13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 13 KASIM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Meğer Tuz Çoktan Kokmuş da... Erdoğan’ın, kendisini çok partili parlamenter demokrasiyle yönetilen bir ülkenin başbakanı değil; mutlakiyete dayanan bir devletin kralıymışçasına tekrarlayıp durduğu “benim bakanım, benim valim” sözlerinin kapsam alanı, öylesine büyüdü ki… Birinci derecedeki yargıç ve savcıların telefonlarının dinlenmesi için seferber olan Adalet Bakanlığı Müfettişlerinin kulaklarının uzandığı, Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ve Yargıtay Cumhuriyet Savcılarından Ömer Faruk Eminağaoğlu için düzenledikleri soruşturma dosyalarından nur topu gibi iki isim daha çıktı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ve Yargıtay Başkanlığı’nın telefon santralı. Meğer, devletin bakanlarını, genel müdür, müsteşar, vali gibi yüksek bürokratlarını gözünü kırpmadan kendi hizmetlisi gibi gören ve gösteren bir Başbakan’a, Adalet Bakanlığı bürokrasisi, bütün yasal kurallara meydan okuyarak, iktidar partisinin emrinde yürüdüklerini ispat etmek gibi bir anlayış içinde olduklarını sergileyen eylemlerin altındaymışlar. Yine meğer, adı geçen kişiler, sabahları görevleri gereği geldikleri Bakanlık binasına girerlerken, kapıdaki levhada bulunan “Adalet Bakanlığı” yazısındaki ilk ismi, Erdoğan’ın partisinin ilk adı ile özdeşleştirmişler. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin’in yerinde, AKP milletvekillerinden yargıç, savcı ya da avukatlık yapmış olanlardan birisi bulunsaydı ve bir akşamüstü medya mensuplarından “Siz de dinleniyormuşsunuz. Ne diyorsunuz?” türünden bir soru ile karşı karşıya kalsalardı, nasıl bir ruh haleti içinde kalırlardı? Başkanlık santralının da dinlendiği yolundaki haberi alınca Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’in ilk tepkisi, başında bulunduğu bu anayasal kurumun ancak “Birinci Başkanlar Kurulu”nun kararı ile dinlenebileceğini söylemek oluyor ve bu bağışlanmaz skandala karşı alınacak tavrı belirlemek için de Başkanlar Kurulu’nu olağanüstü toplantıya çağırıyor. Aynı anda gelen bir başka haber, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz için Adalet Bakanlığı’ndaki kudretli bürokratlarımızın neden böylesine hızlı harekete geçtiğini belgeliyor. Meğer Yarsav Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, kendisini yasadışı olarak dinleyen telekulak’ın belirlenmesi için Ankara Cumhuriyet Savcılığı’na şikâyetçi olmuş. Olmuş ama başvuruyu alan Savcı Vahdet Polatkan’ın takipsizlik kararı ile karşılaşmış. Eminağaoğlu yılmamış. Hakkını aramanın bir yurttaşlık görevi olduğu bilinci ile savcılık kararına karşı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuş. Ve Osman Kaçmaz’ın başkanlığındaki kurul, Yarsav Başkanı’nın şikâyetinin araştırılmasına hükmetmiş. Öylelikle Ankara 1. Sulh Ceza Hâkimi Hayri Keskin, üç kişilik bilirkişi heyetini alarak Telekomünikasyon ve İletişim Başkanlığı’na gitmişler. Tüm Yargıtay üyelerinin nefes alışı bile... Araştırma, sadece Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun değil, anayasanın adli davalarda son karar ve hüküm mercii olarak tanımladığı o koskoca Yargıtay’ın bile, “Başkanlar Kurulu’na haber vermek gereği duyulmadan” dinlenerek kontrol ve denetim altında tutulduğunu ortaya çıkarmış oluyor. Başbakan mıdır? Adalet Bakanı ya da Ulaştırma Bakanı mıdır? Her kimse, böylesine pervasız, açık; sadece yasadışı değil çağ dışı kararlarla tıpkı domuz gribi virüsü gibi herkesi bezdirmesi karşısında hesap vermeyecekler midir? Türkiye AB kapısında ve sözde demokratik açılımlarla ilk sırada bulunan bir aday ülke midir? Yoksa tarihin çöplüğüne karışmış Stalinist yöntemleri uygulamak için fırsat kollayanların yönetiminde olmayı arzulayan bir yolculuğa mı çıkmak istemektedir. Stalin yöntemleri Son örnekler, ne yazık ki o çöplükteki diktatörler enkazının bugünkü kuşaklarca çok iyi bilinmesi zorunluluğunu ortaya koyuyor. Stalin’in hüküm sürdüğü Sovyet Rusya’da bu “Güçlü Yoldaş” dışındaki herkes, bir başkası ve çoğunlukla kendi emrindeki kişiler tarafından gizlice takip edilir, telefonları dinlenir, günlük hareketleri rapor edilirdi. Eşlerin birbirlerinden kuşku duydukları, askeri hiyerarşinin, parti komiserlerince altüst edildiği, ünlü şairimiz Nâzım’ın Rus asıllı eşi Vera’nın KGB ajanı olarak kendisini gözetim altına aldığının daha sonra öğrenildiği o döneme mi özeniyor adı Adalet ve Kalkınma olan iktidarımız? Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net Onur Kumbaracõbaşõ’yla Sarõgül’ün önderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’ni ve hedeflerini konuştuk AKP beklentileri karşõlamadõLEYLA TAVŞANOĞLU Prof. Dr. Onur Kumbaracıbaşı’yla Şişli Belediye Başkanõ Mustafa Sarı- gül’ün önderliğindeki Türkiye Deği- şim Hareketi’ni ve hedeflerini konuşu- yoruz. Prof. Kumbaracõbaşõ, uzun süre- dir Türkiye’de merkez sağ ve solda bir tõkanma yaşandõğõna dikkat çekiyor ve bakõn neler söylüyor: - Türkiye’de siyaset sahnesi hare- ketleniyor. Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül Türkiye Değişim Ha- reketi’ne hız verdi. DP kongresini yaptı. Bu yeni oluşumlar ışığında Tür- kiye’nin siyasi geleceğini nasıl de- ğerlendiriyorsunuz? O.K. - Sanõyorum Türkiye’de ola- ğanüstü bir dönemden geçiyoruz. Çün- kü hiçbir zaman Türkiye’deki siyasette bu kadar umutsuzlukla karşõlaşmadõk. Ortada iktidarda olan bir siyasi parti var. Ama ona alternatif oluşturabilen bir ha- reket görünmüyor. Bütün bunlarõn içinde sivrilen ve dik- kat çekici bir noktaya ulaşan Sarõgül ha- reketi var. Partileşirse ileride daha geli- şebilir. Bugün vatandaş, oyunu verebi- leceği parti bulamõyor. Kendisine umut verebilecek bir parti de göremiyor. Bu umut açlõğõnõ bir ölçüde AKP’de gider- meye çalõştõ. Ama giderek oradan da uzaklaştõğõnõ tahmin ediyorum. Çünkü vatandaşõn beklentilerine cevap ver- mekten uzak kaldõ. Dinci yaklaşõmlarõ AKP’ye sadece yüzde 10’luk bir oy oranõ sağlõyor. Ge- ri kalan yüzde 25-30, AKP’nin kendi oyu değil. Türk seçmeni çok hareketli. Zaten AKP bu hareketlilikten yararlanarak ik- tidara gelebildi. - Ama AKP kadrosu eski bir partinin içinden geliyor. O zaman AKP seçme- ne nasıl yeni bir umut verebildi? O.K. - Burada Tayyip Erdoğan’õn ro- lünü küçümsememek lazõm. O halkõn di- lini kullandõ, halka yakõn bir görüntü ver- di. Erdoğan eski partisinden farklõ ol- duğunu da söyleyince, vatandaş başka bir yenilik görmediğinden gitti, oyunu AKP’ye verdi. Erdoğan RP’nin ya da SP’nin içinde kalsaydõ hiç şansõ olmazdõ. Ama, “Biz ye- ni bir hareketiz. Milli Görüş’ten fark- lıyız” sözleriyle vatandaşa umut verdi. O umudun karşõlõğõnõ kendisi de bekle- mediği bir biçimde aldõ. - Geçen hafta sonunda Abant’ta Türkiye Değişim Hareketi’nin bir top- lantısı oldu. Bu toplantının amacı neydi? O.K. - Bu, Türkiye Değişim Hareke- ti’nin bir program ve tüzük çalõşmasõy- dõ. Zaten ileride kurulacak partinin prog- ramõ ve tüzüğüyle ilgili çalõşmalar sü- rüyordu. Bu, o çalõşmalarõn elden geçi- rilmesi ve olgunlaştõrõlmasõ amacõnõ ta- şõyordu. Yani tamamõyla teknik bir top- lantõydõ. Siyasi bir içeriği yoktu. Hedefimiz yeni bir yapõlanma ve de- ğişimdir; ana ilkelerin tespitidir. Sağda değişimi yürütme gayretleri var. Ama on- lar köklerine sõmsõkõ bağlõlar. Solda da bir donukluk yaşanõyor. Türkiye’nin yeni bir sol anlayõşa ihtiyacõ bulunuyor. - Oğlunuz Arda Can Kumbaracıba- şı’nın yazdığı ve ABD’deki ünlü ve pres- tijli Routledge Yayınevi’nden çıkan “Turkish Politics and the Rise of the AKP: Dilemmas of Institutionalization and Leadership Strategy” (Türkiye Po- litikaları ve AKP’nin Yükselişi: Ku- rumsallaşma ve Liderlik Stratejisinin Açmazları) adlı kitapta da bu tespitler yok mu? O.K. - Evet. Kitabõn Routledge’de ba- sõlmasõyla da iftihar ediyoruz. Çünkü Ro- utledge gerçekten sosyal bilimlerde dün- yadaki iki büyük yayõnevinden birisi. Bu yaklaşõmlar, Türkiye’de AKP’nin bir hesaplaşma noktasõna gelmekte olduğunu gösteriyor. Ama bunu ya- pabilmesi için kendisinin bağlanabi- leceği, umut duyabileceği bir hareket gerekiyor. En göze çarpan da şu anda Sarõgül hareketi. - AKP’nin bir baskın seçim hazırlığı içinde olduğu anlaşılıyor. Kürt, Ermeni açılımı gibi pro- jelerle ön almaya çalı- şıyor. Kürt açılımı daha sonra demokratik açı- lım, ardından da milli birlik hareketi oldu. Bu açılımlar AKP’ye yarar sağlar mı? O.K. - Burada, sözünü ettiğimiz kitapta da ifa- de edilen temel çelişkiyi görüyoruz. Kitapta şu görüşler yer alõyor: “AKP kendisini libe- ral bir partiye dönüştürürse ya da Ba- tı’daki Hıristiyan Demokrat partiler gibi bir şekil almaya başlarsa, belli bir seçmen kaybına uğrayacaktır. Çünkü onun seçmen profili içinde aşırı mu- hafazakâr ya da dinci diyebileceğimiz bir kesim var ki onların umutlarını kı- rar. AKP aşırı muhafazakâr ya da din- ci imajı vererek iktidara gelmiştir.” O çizgisini sürdürürse bu sefer Cum- huriyetin kökleşmiş kurumlarõyla, baş- ta Türk Silahlõ Kuvvetleri (TSK) olmak üzere, çelişkiye düşer. - Ama AKP zaten Cumhuriyetin kök- leşmiş kurumlarıyla çelişkiye düşmedi mi? O.K. - Evet. Ama kitapta bu, AKP’nin durumunun teorik izahõ. Kanõmca o noktada ABD’nin de baskõsõyla AKP şöyle bir çizgi çizmeyi düşündü: Kuzey Irak’la ilgili uzun süredir hazõrlanan bir proje var. ABD belki bütün Irak’tan çe- kilecek. Ama Kuzey Irak hem petrol zen- gini bir bölge hem de bütün çevresi ken- disine hasmane bakan güçler tarafõndan kuşatõlmõş. Irak’õn içinde Şii Arap kesim Kuzey Irak’taki Kürt yönetimine karşõ. İran ve Suriye de tamamõyla karşõ çõkõ- yor. Türkiye de PKK nedeniyle tepkili. ABD Irak’tan çekildiği zaman Kürt yö- netiminin hayatiyeti son bulur. ABD’nin bu coğrafyada Türkiye’den başka dayanağõ yok. Dolayõsõyla ABD şunu istiyor: “Türkiye bu bölgenin koruyucusu olsun. Bu bölgeyle barış içinde çalışsın. Ben de o za- man iç huzuruyla bu- radan ayrılırım. Bu- nu da Kürtlere em- poze ederim.” Bunu da yaptõ. Yalnõz Türkiye’nin buradaki sõkõntõsõ PKK olayõ. PKK’nin orada bitirilmesini istiyor. PKK’nin Kandil’den çõkarõlmasõ lazõm. Bu- nu da oradaki yönetim yapacak. Kürt yönetimi de ABD’ye şunu söy- lüyor: “Benim Türkiye’yle bir soru- num yok. Bu dediklerini de yapmaya hazırım, ama PKK’ye hem gücüm yet- mez hem de bunlar benim soydaşım- dır. Politik olarak sıkıntıya düşerim. Türkiye burada bir adım atarak so- runu çözecek formülleri geliştirsin. Be- nim işim kolaylaşır. PKK devreden çı- kar. Böylece de bu proje gerçekleşir.” - O zaman Türkiye’nin öbür komşu- larıyla başı belaya girmez mi? O.K. - Bu, görünüşünde mantõğõ sağ- lam, akõllõ bir proje. Ama uygulanma şan- sõ yok. Hükümet muhtemelen ABD’nin de baskõsõyla bunu Türk halkõna empo- ze edebilmek için önce “Kürt açılımı ya- pacağız” dedi. Sonra ismi değişti. Çün- kü muhtemelen TSK, “Biz bu projede yokuz” dedi. Muhalefeti de bu işin içine katmak is- tedi. Hem askere karşõ güçlü bir görün- tü vermeyi amaçladõ hem de muhalefet de “evet” derse halkõn tepkisinin tör- püleneceğini hesapladõ. Muhalefet partileri muhtemelen bunu gördüler. Bu işe yanaşmayacaklarõnõ da açõk açõk söylediler. Olayõn bu noktaya gelmesiyle Apo’nun kendisi için bir fõrsat gördüğünü düşünüyorum: “Ben ebediyen hapiste kalmayayım. Bir anlaşma olduğunda dışarı çıkarım.” Dağdaki birileri geldi. Büyük olasõlõkla af çõkarõlacak. Apo ve kimi PKK’liler de yurtdõşõna gönderilecek. - Ama bu yapılarak PKK’nin kökü kazınmıyor ki... O.K. - Tabii kazõnmõyor. Bu projeye kapõlõrsanõz Apo’yu kurtarõrsõnõz. Baş- kalarõ da kurtulur. Çocuklarõmõz da öl- mez. Görüntü bu. Ama realiteye bakar- sak bu iş öyle kolay değil. Bu sadece Apo’yu kurtarõr. PKK bitmez. Çünkü Kuzey Irak’ta PKK hareketinden rant sağlayan yeni bir yönetim oluştu. Bun- lar bu rantõ bõrakmazlar. Apo var ya da yok. O kadar önemli de- ğil. DTP Apo’ya bağõmlõ gözüküyor. Ba- zõ bağlantõlarõ, korkularõ ve endişeleri ol- duğu anlaşõlõyor. Bu proje sõkõntõya gir- di. Başbakan’õn kalkõp da “Apo’ya öz- gürlük vereceğiz. Bu işi çözeceğiz” de- mesi mümkün değil. Bunu söylediği an- da Türkiye ayağa kalkar. AKP askerle çatõşmayõ göze alõr da tav- rõnõ sürdürürse halkõn desteğini toplamayõ hedefliyor. Böyle olunca da hõzla bir er- ken seçime gitmeyi düşünmüş olabilir- ler. Ama bunu konuşamõyorlar. Konuş- malarõ gittikçe zorlaşõyor. DTP konuş- maya başladõ. Belli ki aralarõnda ko- nuşmuşlar. Dolayõsõyla AKP’ye kõzgõn. AKP kendisi açõsõndan bu noktada bir çö- züm bulmak zorunda. Ermeni açõlõmõ da ABD’nin talebidir. ABD’de ciddi bir Ermeni diyasporasõ baskõsõ var. Obama yönetimi bundan kurtulmak istiyor. AKP de bunu bahane olarak görüyor. Ermeni soykõrõmõ işin- den sõyrõlõrsak bu işi yapabiliriz hesabõ içinde. Ama Ermenistan pek de istekli görünmüyor. - Ermenistan Cumhurbaşkanı Sar- kisyan’ın durumu bayağı sıkıntılı gö- rünmüyor mu? O.K. - Sõkõntõlõ... Bir de Karabağ ola- yõ var. Azerbaycan sõkõntõ yaratõyor. Ama Azerbaycan bu konuda biraz hak- sõz. Çünkü Azerbaycan KKTC’yi tanõ- maya söz verdi, ama sözünü tutmadõ. Çünkü onun da ipi başkasõnõn elinde. Doğrusu bu Ermeni açõlõmõnõn da şansõ gözükmüyor. Bu sõkõntõlarla AKP açõkça bir açmazõn içinde görünüyor. - Sarıgül hareketine geri dönersek... İki farklı görüş var. Birisine göre bu CHP’yi böler. İkincisine göre de AKP’den çok oy alır. Siz ne düşünü- yorsunuz? O.K. - Politikada bu tarz değerlen- dirmelerin önemli bir değeri olmaz. Çünkü bir siyasi hareket bir diğerine za- rar vermek ya da vermemek düşüncesiyle yola çõkmaz. Belli inançlarõ vardõr. O doğrultuda yürür. Nitekim AKP kuru- lurken Erbakan’õn partisini bölme dü- şüncesiyle yola çõkmadõ. Bõrakõn böl- meyi, neredeyse bütün oylarõnõ da aldõ. Bu her partinin başõna gelebilir. Keşke CHP yine herkesin umut bağlayabileceği bir noktada olsaydõ. CHP bugün oylarõnõ umuttan değil, umutsuzluktan dolayõ alõyor. Ama bu durum o partiyi iktidara götürmez. Dolayõsõyla yeni bir hareketin oluşu- munu toplum bekliyor. Akademik personel alımları ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bartõn Üniversitesi Rektörlüğü, muhtelif birimlerde istihdam edilmek üzere 1 profesör ve 7 yardõmcõ doçent alacak. Bartõn Üniversitesi Rektörlüğü’nün alõmlara ilişkin duyurusu, Resmi Gazete’nin bugünkü sayõsõnda yayõmlandõ. Duyuruya göre iktisadi ve idari bilimler ile mühendislik fakülteleri için 1 profesör ve 7 yardõmcõ doçent alõnacak. YOL TV’nin buluşması İstanbul Haber Servisi - Alevi yurttaşlarõn ve Avrupa Alevi Birlikleri Federasyonu’nun katkõlarõ ile “Demokrasi, laiklik ve cumhuriyetten yana” sloganõ ile yayõn hayatõna başlayan YOL TV, İstanbul stüdyolarõnda canlõ yayõna başlamasõ dolayõsõyla bugün saat 19.00’da Ümraniye Princess Plaza Salons’ta “YOL TV İstanbul Buluşmasõ” isimli gece düzenliyor. İstanbul’da canlõ yayõn hayatõna başlamanõn mutluluğunu yaşadõklarõnõ belirten YOL TV İstanbul Yayõn Koordinatörü Vedat Kara geceye laiklik, cumhuriyet ve demokrasiden yana olan tüm kesimleri beklediklerini söyledi. Topbaş hakkında suç duyurusu İstanbul Haber Servisi - KESK ve Tüm Bel-Sen eski yöneticilerinden İbrahim Söylemez, Davutpaşa’da 22 kişinin ölümüne neden olan havai fişek atölyesindeki patlamada sorumluluklarõ bulunduğu gerekçesiyle İBB Başkanõ Kadir Topbaş ve 6 belediye bürokratõ hakkõnda suç duyurusunda bulundu. Sendika yöneticiliğinin yaptõğõ 2000 yõlõnda depolama alanlarõnõn kapatõlmasõnõn yaratacağõ sorunlarõn yer aldõğõ teknik raporu 4 ayrõ dilekçeyle İBB Başkanlõğõ’na ve İçişleri Bakanlõğõ’na gönderdiğini de belirten Söylemez, yasal işlem başlatõlmasõnõ istedi. Örgüt bitti davası sürüyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargõtay 11. Ceza Dairesi’nin, sanõklarõn savunma haklarõnõn kõsõtlandõğõ gerekçesiyle verdiği bozma kararõnõn ardõndan, yasadõşõ Dev- Yol örgütü ana davasõnõn tekrar görülmesine başlandõ. Duruşmaya 21 sanõktan Hilmi İzmirli, Hasan Ertürk, Yusuf Yõldõrõm, Turhan Yalçõn Bürkev, Veli Yõldõrõm ile sanõk avukatlarõ katõldõ. Genel kurul için görevlendirme ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Bazõ kamu kurumlarõnõn Basõn İlan Kurumu Genel Kurulu’ndaki temsili için yeni görevlendirmeler yapõldõ. Resmi Gazete’de yayõmlanan Bakanlar Kurulu kararõna göre, boş bulunan temsilciliklerde kalan süreyi tamamlamak üzere, Başbakanlõk için Devlet Arşivleri Genel Müdür Yardõmcõsõ Mustafa Budak, Sanayi ve Ticaret Bakanlõğõ için Müsteşar Yardõmcõsõ Mehmet Vehbi Günan görevlendirildi. Çevre ve Orman Bakanlõğõ adõna da Müsteşar Yardõmcõsõ Mustafa Eldemir temsilci seçildi. Süper Loto çekildi 18, 29, 33, 34, 41, 45 Geçen hafta sonunda Abant’ta Mustafa Sarıgül önderliğindeki Türkiye Değişim Hareketi’nin bir toplantısına ka- tılan Kumbaracıbaşı, uzun süredir Türkiye’de merkez sağ ve solda bir tıkanma yaşandığına dikkat çekiyor. (AA) ‘VATANDAŞ UMUT ARAYIŞI İÇİNDE’ - Türkiye ciddi bir ekonomik kriz içinde. Ekonomik istikrar vaadiyle ik- tidara gelen AKP bu ekonomik bas- kı altında nasıl ayakta kalabilir? O.K. - AKP değil, onun yerinde hangi hükümet olsa şanslõ olurdu. Çünkü biraz önce konuştuğumuz tabloyu düşünürsek bu coğrafyada ABD’nin dayanabileceği Türkiye’den başka bir ülke yok. İsrail’i saymõyo- rum. Çünkü İsrail’in kendisi desteğe muhtaçtõr. Türkiye’nin daha büyük bir eko- nomik çöküş yaşamamasõ, hâlâ dõşa- rõdan para bulabilmesi biraz da ABD’nin desteğinden kaynaklanõ- yor. Çünkü burada kendi müttefiki ne kadar zayõflarsa ABD’nin projeleri o kadar zayõflar ve devreden çõkar. Ama bu tarafta da seçmen bõçak ke- miğe dayanmõş bir noktada yaşõyor. O kadar sõkõntõdaki vatandaşõn etra- fõnõ görecek hali kalmamõş. Vatan- daşõn gündeminde Ermeni, Kürt açõ- lõmõ yok. Gündeminde bugün ne yi- yeceği var. Burada artõk mevcut ik- tidara değil, umuda ihtiyacõ var ve o umudun arayõşõ içinde. İstanbul Haber Servisi - Alevi çalõşta- yõnõn 5.’si medya mensuplarõnõn katõlõmõyla önceki gün gerçekleşti. Çalõştayda Alevi- ler yine azõnlõkta kaldõ. Katõlõmcõlar arasõnda sadece 5 kişi bulunurken İslamcõ kanada mensup olanlarõn sayõsõ bunun iki katõydõ. Liberal ve merkez medya olarak tanõmla- nan gruplara mensup gazetecilerin sayõsõ da dinci medyaya göre sayõca azdõ. Katõlõm- cõlardan bazõlarõnõn bu durumu eleştirme- si üzerine moderatör Necdet Subaşı, “Biz ulaşılması gereken her ismi ulaştık ve da- vet yaptık. Bir kısmı gelmek istemedi, bir kısmı ise geleceğini bidirmesine karşın toplantıya katılmadı” dedi. Çalõştayõn sabahki oturumunda söz alan Hüseyin Hatemi, Aleviliğin tanõmõnõn güçlüğünden ve bir hiyerarşisinin bulun- madõğõndan söz ederek temsillerinin nasõl mümkün olacağõ konusunun kaotik bir sorun olduğunu dile getirdi. Hatemi’nin bu görüşüne bazõ İslamcõ yazarlar da destek verdi ve Alevilerin kendi aralarõnda da ge- rek tanõm gerekse temsil konusunda an- laşmazlõk bulunduğuna dikkat çekerek bu durumun sorunlarõn çözümünde engel ol- duğunu ifade etti. ‘Devletin teşekkür borcu var’ Buna karşõlõk Taraf gazetesi yazarõ Etyen Mahçupyan, Milliyet gazetesi yazarõ Ta- ha Akyol, Radikal gazetesi yazarõ Oral Ça- lışlar ve Yeni Şafak gazetesi yazarõ Ali Bayramoğlu, Aleviliğin tanõmõnõ yapma yetkisinin çalõştayõn işi olmadõğõnõ, tanõmõn Alevilerin kendilerine bõrakõlmasõ gerek- tiğini dile getirdiler. İslami kesimden Mehmet Metiner, Aleviler arasõndaki farklõ düşüncelerin so- runlarõn çözümünde bir bahane olarak kul- lanõlmamasõ gerektiğini belirterek İslamcõlar arasõnda da farklõ yaklaşõmlar ve düşünceler olduğuna dikkat çekti. Metiner, İslami ke- simin özeleştiri yapmaya çağõrdõ. Sabahki oturumu açarken Devlet Baka- nõ Faruk Çelik’in “Kimi Alevi örgütleri gösterdiğimiz hassasiyeti takdir etmek ye- rine, sabırsızlık göstererek Alevileri mey- danlara davet etmeyi tercih ediyor” söz- lerini eleştiren Cumhuriyet gazetesinden Mi- yase İlknur ise şunlarõ söyledi: “Sayın Bakan, Alevilerin demokratik bir tepki olarak miting düzenlemesinden rahatsız olmamak gerekir. Aleviler ka- dar da sabırlı bir toplum yoktur. Bugü- ne kadar demokratik mücadele yolları- nı kullanmışlardır. Devletin Alevilere ge- cikmiş bir teşekkür borcu vardır. Çün- kü Aleviler ne kadar haklı olurlarsa ol- sunlar bir insanın yaşamının kendi hak- larından daha değerli olduklarının her zaman bilincinde olmuşlardır.” Öğleden sonraki oturumda söz alan Ce- mal Şener, “Alevilerin ne istediği belli de- ğil” iddialarõnõn gerçeği yansõtmadõğõnõ, Alevilerin ne istediğini dağdaki çobanõn bi- le artõk bildiğini dile getirerek, “Bazı ko- nularda farklı da düşünseler Aleviler ne istedikleri konusu son derece açıktır. Hâ- lâ belli değil sözünde kasıt vardr” dedi. Cumhuriyet mitingi tartışması Haksöz dergisi temsilcisinin Genelkur- may’da hazõrlanan “İrtica İle Mücadele Eylem Planı”na değinmesi üzerine Cemal Şener, “Bu sözlerinizin Alevi açılımı ile ne ilgisi var” diyerek tepki gösterdi. Aynõ konuşmacõnõn, “Cumhuriyet mi- tinglerinde Aleviler kullanılmıştır” sö- zü üzerine bu kez Miyase İlknur, “Bu mi- tinge Aleviler laiklik ve Cumhuriyetin tehlikede olduğunu gördükleri için ka- tılmışlardır. Yarın yine katılırlar. Alevilerin bu korku ve kaygılarını kal- dırmak hükümetin elinde, sizin eli- nizde” demesiyle tartõşma büyüdü. Mo- deratör tartõşmayõ sonlandõrmak için ko- nuşmacõnõn sözünü kesti. Aleviler içinyapılan çalıştayda Aleviler yineazınlık Katõlõmcõlarõn çoğu İslamcõmedyadanoldu
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle