Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ekonomi@cumhuriyet.com.tr
16 KASIM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
EKONOMİ 13
CMYB
C M Y B
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
Dış Politikada
Aks Kayması
Son haftaların en önemli konularından biri
Türkiye’nin dış politikasında bir aks kayması
sürecinin yaşanmakta olup olmadığıdır.
Aks kayması kaygısı ya da kanısı
Davutoğlu’nun Stratejik Derinlik, Türkiye’nin
Uluslararası Konumu (Küre Yayınları, Birinci Basım
2001) adlı yapıtında ortaya koyduğu görüşlerden
kaynaklanıyor. Konunun açıklanabilmesi için
çalışmadan uzunca bir alıntı yapılması gerekiyor:
“Türkiye’deki siyasi kültürü diğer toplumlardan
farklı kılan en önemli tarihi faktör, bu ülkenin
geçmişte... özgün ve uzun ömürlü siyasi düzen
kuran bir medeniyetin (Osmanlı) merkezi olmasıdır
(s.81).
Türkiye’de yaşanan en temel çelişki bir
medeniyet çevresine siyasi merkez olmuş bir
toplumun... siyasi kültür birikimi ile siyasi elit
tarafından başka bir medeniyet çevresine iltihak
etme iradesi esas alınarak şekillenmiş siyasi sistem
arasındaki uyum problemidir... (s.83).
Toplumu, istediği anda, istediği kararla
değişecek bir yığın olarak görmek bu sürecin
dışında ve üstünde bir tavırla tek-boyutlu ve tek-
yönlü bir dogmatizme yönelmek neo-oryantalist
bir tavırdan başka bir şey değildir ( s.541).
Modernite Avrupa merkezli bir tarihi sürecin
eseriydi; küreselleşme ise kaçınılmaz bir şekilde
yeni bir medeniyet sentezi ve açılımını gerekli
kılacaktır... bu süreçte Türkiye, tarihi derinliği ile
stratejik derinliği arasında yeni ve anlamlı bir bütün
oluşturma ve bu bütünü coğrafi derinlik içinde
hayata geçirme sorumluluğu ile karşı karşıyadır.
Mihver bir ülke olan Türkiye bunu yapabilmesi
durumunda... merkez bir ülke konumu
kazanacaktır (563).”
Davutoğlu’nun bu görüşlerinde çok temel
eksikler ve büyük yanlışlar var.
Önce, her uygarlığın (Davutoğlu medeniyet
diyor) içinde doğup geliştiği bir üretim biçimi
vardır.
Osmanlı, kapitalizm öncesi üretim biçimlerinin
uygarlığıdır ve kapitalistleşemediği için batmıştır.
Büyük bir parçası esasen Avrupa’da bulunan
Osmanlı, hasta da sayılsa, Avrupa’nın adamıdır!
Cumhuriyet, Osmanlı’nın on yıllar süren
çağdaşlaşma çabalarını, toplumsallaştırma
girişimidir. Cumhuriyet, egemenliğin kaynağının
halk olması; hukukun üstünlüğü; düşüncenin
özgürleşmesi; insan haklarının güçlenmesi, kadın-
erkek eşitliği, herkese eğitim; bilimin yol
göstericiliği; kültür ve sanatın, dil, müzik, opera,
tiyatro, resim, heykel dahil tüm alanlarında
gelişmedir; bunları, kapitalistleşme=sanayileşme
ve kurumsallaşma altyapılarıyla ve büyük
atılımlarla Mustafa Kemal’in öncülüğünde
tamamlamaya çalışmadır.
Sonra, küreselleşme, kapitalizmin yeni bir
aşamasıdır. Bu durumda yeni bir uygarlık
yaratacak ‘mihver ve merkez’ ülke olmak istiyorsa,
Türkiye, küreselleşmenin gereklerini eksiksiz
yerine getirmeli; giderek bunların da ötesine
geçme çabasına girmelidir.
Küreselleşme, öncelikle, bilim ve teknolojinin
içselleştirilmesinin, bilgi toplumuna geçiş sürecinin
ürünüdür. Küreselleşme bilgi toplumuna geçiş,
bilgiye dayalı üretimle ve teknolojik yenilikle olur;
bu da, çocukların ve gençlerin tam bir özgürlük
ortamında, bilimde, sanatın tüm dallarında yaratıcı
yeteneklerini en son noktasına kadar geliştirme
olanağı bulmalarıyla; aklın egemenliğiyle; eleştiri
ve özeleştiri yapabilmekle; bilginin kaynağını esas
olarak deneylerde ve olgularda aramakla ve bu
amaçla kurumsallaşmakla olanaklıdır.
Tarihte hiçbir uygarlık, başkalarının araç
gereçleri ya da üretim teknolojisini kullanarak
oluşmadı. Bir uygarlığın oluşması, her şeyden
önce, her alanda ‘daha üretken’ olmayı zorunlu
kılar.
Davutoğlu’nun üyesi olduğu hükümetin
uygulamalarında bunlardan eser yoktur; giderek
bu alanlarda ülke geriye gitmektedir. Bunlar
olmadan, özellikle de özgürleşmeye, kadına ve -
evrim örneğinde görüldüğü gibi- bilime şaşı bakan
bir anlayışla, küreselleşme sürecinde bir yeni
uygarlık yaratma olanağı hiç ama hiç bulunmuyor.
Bu nedenle de dış politikada aks değişimine
girişmek Türkiye’yi çok daha geri düşürür;
ilkelleştirir.
Cumhuriyet, bir değerler bireşimidir ve hiçbir
zaman toplumu Davutoğlu’nun yazdığı gibi,
istediği zaman, istediği kararla değiştirecek bir
“yığın” olarak görmemiştir. Hele Cumhuriyet
çağdaşlaşmasını neo-oryantalist olarak nitelemek,
“oryantali” çok iyi bildiği uygulamalarından
anlaşılan, bunun özlemini çektiği görülen ve
üstelik de bir bilim insanı olan Cumhuriyet’in
Dışişleri Bakanı’na, en hafif deyimiyle, hiç ama hiç
yakışmıyor!
Savunucularının artık AKP’nin İkinci Adamı
saydığı Davutoğlu’nun görüşleri, Türkiye’nin
yönetiminin İslamlaştırılması sürecinin ürünüdür.
Sürecin en önemli nedenlerinden biri CHP’nin
kendi yönetimi tarafından etkisizleştirilmesidir.
Bunun son bir örneği geçen hafta TBMM’de,
CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’in
yaptığı ve Genel Başkan Deniz Baykal ve
arkadaşlarının alkışladığı Dersim katliamı ile
Kurtuluş Savaşı’nı aynı nitelikte gören
konuşmadır.
Yıllarca emek verdiğim ve ilerlemenin, barışın ve
demokrasinin öncüsü olmasını istediğim CHP’nin
bu duruma düşürülmesini kınıyor ve tüm Dersimli
dostlardan kendi adıma özür diliyorum.
Barack Obama’nın Asya gezisini medyadan
izlerken aklıma, ABD hegemonyasının
gelecekte tüm galaksiye yayılacağı
varsayılarak kurgulanmış Uzay Yolu dizisinde
zaman zaman tekrarlanan bir sahne geldi.
Uzay gemisi Girişim’in (Enterprise) personeli
ilk kez uğradıkları bir gezegende garip
olaylarla karşılaşmaktadır. Geminin Bilim
Subayı Dr. Spock elindeki verileri inceledikten
sonra kaptana şöyle der “Evet Sevgili Jim, bu
bir uygarlık ama bildiğimiz gibi değil..”
‘Sevgili Barack, Asya ama
bildiğimiz gibi değil’
Gezi öncesinde, uluslararası medyada genel
kanı, Barak Obama’nın cuma günü Tokyo’ya
indiğinde, Endonezya’da çocukluğunu
geçirdiği, Japonya’da Kamaura’da matcha
dondurması yediği günlerden, hatta başkan
adayı olmaya karar verdiği dönemde
bildiğinden farklı bir Asya ile karşılaşacağı
yönündeydi.
Doğu Asya ülkeleri Soğuk Savaş
döneminde, ABD’nin nükleer askeri
şemsiyesine sığınmışlardı. Soğuk Savaş
bittikten sonra bu ülkeler ABD’nin
“imparatorluk” politikalarının siyasi veya mali
hedefi haline gelmemeye büyük dikkat
gösterdiler. Ama, bir süredir yeni, yeniliği
özellikle de mali kriz döneminde giderek daha
belirginleşen, farklı bir Asya var Obama’nın
karşısında. Obama’nın Asya konularında baş
danışmanı Jeffrey Bader’e göre: “Bu bölgede
genel kanı, geçen on yıl boyunca ABD’nin
etkisi gerilerken, Çin’in etkisinin yükseldiği
yönünde. (Le Monde 13/11/09)
Mali krizden beklenmedik bir hızla çıkmaya
başlayan, ABD’nin dış borçlarının neredeyse
tamamını elinde tutan bu bölge, ABD’nin,
uluslararası hegemonyasını yenileme çabaları
bağlamında kritik öneme sahip. Ancak
ABD’nin, bölge stratejileri açısından en kritik
iki ülke olan Japonya ve Çin ile ilişkileri,
giderek daha sorunlu dinamikler sergiliyor.
ABD’nin yaklaşık elli yıldır bölgede
egemenliğini korumak, Çin’i dengelemek için
dayandığı en önemli ülke Japonya. Ancak
Japonya’da yeni hükümet, ABD’nin
ülkesindeki varlığını, Okinawa Adası’ndaki
üssün geleceğini tartışmayı, ilişkileri “eşit bir
zeminde yeniden tanımlamayı” amaçlıyor.
Japonya Başbakanı Hatoyama’nın, ASEAN
toplantısına sunduğu, ABD’yi dışlayan bir
Doğu Asya Ekonomik Birliği kurma önerisi
de bu yeni eğilimin bir ürünü. Japonya daha
önce Mahatir Muhammed’in benzer bir
önerisine, ABD’yi dışladığı için karşı çıkmıştı
(Andy Xie, Caijing, 10/11/09).
Andy Xie (Morgan Stanley’nin Asya
ekonomistiydi, Rosetta Stone danışmanık
şirketinin yönetim kurulunda) “dünya
piyasalarındaki
daralmanın, mali
piyasalardaki
köpüklerin, Asya
ülkelerini, özellikle
Çin, Japonya ve
Güney Kore’yi ortak
ticaret anlaşmalarına,
bölgeselleşmeye
zorluyor” dedikten
sonra, “Japonya’nın
ABD’den uzaklaşarak
bölgeyle daha çok
bütünleşmesini
savunan görüşün güçlenmekte olduğuna”
dikkat çekiyor.
Bölgenin bir numaralı ülkesi
Bir diğer değişiklik de Japonya’nın
bölgedeki statüsüyle ilgili. Singapur Ulusal
Üniversitesi’nden Çin politikaları uzmanı
Huang Jing’e göre “Asya köklü bir değişim
yaşıyor. Burası artık ABD’nin geleneksel
kavrayışındaki Asya değil. Şimdi bir numaralı
ülke artık.. ABD’nin değişmez bağlaşığı
Japonya değil, Çin” (Associated Press,
09/11/09).
Çin, bölgede bir numara, dünyanın üçüncü
büyük ekonomisi, ama bu etkisini uluslararası
alanda yansıtmaya gelince, birçok gözlemcinin
saptadığı gibi kendini çok tedirgin hissediyor.
Bir taraftan uluslararası alanda gittikçe daha
etkin olmak istiyor, öbür taraftan yolunun, ABD
ile siyasi, askeri olarak kesişmemesi için çok
dikkat ediyor. Diğer bir deyişle şimdilik
mümkün olduğunca ABD’nin vagonunda yol
almaya çalışıyor.
Buna karşılık ABD yönetimi, Çin’den
uluslararası alanda ABD ile davranmasını,
global düzeyde destek, güç vermesini istiyor;
dış politika tartışmalarında, geçen hafta
değindiğim, “Chimerica”, “Superfusion”, “G2”
gibi savlarla Çin’i ikna etmeye çalışıyor. Özetle
ABD, Çin’den,
küresel ısınma,
Kuzey Kore, İran,
Afganistan,
uluslararası (mali)
dengesizlikler
konularında yardım
istiyor. Ancak bu
konuların hepsinde
ABD ile Çin arasında
çıkarlarının
örtüşmediği, hatta
çeliştiği önemli sorun
alanları var. Örneğin,
Çin açısından İran hem acil bir tehlike
oluşturmuyor, hem de stratejik öneme sahip
bir enerji kaynağı, yatırım alanı. Kuzey
Kore’nin nükleer silahlara sahip olması belki
Çin için de bir tehlike oluşturuyor ama, Çin
tarafında bu ülkenin siyasi bir kriz sonucu
dağılarak bölgesel, sınırlarında istikrarsızlığa
yol açma olasılığı daha büyük bir risk olarak
algılanıyor. Afganistan’a gelince, Çin, o
sorunun, ABD’nin bölgedeki varlığını konsolide
edecek yönde çözülmesinden yana değil.
Çünkü, Çin, ABD’nin karadan ve denizden
çeşitli üslerle kendisini çevrelemeye çalıştığına
inanıyor. Mali dengesizlikler bağlamındaysa,
Çin parasının revalüe edilerek, uluslararası
rekabet gücünü kaybetmeyi, iç pazarını,
ABD’nin ekonomik gücünü, doların statüsünü
restore etmesine katkıda bulunacak bir
ithalatla doldurmayı istemiyor. Dahası, stratejik
amaçlarla, Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu
bölgelerine girmekte kullandığı, mali
rezervlerinin hızla erimesi hiç işine gelmiyor.
Bunlara karşılık Çin’in önce kendi
bölgesinde, Afrika, Latin Amerika ve
Ortadoğu’da güçlenerek, ABD’yi ekonomik bir
çembere alana, uzayda etkin olana, askeri
modernizasyonunu tamamlayana kadar, siyasi
sorumluluk üstlenmek istemediği söylenebilir.
Bu süreç ilerlerken, Çin’in G20 toplantılarında,
son olarak ASEAN toplantısında ileri sürdüğü,
korumacılığa karşı, uluslararası mali sistemin
reformunu talep eden, yeni ekonomik
kalkınma modellerinin geliştirilmesi, bölgesel
bütünleşmenin çeşitli yollarla derinleştirilmesi
gibi önerileri (Peoples Daily, 13.11.09)
doğrudan ABD ve Batı modelini hedef alıyor.
Bu yüzden The Times’ın aktardığına göre,
Çin’de Obama’nın ziyaretine ilişkin bir
heyecan var, ama halk ve devlet, bu ziyarete
Çin’in uluslararası profilini yükseltecek bir
olay olmasından öte bir anlam yüklemiyor.
Bu arada ABD gerilemeye, Çin yükselmeye
ve aralarındaki ekonomik, siyasi çelişki ve
uyumsuzluk noktaları çeşitlenmeye devam
ediyor.
“Ee, n’olacak? Savaş çıkacak değil ya?”
demeyin: 6 Kasım 1909’da Almanya’nın o
zamanki ABD büyükelçisi Albrecht von
Bernstorf, Almanya’nın hızla büyümesinden
kaygı duyan ABD çevrelerine güven vermek
için yaptığı bir konuşmada, “Bugünkü dünya
ticareti, gelecekte ulaşacağı boyutun yalnızca
ufak bir parçası kadardır. Dünyanın tüm
sanayileşmiş ülkelerine yetecek kadar yer var
bu ticaretin içinde” diyormuş (Aktaran WSWS).
Tarih, bize, mali krizlere yol açmaya başlayan
aşırı üretim krizlerinin hegemonya krizleriyle
çakışması halinde, çok riskli siyasi
istikrarsızlıklara yol açtığını gösteriyor.
Afganistan, Irak savaşlarının, belki de İran’a
yönelik bir saldırı olasılığının, Afrika’da
keskinleşen kaynak rekabetinin, gelmekte olan
bir depremin öncü sarsıntıları olmadığını kim
kesinlikle söyleyebilir!..
Obama’nın Asya Gezisi
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com
Devlet 2010’da 415
milyar lira harcayacak
Ekonomi Servisi -
Merkezi yönetim, ma-
halli idareler, döner ser-
mayeli kuruluşlar, İş-
sizlik Sigortasõ Fonu,
sosyal güvenlik kuru-
luşlarõ ve bütçe dõşõ fon-
larõ kapsayan genel dev-
let harcamalarõ 2010’da
415 milyar 54 milyon li-
raya çõkacak. Bunun 353
milyar 547 milyon lira-
sõnõ faiz dõşõ, 61 milyar
507 milyon lirasõnõ da
faiz harcamalarõ oluş-
turacak.
Ekonomi Servisi - İstanbul Serbest Mu-
hasebeci Mali Müşavirler Odasõ’nõn
(İSMMMO) “Kriz Refleksi; Koruma
Kalkanımızı Giydik” raporuna göre, tüm
dünyada baş gösteren ekonomik kriz Tür-
kiye’de de parayõ koruma altõna alma eği-
limini arttõrdõ. Riskten uzak durup yüksek
getiriden de yararlanmak isteyen yatõrõm-
cõnõn imdadõna ise korumalõ fonlar yetişti.
İSMMMO’nun hesaplamasõna göre, fon
getirisinden yararlanmak isteyen ancak
anaparasõnõn azalmasõndan da endişe duyan
yatõrõmcõlara yönelik çõkarõlan korumalõ fon-
lara, 2007 Aralõk’tan bu yana toplam 29 bin
549 kişi para yatõrdõ. 2 yõlda koruma altõ-
na alõnan paranõn miktarõ ise 1 milyar 65
milyon lira oldu.
Rapora göre, kriz ile birlikte cazibesi ar-
tan diğer bir koruma kalkanõ ise özel sek-
tör işsizlik sigortasõ olarak dikkat çekti. Son
iki yõlda itfa olanlarla birlikte toplam 45 ko-
rumalõ ve anapara garantili fon kuruldu.
Fonlar henüz çok yeni olmasõna karşõn ilk
yõl 12 bin 100 kişi fonlardan talep etti. He-
nüz itfasõ tamamlanmamõş olan fonlarla bir-
likte bu sayõ 29 bin 549 kişiye ulaştõ. İşsizlik
korkusuyla banka ve sigorta şirketlerinin ka-
põsõnõ çalanlarõn sayõsõ da azõmsanmayacak
ölçüde oldu.
Son bir yõl içinde hayatõmõza giren özel
sektör işsizlik sigortasõna prim yatõranlarõn
sayõsõ 1 milyon 800 bine ulaştõ. Genellik-
le sistemde kredi kartõ ve kira ödemeleri-
ni sigortalayanlar dikkat çekiyor.
İSMMMO’nun
raporunda yer alan
saptamalar şöyle:
Kendini en fazla
koruma altõna alan il
İstanbul oldu. 2 yõlda
parasõnõ korumalõ
fonlara yatõran 29 bin
549 kişinin yüzde 30’u
İstanbul’da ikamet
ederken, İstanbul’u
yüzde 17 ile Ankara
takip etti. Yüzde 41’lik
payõ ise Güneydoğu
haricindeki diğer iller
aldõ.
Türkiye’de yüzde
10’lardan yüzde
16’lara fõrlayan işsizlik
oranõ işsizlik teminatlõ
hayat sigortasõ
ürünlerine de talebi
patlattõ. Son bir yõlda
ödenen primlerin
toplamõ 430 milyon
lirayõ almõş durumda.
Şu anda işlem gören
328 fonun 19’u
korumalõ, 7’si garantili
olarak faaliyette.
Korumalõ ve garantili
fonlarõn toplam fon
pazarõ içindeki tutarõ
yüzde 2 civarõnda.
Kriz nedeniyle son iki yõlda
Türkiye’de 1 milyar 65 milyon lira
koruma altõna alõndõ. İşsizlik
korkusuyla da 431 milyon liralõk
prim ödendi.
EPDK’DEN HES PROJELERİNE İNCELEME
Ekonomi Servisi - Enerji Piyasasõ Düzenleme Kuru-
mu (EPDK), elektrik üretim faaliyeti göstermek üze-
re lisansõ alõnan 142 adet hidroelektrik santral proje-
sini takibe aldõ. EPDK’ye lisanslõ projeleri hakkõnda
ilerleme raporu sunmayan şirketlerden 15 gün içeri-
sinde yazõlõ savunmalarõnõ vermeleri ve raporlarõnõ sun-
malarõ istendi. Buna göre EPDK, ilerleme raporu ver-
memekte õsrar eden şirketler hakkõnda idari para ce-
zasõ uygulayacak. Taahhüt ettiği yatõrõm programõnõ ger-
çekleştirmeyen şirketlerin lisanslarõ da iptal edilecek.
NUH’UN ANKARA’DAN MİNERALLİ FORMÜL
Ekonomi Servisi - Nuh’un Ankara Makarnasõ özellikle ço-
cuklarda beslenme bozukluklarõnõn önüne geçebilmek ama-
cõyla makarnalarõnõ minerallerle güçlendirdi. Nuh’un An-
kara Makarnasõ’nõn Pazarlama Direktörü Nihat
Uysallı “Bazı mineraller ülkemizin toprak-
larında yeterli miktarda bulunmuyor.
Nuh’un Ankara olarak, üretim aşama-
sında makarnalarımıza bu mineral-
leri ekleyerek bu eksikliği giderecek
ürünlerimizi pazara sunduk” dedi.
ECZACIBAŞIANTİBAKTERİYELJELPAZARINDA
Ekonomi Servisi - Eczacõbaşõ, Selin markasõ ile antibakteri-
yel jel pazarõna girdi. Eczacõbaşõ Girişim Pazarlama’nõn
geliştirdiği “Selin HijyenMax Antibakteriyel Jel”in 15
saniye içerisinde ellerdeki bakterilerin yüzde 99.99’unu
yok ederek el hijyeni sağladõğõ idiaa edildi. Ürün
formülünün, domuz gribi (H1N1), kuş gribi, mev-
simsel grip ve benzer virüslere etkinliğinin Av-
rupa’da H1N1 virüsü araştõrmalarõ konusunda ön-
de gelen kuruluşlardan olan Alman Mikrolab
GmbH laboratuvarlarõnca test edildiği belirtildi.
Yüksek vergi Fas pazarını
Avrupa’ya kaptıracak
ŞEHRİBAN KIRAÇ
KAZABLANKA - Türkiye
İşadamlarõ ve Sanayiciler Kon-
federasyonu (TUSKON) Baş-
kanvekili Ahmet Ciğer, Fas’õn,
Türkiye’den yüksek gümrük
vergisi aldõğõnõ belirterek “Bu
da Türk işadamlarını negatif
yönde etkiliyor. Bu vergileri
düşüremezsek, avantajı Av-
rupa’ya kaptırırız” dedi.
Fas’ta temaslar yapmak üze-
re TUSKON’un düzenlediği
‘Türkiye-Fas Ticaret ve Yatõ-
rõm Köprüsü’ programõnõ de-
ğerlendiren Ciğer, Fas’a, 60’õ
aşkõn işadamõyla geldiklerini ve
görüşmelerinin olumlu geçti-
ğini belirtti. Ciğer, Fas’a ge-
len işadamlarõnõn dört gün bo-
yunca 2 bini aşkõn iş görüşmesi
yaptõğõnõ ve bu görüşmelerin
116’sõndan sonuç bekledikle-
rini söyledi. Ciğer, görüşme-
lerin inşaat, tekstil ve mobilya
sektörlerinde yoğunlaştõğõnõ
anlattõ.
Kârlar vergiye gidiyor
DUYGU KURT
ANTALYA - İş Bankasõ Genel Mü-
dürü Ersin Özince, TL faize yatõrõm
yapan herkesin göreceli olarak ka-
zandõğõnõ belirterek, “Bir tek banka-
lar kazanmıyor. Öyle bir algıdan he-
pimizin bir an önce uzaklaşması la-
zım” dedi.
Antalya’da İş Bankasõ Hatõra Or-
manõ’ndaki fidan dikim töreniyle ban-
kanõn sponsorluğunu yaptõğõ Türkiye
Satranç Federasyonu’nun da yer aldõ-
ğõ Dünya Yaş Gruplarõ Satranç Şam-
piyonasõ’na katõlan Özince, gazeteci-
lerin sorularõnõ yanõtladõ. Bankalarõn
açõkladõklarõ 9 aylõk kâr rakamlarõna
ilişkin sorular üzerine Özince, bu yõl
özellikle yüksek pozisyon alanlarõn, fa-
iz düşüşünden dolayõ yüksek gelirler el-
de edeceğinin belli olduğunu söyledi.
Sorunlu kredilerin devam ettiğini be-
lirten Özince, bankalarõn yüksek kar-
lõlõklarõnõn bu konuda karşõlõk anla-
mõnda rahat olmasõnõ sağladõğõnõ, an-
cak sorunlu kredi rakamlarõna ayrõlan
karşõlõklara bakõldõğõnda reel sektörde
hâlâ sorunlarõn sürdüğüne, özellikle kü-
çük işletmeler ve bireysel kredilerde so-
runlarõn yaşandõğõna dikkat çekti.
Özince, bir gazetecinin “Sektörde
yavaşlamanın ötesinde büyümede
bir durma riski var mı” sorusunu ise
şöyle yanõtladõ:
“Böyle bir tehlike, böyle bir du-
rum söz konusu olabilir. Çünkü
tasarrufun artmasını destekleye-
cek makro ekonomik koşullara sa-
hip değiliz. 2009’da sektörün bü-
yümesinde çok ciddi bir yavaşlama
var.” Banka çalõşanlarõna dağõtõla-
cak prim ve jestiyonlara ilişkin bir so-
ruyu da Özince, “BDDK’nin bu gibi
konuları düzenleme görevi var; yet-
kisi değil, görevi” dedi.
İş Bankasõ Genel Müdürü Ersin
Özince, ‘Bankalarõn kâr dağõtõm
politikalarõ çok tutucu. Ciddi bir
kâr dağõtõmõ olmadõ’ dedi.
yakupkepenek06@hotmail.com
Krizde 30 bin kişi birikimini, 1.8 milyon kişi de işsizliğe karşõ harcamasõnõ güvenceye aldõ
Birikime koruma kalkanõ
İSTANBULLU TEDBİRİ
ELDEN BIRAKMIYOR
Turizmin merkezi Fas’ın Marakeş kentindeki ünlü Cema-
ül Fena Meydanı her gün yüzlerce turistin akınına uğruyor.