Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
9 EKİM 2009 CUMA CUMHURİYET SAYFA
DİZİ 9
B
ir yanda dünyanõn en modern
tarõmsal tekniklerini kullanan
İsrail, öbür yanda su yoksulu
Ürdün... Dünya Bankasõ verilerine göre,
Golan ve Batõ Şeria’daki kaynaklarõn yüzde
90’õnõ İsrail, yüzde 10’unu ise Filistinliler
kullanõyor. Filistin sorununun çözümünde
bu veri bir başka gerçekliği gözler önüne
seriyor. Bilinenin tersine, sorunun
çözümsüzlüğünde ana etmen olarak
gösterilen toprak paylaşõmõ denli önemli su
paylaşõmõ konusunu gündeme getiriyor;
özetle söylemek gerekirse Ortadoğu’da
barõşa hidropolitik damgasõnõ vuruyor.
Küresel õsõnma, nüfus artõşõ gibi doğal
etmenlerle önümüzdeki yõllarda daha da
azalacak su miktarõ nedeniyle Ürdün
nehri, ciddi bir paylaşõm çatõşmasõna
yol açabileceği kaygõsõ yaratõyor.
Uluslarõ su açõsõndan birbirine
bağõmlõ getiren bu olgu, Ürdün
(Şeria) ve Litani nehirleri, gelecekte
de siyasi ve askeri açõdan gündemi
oluşturacağa benziyor.
I
rak’ta demokrasiyi kuramayan
ABD’nin, prestijini kurtarmaya
çalõştõğõ, bir yandan da Irak’tan
çekilme hazõrlõğõ yaptõğõ şu günlerde
Ortadoğu’da “barış” adõna tipik
Arap versiyonu bir senaryodan baş-
ka söylenecek yeni bir şey yok...
Bu, “tipik Arap versiyonu senaryo”
ise sündürülmüş, yatay bir zamanda
yaşayan Arap’larõn zamanõ rasyonel
kullanamamalarõ, her şeye bir belir-
sizliğin egemen olmasõ, varõlan nok-
tanõn istem ve irade dõşõ biçimde, ko-
şullarõn dayatmasõ sonucu belirlen-
mesi, diye tanõmlanabilir... Onca gö-
rüşmeye, konuşmaya, buluşmaya
karşõn, bir hedefin belirlenememesi
Ortadoğu’daki olay ve olgularõn yö-
nünü belirleyen ya da belirleyemeyen
ana etmen şu anda... Bunun da adõ be-
lirsizlik... Bu nedenle bütün sorunlar
olduğu gibi duruyor durduklarõ yer-
de...
Belirsizlik devam ediyor...
“Oslo süreci”nden “yol harita-
sı”na, “Annapolis Zirvesi”ne baka-
rak yapõlacak bir geçmiş değerlen-
dirmesinde de bütün girişimlerde her
zaman bir belirsizliğin egemen olduğu
dikkati çekiyor. Görünen o ki bu yõl-
ki gelişmeler de aynõ rotayõ, belir-
sizliğin rotasõnõ izliyor. Bu nedenle ne
Obama’nõn konuşmasõ soruna bir çe-
kidüzen verdi, yönlendirici oldu ne de
öbür girişimlerden sonuç alõnabildi.
Bu yõlõn ilk yarõsõnda Ürdün Kralõ 2.
Abdullah’õn Washington’a giderek
2002 Arap Barõş Planõ’nõ zenginleş-
tirilmiş önerilerle sunmasõ, ardõndan
İsrail Başbakanõ Netanyahu’nun
Washington’a giderek Obama’yla
görüşmesi umut verici yapõsõyla ilgi
uyandõrsa da sonuç getirici olmadõ.
Şu anda Ortadoğu siyasetine birçok
parçalõlõk egemen. Bu, Arap milli-
yetçiliği, Arap birliği konusunda da
böyle, Filistin konusunda da... Arap
aydõnlarla yaptõğõmõz söyleşilerde
okuyacağõnõz gibi Ortadoğu’da yeni
bir sürece giriliyor. Bu süreçte birçok
alanda, çağõn politikasõna, emper-
yalizmin istemine uygun çok parça-
lõ yapõlanmaya doğru yol alõnõyor.
Böylece, Arap coğrafyasõnda homo-
jen bir Arap milliyetçiliğinden, pa-
narabizmden gitgide uzaklaşõlõrken
ulusal yapõlar güçleniyor, yeni bir,
“çok parçalı Arap milliyetçiliği” sü-
reci başlõyor.
Anõmsanacağõ gibi Arap milliyet-
çiliğinin temel unsurlarõndan biri
sosyalist hareketti ve Soğuk Savaş sü-
recinin ürünüydü. Soğuk Savaş son-
rasõ süreç, sosyalist hareketleri oldu-
ğu kadar Arap milliyetçiliğini de
çok olumsuz etkiledi.
El Fetih ve Hamas...
Bundan yaklaşõk 50 yõl önce “Bir-
leşik Arap Cumhuriyeti” adõyla
Arap birliğini gerçekleştiren aktörler
(başta Suriye ve Mõsõr), bugün bu
ideolojiye zõt bir politika izlemeye
başladõlar. Küresel ideolojinin de is-
tediği bu yapõlanma sonucu artõk
“Arap Birliği”nden söz edilemezken
Ortadoğu çok parçalõ görünmesine
karşõn, temelde Batõ yanlõsõ ve Batõ
karşõtõ olmak üzere iki temel kampa
ayrõldõ. Her ülkede kendi iç yapõsõnõ
koruma, kollama, güçlendirme ça-
balarõ, kişisel egemenlik ve iktidar
kavgalarõ çizgisinde biçimlenmeye, o
ülkeye özgü “yeni ulusalcılık” ya-
põlanmasõna evrilmeye başladõ. Eti-
molojik kökeni İbranice olan süreç
içinde Arapçayla evrilen “millet”
ve “milliyetçilik” sözcüklerinin çok
uzağõna düşen bir yapõlanma oldu bu...
Arap milliyetçiliğinin içine düştü-
ğü bu durum, biraz da Batõ’nõn izle-
diği politika, özellikle İsrail’in ope-
rasyonlarõ ve girişimleri sonucu Fi-
listinlileri de antagonist denilecek
biçimde ikiye ayõrdõ. Bir yanda El Fe-
tih ve onu destekleyen Batõ yanlõsõ ül-
keler, öbür yanda Hamas ve destek-
çisi başta İran olmak üzere Arap ül-
keleriyle radikal kesimler ve Hiz-
bullah...
Dõşardan bakõldõğõnda Hamas’la
El Fetih uzlaşmaz noktadalar. Daha-
sõ içsavaş halindeler. Ancak, Arap ay-
dõnlar bunun pek doğru olmadõğõnõ sa-
vunuyorlar. Dahasõ, bu ayrõlõğõn bir-
çok aktörün işine geldiğini, bundan
beslendiğini anlatõyorlar... Daha da
vahim bir iddiada bulunarak Filistin
sorununun çözümünü Araplarõn is-
temediğini söyleyebiliyorlar. Bu ara
olan zavallõ Filistinlilere oluyor...
Batõ yakasõnda 2270 milkarelik alan-
da yaşamaya çalõşan 2.5 milyon Fi-
listinli ile Gazze’de adeta üst üste (141
milkarede 1.5 milyon) yaşayan Fi-
listinlilere oluyor olan...
Ürdün, işte böylesine uzlaşõlmaz
görünen Ortadoğu isimli satranç tah-
tasõnõn tam ortasõnda, satranç taşõ at
konumunda görünüyor; ileri, sağa, so-
la ya da geriye gidecekmiş gibi ya-
parken şaşõrtõcõ bir hamleyle bir yer-
lerden dönüş yapan at gibi...
Ürdün, Ortadoğu ve barõş...
KARAK KALESİ
AMERİKAN İSLAMI...
O
rtadoğu’da Arap milli-
yetçiliğinin başarõsõzlõ-
ğõ, Filistin sorunu, Irak
ve Lübnan’da yaşanan savaşlar
ise siyasal İslamõn güçlenmesine
yol açtõ. Bu yapõlanmalarõ besleyen
soğuk savaşõn sona ermesi, yeşil
kuşak hareketinde görevli radi-
kal İslamcõlarõn atalete düşmesi ve
küreselleşme gibi etmenler dikkate
alõndõğõnda, bizde “ılımlı”, Ür-
dün’de ise “Amerikan” nitemiy-
le anõlan İslamõn yükselişinin pek
rastlantõ olmadõğõ görülür.
Feto 20 yıldır
ABD’de yaşıyor...
Burada ilginç bir noktanõn altõ-
nõ çizmek gerekirse bizde
“ılımlı” diye pazarlanan İs-
lama Arap aydõnlarõn “Ame-
rikan İslamı” demesidir. On-
lar, ABD’de herhangi bir ta-
rikat, cemaat ya da kanaat ön-
deri olmamasõna karşõn ya-
şanmakta olan İslamcõ hare-
kete bu adõ takmõşlar... Bi-
zimkilerin neredeyse mehdi
saydõğõ mürşitleri Feto, yak-
laşõk 20 yõldõr ABD’de yaşõ-
yor, ülkemizdeki İslamcõ po-
litikayõ da oradan yönlendiri-
yordu, ama biz böyle bir ta-
nõmlamayõ beceremediğimiz
gibi, dahasõ onlarõn değirme-
nine su taşõyarak “ılımlı” ni-
temini kullanmakta sakõnca
görmemiştik...
Bu bir yana, Arap dünyasõ-
nõn içine düştüğü her kriz
döneminde İslama dönüş yo-
lunda bir arayõşa girdiği de bir
başka gerçeklikti. Ancak, ge-
rek Ortadoğu’da, gerekse Ür-
dün özelinde bugün yaşanan İs-
lamcõlõğõn eski yapõlanmalarla hiç
ilgisi yok. “İslama Dönüş” ya da
“İslami Uyanış” isimleriyle anõ-
lan hareketler Ürdünlülerin ta-
nõmladõğõ gibi Amerikan İslamõ...
Bu yapõyla uyum sağlayan en ge-
niş tabanlõ örgütlenme de Mõ-
sõr’da ortaya çõkan Müslüman
Kardeşler Cemiyeti’dir (Cemi-
yet’ül İhvan-õ Müslimin/MK). 20.
yüzyõlõn başlarõnda Arap dünya-
sõnõn içine düştüğü “kimlik” kri-
zine tepki olarak ortaya çõkmõştõ.
Ürdün, düne değin MK’nin ol-
dukça güçlü olduğu bir ülke olarak
biliniyordu. Ürdün’de hemen he-
men her alanda faaliyet gösteri-
yordu. Siyasi partiler yasasõnõn
çõkarõlmasõndan sonra İslami Ça-
lõşma Cephesi’nin kuruluşuna ön-
cülük eden Müslüman Kardeşler,
Ürdün’de kültürel ve sosyal faali-
yetler yürüten İslam Merkezi Ha-
yõr Cemiyeti adlõ bir örgüt kurarak
birçok hastane, vakõf, 23 okul ve
bir de üniversite sahibi olmuştu.
Kral 2. Abdullah babasının
tersine politika izliyor
Gezimiz sõrasõnda öğrendiğimiz
kadarõyla Kral 2. Abdullah, ba-
basõnõn tersine bir politika izli-
yordu... Babasõ Kral Hüseyin
MK’yi koruyup kollamõşken o
kökten bir politika değişikliğine gi-
derek dümeni laikliğe çevirmişe
benziyor...Gelinen noktada bir
Ürdünlü bakan MK’nin bugün
tasfiye edilmeye başlandõğõnõ
söylüyor. Kültür Bakanõ Sab-
ri Erbahat’õn MK’cileri yö-
netimden aldõklarõnõ söylediği
üniversite ise Zerka Üniversi-
tesi. Ürdün yönetimi MK’yi
tasfiyeyi başarabilecek mi, ba-
kalõm; bunu zaman gösterecek.
Devletin, ülkenin hücrelerine
dek öylesine nüfuz etmiş bir
örgütten söz ediyoruz ki,
MK’nin öyle kolay tasfiye edi-
lebileceği düşünülemiyor. Ge-
linen noktada Ürdün yöneti-
minin tutumundan çok MK’nin
iç çelişkileri, içine düştüğü
koşullar, uyguladõğõ politikada
tõkanma gibi çağõn koşullarõnõn
dayatmasõ söz konusu... Ürdün
yönetimi de örgütün içine düş-
tüğü koşullardan yararlanarak
İslamcõ yapõlanmaya bir çeki-
düzen vermeye çalõşõyor gö-
rüntüsü veriyor daha çok.
Ürdün Kültür Bakanı Dr. Sabri Erbehat,
(sağda) arkadaşımız Çetin Yiğenoğlu ile.
ÜRDÜN’ÜN
EN BÜYÜK
SORUNU SU
Ü
rdün Kültür Bakanõ Dr.
Sabri Erbehat, maka-
mõnda yaptõğõmõz söyle-
şide Ürdün’de Müslüman Kardeşler
(Cemiyet’ül İhvan-õ Müslimin/MK)
örgütünün tasfiye edilmeye başlan-
dõğõnõ açõkladõ. Bu amaçla Zerka
Üniversitesi yönetimindeki MK
üyelerine görevden el çektirildiğini,
yerlerine hükümet yanlõsõ öğretim
üyelerinin getirildiğini söyledi.
İsrail’le Araplar arasõnda tam bir
barõşõn gerçekleştirileceği konu-
sunda pek iyimser olmadõğõnõ be-
lirten Erbahat’õn sorularõmõza ya-
nõtlarõ şöyle:
- Ürdün’ün öbür Ortadoğu ül-
keleriyle ilişkileri ne düzeyde?
Dr. Erbahat - Ortadoğu ülkele-
riyle ilişkilerimiz genişleme süreci-
ne girdi. Genişleme politikamõzõ
öncelikle õlõmlõ bir açõlõma dayan-
dõrdõk. İlkemiz muhataplarõmõzõn
kimliğine saygõlõ olarak onlarõ tanõ-
mak, onlara hoşgörülü davranmayõ
içeriyor. Onlarla ortak bir tarihimi-
zin olduğunu, aynõ coğrafyayõ, ay-
nõ görüşleri, aynõ kültürü, aynõ mü-
ziği paylaştõğõmõzõn bilincindeyiz.
Karşõlõklõ kültürel alõşverişten ya-
nayõz, bu konuda çok açõğõz.
Bu yõl başlattõğõmõz Ürdün Kültür
Festivali’nde 43 ülkenin sanatçõla-
rõnõ ağõrladõk. Türkiye de katõlõmõy-
la mutlu etti bizi. Festivalimizin
ikincisinde bölgedeki bütün ülkele-
ri davet ediyoruz.
- Ürdün’ün Türkiye ile ilişkile-
rini nasıl buluyorsunuz?
- Adõm Sabri, bir Türk adõdõr. Ta-
rihinizi okuyarak büyüdük. Tarihi-
miz ortak. Dolayõsõyla kültürel ma-
yamõzõ Türkiye’den aldõğõmõzõn bi-
lincindeyiz. İyi ilişkilerimizin daha
da gelişeceğine inanõyorum. Daha
yolun başõndayõz. Türkiye, zaten
kahvesiyle Ürdün’de her eve, yaşa-
dõğõmõz her yere, yatak odamõza
kadar giriyor. Türkiye kültürel biri-
kimiyle de Ortadoğu’da lider olma-
yõ hak ediyor. Gelecek yõl yapõlacak
etkinliklerimizde yine Türkiye’den
sanatçõlarõn katõlõmõnõ bekliyoruz.
- Kudüs için özel bir kültür
projeniz var mı?
- Gerçeği söylemek gerekirse
Filistinli kardeşlerimizle ilişkileri-
mizin temeli Kudüs’ün Araplarõn
‘kültürel başkenti’ olmasõna da-
yanõr. En büyük arzumuz Kudüs’te
kültür-sanat faaliyetleri düzenle-
mektir. Ama ne yazõk ki, İsrail’in sal-
dõrgan tavrõ işgal altõndaki topraklara
gitmemizi, orada etkinlikler düzen-
lememizi engelliyor. İsrail engel
çõkarmasa Kudüs’ün kültürel başkent
olmasõnõ çeşitli etkinliklerle kutla-
mak isteriz. Yürürlükteki projemiz
bu. Bunun gerçekleştirilmesi İsrail’le
yapõlacak barõşa bağlõ. Ancak, İsra-
il’le Araplar arasõnda tam bir barõ-
şõn gerçekleştirileceği konusunda
pek iyimser değiliz.
- Kudüs’te size göre çözüm ne-
dir?
- İsrail’in Kudüs’ün kimliği ko-
nusundaki inkârcõ tutumundan vaz-
geçmesi çözümü getirir. Kudüs bir
Arap kentidir. Osmanlõ arşivleri ge-
rek tarihsel, kültürel, sanatsal bel-
gelerle edebi metinlerle bunu ka-
nõtlayacak niteliktedir. Bizim Ür-
dün’de ‘Kudüs Arapların baş-
kentidir’ isimli bir projemiz var. Ku-
düs’te yapamadõğõmõz bu projeyi Ür-
dün topraklarõnda gerçekleştiriyoruz.
Nitekim bu yõl Karak’ta düzenledi-
ğimiz etkinlik bunun bir parçasõdõr.
- İsrail’le görüşmeye açık mısı-
nız, hazır mısınız?
- Bu üzerinde durulmasõ, görü-
şülmesi gereken bir konudur. Ancak,
milletlerin (Araplarla Yahudiler)
birbirini kabul etmek zorunda ol-
duklarõ hiçbir zaman unutulmama-
lõdõr! Herhangi biri öbürünün üze-
rinde zorlama yapmadan birbirleri-
nin yaşam hakkõna saygõlõ olmalõ-
dõrlar. Görüşme önce iki tarafõn bir-
birini muhatap kabul etmesiyle baş-
lar...
- Kültür politikanızda Radikal
İslamın etkisi ne düzeyde?
- Aşõrõ Müslümanlõk olmaz, ama
aşõrõ kişiler olabilir. Ne yazõk ki ba-
zõ kişiler İslamõ kendi fanatizmleri-
ne alet ediyorlar. Siyasi nedenlerle
üstünlük taslamayõ arzuluyorlar.
İnanç yüzünden sõnõfsal çõkar, inti-
kam tutkusu gibi nedenlerle aşõrõlõ-
ğa kaçabiliyorlar. Buna karşõn, ben
bir Müslümanõn fanatik olabileceğini
yine de düşünemiyorum. Çünkü,
İslamiyet bir adalet, hoşgörü ve
sevgi dinidir.
- Aşırı İslamcı örgütlerin Ür-
dün’ün sosyokültürel yapısına et-
kisi nasıl?
- Ürdün’de İslami cemaatler var.
Bu cemaatler büyük kültürel biriki-
me sahip. Bu birikimin ilkeleri uz-
laşõ-hoşgörü-ortayol diye özetlene-
bilecek üç temel dayanak üzerine
oturur. Bunlardan esinlenen Am-
man’õn mesajõ da başkalarõna saygõ,
adalet ve eşitlik çizgisindedir. Baş-
kalarõnõ kabullenme, onlara saygõlõ
davranma, çevresiyle iyi geçinme ve
benzeri yaklaşõmlar temel ilkeleri-
mizdir. Bunlar Ürdün’e artõ kaza-
nõmlar sağlõyor.
- Peki, İhvan’ın (Müslüman
Kardeşler) durumunu nasıl ta-
nımlıyorsunuz?
- Ürdün’de İhvan’õ (Müslüman
Kardeşler) tasfiye süreci başladõ.
İhvan, Zerka Üniversitesi’nde yö-
netimden alõnarak yerine hükümet
yanlõsõ yönetim getirildi. Aynõ şe-
kilde Suriye’den de İhvan’õn tasfi-
ye edildiğine ilişkin haberler alõyo-
ruz. Suriye’de örneğin, Ebu Emmur
gibi din ve dil eğitimi yapan ku-
rumlara yeni öğrenci alõnmõyor.
Buna karşõn, bunlarõn varlõğõ inkâr
edilemez, bu biir. Ancak, Ürdün yö-
netimi Haşimi’dir. Hz. Muham-
med’in soyundan gelir. Bu, yöneti-
min başkalarõyla paylaşõlmasõ söz
konusu olmaz anlamõna da gelir. Bu
da unutulmamalõdõr!
Bu, ayrõca Ürdün yönetimi, adil-
dir, õlõmlõdõr, dünyadaki Müslü-
manlarõn sorunlarõnõn, sorumlulu-
ğunun farkõndadõr, bu yüzden onla-
ra uygarca yaklaşmaktadõr demek-
tir.
Kral Abdullah’õn ABD’ye, Çin’e,
AB’ye ziyaretlerinde sağduyulu gö-
rüşleriyle hep ön plana çõkmasõ bu
yapõdan kaynaklanõyor.
- Kültür politikanızda Arap
milliyetçiliğinin etkisi ne düzeyde?
- Ürdün kültürü vatanõn birliği ve
bütünlüğü ilkesi üzerine yaslanõr. Ya-
ni, İslam ve Arap eksenli bir kültü-
re sahibiz. Bu yapõ da içe kapalõlõğõ
değil, dünyaya açõk olmayõ gerekti-
rir. Bu yapõ, din, dil, kültür kimliği-
mizi oluşturmada önemli bir yere sa-
hiptir.
- Nüfusunuzun büyük çoğunlu-
ğunu Filistinliler oluşturuyor. On-
lar için özel bir kültür politikanız
var mı?
- Ürdün topraklarõnda yaşayan
Filistinliler Ürdünlüdür. Dilerlerse
sonsuza dek burada yaşar, dilerler-
se koşullar uygun olduğunda Filis-
tin’e, yurtlarõna dönebilirler. Bu
kendilerinin bileceği bir iş. Ürdün
topraklarõnda yaşayan ister Türk, is-
ter Filistinli, ister Suudi, ister Irak
asõllõ olsun hepsi Ürdün vatandaşõ-
dõr. Her Ürdün vatandaşõ her türlü
hakkõnõ alõr, aralarõnda herhangi bir
ayrõm yapõlmaz. Tam tersine onla-
rõn kültürel kimlikleri korunmaya ça-
lõşõlõr. Ürdün’de ister Çerkez, ister
Çeçen, ister Türk, ister Çinli olsun
fark etmez. Bu kültürel çeşitlilik Ür-
dün’ün zenginliğidir. Ürdün mo-
zaiğinin bir parçasõdõr.
‘ÜRDÜN, MÜSLÜMAN KARDEŞLER
ÖRGÜTÜNÜ TASFİYE EDİYOR’
Ürdün, Ortadoğu’nun ortasõnda... 6.5 milyon nüfu-
suyla küçük bir ülke... Ancak, ülkenin jeopolitik ya-
põsõ, nüfusunun yüzde 60’õnõ Filistinlilerin oluşturmasõ,
izlediği politika göz önüne alõndõğõnda 200 milyonu
aşkõn nüfusuyla Arap dünyasõnda siyasal açõdan ol-
dukça etkin, güçlü bir ülke. İsrail’in en büyük sõnõr
komşusu olmasõ, Kudüs’e yakõnlõğõ dikkate alõndõğõnda
sorunun çözümünde anahtar konumunda adeta...
Buna karşõn Ürdün, siyasi konjonktürün, bölgesel
stratejilerin dayatmasõ sonucu meydana gelen bö-
lünme, Arap Birliği ütopyasõndan uzaklaşma, çok par-
çalõ ittifak arayõşlarõnda Mõsõr’a yaklaşõrken Suri-
ye’den uzaklaşmõş görünüyor. Bu tutumunu 2008’de
Şam’da yapõlan 22. Arap Birliği zirvesine yansõtõn-
ca Suriye ile İsrail arasõndaki barõş görüşmelerinde
hakemlik görevinden çekilme pahasõna göstermek-
ten çekinmedi. Görev, BOP’un eşbaşkanõ olmakla övü-
nen Tayyip Erdoğan’a kaldõ. Bu da doğal olarak Tür-
kiye’yi Batõ karşõtõ, radikal İslamcõlarõn safõnda
gösterir konuma düşürdü.
- S Ü R E C E K -
6.5
MİLYON
NÜFUSLU
BİR
ÜLKE...