Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
leyla.tavsanoglu@cumhuriyet.com.tr
SAYFA CUMHURİYET 22 ŞUBAT 2009 PAZAR
12 PAZAR KONUĞU
CMYB
C M Y B
ABD’ninöndegelendüşüncekuruluşuCSIS’inTürkiyeuzmanõDr.BülentAlirõza’dançarpõcõdeğerlendirmeler:
Washington’daki Stratejik ve Uluslararasõ
Araştõrmalar Merkezi’nin (CSIS) K Street
üzerindeki görkemli binasõndayõm. CSIS’in
Türkiye program direktörü Dr. Bülent
Alirıza’yla konuşuyoruz. Dr. Alirõza yõllardõr
Türkiye işleri uzmanõ ve Türk-ABD ilişkileri
konusunda iyi bir gözlemci olarak çarpõcõ
analizlerde bulunuyor. 2002 Temmuz’unda
kendisiyle yaptõğõm bir söyleşide “ABD’nin
Yeşil Kuşak Projesi geri tepti” tespitinde
bulunmuştu ki son derece haklõ olduğu sonradan
ortaya çõktõ. Bu sefer ise daha da çarpõcõ bir
tespitte bulunuyor ve diyor ki: “Yeşil Kuşak
Projesi’nin Obama dönemiyle birlikte
noktalandığını söyleyebiliriz.”
- Sizinle son yaptığımız mülakatta bana,
“ABD’nin Yeşil Kuşak Projesi geri tepti”
demiştiniz. Bugün hâlâ aynı görüşte misiniz?
B.A. - Evet, aynõ görüşteyim. Hatta Yeşil
Kuşak Projesi’nin Obama dönemiyle birlikte
artõk noktalandõğõnõ bile söyleyebiliriz.
- Bu nasıl olacak, peki?
- Bush yönetimi, akõl hocalarõ Neo-con’larõn
görüşlerini benimseyerek tüm Ortadoğu’yu
değiştirmek için bir projeye girişti. Bunu 11
Eylül’den sonra uygulamaya çalõştõ. Güya
Ortadoğu’ya demokrasi götürüp 11 Eylül’ü
yaratan bataklõğõ kurutacaktõ. Önce
Afganistan’a operasyon düzenledi. Ardõndan
Irak’õ işgal etti. Bunlar o projenin ilk
adõmlarõydõ. Arkasõndan başka adõmlar olacaktõ.
Gündemde Suriye ve İran’õn da olacağõ
spekülasyonu yapõlõyordu ama olmadõ. Aynõ
zamanda “Ilımlı İslam” teorisini daha değişik
bir açõdan uygulamaya çalõştõ. Bu da Bush’tan
çok önce, ’70’li yõllarõn sonunda başlayan Yeşil
Kuşak Projesi’nin farklõ bir versiyonuydu. Yani
El Kaide’ye ve Bush’un deyimiyle “İslami
teröristlere” karşõ “Ilımlı İslam” arayõşõ Bush
yönetiminde de devam etti.
- Peki, Obama döneminde ne olur?
- Obama, Irak’õn işgalinin bir hata olduğunu
belirtti. İran ile konuşabileceğini de belirtiyor.
Bunlarõn õşõğõnda yeni ABD yönetiminin, ‘Ilımlı
İslam’ projesinden -en azõndan Yeşil Kuşak
teorisinden- vazgeçmek üzere olduğunu
söyleyebiliriz.
- İleride bunu yeniden canlandırabilirler mi?
- Belki. Ama bu aşamada Yeşil Kuşak
teorisinin artõk güncel olmadõğõnõ söyleyebiliriz.
- İyi de, Başbakan Erdoğan sıklıkla BOP’un
eşbaşkanı olmakla övünüyordu. Yeşil Kuşak
rafa kalkarsa eşbaşkanlık ne olacak?
- BOP diye bir şey kalmadõ ki. BOP’la
ilgili son toplantõya Bush’un Dõşişleri Bakanõ
Condoleezza Rice katõlmayõp yardõmcõsõnõ
göndermişti. Yani Bush yönetimi de bu
projeden umudu kesmişti. Zaten ben bir süre
önce, “BOP’a tek inanan ülke Türkiye kaldı”
diye bir yorum yapmõştõm.
- BOP’tan vazgeçildiyse Türkiye’de AKP’nin
durumu ne olur?
- Projenin amacõ Ortadoğu’ya daha değişik bir
yöntem getirmek ve ABD’ye daha sõkõ bir
şekilde bağlamaktõ. ABD’nin Irak’taki
projesinin başarõsõz olduğunu sadece Iraklõlar ve
Ortadoğu’daki diğer insanlar değil, aynõ
zamanda Amerikan halkõ da kabul etti. Bunu da
son seçimlerde Bush’un devamõ olacağõ bilinen
Cumhuriyetçi Parti adayõna (John McCain)
değil Obama’ya oy vererek gösterdiler.
Eylül 2001’deki saldõrõdan sonra ortaya atõlan
bir plandan söz ediyoruz. AKP Kasõm 2002
seçimlerini kazandõ. Mart 2003’te tezkereyi
TBMM’den geçirememesine rağmen ABD’yle
iyi ilişkiler sürdürmeye özen göstermiş, çõkan
sorunlarõ ortadan kaldõramasa bile en azõndan
asgariye indirmeye çalõşmõş, bu şekilde de Bush
yönetimiyle altõ yõl boyunca yakõn bir ilişki
sürdürebilmiştir. Artõk yeni bir döneme
giriliyor. Eğer Obama yönetimiyle Washington
farklõ bir strateji uygulayacaksa, bu yönetimin
Ortadoğu politikasõ da değişik olacaksa, o
zaman Obama’nõn Türkiye ile ilişkileri
denklemine iktidardaki partinin nasõl gireceği
ABD’nin başkentinde tartõşma konusu olacaktõr.
- Son yıllarda gittikçe güçlenen ‘Gülen
Hareketi’nin ABD’de de yaygınlaştığı, gruplar
kurduğu, televizyon sahibi olduğu, iş
dünyasına girdiği biliniyor. BOP bittiğine göre
bu cemaatin yakın gelecekteki durumunu nasıl
görüyorsunuz? Obama yönetiminden de destek
görür mü?
- Fethullah Gülen ABD’de yaşõyor. ABD’de
yaşamasõ doğal olarak birtakõm spekülasyonlara
yol açõyor. ABD yönetiminin bu konuda açõk bir
pozisyonu yok. Ne desteklediğini söylüyor ne de
karşõ çõkõyor. Ancak, ABD yönetimlerinin
geçmişte bu cemaatin temsil ettiği “Ilımlı
İslam” yaklaşõmõna sõcak baktõğõnõ
söyleyebiliriz. Obama’nõn bölgeye yönelik
siyasetini gözden geçirirken ‘Gülen
Hareketi’ne karşõ tutumunu yeniden belirlemesi
beklenebilir. Ancak, henüz yeni bir görüş ya da
yaklaşõmla ilgili bir gösterge yok.
- Erdoğan’ın Davos’ta İsrail
Cumhurbaşkanı Şimon Peres’e yaptığı çıkışın
ertesi günü Obama’nın Ortadoğu Danışmanı
George Mitchell’in Türkiye ziyareti “teknik
nedenler” gerekçe gösterilerek iptal oldu. Siz
bunu nasıl karşıladınız?
- Ziyaret programõ ilk açõklandõğõnda
gidilecek ülkeler arasõnda Türkiye yoktu. Sonra
Türkiye’yi ziyaret programõna eklemek için
girişimde bulunuldu ama olmadõ. Obama göreve
başladõktan hemen sonra Filistin Yönetimi
Başkanõ Mahmud Abbas’õ, iktidardaki son
günlerini yaşayan İsrail Başbakanõ Ehud
Olmert’i, Mõsõr Cumhurbaşkanõ Hüsnü
Mübarek’i ve Suudi Arabistan Kralõ
Abdullah’õ aradõ. Obama’nõn ilk önce kimleri
aradõğõ ABD’nin bu dönemdeki stratejisinin ve
Mitchell’in misyonunun ipuçlarõnõ verdi.
Mitchell Ortadoğu turuna Mõsõr’dan başladõ.
Sonra İsrail’e ve Suudi Arabistan’a gitti. Ayrõca
Abbas’la görüştü. Obama görevi devralmadan
az önce İsrail askeri operasyonunu durdurmuştu.
Ateşkes konusunda Mõsõr kilit bir rol oynuyor ve
ABD ateşkesin sağlanmasõ için Mõsõr’a bakõyor.
Ayrõca Mõsõr’õn önderliğindeki õlõmlõ Arap
ülkelerinin de katkõsõyla Mahmud Abbas ile
Hamas arasõnda uzlaşõ sağlayarak Ortadoğu
barõş sürecinin başlamasõnõ istiyor.
- Mitchell’in misyonuyla ilgili Obama’nın
söylediklerine ne diyorsunuz?
- Çok ilginç. Obama ilk demecini Al Arabiyya
televizyonuna verdi ve şunlarõ söyledi:
“Mitchell her şeyden önce dinleyecektir. Biz
ABD olarak genellikle görüşlerimizi empoze
ederiz ama Mitchell dinleyecektir ve
duyduklarını bana aktaracaktır.” Obama’nõn
istediği şunlar: Gazze sorununun yeniden
alevlenmemesi, tõkanmõş olan İsrail-Filistin
görüşmelerinin daha ileri bir noktaya gitmesi ve
uzun vadede bir İsrail-Filistin anlaşmasõ için
çaba gösterilmesi. Ama bunun gerçekleşmesi
için İsrail tarafõna yeterince baskõ yapabilecek
mi? Arap tarafõ, yani Mõsõr, Suudi Arabistan ve
Ürdün, Filistinlileri bir araya getirebilecek mi?
Türkiye bu sürece girecek mi girmeyecek mi?
Pek belli değil. Türk-ABD ilişkilerinin yakõn
gelecekteki önemli sorunlarõndan biri de bu.
Geçmişte Başbakan Erdoğan, Başkan Bush’la
hem İran hem de Suriye’yle diyalog konusunda
çatõşmõştõ. Bush, Başbakan Erdoğan’õn
telkinlerini kabul etmemiş, aksine tepki de
göstermişti. Şimdi Türkiye terör ve terorizmin
yeniden tanõmlanmasõnõ isteyerek Hamas’õn da
denkleme alõnmasõnda õsrarlõ. Bu konuda
Başbakan Erdoğan’õn Davos’tan Obama’ya
gönderdiği Youtube mesaji dikkate şayan.
- Peki, ABD Hamas’ı denklemin içine
alır mı?
- Şu anda buna istekli değil. ABD görev süresi
9 Ocak’ta resmen biten Filistin Yönetimi
Başkanõ Mahmud Abbas’la ilişkiye devam
etmek istiyor. Arap ülkelerinin ona destek
vermesini de istiyor. Türkiye ABD’yi Hamas
konusunda ikna etmiş değil. Özellikle Davos’tan
sonra Washington’da Türkiye’nin arabuluculuğu
konusunda ciddi kuşkular var.
- Hamas, haklı ya da haksız bütün Batı
dünyasının terör örgütü olarak tanıdığı bir
oluşum. Öte yandan Türkiye 1984’ten beri
PKK’ye karşı savaş veriyor. Bu konuda Batı
dünyasından da destek istiyor. Bu durum
Türkiye açısından bir paradoks değil mi?
- Zaten İsrail’den bu yönde eleştiriler gelmeye
başladõ. Bunun Washington’da da İsrail’in
dostlarõ tarafõndan dile getirildiğini görüyoruz.
Şimdilik bu durum ABD’nin PKK’yle mücadele
için Türkiye’ye verdiği desteği herhangi bir
biçimde etkilemiş değil. Fakat ABD’deki
Musevi lobisinin ne kadar güçlü olduğunu göz
önünde tutarsak bu olasõ çelişkinin dile getirilip
o desteği etkileyebileceğini göz ardõ edemeyiz.
Ankara’da hangi parti iktidarda olursa olsun
Washington’la iyi ilişkiler içinde olmak ister.
Bush yönetimi açõsõndan bakarsak durum
şöyleydi... Her ne kadar 2003 yõlõnda ABD
askerlerini Türkiye üzerinden Kuzey Irak’a sevk
edememekten son derece rahatsõz olmuşsa bile
yine de bölgede izole olmasõ ve Ankara’da
kökleri İslami harekete uzanan bir hükümetin
iktidarda olmasõnõn Ortadoğu’da diplomatik
avantaj sağlamasõnõ göz önünde tutarak
gerginliğin uzun süre devam etmesini
istememişti. Obama’nõn gelmesiyle
Washington’õn öncelikleri değişecektir. Bu yeni
öncelikler içinde Türkiye nerede olacaktõr?
Türkiye’nin bölgedeki nüfuzunun ABD’nin dõş
politikasõnda ne derece yardõmcõ bir unsur
olabileceği değerlendirilecektir. Ama
Obama’nõn tam göreve başladõğõ günlerde
Türkiye’nin Hamas yüzünden İsrail’le bu kadar
açõk biçimde gerginlik içine girmesinin Obama
yönetiminin öncelikler belirleme sürecinde bir
faktör olacağõnõ sanõyorum.
TürkiyeRusyaeksenineancakBatõ’ylayaşanacakciddikrizlerdensonrakayar
- Bundan yaklaşık iki yıl önce
burada kimi çevrelerden
kaynaklanan bir görüş ortaya
atıldı. Buna göre Türkiye yakın
gelecekte aynen Fransa’da
1968’de De Gaulle’ün yaptığı
gibi NATO’nun askeri
kanadından çıkacak ve daha çok
Rusya eksenine kayacaktı. Hatta
bu görüş Ergenekon davası
iddianamesinde de sıklıkla yer
aldı. Sizce bu görüş nereden
kaynaklandı? Bu tür kaygıların
doğması için bir temel var mı?
- Türkiye’nin ABD’yle ilgili
olarak uzun bir süreden beri
rahatsõzlõğõ var. Bu en son PKK
ile mücadelede ABD’nin etkili
desteğinin gecikmesinden
kaynaklandõ. Bu durum 1964’teki
Johnson mektubundan beri
sürüyor ama Sovyetler Birliği
dağõlõp Soğuk Savaş bitene kadar
ikili ittifak bütün sorunlara
rağmen sağlamdõ. Hem NATO
içinde, hem de ikili bazda yakõn
işbirliği vardõ. O dönemdeki
ilişkiye tam anlamõyla stratejik
ortaklõk denilebilir, çünkü iki
tarafõn da değişik nedenlerden
hasõm olarak gördükleri
Sovyetler Birliği ve Varşova
Paktõ vardõ.
Sovyetler Birliği’nin 1992’de
dağõlmasõndan sonra Türkiye’nin
ABD’yle sorunlarõ daha ciddi
biçimde tartõşõlmaya başlandõ.
Türkiye’nin Rusya, İran ve genel
olarak Ortadoğu’yla daha yakõn
ilişkiye girmesi ve bunu
ABD’den bağõmsõz olarak
sürdürmesi gerektiği Türkiye’de
dile getirildi. Bunlara rağmen
Türkiye’nin NATO ile ilişkisi
devam etti ve tüm pürüzlere
rağmen ABD ile de yakõn ilişkisi
sürdü. 2003’te ilişkiler ciddi yara
almasõna rağmen kõsa zamanda
onarõldõ. Buna paralel olarak
Türkiye, Batõ ittifakõnõn diğer
önemli aktörü olan AB’ye girme
çabasõnõ da daha ileri bir noktaya
getirdi.
Aslõnda Türkiye Ortadoğu’da
ve diğer bölgelerde güçlenen
konumunu her zaman Batõ
dünyasõyla ilişkilerini
güçlendirecek bir kart olarak
gördü. Bunu AB’ye devamlõ
olarak verdiği şu mesajda
görebiliriz: “AB jeopolitik bir
aktör olmak istiyorsa
Türkiye’yi üyeliğe alması
lazımdır. Çünkü Türkiye’nin
Ortadoğu’da, Kafkaslar’da ve
diğer yerlerde nüfuzu var.”
Kõsacasõ, Türkiye, dõş
ilişkilerini Cumhuriyetin
kurulmasõndan beri katõlmak
istediği Batõ dünyasõna öncelik
vererek sürdürüyor.
Söylediğinizin ciddi bir alternatif
olarak sunulmasõ bence ancak
Batõ dünyasõyla yaşanacak ciddi
krizler sonrasõ gerçekleşebilir.
Soykõrõmtasarõsõnõn
Kongre’dengeçme
olasõlõğõyüksek
- Erdoğan’ın ünlü Davos çıkışından sonra
ABD’deki Musevi kuruluşları ciddi tepkiler
gösterdiler. Hatta ABD’deki Musevi lobisinin sözde
Ermeni soykırımı tasarısının Kongre gündemine
gelmesi üzerine Türkiye’nin tezlerini savunmayacağı
ve olaya hiç karışmayacağı anlaşılıyor. Bu durumda
tasarı Kongre’den geçerse ne olur?
- Geçen yõl tasarõ ABD Temsilciler Meclisi Dõş
İlişkiler Komitesi’ne geldiğinde biri dõşõnda tüm
Musevi üyeler tasarõyõ destekledi. Bunun ardõndan
tasarõ Temsilciler Meclisi Genel Kurulu’nda
görüşülecekti. Genel kurula inmesini engelleyen faktör
Beyaz Saray’õn, “Bu tasarının geçmesi ulusal
çıkarlarımıza aykırıdır” demesi olmuştu. Tasarõyõ
imzalayõp daha sonra imzalarõnõ geri çekenlerden
hiçbiri “Ermeni soykırımı olmamıştır” dememişti.
Dedikleri, “Bu bizim ulusal güvenliğimize aykırıdır”
olmuştu. Bush o sõrada Savunma Bakanõ Gates ve
Dõşişleri Bakanõ Rice’õ devreye sokup Kongre üyelerine
şu mesajõ iletmişti: “Irak’ta bir savaş içindeyiz. O
savaşın malzemeleri askerlerimize İncirlik’ten
gidiyor. Bu tasarıyı geçirmek çıkarlarımıza aykırı
davranmak olur.” Ama ABD Irak’tan çekilmeye
başlayacak. Bu durumda da o ulusal güvenlik
argümanõnõ kullanmasõ pek olasõ değil. Ayrõca Obama,
kendisinden önceki hiçbir başkan adayõnõn kendini
bağlamadõğõ bir şekilde seçim kampanyasõnda bu
tasarõyõ geçirteceği sözünü verdi.
- Obama bu verdiği sözü geri çekebilir mi?
- Zor olur. Bu olumsuz gidişatõ dengeleyebilecek olan
Washington’da en güçlü lobi olan Musevi lobisidir.
Geçen sefer Musevi lobisi perde arkasõnda Kongre
üyelerine, “Bu yapılmazsa iyi olur” mesajõnõ
vermişlerdi. Bu defa olmazsa tasarõnõn Kongre’den
geçme ihtimali yüksektir. Geçerse de Türk-Amerikan
ilişkileri bir süre buzdolabõna girecektir. Soykõrõm
tasarõsõ konusu sonuçlanõncaya kadar da Obama
döneminde Türk-Amerikan ilişkilerinin seyrinin ne
olacağõnõ söylemek mümkün değildir.
P
O
R
T
R
E
Dr. BÜLENT ALİRIZA
1952, Lefkoşa doğumlu. Kõbrõs’ta 1963’teki kanlõ
olaylarõn ardõndan pek çok Kõbrõslõ Türk gibi Alirõza ailesi
de Londra’ya göç etti. Yükseköğrenimini Londra
Üniversitesi İktisat ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
tamamladõ. Doktorasõnõ, Türkiye’nin NATO’ya girişi
dönemiyle ilgili olarak Oxford Üniversitesi’nde yaptõ.
1983’ten sonra KKTC’nin Washington temsilciliğini kurdu
ve ilk temsilci olarak görev aldõ. Daha sonra Washington’da
dünyaca tanõnmõş düşünce üretim kuruluşlarõndan (think
tank) Carnegie Endowment’da Türkiye konusunda çalõştõ.
Şimdi, yine Washington’daki Stratejik ve Uluslararasõ
Araştõrmalar Merkezi’nde (CSIS) Türkiye ile ilgili
çalõşmalar yürütüyor.
SÖYLEŞİ
LEYLA TAVŞANOĞLU
- Demin Batı dünyasıyla ciddi krizler
yaşanabileceğini söylediniz. Ne gibi
krizler?
- AB Türkiye’ye tamamen kapõlarõ
kapatõrsa, ABD’yle çok zor bir döneme
girilirse o zaman Türkiye kendine yeni bir
yer belirleme arayõşõna girebilir. Ama Batõ
dünyasõyla kapõlar kapanõrsa aslõnda
Türkiye’nin gideceği yer yok. Kaynayan
Ortadoğu’ya dönmek gerçekçi bir alternatif
değildir. Araplar kendi aralarõnda çok ciddi
sorunlar yaşarken Arap olmayan
Türkiye’nin dõşardan gelip de lider
konumunu üstlenmesi söz konusu olamaz.
Aynõ şey Türkiye’nin Müslüman
dünyasõnõn liderliğini üstlenmesi için de
söylenebilir. İran’õn bölgedeki nüfuzunun
da göz ardõ edilmemesi gerekir. Daha açõk
söylemek gerekirse Ortadoğu’da ve
Müslüman dünyasõnda Türkiye’nin
dolduracağõ bir boşluk yoktur. Türkiye,
son gelişmelerle Arap halklarõ
nezdinde popüler olmuştur ama
Türkiye’nin oynamak istediği daha etkin
rol Arap ülkelerindeki hükümetleri
memnun etmemektedir. Sonuçta o
ülkelerde söz sahibi olanlar Batõ
dünyasõnõn desteklediği oradaki
hükümetlerdir. Ortadoğu’nun geleceğini
belirleyenler de bugünlerde sokaklarda
Türk bayraklarõnõ taşõyan halklar değil,
sevsek de sevmesek de, istesek de
istemesek de o ülkelerin hükümetleridir.
Otokratik yönetimler, gelir
dağõlõmlarõndaki eşitsizlikler ve
yolsuzluklar Ortadoğu’daki halklarõ
rahatsõz etmiştir ama bütün bunlara rağmen
Batõ’nõn da desteğiyle o hükümetler
iktidarda kalmõştõr. Önümüzdeki dönemde
bu durumun değişmesini beklemiyorum.
BOP diye bir şey kalmadõ. Bush
yönetimi de bu projeden umudunu kesmişti.
Zaten ben bir süre önce “BOP’a tek
inanan ülke Türkiye kaldõ” diye bir yorum
yapmõştõm.
Obama’nõn tam göreve başladõğõ günlerde
Türkiye’nin Hamas yüzünden İsrail’le açõk
biçimde gerginlik içine girmesinin Obama
yönetiminin öncelikler belirleme sürecinde
bir faktör olacağõnõ sanõyorum.
KİMSE TÜRKİYE’NİN ORTADOĞU LİDERLİĞİNİ KABUL ETMEZ
BOP da Yeşil Kuşak da bitti