Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
18 KASIM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr
EKONOMİ POLİTİK
ERİNÇ YELDAN
IMF Tobin Vergisini
Tartışıyor
ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr
Kalder’in 18. Kalite Kongresi’nin ana teması
“Sürdürülebilir Topluma Dönüşüm - Yeni İş
Yapma Biçimleri”. Oturumlara katılan
uzmanlar konuyu farklı yönleri ile
değerlendiriyorlar. Sürdürülebilirlik son yılların
en moda kavramlarından biri. Çok
konuşuluyor ancak içi dolduruluyor mu
acaba?
Geçen 5 yıl içinde dünya ekonomisi toplam
yüzde 25 büyümüş. Ürettiğimizden çok daha
fazlasını tüketiyoruz. Aşırı tüketim ise
sürdürülebilir bir toplum yaratmanın önündeki
en büyük engellerden biri...
İşte çelişkiler yumağı da bu noktada
başlıyor. Bir yanda yerküre üzerinde sürekli
dolaşımda olan ve konacak yer arayan
devasa paralar... Öte yanda karnını doyurmak
için iş arayan ancak bulamayan, üstelik artık
bulma umudunu bile yitirmiş insan kitleleri.
“İşsizliğin çaresi istihdam yaratmaktır.
Bunun için yeni iş alanlarına ihtiyaç var. Bunun
formülü ise yeni girişimcilerin ortaya
çıkmasıdır” deniliyor. Ve ardından şu
ekleniyor: “Krizler bir yanı ile bakıldığında fırsat
kapılarıdır. Dünyada en büyük 500 işletmenin
yarısının kriz dönemlerinde ortaya çıktığını
unutmayın. Üstelik teknolojik devrimler artık
yaratıcılığı zengin ülkelerin tekelinden çıkardı.
Yaşına ve yaşadığı ülkeye bakmadan herkes
bir girişimci olabilir...”
Doğru söze ne hacet. Ben de katılıyorum.
Ama düşündüğümüzde(!); bu da
sürdürülebilirlik kavramı ile çelişmiyor mu
acaba? Kalder Yönetim Kurulu Başkanı Prof.
Dr. Ali Rıza Kaylan “dünyanın nüfus
patlamasıyla sürekli artan yoksulluk,
uluslararası eşitsizlik; doğal kaynaklar
dengesizce tüketildiği için karşı karşıya
olduğumuz çevre tehditleri” diyor, “Tüm
bunlar artık tüm insanlık için köklü bir rota
değişikliğinin kaçınılmaz olduğunu ortaya
koyuyor” .
Peki köklü değişim derken neyi
kastediyoruz? Ya da köklü rota değişikliği
nasıl olacak?
Ve bir soru daha: İnsanlık olması gerektiği
varsayılan bu değişime gerçekten hazır mı?
İnsanın bir şeye hazır olması için, önce o
konunun farkında olması ve değişimi istemesi
gerekir. Bunun için de öncelikle düşünmesi
gerekir.
Peki. Biraz da işin felsefesine girelim.
Değişimin bir ihtiyaç olabilmesi için önce
düşünmenin bir ihtiyaç olması gerekmiyor mu?
Şimdi şunu diyeceksiniz: Düşünmek
bedende kalbin çarpması kadar doğal bir
olgu, insan denen varlığın düşünebilirliği
tartışılamaz bile.
“İşte bu noktada biraz durun” diyeceğim
size. Acaba gerçekten olması gerektiği gibi
düşünüyor muyuz? Yoksa bizden istenildiği
şekilde ve istenildiği kadar mı
düşünüyoruz?
Her şeyin bize sunulduğu bir dünyada
yaşıyoruz. Küreselleşme ve onun
beraberindeki küresel popüler kültür tek tip
insanı yaratma uğraşı içinde. Dillendirilmiyor
ama geri planda sürekli olarak şu mesaj
veriliyor: “Bak biz sana her şeyi sunuyoruz.
Senin bunlar üzerinde düşünmene, hatta
üretmene gerek yok. Sadece tüketmen yeter.
İyi ve uysal bir tüketici ol. Biz senin daha çok
harcaman için buradayız.”
Ve sonra gelsin taksitli ve borçlu yaşamlar...
Görüntü ve algı, salt tüketim üzerine kurulu
olduğu sürece nasıl olacak bu değişim?
Kişisel bakım ürünlerinde ya da deterjan, ya
da diş macunu kullanımında yılda kişi başı
tüketim hesapları, diğer ülkeler ile kıyaslamalar
yaptığımız kadar, neden yılda kişi başı çöp
tüketimini azaltmak konusunda ne kadar yol
aldığımızı hesaplayıp, diğer ükeler ile
karşılaştırmıyoruz?
Ya da neden geri dönüşüm konusunda en
küçük bir rakam bile ortaya koyamıyoruz.
Neden bu rakamı ortaya koyamadığımızı
konuşamıyoruz?
Sorular sonsuz... Yeter ki bu şekilde
düşünmeye başlayabilelim...
İşte o zaman “Sürdürülebilir Topluma
Dönüşmek” konusunda küçük de olsa bir
adım atmaya başlamış oluruz...
Sürdürülebilirlik Üzerine Düşünmek...
Endekse katõldõğõ 1995’ten itibaren karnesi kõrõk olan ve 5’in üzerinde puan alamayan Türkiye, geçen yõla göre de geriledi
Yolsuzluktakõdemaldõk
Ekonomi Servisi - Uluslararasõ
Şeffaflõk Örgütü tarafõndan açõklanan
2009 yõlõ Yolsuzluk Algõlama Endek-
si’ne göre, Türkiye, zaten kötü olan
karnesini biraz daha zayõflattõ. 180 ül-
keye ait verilerin yer aldõğõ endekste
Türkiye 58’den 61. sõraya geriledi.
Uluslararasõ Şeffaflõk Örgütü tara-
fõndan Ernst&Young sponsorluğunda
hazõrlanan ‘Yolsuzluk Algılama En-
deksi 2009’ dünya ülkeleriyle aynõ an-
da Türkiye’de de açõklandõ. Şeffaflõk
Derneği Türkiye’nin Yönetim Kurul
Başkanõ Oya Çetinkaya ve Başkan
Yardõmcõsõ Sadık Ferik tarafõndan
açõklanan çalõşmaya dahil olan ülke-
lerdeki yolsuzluğun ne şekilde algõ-
landõğõnõ ölçen bir araştõrma olan
‘Yolsuzluk Algılama Endeksi’nde
Türkiye geçen yõl 4.6 puan ile 58. sõ-
rada yer almakta iken 2009 yõlõ itiba-
rõyla aldõğõ 4.4 puan ile 61’inci sõraya
indi. Diğer taraftan, Türkiye üç sõra ge-
rilerken geçen yõlki konumu ile bu yõl-
ki konumu arasõna 6 yeni devlet yer-
leşti. 2008-2009 döneminde kamuo-
yunun gündemini meşgul eden ve ba-
sõnda yer alan yolsuzlukla ilgili ha-
berler, TBMM’deki tartõşmalar ve
yargõya intikal eden konular ile so-
ruşturma açõlan yolsuzluk dosyalarõ ve
araştõrmaya katõlanlarõn günlük ya-
şamlarõnda karşõ karşõya kaldõklarõ
olaylarõn yolsuzluk algõsõnõ etkilediğini
söylemek mümkün.
Yolsuzluğun toparlanma sürecin-
deki dünya ekonomilerini tehdit etti-
ğinin dile getirildiği toplantõda verilen
bilgiye göre: 2008’de olduğu gibi 180
ülkenin ölçümlerinin yer aldõğõ 2009
Yõlõ Yolsuzluk Algõlama Endeksi’nde,
savaş gölgesi altõnda bulunan ve is-
tikrarõn bulunmadõğõ ülkeler son sõra-
larda yer aldõ. Bu ülkeler; 1.1 puanla
Somali, 1.3 puanla Afganistan, 1.4 pu-
anla Miyanmar ve 1.5 puanla Irak ve
Sudan oldu. Yolsuzluk algõlamasõna
göre son sõralarda yer alan bu ülkeler,
aynõ zamanda uzun süren istikrarsõz-
lõk ve çekişmeler neticesinde yöneti-
şim altyapõlarõ olumsuz yönde etkile-
nen ülkeler.
Neden geriledi?
Yolsuzluk algõsõ 9.4 puanla Yeni Ze-
landa yolsuzluk algõsõ en düşük ülke
olurken, onu Danimarka, Singapur, İs-
veç ve İsviçre izledi.
Geçen yõl ile bu yõl arasõnda en bü-
yük fark yaratarak ciddi bir sõralama
değişikliği yaşayan ülkeler ise Bahreyn,
Yunanistan, İran, Malta ve Slovakya
oldu. Büyük belirsizlik ve siyasi çal-
kantõlar sonucu hükümet değişikliği ya-
şanan Yunanistan 15 sõra geriledi.
Yolsuzluk algõsõnõ etkileyen unsur-
larõ; “değerlendirmeye katılanların
yaşadıkları deneyimler, basında çı-
kan yolsuzluk haberleri, Meclis gün-
demindeki tartışmalar ve yargıya ih-
tikal eden davalar” olarak sõralayan
Çetinkaya, Türkiye’nin son yõlda ya-
şadõğõ gerilemenin küresel kriz kadar,
Avrupa Birliği müktesebatõnda çõka-
rõlmayan yasalar ile çõkarõlan ancak ha-
yata geçirilmeyen uygulamalarõn da et-
kili olduğunu dile getirdi.
Raporda, yolsuzlukla edinilen ge-
lirin kendine emin bir liman bulma-
masõ gerektiğine ve mazeretlere bir
son vermek gerektiğine vurgu yapõl-
dõ. Kartelleşme ve rüşvet gibi yol-
suzluk uygulamalarõnõn eşit rekabete
zarar verdiğine ve dünya ülkelerinde,
özellikle yoksul ülkelerde ve kalkõn-
ma kaynaklarõnda kayõplar yaşan-
masõna neden olduğunun altõnõ çizen
Şeffaflõk Örgütü raporuna göre, 1990
ile 2005 yõllarõ arasõnda 283’ten faz-
la uluslararasõ özel sektör karteli ifşa
oldu ve bu durumun dünya çapõnda
yer alan müşterilere 300 milyar do-
larlõk ek bir yük getirdiği saptandõ.
Yaklaşõk 10 yõlda 3.8 puandan
başlayarak her yõl onda birkaç
puan olmak üzere toplam bir
puan yukarõ çõkabilen Türkiye,
geçen yõl 4.6 olan yolsuzluk
algõsõ puanõnda onda iki puan
kaybederek yolsuzluk algõsõnõ
biraz daha arttõrdõ.
First Data’dan
TEB’e ATM ağı
Ekonomi Servisi - Türk Ekonomi
Bankasõ (TEB) ve First Data, ATM ala-
nõnda uygulanacak yenilikçi ve farklõ
bir iş modeli ile tüm Türkiye’de mar-
ket, benzin istasyonu, beyaz eşya ma-
ğazalarõ gibi perakende noktalarõnda ve
şehir içinde uygun lokasyonlarda ATM
ağõ kuracak. TEB, bu işbirliği ile mev-
cut ATM sayõsõnõ üç yõl içinde üç ka-
tõna çõkaracak.
Kurulacak şube dõşõ ATM’ler ile
TEB müşterilerinin yanõ sõra, yurtiçi ve
yurtdõşõ tüm kart sahipleri, para çekme
ve diğer ATM hizmetlerinden yarar-
lanabilecek. Ayrõca perakende nokta-
larõnda, kurulumu, işletimi ve yöneti-
mi TEB ve First Data işbirligi ile ger-
çekleştirilecek olan ATM’ler, mağa-
zalara müşterileri ile iletişim kurmalarõ
için yeni bir kanal olarak hizmet ve-
recek. Bu iş modeli ile mağazalar
ATM cihazlarõna yatõrõm yapmadan ek
gelir elde etme imkânõna sahip olacak.
Arçelikyazılım
altyapısınıyeniledi
Ekonomi Servisi - Arçelik, çalõ-
şanlarõna hizmet veren SAP ku-
rumsal kaynak planlama yazõlõmõnõ
bir üst sürüme taşõrken HP, Intel,
Microsoft ve SAP gibi markalarõn
katõlõmõyla da teknoloji altyapõsõnõ
yeniledi. Yeni altyapõsõnda Microsoft
Uygulama Platformu’nu tercih eden
Arçelik, bununla yüzde 25’e varan
maliyet avantajõ ve üç katõna kadar
performans artõşõ bekliyor.
Arçelik Bilişim Teknolojileri Di-
rektörü Ahmet İhsan Ceylan, yeni
yapõlanmanõn şirketin esnek ve atak
yapõsõna cevap veren performanslõ
bir altyapõya ihtiyacõndan kaynak-
landõğõnõ belirtti. Ceylan, SAP kul-
lanmaya başladõktan sonra yaklaşõk
20’den fazla şirketle ya birleştikle-
rini ya da bir kõsmõnõ satõn aldõkla-
rõnõ belirterek bu temponun giderek
hõzlanacağõnõ söyledi.
Batan bankaların bilançosu
NET’İN HEDEFİ EMEKLİLER
Net Holding Yönetim Kurulu Başkanõ Tibuk, yatõrõmlarõnõ Avrupalõ emek-
lilere çevireceklerini söyledi. Tibuk, Avrupa’da emeklilerin gelecek yõ-
la damgasõnõ vuracağõnõ savunarak, “Avrupa’da önü-
müzdeki yõlda emekli patlamasõ yaşanacak. Bunlar
tutumlu ve varlõklõ insanlar. Bunlarõ Türkiye’ye çek-
mek önemli. Biz de önümüzdeki 5-6 senede yatõrõm-
larõmõzõ bu emeklilere göre yönlendirmek istiyoruz”
dedi. Tibuk, kâr etmeyen hiçbir şirketlerinin olma-
dõğõnõ belirterek, “Piyasa borçlarõmõz sõfõr, banka
borçlarõmõz da neredeyse sõfõr” diye konuştu.
AYDINLI FİYATLARI SABİTLEDİ
Pierre Cardin, U.S Polo, Cacharel markalarõyla faaliyet gösteren Aydõnlõ
Grup “Sezonda sezon sonu fiyatlar” sloganõyla iki ay önce hayata geçir-
diği yeni fiyat politikasõyla satõşlarõnõ önceki yõla göre yüzde 73 oranõn-
da arttõrdõ. Aydõnlõ Grup Yürütme Kurulu Başkanõ Ahmet Sait Kavurma-
cõ “İki ay gibi kõsa bir sürede hazõr giyim sek-
törüne hareket kazandõrdõk. Ekonomiye katma
değer sağladõk” dedi. Kavurmacõ düzenlenen
basõn toplantõsõnda 11 Eylül’den bu yana ge-
çen yõlõn aynõ dönemine göre ciro bazõnda yüz-
de 59 artõk kaydettiklerini söyledi.
Dizayn’a‘AA’kredinotu
Ekonomi Servisi - Dizayn Grup, kredi derece-
lendirme kuruluşu JCR Eurasia Rating tarafõndan
“AA”notuna layõk görüldü ve “çok yüksek düzey-
de yatõrõm yapõlabilir” şirketler sõnõfõna girdi. Gru-
bun yönetim kurulu başkanõ İbrahim Mirmah-
mutoğulları, Türkiye’de şimdiye kadar reel sektöre
verilmiş en yüksek notu almalarõnda, her yõl ciro-
larõnõn yüzde 5’ini Ar-Ge’ye yatõrmalarõnõn etkili
olduğunu belirterek grubun 2010 ciro hedefini
200 milyon lira olduğunu, cironun yarõsõnõ ihracat
gelirlerinden karşõlamayõ planladõklarõnõ ifade etti.
JCR Türkiye Yönetim Kurulu Başkanõ Orhan
Ökmen, bu notu vermelerinin nedenini, grubun fi-
nansal olarak sektör ortalamasõndan 1.5 kat; sermaye
yeterliliği, döviz pozisyonu, faaliyet etkinlik ras-
yolarõ, borçluluk durumu açõlarõndan bakõldõğõnda,
referans değerlerden ortalama olarak 1.08 kat iyi du-
rumda olmasõyla açõkladõ.
Ekonomi Servisi - TMSF Başkanõ Ahmet Er-
türk, 1994’ten 2003’e kadar olan dönemde batan
bankalara 30 milyar dolarõn kaynak olarak akta-
rõldõğõnõ, faizleri ile birlikte bunun 50-65 milyar
dolarõ bulduğunu, son 6 yõllõk dönemde de 18.5
milyar dolarlõk kõsmõnõn tahsil edildiğini açõkla-
dõ. 31 Ocak 2010’da görev süresini dolduracak olan
Ertürk, bir anlamda bu sürenin hesabõnõ içeren
“Raf Temizliği Projesi”ni tanõtmak üzere dü-
zenlediği basõn toplantõsõnda yaptõğõ konuşmada,
“Toplam maliyeti 30 milyara ulaşan bir kay-
nak bankalara aktarılmış durumda. Faiz oran-
larının nasıl olacağı, hangi oranlarda uygula-
nacağı düzenine bağlı olarak 50 - 65 milyar do-
lar düzeyine ulaşmakta. En son Hazine’den kul-
landığımız kaynak Hazine tarafından fonun
borcu olarak kayıtlarımıza geçiyordu. Biz her
zaman bu işlemin bir borçlandırma işlemi
değil, kamu kaynağının banka sistemini kur-
tarma işlemi olduğunu, dolayısıyla fonun borç-
lu olarak gösterilmesinin hukuki olarak doğ-
ru olmadığını düşündük. TMSF’nin borcu
olarak gösterilen rakam bir yasayla kayıtlar-
dan silindi. Bu çıkarılan rakam 90 milyar TL.
Bu da yaklaşık 65 milyar dolara tekabül edi-
yor. Çözümleme süreci bitmiş değil. Burada
yaklaşık 3 milyar doların üzerinde bir gelir bek-
lentisine sahibiz. Toplam 25 bankanın 5’i iflas
ve tasfiye sürecinde. Bunların 3’ünün banka-
cılık lisansları iptal edildi” dedi.
2002-2003 döneminde yönetimine el konulan
Pamukbank ve İmar Bankasõ’nõn toplam bilanço
büyüklüğünün zararõ ve kamuya yarattõğõ yük ba-
kõmõndan el konan diğer bankalarõn toplamõyla eş-
değer olduğunu, 5020 yasayla başlayan sürecin
İmar Bankasõ’nca tetiklendiğini söyleyen Ertürk,
suçlamalarõndan yakõndõğõ Toprak grubuyla ilgi-
li de, “Yaptığımız bütün ihaleler yargı deneti-
minden geçmekte. Lehimize bazı kararlar
çıktı. Ama bu süreç devam ediyor” dedi.
B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK
Orhan Ökmen ve Rafi Karagöl, İbrahim Mir-
mahmutoğulları’na bir plaket sundu.
Küresel krizden çıkış geciktikçe, “canlandırma
paketleri” diye de adlandırılan genişleyici maliye
ve para politikalarının maliyetleri de yükselmeye
devam ediyor. “Toparlanma” süreci bir kez hız
kazansa; gerisi gelecek kuşkusuz! Ancak
toparlanma geciktikçe gecikiyor...
Canlandırma paketlerinin ulaştığı boyutların
ürkütücülüğü ve krizin “aşılmasından” sonra söz
konusu maliyetlerin kimlere, nasıl ödettirileceği
soruları bir yana, artık mevcut kaynakların
süregelen tedbirlerin maliyetlerini karşılamaya
yetmediği açıkça görülmekte. Bu kaygıyı en yakın
duyan kuruluşların başında da IMF geliyor. IMF,
eylül ayında Pittsburgh’da toplanan G20
zirvesinde “dünya ekonomisinin finansal sağlığını
yakından gözetmek” sorumluluğuyla
görevlendirilmiş ve bu görev tanımına uygun
olarak da G20 grubunca yaklaşık 500 milyar
dolarlık ek bir kaynak ile donatılmış idi. Ancak
canlandırma paketlerinin maliyetlerinin artan
boyutu ve dünya ekonomisinin göreceli olarak
daha uzun bir süre yavaş büyüyeceğinin
anlaşılmasıyla birlikte IMF ek kaynak arayışlarını
hızlandırmış gözüküyor.
Bu doğrultuda bir çaba geçtiğimiz hafta örgütün
icra direktörü Dominique Strauss-Kahn’dan
geldi. Sosyalist kökenli bir Fransız olan Strauss-
Kahn, IMF’nin bankacılık kesiminde küçük çaplı
bir işlem vergisi konulması üzerine çalışmakta
olduğunu duyurdu. Buna göre, bankaların
vergilendirilmesiyle elde edilecek kaynaklar, ileride
yaşanması olası benzer krizlerde kurtarma
paketlerinin maliyetini karşılamak üzere bir sigorta
işlevi görebilecekti. Benzer bir öneri İngiltere
Başbakanı Gordon Brown tarafından da dile
getirilmişti.
Yapılan açıklamalara göre IMF önümüzdeki
nisan ayı bahar toplantılarında söz konusu
“sigorta” vergilendirmesinin nasıl işletileceğine
dair teknik önerilerini tartışmaya açacaktı. Ancak
IMF bir konunun son derece açık ve kesin bir
şekilde altını çizmeye özen göstermekteydi: Söz
konusu işlem vergisi kesinlikle bir tobin vergisi
olmayacaktı!
Tobin vergisi düşüncesi, Yale Üniversitesi’nin
Nobel ödüllü profesörü James Tobin tarafından
1970’lerde ortaya atılmış olan finansal işlem
vergisi kavramına dayanmaktadır. Tobin’in
önerdiği biçimiyle görece düşük düzeyde (yüzde
1’den az) tutulması söz konusu olan finansal işlem
vergisi aslında “mali kaynak yaratmaktan” ziyade,
finansal sermayenin aşırı spekülatif hareketlerini
yavaşlatmak suretiyle finansal piyasalarda istikrar
sağlayacak koşulları yaratmayı amaçlamaktaydı.
Amerikan Başkanı Nixon, 15 Ağustos 1971’de
Amerikan dolarının altın standardıyla bağını
kopartmış ve doları “serbest” piyasalarda
dalgalanmaya bırakmış idi. Doların değerinin
piyasaların spekülatif saldırıları karşısında giderek
istikrarsızlaşacağını düşünen Tobin, düşük
düzeyde bir işlem vergisi konularak dolar
üzerindeki alım satım işlemlerini yavaşlatmayı
amaçlamaktaydı.
Böyle bir adım, kuşkusuz uluslararası finans
sermayesi tarafından tahammül edilebilir bir
düşünce değildir. Kaynağını finansal köpük ve
spekülasyon üzerinden yaratmayı amaçlayan
finans kesimi için böylesi bir tehdit bir ölüm kalım
meselesidir.
İşte şimdi IMF’nin bu tür bir Tobin vergisi
uygulamayacağını peşinen açıklaması, uluslararası
finans sermayesinin (“oyuncuların”) olası yoğun
muhalefetini yumuşatmak amacıyla olsa gerektir.
Nitekim Amerikan Hazine Dairesi Sekreteri
Timothy Geithner de daha hafta dolmadan, adı
ne olursa olsun böylesi bir küresel işlem vergisine
karşı olduklarını peşinen açıklama gereğini
duymaktaydı. Dolayısıyla, anlaşılan IMF, finansal
işlemlerden alınacak olan, ancak adı Tobin vergisi
olmayan; bankacılık kesiminin bütününü
kapsayacak olan, ancak küresel olmayan bir
verginin teknik çalışmasını yapmaya
hazırlanmaktadır.
Küresel krizin çıkış noktasının finans
piyasalarında aşırı spekülatif hareketlenmenin
yarattığı finansal köpük olduğu artık yalın bir
gerçek olarak karşımızda duruyor iken, adı Tobin’li
ya da Tobin’siz de olsa, bir finansal işlem
vergisinin kurgulanması finans dünyasının
gerçekleri ve küresel kapitalizmin esenliği (!)
açısından zorunlu gözüküyor. 2010’un Nisan ayını
merakla beklemekteyiz.
31 Ocak’ta görevi bõrakacak olan
TMSF Başkanõ Ertürk, 90 milyar
liralõk batõk operasyonunun hesabõnõ
vermek amacõyla oluşturulan
projenin tanõtõmõnda fona yönelik
suçlamalardan yakõndõ.
TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün verdiği bilgiye göre Raf Temizliği Projesi yaklaşık 435 bin
TL’ye mal oldu. Bir anlamda TMSF’nin 6 yıllık çalışma döneminin hesabını verme amacıyla
hazırlanan 20 kitap ve www.raftemizligi.com adresinde de yer alacak ve sürekli yenilenecek e-
book’lar için 25 kişilik uzman bir ekip 2 yıl çalıştı. Bunun için batan bankalarla ilgili çözümleme
sürecinin idari, hukuki ve mali yönlerini içeren 50 bin sayfa evrak, 7 bin doküman tarandı.
(Fotoğraf:AA)