26 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 6 ŞUBAT 2009 CUMA 6 HABERLER BİR BAKIMA SERVER TANİLLİ Masal ve Gerçek... Davos toplantısının ardından bir masala başlandı: “Davos duruşu”ndan, “Davos fatihliği”nden söz edi- liyordu. Fatih de Türk Başbakanı Erdoğan’dı. Allandı pullandı. Olayın Müslüman dünyasındaki yankılarından bahsediliyor ve bunun ileri günlerde açacağı ufuk- lar ballandırılıyordu. Gazetelerde, televizyonlarda baş konu budur ve bir süre o olacaktır. Öyle olacaktır; çünkü olay, Or- tadoğu’da, giderek dünya barışında, elbette Tür- kiye’de gelecek ondan etkilenecektir. Konuya hassas bir noktadan girelim. İsrail - Filistin sorunu Ortadoğu’nun başta gelen konularından biridir. Gerçekler açısından çözül- memiş, öyle kalınca da soysuzlaşan bir sorundur. Konuya, başka sorunlar da gelip eklenmiştir. Bunların çözümünde Türkiye’nin hakemliği önemlidir ve hep aranmıştır. Nitekim bir süredir, Tür- kiye’nin, Başbakan olarak da Erdoğan’ın ortalar- da dolaşması bir gerçektir. Son haftalarda İsrail’in, Gazze’deki halka karşı giriştiği saldırı, gerçekten bir vahşet görünümün- deydi. Batı, neredeyse kulak ardı etti olayı, bütün İslam dünyası, bu arada Türk halkı lanetledi ve hak- lıydı. Geçen hafta başlayan Davos Forumu, İsrail - Fi- listin sorununu gündeme getirmek bakımından bir fırsattı. Böyle bir adla olmasa da, Peres’in yanı sı- ra, Erdoğan da bir oturumda bir araya geldiler. Erdoğan, yakındığı 12 dakika içinde, toparlayı- cı bir konuşma ile sorunu ortaya koyup barışçı bir çözüme varabilirdi. Olmadı... Erdoğan, konuya İsrail’in saldırısı olarak bakıp, Peres’e -ağzını bozup- hakarete kadar gitti. Ha- mas’a ise değinmedi: İsrail, saldırısının nedeni ola- rak, üstüne yağan füzeleri gösteriyordu. O füzeler ise Filistin’e yerleşen Hamas’ın marifeti idi. Hamas da, İran’a dayanan terörist bir topluluk idi. Böylece, Erdoğan’ın elde ettiği, “Davos fatihliği” değil bir “skandal”a yol açmasıdır; daha da vahi- mi, Türkiye’yi İran ve Hamas çizgisine oturtmuş- tur. Batı ise, olan bitene karşılıkta bulunacaktır... Nitekim, Batı’dan sesler arka arkaya geliyor: Bir- kaç gün önce, Le Monde, Erdoğan’ı, “Arap soka- ğının yeni kahramanı” olarak niteliyordu. Başka gazetelerde başka nitelemeler ve suçla- malar var. Amerika’da Yahudi Cemaati’nden art arda mek- tuplar gönderiliyor: Erdoğan’ın Davos’taki tavrının Türkiye’nin imajına zarar verdiği belirtiliyor. Olan bi- tenin, Musevilerin Türkiye’de güvenini tehlikeye sok- tuğundan da bahsediliyor... Ancak Erdoğan’ın çıkışının Türkiye’de ve Arap dünyasında büyük yankılar yaptığı da bir gerçek- tir. Onlar arasında, yazarken akli dengesini kay- bedenler de var. Örneğin, Lübnan’da yayımlanan ve Arap ülke- lerinde de satılan Dar El Hayat gazetesinde yer alan Cihad El Hazen imzalı yazı, Erdoğan’a övgüler yağ- dırdıktan sonra şöyle diyor: “Erdoğan, bir Müslü- man olarak bizi gururlandırdı. İsrail zulmüne sessiz kalan liderlerimiz yüzünden Arap olduğumuzdan uta- nıyorduk, onurumuzu ve şerefimizi Erdoğan kurtardı. Osmanlı Devleti yeniden kurulmalı. Erdoğan, hali- fe ve padişah ilan edilmeli. Tüm Müslüman dün- yasının başına geçmeli!” O sese bizde de sesini ayarlayanlar da az de- ğildir... Ne var ki, masaldan daha ağır çeken gerçekler- dir. Ülkemizde ise, çarpıcı gerçekler yüz yüze; baş- ta da ekonomik sorunlar. Kapitalizmin bunalımı, bütün ağırlığıyla Türkiye’yi bastırmıştır ve koşullar gitgide kötüleşiyor: İşsizlik günden güne yaygınlaşıyor ve derinleşiyor. Oto- motivdeki bunalım, işsizliği daha da sarstı. İhracat günden güne azalıyor. Bu tablo ise hükümeti irkiltmiyor; onu en başta düşündüreni, gelecek seçimler. Seçimlerde, Da- vos’tan yayılan masal bilinçlere daha da üflenecek. Zaten, bu masal, en başta yakındaki seçimler için icat edildi. Belki, onun için de işe yarayacak. Ama bir noktaya kadar her şey! O noktadan sonra, sahtekârlık bilinçlere çarpacak ve oyun bitecek. Herhalde, en önde bu oyunu dü- zenleyenler ezilecek; daha doğrusu, ezilmeli... Töre denilen feodal mekanizma namus ol- gusunun hesabını her zaman kadınlardan sorar... Kadınlar, onurları kirletilmiş erkeklerin feodal mahkemesinde yargılanır ve infaza sü- rüklenir!.. Savcısız ve de avukatsız celselerin tek ağlayanı analardır… Oysa son dönemde işlenen iki cinayet var ki, törede mağdurun da tetikçinin de rolünü tam tersine çevirdi!.. Şaşkınlık, kanlı yasaların sayfalarında öyle zik- zaklar çizdi ki, buna töreler bile şaşırdı!.. Gazetelerde şubat ayının ilk günlerinde tö- renin şiddetini çarpıcı biçimde sorgulatacak iki ilginç haber yayımlandı. Hürriyet’te, 1 Şubat’ta yer alan, “Ahmet, töre cina- yetine mi kurban gitti?” başlıklı haber- de, Marmara Üniversitesi’nde okuyan Ahmet Yıldız adlı doğulu bir gencin, 15 Temmuz 2008’de, İstanbul’da evinin önünde öldürülmesi anlatılıyordu. Sev- gilisi olduğu belirtilen İbrahim C., Ah- met’in eşcinsel olduğunu ailesine itiraf etmesinin ardından önce tehdit edildi- ğine sonra da öldürüldüğüne dikkat çekmişti. Gazetedeki bu haber, cinayeti ay- dınlatmak için İbrahim’in öncülüğünde baş- latılan ve Avrupa’da da destek bulan çabaları anlatıyordu. Aslında Yıldız’ın cenazesi morgda bekleti- lirken onun dramı bir arkadaşı tarafından Hürriyet’teki “Güzin Abla“ köşesine yansıtıl- mıştı. “POETIC” rumuzuyla yayımlanan, “Se- nin hiç ciğerin yandı mı Güzin Abla” başlıklı mektupta şu satırlar da vardı: “Ahmet öldü, 26 yaşındaydı. Neden ve kimler tarafından öldürüldüğü çok açık. Han- gi yörenin, hangi törenin kurbanı olduğunu he- pimiz çok iyi biliyoruz. Ama bizler köhne ah- lak anlayışımızla böyle durumlarda kollarımı- zı bağlayıp başımızı kuma gömer ve olayları görmezden geliriz. 6 ay önce ‘ailesi tarafından öldürülme’ endişesi ile savcılığa suç duyuru- sunda bulunan bir genç, şu anda Adli Tıp’ın morgunda yatıyor. Ailesi 5 günün ardından ce- nazeyi gelip almadı. Nedendir bilinmez taziyeleri dahi kabul etmiyorlar.” Sırtından hançerlenen erkeklik!.. Yıldız’ın öldürülmesi bu mektuptan ön- ce, 19 Temmuz 2008’de, “Ahmet Yıldız ilk eşcinsel namus cinayeti kurbanı mı?” başlığıyla İngiliz Independent gazete- sinde yayımlanmıştı. Haberde, “Ge- çen yıl San Francisco’da Türkiye’yi ‘Uluslararası Eşcinsel Toplantısı‘nda temsil eden üniversite öğrencisinin, ülkenin yükse- len liberal kanadıyla köktenci muhafazakârlar arasında derinleşen ihtilafın kurbanı olduğu” belirtilmişti. Bu haberin yayımlanmasından birkaç gün sonra Yıldız’ın cenazesi arkadaşları tarafından morgdan alınarak toprağa verilebilmiş. Katil- leri ise halen yakalanamamış. Ahmet Yıldız, ahlaki kuralların töre anlayışını iyice katılaştırdığı bir toplumda “ilk eşcinsel na- mus cinayeti kurbanı mıdır” bilinmiyor... An- cak şu unutulmamalı ki, kadının namusu ze- delediği düşünülen vakalarda, erkeklik onu- ru beyninden vurulur!.. Oysa bir delikanlının “ai- leyi dile düşürdüğü” değerlendirilen eylemlerde erkek egemen yapının sırtından hançerlendi- ği düşünülür!.. Bu yüzden eşcinsellik, kapalı toplumların geleneklerini yaylım ateşine tutan bir ihanet olarak algılanır!.. Bir eşcinselin “namus cinayeti”ne kurban gitmesinin ar- dında işte böylesine derin bir travma yatar!.. Yıldız’ın öldürülmesi aynı zamanda Doğu toplumlarında namus yükünü kadının sırtına atan zihniyet konusunda bilinen, ancak göz ar- dı edilen bir başka gerçeği de su yüzüne çı- karmıştır!.. “Namus” olgusunun kıskaçta tu- tulduğu bacaklar kadının mıdır erkeğin midir, artık fark etmiyordur!.. Üzerinde düşünülmesi gereken asıl acı gerçek ise: Bu cinayette de tetiği çaresiz ka- lan Yıldız’ın ailesi ya da aşireti değil, toplumun kendisi çekmiştir!.. Tetiği çeken ana!.. Cumhuriyet Kitapları arasında yayımlanan “Söyleyin Anama Ağlamasın” adlı kitap, töre şiddetine karşı anaların çaresizliğini anlatır. Ki- tabın arka kapağındaki şu satırlar anaların “te- rorizm” deki mazlum duruşunu özetler: “Töreler uygulanırken kararları erkeklerden oluşturulan aile meclisleri alır. İnfazları erkek- ler yapar. Töre genç kızları öldürür, anaları ise yaralar... Kadınlar şiddetin hem önünde hem arkasında mağdur olarak bekletilir. Arkada bek- leyen kadınlar analardır. Onlar, çocukları göz- lerinin önünde öldürüldüğünde karşı gelemez, direnemez ve ağlamaktan başka hiçbir şey ya- pamazlar!..” Adana’da üç gün önce yaşanan bir olay, salt bu saptamaları değil, töre cenderesinde ana- ların ezik ve çaresiz rollerinin bir anda tetik- çiye dönüşebileceğini de gözler önüne sermiştir... 3 Şubat tarihli gazetelerde yayımlanan, “Öz kızını boğdu!” başlıklı haberlere gö- re, Adana’da yaşayan 43 yaşındaki İrep Demir, erkeklerle gezdiğini iddia ettiği kı- zı 18 yaşındaki Melek Demir’in boğa- zını sıkıp yüzüne yastık bastırarak öl- dürmüştü!.. İrep Demir, “Kızım sık sık er- keklerle geziyordu. Sürekli cep telefonuna mesaj geliyordu. Babasının duymasından en- dişe ediyordum. Kendisine babasının kalp ilaç- larını ve zehir vererek içmesini istedim. Kızım da içti. Sabah saatlerinde hâlâ yaşadığı için yastıkla boğup öldürdüm. Namusumu temiz- lemek zorundaydım” diye ifade vermişti. Ölüm rolünün sahipleri!.. Bu vaka da töre gerekçesine sığdırılan eş- cinsel cinayeti kadar dikkat çekicidir... Bu kor- kunç olay salt cinnet geçirmiş bir kadının öz evladını boğazlamasını anlatmıyor. Olay, tö- renin mağduru olan anaların bile toplumsal ku- rallar dizisini nasıl şiddete dönüştürebileceğini göstermektedir!.. İrep Demir bu öyküde salt kızını yola getir- meye çalışan eli terlikli bir ana olarak da al- gılanmamalıdır!.. O, kendisine yüklenen ahlak anlayışını yavrusuna enjekte etmekle yü- kümlü bir gelenek taşeronundan başkası da değildir!.. O biliyordur ki, kızının en küçük yanlışı ve bu yanlışın yol açabileceği “yüz kızartıcı” bir ey- lemin hesabı önce kendisinden sorulacaktır!.. Zaten “Babasının duymasından endişe ediyordum” şeklindeki sözleri de bu he- sabın yarattığı kaygıyı dışa vurmaktadır... Görülüyor ki töre ya da namus anla- yışı, teknolojik devinim, toplumsal de- ğişimler, küreselleşmenin sosyal yaşa- ma etkileri, çılgınlaşan tüketim anlayı- şı ve marjinal yaşamlar açısından dün- yanın nasıl döndüğüyle pek ilgilenmi- yor!.. Şaşırtıcı olan, toplumsal baskının histeriye dönüşebildiği gerici feodal yapılar- da, tetikçi ve kurbanların konumunun da hız- la değiştiğidir! Ahmet’le Melek işte senaristi hiç değiş- meyen töre öykülerinde değiştirilen rollerin kurbanları oldular!.. Beyinlerdeki sosyo-eko- nomik ahlaksızlığın insanlığı uçuruma gö- türdüğü bir dünyada, onlar iki bacak arası- na sıkıştırılan “namus” anlayışının kurbanla- rı oldular!.. Ve belki ikisi de toplumun çizdi- ği kulvarda koşarken en çok bacaklarına is- yan ettiler!.. [email protected] - www.mehmetfarac.com Parti yöneticileri Kuran kursu projesini savunurken bazõ vekiller, sosyal demokrat düşünce gereği yersiz buluyor CHP’ninaçõlõmlarõtartõşõlõyor ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - CHP lideri Deniz Baykal’õn Kocaeli Belediye başkan adayõ Se- fa Sirmen’in “her mahallede Kuran kursu” açõklamasõna des- tek vermesi parti içinde ve dõşõnda tartõşma yarattõ. CHP Samsun Milletvekili Haluk Koç, “Sıkıntılarımı genel başka- na bir özel mektupla bildirece- ğim. Ciddi ve önemli bir seçim öncesinde aday belirlemede ve ‘çarşaf, Kuran kursu açõlõmõ’ diye sunulan ancak CHP’nin temel il- keleriyle bağdaşmayan bazı giri- şimlerle ilgili sıkıntı ve kaygıla- rım var” dedi. CHP Gaziantep Milletvekili Yaşar Ağyüz, “CHP belediye başkan adaylarının; or- tak bir propaganda malzemesi yerine, seçmen profiline yönelik, seçimi hedef alan popülist yakla- şımlar içerisinde bulunmalarını, sosyal demokrat düşüncenin ge- reği olarak zamansız ve yersiz bulduğunu” söyledi. Anadol ve Okay’dan destek CHP grup başkanvekili Kemal Anadol ise gazetecilerin “AKP’li belediyeler her mahallede bir Kuran kursu açsaydı ne yapar- dınız” sorusuna “Olaya öyle bak- mamak lazım. Türkiye’de eğitim birliği vardır. Din eğitimini yap- maya yetkili kuruluş, Diyanet İş- leri’dir. Kaçak, illegal olduğu için zaman zaman hem tarikat- ların egemenliğine giriyor, hem de Konya’da olduğu gibi tüp patlamasıyla çocuklarımız can veriyor. Dramatik olaylara tanık oluyoruz. Sirmen bir mahallede Kuran öğretilmesi istenirse yer tahsis edebileceğini söylüyor. Di- yanet’e başvururum, benim işim yer tahsis etmektir, diyor” yanõ- tõnõ verdi. Hakkı Süha Okay da yasal çerçevede belediyelerin Ku- ran kursu açamayacağõna dikkat çekerken “Mekân tahsis edilebi- lir, yasa buna cevaz verir. Bir açılım değil, bir görevdir” dedi. Bu arada, TBMM İnsan Haklarõ- nõ İnceleme Komisyonu’nun dün- kü toplantõsõnda çarşaf ve Kuran kursu açõlõmõ atõşmalarõ yaşandõ. DTP Diyarbakõr Milletvekili Akın Birdal, CHP İstanbul Milletvekili Çetin Soysal’a gülerek “Bu ko- nuda Kenan Evren sizin çok iyi danışmanlığınızı yapar” diye ta- kõlõrken Soysal “Kaşınma” karşõ- lõğõnõ verdi. Ergenekon soruşturmasõnda yargõlama hakkõnõn ihlal edildiği şikâyetleri dikkate alõndõ Komisyon Silivri yolcusu Tanığın yemin şekli değiştiriliyor ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - TBMM Adalet Komisyo- nunda, 458 maddelik Hukuk Mu- hakemeleri Yasa Tasarõsõ’nõn, dün 51 maddesi görüşüldü. Bu maddelerden 45’i kabul edildi. Tasarõyla tanõğõn yapacağõ yemi- nin şekli değiştiriliyor. Yasanõn değişmesiyle tanõklar, “Allah’õm ve namusum üzerine yemin edi- yorum” yerine, “Sorulacak soru- lara doğru cevap vereceğime na- musum, şerefim ve kutsal saydõ- ğõm bütün inanç ve değerler üze- rine yemin ediyorum” diyecek. TİKKO üyesi Doğan iade ediliyor STOCKHOLM (AA) - Ya- sadõşõ TİKKO örgütü üyeliği ve banka soygunundan Türkiye’de ömür boyu hapis cezasõna çarptõ- rõlan, firar ederek İsveç’e kaçan Musa Doğan’õn durumunu ince- leyen İsveç Adalet Bakanlõğõ, iki ülke arasõndaki anlaşmalar çerçe- vesinde Doğan’õn iadesine karar verdi. Geçen hafta terör örgütü PKK itirafçõsõ Abdulkadir Aygan ile birlikte polis tarafõn- dan gözaltõna alõnan Musa Do- ğan hakkõnda iade kararõ alõndõğõ için, kendisi halen gözaltõnda tutuluyor. Şehit kardeşleri askerlikten muaf ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Şehitlerin kardeş ve ço- cuklarõnõn askerlikten muaf tu- tulmasõna ilişkin yasa önerisi, muhalefet partilerinin de deste- ğiyle TBMM Genel Kurulu’nda kabul edildi. Tasarõya göre, şehit olan veya maluliyet aylõğõ bağ- lanmasõnõ gerektirecek biçimde malul olanlarõn baba ve annesi- nin ortak olarak talep ettiği veya baba ya da annesinden biri ölmüş ise sağ olanõn talep ettiği kardeş- lerden biri, istekli olmadõkça si- lah altõna alõnmayacak. Başsavcılıktan İsrail’e soruşturma ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Ankara Cumhuriyet Baş- savcõlõğõ, Mazlum-Der’in İsrail’e yönelik yaptõğõ suç duyurusunu işleme koyarak, Gazze katlia- mõndan sorumlu tutulan İsrail yöneticileri hakkõnda soruşturma başlattõ. HABERTÜRK’ün habe- rine göre, İsrail’in Gazze’ye yap- tõğõ saldõrõlarda ölen 18 yaşõndan küçük 134 kişinin isimleri sõra- lanmõş ve bunlarõn ölümünden sorumlu olduğu iddiasõyla İsrailli 18 devlet yöneticisi hakkõnda suç duyurusunda bulunulmuştu. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Cumhurbaşkanõ Abdullah Gül, la- iklik ilkesinin Türkiye Cumhuriye- ti Anayasasõ’na girişinin 72. yõldö- nümü nedeniyle yayõmladõğõ mesajda Anayasanõn, “Türkiye Cumhuri- yeti’nin demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu” be- lirten 2. maddesinin gerekçesinin de laikliğin bu boyutlarõnõ açõklõğa ka- vuşturduğunu ifade etti. Cumhurbaşkanõ Gül mesajõnda, özetle şunlarõ kaydetti: “Laiklik, devletin bütün dinler, inanç grupları veya herhangi bir inanca sahip olmayanlar karşısında eşit mesafede durmasını gerektir- mektedir. Devletin din, mezhep, inanç ve inançsızlık karşısında ay- rımcılık yapmadan eşit mesafede durması ve bireylerin serbestçe di- ni inançlarının gereğini yaşamasını temin etmesi laikliğe dayanan ço- ğulcu demokrasinin gereğidir. Bu anlamda demokratik laik devletin temel vazifesi, herkesin inancını serbestçe yaşayabilmesine ve dini bir inanca sahip olmayanların da bas- kıya maruz kalmadan yaşayabil- melerine imkân sağlamaktır.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - TBMM İnsan Hak- larõnõ İnceleme Komisyonu, Ergenekon davasõ sanõkla- rõndan gelen şikâyetleri ye- rinde incelemek üzere Siliv- ri Cezaevi’ne gidilmesi kara- rõ aldõ. Zanlõlarõn gözaltõna alõnma şekilleri ve insan hak- kõ ihlali yapõldõğõ iddialarõ da incelenecek. TBMM İnsan Haklarõnõ İn- celeme Komisyonu dünkü toplantõsõnda, CHP Sõvas Mil- letvekili ve komisyon üyesi Malik Ecder Özdemir’in Silivri Cezaevi’nde incele- me yapõlmasõ yönündeki baş- vurusunu değerlendirdi. Eski Esenyurt Belediye Başkanõ Gürbüz Çapan ile yazar Er- gün Poyraz’õn da aralarõnda bulunduğu Ergenekon dava- sõnõn tutuklu sanõklarõndan gelen “yargılama hakkının ihlal edildiği” yönündeki başvurularõ anõmsatan Özde- mir, cezaevleri alt komisyo- nu olarak bu şikâyetlerin ye- rinde dinlenmesi için Silivri Cezaevi’ne gidilmesini öner- di. Özdemir görüşlerine, MHP’li Komisyon Üyesi Şe- nol Bal da destek verdi. Ko- misyon Başkanõ Zafer Üskül de Silivri cezaevini ancak cezaevi koşullarõ çerçevesin- de incelemeye alabileceklerini belirterek dava sürecine mü- dahil olacak incelemelerden kaçõnõlmasõ gerektiğini ifade etti. AKP Diyarbakõr Millet- vekili Abdurrahman Kurt ise Silivri’de kalanlarla İm- ralõ’da kalan Abdullah Öca- lan’õ eş tutarak “Madem Si- livri’ye gidiyoruz, İmra- lı’ya da gidelim” deyince, komisyonda gerginlik yaşan- dõ. CHP ve MHP milletve- killerinin yanõ sõra AKP’li Halide İncekara da Kurt’a tepki gösterdi. Tartõşmalarõn ardõndan komisyon bünye- sinde daimi görev yapan Ce- zaevi Alt Komisyonu’nun ta- rihi daha sonra belirlenmek üzere Silivri’de inceleme yap- masõ kararlaştõrõldõ. Toplan- tõda ayrõca, Ergenekon so- ruşturmasõ sürecinde gözaltõ- na alõnanlarõn suçu sabit ol- madan suçlu ilan edildiğine ilişkin bazõ basõn yayõn or- ganlarõnõn yayõmladõğõ ha- berler konusunun da ince- lenmesi için 5 kişilik komis- yon kuruldu. Gül’den‘inanç özgürlüğü’ vurgusu LAİKLİĞİN 72. YILDÖNÜMÜ Törenin Gizlendiği Bacaklar Kimin?.. Melek Demir.Ahmet Yıldız. AKP’li Kurt’tan İmralı önerisi TBMM İnsan Haklarõnõ İnceleme Komisyonu toplantõsõnda AKP Diyarbakõr Milletvekili Abdurrahman Kurt’un “Madem Silivri’ye gidiyoruz, İmralõ’ya da gide- lim” demesi gerginliğe neden oldu. Emekli asker ve sivil üst düzey yö- neticilerin oluşturduğu “Encümen- i Daniş”in toplantısı İstanbul’da ya- pıldı. Moda’daki Deniz Kulübü’nde 15 günde bir bir araya gelen “En- cümen-i Daniş” üyelerinden eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu kulübe gelişi sı- rasında gazetecilerin toplantının konusuna ilişkin sorusu üzerine, “Ona içeride karar verilecek, henüz belli değil” dedi. Eski Dışişleri Ba- kanı İlter Türkmen de aynı soruya, “Davos’u konuşabiliriz, ama henüz belli değil” şeklinde yanıt verdi. Toplantının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan eski TBMM başkanlarından Necmettin Kara- duman, Davos’un gündemlerinde olmadığını söyledi. (Fotoğraf: AA) Encümen-i Daniş toplandõ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle