Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
SAYFA CUMHURİYET 30 EKİM 2009 CUMA
6 HABERLER
BİR BAKIMA
SERVER TANİLLİ
İlhan Selçuk’tan
Geliyorum...
Geçen pazar günü, İstanbul’a geldim.
Günler boyu programlaşmanın başında, İlhan
Selçuk’u hastanede ziyaret etmek geliyordu.
Pazartesi, Amerikan Hastanesi’ne gidip,
Ağabey’le “ruberu” olup görüşmenin mutluluğunu
tattım.
İşte, sevgili okurlara bir özet...
Son dört ay boyunca, Strasbourg’da İlhan
Selçuk’la ilgili bilgilerimin kaynağı, Türkiye’den
arkadaşlarla, özellikle kardeşi Ülfet Hanım’la -gün
aşırı- telefonlaşmalardır.
Bir süre Ağabey üstüne haberler, kaygılandırıcı
idi. Ne var ki, bir yerden sonra, bilgiler iyiye doğru
değişti; Ağabey gitgide iyileşiyordu. Ziyaretimde,
odasına girerken de göreceklerimle ilgili olarak,
iyimser idim.
Ve aradığımı buldum.
Karyolasında bağdaş oturmuş, güzel bir yüzle
karşıladı beni Ağabey.
Sevinçlerimi dile getirdim ve hemen
Strasbourg’daki dostlarından gönderilen selamları
ilettim. Hatırladı onları ve pek sevindi.
İlhan Selçuk, sağlığının iyiye döndüğünün bilinci
içinde. Ancak, hastanede biraz fazla kalıştan
yakınmacı görülüyordu. Her gün fizik uğraşlardan
da -belli- bıkkınlık getirmiş. Ne var ki, yakın
günlerde eve çıkacak oluşun sevincini de
duyuyordu. “Biraz daha sabır Ağabey” dedim ve
“öyle” dedi.
İlhan Selçuk, içinden çıktığı kuşağın tipik
temsilcilerinden biri olarak, “yurtsever”dir; 1923
Devrimi, birkaç kuşağa, önce bu bilinci aşılamıştır
ve Ağabey de bu bakımdan örnektir. Onun gereği,
Ağabey’in görüşmemizde soruları ikide bir şu
oluyordu: “Türkiye nereye gidiyor?” “Cumhuriyet
ne durumda?”
İlhan Selçuk’un tek derdi bu!
Türkiye ile haşır neşir!
“Cumhuriyet” derken de kaygılandığı, sadece
Cumhuriyet gazetesi değildi; onu da aşan,
Cumhuriyet Devrimi’nin, 1923 Devrimi’nin yarattığı
Türkiye Cumhuriyeti idi.
Neredeydik ve nereye vardık?
Elbette, sorular ve benim yanıtlarım da genelde
kaldı: Kısa görüşme süresi bitti ve ayrıldım ve
ayrılırken de, Ağabey’in “Sarılın Cumhuriyet’e
Server!” hatırlatması belleğimde kazılı kaldı.
Bendeki de bir emanettir ve genç kuşaklara
aktarıyorum: “Gençler, sarılın Cumhuriyet’e!”
Dönüşte yolda, İlhan Ağabey’in sorduğu
sorulara yanıtlarımı seslendiriyordum içimde.
- Türkiye Cumhuriyeti, 1923 Devrimi’nin eseri
dört bir yandan tehlikede.
Devrim, tasfiye ediliyor.
- Tasfiye 1950’lerle mi başladı?
Öyle başladı; ama bugün Cumhuriyet, onun
temsil ettiği değerlerin ve kurumların düşmanı bir
iktidarın elinde.
- Ekonomi mi? Son fabrikaları da satılmış, ülke
gırtlağına kadar emperyalizme borç batağına
batırılmıştır. Halk, emek gücü inliyor, sermaye bile
çaresiz.
- Eğitim yerle birdir.
- Dış politika mı? Dinci, İslamcı iktidarların
davasını bayrak edinmiştir.
- Çağdaşlığın başına da türban dolanmıştır.
- Vaktiyle kanını dökmüş ve devrim yapmış,
nöbete durmuş ordunun durumu mu?
Dört bir yandan saldırıda! Özlenen, İran Ordusu
gibi bir ordu, ama mümkün mü? Daha acı olanı,
düşman, ordunun içine de sızmış...
Cumhuriyetin 86. yılını kutladığımız bir yılda
durum bu!
Yaşam, zıtlıklar iç içe yürür, yürüyor.
Acılar ayağa kalkmış giderken, kültürümüzün
önünde koşan TÜYAP’ın İstanbul’da 28. fuarı
yarın açılacak Beylikdüzü’nde.
Hepimiz orada olacağız.
Ancak bir sevincimizi de şimdiden belirtelim: Bu
yıl, fuarın onur konuğu, Cevat Çapan.
Kültürümüze dünya şiirinin bahçelerini açan bir
sanatçı.
Dahası, kendisi de şair: “Müsellem” ve
“müseccel”...
Hoş geldin Cevat Çapan!
DP Genel Başkanõ Hüsamettin Cindoruk, birleşme kongresi öncesinde AKP’nin politikalarõnõ eleştirdi:
Devleti kötü yönetiyorlar
AYŞE SAYIN
ANKARA - Demokrat Parti (DP)
ile Anavatan Partisi’nin 22 Temmuz
seçimleri öncesindeki yarõm kalan
“birleşme” girişimi, yarõn Atatürk
Spor Salonu’nda “Türkiye birleşi-
yor” sloganõ ile gerçekleştirilecek
kongreyle tamamlanacak. Birleşme-
de önemli rol oynayan eski Başbakan
ve ANAP Genel Başkanõ Mesut Yıl-
maz’õn da resmen DP’li olacağõ kon-
greye, DSP’li Eskişehir Belediye
Başkanõ Yılmaz Büyükerşen de da-
vetli olarak katõlacak.
DP ile ANAVATAN, yarõn Atatürk
Spor Salonu’nda arka arkaya yapa-
caklarõ kongrelerle birleşecek. Önce
saat 10.00’da ANAVATAN 10. Ola-
ğan Büyük Kongresi toplanarak
DP’ye katõlõm kararõ alacak ve bu par-
tinin tüzel kişiliği sona erecek. Saat
11.00’de toplanacak DP 6. Olağanüstü
Kongresi’nde de ANAVATAN’õn
katõlõm kararõ oylanacak. Kongrede,
DP’ye katõlmak veya birleşmek iste-
yen diğer siyasi partilerin katõlõmõnõn
kabulü konusunda Genel İdare Ku-
rulu’na yetki verilecek. Bu çerçeve-
de, Yaşar Nuri Öztürk’ün genel
başkanlõğõndan ayrõldõğõ Halkõn Yük-
selişi Partisi’nin (HYP) kõsa süre
sonra DP’ye katõlmasõ bekleniyor.
Kongrede ayrõca ANAVATAN’dan
gelecek isimlerin eşit temsilini sağ-
lamak için GİK ve Yüksek Haysiyet
Divanõ’nõn üye sayõsõ geçici olarak iki
katõna çõkarõlacak. Buna göre GİK’te
100 üye yer alacak. DP’nin daha
sonraki aşamada yapacağõ olağan
kongrede GİK’in üye sayõsõnõn yine
50’ye indirilmesi planlanõyor. Daha
önce varõlan uzlaşma gereği Hüsa-
mettin Cindoruk genel başkanlõğõ
sürdüreceği için genel başkanlõk se-
çimi yapõlmayacak. ANAVATAN
Genel Başkanõ Salih Uzun ise GİK’e
girip Genel Başkanvekili olacak.
‘Akil adamlar heyeti’
Kongrede önemli tüzük değişik-
likleri de yapõlacak. Bu çerçevede,
partiye katõlma kararõ alan ve DP’nin
parlamentodaki ilk temsilcisi olacak
olan Mesut Yõlmaz’õn da içinde yer
alacağõ “akil adamlar” heyeti oluş-
turularak önemli ve simge isimlerin
bu heyette yer almasõ planlanõyor. Yõl-
maz’õn yanõ sõra eski Yargõtay Başkanõ
Sami Selçuk, uzlaşma sağlanõrsa es-
ki TBMM Başkanõ Hikmet Çetin, es-
ki SHP’li bakan Onur Kumbaracı-
başı’nõn da aralarõnda bulunduğu ba-
zõ isimlerin “akil adamlar” heyetinde
yer alabileceği konuşuluyor.
LEYLA TAVŞANOĞLU
Yarõn Ankara’da DP’nin ANA-
VATAN’la birleşmesi için bir günlük
genel kurul yapõlõyor. Genel kurul ön-
cesi DP Genel Başkanõ Hüsamettin
Cindoruk’la Ankara Atatürk Bulva-
rõ üzerindeki Celal Bayar Evi’nde ko-
nuşuyoruz. Duvarlarda üçüncü Cum-
hurbaşkanõ Bayar ve dönemin Baş-
bakanõ Adnan Menderes’in fotoğ-
raflarõ asõlõ.
- Tam hükümet Kürt açılımında
frene basmışken bu kez irticayla
mücadele planının gerçek olduğu ih-
barında bulunan mektup ortaya
çıktı. Sizce kimler ne amaçla Tür-
kiye üzerinde bu psikolojik savaşı
sürdürüyor?
H.C.- Hepimiz imzanõn sahte olup
olmamasõna takõldõk. Esas içeriği
önemli. Yani irticayla savaş. Türk Si-
lahlõ Kuvvetleri’nin (TSK) Türki-
ye’de irticanõn gelişmesinden kuş-
kusu var. Tavrõnõ da araştõrma konu-
su yapmõş. Devletin kurumlarõ ara-
sõnda bu kadar kuşku ve birbirine gü-
vensizlik olursa bu çok daha dikkat-
le incelenmesi gereken bir olay.
Oradaki cemaatin çok önemi yok.
Cemaat devleti temsil etmez. Ama
TSK karargâhõnõn iktidar partisine
karşõ güvensizlik duyduğu ve ona
tedbirler düşündüğü ortaya çõkõyor. O
belgedeki tedbirler çocukça. Devlete
yakõşmaz. Bir anlamda komplo teo-
rileri. Gördüğüm kadarõyla Genel-
kurmay içinde bir birim var. O irticayõ
Türkiye içinde takip ediyor. Belki dõ-
şõnda da ediyor.
Bence bu albayõn yazdõğõ rapor tek
rapor değil.
- Sanki herkes birbirine karşı
gardını almış. Ordu içine de sanki
birileri köstebekler sokmuş. Sü-
rekli birtakım belgeleri, üstelik bel-
li gazetelere servis ediyorlar. Siz bu-
nu nasıl yorumluyorsunuz?
H.C.- Bu tamamõyla bir yabancõ is-
tihbarat teşkilatõnõn operasyonudur.
Ama hangisidir? Bilemem. Bunu Ta-
raf gazetesinin organize etmesi olasõ
değil. Böyle belgeler önemlidir. Bun-
lar postayla gönderilmez. Belli ki bi-
risi ulaşmõş ve bu belgeyi gazeteye
vermiştir.
Daha önce de birtakõm belgeler
kapõlara bõrakõlmõştõ, dendi. Ama ben
eminim ki o belgeleri MİT’in içinden
birileri Doğu Perinçek’e verdi. Bu-
rada da operasyona dahil edilmiş, el-
de edilmiş birisi götürüp Taraf gaze-
tesine vermiştir. Ama bunu devletin is-
tihbarat örgütü çok ciddi biçimde
tespit etmiştir ya da edecektir. Bu mek-
tubu yazan kişi de bir süre sonra ko-
ruma isteyecek, savcõlõğa gidecektir.
Benim için önemli olan Genelkurmay
karargâhõnda hükümete karşõ böyle bir
kuşku ve güvensizliğin oluşudur.
Bugün gazetelerde İç Hizmet Ka-
nunu’nun 35. maddesi tartõşõlõyor.
Tartõşmaya hiç gerek yok. Genelkur-
may karargâhlarõ istihbarat bilgileri-
ni alõrlar. Yasalarda gerekli hükümler
var. Gereğini o çerçeve içinde yapar.
Yarõn savaş tehlikesi olsa, terör bu-
günkünden daha fazla tõrmansa Ge-
nelkurmay yine istihbarat yapacaktõr.
Ama hangi konularda istihbarat yap-
tõğõna bakmak lazõm. Orduyla hükü-
met arasõndaki ilişkilerin normalleş-
mesi açõsõndan bu çok önemli.
- Bugün bakıyoruz, yasadışı tele-
fon dinlemelerini mutlulukla kar-
şılayanların telefonları da dinlen-
miş. Bu konuda ne düşünüyorsu-
nuz?
H.C.- Binlerce kişinin dinlenebil-
diği, hukukun ilkelerinin kaldõrõldõğõ
bir ülkede bu herkesin başõna gelebi-
lir. Başbakan’õn bir işadamõyla ko-
nuşmasõ dahi dinlenmiş. Başbakan’õn
da hem bilgi edinme hem de iletişim
güvenliği olmalõ. Tahmin ediyorum
bunlarõ gördükçe onlar da bizim bir id-
diamõzõ doğrulayacaklardõr. Bugün
Türkiye’de öncelikle bir anayasa açõ-
lõmõna gerek var. Demokrasinin te-
minatõ altõnda ve hukuka uygun de-
netim yapacak organlarõmõz çok az.
Biz baştan beri bunu söylüyoruz.
Onun için DP-ANAVATAN bir-
leşmesini çok önemsiyorum. Orada si-
yasi bir kurum oluşturursak bu ko-
nularda daha etkili ve ağõrlõklõ olaca-
ğõz. Bu konularõn hepsini siyaset ala-
nõna taşõyacağõz. Parlamentoda hiçbir
şey tartõşõlmõyor. Başbakan Pakis-
tan’da çok tehlikeli bir cümle söyle-
di. “Keşke günün birinde bizde de
kanunlar ittifakla çıksa,” dedi. Pa-
kistan bir diktatörlük. Orada kanun-
larõn ittifakla çõkmasõ demokrasinin iş-
lemediğini gösterir. Ama Sayõn Baş-
bakan buna özeniyor. Onun demok-
rasi anlayõşõ AB’nin demokrasi stan-
dartlarõyla taban tabana zõt. AB üye-
si bir ülkenin başbakanõ böyle bir cüm-
le söylese onu siyasetten men ederler.
Buna özenen bir başbakanõn Türki-
ye’yi idare etmesinden ben mutsuzum.
Hükümetin öngörüsü
yok
- Demirel geçenlerde bir konuş-
masında, “Yeni siyasi oluşumların
başarılı olmaları hem akılcı prog-
ramlarına hem de konjonktürel
doğru söylemlerine bağlıdır,” dedi.
Siz bu görüşe ne diyorsunuz?
H.C.- Çok hak veriyorum. Kon-
jonktür bugün çok uygun. Çünkü
devletin idare edilemez hale geldiği-
ni herkes anlõyor. Bu kadar yanlõş ha-
reketler ve açõlõmlar, bu kadar yarõm
kalmõş duygular ve düşünceler plan-
sõzlõğõ doğuruyor. Devlet iyi idare edi-
lebilse Irak dağlarõndan gelenler o nü-
mayişleri yapamazlardõ. O nümayiş-
lerden sonra da açõlõm planlarõ erte-
lenmezdi. Devletin olabilecek hadi-
seler karşõsõnda öngörüsü olmadõğõ or-
taya çõktõ. Bu devletin kötü idare
edildiğini gösterir. Bunlar devleti ida-
re edemiyor. Muhalefet partileri de sa-
dece birbirleriyle tartõşõyor.
Bugün Türkiye’de Başbakan mo-
nark (mutlak hükümdar). Her otorite
Başbakan’a bağlõ. Dilerse kimi mil-
letvekillerini aday gösteriyor, dilerse
adaylõktan ihraç ediyor. Böylece oluş-
turduğu gruba egemen. Grup konuş-
malarõnda kendi fikirlerini devlet,
hükümet fikri gibi ortaya koyuyor. Hiç
kimseye de fõrsat vermiyor. O zaman
o toplantõ Başbakan’õn iki cama ba-
karak sağa sola bakõp yaptõğõ konuş-
malardan ibaret. Başbakan bir sağa bir
sola bakarak boyun jimnastiği yapar
gibi konuşma metnini okuyor.
Devlet kapalõ, muhalefet kapalõ.
Böyle kapalõ rejim olur mu? Biz bu re-
jimi açacağõz. Her alanda doğru ya-
põlan işe doğru diyeceğiz. Yanlõş ola-
na da itiraz edeceğiz. Öneriler geti-
receğiz. Getirmeye de devam ediyo-
ruz. Çok güzel bir parti programõ ha-
zõrladõk. Bunu açõkladõğõmõz zaman
göreceksiniz ki her meseleyle ilgili net
fikrimiz var.
- Hükümetin AB açılımının iyice yavaşla-
masını nasıl karşılıyorsunuz?
H.C.- Bunlar ABD’nin modeli olan õlõmlõ İs-
lamõ uygulamaya kalktõlar. Beceremediler. O
arada AB’den koptular.
- İran’a yakınlaşmayı nasıl değerlendiri-
yorsunuz?
H.C.- Batõlõ bir ülke, bir AB üyesi olmak iste-
yen Türkiye bu iktidar zamanõnda bir Ortadoğu
ülkesi haline getirilmek isteniyor. Başbakan’õn,
Cumhurbaşkanõ’nõn aidiyetleri Batõlõ aidiyeti de-
ğil. Onlarõn gõptayla istedikleri õlõmlõ İslam dev-
leti modeline Türkiye Cumhuriyeti õsrarla daya-
nõyor. Çok da dayanõklõ çõktõ. Üstelik Türkiye’yi
õlõmlõ İslam devleti yapmak isteyenlerin çok da
acemi olduklarõ ortaya çõktõ. Ermeni açõlõmõ de-
diler. Ermenistan’õ kazanmak bir yana Azerbay-
can’õ kaybettiler. Komşularla sõfõr sorun politi-
kasõ olacaktõ. Ortadoğu’da da İsrail küstürüldü.
Suriye’yle İsrail arasõnda arabuluculuk yapacak-
tõk. Şimdi İsrail’le bizim aramõza arabulucu la-
zõm. O daha da eğlenceli bir konu.
AB’DEN KOPTULAR
- Demirel DYP Genel Başkanı ve
başbakanken 1992’de ilk kez “Biz Kürt
realitesini tanıyoruz,” demişti. DP de
Kürt realitesini sonuna kadar tanıyacak
mı, çözüm üretecek mi?
H.C.- Bir şey realiteyse zaten tanõmaya
tabi değildir. Ama bunu abartmak yanlõş.
Son hadiselerde DTP de yanlõş yaptõ.
Bence son yõllarda aynõ yanlõşõ õsrarla tek-
rar ediyor. Bir eşbaşkanõ “Ayrılmayı dü-
şünebiliriz,” diyor. Bir başka eşbaşkanõ
“1984’te özgürlük kurşunu atılmıştır”
ifadesini kullanõyor. Bir başkasõ, “Önde-
rimiz İmralı’dır,” buyuruyor. Bir parti dü-
şünün ki eşbaşkanlarõnõ önder saymõyor.
İmralõ’da tutuklu bulunan terörden hüküm
giymiş bir insana önderlik atfediyor. Bir
de o yol haritasõ çizecekmiş ve biz onu uy-
gulayacakmõşõz. Bir siyasi parti bir baş-
kasõnõn, hatta terörist olan bir başkasõnõn
programõnõ benimseyemez. Yurtiçinde de
dõşõnda da sõkõntõya düşer. Düştü de.
DTP Kandil Dağõ’ndaki şubesini ka-
patmalõdõr. O zaman güvenilir hale gelir.
Bu karmaşa içinde DTP’nin ana fikrini tes-
pit etmek çok zor. Ama İmralõ’dakinin ana
fikrini tespit etmek çok kolay. Çünkü o açõk
açõk söylüyor. Öbür tarafa bakõyoruz. Bi-
zim hükümetin ne söylediği belli değil. O
zaman İmralõ’dakinin ana fikri, yol planõ
Kürt meselesinin temelini teşkil ediyor.
Devlet de ona uymaya çalõşõyor. Yoksa
Kürt realitesi konusunda hem Erdal İnö-
nü’nün hem Demirel’in sözleri zaman için-
de olgunlaşmõş fikirlerdir. Bugün TRT
Şeş’e kadar varan bir zincirdir bu. Ama bu
silahlõ mücadelenin varlõğõnõ haklõ kõlmaz.
Kürt realitesi başka şeydir. PKK realitesi
başka şeydir. PKK terör örgütüdür.
‘Realitetanõmayatabideğildir’
GİRİŞİM TAMAMLANIYOR
ANAVATAN
ve DP
birleşiyor
TERÖR VE TOPLUM / MEHMET FARAÇ mfarac@cumhuriyet.com.tr - www.mehmetfarac.com
DİYARBAKIR - Herkes şaşkın!..
Bir grup terörist dağdan iniyor ve
sınır kapısında karnaval havasında
karşılanıyor. Diyarbakır
meydanında on binlerce insan
onları alkışlıyor...
Sonra ikinci karnavalın
Avrupa’dan gelecek teröristlerin
karşılanması sırasında İstanbul’da
yaşanacağı anlaşılınca frene
basılıyor!..
Herkes
‘neler oluyor
acaba’ diye
soruyor?..
Oysa
yaşanacaklar
çok
öncesinden o
kadar belliydi
ki!.. Terörist
cenazelerinin
40-50 bin kişi
tarafından toprağa verildiği bir
coğrafyada; ölü militanları
kucaklayanların dağdan inenleri
böylesine görkemli
karşılayacakları o kadar belliydi
ki!..
Size bugün çok eski bir yazıyı
yeniden okutmak istiyorum. Bu
yazıyı Öcalan’ın 1999’da
Kenya’da yakalanmasından sonra,
2 terörist grubunu Türkiye’ye
çağırması, sonra da
Güneydoğu’daki PKK’lileri sınır
dışına göndermesinin hemen
ardından yazmıştım.
Bakınız; Cumhuriyet
gazetesinde, 12 Şubat 2000’de
yayımlanan, “PKK Israrla
Muhatabını Arıyor” başlıklı yazının
özeti, bugünlerde açılım adı
altında yaratılan curcunanın
aslında 10 yıl önce planlandığını
göstermiyor mu:
“Siyasallaşma süreci için silahlı
eylemlerden vazgeçtiğini açıklayan
PKK, muhatap arıyor.
Güneydoğu’daki eylemlerinde
ateşkes kararları alırken muhatap
bulamayan örgüt, yeni
stratejisinde devletin kendilerine
sıcak bakacağı düşüncesinde...
Örgüt yöneticilerinin açıklamaları
bu tezi doğruluyor... Osman
Öcalan bu sıkıntıyı şöyle dışa
vuruyor:
‘Türkiye, söylemini bir türlü
pratikleştiremedi... Ama kongrenin
geliştirdiği güçlü çözümler,
Türkiye’yi derinden etkileyecektir...
Biz Türkiye’yi dönüştüreceğiz...
Türkiye Cumhuriyeti ise bizim
değişim ve dönüşüm
çalışmalarımızı
hızlandıracaktır.
Güçler bu sefer
birbirlerini olumlu
etkileyecektir...
Devlet önyargıdan
kurtulsun.’
PKK tüm bu
girişimlerini Öcalan’ın
‘Demokratik
Cumhuriyet’
ekseninde, ‘Barış
Projesi’ olarak niteliyor.”
Evet, bu yazı neredeyse 10 yıl
önce Cumhuriyet’te yayımlandı...
Son günlerde yaşananları ve de
Tayyip Erdoğan’ın “Kürt açılımı
devletin projesidir” sözünü göz
önünde bulundurarak sormak
gerekiyor:
Sizce devlet mi PKK’yi
dönüştürüyor, PKK mi devleti?..
İhanet Tuzağında CHP!..
On yıl önceki bu yazı da
kanıtlıyor ki, PKK’nin
siyasallaştırılması projesi için
planlar çok önceden
yapılmıştır!
Bugünlerde etkinliği iyice
artan irtica, ayrılıkçılık ve asker
düşmanlığı ise taşların salt
PKK için değil, “Ergenekon”
iddiasıyla yaşananlar
konusunda da iyice yerine
oturduğunu gösteriyor!..
Birileri Atlantik ötesinden bir
plan hazırladı. Sonra bu planı
20 yıllık bir sürece yaydı.
Planın sahipleri Öcalan’ı CIA
eliyle teslim ederken üç koşul
ileri sürdü:
“Asılmayacak, tecrit
edilmeyecek ve
siyasallaştırılacak...”
Öcalan asılmadı... Hükümlü
olmasına karşın; her hafta
avukatlarıyla görüştürülen
dünyadaki tek terör örgütü
lideri olarak tamamen tecrit de
edilmedi...
Siyasallaştırılmasına gelince...
İşte asıl mesele burada
yatıyor!..
Aslında DTP’nin, PKK’lileri
sahiplenmesi, terörist
cenazelerinin gövde
gösterisine dönüştürülmesi,
dağdan inenlerin coşkuyla
karşılanması ve Öcalan’ın
serbest bırakılması için üç
yıldır yapılan onlarca
kampanya da gösteriyor ki,
PKK siyasallaşma yolunda
hızla ilerliyor!..
İşte bu ilerleyiş sırasında
ABD planının önüne
çıkabilecek engeller de derin
bir tezgâhla önceden devrildi!..
“Ergenekon”
açısından taşların
yerine nasıl
oturduğunun
görülmesi ve
yaşananların daha net
anlaşılabilmesi için
soruları çoğaltalım:
PKK’nin
siyasallaşmasına kim
karşı çıkacaktı?..
Laiklik ve üniter yapı
konusunda kırmızı çizgileri
bulunan Cumhuriyet
gazetesi... Kemalist iktidarı
savunan İşçi Partisi... AKP’nin
foyalarını deşifre eden Aydınlık
dergisi, Ulusal Kanal, Avrasya
TV, Başkent TV, askerler,
emekli subaylar, ADD, ÇYDD,
Kemalistler, Cumhuriyetçi ve
Atatürkçü aydınlar...
Şu Atlantik ötesinin
planlayıcıları, PKK’nin
siyasallaştırılması çabası
sırasında önlerine çıkacak tüm
engelleri nasıl ber‘taraf’ ettiler
peki?.. Hepsine
“Ergenekoncu” yani “terörist”
damgası vurarak!..
Peki, PKK’liler düz ovaya
inerken üniter devletten yana
olanlar nerede?.. Silivri
zindanında!..
İşte bu operasyon
uğruna çamur
atamadıkları bir tek yer
kalmıştı... Son
günlerdeki anketlerde
oy oranı hızla yükselen
Atatürk’ün partisi
CHP...
Deniz Baykal o
kadar zekice bir
politika yürüttü ki, ABD- AKP-
PKK güzergâhında hazırlanan
açılım tezgâhının Türkiye’yi
kaosa ve bölünmeye
götüreceğini, toplumda iç
çatışma çıkaracağını çok net
gördü...
Baykal aklıselim davrandı ve
liboş kalemlerin tüm
saldırılarına karşın AKP’nin
oyununa gelmedi...
Son günlerde “ıslak imza”
numarasıyla yaşananlar ve
başta açılımın fiyaskoya
dönüşmesi de gösterdi ki,
Baykal ve CHP, ihanet
tuzağına düşmemiş ve
toplumun uyarılması
konusunda üzerine düşeni
fazlasıyla yapmıştır!..
İrticanın suç olduğu bir
ülkede; Anayasa
Mahkemesi’nin “irticai
faaliyetlerin odağı” olarak
damgaladığı bir partinin gerici
politikalarıyla mücadele eden
askerler ne idüğü belirsiz bir
“kâğıt” üzerinden taarruza
uğrarken CHP de hedef
tahtasına oturtuluyor!..
CHP’ye, darbeci kesimlerle
işbirliği içinde olmak gibi
iğrenç iftiralar atanlar, ayrılıkçı
terörün siyasallaşması yolunda
tek bir engel bile istemiyorlar!..
Ne yazık ki 1999’da
Öcalan’ın teslim edilmesiyle
uygulanan planın hedefi
anlaşılmıştır:
PKK’nin özgürlüğü,
Kemalistlerin esaretinden
geçiyor! Hesap bu kadar açık
işte...
Cumhuriyet’te 12 Şubat 2000’de yayımlanan bu yazı
“açılım” tezgâhının eski bir senaryo olduğunu kanıtlıyor.
PKK Devleti Dönüştürüyor mu?..