18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Sen Neymişsin Be Ağbi... PENCERE Manzara... Doğrusunu isterseniz Amerika’yı Türkiye’deki ustalığından ötürü kutlamak gerek... Amerikalı yaman mı yaman; Türkiye’yi evirdi, çevirdi; sonunda işi püf noktasından yakalayıp ül- keyi İslamcı-dinci iktidarın kucağına oturttu... Ama, nasıl?.. Erbakan Hoca’nın İslamcılığı antiamerikan- cıydı... Hoca’nın öğrencileri -başta RTE ile Gül- Nec- mettin Bey’e külahı ters giydirip Amerikancı ol- dular... İktidar birdenbire öğrencilerin yüzlerine gülü- verdi... Amerikalı yaman mı yaman... Irak’ı işgal etti... Bugün Kuzey Irak’ta Kürt aşiret reisi Barzani, Amerikalının elinin altında... Bağdat’ta Kürt aşiret reisi Talabani Amerika- lının elinin altında... Ya PKK?.. Terör örgütü de Amerikan işgali altında ve hi- mayesinde Kuzey Irak’ta üslenmiş bulunuyor... Peki, işgal altındaki Irak’ta bugün hangi rejim geçerli?.. Şeriat rejimi... Çok karılı evlilik rejimi bu toplumda sandıktan “demokratik” yöntemle çıkıyor... Kuzey Irak’tan kuzeye doğru yürü... Türkiye sınırını geç... Aşiret beyi coğrafyasında çok evlilik şeiratı, Gü- neydoğu Anadolu’da da Kürt yurttaşların temel yaşam biçimi... Manzara bu... Kadın köleliği.. Aşiret.. Şeriat.. Ve Güneydoğu sınırının iki tarafında da Ame- rika... İnsanlığa, yurttaşlığa, Aydınlanma’ya, uygarlı- ğa, kökünden ters mi ters düşen bir utandırıcı ger- çeklik... Ama, ne oluyor?.. Kürt yurttaşımız Ahmet Türk, Ankara’daki Meclis’te Kürtçe konuşup sözüm ona kendine gö- re milli ve demokratik sandık siyaseti yapıyor... Doğrusu şu Amerikalı çok yaman... Amerikalı neden yaman?.. Ilımlı-İslamcı-dinci-Amerikancı iktidarı Ankara’da koltuğa oturttu... Şimdi de dinci-İslamcı siyaseti Diyarbakır’da, Kürtçü parti DTP ile Kürt terör örgütü PKK’nin kar- şısına çıkarıyor... Bakalım ne olacak?.. Toplum ne düzeyde?.. İslamcı-dinci-Amerikancı parti Batı Anado- lu’da Türkçü partiyi yeniyor... Kürtçüyü de doğuda yenebilecek mi?.. Bizde çok partili rejim artık yurttaşın cebini il- gilendirmiyor... Tarikat, cemaat, aşiret, şeriat ve etnikçilik üzerine Amerikanofil siyasetin sandığından de- mokrasi çıkabilir mi?.. K lasik demokrasi adõ verilen siyasal sistem çok uzun mü- cadeleler, kanlõ savaşlar ve ihtilaller sonunda kurula- bilmiştir. İnsanlõk tarihi bir yerde siyasal iktida- rõn mutlak yetkilerinin sõnõrlandõrõlmasõ- nõn tarihidir. İngiltere’de 1215 yõlõnda im- zalanmõş olan ve “Magna Carta - Büyük Berat” adõ verilen ünlü belge aslõnda İn- giltere kralõnõn geniş yetkilerini ve gücü- nü sõnõrlõyor, toprak sahiplerinin rõzalarõ olmadan kralõn vergi alamayacağõnõ be- lirtiyordu. Ortaçağda, Avrupa’daki feodal düzenin yõkõlmasõ sonucu merkezi krallõklarõn güçlenmesi, yeni çelişkilerin doğmasõnõ sağladõ ve aristokrasi - burjuvazi çekiş- mesine yol açtõ. Sanayi devriminin ya- rattõğõ burjuvazi krallarõn mutlak otorite- sine karşõ çõkõyor ve o mutlak otoriteyi sõ- nõrlamaya çalõşõyordu. Bu konu düşünce akõmõ planõnda uzun yõllar sürdü; hak ve özgürlüklerin somut olarak elde edilmesi yönünde yüzyõllar sü- ren ve kanlõ geçen mücadeleler verildi. Ka- ranlõk ortaçağõn yõkõlõşõnõ sağlayan fikir ha- reketleri sonunda Fransõz İhtilali’nin pat- lak vermesini sağladõ. Milli egemenlik kavramõnõn gelişme- siyle, her türlü devlet egemenliğinin kay- nağõnõn millette olduğu görüşü kabul edildi. İşte bu klasik demokrasinin baş- langõcõdõr. Batõ toplumlarõnda sõnõfsal yapõlar ge- liştikçe, demokratik sistemin ilkeleri de ge- lişti. 2. Dünya Savaşõ’nõn sonuna kadar de- mokrasi “sayısal” ya da “çoğunluk” il- kesini ön planda tutan bir yönetim siste- miydi. Ancak 2. Dünya Savaşõ öncesi ileri Ba- tõ ülkeleri Almanya ve İtalya’da demok- ratik haklarõn ve özgürlüklerin kullanõla- rak Hitler ve Mussolini gibi diktatörlerin oluşmasõ karşõsõnda, demokratik siste- min korunmasõ yönünde yeni hukuksal ve anayasal seçenekler arandõ. Parlamentodaki sayõ çoğunluğuna da- yanan “çoğunluk” ilkesi yerine, “siyasete katılma”, “hukukun üstünlüğü” ve “si- yasal iktidarın sınırlandırılması” ilke- lerinin benimsendiği “çoğulcu ve katı- lımcı” demokrasi ortaya çõktõ. Bugün çağdaş ve evrensel demokrasi ar- tõk bir bakõma, siyasal iktidarõn sonsuz yet- kilerinin anayasalarla kõsõtlanõp denetime alõndõğõ bir rejimdir. Çoğulcu demokrasi Çağõmõzda demokratik anayasalar bir yandan hak ve özgürlükleri düzenler, öte yandan da hak ve özgürlükleri güvence al- tõna almak için siyasal iktidarõn gücünü sõ- nõrlamaya çalõşõr. Çağõmõz ileri devletlerinde görülen diğer bir belirgin özellik ise yasama, yürütme ve yargõ erklerinin birbirinden ayrõlmasõ (kuv- vetler ayrõlõğõ ilkesi) ve bu güçlerin birbi- rini denetlemesidir. Bu ilkeler çağdaş de- mokrasinin vazgeçilmez öncelikleridir. Ancak parlamenter sistemi uygulayan kimi devletlerde görünen ve özellikle Türkiye’de baskõn olarak ortaya çõkan en önemli ve tartõşmalõ konu, yasama ile yü- rütme arasõnda yaşanan ve “fusion” (füz- yon) adõ verilen fiili birleşme olgusudur. Bunun anlamõ şudur: Parlamenter sistemi uygulayan ülkelerde kural olarak Meclis çoğunluğunu ele geçiren parti, siyasal ik- tidara sahip olmaktadõr. Meclis çoğunlu- ğunu kontrol eden siyasal parti lideri ay- nõ zamanda hükümetin de başõ olmakta- dõr. Bu noktada yürütme erkinin başõ olan (Başbakan) yani siyasal parti lideri, aynõ zamanda yasama organõnõ da kontrol etmektedir. Bu nedenle günümüzde, se- çimlerle iktidara gelen siyasal gücün, o de- rece büyük yetkileri vardõr ki, Batõ dün- yasõnda kimi siyaset bilimi kitaplarõ baş- bakanlar ve başkanlar için “seçilmiş kral- lar” deyimini kullanõrlar. Çağõmõzõn modern demokrasilerinde bu nedenlerle, özgür seçimle iktidara ge- len siyasal gücün kötüye kullanõlmamasõ için anayasalarla yürütme organõna sõnõr- lar getirilmiştir. Bu sõnõrlama güçler dengesiyle olur; ba- ğõmsõz, anayasa mahkemesiyle ve huku- kun üstünlüğü ilkeleriyle gerçekleşir. Bu sõnõrlamalar sayõsal çoğunluğun, azõnlõğõ ezmemesi için konulmuştur, çün- kü “halkın egemenliği her zaman hal- kın özgürlüğünü” yaratmõyor. Çoğun- luğun mutlak yetkisini her alanda kul- landõğõ yerde, demokrasi gerçekleşmi- yor, özgürlükler yeşermiyor. Hukukun üstünlüğü ilkesi yargõ ba- ğõmsõzlõğõ ve yargõç güvencesinin kesin varlõğõ ile gerçekleşebilir. İdarenin üs- tünlüğü ilkesi doğru değildir, hukuk dev- letinde kabul edilemez ve ancak totaliter devletlerde görülür. Demokrasi sadece 4 yõlda yapõlan genel seçimler değildir, aksine demokrasi bir bü- tündür. Gerek kamu özgürlükleri, gerek in- san haklarõ, gerekse anayasa ilkeleri ve baskõ gruplarõ ve kurumlarõ bir bütündür. Basın özgürlüğü Çağõmõz demokrasisinin vazgeçilmez bir ilkesi de basõn özgürlüğüdür. Basõn öz- gürlüğü ile çağdaş demokrasi arasõnda doğrudan kesin ilişkiler vardõr. Çağdaş demokrasilerde, halk kitleleri- nin tüm olan biteni, siyasal iktidarõn ka- rar ve uygulamalarõnõ öğrenmek ve bilmek haklarõ vardõr. Kişilerin öğrenme ve bilme haklarõ, ancak özgür basõnõn gerçek fonksiyonla- rõnõ yerine getirmesiyle olanaklõdõr. Öğ- renme ve bilme hakkõ basõn özgürlüğünün en geniş ve etkin bir biçimde sağlanma- sõyla olanaklõdõr. Günümüzde basõn özgürlüğü, yazõlõ basõn (gazete, dergi, vs.) ve görsel basõn (TV, internet) gibi çok geniş bir alanõ kap- sar. Basõn özgürlüğünün kaynağõnda, kişi- lerin temel hak ve özgürlükleri yatmak- tadõr. Kişilerin bilgi sahibi olma ve öğ- renme haklarõ yatmaktadõr. Yukarõda ancak siyasal iktidarõn sõnõr- landõğõ ülkelerde çağdaş ve evrensel de- mokrasinin gerçekleştiğini belirtmiştik. Se- çimler sonunda siyasal iktidarõ ele geçiren bir siyasal gücün denetlenebilmesi, gerçek ve sağlõklõ bir demokrasiye ulaşõlabil- mesi ancak basõnõn özgür olmasõyla müm- kün olabilmektedir. Demokratik hukuk devletinde basõn, halkõn gözü ve kulağõ olarak halk adõna siyasal ikti- darõ, yerel yönetimleri, kamu yönetimini denet- leyecektir. Bu fonksiyo- nun yerine getirilmesi basõn özgürlüğünün te- meli olduğu kadar, basõn kurumunun hem hakkõ hem de görevidir. Federal Alman Ana- yasa Mahkemesi, bir ka- rarõnda şöyle diyor: “Devlet gücü tarafın- dan yönlendirilmeyen, sansüre tabi olmayan ve denetlenmeyen ba- sın, özgürlükçü demok- ratik devletin temel öğesidir. Demokrasi için zorunludur.” (1) Polis Devleti Yukarõda temellerini belirtmeye çalõştõğõmõz çoğulcu ve katõlõmcõ hu- kuk devletinin, karşõtõ “polis devletidir”. Polis devletinde siyasi gücü elinde tutan siyasal par- ti lideri, diktatör ya da militarist güç, denetleme mekanizmalarõnõ törpü- ler, basõnõn denetleme etkisini zayõflatõr. Polis devletinde, si- yasal iktidarlar polis ya da mali denetimler yo- luyla vatandaşõn davra- nõşlarõnõ her an izleyerek korku psikolojisini ya- ratõrlar. Basõna karşõ tür- lü yollara başvurarak ba- sõnõ bunaltõrlar, baskõ al- tõnda tutarlar. Aslõnda siyasal ikti- dara karşõ gerçek dene- timi sağlamanõn en önemli yolu basõn öz- gürlüğüdür. İşte bu ne- denle çağdaş demokra- silerde basõna “dördün- cü kuvvet” adõ veril- miştir. Buraya kadar çağdaş demokrasinin temel il- kelerini ve bir demokra- tik sistemde basõnõn ye- rini belirtmeye çalõştõk. Yarõnki yazõmõzda, AKP iktidarõnõn basõnla ilgili tutumu, davranõşõ üzerinde durulacaktõr. 1-Kayhan İçel, Kitle Ha- berleşme Hukuku, İstan- bul Üni. Yayõnõ. 1977, s. 3 Siyasal İktidar ve Basõn Özgürlüğü Dr. Alev COŞKUN İnsanlõk tarihi bir yerde siyasal iktidarõn mutlak yetkilerinin sõnõrlandõrõlmasõnõn tarihidir. Polis devletinde, siyasal iktidarlar polis ya da mali denetimler yoluyla vatandaşõn davranõşlarõnõ her an izleyerek korku psikolojisini yaratõrlar. Basõna karşõ türlü yollara başvurarak basõnõ bunaltõrlar, baskõ altõnda tutarlar. SAYFA CUMHURİYET 26 ŞUBAT 2009 PERŞEMBE 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER DÜNDEN BUGÜNE 2002 2003 (AÇEV) 2004 2005 2006 ( ) 2007 2008 “ “Beni öldüreceklermiş. Nah öldürürler.” İlhan Selçuk meydan mı okuyor? Öyle değil İlhan; öldürür- ler, hem de nasıl! Uğur, Muammer, Kışlalı, İpekçi, Bahriye, Tütengil’i nasıl tek tek öldürdülerse, seni de; beni de, onu da, bunu da öldürürler... “Sen öldürmeyi iyi bilirsin” diyen adamın ülkesinde az yazar mı öldürüldü! Bu öl- dürmelerle ne değişti, hiçbir şey! Demokrasi geldi mi? Adalet geldi mi? Bir ders alındı mı? Yeni yeni cina- yetlere çağrılar yapılmıyor mu? Öldürmek kadar kolay bir şey yoktur! Al tabancayı, yolunu kes, odasına dal, kapısında bekle, arabası- na bomba koy... En kolayı da, yaşı başı yetmişlere seksenlere varmış insanla- rı sabahın köründe yata- ğından koparıp emniyetlere sürükle, kapalı odalarda sa- atlerce beklet, ya tutuklayıp içeri tık, ya da bir süreliğine bırak, gelsin gitsin Silivri’le- re... Yetmişini aşmış, ya da yaklaşmış asker sivil kişiler, hastanelerde, ordan oraya götürülüp getirilirken, kimi- leri de ölüp giderken, kimi- leri de türlü hastalıklarla ölümüne savaşırken, gel de İlhan gibi “Beni öldürecek- lermiş. Nah öldürürler” diye tüm katillere, katillerin ko- ruyucularına meydan oku!.. Öldürmenin çeşitleri var! Yalnız tabanca mı, bıçak mı; Oscar Wilde’ın ünlü şii- rinde dediği gibi “kimi si- lahla, kimi bir bakışla, bir sözcükle öldürür”. Al insanı, içeri tık, aylar geçsin, son- ra “suçun yokmuş meğer” diye bırak. Şu Ergene- kon’dan aylar sonra şimdi- lik sağ çıkabilenler, bakalım bundan sonra nasıl yaşa- yacaklar? Yaşayabilecek- ler? Haksızca çektikleri acı- ları nasıl içlerine sindirebi- lecekler?.. Adaletten habersiz adalet bakanları oldukça, kafası kızdığında sağında solun- dakilere “bir yumruk ata- caktım, kendimi zor tuttum” diyenler oldukça, bir baş- bakanın görülmekte olan davaya “ben onun savcısı- yım” diyebildiği bir ülkede, ölümler, öldürmeler, katili bulunmayan, bulunamaya- cak olan cinayetler birbirini izledikçe “beni nah öldürü- ler” demek, doğrusu ya, kendimizi aldatmaktır! İlhan Selçuk Ergenekon şüphelisi, sanığı, iddiana- mede hakkında altmış say- fa yazılmış. Bu arada bir başka Ergenekon sanığı da, “seni öldürecektim, kapıda polis vardı geçemedim, ama bu iş daha bitmedi” diye mektup yazmışsa, bu mek- tup da sayın savcıların eline geçmişse!.. Sevgili İlhan, ikimiz de yaşlandık! İkimiz de çok şeyler gördük. Ama sen he- pimizden daha çok halk, adalet, demokrasi, özgürlük, eşitlik, insanlık diye yaza çize, uğraşa savaşa bu gün- lere geldin; kitaplar, binler- ce yazı, mahkemeler, tu- tukluluklar, hapislikler ya- şadın. Şimdi de birileri seni öldürmeye kalkışmış, bu- nu da açık açık yazmış!.. “Sen neymişsin be İlhan abi” demek içimden geçi- yor. Her ne kadar yaşça abim değil kardeşim de ol- san, yine de abimsin. Ata- türk devrimine inanan yüz binlerin, milyonların ağabe- yi, dostu “abi”si...
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle