18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
10 KASIM 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER 7 DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Sıranın Kıbrıs’a Geldiğinin İşaretleri... Erdoğan, Demokratik Açılım Planı’nın birincisi için TBMM’nin bugünkü birleşiminde resmi olarak düğmeye basıyor. İçişleri Bakanı Beşir Atalay’ın gündem dışı bir konuşma ile parlamentoya bilgi vermesi ile başlayacak genel görüşmenin gündeme alınıp alınmaması, iktidar ve muhalefet partilerinin gruplarının sözcülerinin konuşmalarından sonra oylanacak, perşembe günü de şayet Baykal kürsüye çıkacak olursa Erdoğan’ın vereceği yanıtlarla süreç tamamlanmış olacak. Tartışmalara Bahçeli de fiilen katılacak mı? Yoksa Erdoğan’a pazar günkü Büyük Kongre’de yaptığı, sindirilmesi gerçekten zor ve ağır hücumları sürdürmeleri için sözcülerini devreye soktuğu bir stratejiyi mi uygulayacak? Bu, şimdilik bilinmeyen denklem olarak görünüyor. Ama açık seçik belirli olan, açılım paketlerindeki üç ayrı bölümün birbiri ardına devreye sokulma aşamasına gelindiğidir. O belirtiyi güçlendiren önemli bir ziyaret, on gün kadar önce İngiltere Dışişleri Bakanı David Miliband’ın Ankara’ya gelişi ile gerçekleşti. AKP ile TSK arasında “ıslak imza” olayından oluşan tartışmalar sürerken, Miliband’ın Kıbrıs’ta devam eden görüşmelerin nisan ayından önce noktalanmasını amaçlayan temaslarında ülkesinin de taraf olduğu Londra - Zürih anlaşmalarında, Ada üzerindeki olumsuz gelişmeleri caydırmak amacı ile bulunan garantörlük haklarının yeniden yorumlanmasını önerdiği söyleniyor. ‘Askerinizi çekin’ planı Önerinin, sade yurttaşlar tarafından anlaşılmasını sağlayacak çevirisi, 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı ile kuzeyde konuşlanmış olan Türk kolordusunun, “soydaşlarımızın güvenlikleri açısından bundan böyle ihtiyaç duyulmayacağı” için Türkiye’ye dönmesi olarak yapılabilir. Türkiye’nin, öteden beri hem Yunanistan’ın hem de Rum yönetiminin ne zamandan beri üstüne basa basa istediği bu dönüşe evet demesinin, Ada’da taraflar arasındaki görüşmelerin nisan ayından önce bitirilmesini sağlayacağı için, ABD ve AB’nin Kıbrıs’ta gerçekleşmesini arzuladıkları gevşek federasyon dönemi de gerçekleşebilecek demektir. O gerçekleşmenin Ankara’da Erdoğan, Lefkoşa’da da Talat için hangi anlama geldiğini bilmeyenimiz var mı? 15 Kasım 1983 gecesi KKTC’nin ilan edileceği duyumunu aldığı zaman hırsından ağlayacak kadar kendisini kaybettiğini bugün de övünçle anlatan Talat ve KKTC’nin tanınması için çaba sarf etmemesini öğütleyen Başbakan Erdoğan’ın, o biçim bir federasyonun Ada’da yürürlüğe girmesini savundukları, kimsenin “bilinmeyeni” değil. Öyle bir oluşum Kıbrıs’ın silahsızlandırılması, yani Türk askerlerinin Gazi Magosa’dan kalkacak gemilerle Mersin’e dönmeleri demektir. Çekirge’nin yazdıkları Türkiye’nin resmi devlet politikasının, bugüne kadar karşı çıktığı bir Yunanistan projesini kamuoyunun içine sindirmesini öngören küçük adımların atılmaya başlandığını, ilk habercisi, dünkü Hürriyet gazetesinde Fatih Çekirge’nin yazısı ortaya koyuyor. “Çeksek Ne Olur?” başlıklı o yazıda gazeteci, Atina’da konferans veren AB’den Sorumlu Devlet Bakanı Egemen Bağış’a bir Yunanlı kadının “Barış diyorsunuz ama sizin orada binlerce askeriniz var, işgal askeri” diye bağırdığından söz ediyor. Çekirge’ye göre Türk Devlet Bakanı sinirlenmemiş, “sözlerinin üstüne bir güvercin oturtup salona göndermiş”. Anlaşılıyor ki ilk kez bir Türk hükümet üyesi, Kıbrıs’ta bulunan askerlerimizin “işgal askeri” olarak suçlanması karşısında sessiz kalmış. Mehmetçiğin hangi koşullar nedeni ile Kıbrıs’a gittiğini, 35 yıldır bu bekçilik yüzünden Kıbrıs’ta Türklerle Rumların aralarında kan dökülmediğini söyleyememiş. Adada bugün de aynı sayıda Yunan askerinin Kıbrıs Rum Muhafız Ordusu’nun yanında yer aldığını da anlatmaya gerek duymamış. İşgal ise Kıbrıs’ta yıllardan beri İngiltere’nin üs bulundurmasına ne Rumların ne de Yunanlıların tepki göstermediğini de Atina konferansında Bağış, dinleyicilerinden öğrenmek istememiş. Sadece Fatih’in değil, Bağış’ın uçağı ile Atina’ya giden öteki gazetecilerin de Devlet Bakanı ile dönüş sırasında askerlerimizin Ada’dan çekilmesini sağlayacak bir plan için kamuoyumuzun hazırlanması yönünde bir misyon yüklendikleri anlaşılıyor. Fatih, belli ki kendi adının çağrıştırdığı militerlik çağrışımının ezikliği ile uçakta Bağış’tan “Ani bir kararla Kıbrıs’taki askerlerimizi çekerek dünyayı şoke etsek ne olur” diye sormuş. Yol arkadaşları Mustafa Karaalioğlu, Nur Batur ve Mehmet Soysal da kendisini yalnız bırakmamışlar. Ama Sayın Bakan, bu doğrultuda herhangi bir “Bağış”ta bulunmak yerine susmuş. Gazeteci o suskunluğu muhatabının devleti temsili görevinin gereğine bağlıyor ve sorusunun altındaki ateşi yenileyerek “Ne olur Kıbrıs’taki askerimizi güvercin kanatlarına bindirip çeksek?” diye konuyu tartışmaya açmak istiyor. Bence öncelikle, yıllarca “Hürriyet”in Atina muhabirliğini yapan Nur Batur’un Rauf Denktaş’ı anlatan kitabından başlayarak geriye doğru Kıbrıs’ta sergilenmiş olan katliamlarla ilgili belgeleri okumaya vakit ayırsın. Sonra da öyle bir çekilmenin gerçek anlamını bilerek, askerlerin dönüşünde güvercin yerine kazların kullanılmasını istesin. Faks: 0 216 302 82 08 [email protected] CMYB C M Y B Adalet Bakanlõğõ; yargõç, başsavcõ ve savcõlarõn ‘ahlaka aykõrõ ilişkileri’nin soruşturulmasõnõ istedi ‘Çapkõnlõk’ terör suçu oldu İLHAN TAŞCI ANKARA - Adalet Bakanlõğõ, Er- genekon savcõlarõndan, “avukatlarla meslek kurallarına aykırı görüşme, bayanlarla ahlaka aykırı ilişki, ha- tır gönülle yardım vaadi” gibi suç- lamalar nedeniyle iktidarõ rahatsõz eden kararlara imza atan, Türkiye’nin değişik kentlerinde görev yapan baş- savcõ, savcõ ve yargõçlarõn “hükümeti yıkma ve darbe” suçundan soruştu- rulmasõnõ istedi. Bu isteme Ergenekon savcõlõğõ, yargõç ve savcõlarõn terör ve çete suçlarõnõ işlediklerini delillendi- remedikleri için soruşturamayacakla- rõ yanõtõnõ verdi. Ancak bakanlõk bu yargõçlarõn “çete ve terör” suçundan soruşturulmasõnda õsrarcõ oldu. Bakanlõğõn bazõ hâkim ve savcõla- rõn “ilginç suçlarının” terör ve çete suçlarõ kapsamõnda soruşturulmasõnõ istediği ortaya çõktõ. Adalet Bakanlõ- ğõ müfettişlerinin istemi doğrultu- sunda mahkemelerden alõnan karar- larla kimi yargõç ve savcõlarõn tele- fonlarõ dinlendi. Adalet Başmüfettiş- liği bir süre sonra da bu yargõç ve sav- cõlarõn isim listesinin de yer aldõğõ tu- tanağõ İstanbul Özel Yetkili Başsav- cõ Vekilliği’ne gönderdi. 19 Ocak 2009 tarihli tutanakta, Er- genekon soruşturma ve dava dosyasõna da atõf yapõlarak Ergenekon terör ör- gütünün birçok kurumun yanõ sõra yar- gõya sõzma konusunda yoğun gayret gösterdiği savlanarak “Birçok örgüt üyesinin hâkim ve savcılarla irti- batlarının bulunduğu” iddia edildi. Yargõç ve savcõlara terör ve çete suç- lamasõ yapõlmasõ nedeniyle Adalet Başmüfettişliği dosyayõ İstanbul Baş- savcõ Vekilliği’ne gönderdi. ‘Bayanlarla ilişki kurmak’ Ergenekon soruşturmasõnõ yürüten İstanbul Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’nõn özel yetkili savcõlarõnõn düzenlediği fezlekede, listede ismi yer alan yargõç ve savcõlarõn birisi dõşõndakilerin “suç- larını” şöyle sõraladõ: - Avukat olan bazõ kişilerle meslek kurallarõna aykõrõ görüşmeler yapmak. - Bazõ bayanlarla ahlaka aykõrõ ilişkiler kurmak. - Hatõr ve gönüle bakõlarak muha- taplarõna yardõm vaadinde bulunmak. Savcõlõk, bu “suçların” savcõ ve yargõçlarõn “görevi sırasında ve görevinden dolayı” gerçekleştir- dikleri kanaatine vardõğõnõ bakanlõğa iletti. Dosyayõ anayasa, Ceza Muha- kemesi Kanunu yönünden irdeleyen savcõlar, CMK’nin 250. maddesinde sayõlan terör ve çete suçlarõndan bi- rini işledikleri yolunda “yeterli de- lil bulunmadığı” görüşünü de orta- ya koydu. Savcõlõk bu hukuki değer- lendirme õşõğõnda birinci sõnõfa ay- rõlmõş olan yargõç ve savcõlar hak- kõnda soruşturma yürütemeyecekle- rini bakanlõğa ilettiler. Ancak Ba- kanlõk, listede yer alan, aralarõnda ağõr ceza mahkemesi başkanlarõ ve il cumhuriyet başsavcõlarõnõn da bu- lunduğu isimlerin “darbe, TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs, hü- kümeti yıkmaya teşebbüs” suçlarõ- nõ da kapsayan Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesi uyarõnca soruşturulmalarõ talimatõnõ verdi. CMK 250. madde ne diyor? Adalet Bakanlõğõ’nõn savcõ ve yar- gõçlarõn soruşturulmasõnõ istediği Ce- za Muhakemesi Kanunu’nun 250. maddesi şu suçlarõ kapsõyor: (1) Türk Ceza Kanunu’nda yer alan; a) Örgüt faaliyeti çerçevesin- de işlenen uyuşturucu veya uyarõcõ madde imal ve ticareti suçu, b) Haksõz ekonomik çõkar sağla- mak amacõyla kurulmuş bir örgütün faaliyeti çerçevesinde cebir ve teh- dit uygulanarak işlenen suçlar, c) İkinci Kitap Dördüncü Kõsmõn Dört, Beş, Altõ ve Yedinci bölü- münde tanõmlanan suçlar (305, 318, 319, 323, 324, 325 ve 332’nci mad- deler hariç). Danõştay saldõrõsõnõn sanõğõ Osman Yõldõrõm, çõkar amaçlõ iş aldõğõnõ söyledi: Üzerime yıkacaklar HATİCE TUNCER Birinci Ergenekon davasõnda, Da- nõştay’a saldõrõ ve Cumhuriyet ga- zetesinin bombalanmasõndan sanõk Osman Yıldırım, “Ben bir terör ör- gütü üyesi değilim. Ergenekon te- rör örgütü varsa, ben çıkar amaç- lı iş aldım” dedi. Danõştay saldõrõsõ- nõn kendi üzerine yõkõlmak istendiğini savunan Osman Yõldõrõm, “Cum- huriyet gazetesi işini ortaklar ara- sında anlaşmazlık vardır düşün- cesiyle çıkar amaçlı aldım. Do- muz karikatürünü Alparslan Ars- lan’ın attığı bombadan bir gün sonra öğrendim. Çıkar amaçlı suç işlemeyi çirkin gördüğüm için em- niyette bunu kamufle etmek iste- dim” diye konuştu. İstanbul 13. Ağõr Ceza Mahkeme- si tarafõndan Silivri’de görülen dava- nõn dün 120. duruşmasõ yapõldõ. Sa- vunmasõ ve sorgusu için sanõk kür- süsüne çağrõlan Yõldõrõm, “Cumhu- riyet gazetesine nasıl bulaştığımı bil- miyorum. Daha önceki ifadelerim- de ‘Türban takõlmõş domuz karikatü- rü nedeniyle Cumhuriyet gazetesini bombalama işine girdiğimi’ söyle- miştim. Karikatürü Arslan’ın attı- ğı bombadan bir gün sonra öğren- dim. Çıkar amaçlı suç işlemeyi çir- kin gördüğüm için emniyette bunu kamufle etmek istedim” dedi. Cum- huriyet’e bomba atmadan önce bir holdinge bomba attõğõnõ, ama patla- madõğõnõ öne süren Yõldõrõm şöyle de- vam etti: “Sonra onları aldırdım. Te- kin’e (Irşi) verdim, ama pimini çı- karmayı unutmuş. Gerçi çıkarsa da patlamayacaktı zaten. İkincisini İsmail’e (Sağır) attırdım. Pimini çekmiş, ama patlamamış. Üçüncü bombayı Arslan attı. Hesapta pat- lamış, ama sadece duman çıkmış. Bombalar niçin patlamadı, anla- yamadım; bunların hesabını al- maya çalışıyorum.” ‘Aynı odada kaldık’ Ankara’ya otelde Alparslan Arslan ile 16 Mayõs gecesi aynõ odada kal- dõklarõnõ söyleyen Yõldõrõm, Erhan Timuroğlu ve İsmail Sağır’õn da baş- ka odada kaldõklarõnõ belirtti. Yõldõrõm, 17 Mayõs’ta saat 12.00 ya da 14.00 sõ- ralarõnda uyandõğõnõ ve kahvaltõ etti- ği restoranda televizyondan saldõrõyõ öğrendiğini ifade etti. Danõştay baskõnõndan bir gün son- ra 18 Mayõs 2006’da gözaltõna alõn- dõğõnõ anlatan Yõldõrõm, “Danıştay sui- kastından sorgulanmadım. Cum- huriyet gazetesi konularını ilk baş- ta inkâr ettim. Telefon görüşmele- ri çıkınca kabul ettim” dedi. Yõldõrõm, Alparslan Arslan’õn em- niyette arkadaşlarõnõ ve kendi adõnõ verdiğini söyledi. “Şeyh Salih Kurter’i ne tanırım ne de ismini duymuşum” diyen Osman Yõldõrõm “Arslan, ‘piş- manõm’ demiyor. Ama isimleri niçin veriyor? Yaşlı bir adamın ismini ni- ye veriyorlar. Dinci örgüt varmış, Osman Yıldırım da bunun üyesiy- miş... Nereden çıkmış” diye sordu. Yõldõrõm’õn emniyet, savcõlõk ve mahkeme ifadelerini okuyan Baş- kan Köksal Şengün, bütün ifadele- rinin farklõ olduğunu, Cumhuriyet’in bombalanmasõnõ da ilk ifadelerinde reddettiğini anõmsattõ. Yõldõrõm “Ben işlediğim suçu inkâr etmiyorum. Tezgâh olduğunu anladığım için in- kâr ettim” dedi. Danõştay saldõrõsõ ile alakasõ olmadõğõnõ tekrarlayan Yõl- dõrõm, “Tetikçi ‘Danõştay Başka- nõ’nõn plakasõ lazõm’ dedi. Plaka için yardım istedi. Bütün ilişkim bu- dur” diye konuştu. Yõldõrõm, Cum- huriyet’e üçüncü bombayõ atmak- tan vazgeçirmeye çalõşmasõna karşõn Arslan’õn “Paramızı alacağız” de- diğini söyledi. Fethullah Gülen’den özür Mahkeme Başkanõ Köksal Şen- gün, Yõldõrõm’õn 2006 yõlõnda Sincan F Tipi Cezaevi’nden gönderdiği di- lekçede birçok isim verdiğini anõm- sattõ. Bu isimlerin, Alparslan Ars- lan’õn etrafõndaki kişiler olduğunu söyleyen Yõldõrõm “Yalnız Sayın Fethullah Gülen’in adını telaffuz etmem hataydı. Davayı Salih Kun- ter’e dayandıran savcılar, Fethul- lah Gülen’in adını duyunca koşa koşa gelirler diye telaffuz ettim. Kendisinden özür diliyorum” dedi. Adalet Bakanlõğõ’nõn bazõ hâkim ve savcõlarõn “ilginç suçlarõnõn” terör ve çete suçlarõ kapsamõnda soruşturulmasõnõ istediği ortaya çõktõ. Ergenekon savcõlarõnõn, terör ve çete suçunu işlediklerini delillendiremedikleri için yargõç ve savcõlarõ soruşturamayacaklarõnõ bildirmesine karşõn Adalet Bakanlõğõ õsrarcõ olmayõ sürdürdü. İstanbul Haber Servisi - Ulusal Kanal ve Ay- dõnlõk dergisindeki arama sonrasõ yürütülen soruşturma kapsamõnda gözaltõna alõnan Ay- dõnlõk Dergisi Genel Yayõn Yönetmeni Deniz Yıldırım ile Ulusal Kanal İstihbarat Şefi Ufuk Akkaya’nõn ifadeleri cumhuriyet savcõsõ Ze- keriya Öz tarafõndan alõndõ. Mahkemeye sevk edilen Akkaya ve Yõldõrõm tutuklandõ. Yõldõ- rõm ve Akkaya’nõn ögrüt üyesi olduklarõ ge- rekçesiyle tutuklandõklarõ öğrenildi. / IŞIL ÖZGENTÜRK Bugün Mustafa Kemal Atatürk için herkes bir duble rakõ içsin ve yanõnda lütfen beyaz leb- lebi olsun. Ve eski bir plak çalarda bir Selanik türküsü. Ve bütün hamasi nutuklardan, bütün hamasi şiirlerden uzak, bütün hamasi sözlerden uzak, her- kes kendi Atatürk’ünü düşünsün. Sizin için Atatürk ne? Benim Atatürk’üm bütün büyük liderler gibi çok yalnõz bir insan. Ve ben onun en çok, zeybek oynarken kendisi olduğunu düşünürüm. Onu zeybek oynarken iz- lemek insana büyük bir özgürlük duygusu verir. Evet, Atatürk benim için bir özgürlük duygu- sudur. İnsanoğlunun en eski ve en vazgeçilmez tutkusu. Bu nedenden, onun ölüm gününde, iktidar erbabõnõn attõğõ göstermelik hamasi nutukla- rõndan ölesiye nefret ederim. Okunan hamasi şiirlerden de. Hep bir şenlik hayal ederim. Öyle bir şenlik ki; nineler, dedeler torunlarõ- na yerli malõ kullanmanõn ne demeye geldiğini anlatsõnlar. Öyle bir şenlik ki; Cumhuriyetin kurduğu ilk fabrikalarda, büyük bir özgüvenle makineleri kul- lananlarõn, o mutlu günleri, o mutlu anõlarõ tüm televizyonlarõ doldursun. Öyle bir şenlik ki; Nâzım Hik- met’in “Memleketimden İnsan Manzaraları” destanõ hepimi- zin evine konuk olsun. Bizi ken- dimize getirsin. Umutsuzluğu- muzu yok etsin. Öyle bir şenlik ki; o gün ülke- min bütün sinemalarõnda Köy Enstitülerini anlatan filmler 24 sa- at dönsün. Gencecik kõzlar, oğ- lanlar bu ülkede çivinin bile bu- lunmadõğõ günlerde yaratõlan o muhteşem kal- kõnma hamlesinin bir masal olmadõğõnõ görsünler. Güven ve umut onlarõ çarpsõn! Bu ülkenin bo- şuna sevilmediğini bir kez daha öğrensinler. Öyle bir şenlik ki; büyük idealler için aşktan bile vazgeçildiğini hep birlikte yeniden anõm- sayalõm. Fikriye Hanım bir kez daha içimizi acõt- sõn ve Atatürk’ün, kucağõnda köpek yavrularõ- nõ severken çekilmiş fotoğrafõnõn, en içten Atatürk fotoğraflarõndan bi- ri olduğunu dosta düşmana söyle- yelim. Öyle bir şenlik ki ; Anõtkabir de- ğil, Atatürk’ün kitaplarõnõn bulun- duğu kütüphane ziyaretçilerle do- lup taşsõn. Onun el yazmalarõ, altõ- nõ çizdiği cümleler günlerce tel- evizyonlarda tartõşõlsõn. Unuttuğu- muz bilgileri yeniden anõmsayalõm. En çok da bağõmsõzlõk nedir? Bu so- runun peşinden gidelim; bereketli toprağõmõzõ, bütün bölgenin can damarõ olan sularõmõzõ, bi- zi yõllarca başkalarõna muhtaç olmadan yaşata- cak madenlerimizi nasõl kullanmamõz gerektiği, meselemiz olsun. Öyle bir şenlik ki; öğretmenler o gün her za- mankinden farklõ bir iş yapõp, öğrencilerini kent müzesine götürsünler, yaşadõğõ topraklar- daki kültürel zenginliğin farkõna varmadan ölen insanlarõn sayõsõnõn çok kabarõk olduğu bu ülkede bir küçük kõvõlcõm yaksõnlar. Ve öğrencilerine öğretsinler, “bir insanı ya da bir ülkeyi, fark etmez, tanımadan sevemezsin.” Öyle bir şenlik ki; köylerde herkes o sabah her zamankinden erken uyansõn, en güzel giysileri- ni giyip köy meydanlarõnda toplansõn ve her dil- den türküler eşliğinde bir yanda semah oynan- sõn, bir yanda halay çekilsin. Öyle bir şenlik ki; paranõn iktidarõnõn değil, aş- kõn iktidarõnõn ilan edildiği bir gün olsun, öz- gürlük sokaklarda mutluluk verici bir rüzgâr gi- bi yüzümüzü okşasõn ve ülke olarak hep birlik- te şarkõlar söyleyerek gökkuşağõnõn altõndan ge- çelim. Efsaneyi bilirsiniz, gökkuşağõnõn altõndan geçersen bütün dileklerin kabul olur. Haydi gökkuşağõnõn altõndan geçmeye; paça- larõ sõvayõn ve yola düşün! isilozgenturk gmail.com Gelin Gökkuşağının Altından Geçelim İRTİCA PLANI 8 asker daha ifade verdi İstanbul Haber Servisi - “İrticayla Mücadele Ey- lem Planı” ile ilgili soruş- turma kapsamõnda aralarõn- da bir binbaşõnõn da bulun- duğu 8 kişi adliyeye gelerek ifade verdi. Bir subayõn ih- bar mektubu ile ortaya çõkan eylem planõ ile ilgili olarak daha önce de 8 kişinin ifa- desi alõndõ. Kamuoyunda AKP ve Fethullah Gülen cemaatini bitirme planõ olarak adlan- dõrõlan belgeyle ilgili olarak õslak imzanõn ise Dursun Çiçek’e ait olduğu Adli Tõp Kurumu tarafõndan belirlen- mişti. Dün adliyeye iki grup halinde getirilen askerlerin bilgisayarlarõn taşõnmasõ ve 40 çuval belgenin imha edilmesi ile ilgili sorgulan- dõğõ iddia edildi. Geniş gü- venlik önlemlerinin alõndõğõ adliyeye sivil plakalõ araçla getirilen askerlerin adliyeye girişi sõrasõnda şemsiye ile görüntü alõnmasõ engellen- meye çalõşõldõ. Sabah saat 11.00 sõralarõnda adliyeye getirilen üç asker ifadeleri- nin alõnmasõnõn ardõndan Merkez Komutanlõğõ’na ge- ri götürüldü. Öğleden sonra gelen 5 ki- şinin ise adliyeye girişinde şemsiyeler açõlarak görüntü alõnmasõ engellendi. Görevli askerlerle, ifade vermeye gelen askerlerin giydikleri takõm elbiselerinde renk ola- rak aynõ olmasõ dikkat çekti. Adliyeye gelen 8 kişi alõnan ifadelerinin ardõndan geldik- leri sivil plakalõ araçla Mer- kez Komutanlõğõ’na gitti. MAHKEMEDE KÜFÜRLEŞTİLER Osman Yıldırım’ın konuşması sırasında Alparslan Arslan ağır küfürler ederek bağırmaya başladı. Yıldırım da aynı ağır küfürlerle cevap verdi ve karşılıklı küfürleşme sürdü. Bunun üzerine Başkan Şengün, Arslan’ın salondan çıkarılma- sını istedi. Arslan, jandarmalar tarafından sa- londan çıkarılırken sinkaflı küfürlerini Türkçe ve Kürtçe sürdürdü. Yıldırım, Arslan’ın içerde Allah’a küfrettiğine jandarmanın tanık olduğu- nu ama duruşmada Allah’a sığındığını anlata- rak “Kimlerden güvence aldıysa, aldığı talimat doğrultusunda hareket ediyor” dedi. ‘BOMBA BASKIYA YETİŞSİN’ Osman Yıldırım, gazetemize üçüncü bombayı gündüz saatlerinde atmaması için Alparslan Arslan’ı engellemeye çalıştığını iddia ederek “Tetikçiye ‘Yakalanırsın. Sen bir avukatsın, yazık olur’ dedim. ‘Baskıya yetişsin’ dedi. ‘Var mısın, yok musun’ deyince de ‘Ben yokum’ de- dim. Erhan ve İsmail ile buluşup beraberce be- nim yanımdan ayrıldılar” dedi. Baykal’ın suç işleyenleri savunduğunu öne süren Yıldırım, “TSK komutanlarını eleştirenler, suç işleyen komutanlara sahip çıkıyorlar. Görevini yapan- lara dil uzatıyorlar” diye konuştu. Alparslan Arslan’ın gazetemize bomba attığı an güvenlik kameralarına böyle yansımıştı. Sanık Yıldırım, dünkü duruşmada Arslan’ı bombayı gündüz atmaması için uyardığını iddia etti. YıldırımveAkkayatutuklandı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle