18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 20 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT TC Değil Telekulak Cumhuriyeti Avrupa Birliği’ne üye adayı ülkemizde, üç yılda tam 113 bin 270 kişinin dinlendiğini bildiren gazetenin haberinde bence önemli bir eksiklik var. Anayasasında haberleşme özgürlüğünün güvence altında olmasına karşın 113 bin 270 kişiyi bu güvence dışında tutabilecek kadar gözü pek bir merak ülkesi haline gelen ülkemiz, acaba bu yarışmada kaçıncı sırada yer alıyor? Sorunun kısmen de olsa yanıtını veren bir Alman gazetesi var, Almanya’da bir yılda 16 bin 500 telefonun dinlendiğini bildirirken, bizde Yüksek yargıyı da içine alan son dinleme olaylarını irdeleyen haberini Süddeutsche Zeitung, “Telekulak Cumhuriyeti” başlığı altında veriyor. AKP ve yalaka yardakçıları diledikleri kadar “Demokratik Açılım”dan söz etsinler. AB’nin kapısını aralatabilmek amacıyla yapılan bu göz boyayıcılığını, evin eski sahiplerine yutturabilmemizin ne denli güç olduğunu, Süddeutsche Zeitung’un yazarının bir bölümünü aldığım gözlemleri yeterince ortaya koyuyor: “Burada gazeteciler önemli görüşmelerde hemen cep telefonlarını kapatıyorlar. Gerçi bunun yeterli olmadığını uzmanlar da söylüyor. Kapalı cep telefonu üzerinden de konuşmalar dinlenebiliyor. Bakkal bile politikacılara küfür edeceği zaman önce yanında çalışan çırağa cep telefonunu verip dışarı günderiyor. Alman Büyükelçiliği’nden bir diplomat cep telefonunun dinlenmesini engellemek için şarjın çıkartılmasını tavsiye ediyor. (...) Adalet Bakanı, ellerinde bunun için mahkeme kararı bulunduğunu söyledi. Ama İstanbul’daki sıradan bir mahkeme, Yargıtay gibi yüksek bir mahkemenin dinlenmesi talimatını verebilir mi?..” Maazallah darbe olmuş olsa.. Yüksek yargıyı da kapsayan dinleme rezaletini protesto amacıyla 47 Baronun temsilcilerinin, önceki gün İstanbul’da düzenledikleri yürüyüşün son aşaması olan Taksim’de bir kışkırtıcı yalakanın alandaki otellerden birisinden sarkıttığı “Darbeci Baro” yazılı bezi, aynı akşam TV haberlerinde izlerken düşündüm: “Bu kışkırtıcı amaçlı bez parçasında yazılanlar, gerçekdışı bir iftira değil de, doğruları yansıtan bir gözlem olsa. Ve maazallah öyle bir darbe yapılsa.. Darbecilerin öncelikli işlerinden birisi haberleşme özgürlüğümüzü askıya almak olmayacak mı?” Halkın özgür iradesi ile seçerek iş başına getirdiği iktidar, farkında olmadan darbecilerin kullandığı yöntemlere öylesine sarılıyor ki, dış basın onların bu marifetleri yüzünden bizi Telekulak Cumhuriyeti olarak isimlendiriyor. Mahalle bakkalının politikacılara sövme yöntemleri anlatılıyor. Yabancı diplomatların eski Demirperde ülkelerinde görev yaparken başvurmak zorunda kaldıkları önleme usullerinin günümüz Ankarası’nda yeniden geçerli olduğunu belirten anekdotlar yazılıyor. Sadece bu ayıp bile AB yolcusu iktidar partisinin demokratik açılım masallarını sıfırlamaya yetecek ölçüdedir. 50’li yılların “fısıltı gazetesi” dönemini de görmüş geçirmiş bir yurttaş olarak, benden uyarması: O ölçü, bu gidişle Abdullah Gül’den Telekulak Cumhuriyeti Başkanı, Erdoğan’dan Telekulak Cumhuriyeti Başbakanı diyecek kadar alıp büyüyebilir. Eskişehir Valisinin Açıklaması Sayın Orhan Birgit, 11.11.2009 tarihli yazınızda “Eskişehir’de bir Erdoğan Valisi” adlı nitelemenizle başlıklandırdığınız şahsıma ilişkin birtakım dayanaksız iddia ve yorumları üzülerek okudum. “İki hafta önce Eskişehir’de yeni atanan valinin açık sözlülüğünü anlattılar” diye başlayan ve duyduklarınıza göre temellendirdiğiniz “anlatılanlar”da; özetle, ziyaretime gelen Saadet Partililere iktidar oylarını bölmemelerini söylediğimden hareketle tarafsızlık kurallarına meydan okuduğum gibi yorumlarda bulunuyorsunuz. Size anlatılanlarda bir tek doğru bulunmaktadır: Eskişehir’e yeni atanmam dolayısıyla birçok kurum ve kuruluş temsilcileri ve heyetleri gibi Saadet Partisi Eskişehir Örgütü yöneticilerinden oluşan bir heyet de “hoş geldiniz” ziyaretinde bulunmuştur. Ancak, ilgili heyetin 10.03.2009 tarihindeki ziyaretinde, yazınızda belirttiğiniz şekilde bir diyalog gerçekleşmemiştir. 25 yıllık bir kamu yöneticisi olarak bir valinin görev, yetki ve sorumlulukları çerçevesinde görev ifa edebilecek bilinç, bilgi ve birikime sahip olduğumu düşünüyorum. Doğrusu, uzun bir bürokrasi geçmişi ve gazetecilik deneyimi olan şahsınızın anlatılanların gerçekliğini sorgulamaksızın köşesine taşımasını da anlamakta güçlük çekmekteyim. Bu nedenle, bu düzeltinin köşenizde yayımlanmasını rica ederim. Mehmet Kılıçlar Eskişehir Valisi Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] ‘Aziz Nesinlik bilgiler’ İddianamede Aziz Nesin hikâyelerine çağrõşõm yapacak birçok konu olduğunu ifade eden Bal- bay, İlhan Selçuk’un gazeteden başkalarõyla yaptõğõ konuşmalarõn bile kendi bölümüne ya- zõldõğõna dikkat çekti. Ankara’da beş yõldõzlõ bir otelde düzenlenen yüksek yargõ mensupla- rõnõn, emekli askerlerin, akademisyenlerin ka- tõldõğõ toplantõlarõn gizli toplantõ olarak değer- lendirildiğini anlatan Balbay, “Katılanların hepsinin koruması vardır. Polis gözetimin- de gizli toplantı mı olur. Ankara’da günde en az 5-6 böyle toplantı yapılır. Her gün ye- ni bir hükümet kurulur” diye konuştu. 10. Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer ile görüşmenin iddianamede suç olarak gösterilme- sine değinen Balbay, “Bir gazetecinin cum- hurbaşkanı ile görüşmesi onun gücüdür. Bu- nun gazetecinin ana suçu haline gelebileceği, 40 yıl düşünsem aklıma gelmezdi” dedi. HATİCE TUNCER ÖZLEM GÜVEMLİ İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si’nde görülen 2. Ergenekon davasõnõn 17. duruşmasõ gerçekleştirildi. 53 kişi- nin tutuklu yargõlandõğõ davaya bir sü- redir katõlmayan tutuksuz yargõlanan emekli Orgeneral Hurşit Tolon da ka- tõldõ. Gazetemiz yazarlarõndan Hikmet Çetinkaya, Şükran Soner, Ataol Beh- ramoğlu, Orhan Bursalı, Ümit Zile- li ve Haber Müdürümüz Hakan Ka- ra’nõn yanõ sõra Cumhuriyet Okurlarõ da duruşmayõ izledi. Mahkeme heyeti Baş- kanõ Köksal Şengün’ün, sorgu ve sa- vunmasõnõ yapmak üzere sanõk kürsü- süne çağõrdõğõ Mustafa Balbay, sözle- rine “Nihayet 9 ay sonra karşınızda- yım” diye başladõ. Eğitim ve meslek ha- yatõnõ anlatan Balbay, notlar, belgeler ve telefon görüşmelerinde halkõ nasõl silahlõ isyana teşvik ettiğini iddianamede bu- lamadõğõnõ belirterek “Savcılar bu ko- nuyla ilgili sorarlarsa yanıt vermeye çalışacağım” dedi. “Suçlamaları red- dediyorum” diyen Balbay, “Halkı de- ğil silahlı isyana teşvik, silahsız isya- na bile teşvik etmedim. Hükümetle- rin silahlı isyanla yıkılabileceğine inanmıyorum, bu düşünceyi benim- semiyorum. Buna ait bir bulgu çı- karsa mesleğimi bırakırım” dedi. “Bu salon dar be, desem, Balbay darbeden bahsetti, diyecekler nere- deyse” diyerek iddianameye yönelik eleştirilerini sürdüren Mustafa Balbay, şöyle devam etti: “Gazeteci, yaşadığı çağın tanığıdır. Ama beni tanığı de- ğil, sanığı yapmak istiyorlar. Notlar gazetecinin mesleki yatak odasıdır, belge değeri yoktur. Kendisi için ba- zı şeyleri anımsamak için tutar o notları. Kendi notlarımı tekrar ince- ledim. Orijinal halinde tarih bulun- mayan notlar sizin önünüze gelince- ye kadar tarih eklenmiş. Notlarım 2- 3 elden geçirilmiş.” ‘Gazeteciler haber kaynağõnõ açõklamaya mecbur bõrakõlamaz’ Notlarõnõn delil değeri taşõmadõğõnõ, kesilip biçilerek oluşturulduğunu söy- leyen Balbay, Basõn Yasasõ’nõn 12. maddesinde “Gazeteciler haber kay- nağı açıklamaya mecbur bırakıla- maz” denildiğini anõmsatarak mahke- me heyetinin bunu gündemlerine al- masõnõ istedi. İlk büyük belgelere da- yalõ haberciliğini hayali ihracat olay- larõyla ilgili yaptõğõnõ anõmsatan Balbay, o günlerdeki adõyla İzmir Devlet Gü- venlik Mahkemesi’nde dava açõldõğõ- nõ, tanõk olarak davaya çağrõldõğõnõ kaydetti. Balbay, “1987’de o iddia- nameyi hazırlayan savcılar, bugün- kü iddianameyi hazırlayan savcıla- rın mantığıyla hareket etseydi, bel- ki beni de tanık değil sanık sandal- yesine oturtacaktı. Çok şey biliyor- sun, demek ki sen de bu organizas- yonun içindesin diyecekti” diye ko- nuştu. İki kez siyasete girme teklifi al- dõğõnõ ancak bunu kabul etmediğini açõklayan Balbay, “Cumhuriyet ga- zetesinin bir siyasi partiye yakın durmasını da doğru bulmadığım için aldığım teklifi çok yakınlarım dı- şında kimseye açıklamadım” dedi. Albay Hasan Atilla Uğur’un sa- vunmasõnda “Balbay’ın kaydının alındığından bilgisi yoktu” şeklinde- ki söyleyeceklerine ekleyeceği bir şey bulunmadõğõnõ vurgulayan Balbay, şöyle devam etti: “İddianamenin 985- 989. sayfaları arasındaki bölümde 18 suçlama saptadım. Jandarma Ko- mutanlığı’nda benim bilgim dışında kayıt altına alınan görüşmemde Le- vent Ersöz’ün bana söylediği en kri- tik cümle ‘İstediğiniz haberi doğrula- tabilirsiniz.’ Gündemde terör olayları var, haberimi Tapu Kadastro Mü- dürlüğü’ne mi doğrulatacağım? Ta- bii Jandarma’ya doğrulatacağım.” Namerde boyun eğmemek Balbay, Jandarma Komutanlõğõ’nda gizlice çekilen görüntüleri ile ilgili id- dianamede 3 ayrõ çözüm bulunduğunun altõnõ çizerek “Birinde ‘ASAM nasõl bir kurum?’ diyorum. Başka bir yerde bu ‘Aslõ Hanõm nasõl?’a dönmüş” dedi. Balbay, gizli kayõtlardaki en kritik cümlesinin “Halkla görüşüyorum, vatandaşın darbenin en gerekli ol- duğunu düşündüğü dönem bu dö- nemdir” dediği bölüm olduğunu dile getirerek “Sokaktaki vatandaşın dü- şüncesini dile getiriyorum. Ama id- dianamenin başka bir yerinde bu cümle ‘Balbay darbe gerekli diyor’ şek- line dönüşüyor” dedi. Balbay, iddianamede, dönemin Cum- hurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer, Baş- bakan Abdullah Gül, Dõşişleri Baka- nõ Yaşar Yakış, MİT Müsteşarõ Şen- kal Atasagun, Yargõtay Başkanõ Eras- lan Özkaya, 10 büyükelçi, Maliye Bakanlõğõ Teftişler Kurulu Başkanõ ile yaptõğõ görüşmelerin Ergenekon terör örgütü tarafõndan ayarlandõğõnõn savunulduğunu ifade etti. Bu görüş- melerin de “gazetenin borç içinde yüz- mesi” nedeniyle yapõldõğõnõn savu- nulduğunu Balbay, “Borç içinde yüz- mesi, gazetenin gücüdür. Namerde boyun eğmememizdir. Borçtan kur- tulmak için aradığımız işbirlikleri, te- rör örgütü faaliyeti gibi gösteriliyor. Bize çok teklifler geldi. ‘Yönetimi bi- ze verin, plazanõn 4 katõ sizin olsun’ de- diler. Kabul etseydik Cumhuriyet olamazdık. Sırtımızı holdinge değil okurlara dayamak istedik” dedi. Susturmanın parçası “Bu davada Cumhuriyet gazete- si öyle bir noktadadır ki hem gaze- te bombalandığı için mağdurdur hem de teröristtir” diyen Balbay şöy- le devam etti: “Cumhuriyet gazate- sinin terör örgütlerinin hedefi ha- line gelmesi medyayı susturmanın bir parçasıdır.” Daha sonra başkan Şengün tara- fõndan Balbay’õn savcõlõk ifadeleri okunmaya başlandõ. Şengün’ün giz- li ibareli belgelerin hepsi ile ilgili “ay- nı cevabı veriyorum” ifadesini kul- landõğõnõ belirtmesi üzerine Balbay, “Savcıya ‘Ankara’daki habercilerin hepsinde bu tür belgeler vardõr. Kay- nağõmõ açõklamak zorunda değilim’ dedim. 4 gündür gözaltındaydım ve gece yarısı olmuştu. Savcı Taşkın ‘bu tür sorulara yanõtõnõz bu mudur’ diye sorunca ‘Evet’ dedim. Ortaya yeni belgeler çıkarılacağını bilmi- yordum. Ben bu belgeleri görme- dim” diye konuştu. Bugüne ertelenen davada savcõlõk ifadelerinin okun- masõnõn ardõndan Balbay’õn çapraz sorgusuna geçilmesi bekleniyor. Destek sürüyor Balbay ve aydınların Er- genekon soruşturması kapsamında tutuklanma- sına karşı gazetemiz okur- ları ve çeşitli sivil toplum kuruluşu yönetici ve üye- lerinin sürdürdüğü pro- testo gösterisine dün de Cumhuriyet’in Şişli’deki merkez binası bahçesinde devam edildi. Balbay’ın Ergenekon davasının dünkü duruşmasında ifa- de verdiği saatlerde ger- çekleşen eylemde, Balbay ve tüm aydınlar serbest kalana dek eylemlerin sü- receği belirtildi. (Fotoğraf: SERKAN YILDIZ) G azetemiz Ankara Temsilcisi, yazarõmõz Mustafa Balbay, “Gazeteci olarak yaptõğõm çalõşmalarõn, terör faaliyeti olarak değerlendirilmesini reddediyorum” diye konuştu. B albay, “Rasgele notlarõ birleştirerek, hedef doğrultusunda bütünlüğü olan bir günlükmüş gibi koymuşlar. Benim notlarõmdan esinlenilerek üretilmiş, harmanlanmõş, delil olarak sunulmuş” dedi. İ ddianamede Cumhuriyet’in mali açõdan güç durumda olduğuna ilişkin göndermelere Balbay “Borç içinde yüzmesi, gazetenin gücüdür. Namerde boyun eğmememizdir” diye karşõlõk verdi. 2004-2005 arasõnda gazetecilik nedeniyle 4 ödül aldõğõnõ belirten Balbay, ödül aldõğõ haberlerin bugün kendisine ceza olarak su- nulduğunu vurguladõ. Balbay, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu’nun telefonlarõ kendisine ait telefonlarmõş gibi sorular ha- zõrlanmasõnõ eleştirerek “Roma hukukunda suçun kişiselliği diye bir kavram vardır. Bu uygulanmazsa, 100 yıl geriye gi- deriz” dedi. İddianamede Cumhuriyet ga- zetesinin terör örgütü gibi göste- rilmesine tepki gösteren Balbay, gazetenin demokrasi anlayõşõnõn en dar olduğu dönemlerde bile böyle suçlanmadõğõnõ söyledi. Balbay, bugüne kadar yayõmlanan 23 kitabõndan bazõlarõnõ heyete takdim ederek suç delili diye id- dianame eklerine konulan belge- lerin çoğunu yazdõğõ kitaplarda yayõmladõğõnõ anlattõ.Balbay, “Bugünlerde çok tartışılan bir konu olduğu için ‘Bu GDO’lu bir iddianame’ diye düşünüyo- rum. ‘Ne tutturabilirsek’. Bu durum delil üretmek değil de nedir?” ifadelerini kullandõ. Balbay, 1 Temmuz 2008’de gözaltõna alõndõktan sonra 5 Tem- muz’de serbest kaldõğõnõ, 19 Ocak 2009 tarihinde bilgisayarlarõnõn kendisine iade edilmesi istemini savcõ Nihat Taşkın’õn kabul ede- rek talimat verdiğini anõmsattõ. 5 Mart 2009’da yeniden gözaltõna alõndõğõnõ belirten Balbay, ken- disine “Doğan Avcõoğlu’nu ta- nıyor musun, Aydõn Doğan’ı tanıyor musun, Ahmet Necdet Sezer’le bağlantın nedir” gibi sorular sorulduğunu anlattõ. Eski bilgisayarõnda kalan notlara iliş- kin sorular sorulduğunu belirten Balbay, savcõ Zekeriya Öz’ün bilgisayarlardan silinen belgele- ri geri alan bir programdan ken- disine bahsettiğini söyledi. Bal- bay “Eski bilgisayarlardan alın- mış, planlanmış, yeni bilgisa- yarıma kopyalanmış, silinmiş. Kimin bu komployu yaptığını söyleyemem, ama bunu sizinle paylaşmak istiyorum” dedi. Cumhuriyet’te 2006’da bilgi- sayar sisteminin tamamen yeni- lendiğini söyleyen Balbay, “2006 yılında sistem yenilenirken not- larımı iptal ettirdim. O konu- larda kitap yazdığım için gerek kalmamıştı. Başka bir bilgisa- yar karakterinden bilgisaya- rıma 1.5 dakika içinde kopya- lama yapılmış” dedi. Balbay, kendisine atfedilen ve Özden Örnek’e ait olduğu söylenen günlüklerle birlikte 2003-2004 yõllarõndaki bir darbe tasarõmõnõn önemli kanõtõ olarak gösterilme- ye çalõşõlan notlarõn kendisine ait olmadõğõnõ vurguladõ. Bal- bay, dosyalarõn oluşturulma tari- hi dikkate alõndõğõnda bir salise içinde onlarca sayfa yazõ yazõl- dõğõnõn görüldüğüne dikkat çe- kerek, “Bu mümkün olamaya- cağına göre, geriye tek bir ola- sılık kalıyor: Bu notlar orijinal değildir, olsa olsa bir başka yerden kopyalanmıştır” dedi. İkinci Ergenekon davasõnda tutuklu olarak yargõlanan Balbay savunmasõna başladõ Namerde boyun eğmedik ‘KOMPLO YAPILDI’ ‘BU GDO’LU BİR İDDİANAME’ Kendi imzasõ ile yayõmlanan 23 Mayõs 2003 tarihli ga- zetede çõkan “Genç subaylar tedirgin” başlõklõ haberin darbe planlarõnõn parçasõ olduğu iddialarõna ilişkin de şun- larõ söyledi: “Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök tarafından Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’la Başbakanlık’taki 1.5 saat süren baş başa bir görüş- me gerçekleşti. Bütün gazeteciler bu görüşmede ne- lerin konuşulduğunu doğal olarak araştırıyordu. Ulaşabildiğim, bana ulaşan bilgileri haberleştirdim. İkisi arasında görüşmenin haberi terör ör- gütü faaliyeti ise o zaman terör örgü- tü içinde onlar da var. Haberin Cum- huriyet Çalışma Grubu tarafından yaptırıldığı iddia ediliyor. Ama id- dianameye göre, grubun kuruluş tarihi Aralık 2003. Benim haberim mayısta yapıldı. Bana kimse bilgi sızdırmadı. İçeriğini öğrendim, yazdım” Haberde dönemin kaygõlarõnõ yan- sõttõğõnõ dile getiren Balbay, “Yıllar son- ra görüyorum ki yazdığım tedirgin- likten daha fazlası varmış” dedi. Bal- bay, haberin ardõndan Özkök’ün ha- berde doğru noktalar bulunduğunu söy- lediğini, yalanlamadõğõnõ ifade etti. Özkök ile zaman zaman sõcak zaman zaman da soğuk bir ilişkisi olduğunu an- latan Balbay, şunlarõ söyledi: “Bir kokteylde onun isteği üzerine 45 da- kika konuştuk. Of the record dedi. Beni sevse de sevmese de paylaşma- dım konuştuklarımızı. Özkök, ken- disine kimi endişelerin tekliflerin iletildiğini, kendisinin de bunları başbakan ile paylaştığını söyledi. Be- nim haberim de tam buraya oturu- yor. Ben de endişeleri haber yaptım. O zaman Cumhuriyet ortalığı karıştırıyor diyenler şimdi ‘o dönem darbe hazõrlõğõ varmõş, Cumhuriyet de darbe planlarõ yapõyormuş’ diyorlar” Balbay, Türk Metal Sendikasõ Başkanõ Mustafa Öz- bek’i de 2004’e kadar tanõmadõğõnõ anlatarak daha son- ra birlikte çalõşmalar yaptõklarõnõ söyledi. Balbay, Avrasya TV’de Emin Çölaşan ile birlikte program yaptõklarõnõ be- lirtti. Sadece Strateji ekinin sendika tarafõndan yasalar çer- çevesinde çõkarõldõğõnõ kaydetti. Bir yandan medyayõ yö- netmekle bir yandan borç batağõ içinde olmakla suçlan- dõğõnõ söyleyen Balbay, şöyle devam etti: “Ankara’da birçok gazeteci arkadaşım var. Fikret Bila arkadaşım. Emin Çölaşan ile program yaptık. Cüneyt Arcayürek ile her gün mutlaka 1 saat görüşürüz. İlhan Selçuk başyazarımız. Anka- ra’ya geldiğinde baş başa mutlaka ye- mek yeriz. Ondan çok şey öğren- dim. Görüşmelerimde kısa notlar tu- tardım.” Selçuk’a saygı duyarım İddianamede, İlhan Selçuk’un me- sajlarõ getirip götürmekle suçlandõğõnõ belirten Balbay, “İlhan Selçuk’u se- verim, saygı duyarım. Onun için ge- rekirse ölürüm ama benim gazeteci- liğim İlhan Selçuk’tan bağımsızdır” diye konuştu. Davanõn en mağdurunun kendisi olduğunu dile getiren Balbay, “En büyük tedirginliğim, haber kay- naklarıma karşı mahçup olmaktı” de- di. Balbay, Şener Eruygur, Hurşit To- lon, Atilla Uğur’dan bilgi belge aldõ- ğõnõn iddia edildiğini belirterek “Eruy- gur’dan Irak ile ilgili belgeler al- dım. O belge de ‘buyrun 3 belge’ di- yerek protokolle verilmez. Gazeteci- nin haber kaynağını açıklamama hakkı değil görevi vardır” dedi. Gazetecilere belge ve bilgi gelmesi- nin mesleki açõdan önemli olduğunun al- tõnõ çizen Balbay “İddianamede, ga- zetecinin gücü olabilecek bir şey, ga- zetecinin suçu olmuş durumda” diye konuştu. Katledilen Ahmet Taner Kışlalı ile oda komşusu ol- duklarõnõ anlatan Balbay, “Bana ‘Ehliyet dahi almaya- caksõn. Sen de hedeftesin’ dediler. Terör örgütlerinin hedefi olmuş bir gazeteci, karşınıza terörist suçla- masıyla geliyor. Yazarları bombalı saldırılarda kat- ledilen gazete, terör üssü yapılıyor” dedi. BİLGİ VE BELGE GAZETECİNİN GÜCÜDÜR Koordinasyon görevi İddianamede, örgütte üst düzey kişilerin koordinasyonunu sağlamakla suçlandõğõnõ söyleyen Balbay “Cumhurbaşkanõ Ahmet Necdet Sezer, MİT Müsteşarõ Şenkal Atasagun, o dönem Genelkurmay İkinci Başkanõ İlker Başbuğ ile örgütün koordinasyonunu sağlõyormuşum. Eğer Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin üst düzey yöneticilerinin koordinasyonunu bir gazeteci yapõyorsa, o devlete yazõk. Veya ne mutlu o gazeteciye” diye konuştu. İddianamede “Gazetecilik faaliyetinin terör faaliyeti olarak sunulduğunu” belirten Balbay, “Pervasõzca saldõrõ. Delil üretilerek tahammüden suçlama” dedi. Balbay: Sadece gazeteciyim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle