19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EVET, 2004’ten beri “Kıbrıs sorunu” diye bir so- run yok; durumun özü ola- rak çoktan çözüldü. Artık “Kuzey Kıbrıs Türk Cum- huriyeti’nin sorunları” var. Zaten başkalarının “sorun” dedikleri konuların çözül- mesi de ancak bu “sorun- lar”ın çözülmesiyle olur. Yani, var olan bu devlet, Türkiye dışındaki dev- letler ile kendisine “Kıbrıs Cumhuri- yeti” diyen güney komşusunca ve onu bu adla bağrına basmış olan Av- rupa Birliği’nce tanınmadıkça, şim- di sürdürülen görüşmelerden doğ- rudürüst hiçbir sonuç çıkar mı? Bir müzakere masası düşünün ki, bir ya- nında bütün dünya devletlerince ve uluslararası kuruluşlarca tanınmış, Yunanistan’ın ardından ikinci “Elen” devleti olarak AB’ye tam üye yapıl- mış bir taraf otursun, bir yanında da tam tersine, Türkiye dışında kimse- ye tanıtılmamış, şimdiki yöneticileri- nin vaktiyle “anavatan” denen bir ül- ke için artık bu sıfatı kullanmaktan ka- çındıkları bir “devlet” bulunsun, eşit- likten böylesine uzak bir masada to- pal sonuçtan başkası elde edilir mi? Kim kimi aldatmaktadır? Başındakilerin “tanınma istemi- yoruz” dedikleri ve Bangladeş ve Pakistan gibi eski dostlar bir yana, en son tanıma hazırlığı yapan Azerbaycan’a da “aman, sakın ha” demiş olan KKTC yönetimi kendi halkını ve Türkiye’yi mi? Birleşmiş Milletler örgütü dünya kamuoyunu mu? Sözde “çözüm”ü kolaylaştırmak için kolları sıvamış görünen ve An- kara ile Lefkoşa’ya gelip gitmeye başlayan “müttefik”ler kendi med- yalarını mı? Yoksa, vaktiyle Kuzey Kıbrıs hal- kını Annan Planı’na “evet” demeye teşvik etmiş olan AKP iktidarı kendi tabanını mı aldatmaktadır? “İki devletli çözüm” diyenler “fe- deral” sözcüğü gerisinde adadaki Rum çoğunluğun egemen olacağı bir çözüm peşinde koştuklarını sakla- makla kimi aldattıklarını dü- şünmektedirler? Bütün aldatıcıların gökle- re çıkardıkları Annan Pla- nı, konuyla ilgili beş taraftan, yani Kıbrıs’taki iki toplum ile garan- tici üç devletten yalnız biri bile “ha- yır” derse kendisinin “null” yani sı- fırlanmış ve “void” yani geçersiz olacağını söylemiyor muydu? O hal- de, o köhne Plan’ı şöyle veya böy- le yeniden canlandırma çabalarının anlamı nedir? Punduna getirip Türk askerini adanın dışına çıkarmak ve kuzeyini Türkiye’den koparmak mı? Lefkoşa ve Ankara’daki Türk yö- netimleri de dahil, konunun bütün il- gilileri, hepiniz birden, niyetlerinizi açıkça ortaya koymadan kimi alda- tıp neyi nereye kaçırabileceğinizi sanıyorsunuz, ey beyler ve centil- menler? CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 21 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL ‘Kıbrıs Sorunu’ mu, Yoksa? PENCERE Öz’ün Laf-ı Güzafı... Zekeriya Öz adını artık bilmeyen yok... Meşhur Ergenekon Savcısı... Dün bizim gazetenin birinci sayfasında “Dü- zeltme ve Cevap” başlığı altında Öz’ün şu iki tüm- cesi yayımlandı... Birinci tümce: “... Cumhuriyet gazetesinin 8.10.2008 tarihli ilk sayfası ile 8. sayfasında yer alan ‘Savcı Hakkın- da Yeni İddialar’ ve ‘Savcının Karanlık 4 Yılı’ baş- lıklı yazılarla ilgili düzeltme ve cevabımdır.” İkinci tümce: “... Şahsım ile alakalı iddiaların tamamı gerçek dışıdır. Bu asılsız isnatlara, yürütmekte olduğum bir soruşturma nedeniyle maruz bırakıldığım, tüm kamuoyu ve tarafınızca gayet iyi bilinmekte- dir.” Ne anladınız?.. Zekeriya Öz neye ‘cevap’ veriyor?.. Neyi ‘düzeltiyor’?.. Belli mi?.. Bay Zekeriya’nın iki tümcelik yazısı 2450 say- falık iddianamesinden de daha beter olmuş... Ne yazık ki Zekeriya Öz bu mantıkla ya da man- tıksızlıkla hiçbir yere varamaz; savcımızın gele- ceği pek parlak görünmüyor... Ergenekon’da birinci iddianame bir hukuk fa- ciası... İddianamede Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin hukuku değil, AKP iktidarının guguku geçerli... Ya ikinci iddianame ne zaman çıkacak?.. Diyorlar ki: - Zamanlama, ayarlama, koordinasyon ta- mam... - Nasıl?.. - 2’nci iddianame, AKP’nin işine yarasın diye, yerel seçim öncesi piyasaya sürülecek... 1) Ergenekon tertibi daha ilk aşamasında çık- maza saplanmış, daha şimdiden çökmüş, ada- letsizlik ve hukuksuzluk anıtına dönüşmüştür... 2) 2450 sayfalık iddianame ve 400 klasörlük da- va, hukuk ve yasalarla bağdaştırılması olanaksız bir romanın hiç bitmeyecek tefrikası içeriğinde- dir... 3) Yeni iddianameler de ilk iddianameye da- yanacakları için daha şimdiden içi boşalmış bir davanın yeni ürünleri olmaya mahkûmdurlar... 4) Tutukevlerinde iddianameleri ve davaları bek- leyen, kimlikleri toplumca çok iyi bilinen ve tanı- nan zanlılar daha ne kadar süre demir parmak- lıklar arkasında tutulabilirler?.. Zekeriya Öz Cumhuriyet’e ne anlama geldiği belli olmayan iki tümcelik ‘tekzip’ yolluyor... Oysa oturup kendisini gün geçtikçe daha çok sarıp sarmalayan koşulları düşünmeli... Savcı Öz’ün hukuku ve yasaları hiçe sayıp çiğ- neyen uygulamalarına karşı, sayıları gittikçe ar- tan Ergenekon sanıkları da elbette haklarını ya- sal yollardan arayacaklardır... Her bugünün bir yarını var... [email protected] TDK Kõlavuzundaki Yanlõş T DK’nin yayõmladõğõ 2005 kõla- vuzu, yaklaşõk yirmi yõldan be- ri süregelen imla kavgasõnõ bi- tireceği umudunu uyundõrmõştõ bende. Kurumun yeniden “uluslararası”nõ bitişik yazmasõ, “eczane”, “postane” yazõlõşlarõna dönmesi (ama hâlâ ders- hane diyorlar), mesut, neşe gibi ayõn’lõ sözcüklerden kesme imini kaldõrmasõ, hem yazar olarak hem öğretim elema- nõ olarak bizim işimizi kolaylaştõracak önemli bir uzlaşma. Bileşik sözcüklerde bir ölçüde eskiye (1983 öncesine) dön- müş görünse de kurumun hâlâ “ön- yargı”, “dizkapağı” “denizaltı” gibi örneklerin ayrõ yazõlmasõnõ istemesi an- laşõlõr bir durum değil. Bunun nedeni “sunuş” yazõsõnda belirttikleri “be- lirtisiz isim tamlaması” gibi ilkokul- dan beri ezberlediğimiz dilbilgisi te- rimleriyle açõklanamaz. Kurum uz- manlarõ şunu unutmamalõ, bir dilin yazõlmõş yüz kuralõ varsa, yazõlamamõş bin kuralõ var. Alõşõlmõş dilbilgisi te- rimleriyle, eskimiş kurallarla bu sorun çözülemez. Gelelim kõlavuzdaki önem- li yanlõşa: “Ne… ne…” bağlacõyla kurulan cümlelerde yüklemin hep olumlu olacağõ biçimindeki bir dil hu- rafesi yazõk ki kurumun 2005 kõlavu- zunda da karşõmõza çõkõyor. Şöyle de- niliyor: “Bu bağlacın kullanıldığı cümlelerde fiil olumlu olmalıdır: Ne Fransa’da ne de Almanya’da aradı- ğını bulabilmişti.” (s.11) Dilbilgisinde örnekler kurallardan önce gelir, bu nedenle kurallarõ belir- lerken derleme ve tarama çalõşmalarõ önemlidir. Yukarõdaki örnek cümle şöyle de olabilir: “Ne Fransa’da ne de Almanya’da, dolaştığı bütün ülke- lerde aradığını bulamamıştı.” Kemal ATEŞ (*) Arkası 18. Sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle