Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
13 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
HABERLER 7
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Meğer Tuz Çoktan
Kokmuş da...
Erdoğan’ın, kendisini çok partili parlamenter
demokrasiyle yönetilen bir ülkenin başbakanı
değil; mutlakiyete dayanan bir devletin
kralıymışçasına tekrarlayıp durduğu “benim
bakanım, benim valim” sözlerinin kapsam alanı,
öylesine büyüdü ki…
Birinci derecedeki yargıç ve savcıların
telefonlarının dinlenmesi için seferber olan Adalet
Bakanlığı Müfettişlerinin kulaklarının uzandığı,
Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman
Kaçmaz ve Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından
Ömer Faruk Eminağaoğlu için düzenledikleri
soruşturma dosyalarından nur topu gibi iki isim
daha çıktı.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz
Engin ve Yargıtay Başkanlığı’nın telefon
santralı.
Meğer, devletin bakanlarını, genel müdür,
müsteşar, vali gibi yüksek bürokratlarını gözünü
kırpmadan kendi hizmetlisi gibi gören ve gösteren
bir Başbakan’a, Adalet Bakanlığı bürokrasisi,
bütün yasal kurallara meydan okuyarak, iktidar
partisinin emrinde yürüdüklerini ispat etmek gibi
bir anlayış içinde olduklarını sergileyen eylemlerin
altındaymışlar.
Yine meğer, adı geçen kişiler, sabahları görevleri
gereği geldikleri Bakanlık binasına girerlerken,
kapıdaki levhada bulunan “Adalet Bakanlığı”
yazısındaki ilk ismi, Erdoğan’ın partisinin ilk adı ile
özdeşleştirmişler.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin’in yerinde,
AKP milletvekillerinden yargıç, savcı ya da
avukatlık yapmış olanlardan birisi bulunsaydı ve bir
akşamüstü medya mensuplarından “Siz de
dinleniyormuşsunuz. Ne diyorsunuz?” türünden
bir soru ile karşı karşıya kalsalardı, nasıl bir ruh
haleti içinde kalırlardı?
Başkanlık santralının da dinlendiği yolundaki
haberi alınca Yargıtay Başkanı Hasan
Gerçeker’in ilk tepkisi, başında bulunduğu bu
anayasal kurumun ancak “Birinci Başkanlar
Kurulu”nun kararı ile dinlenebileceğini söylemek
oluyor ve bu bağışlanmaz skandala karşı alınacak
tavrı belirlemek için de Başkanlar Kurulu’nu
olağanüstü toplantıya çağırıyor.
Aynı anda gelen bir başka haber, Sincan 1. Ağır
Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz için
Adalet Bakanlığı’ndaki kudretli bürokratlarımızın
neden böylesine hızlı harekete geçtiğini belgeliyor.
Meğer Yarsav Başkanı Ömer Faruk
Eminağaoğlu, kendisini yasadışı olarak dinleyen
telekulak’ın belirlenmesi için Ankara Cumhuriyet
Savcılığı’na şikâyetçi olmuş. Olmuş ama
başvuruyu alan Savcı Vahdet Polatkan’ın
takipsizlik kararı ile karşılaşmış.
Eminağaoğlu yılmamış. Hakkını aramanın bir
yurttaşlık görevi olduğu bilinci ile savcılık kararına
karşı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne
başvurmuş. Ve Osman Kaçmaz’ın başkanlığındaki
kurul, Yarsav Başkanı’nın şikâyetinin
araştırılmasına hükmetmiş. Öylelikle Ankara 1.
Sulh Ceza Hâkimi Hayri Keskin, üç kişilik bilirkişi
heyetini alarak Telekomünikasyon ve İletişim
Başkanlığı’na gitmişler.
Tüm Yargıtay üyelerinin nefes alışı bile...
Araştırma, sadece Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun
değil, anayasanın adli davalarda son karar ve
hüküm mercii olarak tanımladığı o koskoca
Yargıtay’ın bile, “Başkanlar Kurulu’na haber
vermek gereği duyulmadan” dinlenerek kontrol
ve denetim altında tutulduğunu ortaya çıkarmış
oluyor.
Başbakan mıdır? Adalet Bakanı ya da
Ulaştırma Bakanı mıdır? Her kimse, böylesine
pervasız, açık; sadece yasadışı değil çağ dışı
kararlarla tıpkı domuz gribi virüsü gibi herkesi
bezdirmesi karşısında hesap vermeyecekler
midir?
Türkiye AB kapısında ve sözde demokratik
açılımlarla ilk sırada bulunan bir aday ülke midir?
Yoksa tarihin çöplüğüne karışmış Stalinist
yöntemleri uygulamak için fırsat kollayanların
yönetiminde olmayı arzulayan bir yolculuğa mı
çıkmak istemektedir.
Stalin yöntemleri
Son örnekler, ne yazık ki o çöplükteki diktatörler
enkazının bugünkü kuşaklarca çok iyi bilinmesi
zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Stalin’in hüküm sürdüğü Sovyet Rusya’da bu
“Güçlü Yoldaş” dışındaki herkes, bir başkası ve
çoğunlukla kendi emrindeki kişiler tarafından
gizlice takip edilir, telefonları dinlenir, günlük
hareketleri rapor edilirdi. Eşlerin birbirlerinden
kuşku duydukları, askeri hiyerarşinin, parti
komiserlerince altüst edildiği, ünlü şairimiz
Nâzım’ın Rus asıllı eşi Vera’nın KGB ajanı olarak
kendisini gözetim altına aldığının daha sonra
öğrenildiği o döneme mi özeniyor adı Adalet ve
Kalkınma olan iktidarımız?
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
Onur Kumbaracõbaşõ’yla Sarõgül’ün önderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’ni ve hedeflerini konuştuk
AKP beklentileri karşõlamadõLEYLA TAVŞANOĞLU
Prof. Dr. Onur Kumbaracıbaşı’yla
Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarı-
gül’ün önderliğindeki Türkiye Deği-
şim Hareketi’ni ve hedeflerini konuşu-
yoruz. Prof. Kumbaracõbaşõ, uzun süre-
dir Türkiye’de merkez sağ ve solda bir
tõkanma yaşandõğõna dikkat çekiyor ve
bakõn neler söylüyor:
- Türkiye’de siyaset sahnesi hare-
ketleniyor. Şişli Belediye Başkanı
Mustafa Sarıgül Türkiye Değişim Ha-
reketi’ne hız verdi. DP kongresini
yaptı. Bu yeni oluşumlar ışığında Tür-
kiye’nin siyasi geleceğini nasıl de-
ğerlendiriyorsunuz?
O.K. - Sanõyorum Türkiye’de ola-
ğanüstü bir dönemden geçiyoruz. Çün-
kü hiçbir zaman Türkiye’deki siyasette
bu kadar umutsuzlukla karşõlaşmadõk.
Ortada iktidarda olan bir siyasi parti var.
Ama ona alternatif oluşturabilen bir ha-
reket görünmüyor.
Bütün bunlarõn içinde sivrilen ve dik-
kat çekici bir noktaya ulaşan Sarõgül ha-
reketi var. Partileşirse ileride daha geli-
şebilir. Bugün vatandaş, oyunu verebi-
leceği parti bulamõyor. Kendisine umut
verebilecek bir parti de göremiyor. Bu
umut açlõğõnõ bir ölçüde AKP’de gider-
meye çalõştõ. Ama giderek oradan da
uzaklaştõğõnõ tahmin ediyorum. Çünkü
vatandaşõn beklentilerine cevap ver-
mekten uzak kaldõ.
Dinci yaklaşõmlarõ AKP’ye sadece
yüzde 10’luk bir oy oranõ sağlõyor. Ge-
ri kalan yüzde 25-30, AKP’nin kendi oyu
değil. Türk seçmeni çok hareketli. Zaten
AKP bu hareketlilikten yararlanarak ik-
tidara gelebildi.
- Ama AKP kadrosu eski bir partinin
içinden geliyor. O zaman AKP seçme-
ne nasıl yeni bir umut verebildi?
O.K. - Burada Tayyip Erdoğan’õn ro-
lünü küçümsememek lazõm. O halkõn di-
lini kullandõ, halka yakõn bir görüntü ver-
di. Erdoğan eski partisinden farklõ ol-
duğunu da söyleyince, vatandaş başka bir
yenilik görmediğinden gitti, oyunu
AKP’ye verdi.
Erdoğan RP’nin ya da SP’nin içinde
kalsaydõ hiç şansõ olmazdõ. Ama, “Biz ye-
ni bir hareketiz. Milli Görüş’ten fark-
lıyız” sözleriyle vatandaşa umut verdi.
O umudun karşõlõğõnõ kendisi de bekle-
mediği bir biçimde aldõ.
- Geçen hafta sonunda Abant’ta
Türkiye Değişim Hareketi’nin bir top-
lantısı oldu. Bu toplantının amacı
neydi?
O.K. - Bu, Türkiye Değişim Hareke-
ti’nin bir program ve tüzük çalõşmasõy-
dõ. Zaten ileride kurulacak partinin prog-
ramõ ve tüzüğüyle ilgili çalõşmalar sü-
rüyordu. Bu, o çalõşmalarõn elden geçi-
rilmesi ve olgunlaştõrõlmasõ amacõnõ ta-
şõyordu. Yani tamamõyla teknik bir top-
lantõydõ. Siyasi bir içeriği yoktu.
Hedefimiz yeni bir yapõlanma ve de-
ğişimdir; ana ilkelerin tespitidir. Sağda
değişimi yürütme gayretleri var. Ama on-
lar köklerine sõmsõkõ bağlõlar. Solda da
bir donukluk yaşanõyor. Türkiye’nin
yeni bir sol anlayõşa ihtiyacõ bulunuyor.
- Oğlunuz Arda Can Kumbaracıba-
şı’nın yazdığı ve ABD’deki ünlü ve pres-
tijli Routledge Yayınevi’nden çıkan
“Turkish Politics and the Rise of the
AKP: Dilemmas of Institutionalization
and Leadership Strategy” (Türkiye Po-
litikaları ve AKP’nin Yükselişi: Ku-
rumsallaşma ve Liderlik Stratejisinin
Açmazları) adlı kitapta da bu tespitler
yok mu?
O.K. - Evet. Kitabõn Routledge’de ba-
sõlmasõyla da iftihar ediyoruz. Çünkü Ro-
utledge gerçekten sosyal bilimlerde dün-
yadaki iki büyük yayõnevinden birisi.
Bu yaklaşõmlar, Türkiye’de AKP’nin
bir hesaplaşma noktasõna gelmekte
olduğunu gösteriyor. Ama bunu ya-
pabilmesi için kendisinin bağlanabi-
leceği, umut duyabileceği bir hareket
gerekiyor. En göze çarpan da şu anda
Sarõgül hareketi.
- AKP’nin bir baskın
seçim hazırlığı içinde
olduğu anlaşılıyor. Kürt,
Ermeni açılımı gibi pro-
jelerle ön almaya çalı-
şıyor. Kürt açılımı daha
sonra demokratik açı-
lım, ardından da milli
birlik hareketi oldu. Bu
açılımlar AKP’ye yarar
sağlar mı?
O.K. - Burada, sözünü
ettiğimiz kitapta da ifa-
de edilen temel çelişkiyi
görüyoruz. Kitapta şu
görüşler yer alõyor:
“AKP kendisini libe-
ral bir partiye dönüştürürse ya da Ba-
tı’daki Hıristiyan Demokrat partiler
gibi bir şekil almaya başlarsa, belli bir
seçmen kaybına uğrayacaktır. Çünkü
onun seçmen profili içinde aşırı mu-
hafazakâr ya da dinci diyebileceğimiz
bir kesim var ki onların umutlarını kı-
rar. AKP aşırı muhafazakâr ya da din-
ci imajı vererek iktidara gelmiştir.”
O çizgisini sürdürürse bu sefer Cum-
huriyetin kökleşmiş kurumlarõyla, baş-
ta Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK) olmak
üzere, çelişkiye düşer.
- Ama AKP zaten Cumhuriyetin kök-
leşmiş kurumlarıyla çelişkiye düşmedi
mi?
O.K. - Evet. Ama kitapta bu, AKP’nin
durumunun teorik izahõ. Kanõmca o
noktada ABD’nin de baskõsõyla AKP
şöyle bir çizgi çizmeyi düşündü: Kuzey
Irak’la ilgili uzun süredir hazõrlanan bir
proje var. ABD belki bütün Irak’tan çe-
kilecek. Ama Kuzey Irak hem petrol zen-
gini bir bölge hem de bütün çevresi ken-
disine hasmane bakan güçler tarafõndan
kuşatõlmõş. Irak’õn içinde Şii Arap kesim
Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine karşõ.
İran ve Suriye de tamamõyla karşõ çõkõ-
yor. Türkiye de PKK nedeniyle tepkili.
ABD Irak’tan çekildiği zaman Kürt yö-
netiminin hayatiyeti son bulur.
ABD’nin bu coğrafyada Türkiye’den
başka dayanağõ yok. Dolayõsõyla ABD
şunu istiyor: “Türkiye bu bölgenin
koruyucusu olsun. Bu
bölgeyle barış içinde
çalışsın. Ben de o za-
man iç huzuruyla bu-
radan ayrılırım. Bu-
nu da Kürtlere em-
poze ederim.” Bunu
da yaptõ.
Yalnõz Türkiye’nin
buradaki sõkõntõsõ PKK
olayõ. PKK’nin orada
bitirilmesini istiyor.
PKK’nin Kandil’den
çõkarõlmasõ lazõm. Bu-
nu da oradaki yönetim
yapacak. Kürt yönetimi
de ABD’ye şunu söy-
lüyor: “Benim Türkiye’yle bir soru-
num yok. Bu dediklerini de yapmaya
hazırım, ama PKK’ye hem gücüm yet-
mez hem de bunlar benim soydaşım-
dır. Politik olarak sıkıntıya düşerim.
Türkiye burada bir adım atarak so-
runu çözecek formülleri geliştirsin. Be-
nim işim kolaylaşır. PKK devreden çı-
kar. Böylece de bu proje gerçekleşir.”
- O zaman Türkiye’nin öbür komşu-
larıyla başı belaya girmez mi?
O.K. - Bu, görünüşünde mantõğõ sağ-
lam, akõllõ bir proje. Ama uygulanma şan-
sõ yok. Hükümet muhtemelen ABD’nin
de baskõsõyla bunu Türk halkõna empo-
ze edebilmek için önce “Kürt açılımı ya-
pacağız” dedi. Sonra ismi değişti. Çün-
kü muhtemelen TSK, “Biz bu projede
yokuz” dedi.
Muhalefeti de bu işin içine katmak is-
tedi. Hem askere karşõ güçlü bir görün-
tü vermeyi amaçladõ hem de muhalefet
de “evet” derse halkõn tepkisinin tör-
püleneceğini hesapladõ.
Muhalefet partileri muhtemelen bunu
gördüler. Bu işe yanaşmayacaklarõnõ da
açõk açõk söylediler. Olayõn bu noktaya
gelmesiyle Apo’nun kendisi için bir
fõrsat gördüğünü düşünüyorum: “Ben
ebediyen hapiste kalmayayım. Bir
anlaşma olduğunda dışarı çıkarım.”
Dağdaki birileri geldi. Büyük olasõlõkla
af çõkarõlacak. Apo ve kimi PKK’liler de
yurtdõşõna gönderilecek.
- Ama bu yapılarak PKK’nin kökü
kazınmıyor ki...
O.K. - Tabii kazõnmõyor. Bu projeye
kapõlõrsanõz Apo’yu kurtarõrsõnõz. Baş-
kalarõ da kurtulur. Çocuklarõmõz da öl-
mez. Görüntü bu. Ama realiteye bakar-
sak bu iş öyle kolay değil. Bu sadece
Apo’yu kurtarõr. PKK bitmez. Çünkü
Kuzey Irak’ta PKK hareketinden rant
sağlayan yeni bir yönetim oluştu. Bun-
lar bu rantõ bõrakmazlar.
Apo var ya da yok. O kadar önemli de-
ğil. DTP Apo’ya bağõmlõ gözüküyor. Ba-
zõ bağlantõlarõ, korkularõ ve endişeleri ol-
duğu anlaşõlõyor. Bu proje sõkõntõya gir-
di. Başbakan’õn kalkõp da “Apo’ya öz-
gürlük vereceğiz. Bu işi çözeceğiz” de-
mesi mümkün değil. Bunu söylediği an-
da Türkiye ayağa kalkar.
AKP askerle çatõşmayõ göze alõr da tav-
rõnõ sürdürürse halkõn desteğini toplamayõ
hedefliyor. Böyle olunca da hõzla bir er-
ken seçime gitmeyi düşünmüş olabilir-
ler. Ama bunu konuşamõyorlar. Konuş-
malarõ gittikçe zorlaşõyor. DTP konuş-
maya başladõ. Belli ki aralarõnda ko-
nuşmuşlar. Dolayõsõyla AKP’ye kõzgõn.
AKP kendisi açõsõndan bu noktada bir çö-
züm bulmak zorunda.
Ermeni açõlõmõ da ABD’nin talebidir.
ABD’de ciddi bir Ermeni diyasporasõ
baskõsõ var. Obama yönetimi bundan
kurtulmak istiyor. AKP de bunu bahane
olarak görüyor. Ermeni soykõrõmõ işin-
den sõyrõlõrsak bu işi yapabiliriz hesabõ
içinde. Ama Ermenistan pek de istekli
görünmüyor.
- Ermenistan Cumhurbaşkanı Sar-
kisyan’ın durumu bayağı sıkıntılı gö-
rünmüyor mu?
O.K. - Sõkõntõlõ... Bir de Karabağ ola-
yõ var. Azerbaycan sõkõntõ yaratõyor.
Ama Azerbaycan bu konuda biraz hak-
sõz. Çünkü Azerbaycan KKTC’yi tanõ-
maya söz verdi, ama sözünü tutmadõ.
Çünkü onun da ipi başkasõnõn elinde.
Doğrusu bu Ermeni açõlõmõnõn da
şansõ gözükmüyor. Bu sõkõntõlarla AKP
açõkça bir açmazõn içinde görünüyor.
- Sarıgül hareketine geri dönersek...
İki farklı görüş var. Birisine göre bu
CHP’yi böler. İkincisine göre de
AKP’den çok oy alır. Siz ne düşünü-
yorsunuz?
O.K. - Politikada bu tarz değerlen-
dirmelerin önemli bir değeri olmaz.
Çünkü bir siyasi hareket bir diğerine za-
rar vermek ya da vermemek düşüncesiyle
yola çõkmaz. Belli inançlarõ vardõr. O
doğrultuda yürür. Nitekim AKP kuru-
lurken Erbakan’õn partisini bölme dü-
şüncesiyle yola çõkmadõ. Bõrakõn böl-
meyi, neredeyse bütün oylarõnõ da aldõ.
Bu her partinin başõna gelebilir.
Keşke CHP yine herkesin umut
bağlayabileceği bir noktada olsaydõ.
CHP bugün oylarõnõ umuttan değil,
umutsuzluktan dolayõ alõyor. Ama
bu durum o partiyi iktidara götürmez.
Dolayõsõyla yeni bir hareketin oluşu-
munu toplum bekliyor.
Akademik
personel alımları
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Bartõn Üniversitesi
Rektörlüğü, muhtelif
birimlerde istihdam
edilmek üzere 1 profesör
ve 7 yardõmcõ doçent
alacak. Bartõn
Üniversitesi
Rektörlüğü’nün alõmlara
ilişkin duyurusu, Resmi
Gazete’nin bugünkü
sayõsõnda yayõmlandõ.
Duyuruya göre iktisadi ve
idari bilimler ile
mühendislik fakülteleri
için 1 profesör ve 7
yardõmcõ doçent alõnacak.
YOL TV’nin
buluşması
İstanbul Haber
Servisi - Alevi
yurttaşlarõn ve Avrupa
Alevi Birlikleri
Federasyonu’nun katkõlarõ
ile “Demokrasi, laiklik ve
cumhuriyetten yana”
sloganõ ile yayõn hayatõna
başlayan YOL TV,
İstanbul stüdyolarõnda
canlõ yayõna başlamasõ
dolayõsõyla bugün saat
19.00’da Ümraniye
Princess Plaza Salons’ta
“YOL TV İstanbul
Buluşmasõ” isimli gece
düzenliyor.
İstanbul’da canlõ yayõn
hayatõna başlamanõn
mutluluğunu yaşadõklarõnõ
belirten YOL TV İstanbul
Yayõn Koordinatörü
Vedat Kara geceye
laiklik, cumhuriyet ve
demokrasiden yana olan
tüm kesimleri
beklediklerini söyledi.
Topbaş hakkında
suç duyurusu
İstanbul Haber
Servisi - KESK ve Tüm
Bel-Sen eski
yöneticilerinden İbrahim
Söylemez, Davutpaşa’da
22 kişinin ölümüne neden
olan havai fişek
atölyesindeki patlamada
sorumluluklarõ bulunduğu
gerekçesiyle İBB Başkanõ
Kadir Topbaş ve 6
belediye bürokratõ
hakkõnda suç
duyurusunda bulundu.
Sendika yöneticiliğinin
yaptõğõ 2000 yõlõnda
depolama alanlarõnõn
kapatõlmasõnõn yaratacağõ
sorunlarõn yer aldõğõ
teknik raporu 4 ayrõ
dilekçeyle İBB
Başkanlõğõ’na ve İçişleri
Bakanlõğõ’na gönderdiğini
de belirten Söylemez,
yasal işlem başlatõlmasõnõ
istedi.
Örgüt bitti
davası sürüyor
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Yargõtay 11. Ceza
Dairesi’nin, sanõklarõn
savunma haklarõnõn
kõsõtlandõğõ gerekçesiyle
verdiği bozma kararõnõn
ardõndan, yasadõşõ Dev-
Yol örgütü ana davasõnõn
tekrar görülmesine
başlandõ. Duruşmaya 21
sanõktan Hilmi İzmirli,
Hasan Ertürk, Yusuf
Yõldõrõm, Turhan Yalçõn
Bürkev, Veli Yõldõrõm ile
sanõk avukatlarõ katõldõ.
Genel kurul için
görevlendirme
ANKARA
(Cumhuriyet Bürosu) -
Bazõ kamu kurumlarõnõn
Basõn İlan Kurumu Genel
Kurulu’ndaki temsili için
yeni görevlendirmeler
yapõldõ. Resmi Gazete’de
yayõmlanan Bakanlar
Kurulu kararõna göre, boş
bulunan temsilciliklerde
kalan süreyi tamamlamak
üzere, Başbakanlõk için
Devlet Arşivleri Genel
Müdür Yardõmcõsõ
Mustafa Budak, Sanayi ve
Ticaret Bakanlõğõ için
Müsteşar Yardõmcõsõ
Mehmet Vehbi Günan
görevlendirildi. Çevre ve
Orman Bakanlõğõ adõna da
Müsteşar Yardõmcõsõ
Mustafa Eldemir
temsilci seçildi.
Süper Loto çekildi
18, 29, 33, 34, 41, 45
Geçen hafta sonunda Abant’ta Mustafa Sarıgül önderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’nin bir toplantısına ka-
tılan Kumbaracıbaşı, uzun süredir Türkiye’de merkez sağ ve solda bir tıkanma yaşandığına dikkat çekiyor. (AA)
‘VATANDAŞ UMUT ARAYIŞI İÇİNDE’
- Türkiye ciddi bir ekonomik kriz
içinde. Ekonomik istikrar vaadiyle ik-
tidara gelen AKP bu ekonomik bas-
kı altında nasıl ayakta kalabilir?
O.K. - AKP değil, onun yerinde
hangi hükümet olsa şanslõ olurdu.
Çünkü biraz önce konuştuğumuz
tabloyu düşünürsek bu coğrafyada
ABD’nin dayanabileceği Türkiye’den
başka bir ülke yok. İsrail’i saymõyo-
rum. Çünkü İsrail’in kendisi desteğe
muhtaçtõr.
Türkiye’nin daha büyük bir eko-
nomik çöküş yaşamamasõ, hâlâ dõşa-
rõdan para bulabilmesi biraz da
ABD’nin desteğinden kaynaklanõ-
yor. Çünkü burada kendi müttefiki ne
kadar zayõflarsa ABD’nin projeleri o
kadar zayõflar ve devreden çõkar.
Ama bu tarafta da seçmen bõçak ke-
miğe dayanmõş bir noktada yaşõyor.
O kadar sõkõntõdaki vatandaşõn etra-
fõnõ görecek hali kalmamõş. Vatan-
daşõn gündeminde Ermeni, Kürt açõ-
lõmõ yok. Gündeminde bugün ne yi-
yeceği var. Burada artõk mevcut ik-
tidara değil, umuda ihtiyacõ var ve o
umudun arayõşõ içinde.
İstanbul Haber Servisi - Alevi çalõşta-
yõnõn 5.’si medya mensuplarõnõn katõlõmõyla
önceki gün gerçekleşti. Çalõştayda Alevi-
ler yine azõnlõkta kaldõ. Katõlõmcõlar arasõnda
sadece 5 kişi bulunurken İslamcõ kanada
mensup olanlarõn sayõsõ bunun iki katõydõ.
Liberal ve merkez medya olarak tanõmla-
nan gruplara mensup gazetecilerin sayõsõ da
dinci medyaya göre sayõca azdõ. Katõlõm-
cõlardan bazõlarõnõn bu durumu eleştirme-
si üzerine moderatör Necdet Subaşı, “Biz
ulaşılması gereken her ismi ulaştık ve da-
vet yaptık. Bir kısmı gelmek istemedi, bir
kısmı ise geleceğini bidirmesine karşın
toplantıya katılmadı” dedi.
Çalõştayõn sabahki oturumunda söz alan
Hüseyin Hatemi, Aleviliğin tanõmõnõn
güçlüğünden ve bir hiyerarşisinin bulun-
madõğõndan söz ederek temsillerinin nasõl
mümkün olacağõ konusunun kaotik bir
sorun olduğunu dile getirdi. Hatemi’nin bu
görüşüne bazõ İslamcõ yazarlar da destek
verdi ve Alevilerin kendi aralarõnda da ge-
rek tanõm gerekse temsil konusunda an-
laşmazlõk bulunduğuna dikkat çekerek bu
durumun sorunlarõn çözümünde engel ol-
duğunu ifade etti.
‘Devletin teşekkür borcu var’
Buna karşõlõk Taraf gazetesi yazarõ Etyen
Mahçupyan, Milliyet gazetesi yazarõ Ta-
ha Akyol, Radikal gazetesi yazarõ Oral Ça-
lışlar ve Yeni Şafak gazetesi yazarõ Ali
Bayramoğlu, Aleviliğin tanõmõnõ yapma
yetkisinin çalõştayõn işi olmadõğõnõ, tanõmõn
Alevilerin kendilerine bõrakõlmasõ gerek-
tiğini dile getirdiler.
İslami kesimden Mehmet Metiner,
Aleviler arasõndaki farklõ düşüncelerin so-
runlarõn çözümünde bir bahane olarak kul-
lanõlmamasõ gerektiğini belirterek İslamcõlar
arasõnda da farklõ yaklaşõmlar ve düşünceler
olduğuna dikkat çekti. Metiner, İslami ke-
simin özeleştiri yapmaya çağõrdõ.
Sabahki oturumu açarken Devlet Baka-
nõ Faruk Çelik’in “Kimi Alevi örgütleri
gösterdiğimiz hassasiyeti takdir etmek ye-
rine, sabırsızlık göstererek Alevileri mey-
danlara davet etmeyi tercih ediyor” söz-
lerini eleştiren Cumhuriyet gazetesinden Mi-
yase İlknur ise şunlarõ söyledi:
“Sayın Bakan, Alevilerin demokratik
bir tepki olarak miting düzenlemesinden
rahatsız olmamak gerekir. Aleviler ka-
dar da sabırlı bir toplum yoktur. Bugü-
ne kadar demokratik mücadele yolları-
nı kullanmışlardır. Devletin Alevilere ge-
cikmiş bir teşekkür borcu vardır. Çün-
kü Aleviler ne kadar haklı olurlarsa ol-
sunlar bir insanın yaşamının kendi hak-
larından daha değerli olduklarının her
zaman bilincinde olmuşlardır.”
Öğleden sonraki oturumda söz alan Ce-
mal Şener, “Alevilerin ne istediği belli de-
ğil” iddialarõnõn gerçeği yansõtmadõğõnõ,
Alevilerin ne istediğini dağdaki çobanõn bi-
le artõk bildiğini dile getirerek, “Bazı ko-
nularda farklı da düşünseler Aleviler ne
istedikleri konusu son derece açıktır. Hâ-
lâ belli değil sözünde kasıt vardr” dedi.
Cumhuriyet mitingi tartışması
Haksöz dergisi temsilcisinin Genelkur-
may’da hazõrlanan “İrtica İle Mücadele
Eylem Planı”na değinmesi üzerine Cemal
Şener, “Bu sözlerinizin Alevi açılımı ile
ne ilgisi var” diyerek tepki gösterdi.
Aynõ konuşmacõnõn, “Cumhuriyet mi-
tinglerinde Aleviler kullanılmıştır” sö-
zü üzerine bu kez Miyase İlknur, “Bu mi-
tinge Aleviler laiklik ve Cumhuriyetin
tehlikede olduğunu gördükleri için ka-
tılmışlardır. Yarın yine katılırlar.
Alevilerin bu korku ve kaygılarını kal-
dırmak hükümetin elinde, sizin eli-
nizde” demesiyle tartõşma büyüdü. Mo-
deratör tartõşmayõ sonlandõrmak için ko-
nuşmacõnõn sözünü kesti.
Aleviler
içinyapılan
çalıştayda
Aleviler
yineazınlık
Katõlõmcõlarõn çoğu
İslamcõmedyadanoldu