Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr
CMYB
C M Y B
S
evda Cenap And Vakfõ’nõn
1989’dan bu yana verdiği
Onur Ödülü Altõn Madalya
töreni çağdaş Türk müziği dünyasõ-
nõn satõr başõ olaylarõndan birisidir.
1973 yõlõnda kurulan vakõf, 1984’ten
beri düzenlediği Ankara Müzik Fes-
tivali başta olmak üzere, yayõnlarõyla
ve çeşitli etkinlikleriyle Ankara’nõn
müzik kalbi. Altõn madalya ise
1989’dan beri her yõl bir besteci, yo-
rumcu, müzikbilimci, müzik eği-
timcisi ya da müzik kurumuna veri-
liyor. Altõn madalya töreninin bir
özelliği de, uzun yõllardõr her döne-
min cumhurbaşkanõ tarafõndan su-
nulmasõ.
Bu yõl altõn madalyanõn sahibi
olacak üçüncü kuşak bestecileri-
mizden İlhan Baran, sessiz, göste-
rişsiz, kendi entelektüel dünyasõnda
tek başõna bir yaşam sürer. Bõrakõn
medyatik olmayõ, kendi seçtiği çok
az sayõda kişiyle görüşen ve sadece
genç öğrencilerine kendini adamõş bir
aydõn. Sanõrõm bu ödül onun yalnõz
besteciliği için değil, eğitimci ve çok
yönlü bir müzik düşünürü olduğu için
veriliyor.
1982’den 1988’e dek nice söyleşi
yapmõşõz, nice mektuplaşmamõz var
İlhan Baran’la. Bir mektubunda şöy-
le demiş: “Benim çalışmalarım,
Anadolu halk müziklerinin ve di-
van müziğinin doğal bir devamı-
dır...Tabii ki çoksesli planda deva-
mıdır. Çoksesli plan girince zaten
çağımızın bütün teknik olanakla-
rının istenildiği zaman kullanıl-
ması akla geliyor. Dolayısıyla, ke-
sinlikle belli tekniklere bağlı kal-
mıyorum. Makamsal malzemeyi,
modal malzemeyi ifade icabı her
türlü şekle sokmayı deniyorum.”
Tüm çağdaş bestecilerimiz gibi İlhan
Baran da yapõtlarõnõn çok az çalõn-
dõğõndan yakõnõyordu seksenli yõl-
larda. Hatta, “Neredeyse yapıtın
mevcudiyetini bile unutuyorsu-
nuz, birden bir seslendirme olanağı
çıkınca tekrar eğiliyorsunuz üze-
rine” diyordu. “Tekniği ne olursa
olsun, çok iyi yazılmış yapıtlar bu
çağdan ileriye kalacaktır”....“Bizim
ana müzik hazinemiz temelde tek-
seslidir. Bunu daha ileri, daha ge-
ri açısından ele almayalım. Ata-
türk devrimleriyle dünyaya açılma
gerçekleşmiş, çokseslilik de kül-
türümüze girmiştir. Bu da doğal
bir gelişmedir, çünkü zaten teksesli
uygarlık teknik açıdan daha fazla
süremezdi, kendini geliştirme ola-
nakları tükenmişti...”
Bir başka mektubunda “Türk mü-
zikolojisi doğmalıdır” demiş; bir di-
ğerinde konservatuvarõn YÖK’e bağ-
lanmasõna şiddetle karşõ çõkmõş, bir
başkasõnda edebiyat alanõndaki odak
noktalarõnõ aktarmõş. Kimi dergi,
gazete ve radyo söyleşisi için ken-
disine önceden yolladõğõm nice so-
ruyu her zaman titizlikle yanõtlamõş..
Bu yanõtlar bir arşiv değerinde benim
için.
İlhan Baran (d.1934) askeri yargõç
olan babasõnõn görevi nedeniyle bu-
lunduğu Şavşat’ta dünyaya gelmiş,
Ankara Atatürk Lisesi’nde öğrenim
yaparken müzik öğretmeni Ziya
Aydıntan’õn özendirmesiyle kon-
servatuvara girmiş, önce From-
me’yle kontrbas çalõşmõş, sonra
kompozisyon bölümünde Adnan
Saygun’un öğrencisi olmuş. Bu dö-
nemde Selçuk Gündemir’le piyano,
Ruşen Ferit Kam’la geleneksel sa-
nat müziği, Muzaffer Sarısözen’le
halk müziği ve Kemal İlerici’yle
Türk Müziği Armonisi çalõşmõş.
1960’da kompozisyon bölümü ileri
devresini bitirip, 1962’de devlet bur-
suyla Paris’e gitmiş; Ecole Norma-
le de Musique’de Henri Dutilleux ile
çalõşmõş; okulu bitirdikten sonra Pa-
ris radyo-televizyonunda Maurice
Ohana’nõn somut müzik kurslarõna
katõlmõş. 1965’ten sonra ADK’de
kompozisyon öğretmeni olmuş; Fa-
zıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu ve
sonra da Bilkent’de Ayşedeniz Gök-
çin gibi daha nice sanatçõmõzõ ye-
tiştirdi. Yapõtlarõ arasõnda Töresel Çe-
şitlemeler (orkestra), Dönüşümler
(trio) ve piyano için Üç Soyut Dans,
Mavi Anadolu, İki sesli Sonatina, Si-
yah-Beyaz gibi çalõşmalar öne çõkar.
Dehauser’den geliştirdiği Temel
Müzik Kurallarõ adlõ kitabõ Evrensel
Müzikevi tarafõndan basõlmõştõr. Ha-
len Ankara Sanat Akademisi’nde
gençleri yetiştirmeye devam etmek-
tedir.
www.evinilyasoglu.com
İlhanBaran’aaltõnmadalya
EGEMEN BERKÖZ
R
aslantõlar bazen güzel so-
nuçlara da yol açõyor. Bir
örnek: 8 Kasõm’da Cemal
Reşit Rey’deki Fazıl Say - Patri-
cia Kopatçinskaya konserine git-
meseydim Gülsin Onay’la karşõ-
laşmayacaktõm ve önceki akşam iz-
lediğim ilginç dinletiden haberim bi-
le olmayacaktõ belki de. Neden il-
ginç, başka dinletilerden farkõ ney-
di değerli piyanistimizin beni davet
etme inceliğini
gösterdiği bu
dinletisinin?
En önemli
farkõ, dinletinin
bugüne dek
plastik sanatlar-
la ilgili ve bu
alanda açõk ar-
tõrmalar düzen-
leyen bir kuru-
luş olarak tanõ-
dõğõmõz, geçen
günlerde de Burhan Doğançay’õn
rekor fiyatla satõlan tablosuyla gün-
deme gelen Antik A.Ş’de olmasõy-
dõ. Bir başka farkõ da, tek bir din-
leti değil, bir dinletiler dizisinin il-
ki olduğuydu. Antik A.Ş’nin müzik
danõşmanõ Suat Arıkan’õn dinleti-
den önceki konuşmasõndan öğren-
dik bunu. İstanbul 2010 Avrupa
Kültür Başkenti etkinlikleri kapsa-
mõnda bir “Antik Aryalar Yarış-
ması” düzenlendiğini, yarõşmanõn
elemelerinin 10 - 13 Mart arasõnda
Antik Saray’da, finalinin ise 14
Mart’ta Süreyya Operasõ’nda ya-
põlacağõnõ da. Bir başka güzel ha-
berse, Antik A.Ş’nin desteğiyle
İtalya’ya giden genç soprano Gül-
bin Kunduz’un katõldõğõ şan ya-
rõşmasõnda La Boheme’deki Mimi
rolüyle birinci olduğuydu. Kun-
duz’un, İstanbul Devlet Opera-
sõ’nõn Süreyya Operasõ’nda sahne-
lediği ‘La Bohem’de de aynõ rolü
başarõyla sürdürdüğünü operase-
verlere iletip geceye dönelim.
Arõkan’õn “Konserden sonra
cep telefonlarınızı açmayı unut-
mayın” uyarõsõnõn ardõndan baş-
layan dinletide değerli sanatçõ,
çoksesli müzik
‘ s a v a ş ç ı s ı ’
Gülsin Onay,
Antik Saray’õ
dolduran din-
leyicilerine
gerçek bir mü-
zik şöleni çek-
ti. Beetho-
ven’in ünlü
“Ayışığı Sona-
tı”nõ ve kendi-
sine Polonya
Devlet Nişanõ’nõ kazandõran Cho-
pin’i ondan dinlemenin gerçek
bir ayrõcalõk olduğunu vurgula-
malõyõm. Arada çaldõğõ o sevimli
Elgar’õ da unutmadan. İki haber-
le bitirelim yazõmõzõ: Antik
A.Ş.’nin bir yõldõzla başlayan din-
letiler dizisi geleceğin yõldõzõ genç
sanatçõlarla sürecek. İlk dinletinin
yõldõzõ Gülsin Onay ise Uzak Do-
ğu’da olacak bu günlerde. Japon-
ya’da Tokyo ve Fukişima’daki
konserlerinin ardõndan 6 Aralõk’ta
da Tayvan’da ‘Kuzeyin Sönme-
yen Ateşi’ başlõklõ konserde Gri-
eg’in ‘Piyano Konçertosu’nu
seslendirecek.
Tablolar arasında
çoksesli müzik
Kapõlarõnõ müziğe açan Antik A.Ş. her ay
bir dinletiye ev sahipliği yapõyor
Kültür Servisi - Boğaziçi
Üniversitesi’nin Albert Long
Hall’da gerçekleştirdiği klasik
müzik etkinlikleri, bugün saat
19.30’da Ceren Necipoğlu
anõsõna verilecek bir konserle
devam ediyor. Dünyaca ünlü arp
sanatçõmõz Şirin Pancaroğlu ve
Fransõz arpist Isabelle Perrin,
arp sanatõna büyük emek vermiş
olan Necipoğlu’nun sevdiği
yapõtlarõn seslendirileceği bir
konser verecekler. Atlas
Okyanusu’ndaki bir uçak
kazasõnda yitirdiğimiz
Necipoğlu, aynõ zamanda
Boğaziçi Üniversitesi
Çeviribilim Bölümü mezunuydu.
Müzik yazarõmõz Evin
İlyasoğlu’nun
koordinatörlüğünde düzenlenen
etkinlikler kapsamõnda, 9 Aralõk
günü de “Haendel’in Roma
Macerası” başlõklõ bir konser
gerçekleşecek. Uzun yõllardõr
ününü koruyan soprano Dame
Emma Kirkby, Londra Barok
Topluluğu eşliğinde, Haendel’in
İtalyan şarkõlarõndan oluşan bir
konser verecek. Boğaziçi
Üniversitesi’nde 16 Aralõk günü
verilecek konserin başlõğõ
“Brahms’ın Tılsımında”.
Kemancõ Susanna Yoko
Henkel, piyanist Milana
Çerniyavska, çellist Monika
Leskovar ve viyolacõ Guy Ben-
Ziony’den oluşan dörtlü,
Brahms’õn oda müziği yapõtlarõ
1. Piyanolu Üçlüsü’nü ve 1.
Piyanolu Dörtlüsü’nü
yorumlayacak. Aralõk ayõnõn son
konseri Chopin’e ayrõldõ. 23
Aralõk’taki konserde, 2010
yõlõnda doğumunun 200. yõlõ
kutlanacak olan “piyanonun
şairi” Chopin’in yapõtlarõ,
Polonya’nõn bol ödüllü genç
piyanisti Szczepan Konczal
tarafõndan seslendirilecek.
B O Ğ A Z İ Ç İ Ü N İ V E R S İ T E S İ A R A L I K K O N S E R L E R İ
Necipoğlu’nunsevdiğiyapõtlar
ŞirinPancaroğlu
Arjantin’den
Türkiye’ye
Spinoza
Kültür Servisi -
İstanbul Bilgi
Üniversitesi Hukuk
Fakültesi, Ulusal Córdoba
Üniversitesi Felsefe
Bölümü öğretim üyesi ve
Arjantin Spinoza
Çevresi’nin koordinatörü
Diego Tatián’õ yarõn
Dolapdere Kampusu’nda
ağõrlõyor. Saat 16.00’da
başlayacak “Arjantin’den
Türkiye’ye: Türkçede Bir
Spinoza Kitabõ” başlõklõ
etkinlikte Tatián yakõn
zamanda Türkçe’ye
kazandõrõlan Spinoza
Dünya Sevgisi kitabõnõ
tanõtacak. Etkinlikte
Tatián’õn yanõ sõra,
İstanbul Bilgi
Üniversitesi Hukuk
Fakültesi öğretim üyesi
ve aynõ zamanda
Spinoza’nõn Teolojik-
Politik İnceleme adlõ
eserinin çevirmenlerinden
biri olan Cemal Bâli Akal
da bir konuşma yapacak.
Kumaşın
kamusal hali
Kültür Servisi -
Berlinli sanatçõlar Rainer
Kamlah ve Bettina
Allamoda, BM Suma
Çağdaş Sanat
Merkezi’nde ‘Kamusal
Kumaş’ başlõklõ ortak bir
sergi gerçekleştiriyor.
Kamlah ve Allamoda
günlük yaşam, toplum,
mimari, özel ve kamusal
mekânlar içinde, bir
malzeme, bir işaret ve bir
yansõma alanõ olarak
kumaşõn rolünü
sorguluyor. Sergideki
eserlerde iki karşõt
kavram mercek altõna
alõnõyor: ‘Kamusal’,
dõşarõdaki somut mimari
yapõlarõ düşündürürken,
‘kumaş’, iç mekânlar ve
özel alanla
ilişkilendiriliyor. Sergi,
30 Aralõk’a kadar takip
edilebilir.
İstanbul Modern,
5. yılını kutluyor
Kültür Servisi -
İstanbul Modern, 5.
kuruluş yõldönümünü 11
Aralõk’taki “Gala
Modern” gecesiyle
kutluyor. Müzeyi
geleceğe daha güçlü
taşõmak için düzenlenen
ve 500 kişinin katõlõmõyla
gerçekleşecek “Gala
Modern” gecesine sürpriz
sanatçõlar katõlacak.
Gecenin davet
organizasyonunu Vakko
Espace, sunuculuğunu ise
Rana Erkan Tabanca
üstleniyor.
‘Mübadele
Öyküleri’
Kültür Servisi -
Mübadelenin 85. Yõlõ
Öykü Yarõşmasõ’na
katõlan yazarlarõn
öykülerinden bir seçkiyi
içeren “Mübadele
Öyküleri” adlõ kitap,
Lozan Mübadilleri Vakfõ
Yayõnlarõ’ndan çõktõ.
Müfide Pekin tarafõndan
yayõna hazõrlanan kitabõn
başõnda, Feyza
Hepçilingirler’in
Mübadele olgusunu
kapsamlõ bir biçimde
anlatan bir önsözü yer
alõyor. Lozan Mübadilleri
Vakfõ, 2008’de, Türk-
Yunan Zorunlu
Mübadelesinin 85. yõlõ
anõsõna bir öykü yarõşmasõ
düzenlemiş; Semih
Gümüş, Lamia Gülçür,
Füsun Akatlõ, Feyza
Hepçilingirler, Füsun
Çeliker ve Müfide
Pekin’den oluşan seçici
kurul, 102 yarõşmacõdan
gelen 130 öyküyü
değerlendirmişti.
Kültür Servisi -
“Karpuz Kabuğun-
dan Gemiler Yap-
mak” adlõ çok ödüllü
ilk uzun metrajlõ fil-
miyle sinemaya tutku-
sunu kendi hayatõ üze-
rinden anlatan yönet-
men Ahmet Uluçay
(55), dün Beyoğlu Emek
Sinemasõ’nda düzenle-
nen törenle memleketi
Kütahya’ya uğurlandõ.
Ahmet Uluçay için düzenlenen tö-
rende önce Hilmi Etikan’õn “Tür-
kiye’de Kısa Film Tarihi” adlõ bel-
geselden Uluçay’õn kendi sinema
macerasõnõ anlattõğõ bölüm izlendi, ar-
dõndan dostlarõ ve sevenleri sahnede
duygu ve düşüncelerini paylaşarak
Ahmet Uluçay’õn sinemamõzõn “ilginç
bir kazanımı” olduğunu vurguladõ-
lar.
Yaşamõnõ sinemaya adayan Uluçay,
film çekerken geçimini sağlamak
için bir yandan da kamyon şoförlüğü,
inşaat işçiliği, hamallõk gibi pek çok
iş yapmõştõ. Uluçay, ikinci uzun met-
rajlõ filmi “Bozkırda Deniz Kabu-
ğu”nun çekimlerine 2007’de başla-
mõş, ancak sağlõk sorunlarõ nedeniy-
le filmi yarõm kalmõştõ.Uluçay’õn ce-
nazesi, bugün Kütahya’nõn Tavşanlõ
ilçesi Tepecik Köyü’nde öğle na-
mazõnõn ardõndan toprağa verilecek.
Özcan Alper: Sinema yapmak
imkânla ilgili değil, tutku işi. Saflõk
ve tutku, Ahmet Uluçay’õn sinema-
sõ için yapõlabilecek en doğru tanõm.
Yeşim Ustaoğlu: Yaşamõ sanat
olan, mücadelesi, sadeliği ve
gerçekliğiyle çok özel bir insan-
dõ. En yakõn dostumu kaybettim.
Sumru Yavrucuk: Dünyanõn
en basit hikâyelerinden başya-
põtlar ortaya çõkardõ. O tekti ve
o teki kaybettik. Onun filminin
tek karesinde yer almak için
her şeyi verirdim.
Hilmi Etikan: Köyde çöp-
lerden film toplayõp birbirine
bağlayarak kendi yaptõğõ film gös-
terme makinasõyla bu filmleri izleten
adamdõ o. Bir düşü gerçekleştirdi.
Onun gibi biri bir daha ne zaman ge-
lir ülkemize bilemiyorum.
Reis Çelik:Sinemamõzõn Âşõk Vey-
sel’i, Nasreddin Hoca’sõ, Pir Sultan
Abdal’õydõ. Bozkõrda küçük bir si-
nema ampulü yapmõş, o ampulle
sonsuza kadar yanacak kadar güçlü bir
õşõk yakmõştõr Ahmet Uluçay.
Yüksel Aksu : O benim başõmõn
derdidir. Yeteneğiyle, birikimiyle
bende hep kompleks yaratmõştõr.
Ezel Akay: Onun film yapma ma-
cerasõ, film yapmak için gösterdiği ce-
saret sinemacõlara ilham verdi. Artõk
onun gibi düşünerek film yapmaya ça-
lõşan genç sinemacõlar var, bunun iz-
lerini yeni çekilen filmlerde görece-
ğiz.
Tayfun Delice (Bozkırda Deniz
Kabuğu filminin yapımcısı): Ahmet
Uluçay bence “Bozkırda Deniz Ka-
buğu” filmini çekti. Bitmemiş olsa da
bize kare kare anlattõğõ filme bizler de-
vam edeceğiz.
JESSE COOK’UN KONSERİ İŞ SANAT’TA
Kültür Servisi - Paris do-
ğumlu Kanadalõ flamen-
ko gitaristi Jesse Cook 3
Aralõk’ta İşSanat’ta. Co-
ok’un, rumba flamen-
konun Küba’daki kökle-
rine uzandõğõ “Rumba
Foundation” albümü
geçen eylülde müzikse-
verlerle buluşmuştu. Sa-
natçõnõn, albümün he-
men ardõndan çõktõğõ
dünya turnesinin ayak-
larõndan biri de İstan-
bul.
Müziğe 3 yaşõnda oyuncak
bir gitarla başlayan Co-
ok’un yaşamõ, ailesiyle
Fransa’nõn güneyinde
yaşarken Gypsy King’in
solisti Nicolas Reyes’le tanõşmasõyla değişti. Bu-
gün modern flamenko akõmõnõn en saygõn tem-
silcilerinden biri kabul edilen müzisyen, “Free
Frail” albümüyle 2001’de ‘En İyi Enstrü-
mental Albüm’ dalõnda Juna Ödülü aldõ, 2008’de
bu ödülü iki kez daha kazandõ.
- Kariyeriniz boyunca pek çok müzisyenle ça-
lıştınız. Bunlar arasında Cheftains, B.B. King,
Ray Charles, Diana Krall gibi isimler bulu-
nuyor. Bu süreçten müziğiniz nasıl etkilendi?
Birlikte çalõşma ayrõcalõğõ edindiğim tüm bu sa-
natçõlardan çok şey öğrendim. Chieftains ile tur-
neye çõkmanõn üzerimdeki etkisi büyüktür. Her
gittikleri ülkede yerel sanatçõlarla nasõl bir bağ kur-
duklarõnõ görme fõrsatõm oldu. Bu sayede, her ne
kadar geleneksel Keltic müziği çalsalar da mü-
zik adõna yaptõklarõ işbirliği dünyanõn her ye-
rindeki dinleyici kitlesi ile kültürel bir köprü kur-
malarõnõ sağlamõş. Ben onlarõ müzik büyükelçi-
leri olarak görüyorum.
- Flamenko müziği konusunda otoritelerce en iyi
gitaristlerden biri olarak niteleniyorsunuz. Ka-
nada asıllı bir müzisyen olarak flamenkoda si-
zi cezbeden ne oldu?
Tabii ki “Guitar Player” dergisinin yakõn bir za-
man önce benimle ilgili yaptõğõ övgüler beni çok
heyecanlandõrdõ. Derginin okuyucu kitlesi beni
büyük Paco de Lucia’dan sonra dünyadaki 2. en
iyi flamenko gitaristi seçti. Benim en beğendiğim
gitarist Vicente Amigo ise 3. seçildi. Bu listeye
girmekten büyük onur duydum, ama hâlâ bir yan-
lõşlõk olduğunu düşünüyorum. Yaptõğõm müzikte
flamenko ve rumba flamenko unsurlarõ olsa da
müziğimin tamamõyla flamenko olarak adlandõ-
rõlmasõ konusunda emin değilim. Kullandõğõm
teknikte çok farklõ müzik geleneklerinin izi var.
Hayatõmõn değişik dönemlerinde klasik ve caz da
çalõştõm. Şu aralar müziğime dünyanõn her ye-
rinden bir şeyler eklemeye çalõşõyorum. Flamenko
müziğinden çok küresel bir füzyon diyebiliriz.
- Müziğiniz farklı coğrafyalara yaptığınız seya-
hatlerden de besleniyor mu?
Bir önceki albümüm “Frontiers”da karõmla birlikte
bir süre yaşadõğõmõz Sevilla’dan aldõğõm ilhamõn
etkileri vardõr. Bir önceki albümüm “Nomad” ise
Mõsõr, İspanya, İngiltere ve ABD seyahatleri son-
rasõnda ürettiğim bir albüm. Yabancõ bir ülkede
müzik kaydetmenin çok ilham veren bir şey ol-
duğunu düşünüyorum, müziğinize başka bir
müzik dili bulaştõrõyorsunuz. Bu, beni müzikle
ilgili varsayõmlarõmõ ve alõşkanlõklarõmõ yeniden
gözden geçirmem için zorluyor.
Flamenkonun
romantik yıldızı
‘Dünya Engelliler Günü’
Kültür Servisi - ‘3
Aralõk Dünya Engelliler
Günü’ yarõn Deposite
Alõşveriş Merkezi’nde
‘Kör Fotoğrafçõlar
Projesi’ ve Başakşehir
Deposite Alõşveriş
Merkezi işbirliğiyle bir
dizi etkinlikle kutlanõyor. “Engel Tanõmayõn
Engelliyi Tanõyõn” başlõğõ altõnda
düzenlenen ve yarõn saat 13.30’da
başlayacak etkinlik kapsamõnda Gözder
Müzik Topluluğu ve Kerim-Selim Altõnok
konser verecek ve etkinlikte ayrõca Eşref
Armağan’õn resim performansõ, Ali
Şerafettin Köksal’õn maket çalõşmasõ, ‘Kör
Fotoğrafçõlar Projesi’nden film gösterimleri
ve ‘Dahî Görme Engelliler Sergisi’ de
olacak. 6 Aralõk’a kadar sürecek etkinliklere
katõlmak isteyenler için yarõn saat 12.00’de
Bakõrköy Gözder’den bir araç kalkacak.
Sevda Cenap And Vakfõ’nõn Onur Ödülü Altõn Madalyasõ bu yõl İlhan Baran’a veriliyor.
7 Aralõk’ta yapõlacak törende sanatçõnõn yapõtlarõnõ piyanist Yeşim Gökalp seslendirecek
“Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak”
Ahmet
Uluçay dün
Beyoğlu
Emek
Sinemasõ’nda
düzenlenen
törenle
memleketi
Kütahya’ya
uğurlandõ.
‘SinemamõzõnÂşõkVeysel’iydi’
Selim-KerimAltınok
GülsinOnay