25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA DİZİ 7 D i n l e n i y o r s u n . . . İ z l e n i y o r s u n . . . S u s t u r u l d u n . . . Korku imparatorluğu DENİZ TATARER Türkiye Partisi Genel Başkanõ Abdüllatif Şener, Türkiye’deki demokrasinin stan- dartõnõn giderek düştüğünü ve toplumun her kesiminde “sopayla hizaya getirilece- ğim” endişesi yerleştirildiğini belirterek, “Yargı mensuplarının görevlerinden ih- raç edilmek istenmesi, Yargıtay’ın din- lenmesi girişimleri, tüm yüksek yargı mensuplarına ‘sizleri de görevden alõrõm’ mesajıdır. Dinlemelerle, izlemelerle Tür- kiye’deki kurumların genetiğini boz- maya çalışıyorlar” dedi. Türkiye Partisi lideri ve eski Devlet Ba- kanõ Şener, AKP iktidarõnõn son dönemde yüksek yargõ kurumlarõ ve Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK) başta olmak üzere top- lumun farklõ kesimlerine yönelik sürdür- düğü siyasi baskõ ve sindirme politikalarõ ile YARSAV Başkanõ Ömer Faruk Emi- nağaoğlu’nun görevden alõnmak istenme- si ve İstanbul Cumhuriyet Başsavcõsõ Ay- kut Cengiz Engin’in dinlenmesine ilişkin gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Şener, çağdaş ülkelerde demokrasinin stan- dardõnõn çok önemli olduğunu ve rutin se- çimlerin demokrasi adõna bir kõstas olma- dõğõnõn altõnõ çizerek, demokrasi standar- dõnõn yükselmesi için tam anlamõyla işle- yen kuvvetler ayrõlõğõ ilkesi, özerk basõn ve güçlü sivil toplum kuruluşlarõnõn varolmasõ gerektiğini kaydetti. ‘ÖZGÜR BASINDAN SÖZ ETMEK MÜMKÜN DEĞİL’ Şener, “Türkiye’de demokrasinin stan- dardı yıllar içinde ciddi anlamda düştü. Bu süreç başta basın olmak üzere pek çok kurumu zora sokuyor. Geldiğimiz durumda özgür basından söz etmek ar- tık mümkün değil. Sivil toplum kuru- luşları da basın gibi sindirildi. 3+3’lük zammı beğenmeyen memur sendikaları yarım puan artış yapılınca açlık gre- vinden vazgeçtiler. Türk-İş 80 bin işçiyle 4+4’lük zammı kabul etmedikleri için grev kararı aldı ancak yarım puanlık ar- tışla grevden vazgeçtiler. Sanayi çöktü, işçi ve esnaf perişan durumdayken bu ke- simlerin temsilcileri hükümete yaranmak için ‘bir sakõz al ’ diye harcama kam- panyaları başlattı. Tüm bu kesimler, kit- lelerin sorunlarını seslendirmek ve hü- kümete gerekli çözümleri bulması için baskı yapamaz hale geldiler. Sorun top- lumun her kesiminde. Herkes dinlendi- ği, izlendiği endişesi içinde” diye konuş- tu. Şener, Başbakan Recep Tayyip Erdo- ğan’õn Pakistan gezisi sõrasõnda söylediği “Ne güzel, sizde tüm kararlar oybirliği ile alınıyor. Darısı başımıza” sözlerinin gelinen süreci net bir şekilde ortaya koy- duğunu kaydederek, şunlarõ dile getirdi: “Bu sözler Başbakan Erdoğan’ın de- mokrasiden ne anladığını açıkça gös- termektedir. Bu sözler Başbakan’ın de- mokrasiyi içselleştirmediğinin kanıtı- dır. Gelinen noktada demokrasilerde esas olması gereken ‘erkler ayrõlõğõnõn’ ye- rine fırsatı bulanın diğerinin üzerinde güç kurmaya çalışmasına bıraktı. Sadece Adalet Bakanı’nın isteğiyle yüksek yar- gı mensupları görevlerinden alınmak isteniyor. Bu görevden alma çalışmala- rı, yalnızca iki yargı mensubunu ilgi- lendirmiyor. Tüm yüksek yargı men- suplarına göz dağı verilerek, ‘sizleri de görevden alõrõm’ mesajı veriliyor. ” TSK yıpratılıyor Tüm bu süreçlerle güçlerin “merkezi- leştirilmesi” hedeflendiğini de dile getiren Şener, “Bu saldırıların hedeflerinden biri de TSK. Kuşkusuz TSK’nin daha önce demokrasiye müdahale ettiği ger- çeğini de unutmamak gerekir ancak son 3 yıldır TSK sürekli olarak yıpratı- lıyor, hırpalanıyor ve rencide ediliyor. TSK’nin bu süreçte yapması gereken en önemli şey kendi iç hukukunu koruma- sı ve güçlü bir duruş sergilemesidir. İçinde bulunduğu zaaflardan kurtul- malıdır. Baskı ve sindirme politikaları- nın önünde ancak demokrasi ve hu- kukla durulabilir” diye konuştu. ŞULE KÖKTÜRK Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi Başkanõ Prof. Dr. Gençay Gürsoy, hâkim ve savcõlarõn ihraç edilmesi istemi ve telefon din- lemelerinin Yargõtay’a dek uzanmasõnõn hu- kuk devleti ve evrensel insan haklarõ norm- larõyla bağdaşmayan vahim gelişmeler ol- duğunu ancak bunlar kadar insan haklarõ ve demokrasi ile bağdaşmayan başka vahim ge- lişmeleri de gözden kaçõrmamak gerektiği- ni söyledi. Gürsoy, “korku imparatorlu- ğu”nu yaratmaya çalõşanõn, yalnõzca iktidar olmadõğõnõ belirtti. Türkiye’de yüzlerce çocuğun polis pan- zerlerine taş attõklarõ için terör örgütü üyesi sayõlõp ağõr cezalara çarptõrõldõğõnõ anõmsa- tan Gürsoy, “Bu kararları savcılar ve hâ- kimler veriyor, Yargıtay onaylıyor. Er- meni sorunu konusunda düşüncelerini açıklayan yazar Orhan Pamuk hakkında, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 70 milyon TC vatandaşının dava açabileceğine karar vererek, demokrasilerde eşi görülmemiş bir hukuki linç örneğinin altına imza ko- yuyor. Genelkurmay istihbarat birimle- ri, sivil toplum örgütlerinin, meslek ör- gütlerinin yöneticileri, gazeteciler, ya- zarlar, siyasetçiler hakkında hiçbir hukuki dayanağı olmayan suçlamalarla donatıl- mış ‘andõç’lar hazırlıyor. Yakın geçmişin darbe girişimleri, faili meçhuller, Diyar- bakır ve öteki cezaevlerinde yaşananlar ‘abartõlmõş rivayetler’ gibi görülmeye ve gös- terilmeye çalışılıyor” dedi. ‘İktidar kararsızlık içinde’ Ülkeyi kan gölüne çeviren, 40 bin insanõn ölümüne, ölçüye sõğmayan maddi ve manevi kayõplara yol açan Kürt sorununun çözümü konusunda doğan fõrsatlarõn, siyasi rant uğ- runa heba edildiğini ifade eden Prof. Dr. Gürsoy, “İktidar kararsızlık içinde, çö- züm yolunda inandırıcı bir siyasi irade ortaya koyamıyor. Muhalefet elbirliği ile kışkırtıcılık yapıyor. Ana muhalefet sözcüsü Meclis kür- süsünden sorunun çözümü için Dersim katliamını örnek gösteri- yor” dedi. “Korku imparatorluğu”nu yarat- maya çalõşanõn sadece iktidar olmadõ- ğõnõ söyleyen Gençay Gürsoy, “Yasa- ması, yürütmesi, yargısı, ordusu, iktidarı ve muhalefetiyle çivisi çıkmış bu ül- kede, resmin bütününü görerek, her şe- ye rağmen inatla ve ısrarla barış, de- mokrasi, insan hakları, hukuk devle- ti ilkelerine sonuna kadar sahip çık- mak gerekiyor” diye konuştu. Tek suçlu iktidar değil BİLGİ kirliliğini önlemek üzere, birkaç hususu hatırlatmak isterim. Yılda en az 5 bin hâkim ve savcı hakkında şikâyet vaki oluyor. Adalet Bakanı Sa- dullah Ergin, bugüne kadar toplam 69 hâkim ve savcı ile ilgili dinleme kararı alındığını açıkladı. (Herhalde, bu rakamlar, -binlerce şikâyet arasında sadece 69 kişinin dinlenmesi-Ceza Muhakemesi Kanunu ile verilen bir imkânın is- tismar edilmediğini gösteriyor.) 69’un, 56’sı Ergenekon davasıyla ilgili. Erge- nekon soruşturması kapsamında, İşçi Parti- si’nde yapılan araştırmada, bu partinin Ge- nel Sekreteri Nusret Senem’in bilgisayarın- da 50’yi aşkın hâkim ve savcının numara- ları bulundu. Veli Küçük’ün ajandasında ve bazı ihbar mektuplarıyla telefon dinleme ka- yıtlarında elde edilen bilgiler, bilgi- sayardaki telefon numaralarıyla birlikte değerlendirilip, gereğinin yapılması için Adalet Bakanlığı‘na müracaat edildi. (Telefon numara- larının İşçi Partisi’nde yakalanma- sı, kimi hâkim ve savcının isminin Küçük’ün ajandasında, ihbar mektuplarında ve telefon konuş- malarında geçmesi, kuvvetli bir şüphe doğurmaz mı?) Telefonların dinlenebilmesi için, şüphe al- tındaki kişilerin, göçmen kaçakçılığı ve insan ticareti, kasten öldürme, işkence, cinsel saldırı, uyuşturucu, ihaleye fesat karıştır- ma, rüşvet, silâhlı örgüt, casusluk ve suç işlemek amacıyla örgüt kurma gibi eylem- lerle ilişkilendirilmesi lâzım. (Ergenekon’la iliş- kili görünmek, 135’inci maddede aranan şartla- ra uymuyor mu?) Abdurrahman Yalçınkaya, hu- kuk devleti ilkelerini korumak adına yola çıktığı- nı söylüyor ama parti kapatma meselesini De- mokles’in kılıcı gibi iktidar partisinin tepesinde sallandırmanın, hukuk devleti ilkesine zarar ver- diğini acaba göremiyor mu? Nazlı Ilıcak 15 Kasım 2009 / Sabah SİVİL İSTİBDAT ........BİZİM istibdat rejimimiz Armani mi, başka marka mı giyiyor bilemem, ama üni- formasız bir istibdada doğru tam gaz gittiği- mize hiç şüphe yok. Her otoriter rejimin, dö- nemin ‘düşman’, ‘tehdit’ ‘tehlike’ algısı ve bahanesi değişiktir. Uygulaması ise birbiri- ne çok benzer; ‘o’ düşmana, tehdide, tehli- keye karşı her şey mübahtır, herkes zan al- tındadır, suçlanması, damgalanması an mese- lesidir.Kennedy, kendi hükümetini, bu konuda ‘yeniden düşünmeye’ davet ediyordu. Ben de, mevcut hükümeti ve onu destekleyenleri, niyet- leri halisse yeniden düşünmeye davet etmek is- tiyorum. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın ‘Erge- nekon şüphelileriyle ilişkisi olup olmadığının’ belirlenmesi için dinlemeye maruz kalması üzerine, bu konu yeniden gündeme geldi. Bence, gündemden hiç düşmemeli. Haliha- zırda, ‘Ergenekon davası’ bir büyük gözaltı rejiminin gerek- çesi olarak baskılama aracı olarak işliyor. Tıpkı, ‘28 Şubat süreci 1000 yıl sürecek’ man- tığında olanlar gibi, bu süreci de 1000 yıllık bir sopa gibi kullanma iştahı söz konusu. Hele de, bu konuda en ufak bir tereddüdünüz olsun, damgalan- mak an meselesi. Ergenekon çe- tesi ile bağınızın olamayacağı çok aşikârsa, ‘desteklemekle’, o da olmadı, ‘hafifsemek’le, ‘sulandırmak’la, yani ‘yardım ve yataklık’ et- mekle itham ediliyorsunuz. Bana işlemez, ama birçok insan, neredeyse kendinden şüp- helenir oldu. Bütün otoriter ve totaliter rejim- ler, dönemler böyledir. Dinlemez, dinletir, ses çıkaranı doğduğuna pişman eder, etme- ye çalışır, o köşeye, olmadı bu köşeye sıkış- tırır, nefes alamayacağınız bir alana mahkûm etmeden rahat etmez. Güç gösterip korkutur, emsal gösterip ürkütür. Böyle rejimlerin, dö- nemlerin sözcüsü ve daha kötüsü tetikçisi çok olur. Dünün azılı ülkücüsü, 28 Şubat şakşakcısı karşınıza yeni dönemin yargıcı olarak çıkabilir...... Böyle rejimlerde, dönemlerde özel hayat, mahremiyet diye bir şey olmaz. Bir kez daha tekrar edeyim, ‘istibdat sadece üniformayla gel- mez’. Bir kez daha hatırlatayım, istibdat çıkmaz yol- dur, kurbana doymaz, son ve en büyük kurbanı sa- hipleri olur Nuray Mert 17 Kasım 2009 / Radikal YARIN: ÖDP GENEL BAŞKANI ALPER TAŞ, İSTANBUL ÜNİVERSİTESİ SİYASAL BİLİMLER FAKÜLTESİ ÖĞRETİM ÜYESİ PROF. DR. ERSAN ŞEN Türkiye Partisi Genel Başkanõ Abdüllatif Şener: ‘Kurumlarõn genetiği bozulmak isteniyor’ 2 TTB Başkanõ Prof. Dr. Gürsoy, ‘İnsan haklarõ ve demokrasi ile bağ- daşmayan başka vahim gelişmeleri de gözden kaçõrõlmamalõ’ dedi YALÇINKAYA YOLA ÇIKTIYargõya ‘görevden alma’ tehdidi DİNLEME REZALETLERİ YILLARDIR yakındığımız ve üzerine ağır yazılar yazdığımız “yasadışı veya yasaya uygun din- lemeler” konusu sonunda rezalet boyutuna çıktı. Yargıtay’ın bile dinlenmeye kalkışılması, hâkim- lerin savcıların izlenmesi sonra bunların medya ile paylaşılması ne demokratik yapıya ne hukuk dü- zenine uyuyor. Ama ağızların- dan bu iki kavramı hiç düşürme- yenler bu kepazelik karşısında seslerini çıkarmıyor, çıkaranlar da cansiperane savunuyor. Can Ataklı 16 Kasım 2009 / Vatan ŞENER: Son 3 yõldõr TSK sürekli olarak yõpratõlõyor, hõrpalanõyor ve rencide ediliyor. TSK’nin bu süreçte yapmasõ gereken en önemli şey kendi iç hukukunu korumasõ ve güçlü bir duruş sergilemesidir. Türkiye’de demokrasinin standardõ yõllar içinde ciddi anlamda düştü. Bu süreç başta basõn olmak üzere pek çok kurumu zora sokuyor. Geldiğimiz durumda özgür basõndan söz etmek artõk mümkün değil.ABDÜLLATİF ŞENER GENÇAY GÜRSOY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle