25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
19 KASIM 2009 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17kultur@cumhuriyet.com.tr CMYB C M Y B ESİNTİLER ZEYNEP ORAL 342 Çocuğun Gözleri… İki gün önce Hikmet Çetinkaya’nın “Unutturdular” başlıklı yazısını okurken; bize neler neler unutturduklarının muhasebesini ben de çıkarıyor, “Bellek”- “Hafıza”, “Unutma- Anımsama” kavramları arasında gidip geliyordum. Şu sıralar bize unutturulan en elle tutulur, somut gerçek işsizlik olsa da ben hâlâ gözlere takılıp kalmışım! Liceli Ceylan’ın, 12 yaşındaki Ceylan Önkol’un gözlerine takılıyım. Hani koyunları otlatıyordu… Sonra bir anda bedeni paramparça oldu. Bedenin her bir parçası saçıldığı yerde kaldı. Taşta, toprakta, ağaç dallarında… Hani savcı ve jandarma gelmeyince, Ceylan’ın anası da köylülerle birlikte yavrusunun parçalarını eteğine topladı, karakola götürdü. Unutmadınız ya! Ceylan’ın gözleri hâlâ bize, size bakıyor! Sonra, sonra, Uğur Kaymaz’ın gözlerine takılıyım… Hani Mardin Kızıltepeliydi. O da 12 yaşındaydı. O çoban da değildi. Okula gidiyordu. Dicle İlköğretim Okulu, 5/C sınıfındandı… Hani yaşı kadar kurşun saplanmıştı bedenine… Hani onu evinin kapısının önünde vuran güvenlik güçleri beraat edivermişti… Unutmadınız ya! Uğur’un gözleri hâlâ size, bize bakıyor! Unutmak - anımsamak İnternette “Forum-Bilgi Okyanusu”nda dolaşıyorum: Unutmak, öğrenmenin tersi olan bir bellek işlevidir. Yani, öğrenilenlerin zihinde yeniden canlandırılamamasıdır… Unutmayla ilgili çeşitli kuramlar var: Şöyle ki: “Fizyolojik temellere dayanan kuramlara göre, unutma öğrenilenlerin ya da anıların beyindeki izlerinin zamanla aşınıp silinmesi sonucu olur. Koşullanma yoluyla öğrenme kuramına göre; pekiştirilmeyen, ödüllendirilmeyen tekrarlar; uyaranlarla tepkiler arasındaki bağı zayıflatır, unutma ya da diğer bir deyişle, sönme olur. Birçok öğrenilen şey ve anılar bellekte saklı olmalarına karşın, unutulmuş gibi görünebilir. Freud ve diğer psikanalistler bunu baskı kavramıyla açıklarlar. Onlara göre kişiye acı veren anılar bilinçten uzaklaştırılarak bilinç dışına atılır.” Bu temel bilgiler ışığında, Ceylan’ın ve Uğur’un bakışlarını unuttunuz mu yoksa anımsıyor musunuz, diye sorabilirsiniz kendinize… Ölü çocuklar açılımın neresinde? Ceylan ve Uğur gibi daha böyle nice çocuk var. Dicle Haber Ajansı, Çocuklar İçin Adalet Çağrıcıları, çeşitli kentlerdeki İnsan Hakları Dernekleri, tek tek bireylerle yapılan görüşmeler ve yazışmalar sonucunda listeler oluşturuldu. Öldürülen çocuklar listesi. Bunlardan titiz bir taramayla tekrarlanan isimler, 18 yaş üzerindekiler çıkarıldı ve 342 sayısı saptandı. Son yirmi yıldır Devlet’in kolluk güçleri tarafından öldürülen 342 çocuk (Hiç kuşkunuz olmasın, sayı çok daha fazla, ancak kimi aileler korkudan konuşmuyor, davacı bile olmuyor). Tamam, “açılımı” konuşalım tartışalım, ama bu öldürülen çocukların açılımın neresinde olduklarını sormaktan geri kalmayalım. Cumartesi 21 Kasım’da “342 Çocuğun Gözleri” adlı farklı kesimlerden insanların düzenlediği bir eylem var. Sabah 11’de Tünel’de buluşup, sessiz, sözsüz, slogansız, pankartsız bir yürüyüş. Sanatçıların ağıtları eşliğinde öldürülen çocukların adını taşıyan önlükler giyerek; barış ve adalet gerçekleşene kadar takılacak kırmızı bilekliklerle bir yürüyüş… Her beyaz önlük, her kırmızı bileklik vicdanlara bakan birer göz olacak... Yürüyüş Taksim’de saat 12.30’da yapılacak basın açıklamasıyla sona erecek. Önlükler, (üzerlerinde sadece çocukların adları, yaşları, öldürüldükleri yer ve tarih ve kırmızıyla yazılı “Öldürüldü” sözcüğü) daha sonra Garaj İstanbul’da sergilenecek. Bu çağrı herkese. Belleği olanlara. Adalet isteyenlere. zeynep@zeyneporal.com faks: 0212 257 16 50 M imarlar Odasõ’nõn 2000’den itibaren 2 yõlda bir düzenlediği “Mimarlık ve Eğitim Kurultayları”nõn (MEK) be- şincisi İstanbul Kültür Üniversitesi’ndeydi (İKÜ). 11-13 Kasõm’daki “Kalite-Yetki-Sorumluluk” te- malõ buluşmaya AB’nin mimarlõk kuruluşlarõnõ yö- netenler de katõldõlar. Üç günde 40’õ aşkõn bildirinin sunulduğu ku- rultayda; mimarlõğõn “sanat” olduğu; etiğinin oda- ğõnda ise “toplumsal sorumluluk” bulunduğu or- tak söylemdi... Bunlarõ “gözetmeyen” eğitim an- layõşõ ve uygulamalar tartõşmaya açõlõrken, kent plan- lamasõ ile mimarlõğõ “ayrıştıran” sistemin her iki alanõ da olumsuz etkilediği vurgulandõ. ATATÜRK ve MİMARLIK Ev sahibi Rektör Prof. Dr. Dursun Koçer, ku- rultayõn İKÜ’de aynõ günlerdeki “10 Kasım-Ata- türk’ü yeniden anlama” haftasõna da anlam kat- tõğõnõ söyleyince Ulu Önder’in mimarlõk konuş- malarõnõ anõmsadõm; örneğin, “Akademi”nin (MSGSÜ) girişinde yer alan 1928’deki ünlü “sa- nat” tanõmõnda demiş ki: “Sanat, güzelliğin ifa- desidir. Bu ifade sözle olursa şiir; ezgiyle olur- sa musiki; resimle olursa ressamlık; oyma ile olursa heykeltıraşlık; bina ile olursa mimarlık olur.” Mimarlõk sanatõnõn da diğerleri gibi “kül- tür”ümüzü yansõttõğõnõ; bu nedenle “yabancı” ol- mamasõ gerektiğini ise 1936’daki bir konuşmasõnda şöyle özetlemiş: “Bir Fransız modern mimarisi ile İngiliz modern mimarisi farklıdır. Bugünkü modern mimariler bütün ‘görünüşleriyle hangi milletin malõ olduğu’nu anlatmaktadır. Bize de asrın bütün düşünce ve ihtiyaçlarına cevap ve- recek, ruhlarımızı okşayacak bir modern mimari lazımdır. Fakat bu modern mimari diğer mil- letlerin taklitçiliği değil, yurdumuza has bir mi- mari olmalıdır...” Böylesi “mimari duyarlılık”lara günümüz yö- neticilerinde neden rastlanmõyor? “Cumhuriyet dö- nemi kamu yapıları”ndaki mimari özen ve kim- likli çağdaşlõk neden unutuldu? Kurultay bu sorularõ da tartõşõrken, kimi mimarlõk okullarõndaki “sanat” eğitiminden giderek uzak- laşõlmasõ olumsuz bir gelişme olarak saptandõ. Mimarlõğõ seçen öğrencilerin “tasarım”a eğilimlerini ölçen özel sõ- navlarla kabul edildiği; sanat eğitimi için iki temel koşul olan “istekli”lik ile “yetenek”in arandõğõ “150 yıllık gele- nek” neden terk edildi? Kurultay bu “merak”õmõzõ da “güncel sorunlar” arasõna katarken, Mimarlar Odasõ Genel Sekreteri Necip Mutlu mi- marlõk eğitimi için ortaöğretimde “tasa- rım kültürü”ne yer verilmesi gereğini anõmsattõ... ÖNEMLİ VURGULAMALAR Kurultay Başkanõ Prof. Dr. Mehmet Şener Küçükdoğu’nun açõş konuşmasõ, mimarlõğõ sa- natsallõğõndan ve toplumsal sorumluluklarõndan uzaklaştõran eğitim ve uygulamalarõn kapsamlõ bir sorgulamasõydõ. “Küreselleşmenin kültürel tah- ribatı”ndan mimarlõğõn “doğrudan” etkilendiği- ni anõmsatan Küçükdoğu, buna karşõ MEK’le ge- lişen üniversite-meslek odasõ işbirliğinin önemine de değindi... Oda Başkanõ Bülend Tuna da mimarlõk tanõ- mõndaki “güzel sanatlar ağırlıklı meslek” nite- lemesini anõmsatõrken, kalitenin ise tek yapõlarla ye- tinilmeden, tüm “yapılı çevre”de hedeflendiğini söyledi... Bayõndõrlõk Bakanõ Mustafa Demir’in gönder- diği “mektup” ise Mimarlar Odasõ’nõn “kente kar- şı suç projeleri”ne direnişini “siyaset yapmak” sayan Devlet Denetleme Kurulu’na (DDK) iletil- meli... Bakanlõk müşaviri Feridun Duyguluer’in oku- duğu mektupta diyor ki: “Mimarın toplumsal ge- leceği yönlendirme sorumluluğu vardır.” Mimari tasarõmõ “sanatsal duyarlılık ile bilimsel biriki- min sentezi” şeklinde tanõmlayan mimar Bakanõn DDK’ye anõmsatõlmasõ gereken diğer bir sözü de şöyleydi: “Kamu ile mimarlık çatışamaz, ikisi bir bütündür.” Böylece, odanõn “toplum çıkarı”na ay- kõrõ bulduğu projeler için açtõğõ davalarda, “kamu yararına aykırı” bulunarak iptal edilen “rant projeleri” için, ülkeyi ve kentleri yöneten siyasilerin neden “ısrarlı” olduklarõ da kurultayõn önemli sorularõ ara- sõnda yer aldõ... ‘TEKNOLOJİK SANAT’ Kurultayõn yabancõ konuklarõndan “Avrupa Mimarlık Konseyi” (ACE) Başkanõ Juhani Ka- tainen mimarlõğõ, “öncelikle toplumun gerek- sinmelerini esas alan teknolojik sanat” şeklinde tanõmlayarak, günümüzdeki “sadece yapı”yõ önemseyen sözde “mimari özgürlük” anlayõşõnõ sorguluyor... Meslekteki “ticari beklenti”ler ile “sa- natsal öz” arasõnda, öncelikle “toplumsal so- rumluluk”larõn gözetildiği bir dengeyi sağlama- nõn “AB hedefi” olduğunu anõmsatõyordu. Benzer şekilde ACE Eğitim Komisyonu Başka- nõ Ferenc Makovenyi de ‘mimar’ tanõmõnda “sorumluluk”larõ başa yazmak gerektiğini söy- lerken; “Avrupa Mimarlık Politikaları Forumu” (EFAP) Başkanõ Rob Doster ise şunlarõ belirti- yordu: “Mimar denince, hem ‘iç mimar’lıktan, hem ‘kent planlamasõ’ndan, hem de ‘yapõ tasarõ- mõ’ndan sorumlu sanatçı kişi anlaşılır. Bunun gerçekleşmesi ise sadece mimarlarla değil, ‘ka- mu (siyaset); eğitim kurumu; meslek odasõ’ ve di- ğer ‘kültürel kurumlar’ın sahipleneceği ortak bir ‘mimarlõk politikasõ’yla mümkündür...” Kurultaydaki tüm değerlendirmeleri Mimarlar Odasõ’nõn internet sitesinden izleyebilirsiniz. Ba- kalõm bütün bu vurgulamalar, üniversitelerimizle birlikte kamu ve özel meslek kurumlarõna ve özel- likle de mimarlõkla ilgili yeni yasal düzenlemele- re rehber olabilecek mi? 5. Mimarlõk ve Eğitim Kurultayõ, İstanbul Kültür Üniversitesi’nin ev sahipliğinde yapõldõ Mimarlõk ‘toplumsal sorumluluk’tur ‘BİNA’ TASARIMINDA ‘KENT’ UNUTULURSA!.. “Başarılı” mimarlık için sadece “bina”ya bakıldığında, tek başlarına beğenilen tasarımlar bi- le kent dokusunun “nefret edilen” yapılarını oluşturuyor. Çağdaş Bale ‘Medea’ ile açılıyor Kültür Servisi - Çağdaş Bale Topluluğu 38. yõlõnda perdelerini “Medea” ile açõyor. Bu akşam saat 20.30’da Caddebostan Kültür Merkezi’nde (CKM) sanatseverlerle buluşacak etkinliğin koreografisini Cem Ertekin üstleniyor. Dans gösterisinde Melike Günal Kurtulmuş “Medea”, Mert Öztekin “Jason”, Çağrõ Çekiç “Glauke”, Hande Keçik ise “Azrail” rolü ile karşõmõza çõkacak. Gösterinin biletleri CKM gişelerinden satõn alõnabilir. (0 216 467 25 68) ‘Hacı Sabancı‘yı Anma Konseri’ ADANA (Cumhuriyet Bürosu) - Çukurova Devlet Senfoni Orkestrasõ (ÇDSO), Sabancõ Holding ve Sabancõ Vakfõ kurucularõndan Hacõ Sabancõ’yõ bu yõl da, “Hacõ Sabancõ’yõ Anma Konseri” ile anacak. Büyükşehir Belediye Tiyatrosu’nda yarõn saat 20.00’de yapõlacak konseri Şef Emin Güven Yaşlõçam yönetecek. Konserin solisti ise piyanist Leonel Morales. Yağma eserler iade ediliyor Kültür Servisi - Londra Ulusal Müzesi’ndeki Naziler tarafõndan yağmalanan eserler yeni onaylanan kanuna göre ait olduğuõ topraklarõna dönecek. Soykõrõm’da Çalõnan Eserlerin İadesi Hareketi, İngiltere ve İskoçya’daki ulusal müzelerde yer alan eserlerin iadesi anlamõna geliyor. Bütün partiler tarafõndan onaylanan yasa için İngiltere parlamentosu ‘önemli bir ahlaki adõm’ yorumunu yaptõ. ASLI SELÇUK SELANİK - 50. Uluslararasõ Selanik Film Festivali’nde ayrõksõ yapõmlara odaklanan ‘Bağımsızlık Günleri’ bu yõl ‘Yeni Filipin Sineması’na özel bir bö- lüm ayõrdõ. Etkinliğe katõlan yönet- menler Lav Diaz, Sherard Anthony Sanchez, Raya Martin ve Adolfo Alix Jr, Khavn de la Cruz, John Torres ve Jim Libiran ülkelerindeki yapõm ko- şullarõndan, finans bulma olanaklarõn- dan, dijital teknolojiden ve sosyal ol- gularõn mesleklerini ne denli etkiledik- lerinden söz ettiler. Bağõmsõz yapõmlara ancak Almanya, Hollanda, Fransa gibi Avrupa ülkeleri- nin destek verdiklerini belirttiler. Yö- netmenler, Filipin sinemasõnõn sorun- larõndan ve dünya sinemasõndaki ge- lişmelerin Filipin’e nasõl yansõdõğõndan, Filipin sinemasõnõn Altõn Çağõ 1950’ler- den, katõ sansüre ve baskõya karşõn yö- netmenlerin mücadelesinden bahsetti. Uluslararasõ yarõşmaya, ilk filmi ‘Children Metal Divers’la katõlan yö- netmen Raiston Jover ise amatör çocuk oyuncularla gündelik yaşamõn zorluk- larõnõ yakaladõğõnõ, bir süre sonra se- naryoyu unutup çocuklarõn doğaçlama yorumlarõna göre çekim yaptõğõnõ açõk- ladõ. Öte yandan İngiliz Yeni Sinema Vak- fõ’nõn başkanõ Lenny Crooks, senarist- yapõmcõ Christina Kallas, senarist- yönetmen Richard Kwientniowski, senarist-yönetmen Razvan Radules- cu’dan oluşan seçici kurul ‘Balkan Fo- nu Ödülü’nü üç projeye verdi: Oran- ge Gardens (senarist-yönetmen Özkan Küçük, yapõmcõ Suncem Koçer/Tür- kiye), Mother of Asphalt (senarist- yö- netmen Dalibor Matanic/Hõrvatistan), Romanian Spring (senarist-yönetmen Anca Miruna Lazarescu/Romanya). Senaryo yazõm aşamalarõna katkõ için her filme 10 bin Avro destek sağlandõ. “Altın İskender Onur Ödülü” verilen besteci Alexander Desplat ise Yuna- nistan kökenli annesinden etkilenerek çok sayõda filmin müziğine Yunan mo- tiflerini kattõğõnõ belirtti. 50. ULUSLARARASI SELANİK FİLM FESTİVALİ Raiston Jover, Uluslararası yarışmaya, ilk filmi ‘Children Metal Divers’la katılıyor. Kültür Servisi - Roman dalında verilen Man Booker Edebiyat Ödülü’nün önümüzdeki yıl jüri başkanlığını Andrew Motion’in yapacağı açıklandı. 1999-2009 saray şairliği yapan ve Royal Holloway College’de yaratıcı yazarlık dersleri veren Motion, jüri başkanlığı görevinden onur duyacağını belirtti. 12 ya da 13 kitaptan oluşan Man Booker Ödülü aday adayı listesi temmuz ayında, 6 kitaptan oluşan aday listesi ise eylülde açıklanıyor. Kültür Servisi - Hong Kong Ulus- lararasõ Edebiyat Festivali ile Booker Ödülü’nün de spon- soru olan ‘Man’ şirketinin 2007’den bu yana birlikte ver- dikleri Man Asya Edebiyatõ Ödülü, bu yõl ‘The Boat to Redemption’ (Kefaret San- dalı) adlõ kitabõyla Çinli çok- satan yazar Su Tong’un (46) oldu. Sürgüne gönderilen ‘playboy’ modeli bir Komü- nist Parti yetkilisinin kendini hadõm ettikten sonra yaşadõk- larõnõ anlatan roman; seçici ku- rul tarafõndan “uçsuz bucak- sız bir cazibeyle örülmüş pi- toresk bir çalışma” sözle- riyle tanõmlanõyor. “Bu ro- manla yanlış anlaşılmaktan korkmuyorum. Bir ülke geç- mişiyle mutlaka yüzleşmeli, bütün yanlış anlaşılmalar bunun olamamasından do- ğar” diyen Su Tong’un altõ ki- tabõ da ülkesinde çoksatanlar listelerinin tepesinden inme- mişti. 10.000 dolarlõk ödül her yõl, İngilizcede yayõmlan- mamõş Asyalõ bir yazarõn Ba- tõ dünyasõnda tanõnmasõ ama- cõyla veriliyor. Ödüle Orta Asya’daki tüm ülkelerin yanõ sõra İran ve Türkiye’den de ka- tõlõm mümkün. ‘KEFARET SANDALI’ Man Asya Ödülü komünist ‘playboy’a Yeni Filipin sineması odakta Man Booker’õn jüri başkanõ Motion
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle