25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2 ARALIK 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B S evda Cenap And Vakfõ’nõn 1989’dan bu yana verdiği Onur Ödülü Altõn Madalya töreni çağdaş Türk müziği dünyasõ- nõn satõr başõ olaylarõndan birisidir. 1973 yõlõnda kurulan vakõf, 1984’ten beri düzenlediği Ankara Müzik Fes- tivali başta olmak üzere, yayõnlarõyla ve çeşitli etkinlikleriyle Ankara’nõn müzik kalbi. Altõn madalya ise 1989’dan beri her yõl bir besteci, yo- rumcu, müzikbilimci, müzik eği- timcisi ya da müzik kurumuna veri- liyor. Altõn madalya töreninin bir özelliği de, uzun yõllardõr her döne- min cumhurbaşkanõ tarafõndan su- nulmasõ. Bu yõl altõn madalyanõn sahibi olacak üçüncü kuşak bestecileri- mizden İlhan Baran, sessiz, göste- rişsiz, kendi entelektüel dünyasõnda tek başõna bir yaşam sürer. Bõrakõn medyatik olmayõ, kendi seçtiği çok az sayõda kişiyle görüşen ve sadece genç öğrencilerine kendini adamõş bir aydõn. Sanõrõm bu ödül onun yalnõz besteciliği için değil, eğitimci ve çok yönlü bir müzik düşünürü olduğu için veriliyor. 1982’den 1988’e dek nice söyleşi yapmõşõz, nice mektuplaşmamõz var İlhan Baran’la. Bir mektubunda şöy- le demiş: “Benim çalışmalarım, Anadolu halk müziklerinin ve di- van müziğinin doğal bir devamı- dır...Tabii ki çoksesli planda deva- mıdır. Çoksesli plan girince zaten çağımızın bütün teknik olanakla- rının istenildiği zaman kullanıl- ması akla geliyor. Dolayısıyla, ke- sinlikle belli tekniklere bağlı kal- mıyorum. Makamsal malzemeyi, modal malzemeyi ifade icabı her türlü şekle sokmayı deniyorum.” Tüm çağdaş bestecilerimiz gibi İlhan Baran da yapõtlarõnõn çok az çalõn- dõğõndan yakõnõyordu seksenli yõl- larda. Hatta, “Neredeyse yapıtın mevcudiyetini bile unutuyorsu- nuz, birden bir seslendirme olanağı çıkınca tekrar eğiliyorsunuz üze- rine” diyordu. “Tekniği ne olursa olsun, çok iyi yazılmış yapıtlar bu çağdan ileriye kalacaktır”....“Bizim ana müzik hazinemiz temelde tek- seslidir. Bunu daha ileri, daha ge- ri açısından ele almayalım. Ata- türk devrimleriyle dünyaya açılma gerçekleşmiş, çokseslilik de kül- türümüze girmiştir. Bu da doğal bir gelişmedir, çünkü zaten teksesli uygarlık teknik açıdan daha fazla süremezdi, kendini geliştirme ola- nakları tükenmişti...” Bir başka mektubunda “Türk mü- zikolojisi doğmalıdır” demiş; bir di- ğerinde konservatuvarõn YÖK’e bağ- lanmasõna şiddetle karşõ çõkmõş, bir başkasõnda edebiyat alanõndaki odak noktalarõnõ aktarmõş. Kimi dergi, gazete ve radyo söyleşisi için ken- disine önceden yolladõğõm nice so- ruyu her zaman titizlikle yanõtlamõş.. Bu yanõtlar bir arşiv değerinde benim için. İlhan Baran (d.1934) askeri yargõç olan babasõnõn görevi nedeniyle bu- lunduğu Şavşat’ta dünyaya gelmiş, Ankara Atatürk Lisesi’nde öğrenim yaparken müzik öğretmeni Ziya Aydıntan’õn özendirmesiyle kon- servatuvara girmiş, önce From- me’yle kontrbas çalõşmõş, sonra kompozisyon bölümünde Adnan Saygun’un öğrencisi olmuş. Bu dö- nemde Selçuk Gündemir’le piyano, Ruşen Ferit Kam’la geleneksel sa- nat müziği, Muzaffer Sarısözen’le halk müziği ve Kemal İlerici’yle Türk Müziği Armonisi çalõşmõş. 1960’da kompozisyon bölümü ileri devresini bitirip, 1962’de devlet bur- suyla Paris’e gitmiş; Ecole Norma- le de Musique’de Henri Dutilleux ile çalõşmõş; okulu bitirdikten sonra Pa- ris radyo-televizyonunda Maurice Ohana’nõn somut müzik kurslarõna katõlmõş. 1965’ten sonra ADK’de kompozisyon öğretmeni olmuş; Fa- zıl Say, Muhiddin Dürrüoğlu ve sonra da Bilkent’de Ayşedeniz Gök- çin gibi daha nice sanatçõmõzõ ye- tiştirdi. Yapõtlarõ arasõnda Töresel Çe- şitlemeler (orkestra), Dönüşümler (trio) ve piyano için Üç Soyut Dans, Mavi Anadolu, İki sesli Sonatina, Si- yah-Beyaz gibi çalõşmalar öne çõkar. Dehauser’den geliştirdiği Temel Müzik Kurallarõ adlõ kitabõ Evrensel Müzikevi tarafõndan basõlmõştõr. Ha- len Ankara Sanat Akademisi’nde gençleri yetiştirmeye devam etmek- tedir. www.evinilyasoglu.com İlhanBaran’aaltõnmadalya EGEMEN BERKÖZ R aslantõlar bazen güzel so- nuçlara da yol açõyor. Bir örnek: 8 Kasõm’da Cemal Reşit Rey’deki Fazıl Say - Patri- cia Kopatçinskaya konserine git- meseydim Gülsin Onay’la karşõ- laşmayacaktõm ve önceki akşam iz- lediğim ilginç dinletiden haberim bi- le olmayacaktõ belki de. Neden il- ginç, başka dinletilerden farkõ ney- di değerli piyanistimizin beni davet etme inceliğini gösterdiği bu dinletisinin? En önemli farkõ, dinletinin bugüne dek plastik sanatlar- la ilgili ve bu alanda açõk ar- tõrmalar düzen- leyen bir kuru- luş olarak tanõ- dõğõmõz, geçen günlerde de Burhan Doğançay’õn rekor fiyatla satõlan tablosuyla gün- deme gelen Antik A.Ş’de olmasõy- dõ. Bir başka farkõ da, tek bir din- leti değil, bir dinletiler dizisinin il- ki olduğuydu. Antik A.Ş’nin müzik danõşmanõ Suat Arıkan’õn dinleti- den önceki konuşmasõndan öğren- dik bunu. İstanbul 2010 Avrupa Kültür Başkenti etkinlikleri kapsa- mõnda bir “Antik Aryalar Yarış- ması” düzenlendiğini, yarõşmanõn elemelerinin 10 - 13 Mart arasõnda Antik Saray’da, finalinin ise 14 Mart’ta Süreyya Operasõ’nda ya- põlacağõnõ da. Bir başka güzel ha- berse, Antik A.Ş’nin desteğiyle İtalya’ya giden genç soprano Gül- bin Kunduz’un katõldõğõ şan ya- rõşmasõnda La Boheme’deki Mimi rolüyle birinci olduğuydu. Kun- duz’un, İstanbul Devlet Opera- sõ’nõn Süreyya Operasõ’nda sahne- lediği ‘La Bohem’de de aynõ rolü başarõyla sürdürdüğünü operase- verlere iletip geceye dönelim. Arõkan’õn “Konserden sonra cep telefonlarınızı açmayı unut- mayın” uyarõsõnõn ardõndan baş- layan dinletide değerli sanatçõ, çoksesli müzik ‘ s a v a ş ç ı s ı ’ Gülsin Onay, Antik Saray’õ dolduran din- leyicilerine gerçek bir mü- zik şöleni çek- ti. Beetho- ven’in ünlü “Ayışığı Sona- tı”nõ ve kendi- sine Polonya Devlet Nişanõ’nõ kazandõran Cho- pin’i ondan dinlemenin gerçek bir ayrõcalõk olduğunu vurgula- malõyõm. Arada çaldõğõ o sevimli Elgar’õ da unutmadan. İki haber- le bitirelim yazõmõzõ: Antik A.Ş.’nin bir yõldõzla başlayan din- letiler dizisi geleceğin yõldõzõ genç sanatçõlarla sürecek. İlk dinletinin yõldõzõ Gülsin Onay ise Uzak Do- ğu’da olacak bu günlerde. Japon- ya’da Tokyo ve Fukişima’daki konserlerinin ardõndan 6 Aralõk’ta da Tayvan’da ‘Kuzeyin Sönme- yen Ateşi’ başlõklõ konserde Gri- eg’in ‘Piyano Konçertosu’nu seslendirecek. Tablolar arasında çoksesli müzik Kapõlarõnõ müziğe açan Antik A.Ş. her ay bir dinletiye ev sahipliği yapõyor Kültür Servisi - Boğaziçi Üniversitesi’nin Albert Long Hall’da gerçekleştirdiği klasik müzik etkinlikleri, bugün saat 19.30’da Ceren Necipoğlu anõsõna verilecek bir konserle devam ediyor. Dünyaca ünlü arp sanatçõmõz Şirin Pancaroğlu ve Fransõz arpist Isabelle Perrin, arp sanatõna büyük emek vermiş olan Necipoğlu’nun sevdiği yapõtlarõn seslendirileceği bir konser verecekler. Atlas Okyanusu’ndaki bir uçak kazasõnda yitirdiğimiz Necipoğlu, aynõ zamanda Boğaziçi Üniversitesi Çeviribilim Bölümü mezunuydu. Müzik yazarõmõz Evin İlyasoğlu’nun koordinatörlüğünde düzenlenen etkinlikler kapsamõnda, 9 Aralõk günü de “Haendel’in Roma Macerası” başlõklõ bir konser gerçekleşecek. Uzun yõllardõr ününü koruyan soprano Dame Emma Kirkby, Londra Barok Topluluğu eşliğinde, Haendel’in İtalyan şarkõlarõndan oluşan bir konser verecek. Boğaziçi Üniversitesi’nde 16 Aralõk günü verilecek konserin başlõğõ “Brahms’ın Tılsımında”. Kemancõ Susanna Yoko Henkel, piyanist Milana Çerniyavska, çellist Monika Leskovar ve viyolacõ Guy Ben- Ziony’den oluşan dörtlü, Brahms’õn oda müziği yapõtlarõ 1. Piyanolu Üçlüsü’nü ve 1. Piyanolu Dörtlüsü’nü yorumlayacak. Aralõk ayõnõn son konseri Chopin’e ayrõldõ. 23 Aralõk’taki konserde, 2010 yõlõnda doğumunun 200. yõlõ kutlanacak olan “piyanonun şairi” Chopin’in yapõtlarõ, Polonya’nõn bol ödüllü genç piyanisti Szczepan Konczal tarafõndan seslendirilecek. B O Ğ A Z İ Ç İ Ü N İ V E R S İ T E S İ A R A L I K K O N S E R L E R İ Necipoğlu’nunsevdiğiyapõtlar ŞirinPancaroğlu Arjantin’den Türkiye’ye Spinoza Kültür Servisi - İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ulusal Córdoba Üniversitesi Felsefe Bölümü öğretim üyesi ve Arjantin Spinoza Çevresi’nin koordinatörü Diego Tatián’õ yarõn Dolapdere Kampusu’nda ağõrlõyor. Saat 16.00’da başlayacak “Arjantin’den Türkiye’ye: Türkçede Bir Spinoza Kitabõ” başlõklõ etkinlikte Tatián yakõn zamanda Türkçe’ye kazandõrõlan Spinoza Dünya Sevgisi kitabõnõ tanõtacak. Etkinlikte Tatián’õn yanõ sõra, İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyesi ve aynõ zamanda Spinoza’nõn Teolojik- Politik İnceleme adlõ eserinin çevirmenlerinden biri olan Cemal Bâli Akal da bir konuşma yapacak. Kumaşın kamusal hali Kültür Servisi - Berlinli sanatçõlar Rainer Kamlah ve Bettina Allamoda, BM Suma Çağdaş Sanat Merkezi’nde ‘Kamusal Kumaş’ başlõklõ ortak bir sergi gerçekleştiriyor. Kamlah ve Allamoda günlük yaşam, toplum, mimari, özel ve kamusal mekânlar içinde, bir malzeme, bir işaret ve bir yansõma alanõ olarak kumaşõn rolünü sorguluyor. Sergideki eserlerde iki karşõt kavram mercek altõna alõnõyor: ‘Kamusal’, dõşarõdaki somut mimari yapõlarõ düşündürürken, ‘kumaş’, iç mekânlar ve özel alanla ilişkilendiriliyor. Sergi, 30 Aralõk’a kadar takip edilebilir. İstanbul Modern, 5. yılını kutluyor Kültür Servisi - İstanbul Modern, 5. kuruluş yõldönümünü 11 Aralõk’taki “Gala Modern” gecesiyle kutluyor. Müzeyi geleceğe daha güçlü taşõmak için düzenlenen ve 500 kişinin katõlõmõyla gerçekleşecek “Gala Modern” gecesine sürpriz sanatçõlar katõlacak. Gecenin davet organizasyonunu Vakko Espace, sunuculuğunu ise Rana Erkan Tabanca üstleniyor. ‘Mübadele Öyküleri’ Kültür Servisi - Mübadelenin 85. Yõlõ Öykü Yarõşmasõ’na katõlan yazarlarõn öykülerinden bir seçkiyi içeren “Mübadele Öyküleri” adlõ kitap, Lozan Mübadilleri Vakfõ Yayõnlarõ’ndan çõktõ. Müfide Pekin tarafõndan yayõna hazõrlanan kitabõn başõnda, Feyza Hepçilingirler’in Mübadele olgusunu kapsamlõ bir biçimde anlatan bir önsözü yer alõyor. Lozan Mübadilleri Vakfõ, 2008’de, Türk- Yunan Zorunlu Mübadelesinin 85. yõlõ anõsõna bir öykü yarõşmasõ düzenlemiş; Semih Gümüş, Lamia Gülçür, Füsun Akatlõ, Feyza Hepçilingirler, Füsun Çeliker ve Müfide Pekin’den oluşan seçici kurul, 102 yarõşmacõdan gelen 130 öyküyü değerlendirmişti. Kültür Servisi - “Karpuz Kabuğun- dan Gemiler Yap- mak” adlõ çok ödüllü ilk uzun metrajlõ fil- miyle sinemaya tutku- sunu kendi hayatõ üze- rinden anlatan yönet- men Ahmet Uluçay (55), dün Beyoğlu Emek Sinemasõ’nda düzenle- nen törenle memleketi Kütahya’ya uğurlandõ. Ahmet Uluçay için düzenlenen tö- rende önce Hilmi Etikan’õn “Tür- kiye’de Kısa Film Tarihi” adlõ bel- geselden Uluçay’õn kendi sinema macerasõnõ anlattõğõ bölüm izlendi, ar- dõndan dostlarõ ve sevenleri sahnede duygu ve düşüncelerini paylaşarak Ahmet Uluçay’õn sinemamõzõn “ilginç bir kazanımı” olduğunu vurguladõ- lar. Yaşamõnõ sinemaya adayan Uluçay, film çekerken geçimini sağlamak için bir yandan da kamyon şoförlüğü, inşaat işçiliği, hamallõk gibi pek çok iş yapmõştõ. Uluçay, ikinci uzun met- rajlõ filmi “Bozkırda Deniz Kabu- ğu”nun çekimlerine 2007’de başla- mõş, ancak sağlõk sorunlarõ nedeniy- le filmi yarõm kalmõştõ.Uluçay’õn ce- nazesi, bugün Kütahya’nõn Tavşanlõ ilçesi Tepecik Köyü’nde öğle na- mazõnõn ardõndan toprağa verilecek. Özcan Alper: Sinema yapmak imkânla ilgili değil, tutku işi. Saflõk ve tutku, Ahmet Uluçay’õn sinema- sõ için yapõlabilecek en doğru tanõm. Yeşim Ustaoğlu: Yaşamõ sanat olan, mücadelesi, sadeliği ve gerçekliğiyle çok özel bir insan- dõ. En yakõn dostumu kaybettim. Sumru Yavrucuk: Dünyanõn en basit hikâyelerinden başya- põtlar ortaya çõkardõ. O tekti ve o teki kaybettik. Onun filminin tek karesinde yer almak için her şeyi verirdim. Hilmi Etikan: Köyde çöp- lerden film toplayõp birbirine bağlayarak kendi yaptõğõ film gös- terme makinasõyla bu filmleri izleten adamdõ o. Bir düşü gerçekleştirdi. Onun gibi biri bir daha ne zaman ge- lir ülkemize bilemiyorum. Reis Çelik:Sinemamõzõn Âşõk Vey- sel’i, Nasreddin Hoca’sõ, Pir Sultan Abdal’õydõ. Bozkõrda küçük bir si- nema ampulü yapmõş, o ampulle sonsuza kadar yanacak kadar güçlü bir õşõk yakmõştõr Ahmet Uluçay. Yüksel Aksu : O benim başõmõn derdidir. Yeteneğiyle, birikimiyle bende hep kompleks yaratmõştõr. Ezel Akay: Onun film yapma ma- cerasõ, film yapmak için gösterdiği ce- saret sinemacõlara ilham verdi. Artõk onun gibi düşünerek film yapmaya ça- lõşan genç sinemacõlar var, bunun iz- lerini yeni çekilen filmlerde görece- ğiz. Tayfun Delice (Bozkırda Deniz Kabuğu filminin yapımcısı): Ahmet Uluçay bence “Bozkırda Deniz Ka- buğu” filmini çekti. Bitmemiş olsa da bize kare kare anlattõğõ filme bizler de- vam edeceğiz. JESSE COOK’UN KONSERİ İŞ SANAT’TA Kültür Servisi - Paris do- ğumlu Kanadalõ flamen- ko gitaristi Jesse Cook 3 Aralõk’ta İşSanat’ta. Co- ok’un, rumba flamen- konun Küba’daki kökle- rine uzandõğõ “Rumba Foundation” albümü geçen eylülde müzikse- verlerle buluşmuştu. Sa- natçõnõn, albümün he- men ardõndan çõktõğõ dünya turnesinin ayak- larõndan biri de İstan- bul. Müziğe 3 yaşõnda oyuncak bir gitarla başlayan Co- ok’un yaşamõ, ailesiyle Fransa’nõn güneyinde yaşarken Gypsy King’in solisti Nicolas Reyes’le tanõşmasõyla değişti. Bu- gün modern flamenko akõmõnõn en saygõn tem- silcilerinden biri kabul edilen müzisyen, “Free Frail” albümüyle 2001’de ‘En İyi Enstrü- mental Albüm’ dalõnda Juna Ödülü aldõ, 2008’de bu ödülü iki kez daha kazandõ. - Kariyeriniz boyunca pek çok müzisyenle ça- lıştınız. Bunlar arasında Cheftains, B.B. King, Ray Charles, Diana Krall gibi isimler bulu- nuyor. Bu süreçten müziğiniz nasıl etkilendi? Birlikte çalõşma ayrõcalõğõ edindiğim tüm bu sa- natçõlardan çok şey öğrendim. Chieftains ile tur- neye çõkmanõn üzerimdeki etkisi büyüktür. Her gittikleri ülkede yerel sanatçõlarla nasõl bir bağ kur- duklarõnõ görme fõrsatõm oldu. Bu sayede, her ne kadar geleneksel Keltic müziği çalsalar da mü- zik adõna yaptõklarõ işbirliği dünyanõn her ye- rindeki dinleyici kitlesi ile kültürel bir köprü kur- malarõnõ sağlamõş. Ben onlarõ müzik büyükelçi- leri olarak görüyorum. - Flamenko müziği konusunda otoritelerce en iyi gitaristlerden biri olarak niteleniyorsunuz. Ka- nada asıllı bir müzisyen olarak flamenkoda si- zi cezbeden ne oldu? Tabii ki “Guitar Player” dergisinin yakõn bir za- man önce benimle ilgili yaptõğõ övgüler beni çok heyecanlandõrdõ. Derginin okuyucu kitlesi beni büyük Paco de Lucia’dan sonra dünyadaki 2. en iyi flamenko gitaristi seçti. Benim en beğendiğim gitarist Vicente Amigo ise 3. seçildi. Bu listeye girmekten büyük onur duydum, ama hâlâ bir yan- lõşlõk olduğunu düşünüyorum. Yaptõğõm müzikte flamenko ve rumba flamenko unsurlarõ olsa da müziğimin tamamõyla flamenko olarak adlandõ- rõlmasõ konusunda emin değilim. Kullandõğõm teknikte çok farklõ müzik geleneklerinin izi var. Hayatõmõn değişik dönemlerinde klasik ve caz da çalõştõm. Şu aralar müziğime dünyanõn her ye- rinden bir şeyler eklemeye çalõşõyorum. Flamenko müziğinden çok küresel bir füzyon diyebiliriz. - Müziğiniz farklı coğrafyalara yaptığınız seya- hatlerden de besleniyor mu? Bir önceki albümüm “Frontiers”da karõmla birlikte bir süre yaşadõğõmõz Sevilla’dan aldõğõm ilhamõn etkileri vardõr. Bir önceki albümüm “Nomad” ise Mõsõr, İspanya, İngiltere ve ABD seyahatleri son- rasõnda ürettiğim bir albüm. Yabancõ bir ülkede müzik kaydetmenin çok ilham veren bir şey ol- duğunu düşünüyorum, müziğinize başka bir müzik dili bulaştõrõyorsunuz. Bu, beni müzikle ilgili varsayõmlarõmõ ve alõşkanlõklarõmõ yeniden gözden geçirmem için zorluyor. Flamenkonun romantik yıldızı ‘Dünya Engelliler Günü’ Kültür Servisi - ‘3 Aralõk Dünya Engelliler Günü’ yarõn Deposite Alõşveriş Merkezi’nde ‘Kör Fotoğrafçõlar Projesi’ ve Başakşehir Deposite Alõşveriş Merkezi işbirliğiyle bir dizi etkinlikle kutlanõyor. “Engel Tanõmayõn Engelliyi Tanõyõn” başlõğõ altõnda düzenlenen ve yarõn saat 13.30’da başlayacak etkinlik kapsamõnda Gözder Müzik Topluluğu ve Kerim-Selim Altõnok konser verecek ve etkinlikte ayrõca Eşref Armağan’õn resim performansõ, Ali Şerafettin Köksal’õn maket çalõşmasõ, ‘Kör Fotoğrafçõlar Projesi’nden film gösterimleri ve ‘Dahî Görme Engelliler Sergisi’ de olacak. 6 Aralõk’a kadar sürecek etkinliklere katõlmak isteyenler için yarõn saat 12.00’de Bakõrköy Gözder’den bir araç kalkacak. Sevda Cenap And Vakfõ’nõn Onur Ödülü Altõn Madalyasõ bu yõl İlhan Baran’a veriliyor. 7 Aralõk’ta yapõlacak törende sanatçõnõn yapõtlarõnõ piyanist Yeşim Gökalp seslendirecek “Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak” Ahmet Uluçay dün Beyoğlu Emek Sinemasõ’nda düzenlenen törenle memleketi Kütahya’ya uğurlandõ. ‘SinemamõzõnÂşõkVeysel’iydi’ Selim-KerimAltınok GülsinOnay
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle