21 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
[email protected] 5 EKİM 2009 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 CMYB C M Y B Geçen hafta, perşembe günü başlayan, Çin Halk Cumhuriye- ti’nin (ÇHC) 60. kuruluş yılı kutla- maları, “Çin 60 yılda nereden nere- ye geldi? Acaba nereye gidiyor” gi- bi sorulara olan ilgiyi yoğunlaştırdı. Çin’in dünya ekonomisindeki ye- ri, uluslararası siyasetteki etkisi, toplumsal modeli, “Pekin Muta- bakatı” etraflıca tartışıldı. Kimi yak- laşımlara göre Çin, geleceğin lider ül- kesi olduğunu giderek daha belirgin bir biçimde gösteriyordu. Başkala- rına göre, Çin’in toplumsal-siyasi ya- pısı, bu hızlı büyümenin getirdiği, kaynak gereksiniminin, derinleşen sı- nıfsal, etnik çelişkilerin basınçlarına daha uzun süre dayanamazdı; bü- yük bir toplumsal kriz olasılığı gittikçe artıyordu. Ben bu yazımda, bir süre devam edeceğe benzeyen bu tartışmalar- dan daha çok, ÇHC’nin, etnik azın- lıklara (milliyetlere) yönelik politika- larına ve uygulamalarına kısaca bakmak istiyorum. Bence, bu de- neyimlerden, bu konuyu daha sağ- lıklı düşünmemize yardımcı olacak dersler çıkarmak olanaklı. ÇHC’nin ulusal azınlıklar politikası, uygulamaları Yazımın bu kısmında, ÇHC’nin ulusal azınlıklar politikasının ana bileşenlerini özetlerken, Çin devle- tine yakın bir yayın organı olan Glo- bal Times’da temmuz ayında ya- yımlanan kapsamlı bir yazıdaki açık- lamaları aktaracağım. ÇHC kendini, çok etnik gruplu, bu grupların birlikte kurduğu bir devlet olarak tanımlıyor, böylece de tüm etnik gruplara kurucu sta- tü tanınmış oluyor. ÇHC, kurulurken feodal beyleri, tapınakların baskısı- nı, savaş ağalarını tasfiye eden bir süreç yaşandığından, çok etnik gruplu birleşik devlet, özgürleştirici bir gelişme olarak da şekillenmiş. Bu nedenle ÇHC’nin azınlık ulus- ları politikası eşitlik ve birliktelik il- kesine dayanıyor. 1954 yılında dev- let 38 etnik grup tanımlarken 1964- 79 yılları arasında yapılan başvuru- lar sonunda resmen tanınan etnik grupların sayısı 56’ya yükselmiş. Bu çok etnik gruplu yapının nüfu- sunun yüzde 90’dan fazlasını Han (Çinli) grup oluşturuyor, diğer etnik grupların oranının yüzde 8.5 olduğu belirtiliyor. ÇHC anayasası, etnik gruplara kendi dillerini konuşma geliştirme, hukuk, idari ve eğitim alanlarında kullanma hakkı veriyor. Devlet bu hakkın, kültür ve sanatın, geliş- tirilmesine yönelik araştırmalara ve çalışmalara önderlik ediyor, mali ve idari olarak destekliyor. Yasalar her türlü etnik ayrımcı- lığı suç olarak niteliyor. Bütün et- nik gruplar devlet işlerine eşit olanaklarla katılıyorlar. Bu uluslar Ulusal Halk Kongresi’nde kendi temsilcileri tarafından temsil edi- liyorlar, temsil oranlarının nüfus içindeki paylarından yüzde 5 daha yüksek olarak gerçekleşti- ği görülüyor. Komünist Partisi’nin azınlık uluslardan gelen üyelerinin sa- yısı, ülke çapında 2.7 milyonu geçi- yor. Azınlık uluslar (etnik gruplar), ya- şadıkları bölgelerdeki yoğunluk ve homojenlik özelliklerine bağlı olarak, otonom bölgeler, otonom eyaletler, belediyeler vb. gibi idari kurumlar- la, kendi kendilerini, ama merkezi devletin yapısı içinde kalarak yöne- tiyorlar. Büyük homojen gruplar, otonom bölgeler olarak yönetilirken birden fazla etnik grubun birlikte ya- şadığı bölgelerde, otonom eyalet, otonom belediye gibi diğer otonom yönetim kurumları geçerli olabiliyor. ÇHC, tüm etnik grupların eşitçe, birlikte gelişmesini amaçlayan bir ekonomi politikası izlediğini söylü- yor. Bu amaçla kırsal alanlarda ya- şayan etnik azınlıklara tarım ve hay- vancılık alanlarında ekonomik, ma- li destek sağlanıyor. Devlet politikası azınlık alanlarına yönelik olarak po- zitif ayrımcılığı amaçlayan mali ve ekonomik politikalar uyguladığını ve ekonomik reformlar aracılığıyla buraları ülkenin geri kalanına ve dünya ekonomisine açmaya başla- dığını da vurguluyor. Geri kalmış böl- geler için yoksulluğu azaltıcı, sağlık hizmetlerine ve çocuk doğumlarına yönelik özel politikaları da geliştiril- miş. Devletin politikasının, bu etnik grupların asimilasyonunu, “Han”laştırılmasını değil, korunma- sını ve geliştirilmesini amaçladığı ay- rıca belirtiliyor. Özetle, ÇHC’nin azınlıklara, ayrıl- ma hakkı dışında, akla gelebilecek hemen tüm hakları tanıdığı, deste- ği sunduğu söylenebilir. Ancak, son yıllarda Sincan ve Tibet bölgesinde görülen kanlı ayaklanmalar bize, tüm bu haklara karşılık, azınlıklar so- runun varlığını koruduğunu, hatta da- ha da şiddetlenerek geri geldiğini gösteriyor. Ve çarptığı engeller Sorun, bu yasal ve idari tedbirle- rin, gereçlerin uygulanmıyor olma- sından değil, bu uygulamaların esas olarak ekonomi politiğin içindeki çelişkilerin etkisiyle çarpılmasından kaynaklanıyor. Foreign Policy dergisinde geçen hafta yayımlanan, Christina Larson imzalı bir araştırmaya göre, Han (Çinli) nüfusun diğer azınlıklara ait bölgelere, son yıllarda giderek ar- tan sayıda gelmeye başlaması, et- nik çelişkilerin sertleşmesine yol açmış. Otonom etnik bölgelerde yaşayanlar, yeni gelenlerin daha iyi yaşam koşullarına sahip ol- duğundan yakınıyorlarmış. Ge- lenler ise örneğin çatışmaları ak- taran televizyon haber program- larında, aslında yerel etnik grup- tan kaynaklanan ayrımcılık ve düşmanlıktan yakınıyorlardı. Larson yazısında, geçen 20 yılda yaşanan hızlı (kapitalist) kentleşmenin farklı etnik grupları birlikte yaşamaya zorladığına işaret ediyor. Bu kentleşme sürecinde et- nik grupların, yaşam koşulları, yeni yollar, hastaneler ve diğer altyapı hiz- metleri sayesinde eskiye göre be- lirgin bir biçimde iyileşmiş. Ancak, Asya Kalkınma Bankası’nın işaret ettiği gibi gelir dağılımı giderek bo- zulduğundan, bu yeni komşu olan- lar, ne yazık ki dost, arkadaş ola- mamışlar. Urumçi çatışmaları, yeni gelen Han etnik grubu ile yerli grupların arasındaki uçurumu sergiledi. Han ve yerel etnik grup, birbirlerinden ke- sin bir biçimde ayrı yaşıyor, hatta farklı dili konuştuklarından, aralarında iletişim dahi kuramıyorlar. Bu ne- denle, Uluslararası ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’nden Char- les Freeman’ın işaret ettiği gibi et- nik farklılıklar kolaylıkla ateşlenebi- lecek çelişkilere dönüşüyorlar. Otonom bölgeler gerçekten yerel kadrolarla ve otonom olarak yö- netiliyorlar. Ancak merkezi devletin uygulamaları, çoğu kez dayatma olarak algılanıyor. Yerel etnik grup- tan seçilen yöneticiler, merkezi dev- let tarafından onaylandıklarından, hatta yetiştirildiklerinden, kariyerle- rini merkezi devlete, Komünist Par- tisi’ne borçlu oluyorlar. Diğer bir de- yişle yerel etnik liderlikler de Çin dev- letinin bürokrasisine bağlı oluyor, no- menklaturasının (egemen sınıfın) parçası olmaya devam ediyorlar. Bu bağlamda, yerel düzeyde, sı- nıf ilişkilerinin, rüşvet ve yolsuzluk olaylarının, etnik farklılıkları çelişki- ye dönüştürdüğü görülüyor. Daha- sı merkezi devletin bölgelere, pozi- tif ayrımcılık yapmak, otonom böl- gelerdeki ekonomik, kültürel geliş- meleri desteklemek amacıyla gön- derdiği kaynaklar, bu bürokrasiye, onların yerel çevrelerine (yerel sınıf ilişkilerine) takılarak talan ediliyor, bü- yük bir kısmı halka ulaşamıyor. Özetle, tüm ayrıntılı idari tedbirle- re, otonomi uygulamalarına karşın, gelir dağılımı bozuldukça, sınıfsal çe- lişkiler derinleştikçe, etnik farlılıklar, patlayıcı etnik çelişkilere dönüşü- yorlar. Çarşamba günü, Zizek, Ka- ratani ve Kant üzerinden, “diya- lektik çelişki” ve “antinomi” kav- ramlarına dayanarak etnik çelişki- lerin, yapısal özellikleri ve “çözüm” olasılıkları üzerine “düşünmeye” ça- lışacağım… Çin Halk Cumhuriyeti 60 Yaşında DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU / LONDRA [email protected] http://erginyildizoglu.blogspot.com İstanbul Haber Servisi - IMF ve Dün- ya Bankasõ’nõn 6 Ekim’de baş- layacak olan yõllõk toplantõsõna çeşitli kesimlerden tepkiler yağ- maya devam ediyor. DİSK’e bağlõ Devrimci Sağlõk-İş Sen- dikasõ ve Halkevleri ile Öğren- ci Kolektifleri, IMF-Dünya Ban- kasõ toplantõlarõnõn gerçekleşti- rildiği Hilton Oteli çevresinde dün ayrõ ayrõ yaptõklarõ protes- tolarda “IMF’nin yurttaşın eğitim, sağlık gibi haklarını, sermayenin tekeli haline dö- nüştürdüğünün” altõnõ çizdiler. Tencereli protesto Taksim Elmadağ’daki Divan Kavşağõ’nda toplanan Halkev- leri ve Öğrenci Kolektifle- ri’nden oluşan grup, Taksim Meydanõ’na doğru yolu trafiğe kapatarak yürümek istedi. Emniyet yetkileri grubun yü- rümesine önce izin vermedi. Sonra grup, sloganlar atarak kõ- sa bir süre yürüdükten sonra ba- sõn açõklamasõ yaptõ. Halkevleri ile Öğrenci Kolektifleri’nin or- tak gerçekleştirdiği eylemde “Maaşımıza göz diken IMF defol”, “IMF’ciler, işbirlik- çiler, bu toprakların gençle- rinden korkun”, “IMF defol bu memleket bizim”, “Gü- venli iş, güvenli gelecek için IMF defol” pankart ve döviz- leri açõlõrken; tava ve tencere gi- bi “enstrümanların” eşliğin- de “Bu ülke bu halk satılık değil”, “Kahrolsun IMF, iş- birlikçi AKP”, “Em- peryalistler, işbirlikçi- ler 6. Filo’yu unutma- yın” sloganlarõ atõldõ. Halkevleri 1. Bölge Temsilcisi Nuri Gü- nay’õn okuduğu basõn açõklamasõnda, 1 Ekim’den bu yana devam eden IMF toplantõlarõnda alõnacak kararlarõn şimdiden belli ol- duğuna işaret edilerek, “Bu top- lantıların sonucunda daha faz- la sömürü, yoksulluk ve ölüm çı- kacaktır. IMF ve Dünya Ban- kası programlarıyla eğitim, sağ- lık hakkımız, sermayecinin te- keli haline geldi. IMF ile Dünya Bankası programları sonucun- da emeklilik artık hayal; işsiz, si- gortasız, güvencesiz koşullar ise gerçek. Kentsel dönüşüm projesiyle evlerimiz başımıza yıkıldı. Fındığımızın da, çayı- mızın da fiyatını IMF belirler ol- du” denildi. Öğrenci Kolektifleri adõna basõn açõklama- sõnõ okuyan Ali Coş- kun ise IMF’nin yurt- taşõn eğitim ve sağlõk hakkõnõ sattõğõnõ belir- terek şunlarõ söyledi: “Deniz’lerin, Ma- hir’lerin arkasından gidiyoruz. AKP hü- kümetiyle sonuna ka- dar mücadele edece- ğiz.” Basõn açõklamalarõ- nõn ardõndan sembolik bir yoksulluk paketi ha- zõrlayan grup üyeleri, paketteki makarna ve kuru ekmeği göstere- rek, “böyle bir paket- le yurttaşın karnının nasıl doyabileceğini, faturalarını ne şekilde ödeyebileceği” sorusu- nu yönelttiler. Ardõndan ceplerindeki bozuk pa- ralarõ yere atan grup üyeleri, “IMF bizim insanlarımızı işte böy- le niteliksiz işgücü olarak görü- yor. Biz de onlara bu bozuk paralarla yanıt veriyoruz” de- diler. Devrimci Sağlõk-İş Sendikasõ tarafõndan yapõlan basõn açõkla- masõnda, hastanelerde işçilerin taşeron şirketler aracõlõğõyla ça- lõştõrõldõğõ anõmsatõlarak, bir IMF programõ olan Sağlõkta Dönü- şüm Programõ’nõn sağlõk alanõn- daki tüm emekçilerin güvencesiz hale getirdiği vurgulandõ. “IMF defol, bu ülke, bu halk satılık değil”, “Milyonlar aç, milyon- lar işsiz. İşte kapitalist sistemi- niz”, “Yaşasın örgütlü müca- delemiz” yazõlõ pankart ve dö- vizler açan Devrimci Sağlõk-İş Sendikasõ üyeleri, AKP’nin sağ- lõğõ paralõ hale getirmesinin ar- dõnda IMF’nin olduğunu belirte- rek, “Bugün burada Okmeyda- nı Eğitim ve Araştırma Hasta- nesi’nde işten atılan arkadaş- larımız için toplanmış bulunu- yoruz. Arkadaşlarımızın işten çıkarılmasının gerçek nedeni, IMF politikaları ve bu politi- kaları uygulayan AKP hükü- metidir” dediler. Tünel’de dün bir araya gelen Di- renİstanbul aktivisti bir grup, “Kapitalizm krizin kendisidir”, “Dünya Bankası sermayenin kankası”, “IMF papucu yarım çık dışarıya oynayalım” döviz ve pankatlarõ açarak Taksim Mey- danõ’na doğru yürüyüşe geçti. “İsyan” diye sõk sõk bağõran grup, ellerindeki õslõklar ve çeşitli ens- trümanlar çalarak, “Milyonlar aç, işgal altında, IMF varken kimin umurunda”, “Diren İstanbul”, “Kurtuluş yok tek başına, ya hep beraber ya hiçbirimiz” slo- ganlarõ attõ. İşsizlik pahalılıktır Halkõn Kurtuluş Partisi (HKP) üyesi bir grup ise Taksim Tram- vay Durağõ’nda bir araya gelerek toplantõlarõ protesto etti. “IMF ve Dünya Bankası işsizlik pahalı- lıktır”, “Halkız kazanacağız”, döviz ve pankartlarõ açan grup, “Emperyalistler geldikleri gibi giderler”, “Kahrolsun emper- yalizm, yaşasın ikinci kurtuluş savaşımız” sloganlarõ attõlar. Emek ve Özgürlük Cephesi, Ezilenlerin Sosyalist Platformu ile Sosyalist Parti’nin bulunduğu “IMF ve Dünya Bankası Kar- şıtı Birlik”, Taksim metrosu çõ- kõşõnda saat 16.00 sõralarõnda toplandõ. “IMF - Dünya Ban- kası defol”, “Emperyalistler işbirlikçiler 6. Filo’yu unut- mayın” pankart ve dövizleri açan grup, “IMF defol, bu mem- leket bizim” sloganlarõ attõlar. DİSK’e bağlõ Devrimci Sağlõk-İş Sendikasõ ve Halkevleri ile Öğrenci Kolektifleri düzenledikleri protestolarla IMF ile Dünya Bankasõ programlarõnõ protesto etti. Ekonomi Servisi - Özyeğin Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanõ Hüsnü Özyeğin, Goldman Sachs ile “10.000 Kadın” projesi kapsamõnda Türk kadõn girişimcilerinin nitelik kazanmalarõna ve iş dünyasõnda yükselmelerine destek olmaya çalõşacaklarõnõ söyledi. Uluslararasõ yatõrõm bankasõ Goldman Sachs’õn 2008 yõlõnda başlattõğõ “10.000 Kadın” girişimci projesi, Özyeğin Üniversitesi işbirliği ile Türkiye’de hayata geçiriliyor. Proje, gelişmekte olan ülkelerde kadõnlarõn girişimcilik ve yöneticilik yönlerini güçlendirmeyi, kadõn - erkek eşitsizliğini azaltarak paylaşõmcõ, sürdürülebilir bir ekonomik büyümeyi desteklemeyi hedefliyor. 2008 yõlõndan bu yana 8 Afrika, 5 Orta ve Uzakdoğu, 3 Amerika ülkesi olmak üzere toplam 16 ülkede uygulanan proje, 100 milyon dolarlõk bütçesi ile önümüzdeki beş yõl içinde dünyanõn dört bir yanõndaki 10 bin kadõna ulaşmayõ amaçlõyor. IMF ve Dünya Bankası toplantılarını protesto etmek için Taksim Meydanı’ndaki Mobese di- reğine çıkarak eylem yapan 3 kişi gözaltına alındı. (Fotoğraf: UĞUR DEMİR) ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Karşıyaka İzmir-Karşıyaka Belediyesi’nce düzenlenen şenliğe konuşmacı olarak katıldım. Kuşkusuz Zübeyde Hanım’ın kaldığı Latife Ha- nım’ın evinin avlusunda, duyarlı bir izleyici kitle- siyle Cumhuriyetin değerleri üzerinde söyleşmek bir başka güzel oluyor. Sözünü etmek istediğim bu değil; Karşıyaka Be- lediyesi bağlamında bazı genel sorunlar. AKP iktidarı yerel seçimler öncesinde kimi bü- yük kentlerin ilçe belediyelerini böldü. Bu bölme işlemlerinin temel nedeni elbette “halka daha fazla hizmet” değildi. Tersine AKP’nin daha çok sayıda belediye başkanlığı kazanması ve rant dağıtımı alanını genişletme isteğiydi. Karşı- yaka’da AKP’nin bu beklentisi gerçekleşmedi; ayrılan Bayraklı Belediyesi’ni de CHP adayı kazandı. Karşıyaka’da bölünmeden doğan olumsuzluk- lar yaşanıyor. Bunlardan biri, ilçenin nüfusunun ve gelirlerinin azalmasıdır. Bunun gibi, Dünya Barış Anıtı, Sıvas katliamını simgeleyen anıt ve 1 Ma- yıs Anıtı gibi görkemli ve kalıcı eserlerin yeni be- lediyenin sınırları içinde kalması da ayrı bir burukluk yaratıyor. Bunlara karşın, Karşıyaka Belediyesi, başkanı ve çalışanlarıyla, kültürel etkinlikler; gençlerin eğitimi; doğal ve tarihsel çevreyi koruma; her tür- lü sanatsal yaratıcılığın geliştirilmesi gibi beledi- yelerde çok da alışık olunmayan alanlarda da ça- lışmalarına devam ediyor. Belediyenin bölünmesi sonucu yaşanan sıkıntı- lardan birinin boyutları çok daha uzaklara uzanıyor. Olay şu: Seçimlerden sonra, Karşıyaka Bele- diyesi’nce kendisine bağlı Kent AŞ’de çalışan 276 işçinin işine, her türlü parasal hakları ödenerek son veriliyor. İşlerinden çıkarılan işçiler soruna yerel düzeyde çözüm bulunamayınca, Ankara’nın yo- lunu tutuyor. Bu satırların yazıldığı saatlerde ey- lemlerini sürdürüyorlar. Başka birçok bölünen belediyede olduğu gibi nedeni belediyenin bölünmesi de olsa işten çı- karma olayı, ülkemizde çalışma yaşamına ilişkin çok sancılı bir durumun dışavurumudur. İşçilerin işten çıkarılmasını çok kolaylaştıran asıl neden, “işçi haklarının yasal korumadan yoksun” olmasıdır. Daha doğrusu “işçi hakkı” kavramının tanınmayacak kadar bozulması ya da yokluğudur. Türkiye’nin işgücü piyasası, önce 12 Eylül re- jimi, sonra da onu tamamlayan IMF ve Dünya Ban- kası’nın baskılarıyla adım adım “esnekleştirildi”. Esnekleştirme, kestirme anlatımıyla, işveren ve işçinin, sözüm ona özgürce iş sözleşmesi yap- maları anlamına gelir. Pek çoğu eğitimli, lise ve üni- versiteyi bitirmiş milyonlarca işsizin olduğu bir or- tamda, işçinin güçlü sermaye karşısında sözleş- me yaparken “özgür” olduğunu düşünmek akıl- dışıdır. Ama bu saçmalık, bilinmektedir ki, eko- nomide “liberal düşüncenin” temelini oluşturur. Esnekleştirme süreci “aracılarını” yarattı. Giderek yaygınlaşan bu uygulamayla kamu kurum ve ku- ruluşlarına “işçi alımları”, “taşeronlar” eliyle yapı- lıyor. İş güvencesi tümüyle yok oluyor; işten çı- karmalar çok kolaylaşıyor. İşçilerin “sendikalı” olması tamamıyla olanak- sızlaştırıldı; işçiler “sendikasızlaştırıldı”. Süreç, sendikaları kendi içlerinde yapısal sorunlarla kar- şı karşıya bırakıyor; yaşam savaşı vermeye zor- luyor. Çalışma yaşamı, ateşten gömlek, yakıyor! Uygulamada çok daha haksız durumlar doğu- yor. Örneğin işçi taşeronluğu yapan “şirket” ba- tınca ya da el değiştirince -ki bu yollara çok sık başvuruluyor- işçilerin önceki şirketle yaptıkları sözleşmelerden doğan hakları tamamıyla “yok” oluyor. Diğer kamu kuruluşlarında ve belediyelerde ya- şandığı gibi, Karşıyaka’nın işçi çıkarma olayı, AKP’nin, IMF ve Dünya Bankası desteğiyle uy- guladığı bu hak ve hukuk tanımayan işgücü pi- yasası anlayışının çok acı ya da acımasız örnek- lerinden yalnızca biridir. IMF ve Dünya Bankası’nın ünlü yıllık toplantı- larından bu yıla ait olanı yarın İstanbul’da başlı- yor. Sermaye dünyası İstanbul’a akıyor. Toplan- tılarda küresel bunalımdan çıkışın “sermayenin çı- karı” açısından tartışılacağı biliniyor. AKP, işçile- re değil, dincisiyle, dinsiziyle; yerlisiyle, kürese- liyle sermayeye yakınlığını, sermayenin “taşero- nu” olduğunu bir kez daha kanıtlıyor. Ya işçiden, emekten yana olanlar? Onlar ne ya- pıyor? [email protected] Goldman Sachs ve Özyeğin’den kadına destek Fakirliğe karşı mücadeleye devam Ekonomi Servisi - IMF’nin yönetim kurulundaki Uluslarara- sõ Para ve Finans Komitesi IMF ve Dünya Bankasõ’nõn yõllõk toplan- tõlarõ öncesinde, 12 maddelik bir ön mutabakat metni oluşturdu. Metinde, krizin bittiğinden emin olunana kadar, teşvik politikala- rõnõn sürdürülmesi konusunda or- tak karara varõldõğõ belirtildi. Metinde, “Ekonomik topar- lanmanın ilk işaretlerinin geldiği şu günlerde, sürdürülebilir eko- nomik toparlanma güvenlik al- tına alınana kadar teşvik edici maliye, para ve finansal sektör politikalarının devam etmesi kararlaştırıldı” ifadeleri kulla- nõldõ. Korumacõlõktan kaçõnmak için kolektif bir karşõ duruş ser- gileneceği bilgisine de yer verilen metinde, ayrõca düşük gelirli ül- kelerin desteklenmesi için ulus- lararasõ desteğin devam etmesi üzerinde durularak “fakirliğe karşı mücadele etmek için ulus- lararası desteğin devam etme- sinin kararlaştırıldığı” bilgisine yer verildi. Krizin bu ülkeler üzerindeki etkilerinin yakõndan takip edile- ceği belirtilen metinde, ayrõca kota reformunun, IMF’nin güve- nilirliğini ve gücünü arttõrmak için hayati önem taşõdõğõna vurgu yapõldõ. 12 maddelik metinde, şu konular öne çõktõ:  Pittsburgh’taki G20 zirve- sinde alõnan kararlar memnuni- yetle karşõlanmõştõr.  Fon, üye ülkeler için finan- sal güvenlik ağlarõnõ ilerletmiştir.  Fon, kapasitesini güçlendir- meye devam etmeli ki, üye ülke- lerin dõş ödemeler dengesindeki problemlerle mücadele edebilsin.  Gelecek IMF toplantõsõ, 24 Nisan 2010’da Washington’da yapõlacaktõr.  Esnek kredi hattõ özellikle ge- lişmekte olan piyasa ekonomile- rine önemli destek sağladõ.  Fon, üyelerine yardõm etme gücünü arttõracaktõr.  Gelecek yõllõk toplantõlara ka- dar IMF’nin gelecekteki finans- man rolüyle ilgili bir çalõşma ya- põlmalõ ve rapor hazõrlanmalõ.  Esnek kredi hattõnõn başarõ- sõ temel alõnarak, yeni finansman enstürmanlarõ, alternatif imkân- larõn sunulup sunulamayacağõ or- taya konmalõ. Ayrõca, fon, uzun vadeli küresel istikrarõ sağlamak için başka politika seçeneklerini de değerlendirmeye almalõ. IMF ve Dünya Bankasõ’nõn yarõn başlayacak yõllõk toplantõsõna tepkiler yağmaya devam ediyor ‘Güvenli gelecek için IMF defol’
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle