23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B SAYFA CUMHURİYET 20 KASIM 2009 CUMA 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER AÇI MÜMTAZ SOYSAL Portreler MÜTHİŞ maçlar oynanıyor: Mustafa Kemal’in kurduğu Cumhuriyet ile onu içten ve dıştan çabalarla yıkmak, adını değiştirmeden temel niteliklerini değiştirerek başka bir şeye dönüştürmek isteyenler arasında. Bir yanda Batı’nın kurtlarıyla bir olup Kemalizmin getirdiği dirilişi sona erdirmek isteyen içtekiler, bir yanda da o kutsal emaneti kollayıp koruyarak ayakta tutmak için çırpınanlar. Dışta sabırlı hesap sahipleri ile içte son siperlerine sinip endişeyle bekleşen cumhuriyetçiler sahaya inip inmemekte tereddüt ediyor ve dünya çapında önem taşıyan bu karşılaşmaları nefeslerini tutarak seyretmekle yetiniyorlar henüz. Kupa, Soğuk Savaş sonrasında hiç beklenmedik biçimde olağanüstü değer kazanan bir Türkiye’yi başka hesaplar uğruna avuç içine almanın ya da aldırtmamanın kupasıdır. Yetmiş beş milyonluk bir ulusun kendi yazgısına sahip çıkıp çıkmaması, Türkiye’nin başkent Ankara’dan Cumhuriyet ilkelerine göre yönetilip yönetilmemesi söz konusudur. Dikkat etmişsinizdir; bu kupada Cumhuriyet karşıtı takım bir girişimde fazla açılıp gol yiyince, moral bozukluğunu önlemek için hemen gündem değiştirilerek cumhuriyetçi kaleye gol atmayı sağlayacak başka bir oyuna başlanmakta, onda gol atılamaz ya da gol yenirse apar topar yine gündem değiştirip bir başka oyuna geçilmektedir. Son örnek, Kürt ve Ermeni açılımları fiyaskolarının ardından zoraki çarpıtmalarla Dersim senaryosunu gündeme sokup CHP içindeki ve dışındaki fitne fücur kazanlarının kaynatılmasıdır. Sürekli üretilen fikstürlerle değişik oyunları devreye sokan bir merkez vardır sanki. Biri yabancı, öbürü yerli; ikisi de çok iyi yetişmiş, çok zeki, çok kurnaz iki kişice yönetilen. Soygun ya da cinayet sonralarında polisin çizdirttiği “aranan kişi” portresini çizebilecekmiş gibi hissedersiniz kendinizi. Neredeyse onların uzakların hangi okullarında yetiştirildiklerini, nerelerce desteklendiklerini, hangi deneyimlerden geçtiklerini, hizmet ya da ihanet derecelerini tahminde yanılmadığınıza inanırsınız. Yüzlerini, uşakça ve haince bakışlarını, dudaklarındaki küstah ve küçümseyici ifadeyi sezer gibisinizdir. Evet, böyle iki kişi aranıyor. Onlar kafalarındaki geleceğin Türkiyesi’ni çizerken, siz de onların resmini çizmelisiniz, eğer soygunlar ve cinayetler sürüp gitmesin istiyorsanız. PENCERE ‘İslamofaşist Darbe’ Üzerine... Birkaç gün önce bizim gazete birinci sayfanın göbeğinden ilginç bir haber yansıttı.. Başlık: “Erdoğan’a Ağır Suçlama” “Washington Times gazetesi Erdoğan’ın İslamcı-faşist bir darbe istediğini, Büyükanıt ve Aşkın olaylarının da bunun bir parçası olduğunu ileri sürdü.” ‘İslamofaşizm’ ilginç bir deyiş... İslam bir din!.. Yine birkaç gün önce Cumhuriyet’e açıklama yapan Diyanet İşleri Başkanı Profesör Ali Bardakoğlu ne diyordu: “- İslam bir dindir.” Ve ekliyordu: “- İslamı siyasi bir rejim olarak algılama çabaları doğru değildir.” Ancak anlaşılıyor ki AKP iktidarı Türkiye’ye bir siyasal düzen olarak Müslümanlık üzerine rejim biçmek hevesine kapılmıştır... AKP iktidarının bu hedefe dönük gözü kara!.. Cumhurbaşkanıyla, yargıyla, orduyla, üniversiteyle, laik öğretimle, devlet bürokrasisiyle çatışmalarında pervasız... İlginç olan ne?.. Amerikan gazetesi Türkiye’ye yakıştırılan yeni rejime “Ilımlı İslam Devleti Modeli” adını münasip görmüyor... Daha yakışanını bulmuş: “İslamofaşizm...” Avrupa’daki faşizm Aydınlanma devriminden sonra ortaya çıkıp Birinci Dünya Savaşı ertesinde ortalığı haraca keserek kasıp kavurduğu için “Hıristiyanofaşizm” diye anılmadı; Almanya ve İtalya gibi gelişmiş ülkelerin doğasında gelip geçici bir kara salgın işlevi gördü... Türkiye’deki İslamofaşizm düpedüz dinci sermaye diktası içeriğini taşıyacaktır... Çünkü adı üstünde: İslamofaşizm!.. Bugün AKP iktidarının gidişatını ilgisiz gözlerle seyredip yan gelen kimi laik işadamı iş işten geçtikten sonra dövünebilir... Peki, Washington Times AKP’yi neden “İslamofaşist darbe” ile suçluyor?.. “İslamofaşist”i anladık.. “Darbe” neyin nesi?.. Neresinden bakarsanız bakın yaşanan sürece “darbe” sözcüğü de yakışıyor... Yüzde 25 oranında oyla Meclis’in yüzde 65’ini, başka deyişle azınlık oylarıyla çoğunluğu ele geçiren AKP’nin bu kez yukardan aşağıya uyguladığı operasyon Türkiye’de anayasal rejimi oldubittiye getirmek üzerinedir. Ne diyor Amerikan gazetesi: “...Erdoğan’ın ülkedeki laik kurum ve geleneklere karşı giriştiği İslamofaşist darbe isteğinin karşısındaki ordunun...” 21’inci yüzyılda “durum vaziyeti” değişti.. 20’nci yüzyıl Türkiyesi’nde ordu darbe yapardı.. 21’inci yüzyılda “orduya karşı darbe” yapılıyor.. Hem de “anti-laik” darbe... Cümlenin haberi ola!.. (17 Mart 2006 tarihli yazısı) l - Genel Yargõ çevresinde bir söz vardõr: “Yar- gı, kararları ile konuşur.” Bu söz yar- gõnõn bağõmsõz olduğu gerçek demokra- siler için söylenmiş, doğru bir sözdür. Ama bugün bizde olduğu gibi yasama ve yürütmeyi birlikte elinde tutan siyasi güç yargõyõ da ele geçirmek ister, sõnõrlõ bir yargõ bağõmsõzlõğõnõ dahi kabul etmez, tamamen yok etmeye kararlõ olursa, böy- le bir durumda yukarõdaki sözün hâlâ ge- çerli olacağõnõ söylemek ne yazõk ki mümkün olmaz, olmamalõdõr. Bugün Türkiye’de 1982 Anayasasõ ile esasen yürütme lehine sõnõrlandõrõlmõş olan yargõ bağõmsõzlõğõnõn tamamen or- tadan kaldõrõlmasõ, yargõnõn yürütme ya- nõnda yasamanõn da emrine sokulmasõ, ta- mamen siyasallaştõrõlmasõ söz konusudur. İşin acõ tarafõ bunun ‘yargı reformu’ (!) adõ ile yapõlõyor olmasõdõr. Topluma acilen, yargõ siyasallaşõrsa bunun demokrasinin sonu demek olduğu, böyle bir ülkede adaletin, kişi hak ve hür- riyetlerinin olmayacağõ, hukuksuzluğun herkesi etkileyeceği ve bir gün onun ka- põsõnõ da mutlaka çalacağõ ama o zaman çok geç olacağõ, halkõn oyu ile iktidara ge- lenlerin bu oya saygõsõzlõk etmeye haklarõ olmadõğõ, halkõn oyunu hiçe sayõp ülke- yi sadece kendi çõkarlarõnõ gözeterek yö- netemeyecekleri, ‘yargı reformu’ adõ altõnda yapõlmak istenenin aslõnda bu ol- duğu anlatılmalı, halk; nedir bu aldat- maca, asõl amacõ ne, başõna neler gelecek öğrenmeli, kendi geleceği için doğrudan tehlike oluşturan bu gidişe ‘oy’u ile dur di- yebilmelidir. Görev muhalefet partilerine, bağõmsõz kalabilmeyi başarmõş üniversitelere, ba- rolara, sivil toplum kuruluşlarõna, de- mokrasiye inanan herkese ve tabii üze- rinde oynanan oyuna çok geç olmadan dur demesi gereken yargõya düşmektedir. II - Yargı bağımsızlığı nedir, niçin ge- reklidir, nasıl sağlanır? Buradan baş- layalım. Yargı bağımsızlığı: Yargõcõn hiçbir şekilde baskõ altõnda kalmadan, kendini sa- dece hukukla sõnõrlayõp özgür karar ve- rebilmesidir ve kişinin can ve mal gü- venliği, hak ve hürriyetlerinin korunma- sõ ile doğrudan ilgilidir. Yargõnõn diğer devlet organlarõndan yani yasama ve yü- rütmeden ayrõ, bağõmsõz örgütlenmesi, yet- kilendirilmesi ile sağlanõr. Yargõcõn da- vanõn taraflarõna önyargõsõz bakmasõnõ, hu- kuku tarafsõz, adil belirleyebilmesini ya- ni adaleti ve sonuçta, adalete güveni sağ- lar ki bu nedenle demokrasilerin ayrõlmaz parçasõ, olmazsa olmazõdõr. Şimdi bu kavramlarõn hangisi soyut, hangisi bize yabancõ? Kim bağõmsõz bir mahkemede tarafsõz bir yargõç tarafõndan yargõlanmak istemez? Ya da, bağõmsõz ol- mayan siyasi iradenin baskõsõ altõndaki yar- gõnõn tarafsõzlõğõna güvenebilir misiniz? Yargõnõn halk nazarõndaki saygõnlõğõ ona duyulan güvene bağlõdõr. Onu güvenli kõ- lan ise tarafsõzlõğõdõr. Yargõ bağõmsõz de- ğilse, tarafsõz da olamaz, adil karar vere- mez, onu ele geçiren iktidarõn (gücün) se- si olur ve bu hal demokrasi ile asla bağ- daşmaz. Parlamenter demokrasilerde (bizde- ki sistem de budur) yargı bağımsızlığını sağlamak, iktidara talip olup, halkın oyu ile iktidara gelenlerin yani milli ira- de ile seçilenlerin görevidir. III - Türkiyede bugün yargı ne du- rumda, görelim. 1982 Anayasasõ çerçevesinde Türki- ye’de yargõ bağõmsõzdõr demek zaten çok zor. Çünkü, anayasada yargõ bağõmsõzlõ- ğõ, yargõç teminatõ ilkeleri yer almõş, ya- sama ve yürütmeden örgütsel olarak ay- rõ Hâkimler ve Savcõlar Yüksek Kurulu (HSYK) oluşturulmuş ise de; kurulun yet- kileri sõnõrlõdõr ve yargõç ve savcõlar ida- ri yönden Adalet Bakanlõğõ’na yani yü- rütmeye, siyasi iktidara bağlõ kõlõnmõştõr. Bu yapõlanmanõn sonuçlarõnõ her gün görmekteyiz. Bu yapõ 12 Eylül’ün mirasõdõr. 1961 Anayasasõ’nda yer alan bağõmsõz yapõ 12 Eylül 1980 sonrasõ Konsey kanunlarõ ile kaldõrõlmõş, bugünkü, yetkileri sõnõrlõ ku- rul oluşturulmuş, 1261 sayõlõ yasa ile ge- tirilen bu yapõ 1982 Anayasasõ’na da esas olmuştur. Önce kuruldan başlayalım. Mevcut halde kurulun yapõsõ yargõ bağõmsõzlõğõnõ sağlamaktan çok uzak. 7 kişilik kurulda 5 yüksek yargõç dõşõnda yürütmeyi (siya- seti) temsilen Adalet Bakanõ ile müsteşarõ yer almakta. Kurulun başkanõ Bakan, baş- kanlõk temsili değil yetkileri ağõrlõklõ, kurulu o topluyor, göndemi o belirliyor. Herhangi bir konuda, siyaseten benimse- nen sonucu belirleyene kadar kurulu toplamamak ya da siyaseten uygun gö- rülmeyen bir konunun göndeme girmesi, girse de aksi yolda sonuçlandõrõlmasõ çok zor. Örnek: 2000 yõlõ Haziran Atama Ka- rarnamesi’nde yaşananlar unutulmamõş- tõr. Atama ve nakil yetkisi kurula ait, ama kendi binasõ, personeli olmadõğõ için ka- rarname taslağõnõ bakanlõkta, bakanõn atadõğõ, siyasetin etkisine açõk bürokrat yargõçlar hazõrlayõp kurula sunuyor. Bu ne- denle, haklarõnda sayõsõz hukuk ihlali id- diasõ bulunan Ergenekon terör örgütü id- diasõyla açõlan davanõn savcõlarõnõn en azõndan yõpranmõş olmalarõ nedeniyle görevlerinden alõnmalarõ hukuken bekle- nen bir durum olduğu halde, taslakta yer almamalarõ anlaşõlabilir bir durum. Ama kurul tam yetkili olduğu halde, taslak önüne geldiğinde davayõ siyaseten dektekleyen belli bir medya grubunun öy- lesine saldõrõsõna hedef olmuştur ki, yü- rütme ile çatõşma ortamõ yaratmamak görevi yine kurula (yargõya) düşmüş ve hukuken haklõ nedenler olduğu halde, sav- cõlarõ görevden alamamõş, kanuni yetki- sini kullanamamõştõr. Kurulun kendi personeli, binasõ yoktur, idari, mali özerkliği olmayan kurul, ba- kanlõkta kendisine verilen yerde çalõş- maktadõr. Mesleğin en üst ve yetkili organõ olduğu halde, yargõç ve savcõlar hakkõn- da soruşturma yapma yetkisi yoktur, mü- fettişi yoktur. Soruşturma bakan iznine bağlõ ve bakanõn atadõğõ bakanlõk mü- fettişlerince yapõlmaktadõr. Bakan kendi atadõğõ, siyasetin emrinde olan bu müfettişlere, yaptõklarõ bir soruş- turmada, gerekli görürlerse, tüm yargõç ve savcõlarõ kapsayacak şekilde ve genel ni- telikte soruşturma yapma izni ve dinleme yetkisi verebilmektedir. Bu yolda son 5 yõl içinde 69, son dö- nemde ise Ergenekon(!) davasõ kapsa- mõnda tam 56 yargõç ve savcõnõn dinlen- diği ve hiçbiri hakkõnda suç unsuru teşkil edecek bir hususa rastlanmadõğõ halde, ya- sa gereği yapõlmasõ gerekli olan, tuta- naklarõn imhasõ ve ilgilisine haber veril- mesi gibi zorunluluğun da yerine getiril- mediği artõk bilinmektedir. Yine müfettişlerin talebi üzerine mah- kemelerce CMK’nin 135. maddesinde ya- zõlõ koşullarõn olayda oluşup oluşmadõğõ bile araştõrõlmadan dinleme kararlarõ ve- rildiği de gün õşõğõna çõkmõştõr. Bu durum ise yargõçlar üzerinde müfettiş (ya da si- yaset) baskõsõnõ göstermektedir. Öte yandan, dinleme kararlarõ kesindir, itiraz yolu da yoktur. Kurul’un beş seçil- miş üyesi, yani çoğunluğu, yasal dayanağõ olmadan yönetmelikle müfettişe verilen bu yetkinin hukuka uygunluk açõsõndan Yar- gõtay denetiminden geçmesine karar ve- rerek Bakan kesinleşmiş bir dinleme ka- rarõnõn, (Kanun yararõna bozma) yoluyla Yargõtay incelemesine taşõmasõnõ iste- miş, ancak bakan bu kararõ bugüne kadar uygulamaya koymamõş, Yargõsal dene- timden kaçõrabilmiştir. Başkanlar Kurulu’nun izin şartõ aran- madan Yargõtay santralõnõn dahi bu yol- la dinlendiğinin ortaya çõkmasõ üzerine ise Başbakan, CMK’nin 135. maddesine ay- kõrõlõğõ ortaya çõkan bu dinleme kararla- rõ ile ilgili olarak usulsüzlük iddialarõnõ görmezden gelip demagoji yapabilmekte ve “Madem mahkeme kararı var, on- lar da dinlenecekler” diyebilmektedir. Bakan, yargõç ve savcõlar hakkõnda ya- põlacak soruşturmada tek yetkilidir. Bu yetkiyi başka yollarla da keyfi olarak kul- lanabilir. Nitekim yine Ergenekon davasõ savcõ- larõ hakkõnda sayõsõz hukuk ihlali iddia- sõnõn soruşturulmasõndaki gevşeklikle, örneğin; başbakana karşõ açõlan bir davada tazminata hükmeden bir yargõç, ya da cumhurbaşkanõnõn bu görevi öncesinde iş- lediği iddia edilen ve dokunulmazlõk kapsamõna girmeyen kişisel bir suçu ne- deniyle yargõlanmasõ gerekliliğine karar veren bir yargõç, ya da söylemleri siyasi iradeyi memnun etmeyen yasal kuruluş YARSAV’õn başkanõ bir savcõ hakkõnda derhal, peş peşe açõlan hatta meslekten ih- raç istemiyle sonuçlanabilecek soruştur- malar, izin yetkisinin siyasi iradede olmasõ halinde ne kadar farklõ boyutta kullanõla- bileceğini göstermektedir. Siyasi güç, yargõdan kendi görüşlerine uygun kararlar beklemekte, aksi yolda ka- rarõ, söylemi olanlar cezalandõrõlabil- mektedir. Tüm bu olaylar (örnekler) siyasi irade- nin yargõya bakõşõnõ, yargõç ve savcõlarõn görevlerini hangi güçlükler altõnda yap- tõklarõnõ ve tabii kurulun yetkisizliğini çok Yargõ Reformu Aldatmacasõ ya da Yargõnõn Siyasallaştõrõlmasõ... -I- Yargõ yargõya bõrakõlmalõ, siyaset yargõdan elini çekmeli; bağõmsõz yargõyõ içine sindirebilmeli, bağõmsõz yargõnõn demokrasinin gereği olduğunu kabul edebilmelidir. Tansel ÇÖLAŞAN Danõştay Onursal Başsavcõsõ açõk biçimde ortaya koymaktadõr. Bakan dõşõnda ba- kanlığın da yargõç ve savcõlar üzerinde ağõr- lõklõ etkisi var. Daya- nağõ anayasanõn 140/6. maddesidir. Buna göre, daha işin başõnda adaylığa giriş- te, ÖSYM’ye yaptõrõlan yazõlõ sõnavõn protoko- lünü hazõrlayan, sõnavõ kazananlarõn mülaka- tõnõ yapan bakanlõk, 7 kişiden oluşan mülakat kurulunun 5 üyesi zaten bakanõn atadõğõ büro- krat yargõçlar, diğer 2 üye ise yine bakanlõğõn ağõrlõklõ etkisi altõnda oluşturulmuş Adalet Akademisi’nden. Öte yandan mülakat, mes- leğin “temsili” niteliği gereği gerekli. Ama yi- ne mülakat, sözlü sõnav gibi objektif kriterler taşõmaz kõstasõ konsa da, ki vardõr, ama ob- jektif verileri olmaz, farklõ değerlendirmele- re, siyaseten kullanõl- maya açõktõr. Bu hali ile mülakat yazõlõ sõnav so- nuçlarõ ile birlikte adaylığa girişi belirle- mekte, yargõ bağõmsõz- lõğõ, yargõç teminatõ gi- bi anayasal güvenceler daha işin başõnda zede- lenmektedir. Yazõma yarõn devam edeceğim.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle