23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 31 ARALIK 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA EMEK 7emek@cumhuriyet.com.tr GÖRÜŞ ERHAN BİLGİN TEKEL İşçilerinin Araştırma Dairesi 12 bin TEKEL işçisinin Ankara’daki kitlesel eylemi, özelleştirmelerin gerçek amacõnõ ortaya koymasõ kadar, işçiye verilen değeri, işçiye ve sendikaya tanõnan, demokrasi hakkõnõn sõnõrlarõnõ ortaya koymasõ bakõmõndan son derece öğretici olmuştur. TEKEL işçileri ne istiyor? Onlar, 4-C olarak tanõmlanan geçici işçiliğe tabi olmak istemiyorlar. Baskõlara, soğuk kõşa ve polisin kontrolsüz aşõrõ şiddetine rağmen mücadeleye devam etmeleri geçici işçiliğin ne olduğunu ve işçilerin düşük standartlara layõk olmadõğõnõ sanõyorum tartõşmaya yer vermeyecek biçimde ortaya koymuştur. Hiç kuşkusuz resmi işsiz sayõsõnõn bu kriz döneminde 5.5 milyona ulaşmasõ karşõsõnda böylesi bir işe bile razõ milyonlarõn olduğu söylenebilir. Hükümetin ve kamuoyunun yanõltõcõ propagandasõ işsizlerin ve 4-C statüsünden daha düşük standartlarda istihdam edilenlerin öfke duymasõna da neden olabilir. Ama bütün bunlarõn sorumlusu daha önce çalõştõklarõ iş standartlarõnõ korumak isteyen, daha kötü iş koşullarõnõ emeğe karşõ bir saldõrõ olarak görüp mücadele eden TEKEL işçileri değildir. Asõl sorumlu, hem işsizliği kitlesel hale getiren politikalar izleyen, özelleştirmelerle emeğin haklarõnõ ortadan kaldõran ve çalõşanlarõ devasa işsizlikle tehdit edip, düşük ücreti, kötü iş koşullarõnõ ve esnek çalõşmayõ milyonlarca emekçiye dayatanlardõr. 4-C statüsü dõşõnda esnek istihdamõn en yaygõn biçimi olan “taşeron işçilik” uygulamasõnõ sistemli olarak ilk uygulayan yine kamu olmuştur. 1991-93 arasõnda iş kanununda yer almamasõna rağmen, hemen bütün kamu kuruluş ve işletmelerinde esnekliğin diğer biçimi olan taşeronluk müessesi bir kanser gibi yayõlmõştõr. Kamuda diğer resmi esneklik uygulamalarõ arasõnda 4-B statüsü, iş kanununa göre yapõlan belli süreli sözleşmeli istihdam, belli bir işi tamamlamak üzere çağrõ üzerine istihdam ve özel istihdam bürolarõndan eleman temini uygulamalarõ sayõlabilir. Kamunun kamu hizmeti görmek üzere anlaşma yaptõğõ taşeron firmalarõn sigortasõz işçi çalõştõrmalarõ söz konusudur. Bu kamunun dolaylõ olarak sigortasõz işçi çalõştõrmasõ anlamõna gelmektedir. AKP hükümeti kiralõk işçilik düzenlemesiyle esnekliği en üst noktaya getirmek istemektedir. Asõl önemlisi taşeronluğun özel sektörde yaygõn bir istihdam biçimi haline gelmesidir. Taşeronluk sonucu kayõt dõşõnda sigortasõz işçi istihdamõ, göçmen işçi çalõştõrõlmasõ, belli bir işi tamamlamak için çağrõ üzerine çalõşma, bir taşeronun diğer taşerondan işçi kiralamasõ gibi esnekliğin en uç uygulamalarõ mümkün hale gelmiştir. Kiralõk işçilik 4-C statüsü, bugünlerde çok tartõşõlan ve faydalarõ sayõp dökülen, hatta kriz sürecinde işsizliğe karşõ çare olarak sunulan “esnek istihdam”õn kamu eliyle hayata geçirilen ilk biçimlerinden birisidir. 657 sayõlõ devlet memurlarõ kanunun 4. maddesine 1991 yõlõnda eklenen bir fõkra ile ihdas edilmiştir. Özelleştirmeler sonucu işsiz kalan işçiler bu statüde çalõşmaya zorlanmõştõr. TEKEL işçilerinin haklõ mücadelesi yalnõzca kendi kazanõlmõş haklarõnõ koruma mücadelesi gibi bir görüntü veriyor. Ama unutulmamalõdõr ki bu haklar, bir bütün olarak Türkiye emekçilerinin iki üç kuşak boyunca sürdürülen ve çok ağõr bedeller ödenerek elde edilen kazanõmlarõndan başka bir şey değildir. Bu nedenle TEKEL işçileri bütün emekçilere standartlarõn ne olmasõ gerektiği konusunda yol göstermektedir. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ 2009’u Tamamlarken... Kafa karışıklığından kurtulma ümidimizi, pek fazla ümit vermese de 2010 yılına devretme hazırlığının son günündeyiz. Tartışılan konuların başında Türkiye’nin nereye gireceği geliyor. Eylem sürecine bakarsanız Türkiye, Avrupa Birliği’ne girmeye çalışıyor. Çalışıyor ama girebileceği kuşkulu görülüyor. AB kazanımlarına ayak uydurma girişimleri, özellikle ifade özgürlüğü, saydamlık, yolsuzluklarla mücadele gibi konularda bazen yerinde sayıyor, bazen de geriye gidiyor. Laf sürecine bakarsanız, Türkiye’nin kendisine örnek aldığı ülke olarak Amerika Birleşik Devletleri (ABD) öne çıkıyor. Bu gürüşü kanıtlamak için aşağıda sunacağım iki örnek yeterli. İlaç satışlarının da yapılabileceği marketlerin kurulma aşamasında olduğuna, bu nedenle de iktidara yakın işadamlarının hazırlık yapmakta olduklarına ilişkin söylentileri yıllardır duyuyoruz. Sonunda söylentilere noktayı Başbakan koydu: “İlaçlar marketlerde de satılacak!” Mahalle bakkallarının en acımasız rakibi haline gelen marketler, şimdi de eczacıların rakibi olacağa benziyor. İşin zor anlaşılan tarafı, bu yöntemin yalnızca ABD’de oluşu. İlaçta zaten var olan üretici tekellerine şimdi de alış-veriş tekelleri eklenecek gibi. Kimileri bu açıklamanın, Sosyal Güvenlik Kurumu ile anlaşamayan eczacılara verilen gözdağı ile sınırlı olduğunu söylüyor. Kimileri ise “Ateş olmayan yerden duman tütmez” savını anımsatıp gerçekleşeceğine dair kanısını açıklıyor. Ama eczacıların direnişlerinin kırılamayacağı da anlaşılıyor. ABD Başkanı (başbakanlık görevi de kendisine verilmiş) neredeyse her konuda son sözü söylemeye yetkili. Bizde de onun yetkilerine sahip olmaya niyetlenenler yok değil. Her konuda son kararı verme yetkisi, demokrasi ile bağdaşmıyor ama kimse de karşı çıkamıyor. Gazetecilik açısından 2009 yılına damgasını vuran en önemli konunun, Silivri Davaları’na ilişkin soruşturma ve kovuşturma evreleri olduğunu düşünüyorum. Ad olarak da “Yassıada Davaları” tanımından yola çıkarak “Silivri Davaları” diye adlandırmayı yeğliyorum. Bu satırları yazarken sevgili Balbay üçüncü dalyayı doldurmak için saatleri sayıyordu. Davalar çok ilgi çekici bir aşamaya geldi. Bazı gazeteciler “gazetecilik” kapsamında olduğunu vurguladıkları çalışmaları nedeniyle yargılandıklarını belirtiyorlar. Yaptıkları, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin, 1963 yılında yayımladığı John Hohenberg’in “Gazetecilik Mesleği” adlı kitabındaki öğütleri ile örtüşüyor. İkinci aşamaya ise kısa bir süre önce tanık olduk. Gazetecilerin de yargılandığı “Silivri Davaları”nın haberlerini yazan ya da belgelerini kitaplaştıran gazetecilere hapis cezaları gelmeye başladı. Başlayınca da yasalar yapılırken suskun kalan gazetecilerin akıllarına “Basın Özgürlüğü” geliverdi. Özellikle Türk Ceza Yasası değiştirilirken Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’nin eleştirilerine dudak bükmüş, “Hapiste gazeteci olmayacak” açıklamalarını ise alkışlamışlardı. Nedim Şener’e açılan davayı yok saymış olmalarını da unutmayalım. 2009 yılını sürmenaj olmadan tamamlayanları kutluyor, olanlara da geçmişte olduğu gibi kişniş şekeri yemelerini öneriyorum. Dilerim 2010 yılı herkesin gönlünce geçer. DİSK’ten‘Sendikalhakveözgürlükler’nöbeti... İstanbul Haber Servisi - Türkiye Devrimci İşçi Sendikalarõ Konfederasyonu (DİSK) Genel Başkanõ Süleyman Çelebi, Türkiye’de işçi sõnõfõna karşõ uygulanan baskõlarõ, tutuklamalarõ protesto ederek, “sendikal hak ve özgürlükler nöbeti” tutmaya başladõklarõnõ belirtti. Süleyman Çelebi, her hafta çarşamba günü 1 saat süreyle gerçekleşecek eylemi, “demokrasi ve sendikal haklar” için yaptõklarõnõ söyledi. Taksim’deki Gezi Parkõ’nda toplanan DİSK’liler, “Cezaevleri yıldıramaz bizleri”, “Baskılar bizi yıldıramaz”, “Tutuklular serbest bırakılsın” sloganlarõ attõ. Süleyman Çelebi burada yaptõğõ konuşmada, Nakliyat-İş Genel Başkanõ Ali Rıza Küçükosmanoğlu’nun da aralarõnda bulunduğu 10 kişinin geçtiğimiz günlerde tutuklandõğõnõ anõmsatarak, “Tutuklanan arkadaşlarımızın bir an önce mahkemeye çıkartılmasını bekliyoruz. Çünkü toplusözleşmeler öncesinde Nakliyat-İş Sendikamızda yönetici kalmadı. İşçilerin haklarını kim koruyacak” diye sordu. DİSK olarak, sendika ayrõmõ yapmadan TEKEL işçilerine destek kararõ verdiklerini açõklayan Çelebi, “TEKEL işçilerinin meselesi Türk-İş’i bağlamaz. Tüm sendikalar, meslek odaları üretimden gelen gücümüzü kullanarak genel greve gidelim. Çünkü TEKEL işçileri kaybederse hepimiz kaybederiz. Bu nedenle birlikte mücadele çağrısı yapıyorum” dedi. (Fotoğraf: CİHAN ORUÇOGLU) ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk- İş Başkanlar Kurulu, çalõşma hayatõndaki so- runlar ile TEKEL işçilerinin sorunlarõnõn çö- zülmesi amacõyla bir dizi miting yapma ka- rarõ aldõ. Başkanlar kurulu toplantõsõnõn ardõndan bir bildiri yayõmlandõ. Türk-İş Başkanlar Kurulu tüm bu tespitlerden hareketle 2009 yõlõnõ ça- lõşanlar açõsõndan “tüm zamanların en kötü yılı” olarak tanõmladõ. Tüm bu yaklaşõmlarõn 2010 yõlõnda da devam etmesi halinde, Tür- kiye’deki toplumsal dengelerin daha da bo- zulacağõ uyarõsõnda bulundu. Kumlu’nun, 2009’a ilişkin değerlendirmeleri şöyle: Krize karşõ kõsa sürede önlem alõnmadõ, alõ- nan önlemler uyumlu olmadõ ve beklenen so- nuç elde edilemedi. Ekonomik kriz nedeniyle 4 yüz binden faz- la işçi işsiz kaldõ. Kayõt dõşõ ekonomi kayõt al- tõna alõnamadõ. İşçilere ve memurlara kriz gerekçe gös- terilerek yetersiz ücret zamlarõ yapõldõ. Çalõşma hayatõnõ düzenleyen yasalar, 2009’da da demokratikleştirilmedi. Vergi adaleti sağlanamadõ. Güvencesiz esneklik yaklaşõmõ ve işçileri kö- leleştirme politikalarõ sürdürülmüş, 4/C ve ben- zeri uygulamalar ile bu yaklaşõm desteklendi. Ölümlü iş kazalarõ 2009’da da devam etti. 1 Mayõs kutlamalarõ, TEKEL işçileri ve it- faiye işçilerinin eylemleri başta olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin eylemleri karşõ- sõnda 2009’da da ‘orantısız güç’ kullanõldõ. Alõnan yeni zam kararlarõ bile 2010’un emeği ile geçinenler açõsõndan pek parlak geç- meyeceğinin göstergesi. 2010’da da eşitsizlik devam edecek, üc- ret zamlarõ her geçen gün eriyecek, borç sto- ku artacak, büyümenin eksiden artõya geçse bile kriz sürecek. Kurul, eylemlerin 8 Ocak, 15 Ocak, 22 Ocak tarihlerinde “çalõşmama hakkõnõ kullanarak” ve AKP il binalarõnda kitlesel basõn toplantõlarõyla sürdürüleceğini açõkladõ. TEKEL işçilerinin hak kayõplarõnõn karşõlanmasõ için başlattõğõ eylem bugün 17. gününe ulaştõ. Dün Ankara’da her zamanki yoğunlukta devam eden eyleme bir dizi destek ziyareti gerçekleştirildi. Destek ziyaretinde bulunan Türkiye Gazeteciler Sendikasõ (TGS) Genel Başkanõ Ercan İpekçi, eylemlerini sürdüren TEKEL işçilerinin, çalõşanlarõn, ga- zetecilerin adõna büyük bir mücadeleyi sürdürmek zorunda olduklarõnõ be- lirterek, “Yükünüz çok büyük, ama TEKEL işçileri bunu başaracaktır” dedi. CHP Grup Başkanvekili Hakkı Süha Okay, destek ziyaretinde bulunduğu TEKEL işçilerine “Tüm Türkiye arkanõzda. Bu mücadele, Tür- kiye’nin simge bir mücadelesi oldu” dedi. Öte yandan, lise ve üniversite öğrencilerinden oluşan bir grup ile Emekli-Sen’e üye bir heyet de işçileri ziyaret ederek desteklerini iletti. İşçilere destek ziyaretinde bulunan merhum Başbakan Bülent Ecevit’in eşi Rahşan Ec- evit, verilen haklarõn geri alõnamayacağõnõ be- lirterek, işçilere mücadeleye devam etmele- ri çağrõsõnda bulundu. Spor-Sen kuruldu Eski futbolcu Me- tin Kurt öncülüğün- de çalõşmalarõ sür- dürülen “Spor Emekçileri Sendikasõ” (Spor-Sen) kuruluş bildir- gesi bir basõn toplantõsõyla açõklandõ. DİSK bün- yesinde kurulan sendika 12 Eylül’le beraber sek- teye uğrayan spor emekçilerinin örgütlenme gi- rişiminde yeni bir evreyi oluşturuyor. Sendika org’un haberine göre sendika sporun her dalõnõn her kademesinde görev alan amatör, profesyonel spor emekçileri örgütlenmeye çağõrõyor. Cinayeti itiraf etti, teşekkürü kaptı Bursa Mustafakemalpa- şa’da, 19 işçinin yaşamõnõ yitirdiği maden ocağõnõn sa- hibi geçen salõ çok satan gazetelere yarõm sayfa ilan vererek devlet erkânõna te- şekkür etmiş, ölen işçilerin ailelerine 15’er bin lira öde- yeceğini duyurmuştu. Zafer Aydõn adlõ bir yurttaş da 25 Aralõk 2009 günü Birgün’de bu “yüce gönüllü işverene” bir ilanla teşekkür etti. İlan- da, “Bursa Mustafakemalpaşa’da sahibi olduğu maden ocağõ 19 işçiye toplu mezar olmuşken, ga- zetelere verdiği ilanla, yaşananlarõn iş kazasõ de- ğil, bir cinayet olduğunu itiraf eden; daha fazla kazanmak uğruna bu cinayetlerin, büyük bir so- ğukkanlõlõk içinde taammüden işlendiğini ikrar eden; Çalõşma Bakanõ Ömer Dinçer’in, Devlet Ba- kanõ Faruk Çelik’in Enerji Bakanõ Taner Yõldõz’õn ve diğer yetkililerin “örgütlü suça” bile isteye ka- rõştõklarõnõ ihbar eden; Bükköy Madencilik’in sahibi Nurullah Ercan’a ilanen teşekkür etmeyi bir vatandaşlõk görevi saymaktayõm” denildi. oerinc@cumhuriyet.com.tr Dün toplanan Türk-İş Başkanlar Kurulu’nda 2009, tüm zamanlarõn en kötü yõlõ ilan edilirken eylemlere devam kararõ alõndõ Türk-İş’tenmitingkararõ TEKEL mücadelesi simge oldu CMYB C M Y B Sanatçılar Yavuz Bingöl ve Saadet Işıl Aksoy da işçilere destek ziyaretinde bulundu. Yavuz Bingöl, “Sıkıntılarına ortak olmak ve direnişlerine destek vermek için geldiklerini” söyledi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle