise Filistin’e yerleşen Hamas’ın marifeti idi. Hamas
da, İran’a dayanan terörist bir topluluk idi.
Böylece, Erdoğan’ın elde ettiği, “Davos fatihliği”
değil bir “skandal”a yol açmasıdır; daha da vahi-
mi, Türkiye’yi İran ve Hamas çizgisine oturtmuş-
tur.
Batı ise, olan bitene karşılıkta bulunacaktır...
Nitekim, Batı’dan sesler arka arkaya geliyor: Bir-
kaç gün önce, Le Monde, Erdoğan’ı, “Arap soka-
ğının yeni kahramanı” olarak niteliyordu.
Başka gazetelerde başka nitelemeler ve suçla-
malar var.
Amerika’da Yahudi Cemaati’nden art arda mek-
tuplar gönderiliyor: Erdoğan’ın Davos’taki tavrının
Türkiye’nin imajına zarar verdiği belirtiliyor. Olan bi-
tenin, Musevilerin Türkiye’de güvenini tehlikeye sok-
tuğundan da bahsediliyor...
Ancak Erdoğan’ın çıkışının Türkiye’de ve Arap
dünyasında büyük yankılar yaptığı da bir gerçek-
tir. Onlar arasında, yazarken akli dengesini kay-
bedenler de var.
Örneğin, Lübnan’da yayımlanan ve Arap ülke-
lerinde de satılan Dar El Hayat gazetesinde yer alan
Cihad El Hazen imzalı yazı, Erdoğan’a övgüler yağ-
dırdıktan sonra şöyle diyor: “Erdoğan, bir Müslü-
man olarak bizi gururlandırdı. İsrail zulmüne sessiz
kalan liderlerimiz yüzünden Arap olduğumuzdan uta-
nıyorduk, onurumuzu ve şerefimizi Erdoğan kurtardı.
Osmanlı Devleti yeniden kurulmalı. Erdoğan, hali-
fe ve padişah ilan edilmeli. Tüm Müslüman dün-
yasının başına geçmeli!”
O sese bizde de sesini ayarlayanlar da az de-
ğildir...
Ne var ki, masaldan daha ağır çeken gerçekler-
dir.
Ülkemizde ise, çarpıcı gerçekler yüz yüze; baş-
ta da ekonomik sorunlar.
Kapitalizmin bunalımı, bütün ağırlığıyla Türkiye’yi
bastırmıştır ve koşullar gitgide kötüleşiyor: İşsizlik
günden güne yaygınlaşıyor ve derinleşiyor. Oto-
motivdeki bunalım, işsizliği daha da sarstı.
İhracat günden güne azalıyor.
Bu tablo ise hükümeti irkiltmiyor; onu en başta
düşündüreni, gelecek seçimler. Seçimlerde, Da-
vos’tan yayılan masal bilinçlere daha da üflenecek.
Zaten, bu masal, en başta yakındaki seçimler için
icat edildi. Belki, onun için de işe yarayacak.
Ama bir noktaya kadar her şey!
O noktadan sonra, sahtekârlık bilinçlere çarpacak
ve oyun bitecek. Herhalde, en önde bu oyunu dü-
zenleyenler ezilecek; daha doğrusu, ezilmeli...
Töre denilen feodal mekanizma namus ol-
gusunun hesabını her zaman kadınlardan
sorar... Kadınlar, onurları kirletilmiş erkeklerin
feodal mahkemesinde yargılanır ve infaza sü-
rüklenir!.. Savcısız ve de avukatsız celselerin
tek ağlayanı analardır… Oysa son dönemde
işlenen iki cinayet var ki, törede mağdurun da
tetikçinin de rolünü tam tersine çevirdi!..
Şaşkınlık, kanlı yasaların sayfalarında öyle zik-
zaklar çizdi ki, buna töreler bile şaşırdı!..
Gazetelerde şubat ayının ilk günlerinde tö-
renin şiddetini çarpıcı biçimde sorgulatacak
iki ilginç haber yayımlandı. Hürriyet’te,
1 Şubat’ta yer alan, “Ahmet, töre cina-
yetine mi kurban gitti?” başlıklı haber-
de, Marmara Üniversitesi’nde okuyan
Ahmet Yıldız adlı doğulu bir gencin, 15
Temmuz 2008’de, İstanbul’da evinin
önünde öldürülmesi anlatılıyordu. Sev-
gilisi olduğu belirtilen İbrahim C., Ah-
met’in eşcinsel olduğunu ailesine itiraf
etmesinin ardından önce tehdit edildi-
ğine sonra da öldürüldüğüne dikkat
çekmişti. Gazetedeki bu haber, cinayeti ay-
dınlatmak için İbrahim’in öncülüğünde baş-
latılan ve Avrupa’da da destek bulan çabaları
anlatıyordu.
Aslında Yıldız’ın cenazesi morgda bekleti-
lirken onun dramı bir arkadaşı tarafından
Hürriyet’teki “Güzin Abla“ köşesine yansıtıl-
mıştı. “POETIC” rumuzuyla yayımlanan, “Se-
nin hiç ciğerin yandı mı Güzin Abla” başlıklı
mektupta şu satırlar da vardı:
“Ahmet öldü, 26 yaşındaydı. Neden ve
kimler tarafından öldürüldüğü çok açık. Han-
gi yörenin, hangi törenin kurbanı olduğunu he-
pimiz çok iyi biliyoruz. Ama bizler köhne ah-
lak anlayışımızla böyle durumlarda kollarımı-
zı bağlayıp başımızı kuma gömer ve olayları
görmezden geliriz. 6 ay önce ‘ailesi tarafından
öldürülme’ endişesi ile savcılığa suç duyuru-
sunda bulunan bir genç, şu anda Adli Tıp’ın
morgunda yatıyor. Ailesi 5 günün ardından ce-
nazeyi gelip almadı. Nedendir bilinmez taziyeleri
dahi kabul etmiyorlar.”
Sırtından hançerlenen
erkeklik!..
Yıldız’ın öldürülmesi bu mektuptan ön-
ce, 19 Temmuz 2008’de, “Ahmet Yıldız
ilk eşcinsel namus cinayeti kurbanı mı?”
başlığıyla İngiliz Independent gazete-
sinde yayımlanmıştı. Haberde, “Ge-
çen yıl San Francisco’da Türkiye’yi
‘Uluslararası Eşcinsel Toplantısı‘nda temsil
eden üniversite öğrencisinin, ülkenin yükse-
len liberal kanadıyla köktenci muhafazakârlar
arasında derinleşen ihtilafın kurbanı olduğu”
belirtilmişti.
Bu haberin yayımlanmasından birkaç gün
sonra Yıldız’ın cenazesi arkadaşları tarafından
morgdan alınarak toprağa verilebilmiş. Katil-
leri ise halen yakalanamamış.
Ahmet Yıldız, ahlaki kuralların töre anlayışını
iyice katılaştırdığı bir toplumda “ilk eşcinsel na-
mus cinayeti kurbanı mıdır” bilinmiyor... An-
cak şu unutulmamalı ki, kadının namusu ze-
delediği düşünülen vakalarda, erkeklik onu-
ru beyninden vurulur!.. Oysa bir delikanlının “ai-
leyi dile düşürdüğü” değerlendirilen eylemlerde
erkek egemen yapının sırtından hançerlendi-
ği düşünülür!.. Bu yüzden eşcinsellik, kapalı
toplumların geleneklerini yaylım ateşine tutan
bir ihanet olarak algılanır!.. Bir eşcinselin
“namus cinayeti”ne kurban gitmesinin ar-
dında işte böylesine derin bir travma yatar!..
Yıldız’ın öldürülmesi aynı zamanda Doğu
toplumlarında namus yükünü kadının sırtına
atan zihniyet konusunda bilinen, ancak göz ar-
dı edilen bir başka gerçeği de su yüzüne çı-
karmıştır!.. “Namus” olgusunun kıskaçta tu-
tulduğu bacaklar kadının mıdır erkeğin midir,
artık fark etmiyordur!..
Üzerinde düşünülmesi gereken asıl acı
gerçek ise: Bu cinayette de tetiği çaresiz ka-
lan Yıldız’ın ailesi ya da aşireti değil, toplumun
kendisi çekmiştir!..
Tetiği çeken ana!..
Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanan
“Söyleyin Anama Ağlamasın” adlı kitap, töre
şiddetine karşı anaların çaresizliğini anlatır. Ki-
tabın arka kapağındaki şu satırlar anaların “te-
rorizm” deki mazlum duruşunu özetler:
“Töreler uygulanırken kararları erkeklerden
oluşturulan aile meclisleri alır. İnfazları erkek-
ler yapar. Töre genç kızları öldürür, anaları ise
yaralar... Kadınlar şiddetin hem önünde hem
arkasında mağdur olarak bekletilir. Arkada bek-
leyen kadınlar analardır. Onlar, çocukları göz-
lerinin önünde öldürüldüğünde karşı gelemez,
direnemez ve ağlamaktan başka hiçbir şey ya-
pamazlar!..”
Adana’da üç gün önce yaşanan bir olay, salt
bu saptamaları değil, töre cenderesinde ana-
ların ezik ve çaresiz rollerinin bir anda tetik-
çiye dönüşebileceğini de gözler önüne
sermiştir...
3 Şubat tarihli gazetelerde yayımlanan,
“Öz kızını boğdu!” başlıklı haberlere gö-
re, Adana’da yaşayan 43 yaşındaki İrep
Demir, erkeklerle gezdiğini iddia ettiği kı-
zı 18 yaşındaki Melek Demir’in boğa-
zını sıkıp yüzüne yastık bastırarak öl-
dürmüştü!.. İrep Demir, “Kızım sık sık er-
keklerle geziyordu. Sürekli cep telefonuna
mesaj geliyordu. Babasının duymasından en-
dişe ediyordum. Kendisine babasının kalp ilaç-
larını ve zehir vererek içmesini istedim. Kızım
da içti. Sabah saatlerinde hâlâ yaşadığı için
yastıkla boğup öldürdüm. Namusumu temiz-
lemek zorundaydım” diye ifade vermişti.
Ölüm rolünün sahipleri!..
Bu vaka da töre gerekçesine sığdırılan eş-
cinsel cinayeti kadar dikkat çekicidir... Bu kor-
kunç olay salt cinnet geçirmiş bir kadının öz
evladını boğazlamasını anlatmıyor. Olay, tö-
renin mağduru olan anaların bile toplumsal ku-
rallar dizisini nasıl şiddete dönüştürebileceğini
göstermektedir!..
İrep Demir bu öyküde salt kızını yola getir-
meye çalışan eli terlikli bir ana olarak da al-
gılanmamalıdır!.. O, kendisine yüklenen ahlak
anlayışını yavrusuna enjekte etmekle yü-
kümlü bir gelenek taşeronundan başkası da
değildir!..
O biliyordur ki, kızının en küçük yanlışı ve bu
yanlışın yol açabileceği “yüz kızartıcı” bir ey-
lemin hesabı önce kendisinden sorulacaktır!..
Zaten “Babasının duymasından endişe
ediyordum” şeklindeki sözleri de bu he-
sabın yarattığı kaygıyı dışa vurmaktadır...
Görülüyor ki töre ya da namus anla-
yışı, teknolojik devinim, toplumsal de-
ğişimler, küreselleşmenin sosyal yaşa-
ma etkileri, çılgınlaşan tüketim anlayı-
şı ve marjinal yaşamlar açısından dün-
yanın nasıl döndüğüyle pek ilgilenmi-
yor!..
Şaşırtıcı olan, toplumsal baskının
histeriye dönüşebildiği gerici feodal yapılar-
da, tetikçi ve kurbanların konumunun da hız-
la değiştiğidir!
Ahmet’le Melek işte senaristi hiç değiş-
meyen töre öykülerinde değiştirilen rollerin
kurbanları oldular!.. Beyinlerdeki sosyo-eko-
nomik ahlaksızlığın insanlığı uçuruma gö-
türdüğü bir dünyada, onlar iki bacak arası-
na sıkıştırılan “namus” anlayışının kurbanla-
rı oldular!.. Ve belki ikisi de toplumun çizdi-
ği kulvarda koşarken en çok bacaklarına is-
yan ettiler!..
[email protected] - www.mehmetfarac.com
Parti yöneticileri Kuran kursu projesini savunurken bazõ vekiller, sosyal demokrat düşünce gereği yersiz buluyor
CHP’ninaçõlõmlarõtartõşõlõyor
ANKARA (Cumhuriyet Büro-
su) - CHP lideri Deniz Baykal’õn
Kocaeli Belediye başkan adayõ Se-
fa Sirmen’in “her mahallede
Kuran kursu” açõklamasõna des-
tek vermesi parti içinde ve dõşõnda
tartõşma yarattõ.
CHP Samsun Milletvekili Haluk
Koç, “Sıkıntılarımı genel başka-
na bir özel mektupla bildirece-
ğim. Ciddi ve önemli bir seçim
öncesinde aday belirlemede ve
‘çarşaf, Kuran kursu açõlõmõ’ diye
sunulan ancak CHP’nin temel il-
keleriyle bağdaşmayan bazı giri-
şimlerle ilgili sıkıntı ve kaygıla-
rım var” dedi. CHP Gaziantep
Milletvekili Yaşar Ağyüz, “CHP
belediye başkan adaylarının; or-
tak bir propaganda malzemesi
yerine, seçmen profiline yönelik,
seçimi hedef alan popülist yakla-
şımlar içerisinde bulunmalarını,
sosyal demokrat düşüncenin ge-
reği olarak zamansız ve yersiz
bulduğunu” söyledi.
Anadol ve Okay’dan destek
CHP grup başkanvekili Kemal
Anadol ise gazetecilerin “AKP’li
belediyeler her mahallede bir
Kuran kursu açsaydı ne yapar-
dınız” sorusuna “Olaya öyle bak-
mamak lazım. Türkiye’de eğitim
birliği vardır. Din eğitimini yap-
maya yetkili kuruluş, Diyanet İş-
leri’dir. Kaçak, illegal olduğu
için zaman zaman hem tarikat-
ların egemenliğine giriyor, hem
de Konya’da olduğu gibi tüp
patlamasıyla çocuklarımız can
veriyor. Dramatik olaylara tanık
oluyoruz. Sirmen bir mahallede
Kuran öğretilmesi istenirse yer
tahsis edebileceğini söylüyor. Di-
yanet’e başvururum, benim işim
yer tahsis etmektir, diyor” yanõ-
tõnõ verdi. Hakkı Süha Okay da
yasal çerçevede belediyelerin Ku-
ran kursu açamayacağõna dikkat
çekerken “Mekân tahsis edilebi-
lir, yasa buna cevaz verir. Bir
açılım değil, bir görevdir” dedi.
Bu arada, TBMM İnsan Haklarõ-
nõ İnceleme Komisyonu’nun dün-
kü toplantõsõnda çarşaf ve Kuran
kursu açõlõmõ atõşmalarõ yaşandõ.
DTP Diyarbakõr Milletvekili Akın
Birdal, CHP İstanbul Milletvekili
Çetin Soysal’a gülerek “Bu ko-
nuda Kenan Evren sizin çok iyi
danışmanlığınızı yapar” diye ta-
kõlõrken Soysal “Kaşınma” karşõ-
lõğõnõ verdi.
Ergenekon soruşturmasõnda yargõlama hakkõnõn ihlal edildiği şikâyetleri dikkate alõndõ
Komisyon Silivri yolcusu
Tanığın yemin şekli
değiştiriliyor
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - TBMM Adalet Komisyo-
nunda, 458 maddelik Hukuk Mu-
hakemeleri Yasa Tasarõsõ’nõn,
dün 51 maddesi görüşüldü. Bu
maddelerden 45’i kabul edildi.
Tasarõyla tanõğõn yapacağõ yemi-
nin şekli değiştiriliyor. Yasanõn
değişmesiyle tanõklar, “Allah’õm
ve namusum üzerine yemin edi-
yorum” yerine, “Sorulacak soru-
lara doğru cevap vereceğime na-
musum, şerefim ve kutsal saydõ-
ğõm bütün inanç ve değerler üze-
rine yemin ediyorum” diyecek.
TİKKO üyesi Doğan
iade ediliyor
STOCKHOLM (AA) - Ya-
sadõşõ TİKKO örgütü üyeliği ve
banka soygunundan Türkiye’de
ömür boyu hapis cezasõna çarptõ-
rõlan, firar ederek İsveç’e kaçan
Musa Doğan’õn durumunu ince-
leyen İsveç Adalet Bakanlõğõ, iki
ülke arasõndaki anlaşmalar çerçe-
vesinde Doğan’õn iadesine karar
verdi. Geçen hafta terör örgütü
PKK itirafçõsõ Abdulkadir
Aygan ile birlikte polis tarafõn-
dan gözaltõna alõnan Musa Do-
ğan hakkõnda iade kararõ alõndõğõ
için, kendisi halen gözaltõnda
tutuluyor.
Şehit kardeşleri
askerlikten muaf
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Şehitlerin kardeş ve ço-
cuklarõnõn askerlikten muaf tu-
tulmasõna ilişkin yasa önerisi,
muhalefet partilerinin de deste-
ğiyle TBMM Genel Kurulu’nda
kabul edildi. Tasarõya göre, şehit
olan veya maluliyet aylõğõ bağ-
lanmasõnõ gerektirecek biçimde
malul olanlarõn baba ve annesi-
nin ortak olarak talep ettiği veya
baba ya da annesinden biri ölmüş
ise sağ olanõn talep ettiği kardeş-
lerden biri, istekli olmadõkça si-
lah altõna alõnmayacak.
Başsavcılıktan İsrail’e
soruşturma
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Ankara Cumhuriyet Baş-
savcõlõğõ, Mazlum-Der’in İsrail’e
yönelik yaptõğõ suç duyurusunu
işleme koyarak, Gazze katlia-
mõndan sorumlu tutulan İsrail
yöneticileri hakkõnda soruşturma
başlattõ. HABERTÜRK’ün habe-
rine göre, İsrail’in Gazze’ye yap-
tõğõ saldõrõlarda ölen 18 yaşõndan
küçük 134 kişinin isimleri sõra-
lanmõş ve bunlarõn ölümünden
sorumlu olduğu iddiasõyla İsrailli
18 devlet yöneticisi hakkõnda suç
duyurusunda bulunulmuştu.
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)
- Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, la-
iklik ilkesinin Türkiye Cumhuriye-
ti Anayasasõ’na girişinin 72. yõldö-
nümü nedeniyle yayõmladõğõ mesajda
Anayasanõn, “Türkiye Cumhuri-
yeti’nin demokratik, laik ve sosyal
bir hukuk devleti olduğunu” be-
lirten 2. maddesinin gerekçesinin de
laikliğin bu boyutlarõnõ açõklõğa ka-
vuşturduğunu ifade etti.
Cumhurbaşkanõ Gül mesajõnda,
özetle şunlarõ kaydetti:
“Laiklik, devletin bütün dinler,
inanç grupları veya herhangi bir
inanca sahip olmayanlar karşısında
eşit mesafede durmasını gerektir-
mektedir. Devletin din, mezhep,
inanç ve inançsızlık karşısında ay-
rımcılık yapmadan eşit mesafede
durması ve bireylerin serbestçe di-
ni inançlarının gereğini yaşamasını
temin etmesi laikliğe dayanan ço-
ğulcu demokrasinin gereğidir. Bu
anlamda demokratik laik devletin
temel vazifesi, herkesin inancını
serbestçe yaşayabilmesine ve dini bir
inanca sahip olmayanların da bas-
kıya maruz kalmadan yaşayabil-
melerine imkân sağlamaktır.”
ANKARA (Cumhuriyet
Bürosu) - TBMM İnsan Hak-
larõnõ İnceleme Komisyonu,
Ergenekon davasõ sanõkla-
rõndan gelen şikâyetleri ye-
rinde incelemek üzere Siliv-
ri Cezaevi’ne gidilmesi kara-
rõ aldõ. Zanlõlarõn gözaltõna
alõnma şekilleri ve insan hak-
kõ ihlali yapõldõğõ iddialarõ
da incelenecek.
TBMM İnsan Haklarõnõ İn-
celeme Komisyonu dünkü
toplantõsõnda, CHP Sõvas Mil-
letvekili ve komisyon üyesi
Malik Ecder Özdemir’in
Silivri Cezaevi’nde incele-
me yapõlmasõ yönündeki baş-
vurusunu değerlendirdi. Eski
Esenyurt Belediye Başkanõ
Gürbüz Çapan ile yazar Er-
gün Poyraz’õn da aralarõnda
bulunduğu Ergenekon dava-
sõnõn tutuklu sanõklarõndan
gelen “yargılama hakkının
ihlal edildiği” yönündeki
başvurularõ anõmsatan Özde-
mir, cezaevleri alt komisyo-
nu olarak bu şikâyetlerin ye-
rinde dinlenmesi için Silivri
Cezaevi’ne gidilmesini öner-
di. Özdemir görüşlerine,
MHP’li Komisyon Üyesi Şe-
nol Bal da destek verdi. Ko-
misyon Başkanõ Zafer Üskül
de Silivri cezaevini ancak
cezaevi koşullarõ çerçevesin-
de incelemeye alabileceklerini
belirterek dava sürecine mü-
dahil olacak incelemelerden
kaçõnõlmasõ gerektiğini ifade
etti. AKP Diyarbakõr Millet-
vekili Abdurrahman Kurt
ise Silivri’de kalanlarla İm-
ralõ’da kalan Abdullah Öca-
lan’õ eş tutarak “Madem Si-
livri’ye gidiyoruz, İmra-
lı’ya da gidelim” deyince,
komisyonda gerginlik yaşan-
dõ. CHP ve MHP milletve-
killerinin yanõ sõra AKP’li
Halide İncekara da Kurt’a
tepki gösterdi. Tartõşmalarõn
ardõndan komisyon bünye-
sinde daimi görev yapan Ce-
zaevi Alt Komisyonu’nun ta-
rihi daha sonra belirlenmek
üzere Silivri’de inceleme yap-
masõ kararlaştõrõldõ. Toplan-
tõda ayrõca, Ergenekon so-
ruşturmasõ sürecinde gözaltõ-
na alõnanlarõn suçu sabit ol-
madan suçlu ilan edildiğine
ilişkin bazõ basõn yayõn or-
ganlarõnõn yayõmladõğõ ha-
berler konusunun da ince-
lenmesi için 5 kişilik komis-
yon kuruldu.
Gül’den‘inanç
özgürlüğü’
vurgusu
LAİKLİĞİN 72. YILDÖNÜMÜ
Törenin Gizlendiği Bacaklar Kimin?..
Melek Demir.Ahmet Yıldız.
AKP’li Kurt’tan İmralı önerisi TBMM İnsan
Haklarõnõ İnceleme Komisyonu toplantõsõnda AKP
Diyarbakõr Milletvekili Abdurrahman Kurt’un
“Madem Silivri’ye gidiyoruz, İmralõ’ya da gide-
lim” demesi gerginliğe neden oldu.
Emekli asker ve sivil üst düzey yö-
neticilerin oluşturduğu “Encümen-
i Daniş”in toplantısı İstanbul’da ya-
pıldı. Moda’daki Deniz Kulübü’nde
15 günde bir bir araya gelen “En-
cümen-i Daniş” üyelerinden eski
Genelkurmay Başkanı Orgeneral
Hüseyin Kıvrıkoğlu kulübe gelişi sı-
rasında gazetecilerin toplantının
konusuna ilişkin sorusu üzerine,
“Ona içeride karar verilecek, henüz
belli değil” dedi. Eski Dışişleri Ba-
kanı İlter Türkmen de aynı soruya,
“Davos’u konuşabiliriz, ama henüz
belli değil” şeklinde yanıt verdi.
Toplantının ardından gazetecilerin
sorularını yanıtlayan eski TBMM
başkanlarından Necmettin Kara-
duman, Davos’un gündemlerinde
olmadığını söyledi. (Fotoğraf: AA)
Encümen-i Daniş toplandõ