13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 18 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN IMF Tobin Vergisini Tartışıyor ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Kalder’in 18. Kalite Kongresi’nin ana teması “Sürdürülebilir Topluma Dönüşüm - Yeni İş Yapma Biçimleri”. Oturumlara katılan uzmanlar konuyu farklı yönleri ile değerlendiriyorlar. Sürdürülebilirlik son yılların en moda kavramlarından biri. Çok konuşuluyor ancak içi dolduruluyor mu acaba? Geçen 5 yıl içinde dünya ekonomisi toplam yüzde 25 büyümüş. Ürettiğimizden çok daha fazlasını tüketiyoruz. Aşırı tüketim ise sürdürülebilir bir toplum yaratmanın önündeki en büyük engellerden biri... İşte çelişkiler yumağı da bu noktada başlıyor. Bir yanda yerküre üzerinde sürekli dolaşımda olan ve konacak yer arayan devasa paralar... Öte yanda karnını doyurmak için iş arayan ancak bulamayan, üstelik artık bulma umudunu bile yitirmiş insan kitleleri. “İşsizliğin çaresi istihdam yaratmaktır. Bunun için yeni iş alanlarına ihtiyaç var. Bunun formülü ise yeni girişimcilerin ortaya çıkmasıdır” deniliyor. Ve ardından şu ekleniyor: “Krizler bir yanı ile bakıldığında fırsat kapılarıdır. Dünyada en büyük 500 işletmenin yarısının kriz dönemlerinde ortaya çıktığını unutmayın. Üstelik teknolojik devrimler artık yaratıcılığı zengin ülkelerin tekelinden çıkardı. Yaşına ve yaşadığı ülkeye bakmadan herkes bir girişimci olabilir...” Doğru söze ne hacet. Ben de katılıyorum. Ama düşündüğümüzde(!); bu da sürdürülebilirlik kavramı ile çelişmiyor mu acaba? Kalder Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Rıza Kaylan “dünyanın nüfus patlamasıyla sürekli artan yoksulluk, uluslararası eşitsizlik; doğal kaynaklar dengesizce tüketildiği için karşı karşıya olduğumuz çevre tehditleri” diyor, “Tüm bunlar artık tüm insanlık için köklü bir rota değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu ortaya koyuyor” . Peki köklü değişim derken neyi kastediyoruz? Ya da köklü rota değişikliği nasıl olacak? Ve bir soru daha: İnsanlık olması gerektiği varsayılan bu değişime gerçekten hazır mı? İnsanın bir şeye hazır olması için, önce o konunun farkında olması ve değişimi istemesi gerekir. Bunun için de öncelikle düşünmesi gerekir. Peki. Biraz da işin felsefesine girelim. Değişimin bir ihtiyaç olabilmesi için önce düşünmenin bir ihtiyaç olması gerekmiyor mu? Şimdi şunu diyeceksiniz: Düşünmek bedende kalbin çarpması kadar doğal bir olgu, insan denen varlığın düşünebilirliği tartışılamaz bile. “İşte bu noktada biraz durun” diyeceğim size. Acaba gerçekten olması gerektiği gibi düşünüyor muyuz? Yoksa bizden istenildiği şekilde ve istenildiği kadar mı düşünüyoruz? Her şeyin bize sunulduğu bir dünyada yaşıyoruz. Küreselleşme ve onun beraberindeki küresel popüler kültür tek tip insanı yaratma uğraşı içinde. Dillendirilmiyor ama geri planda sürekli olarak şu mesaj veriliyor: “Bak biz sana her şeyi sunuyoruz. Senin bunlar üzerinde düşünmene, hatta üretmene gerek yok. Sadece tüketmen yeter. İyi ve uysal bir tüketici ol. Biz senin daha çok harcaman için buradayız.” Ve sonra gelsin taksitli ve borçlu yaşamlar... Görüntü ve algı, salt tüketim üzerine kurulu olduğu sürece nasıl olacak bu değişim? Kişisel bakım ürünlerinde ya da deterjan, ya da diş macunu kullanımında yılda kişi başı tüketim hesapları, diğer ülkeler ile kıyaslamalar yaptığımız kadar, neden yılda kişi başı çöp tüketimini azaltmak konusunda ne kadar yol aldığımızı hesaplayıp, diğer ükeler ile karşılaştırmıyoruz? Ya da neden geri dönüşüm konusunda en küçük bir rakam bile ortaya koyamıyoruz. Neden bu rakamı ortaya koyamadığımızı konuşamıyoruz? Sorular sonsuz... Yeter ki bu şekilde düşünmeye başlayabilelim... İşte o zaman “Sürdürülebilir Topluma Dönüşmek” konusunda küçük de olsa bir adım atmaya başlamış oluruz... Sürdürülebilirlik Üzerine Düşünmek... Endekse katõldõğõ 1995’ten itibaren karnesi kõrõk olan ve 5’in üzerinde puan alamayan Türkiye, geçen yõla göre de geriledi Yolsuzluktakõdemaldõk Ekonomi Servisi - Uluslararasõ Şeffaflõk Örgütü tarafõndan açõklanan 2009 yõlõ Yolsuzluk Algõlama Endek- si’ne göre, Türkiye, zaten kötü olan karnesini biraz daha zayõflattõ. 180 ül- keye ait verilerin yer aldõğõ endekste Türkiye 58’den 61. sõraya geriledi. Uluslararasõ Şeffaflõk Örgütü tara- fõndan Ernst&Young sponsorluğunda hazõrlanan ‘Yolsuzluk Algılama En- deksi 2009’ dünya ülkeleriyle aynõ an- da Türkiye’de de açõklandõ. Şeffaflõk Derneği Türkiye’nin Yönetim Kurul Başkanõ Oya Çetinkaya ve Başkan Yardõmcõsõ Sadık Ferik tarafõndan açõklanan çalõşmaya dahil olan ülke- lerdeki yolsuzluğun ne şekilde algõ- landõğõnõ ölçen bir araştõrma olan ‘Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde Türkiye geçen yõl 4.6 puan ile 58. sõ- rada yer almakta iken 2009 yõlõ itiba- rõyla aldõğõ 4.4 puan ile 61’inci sõraya indi. Diğer taraftan, Türkiye üç sõra ge- rilerken geçen yõlki konumu ile bu yõl- ki konumu arasõna 6 yeni devlet yer- leşti. 2008-2009 döneminde kamuo- yunun gündemini meşgul eden ve ba- sõnda yer alan yolsuzlukla ilgili ha- berler, TBMM’deki tartõşmalar ve yargõya intikal eden konular ile so- ruşturma açõlan yolsuzluk dosyalarõ ve araştõrmaya katõlanlarõn günlük ya- şamlarõnda karşõ karşõya kaldõklarõ olaylarõn yolsuzluk algõsõnõ etkilediğini söylemek mümkün. Yolsuzluğun toparlanma sürecin- deki dünya ekonomilerini tehdit etti- ğinin dile getirildiği toplantõda verilen bilgiye göre: 2008’de olduğu gibi 180 ülkenin ölçümlerinin yer aldõğõ 2009 Yõlõ Yolsuzluk Algõlama Endeksi’nde, savaş gölgesi altõnda bulunan ve is- tikrarõn bulunmadõğõ ülkeler son sõra- larda yer aldõ. Bu ülkeler; 1.1 puanla Somali, 1.3 puanla Afganistan, 1.4 pu- anla Miyanmar ve 1.5 puanla Irak ve Sudan oldu. Yolsuzluk algõlamasõna göre son sõralarda yer alan bu ülkeler, aynõ zamanda uzun süren istikrarsõz- lõk ve çekişmeler neticesinde yöneti- şim altyapõlarõ olumsuz yönde etkile- nen ülkeler. Neden geriledi? Yolsuzluk algõsõ 9.4 puanla Yeni Ze- landa yolsuzluk algõsõ en düşük ülke olurken, onu Danimarka, Singapur, İs- veç ve İsviçre izledi. Geçen yõl ile bu yõl arasõnda en bü- yük fark yaratarak ciddi bir sõralama değişikliği yaşayan ülkeler ise Bahreyn, Yunanistan, İran, Malta ve Slovakya oldu. Büyük belirsizlik ve siyasi çal- kantõlar sonucu hükümet değişikliği ya- şanan Yunanistan 15 sõra geriledi. Yolsuzluk algõsõnõ etkileyen unsur- larõ; “değerlendirmeye katılanların yaşadıkları deneyimler, basında çı- kan yolsuzluk haberleri, Meclis gün- demindeki tartışmalar ve yargıya ih- tikal eden davalar” olarak sõralayan Çetinkaya, Türkiye’nin son yõlda ya- şadõğõ gerilemenin küresel kriz kadar, Avrupa Birliği müktesebatõnda çõka- rõlmayan yasalar ile çõkarõlan ancak ha- yata geçirilmeyen uygulamalarõn da et- kili olduğunu dile getirdi. Raporda, yolsuzlukla edinilen ge- lirin kendine emin bir liman bulma- masõ gerektiğine ve mazeretlere bir son vermek gerektiğine vurgu yapõl- dõ. Kartelleşme ve rüşvet gibi yol- suzluk uygulamalarõnõn eşit rekabete zarar verdiğine ve dünya ülkelerinde, özellikle yoksul ülkelerde ve kalkõn- ma kaynaklarõnda kayõplar yaşan- masõna neden olduğunun altõnõ çizen Şeffaflõk Örgütü raporuna göre, 1990 ile 2005 yõllarõ arasõnda 283’ten faz- la uluslararasõ özel sektör karteli ifşa oldu ve bu durumun dünya çapõnda yer alan müşterilere 300 milyar do- larlõk ek bir yük getirdiği saptandõ. Yaklaşõk 10 yõlda 3.8 puandan başlayarak her yõl onda birkaç puan olmak üzere toplam bir puan yukarõ çõkabilen Türkiye, geçen yõl 4.6 olan yolsuzluk algõsõ puanõnda onda iki puan kaybederek yolsuzluk algõsõnõ biraz daha arttõrdõ. First Data’dan TEB’e ATM ağı Ekonomi Servisi - Türk Ekonomi Bankasõ (TEB) ve First Data, ATM ala- nõnda uygulanacak yenilikçi ve farklõ bir iş modeli ile tüm Türkiye’de mar- ket, benzin istasyonu, beyaz eşya ma- ğazalarõ gibi perakende noktalarõnda ve şehir içinde uygun lokasyonlarda ATM ağõ kuracak. TEB, bu işbirliği ile mev- cut ATM sayõsõnõ üç yõl içinde üç ka- tõna çõkaracak. Kurulacak şube dõşõ ATM’ler ile TEB müşterilerinin yanõ sõra, yurtiçi ve yurtdõşõ tüm kart sahipleri, para çekme ve diğer ATM hizmetlerinden yarar- lanabilecek. Ayrõca perakende nokta- larõnda, kurulumu, işletimi ve yöneti- mi TEB ve First Data işbirligi ile ger- çekleştirilecek olan ATM’ler, mağa- zalara müşterileri ile iletişim kurmalarõ için yeni bir kanal olarak hizmet ve- recek. Bu iş modeli ile mağazalar ATM cihazlarõna yatõrõm yapmadan ek gelir elde etme imkânõna sahip olacak. Arçelikyazılım altyapısınıyeniledi Ekonomi Servisi - Arçelik, çalõ- şanlarõna hizmet veren SAP ku- rumsal kaynak planlama yazõlõmõnõ bir üst sürüme taşõrken HP, Intel, Microsoft ve SAP gibi markalarõn katõlõmõyla da teknoloji altyapõsõnõ yeniledi. Yeni altyapõsõnda Microsoft Uygulama Platformu’nu tercih eden Arçelik, bununla yüzde 25’e varan maliyet avantajõ ve üç katõna kadar performans artõşõ bekliyor. Arçelik Bilişim Teknolojileri Di- rektörü Ahmet İhsan Ceylan, yeni yapõlanmanõn şirketin esnek ve atak yapõsõna cevap veren performanslõ bir altyapõya ihtiyacõndan kaynak- landõğõnõ belirtti. Ceylan, SAP kul- lanmaya başladõktan sonra yaklaşõk 20’den fazla şirketle ya birleştikle- rini ya da bir kõsmõnõ satõn aldõkla- rõnõ belirterek bu temponun giderek hõzlanacağõnõ söyledi. Batan bankaların bilançosu NET’İN HEDEFİ EMEKLİLER Net Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Tibuk, yatõrõmlarõnõ Avrupalõ emek- lilere çevireceklerini söyledi. Tibuk, Avrupa’da emeklilerin gelecek yõ- la damgasõnõ vuracağõnõ savunarak, “Avrupa’da önü- müzdeki yõlda emekli patlamasõ yaşanacak. Bunlar tutumlu ve varlõklõ insanlar. Bunlarõ Türkiye’ye çek- mek önemli. Biz de önümüzdeki 5-6 senede yatõrõm- larõmõzõ bu emeklilere göre yönlendirmek istiyoruz” dedi. Tibuk, kâr etmeyen hiçbir şirketlerinin olma- dõğõnõ belirterek, “Piyasa borçlarõmõz sõfõr, banka borçlarõmõz da neredeyse sõfõr” diye konuştu. AYDINLI FİYATLARI SABİTLEDİ Pierre Cardin, U.S Polo, Cacharel markalarõyla faaliyet gösteren Aydõnlõ Grup “Sezonda sezon sonu fiyatlar” sloganõyla iki ay önce hayata geçir- diği yeni fiyat politikasõyla satõşlarõnõ önceki yõla göre yüzde 73 oranõn- da arttõrdõ. Aydõnlõ Grup Yürütme Kurulu Başkanõ Ahmet Sait Kavurma- cõ “İki ay gibi kõsa bir sürede hazõr giyim sek- törüne hareket kazandõrdõk. Ekonomiye katma değer sağladõk” dedi. Kavurmacõ düzenlenen basõn toplantõsõnda 11 Eylül’den bu yana ge- çen yõlõn aynõ dönemine göre ciro bazõnda yüz- de 59 artõk kaydettiklerini söyledi. Dizayn’a‘AA’kredinotu Ekonomi Servisi - Dizayn Grup, kredi derece- lendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating tarafõndan “AA”notuna layõk görüldü ve “çok yüksek düzey- de yatõrõm yapõlabilir” şirketler sõnõfõna girdi. Gru- bun yönetim kurulu başkanõ İbrahim Mirmah- mutoğulları, Türkiye’de şimdiye kadar reel sektöre verilmiş en yüksek notu almalarõnda, her yõl ciro- larõnõn yüzde 5’ini Ar-Ge’ye yatõrmalarõnõn etkili olduğunu belirterek grubun 2010 ciro hedefini 200 milyon lira olduğunu, cironun yarõsõnõ ihracat gelirlerinden karşõlamayõ planladõklarõnõ ifade etti. JCR Türkiye Yönetim Kurulu Başkanõ Orhan Ökmen, bu notu vermelerinin nedenini, grubun fi- nansal olarak sektör ortalamasõndan 1.5 kat; sermaye yeterliliği, döviz pozisyonu, faaliyet etkinlik ras- yolarõ, borçluluk durumu açõlarõndan bakõldõğõnda, referans değerlerden ortalama olarak 1.08 kat iyi du- rumda olmasõyla açõkladõ. Ekonomi Servisi - TMSF Başkanõ Ahmet Er- türk, 1994’ten 2003’e kadar olan dönemde batan bankalara 30 milyar dolarõn kaynak olarak akta- rõldõğõnõ, faizleri ile birlikte bunun 50-65 milyar dolarõ bulduğunu, son 6 yõllõk dönemde de 18.5 milyar dolarlõk kõsmõnõn tahsil edildiğini açõkla- dõ. 31 Ocak 2010’da görev süresini dolduracak olan Ertürk, bir anlamda bu sürenin hesabõnõ içeren “Raf Temizliği Projesi”ni tanõtmak üzere dü- zenlediği basõn toplantõsõnda yaptõğõ konuşmada, “Toplam maliyeti 30 milyara ulaşan bir kay- nak bankalara aktarılmış durumda. Faiz oran- larının nasıl olacağı, hangi oranlarda uygula- nacağı düzenine bağlı olarak 50 - 65 milyar do- lar düzeyine ulaşmakta. En son Hazine’den kul- landığımız kaynak Hazine tarafından fonun borcu olarak kayıtlarımıza geçiyordu. Biz her zaman bu işlemin bir borçlandırma işlemi değil, kamu kaynağının banka sistemini kur- tarma işlemi olduğunu, dolayısıyla fonun borç- lu olarak gösterilmesinin hukuki olarak doğ- ru olmadığını düşündük. TMSF’nin borcu olarak gösterilen rakam bir yasayla kayıtlar- dan silindi. Bu çıkarılan rakam 90 milyar TL. Bu da yaklaşık 65 milyar dolara tekabül edi- yor. Çözümleme süreci bitmiş değil. Burada yaklaşık 3 milyar doların üzerinde bir gelir bek- lentisine sahibiz. Toplam 25 bankanın 5’i iflas ve tasfiye sürecinde. Bunların 3’ünün banka- cılık lisansları iptal edildi” dedi. 2002-2003 döneminde yönetimine el konulan Pamukbank ve İmar Bankasõ’nõn toplam bilanço büyüklüğünün zararõ ve kamuya yarattõğõ yük ba- kõmõndan el konan diğer bankalarõn toplamõyla eş- değer olduğunu, 5020 yasayla başlayan sürecin İmar Bankasõ’nca tetiklendiğini söyleyen Ertürk, suçlamalarõndan yakõndõğõ Toprak grubuyla ilgi- li de, “Yaptığımız bütün ihaleler yargı deneti- minden geçmekte. Lehimize bazı kararlar çıktı. Ama bu süreç devam ediyor” dedi. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK Orhan Ökmen ve Rafi Karagöl, İbrahim Mir- mahmutoğulları’na bir plaket sundu. Küresel krizden çıkış geciktikçe, “canlandırma paketleri” diye de adlandırılan genişleyici maliye ve para politikalarının maliyetleri de yükselmeye devam ediyor. “Toparlanma” süreci bir kez hız kazansa; gerisi gelecek kuşkusuz! Ancak toparlanma geciktikçe gecikiyor... Canlandırma paketlerinin ulaştığı boyutların ürkütücülüğü ve krizin “aşılmasından” sonra söz konusu maliyetlerin kimlere, nasıl ödettirileceği soruları bir yana, artık mevcut kaynakların süregelen tedbirlerin maliyetlerini karşılamaya yetmediği açıkça görülmekte. Bu kaygıyı en yakın duyan kuruluşların başında da IMF geliyor. IMF, eylül ayında Pittsburgh’da toplanan G20 zirvesinde “dünya ekonomisinin finansal sağlığını yakından gözetmek” sorumluluğuyla görevlendirilmiş ve bu görev tanımına uygun olarak da G20 grubunca yaklaşık 500 milyar dolarlık ek bir kaynak ile donatılmış idi. Ancak canlandırma paketlerinin maliyetlerinin artan boyutu ve dünya ekonomisinin göreceli olarak daha uzun bir süre yavaş büyüyeceğinin anlaşılmasıyla birlikte IMF ek kaynak arayışlarını hızlandırmış gözüküyor. Bu doğrultuda bir çaba geçtiğimiz hafta örgütün icra direktörü Dominique Strauss-Kahn’dan geldi. Sosyalist kökenli bir Fransız olan Strauss- Kahn, IMF’nin bankacılık kesiminde küçük çaplı bir işlem vergisi konulması üzerine çalışmakta olduğunu duyurdu. Buna göre, bankaların vergilendirilmesiyle elde edilecek kaynaklar, ileride yaşanması olası benzer krizlerde kurtarma paketlerinin maliyetini karşılamak üzere bir sigorta işlevi görebilecekti. Benzer bir öneri İngiltere Başbakanı Gordon Brown tarafından da dile getirilmişti. Yapılan açıklamalara göre IMF önümüzdeki nisan ayı bahar toplantılarında söz konusu “sigorta” vergilendirmesinin nasıl işletileceğine dair teknik önerilerini tartışmaya açacaktı. Ancak IMF bir konunun son derece açık ve kesin bir şekilde altını çizmeye özen göstermekteydi: Söz konusu işlem vergisi kesinlikle bir tobin vergisi olmayacaktı! Tobin vergisi düşüncesi, Yale Üniversitesi’nin Nobel ödüllü profesörü James Tobin tarafından 1970’lerde ortaya atılmış olan finansal işlem vergisi kavramına dayanmaktadır. Tobin’in önerdiği biçimiyle görece düşük düzeyde (yüzde 1’den az) tutulması söz konusu olan finansal işlem vergisi aslında “mali kaynak yaratmaktan” ziyade, finansal sermayenin aşırı spekülatif hareketlerini yavaşlatmak suretiyle finansal piyasalarda istikrar sağlayacak koşulları yaratmayı amaçlamaktaydı. Amerikan Başkanı Nixon, 15 Ağustos 1971’de Amerikan dolarının altın standardıyla bağını kopartmış ve doları “serbest” piyasalarda dalgalanmaya bırakmış idi. Doların değerinin piyasaların spekülatif saldırıları karşısında giderek istikrarsızlaşacağını düşünen Tobin, düşük düzeyde bir işlem vergisi konularak dolar üzerindeki alım satım işlemlerini yavaşlatmayı amaçlamaktaydı. Böyle bir adım, kuşkusuz uluslararası finans sermayesi tarafından tahammül edilebilir bir düşünce değildir. Kaynağını finansal köpük ve spekülasyon üzerinden yaratmayı amaçlayan finans kesimi için böylesi bir tehdit bir ölüm kalım meselesidir. İşte şimdi IMF’nin bu tür bir Tobin vergisi uygulamayacağını peşinen açıklaması, uluslararası finans sermayesinin (“oyuncuların”) olası yoğun muhalefetini yumuşatmak amacıyla olsa gerektir. Nitekim Amerikan Hazine Dairesi Sekreteri Timothy Geithner de daha hafta dolmadan, adı ne olursa olsun böylesi bir küresel işlem vergisine karşı olduklarını peşinen açıklama gereğini duymaktaydı. Dolayısıyla, anlaşılan IMF, finansal işlemlerden alınacak olan, ancak adı Tobin vergisi olmayan; bankacılık kesiminin bütününü kapsayacak olan, ancak küresel olmayan bir verginin teknik çalışmasını yapmaya hazırlanmaktadır. Küresel krizin çıkış noktasının finans piyasalarında aşırı spekülatif hareketlenmenin yarattığı finansal köpük olduğu artık yalın bir gerçek olarak karşımızda duruyor iken, adı Tobin’li ya da Tobin’siz de olsa, bir finansal işlem vergisinin kurgulanması finans dünyasının gerçekleri ve küresel kapitalizmin esenliği (!) açısından zorunlu gözüküyor. 2010’un Nisan ayını merakla beklemekteyiz. 31 Ocak’ta görevi bõrakacak olan TMSF Başkanõ Ertürk, 90 milyar liralõk batõk operasyonunun hesabõnõ vermek amacõyla oluşturulan projenin tanõtõmõnda fona yönelik suçlamalardan yakõndõ. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün verdiği bilgiye göre Raf Temizliği Projesi yaklaşık 435 bin TL’ye mal oldu. Bir anlamda TMSF’nin 6 yıllık çalışma döneminin hesabını verme amacıyla hazırlanan 20 kitap ve www.raftemizligi.com adresinde de yer alacak ve sürekli yenilenecek e- book’lar için 25 kişilik uzman bir ekip 2 yıl çalıştı. Bunun için batan bankalarla ilgili çözümleme sürecinin idari, hukuki ve mali yönlerini içeren 50 bin sayfa evrak, 7 bin doküman tarandı. (Fotoğraf:AA)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle