Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 18 KASIM 2009 ÇARŞAMBA
6 HABERLER
AVRUPA
GÜRAY ÖZ
‘Sivil İstibdat’
Toz duman içinde gerçeği görmek kolay
değil. Her şeyden önce gerçeği aramaya
dermanınız, görmeye niyetiniz olacak.
Kuvvetiniz günden güne azalıyor, kolunuzu
kıpırdatmaya mecaliniz kalmıyorsa, sizi teslim
almaları yakındır. Silkinip kendinize
gelmezseniz işiniz bitiktir.
Teslim olanlar iki cinstir. Birinci tür, gelen
dalgayı çok önceden fark etmiştir, kollarını
açarak, sevinçle, heyecanla kendini gelenin
kollarına atar. İkinci tür baskıdan yılmış,
gücünü kuvvetini yitirmiş, ellerini havaya
kaldırmıştır. O artık “gel Allah’ın belası gel, ne
yapacaksan yap” çaresizliği içindedir.
Birinci tür insanlıktan çıkma pahasına ikbale
koşar.
İkinci tür teslim olmanın acısını ve biraz da
hicabını, utancını kendi kendine yaşar.
Yazının başında güzel, ama eskimiş kimi
kelimeleri bilerek kullandım. Çünkü artık
yaşayan Türkçenin her gün biraz daha anlam
kazanan kelimeleriyle iktidarın yaptıklarını
anlatmak zorlaştı. Onların Osmanlı’ya özenen
dünyasını tarif etmek için arada bir onların
dilinden konuşmak gerekiyor galiba. Nuray
Mert de, aynı kaygıyla mı başımıza geleni “sivil
istibdat” diye tanımlıyor bilmiyorum (17 Kasım
-Radikal). Ama yaşadığımız, yaşamakta
olduğumuz, giderek koyulaşacağına dair
işaretlerin hızla arttığı durumun adı budur.
Nuray Mert’in sözlerini aktarmakta büyük
fayda var. Çünkü basın âleminde gerçeği
açıkça anlatanı bulmak son zamanlarda
zorlaştı.
Şöyle diyor Mert:
“Bizim istibdat rejimimiz Armani mi, başka
marka mı giyiyor bilemem, ama üniformasız
bir istibdada doğru tam gaz gittiğimize hiç
şüphe yok. Her otoriter rejimin, dönemin
‘düşman’, ‘tehdit’ ‘tehlike’ algısı ve bahanesi
değişiktir. Uygulaması ise birbirine çok
benzer; ‘o’ düşmana, tehdide, tehlikeye
karşı her şey mübahtır, herkes zan
altındadır, suçlanması, damgalanması an
meselesidir.”
Herkesin, çok, ama çok önemsemesi
gereken bir şey daha söylüyor Nuray Mert:
“Böyle rejimlerde, dönemlerde özel hayat,
mahremiyet diye bir şey olmaz. Devletin,
milletin, şimdi de (ne acıdır ki)
‘demokrasi’nin yüksek menfaatleri uğruna
bireyin özgürlüğü, mahremiyeti teferruat
olur. Artık, bir bakanın ağzından ‘gizlenecek
şeyiniz yoksa, dinlenmekten neden
korkuyorsunuz’ türünden bir sözün çıktığı,
anlayışın bu olduğu bir yerde yaşıyoruz.”
Ve sonra pasif bir umuda çağırıyor bizi:
“Bir kez daha hatırlatayım, istibdat çıkmaz
yoldur, kurbana doymaz, son ve en büyük
kurbanı sahipleri olur.”
Neden “Pasif bir umut” dedim.
Çünkü istibdadın kendi kendini yiyip
bitireceği gibi bir izlenim uyanıyor insanda.
Hayır, hakkını yemek istemem Nuray Mert’in;
aktardığım yazı bir mücadele örneği olarak tek
başına yeter; benim korkum, okuyanlarda
“nasıl olsa günün birinde kendi kendini
yiyecektir, bekleyelim, görelim” iyimserliğinin
derinleşmesi kaygısından kaynaklanıyor.
İşte böyle günlerde, sivil istibdadın hızla
geliştiği, yerleştiği ve kalıcılaşma niyetini ortaya
koyduğu zamanlardayız. Hepimizi, herkesi
dinleyenler, dinlediklerini yatıştırmak, teskin
etmek için “bak yasadışı bir şey yok, bak
cezaları da arttırıyoruz” muhabbetindeler.
Bu muhabbete, gerçeğin öteki ucundan
katılsak, “boş ver cezayı arttırmayı, seni
eleştiren herkesi içine tıktığın davanın
başsavcısını bile mahkeme kararıyla
dinlemeye aldığını herkes duydu; işin
saklanacak, gizlenecek yanı kalmadı; gel
yasaya yönetmeliğe sığınmaktan vazgeç,
dinleme artık bizi” diye konuşsak.
Ya da “dinle bizi, söylediklerimize kulak
ver, gittiğin yol yol değil” desek, dinler de
vazgeçerler mi acaba dinlemekten,
izlemekten...
e-posta: guray@cumhuriyet.com.tr
Sabancõ Üniversitesi ve TÜBİTAK’õn katõlõmõyla düzenlenen araştõrma Türkiye’de artan eğilimi ortaya koydu:
Türk insanõ dindarlaşõyorİstanbul Haber Servisi - Türki-
ye’den 1550 deneğin katõldõğõ “Tür-
kiye’de Dindarlık - Uluslararası
Bir Karşılaştırma” başlõklõ araştõr-
manõn sonuçlarõna göre, katõlõmcõla-
rõn yüzde 68’i “dini değerlerle çeli-
şen yasaya hiçbir şekilde uymaya-
cağını” belirtirken katõlõmcõlarõn beş-
te birlik oranõ ise “bilimin zararlı ol-
duğuna” inanõyor. 1999 yõlõnda ya-
põlan benzer araştõrma sonuçlarõyla kõ-
yaslandõğõnda kendisini “Son derece
dindar” olarak tanõmlayanlarõn ora-
nõnõn iki kat artarak yüzde 15-18 se-
viyesine ulaştõğõ görülüyor. Araştõr-
manõn en ilgi çekici sonuçlarõndan bir
tanesi ise insanlarõn neden dua ettik-
lerine ilişkin deneklere yöneltilen so-
ru. Katõlõmcõlarõn yüzde 61’i, “para,
gelir gibi maddi talepler için dua et-
tiklerini” söylüyor.
International Social Survey Program
(ISSP) kapsamõnda düzenlenen ve
Sabancõ Üniversitesi ile TÜBİTAK’õn
katõlõmõyla, Sabancõ Üniversitesi Öğ-
retim Üyeleri Prof. Ali Çarkoğlu ile
Prof. Ersin Kalaycıoğlu tarafõndan
yürütülen “Türkiye’de Dindarlık -
Uluslararası Bir Karşılaştırma”
başlõklõ araştõrma, Sabancõ Üniversi-
tesi’nde dün düzenlenen basõn top-
lantõsõyla tanõtõldõ. Türkiye dõşõnda
43 ülkede uygulanmak üzere gelişti-
rilen ve Türkiye’den 1500 deneğin ka-
tõldõğõ anketin sonuçlarõna göre, top-
lumdaki her üç kişiden biri cemaat top-
lantõlarõna katõlõyor. 1999’da türban ya-
sağõna karşõ olanlarõn oranõ yasağõn de-
vamõna destek verenlerin oranõndan
yaklaşõk üç kat fazla iken 2009’da ise
yasağõn devamõnõ destekleyenlerin
oranõnõn yüzde 20’den yüzde 25’e çõk-
tõğõ görülüyor. Kendisini laik kimli-
ğiyle tanõmlayan her üç katõlõmcõdan
biri, yaşam tarzõ ve ifade özgürlüğü ko-
nusunda baskõ gördüğünü ifade ediyor.
Deneklerin yüzde 92’si hayatõn anla-
mõnõn Allah’õn varlõğõ ile güçlendiği-
ni söylerken her üç denekten ikisi, “ha-
yatın bir hikmeti olduğuna” inanõ-
yor. Deneklerin yarõsõ, “hayatımızın
akışını değiştirebilmek için yapa-
bileceğimiz çok az şey olduğuna”
inanõyor. Bu durum, kadercilik ve
metafizik güçler tarafõndan belirlenen
bir hayat algõsõnõn toplumda yaygõn
paylaşõldõğõ izlenimini ortaya çõkarõ-
Türkiye dõşõnda 43 ülkede uygulanmak üzere geliştirilen ve Türkiye’den 1500
deneğin katõldõğõ anketin sonuçlarõna göre, toplumdaki her üç kişiden biri cemaat
toplantõlarõna katõlõyor. Kendisini laik kimliğiyle tanõmlayan her üç katõlõmcõdan biri,
yaşam tarzõ ve ifade özgürlüğü konusunda baskõ gördüğünü ifade ediyor.
yor. Allah inancõ hakkõndaki ifadeler
arasõnda yüzde 93’lük oran, Allah’õn
gerçek olduğunu bildiğini ve bundan
hiç şüphe etmediğini belirtiyor. Tür-
kiye’deki deneklerin yüzde 95’i Al-
lah’a olan inançlarõnõ çok küçük yaş-
ta edindiklerini ve bu inancõ hiç de-
ğişmeksizin hayatlarõ boyunca taşõ-
dõklarõnõ ifade ediyor. Yüzde 91’lik
oran ise, “Allah’ın insanların her bi-
riyle tek tek ilgilendiğine” inanõyor.
Deneklerin büyük bir çoğunluğunun
Allah’õ “baba, sevgili, arkadaş” im-
geleriyle özdeşleştirdiği görülüyor.
Beşte birlik oran
‘bilim zararlı’ diyor
Yapõlan araştõrmadaki deneklerin ya-
rõsõ bilimin “yararlı” olduğunu dü-
şünmekle birlikte deneklerin beşte
biri bilimin yarardan çok zarar verdi-
ğini ifade ediyor. Diğer yandan yapõ-
lan araştõrma, toplumun diğer dinlere
karşõ hoşgörü sõnõrlarõnõ da ortaya
koyuyor. Türkiye’deki deneklerin
yüzde 39’u, dindarlõğõn hoşgörülü ol-
duğu, yüzde 37’si ise hoşgörülü ol-
madõğõnõ söylerken “sizden farklı
bir dine mensup olan ya da din hak-
kındaki görüşleri sizden farklı olan
birinin seçimlerde oy vermeyi dü-
şündüğünüz siyasal parti listesinde
aday olmasını kabul eder miydiniz”
sorusuna katõlõmcõlarõn yüzde 37’si
“kesinlikle kabul etmem”, yüzde
12’si de “muhtemelen kabul et-
mem” diyor. Burada ortaya çõkan
manzara katõlõmcõlarõn Hõristiyanlara
yüzde 29.2 oranõnda hoşgörülü, Mus-
evilere yüzde 21, ateistlere ise yüzde
13 oranõnda hoşgörülü olduğunu ortaya
koyuyor. Aynõ şekilde farklõ bir dine
mensup kişilerin kamuya açõk top-
lantõlar düzenleyerek fikirlerini beyan
etmelerini onaylamayanlarõn oranõ-
nõn yüzde 59 olduğu görülüyor. Diğer
yandan katõlõmcõlarõn yüzde 60’õ,
“yalnızca tek bir dinin geçerli ol-
duğuna” inandõklarõnõ ifade ediyor. Bu
sonuçlar, Türkiye’de çoğulcu din an-
laşõyõnõn ve hoşgörünün olmadõğõnõ
açõk bir biçimde ortaya koyuyor.
‘Son derece dindar’ oran iki
kat arttı
Dini cemaatlerin gücü hakkõndaki
soruya deneklerin yüzde 44’ü cema-
atlerin gücünün çok olduğuna işaret
ederken yüzde 20’lik oran, “dini ce-
maatlerin gücünün olması gerekti-
ğinden az olduğunu” belirtiyor. Ya-
põlan araştõrmada en ilginç sonuç ise
kendisini “son derece dindar” olarak
kabul edenlerin oranõndaki artõş. An-
ket sonuçlarõ, kendisini son derece din-
dar olarak tanõmlayanlarõn oranõnõn
yüzde 15-18 dolaylarõnda olduğunu
gösteriyor ki bu sonuç, 1999 yõlõnda
yapõlan dindarlõk araştõrmasõnda ortaya
çõkan oranõn tam iki katõ. Her üç kişi-
den biri cemaat toplantõlarõna katõlõyor,
dini vecibelerini yerine getirenlerin
yüzde 35’lik oranõ, bu toplantõlarõn
kendilerine arkadaş bulmasõnõ sağla-
dõğõnõ kaydediyor.
Sokakta yaşayan ve çalõşan çocuklar Türkiye’de büyük kentlerin önemli bir sorunu
Sokak çocukları için merkez
FİGEN ATALAY
Maltepe Üniversitesi’nde
“Sokakta Yaşayan ve Ça-
lışan Çocuklar” için Araş-
tõrma ve Uygulama Merke-
zi kuruldu. Resmi olarak
açõlmasõ için YÖK’ten onay
beklenen merkezin ilk et-
kinliği sokak çocuklarõ ala-
nõnda dünya çapõnda çalõş-
malarõ ile tanõnan Prof. Dr.
Charles Watters’õ Türki-
ye’ye davet etmek oldu.
Prof. Watters, “Kuramdan
Uygulamaya Sokak Ço-
cukları” konulu bir konfe-
rans verdi.
Maltepe Üniversitesi
Fen-Edebiyat Fakültesi
Prof. Dr. Belma Akşit ve
Psikoloji Bölümü’nden Uz-
man Psikolog Özden Ba-
demci’nin verdikleri bilgi-
lere göre, sokakta yaşayan
ve çalõşan çocuklar büyük
kentlerin, özellikle de İstan-
bul’un önemli bir sorunu ve
bu konuda Türkiye için uy-
gun hizmet modellerinin
geliştirilmesine ihtiyaç bu-
lunuyor.
Bu merkez de bu büyük
ihtiyaca cevap vermek ama-
cõyla kuruldu.
Amaçlarõnõn, çocuklar
için onlarõn ihtiyaçlarõna
uygun eğitim program-
larõ oluşturmak olduğunu,
bu eğitim programlarõnõ uy-
gulayabilmek için üniversi-
tenin ilgili mekânlarõnõ kul-
lanõp, ilgili bölümlerinden
destek almayõ planladõklarõ-
nõ belirten Özden Bademci,
şunlarõ söyledi:
“Çalışmalarımız sadece
akademik, değil uygulama
boyutunda da olacaktır.
Yapılan araştırmalar ço-
cuklar için hazırlanacak
programların onlarla bir-
likte oluşturulması gerek-
tiğini vurgulamaktadır-
lar. Ancak böylece hem
hazırlanan prog-
ram gerçekçi
olabiliyor hem
de çocuğun ve-
rilen hizmeti sa-
hiplenmesi mümkün
oluyor. O nedenle de
spor, müzik etkin-
liklerinin planlan-
ması ile ilgili prog-
ramlar kuşkusuz ya-
rarlı fakat yine de bu faa-
liyetlerin çocukların ihti-
yaçlarına en iyi şekilde
yanıt verebilmesi için bu
ihtiyacın bizzat çocuklar
tarafından onlarla birlik-
te belirlenmesine gerek
vardır. Bu anlamda da ço-
cukların aktif katılımları-
nın teşvik edilerek, aktif
katılımlarının esas alın-
ması gerekmektedir... El-
bette bu çalışmalara ço-
cukların ailelerinin de da-
hil edilmesi gerekmekte-
dir. Bunun için de başarılı
olmuş anne baba eğitim
programları uygulana-
caktır.”
Merkezin faaliyetleri ge-
nel hatlarõyla şunlar olacak:
Sosyal sorumluluk
anlayışının üniversite kül-
türünün bir parçası olma-
sını ve sosyal sorumluluk
projelerine öğrencilerin
aktif katılımlarını sağla-
mak.
İlgili üniversite ve ku-
ruluşlarla ulusal/uluslarara-
sõ düzeyde işbirliği yaparak
başta İstanbul olmak üzere
ülke genelinde yapõlacak
çalõşmalar için akademik,
sosyal ve finansal destek
sağlamak.
Alana dönük etkili
uygulamaların planlan-
ması ve gerçekçi çözüm
önerilerinin geliştirilebil-
mesi için toplum merkezli
araştırma ve uygulamalar
yapmak.
Başta üniversite yer-
leşkesinin yakõn çevresi ol-
mak üzere toplum merkezli
araştõrmalar yaparak, toplu-
mun ihtiyaçlarõnõ tespit et-
mek ve ihtiyaçlara uygun
sosyal sorumluluk projeleri
ve iyileştirme çalõşmalarõ
gerçekleştirmek.
Risk grubundaki ço-
cuklar ve aileleri ile ya-
kından ilgilenilerek so-
kakta yaşayan/çalışan ço-
cuk sayısının azaltılması
için araştırma ve uygula-
ma projeleri geliştirmek.
Çocuk haklarõ ilgili
araştõrmalar ve farkõndalõk
düzeyinin artõrõlmasõna yö-
nelik uygulamalar yapmak.
Aile çalışmaları yap-
mak.
Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumu
(SHÇEK) ile işbirliği yapa-
rak her iki kurumun
(SHÇEK ve Merkez) çalõ-
şanlarõ arasõnda karşõlõklõ
olarak ‘öğrenme’ zemini
oluşturmak.
Uygulama boyutu
Bademci sözlerini şöyle
sürdürdü:
“Çalışmalarımız sadece
akademik, değil uygulama
boyutunda da olacak-
tır. Yapılan araştırmalar
çocuklar için hazırlana-
cak programların onlarla
birlikte oluşturulması ge-
rektiğini vurgulamakta-
dırlar. Ancak böylece
hem hazırlanan program
gerçekçi olabiliyor hem de
çocuğun verilen hizmeti
sahiplenmesi mümkün
oluyor.
O nedenle de spor, mü-
zik etkinliklerinin plan-
lanması ile ilgili program-
lar kuşkusuz yararlı fakat
yine de bu faaliyetlerin
çocukların ihtiyaçlarına
en iyi şekilde yanıt vere-
bilmesi için bu ihtiyacın
bizzat çocuklar tarafın-
dan onlarla birlikte belir-
lenmesine gerek vardır.
Bu anlamda da çocukla-
rın aktif katılımlarının
teşvik edilerek, aktif katı-
lımlarının esas alınması
gerekmektedir.
Elbette bu çalışmalara
çocukların ailelerinin de
dahil edilmesi gerekmek-
tedir. Bunun için de başa-
rılı olmuş anne baba eği-
tim programları uygula-
nacaktır.”
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Uğur
Mumcu Araştõrmacõ Gazetecilik Vakfõ (um:ag),
önceki gün Taraf gazetesinde yayõmlanan, vakfõn
da adõnõn geçtiği “Yandaş Örgütlere Destek”
başlõklõ habere ilişkin açõklama yaptõ.
Açõklamada, vakfõn Türk Silahlõ Kuvvetleri
(TSK) ve Genelkurmay ile herhangi bir bağlantõ-
sõnõn ve bu kuruluşlarla maddi ilişkisinin olmadõ-
ğõ vurgulandõ. um:ag’dan yapõlan yazõlõ açõkla-
mada şöyle denildi: “Taraf gazetesinin 16 Ka-
sım 2009 tarihli nüshasının birinci sayfasında
yer alan ‘Yandaş örgütlere destek’ başlıklı ha-
berde: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin, ‘tamamen
veya kõsmen kontrolünde bulunan’ vakıf ve der-
nekler de planda yer alıyor... Uğur Mumcu
Derneği gibi derneklere ‘örtülü maddi yardõm’
öngörülüyor ifadeleri üzerine açıklama yap-
ma gereği duyulmuştur. ‘Uğur Mumcu Derne-
ği’ adı altında bir derneğin varlığına ilişkin
bir bilgi vakfımızda bulunmamaktadır. Uğur
Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı’nın
TSK ya da Genelkurmay ile herhangi bir bağ-
lantısı yoktur ve bu kuruluşlarla ‘maddi bir
ilişki’sinin bulunması da söz konusu değildir.
Uğur Mumcu adını kullanarak farklı çağrışım-
lar yaratılmak istenmesini de şiddetle kınadı-
ğımızı kamuoyuna duyururuz.”
um:ag: TSK ile
ilişkimiz yok
TARAF’IN HABERİNE AÇIKLAMA
Türkiye’nin taahhüdüne ‘El Beşir’ ayarõ
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA- Uluslararasõ Ceza Di-
vanõ’nõn (UCD), Darfur’da işlediği in-
sanlõk suçlarõ nedeniyle tutuklama
kararõ verdiği Sudan Devlet Başkanõ
Ömer el Beşir’in İSEDAK toplantõ-
sõ için Türkiye’ye davet edilmesi ne-
deniyle baş gösteren krizin ardõndan
hükümet sürpriz bir karar aldõ. Buna
göre hükümet, Başbakan Tayyip Er-
doğan’õn 2004 yõlõnda Türkiye’nin
UCD’nin Roma Statüsü’ne taraf ola-
cağõ yönündeki açõklamasõnõ geri al-
dõ. Türkiye, UCD’ye taraf olup ol-
mamayõ, gelecek sene Uganda’da ya-
põlacak gözden geçirme toplantõsõ-
nõn ardõndan yeniden değerlendirecek.
İSEDAK’õn 25. yõldönümüne ka-
tõlmak için Türkiye’ye gelmesi bek-
lenen El Beşir, ziyaretini son dakika-
da ertelerken Ankara da UCD’ye iliş-
kin dikkat çeken bir karar aldõ. Hü-
kümetin bu konudaki kararõna ilişkin
ayrõntõlara, Plan Bütçe Komisyo-
nu’nda Dõşişleri Bakanlõğõ bütçesine
ilişkin yapõlacak görüşmeler için bas-
tõrõlan “2010 Yılına Girerken Türk
Dış Politikası” başlõklõ kitapçõkta
yer verildi. Kitapçõkta, Türkiye’nin bu
aşamada taraf olmadõğõ UCD statü-
sünün 60 ülkenin onay işlemlerini ta-
mamlamalarõyla, 1 Temmuz 2002’de
yürürlüğe girdiği anõmsatõlarak, “İm-
zacı ülke 148, taraf ülke sayısı
110’dur. Sayın Başbakanımız, 6
Ekim 2004 günü, Avrupa Konseyi
Parlamenterler Meclisi’nde yaptı-
ğı konuşmada, Türkiye’nin yakın-
da UCD Roma Statüsü’ne taraf
olacağını açıklamıştır. UCD’nin
yargı yetkisine giren suçların mev-
zuatımıza dahil edilmesi yönünde-
ki çalışmalar bağlamında Anaya-
sa’nın 38. maddesi ile Türk Ceza
Kanunu’nun 76 ve 77. maddele-
rinde gerekli değişiklikler yapıl-
mıştır. Uyum çalışmaları bağla-
mında Adalet Bakanlığı’nın koor-
dinatörlüğünde komisyon kurul-
muştur. Çalışmalar devam etmek-
tedir. UCD Statüsü’ne ülkemizin ta-
raf olmasının zaman alabileceği
anlaşılmaktadır” denildi.
Kitapçõkta hükümetin bu konudaki
kararõ, “Bu çerçevede, 2010 yılı Ma-
yıs ayında Uganda’da yapılacak
UCD Gözden Geçirme Konferan-
sı’nda ortaya çıkacak yönelimlerin
izlenmesi ve ülkemizin UCD Sta-
tüsü’ne taraf olması açısından yeni
bir değerlendirmenin yapılması-
nın gerekebileceği düşünülmekte-
dir” şeklinde açõklandõ.
Erdoğan’õn 2004’te Türkiye’nin Uluslararasõ Ceza Divanõ’nõn Roma Statüsü’ne taraf olacağõ yönündeki
açõklamasõ geri alõndõ. Ankara kararõnõ gelecek sene Uganda’da yapõlacak toplantõdan sonra değerlendirecek
Ömer el Beşir.Tayyip Erdoğan.