25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 14 ŞUBAT 2009 CUMARTESİ 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL IMF mi, Erdoğan mı? TÜSİAD olumlu haberler verip umutlu bek- lentisini sürdürmeye çalışıyor. IMF ile hükümet arasındaki görüşmelerde ciddi ilerleme varmış, ama “mesafe almamız” gerekiyormuş. Nereye doğru? Elbet, onlara göre, IMF’ye ve Türkiye’nin işadamlarına doğru. İnşallah IMF birtakım koşullara karşılık hükümete biraz dolar verecek, TÜSİAD’çılar da yeni krediler bulup borçlarının bir kısmını kapatacaklar. Başbakan ise, IMF’ce ileri sürülen koşullarda Türk halkının ve devletinin çıkarlarına uygun düşmeyen yanlar görmekte. Söz konusu koşul- ları açıklamıyor ama, galiba bunlar arasında ya- tırımların kısılması ve özellikle de bir “malî üst kurul”un işbaşına getirilmesi var. Tasarruf Mev- duatı Sigorta Fonu’nu, BDDK ve SPK türü de- netleme kurumlarının yönetimini en tepeden o kurul gözetecekmiş. Öyle anlaşılıyor ki, IMF’ci- ler Türkiye’deki “üst kurul” furyasının, bazı kişilere ek ödenek sağlama dışında, neye ya- radığını, daha doğrusu yaramadığını henüz keşfedememişler. Atlantik ötesindekilerin bütün derdi, eskinin Düyun-u Umumi’cileri gibi, verilen ve aslında so- nuçlarıyla çoktan ödenmiş olan borçları geri ala- bilmek. Bu iki kutup arasında “binamaz” kalmış halk şaşkın: Kime inanmalı? Dünyadaki krizin teğet geçmeyip biraz del- diği Türkiye’nin derdi, işsizliği önleyip sınaî üretimi ve içteki tüketimi sürdürmek, AB ülke- lerine yönelik dışsatımın yavaşlamasına karşın yeni pazarlar bulup mal satımını arttırmak. Özel kesim, yatırıma ve üretime hız vermek ye- rine, krizi bahane ederek yeni destekler bula- bilmek için beklentiye geçmiş, üstüne üstlük fır- satı ganimet bilerek işçi çıkarmakta. Türkiye İş Kurumu’nun rakamları çok açık: Ocak ayı bo- yunca özel kesimin işe yerleştirdiği kişi sayısında yüzde 30 azalma olurken kamu kesimindeki işle- re yerleştirilenlerde yüzde 214 artma olmuş. Krizin verdiği ders de aynı ölçüde belirgin ve hüzün verici: KİT’lerin çoğu yok pahasına satı- lıp talan edilmemiş olsaydı, istihdamı genişle- tip üretimi sürdürmek, hatta yeni yatırımlarla pi- yasayı canlandırmak kolaylaşmış olacaktı. Evet, görünen tablo karşısında dıştaki güç odaklarının değil de Türk halkının çıkarla- rından yana olanların gönlü elbet Erdoğan’ın ya- nında olur. Ama planı programı olup bunu içe dışa ilan eden, sosyal devleti kömür, erzak ve çamaşır makinesi dağıtımlarında değil, ciddi ve eşit ka- mu hizmetlerinde arayan bir Erdoğan’ın. [email protected] PENCERE Sath-ı Mail (Eğik Düzey) Öyle görünüyor ki Türkiye bir ‘sath-ı mail’e girdi... ‘Sath-ı mail’ eskiden basında ve siyasette çok kul- lanılan bir deyişti, ‘eğik düzey’ anlamına gelir... Eğik düzeyde kayıp bir yerlere doğru gidiyoruz, bu gidişatı körükleyen de AKP iktidarı... Peki, ne isteniyor?.. Geçen gün İslamcı kesimde epey dostu olan bir arkadaşım dedi ki: - Artık bunlar ne yapacaklarını açıkça söylüyor- lar... - Ne yapacaklarmış?.. - Atatürk’ün kurduğu ulusal Cumhuriyeti Erge- nekon devleti diye nitelemişler. - Yaaa... - Bu ‘Ergenekon devleti’ni bitireceklermiş, Erge- nekon soruşturması ve davası bu amaç için tez- gâhlanmış... - Yok canım... - Türkiye Cumhuriyeti devleti yerine yeni Ilımlı İs- lam Devleti kuruluyormuş... Siyasa allak bullak... Telefonların yanı sıra artık ‘alan dinlemesi’ de pi- yasada pazarlanıyor, AKP iktidarının ‘Büyük Kulak’ı artık aile içi konuşmaları da izliyor... Teknoloji 1923 laik Cumhuriyetini ‘Ilımlı İslam Dev- leti’ne dönüştürmek için kullanılıyor; bu yolda ‘po- lis devleti’ gerçekleşti... Ülke dinci medya ile tam bir cadı kazanına dön- üştürüldü... Vıdı vıdı artık gazeteciliğin birincil işlevi sayılıyor... Ya ekonomi?.. Ekonomide de vıdı vıdı... Devlet bütçesi eski deyişle ‘berhava’ edildi; ya- zılanlara bakılırsa Maliye Bakanı’nın yüreği bu yı- kıntıya dayanamamış da Unakıtan ameliyat için özellikle Amerika’ya gitmiş... Ekonomi dünya krizinin de çaprazında çarmıha gerildi, gerilecek... Peki, “Ben bu davanın savcısıyım” diyerek ‘Er- genekon devleti’nin icabına bakmayı düşünen RTE’nin tasarımı ne?.. RTE yerel seçimlere dek dişini sıkıp, AKP’nin oy- ları artarsa, ortalığa duman attıracakmış... Birisi çıkıp RTE’ye anlatmalı ki, hem siyasada hem ekonomide kıyamet koparken ve de ortalık allak bul- lak iken AKP’nin sandıkta oyları artarsa, bu sonuç ne demokrasi için hayırlı olur ne de kendisi için... S eçmen kütüğünde adõnõ kontrole gi- den vatandaş anlatõyor: “Apartma- nımızda 24 daire var, 11 daire gö- rünüyor. 21 numaralı dairede 5 seçmen gösterilmiş. Gerçek seçmen sayı- sı 3, ikisi sahte. 3 kişiden ikisi eşim ve ben; oy kullanabiliyoruz. Oğlum yurtdışında ol- duğu için oy kullanmayacak ama seçmen; kızım evde, oy kullanabilecek ama seçmen değil. Böylece, yalnızca eşim ve ben oy kul- lanabileceğiz. Ayrıca 4 numaralı daire boş olmasına karşın 7 kişi görünüyor” diyor. Gelin çõkõn işin içinden!.. 6 milyon yeni seç- menin nasõl dağõtõldõğõna ilişkin milyonlar- ca örnekten birisi bu paylaştõğõmõz. Bir tek bu örnek bile seçimin durdurulmasõ için ye- terlidir aslõnda. Öncesindekini görmezden geldiğiniz bir seçimin sonrasõ için hiçbir şey yapõlamayacağõnõ hepimiz biliyoruz. Ata- sözünde olduğu gibi; atõ alan Üsküdar’õ ge- çiyor. Bir önceki seçim ve halk oylamasõ hak- kõnda şaibeler vardõ. Bu kez seçim öncesi de şaibeli. Önceki seçimler kömür karasõna bulanmõştõ. Dağõtõlan nakdi ve ayni yardõm- lar şehir efsanesi olup yayõlõyordu. Şimdi he- pimizin gözü önünde kamyon kamyon eşya dağõtõlõyor. Devletin valisi sosyal yardõmõ (!) seçim öncesi süreçte değil de, seçim sonra- sõnda yapsa olmaz mõ? Nedir sosyal devlet? Yurttaşlarõna asgari ölçekte de olsa insanca yaşam sağlayacak bir yaşam standardõnõ sağlamayõ (herkes için) gö- rev bilen devlettir. Yurttaşlarõnõ devletin sadaka yardõmõna muhtaç kõlan devlet de- ğildir. Bir avuç ‘aydıncık’ Tüm bu çarpõklõklarõ içine sindirerek AKP savunuculuğunu yapan ve Türkiye’nin de- mokratikleştiğini savunanlar, Türkiye’nin savruluşuna katkõ koymaktalar. Cumhuriyetin kuruluşuna önderlik eden bir avuç aydõndõ. Toplumu geriye taşõyacak her türlü suyu, AKP’nin dümenine taşõyan da, medyada kö- şe edinmiş bir avuç “aydıncık”tõr. Bazõlarõnõn “omurgasız” diye tabir ettiği bu kişiler, AKP’nin her yanlõşõnõ, ona oy getirecek bi- çimde çarpõtarak toplumu aldatmayõ iş edin- dikleri gibi, muhalefetin yaptõklarõnõ, özel- likle ana muhalefet CHP’yi karalamayõ iş edinmişlerdir. “Cambaza bak” diyerek tüm eleştirileri CHP üzerine yõğmayõ başarmak- talar. CHP’nin çarşaflõ kadõn ve Kuran kur- su etrafõnda sorgulandõğõnõn yarõsõ kadar sorgulanmõş olsaydõ, AKP’nin “dindar cumhurbaşkanı” betimlemesi ile pazarla- dõğõ 11. kişi şimdi Çankaya’da oturuyor ola- bilir miydi? Bu satõrlarõn yazarõ, CHP’nin as- la kadõnõ örtmek için açõlõm yapmayacağõ, Kuran kurslarõ yolu ile siyaset yapmayaca- ğõnõn bilinci ile CHP’yi sahiplenirken, eleş- tirerek azaltmak yerine, sahiplenerek güç- lendirmenin öneminin altõnõ çizmektedir. CHP Kemalist rejimin son kalesidir. Onun tasfiye edilmesi ile daha ilerici bir siyasal par- tinin önünün açõlacağõ sanõsõ içinde olanlar yanõlõyorlar. Bir gün öncesini aratan günler dizgesinde, kayõplar hanesi giderek kabarõyor. Köklü ku- rumlarõnõza sahiplenip, onlarõn kuruluş fel- sefesini dimdik ayakta tuttuğunuzca güçle- nirsiniz. Cumhuriyet devrimciliktir Daha düne kadar yeni olan Cumhuriyetti. Cumhuriyeti tasfiye eden anlayõş; eskimiş, köhnemiş değerleri “yeni” etiketi ile “de- ğiştim” diyen eski siyasetçiler marifetiyle ye- niden tedavüle koyarak ilerliyor. Cumhuri- yetçi ve devrimci güçler; karşõ devrimin bu fütursuzca ilerleyişi karşõsõnda bilenerek güç birliğine gitmek zorundalar. Önümüzdeki seçim bu güç birliği için bir fõrsattõr. Cumhuriyet devrimciliktir. Devrimci- likten vazgeçmek Cumhuriyeti devir- mektir. Devrim ve ilkelerinden sapmak, CHP’nin var oluşunun, varlõk nedeninin yadsõnmasõ olur. Karşõdevrimin ivmesini her geçen gün arttõrdõğõ bir süreçte, kitlele- rin umutlarõnõn yõğõldõğõ bir siyasal parti ola- rak CHP’nin varlõk nedenine ters açõlõmlar içinde bulunmasõ söz konusu bile olamaz. Karşõdevrimi örgütleyen siyasal iktidarõn odak olma durumunu hukuk yolu ile tescil- leyen siyasal partinin odak olacak açõlõmlar içinde bulunduğu iddiasõ bir yana, böyle bir ima bile yapõlamaz. Kemalizmi savunmanõn giderek zorlaştõ- ğõ bir süreçten geçerken, direnişin örgütlen- mesinin tek adresinin de CHP olduğu ger- çeğini atlamamak gerekiyor. Doğru olan Ata- türk’ün laiklik anlayõşõdõr. “Dine karşı ol- mayan, ancak dine asla taviz vermeyen” anlayõşa geri dönmek zorundayõz. Dinciler ve din istismarcõlarõnõn yolu bu sayede kesilmiş, tarikat ilişkileri ile amacõndan sapan din ve uygulamalarõnõn kontrol altõna alõnmasõ bu sayede gerçekleştirilmişti. Dine karşõ olma- yõşõ anlatõş, siyaseti dinle buluşturmayõ ge- rektirmez. Siyaset dinle buluştukça, din is- tismarcõlarõna yeni kõlcal damarlar açõlmõş ol- maktadõr. Direnişin olmadõğõ bir yerde diriliş olamaz. Karşõdevrime “dur” demek isteyen herkes, CHP’yi güçlendirerek güçlenmeyi seçmeli- dir. Sandõk sonrasõnda yeni bir oluşumdan söz edenleri hayretle izlemekteyim. Artõk daha fazla gecikecek zamanõmõz yok. Nitelikli kad- ro oluşturmaktan söz edenler, bu söylemle- ri ile nitelikli kadrolarõn son kalõntõlarõnõ tas- fiye etmeye soyunduklarõnõn farkõnda ol- madõklarõ gibi, Türkiye’nin geleceğinin ni- celiklerin yönlendirilen iradelerinin elinde ol- duğu gerçeğini kaçõrmaktalar. Tarih yazõcõlara dipnot düşmüş oluyoruz bu satõrlarla. Yarõnõ kazanmak isteyenlere çağrõmõzdõr: Elimizdeki köklü kurumlara sahip çõkmanõn yolu, eleştirip yok etmek de- ğil, içine yõğmak istediğimiz anlayõşõ taşõ- maktõr. Direnişi “Kemalizm yeniden” di- yerek örgütleyeceğiz. Dirilişin yolu direnişten ve elimizde son kalan köklü kurum CHP’de birleşmekten geçiyor. Sandõk öncesi bir sü- reliğine her türlü tartõşmayõ bõrakõp, takõm ru- hu ile davranmak çok mu zor? Tartõşmalar- la aşõndõrdõklarõmõzõ oylarõmõzla geri çağõr- mayõ denesek, en azõndan AKP ile kaybet- tiklerimize yenilerini eklememiş olacağõz. Hepimiz cambaza bakõyoruz!.. Türkiye’de demokrasinin tasfiyesine kat- kõda bulunduğumuzun farkõnda bile değiliz. Tartõşma başlõklarõ, tartõştõrmayõ iş edinen AKP’ye ve işbirlikçilerine yarõyor. Türkiye gerçek bir demokratik hukuk devleti olsay- dõ şu an asõl tartõşõlan “CHP’nin açılımı” ola- rak iddia edilen konular değil, seçmen lis- telerinden tutun, seçmen iradelerinin satõn alõnmasõna yönelik seçim rüşvetleri ile göl- gelenen seçim olacaktõ!.. Yeryüzünde bu yol- la demokrasiye giden bir tek ülke var mõ?!. Ben dünü arõyorum, ya siz? Seçim sonrasõnda da seçim öncesini aramak istemiyorum. Direniş ve Diriliş İçin Kemalizm... Prof. Dr. Tülay ÖZÜERMAN CHP PM Üyesi (Siyaset Bilimci) Cumhuriyet devrimciliktir. Devrimcilikten vazgeçmek Cumhuriyeti devirmektir. Devrim ve ilkelerinden sapmak, CHP’nin var oluşunun, varlõk nedeninin yadsõnmasõ olur. Karşõdevrimin ivmesini her geçen gün arttõrdõğõ bir süreçte, kitlelerin umutlarõnõn yõğõldõğõ bir siyasal parti olarak CHP’nin varlõk nedenine ters açõlõmlar içinde bulunmasõ söz konusu bile olamaz.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle