23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 14 EKİM 2009 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13ekonomi@cumhuriyet.com.tr EKONOMİ POLİTİK ERİNÇ YELDAN Dünya Bankası ve IMF’nin İstanbul’da gerçekleştirdiği yıllık genel kurul toplantıları tamamlandı. Toplantılar sonuçlanıp da sis perdesi aralandığında, büyük bir coşku ve umutla beklenen “İstanbul Kararları”nın da aslında somut bir içerikten ne kadar yoksun ve ne derece kısır konular etrafında dolanıp durmakta olduğu açıkça ortaya çıktı. Toplantılar sonunda yayımlanan bir dizi communique’den çıkartılabilecek ana sonuçlar kısaca şöyle özetlenebilir: • IMF’nin görev tanımı genişletilecek ve IMF’ye G20 ile birlikte dünya finans piyasalarının daha yakından gözleme görevini içerecektir; • IMF’nin geleneksel stand by programları, artık esnek kredi hattı diye anılan yeni bir kimliğe büründürülecektir. Esnek kredi hattının koşulları geleneksel IMF programlarına görece daha “yumuşak” ve daha “az daraltıcı” etkiye sahip olacak; ancak sadece “piyasa reformlarını titizlikle sürdüren”; “mali disiplini koruyan”, kısaca “güvenilir” ülkelere açık tutulacaktır. • IMF’nin kotaları gelişmekte olan ülkeleri, özellikle Çin Halk Cumhuriyeti’ni dünya tüketim masasına davet edebilmek ve bu yolla küresel ekonomiye yeni bir efektif canlılık sağlamak maksadıyla, revize edilecektir. Kısaca özetlemeye çalıştığımız söz konusu kararlar gerçekten küresel çapta tarihi bir dönüşümün başlangıcı olarak adlandırmaya yeter mi, bunu tarih kısa zamanda ortaya çıkartacaktır. Ancak küresel ekonominin geleceğini ilgilendiren son derece önemli bir soru güncelliğini korumaktadır: ‘küresel krizin derinleşmesi karşısında uygulamaya konulmuş olan mali genişleme ve canlandırma paketleri sürdürülecek midir?’ Küresel krizin geçtiğimiz yılın ekim ayında şiddetlenmesi üzerine başta ABD ve İngiltere olmak üzere gelişmiş kapitalist ülkeler, son yirmi yıldır tekrarlanan “devletin ekonomiye müdahalesi israf kaybından başka bir yarar sağlamaz” yönündeki muhafazakâr söylemleri bir kenara bırakarak, devasa bir mali genişleme politikası izlemeye başlamışlardı. Kamu harcamalarının arttırılması, vergi indirimleri ve zor durumda olan şirketlerin kamulaştırılmasını amaçlayan genişleyici mali politikalara merkez bankaları da destek olmuş ve dünya finans piyasaları muazzam bir likidite bolluğuna kavuşmuş durumdaydı. Dahası IMF de bu tür genişleyici politikalara kuramsal düzeyde destek vermiş idi. Örneğin Aralık 2008’de IMF’nin yayın organı Finance and Development dergisinde, kuruluşun baş ekonomisti Stanley Fischer bizzat şu satırları yazmaktaydı: “Mali genişleme (krizden çıkmak için) başrolü oynamak zorundadır. Çalışmalarımız göstermektedir ki, söz konusu mali genişleme dünya milli gelirleri toplamının asgari yüzde 2’sini hedeflemelidir. Burada şu uyarıyı yapmak istiyorum: eğer üretimdeki gerilemeler tahminleri aşarsa mali genişlemenin boyutu daha da yüksek tutulmalıdır. Şu dönemde en önemli husus dünya ekonomisinde tam boy buhrana sürüklenme riskinin ortadan kaldırılmasıdır.” (s.10) Bu yazının yazıldığı tarihi takip eden günler, ne yazık ki Stanley Fischer’in kaygılarını haklı çıkarttı ve dünya ekonomisinin tam boy bir buhrana sürüklenmesi tehdidi karşısında uygulanması gereken mali genişlemenin boyutları 10 trilyon doları (dünya milli gelirler toplamının yaklaşık yüzde 5’ini) aştı. ABD, İngiltere ve birçok Avrupa ülkesinde bütçe açıkları milli gelirlerin yüzde 10’unu geçti, kamu borçları hızla yüzde 100’ün üzerine tırmandı. Şimdi ise sorun daha karmaşık bir hal almaktadır. Zira küresel piyasalarda bu denli mali genişlemenin faturasının ileriki aylarda bir dünya enflasyonu olarak ödenmesi riski önemli bir tehdit oluşturmaktadır. Ayrıca artan kamu borçlarının mali piyasalarda yaratacağı baskılar, varlık fiyatlarında hızlı bir gerilemeye ve faiz oranlarının tekrardan yükselişe geçmesine neden olacak; bu da zaten zayıf konumda olan yatırım talebini olumsuz etkileyecektir. Nitekim IMF’nin yakın döneme ilişkin öngörüleri mevcut mali genişleme paketlerinin bu şekilde sürdürülmesi durumunda kontrolden çıkan kamu borçlarının yeni bir istikrarsızlık ve daralmanın ana nedenini oluşturacağını savunmaktadır. Peki, bu durumda izlenmesi gereken yol ne olmalıdır? İstanbul toplantılarının 4 Ekim tarihli oturumlarında dağıtılan Emerging Markets dergisinin iç sayfalarında, yakından tanıdığımız bir isim, kriz ile sonuçlanmış olan 2000 yılı Türkiye IMF programının gözetmeni, Bay Carlo Cottarelli şu çözüm önerilerini geliştirmekteydi: “Devletler canlandırma paketlerini yenilemeyerek milli gelirin yüzde 1.5’i kadar bir tasarruf sağlayabilir. Buna ek olarak borç stoklarını dondurmak suretiyle bir yüzde 3.5 daha kazanılabilir.” Şimdi şu cümleleri daha dikkatle okuyunuz: “Ancak bu tedbirler yeterli olmayacaktır. Yaşlanan nüfusun neden olduğu sağlık ve emeklilik harcamalarının kısıtlanması gereklidir ve bunun için de bazı anahtar reformların izlenmesi şarttır. Buna ilave olarak karbon ve çevre vergisi gibi bazı yapısal vergilerin uygulamaya konulması uygun olabilir” (s. 6). IMF “uzmanlarının” küresel toparlanma sürecinin maliyetlerinin hangi sosyal sınıflara yıkılacağı konusundaki düşünce ve tasarımları hiç kuşkuya yer vermeyecek kadar açık ve nettir. ozlem.yuzak@cumhuriyet.com.tr Hep böyle oluyor. Önce küçük bir deneme ve tepki ölçme... Gelen itirazlarõn yoğunluğuna göre gerekirse geçici bir süre geri adõm atma... Aradan bir süre geçip konu unutulduktan sonra planlanan uygulamayõ yeniden devreye sokma... AKP ve genel başkanõnõn siyasi hamlelerinde kullandõğõ (türban, cumhurbaşkanlõğõ seçimleri, Kürt açõlõmõ) hayli başarõlõ bir taktik. Mehter takõmõ gibi bir ileri bir geri, sonra tekrar ileri. Bir de bakmõşsõnõz halkõmõz alõşmõş. Hitler’in propaganda bakanõ Joseph Gobbels bugün yaşõyor olsa hayran kalõrdõ. Artõk salt siyasi hamlelerde değil her alanda kullanõlõyor. İktidarõn kontrolündeki ya da kapsama alanõndaki birçok kurum ve kuruluş da taktiği iyice benimsemiş. İstanbul’un o güzelim bembeyaz şehir hatlarõ vapurlarõ da aynõ taktiğin kurbanõ... Yavaş yavaş, alõştõra alõştõra gözden uzaklaştõrõyorlar. Öyle kurnazca hazõrlanõyor ki plan, “vapurlarõn kalkmasõ söz konusu değil, hatta yeni vapurlar gelecek, onlarõn şeklini de halkõmõz seçecek!” diye devasa kampanyalar bile düzenleyip insanlara oy attõrõyorlar. Bu arada aynõ plan çerçevesinde motor iskeleleri yeniden düzenleniyor, özel motorlarõn sefer sayõlarõ arttõrõlõyor. Sonra bir gün bakõyorsunuz vapur yok. Boğaz hatlarõnda artõk vapur yerine motor işliyor. Adalar’õn Yalova ile bağlantõsõ da aynõ taktikle koparõldõ. Şimdi sõrada Adalar’õn ana kara ile en yakõn ulaşõm noktasõ olan Bostancõ var. Hatta zaten vapurun yanõ sõra motor seferleri yaz-kõş özel bir girişim eliyle düzenli olarak yapõlõrken İstanbul Deniz Otobüsleri (İDO) kõş tarifesinde aniden kimi vapur seferlerinin yerine motorlarõ yerleştiriyor. Kõş, fõrtõna demeden insanlarõ küçük bir motora mahkûm ediyor. Tekerlekli sandalyelerde engelliler, yaşlõlar, okullarõna gitmeye çalõşan çocuklarõ perişan ediyor. “Aman bunca sorun dururken vapur yerine motor olmuş bana ne” diyenlere değil sözüm. Bunun sistematik ve planlõ bir girişim olduğunu, sorunun salt vapur-motor meselesi olmadõğõnõ düşünenlere. Kandõrmaca, uyutma, unutturma... Sessizce ve sinsice... Peki geri planda yatan ne? İDO’nun özelleştirilmesi için düğmeye basõlmõş olmasõ mõ? İDO yetkilileri “Ne yapalõm kõşõn koca vapurlar dolmuyor, zarar mõ edelim?” gerekçesine sõğõnõyor. Oysa güvenli ulaşõm bir haktõr. İDO da bu hizmeti vermekle görevli bir kamu kuruluşudur. Zarar ediliyor gibi bir gerekçeyle insanlar bu haktan mahrum edilemez. Kaldõ ki vapur hattõ dururken bilinçli bir şekilde motor seferlerinin artmasõna, dolayõsõyla yolcularõn azalmasõna göz yuman, göz yummakla kalmayõp vapur tarifesindeki saatleri olabilecek en kötü şekilde ayarlayan bir yönetim anlayõşõ ile karşõ karşõyayõz. Vapurlar değil sadece yok olan.Yaşam alanlarõmõz, değerlerimiz, geleceğimiz bu şekilde yitip gidiyor biz seyrederken... Yapõlmasõ gereken “bu kez suskun kalmamak, doğru yere doğru tepkiyi verip takipçisi olmak.” Yoksa? Yine küçük bir geri adõm, bekleyiş ve ardõndan ileri. Mehter takõmõ gibi... Yavaş ama planlõ. Yalnız Vapurları Değil Bütün Değerleri Yok Ediyorlar Canlandırma Paketlerinin Geleceği Ne Durumda? Dünya Ekonomik Forumu’nun 2009 Küresel Mali Kalkõnma endeksinde Türkiye bu yõl 44’üncü sõraya geriledi Bu da Türkiye’ye ‘one minute’ Başbakan’ın Davos çıkışı Bu yılın başında Davos’ta düzenlenen, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘one minute’ uyarısıyla halkın daha fazla tanıdığı Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci kez hazırladığı Küresel Mali Kalkınma endeksi Türkiye’nin ekonomisinin hiç de iç açıcı olmadığını gözler önüne serdi. Ekonomi Servisi - Türkiye, Dünya Ekonomik Forumu tarafõndan hazõrlanan Küresel Mali Kalkõnma endeksinde beş sõ- ra gerileyerek 44’üncülüğe düştü. Türkiye, ‘Halkın Politikacılara Gü- veni’ endeksinde 41, ‘Yargı Bağımsızlı- ğı’ endeksinde ise 40’õncõ sõraya düşerek geçen yõla göre büyük gerilemeler yaşadõ. Vergiler bahsinde, ‘Vergi ve sübvansi- yonların rekabet üzerindeki bozucu et- kisi’ endeksinde ise Türkiye yine olduk- ça kötü bir sõrada yer alarak 37’nci oldu. Dünya Ekonomik Forumu’nun ikinci kez hazõrladõğõ Küresel Mali Kalkõnma endeksi açõklandõ. ANKA’nõn haberine göre ülkelerin fi- nans sistemlerinin ne kadar güçlü olduğunu ortaya koyan ve ekonomik büyümelerini nasõl iyileştirdiklerini gösteren endeks Türkiye’de durumun kötüleştiğini ortaya koydu. Endekste Türkiye ile ilgili şu tes- pitlere yer verildi: Türkiye Halkõn Politikacõlara Güveni endeksinde geçen yõl 31’inci olmuştu. Bu yõl ise 10 sõra gerileyerek 41’inci sõraya düştü. Halkõn politikacõlara en çok gü- vendiği ülkeler şöyle sõralandõ: Singa- pur, Danimarka, Birleşik Arap Emirlikle- ri, İsveç, Norveç, İsviçre. Yargõ Bağõmsõzlõğõ Ayrõ Değişken en- deksinde ise Türkiye geçen yõl 28’inci ol- muştu. Bu yõl 12 sõra gerileyerek 40’õncõ- lõğa oturdu. Türkiye’nin utanç verici dü- zeyde bulunduğu endekste, ilk sõralarda, İsveç, Danimarka, Finlandiya gibi ülkeler yer aldõ. Yargõ bağõmsõzlõğõnda Türki- ye’den iyi sõra elde eden ülkelerden bazõ- larõ şöyle: Vietnam, Endonezya, Mõsõr, Ni- jerya, Suudi Arabistan. Bu yõl ilk kez yer verilen ‘Yolsuzluk Algılama endeksi’nde ise Türkiye oldukça kötü bir durumda gösterilerek 32’nci sõraya alõndõ. Dünya Ekonomik Forumu uzmanlarõna göre Türkiye İş Ortamõ endeksinde geçen yõlki 32’nciliği korudu. ‘İnsani sermaye’ sõralamasõnda 55 ülke arasõnda 43’üncü olan Türkiye ‘Vergiler’de 30’uncu, ‘Alt- yapı’da 37’nci, ‘İş Yapma Maliyeti’ sõ- ralamasõnda ise 19’uncu oldu. Finansal piyasalar segmentinde Tür- kiye geçen yõl bulunduğu 21’inci sõradan 42’nci sõraya inerek büyük düşüş yaşadõ. Bankacõlõk Finansal Hizmetleri en- deksinde Türkiye dört sõra birden düşerek 41’inciliğe geriledi. İlk endekste Türkiye 37’nci sõradaydõ. Bu endekste ilk üç sõra- da Hong Kong, İngiltere ve Japonya yer aldõ. Alt değişkenler itibarõyla ‘Bankacı- lığın Boyutu endeksi’nde 44’üncü sõrada yer alan Türkiye, ‘Mali Bilgilerin Açık- lanması’ sõralamasõnda 29’uncu sõrayla gö- rece iyi bir derece elde etti. Başbakan Erdoğan’õn ‘one minute’ uyarõsõyla halkõn daha fazla tanõdõğõ Dünya Ekonomik Forumu Türkiye’de ekonomik durumun kötüleştiğini ortaya koydu. Durum kötüleşiyor Endekste, Türkiye’nin yargõ bağõmsõzlõğõ, halkõn politikacõlara güveni, vergi ve yolsuzluk konularõnda oldukça kötü bir durumda olduğu kaydedildi. Yargı bağımsız değil Kredi Garanti Fonu, geçerli teminat gösteremediği için kredi kullanamayan KOBİ’lere 1 milyar TL’lik teminat gösterecek. Ancak bunun, durumu ümitsiz KOBİ’lere bir yararõ olmayacak. Ekonomi Servisi - Krizde ayakta kalmak için kendi olanaklarõyla çabalayan, ancak te- minat gösteremediği için bocalayan KO- Bİ’ler için Kredi Garanti Fonu’nun (KGF) teminat göstermesine olanak sağlayan an- laşma dün imzalandõ. Anlaşmaya göre Ha- zine Müsteşarlõğõ KGF’ye 1 milyar TL’lik kaynak aktaracak. Böylece yaklaşõk 20 bin KOBİ için, toplam 10 milyar TL’lik kredi hacmi sağlanacak. Ancak imza töreninde ko- nuşan Devlet Bakanõ ve Başbakan Yar- dõmcõsõ Ali Babacan’a göre söz konusu ola- nak, 5-10 yõldõr sõkõntõ içinde olan batõk du- rumdaki KOBİ’lerin derdine deva olama- yacak. Törende konuşan Babacan, “Şunu açık- ça söyleyeyim” diyerek şöyle devam etti: “KGF, 5-10 yıldır problem olan, sıkın- tı yaşayan şirketlerin derdine deva ol- mayacak. Burada önemli olan KOBİ’le- rin pazarlarını ve kurumsal yapılarını ko- rumaktır. Çünkü müşteri ve pazar ka- zanmak kolay değildir. Alın teridir. Emektir. Dolayısıyla KOBİ’lerin ku- rumsal yapısını ve pazarını korumak önemlidir. Hazine’nin sağladığı 1 milyar TL kredi hacmi KGF kaldıraç etkisi ya- ratacak. 10-12 milyar TL’lik kaynak sis- teme destek verecek. Tüm KOBİ’lerin toplam kredi hacminin 80 milyar TL ol- duğu düşünüldüğünde 10 milyar TL ma- kul bir rakam. Ayrıca 10-12 milyar TL stok miktar. Zaman içinde akım olarak tekrar kullandırılacak.” Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanõ Rifat Hisarcıklıoğlu da Kredi Garanti Fo- nu’nun kuruluş amacõ ve misyonu gereği, KOBİ’lerin finans kuruluşlarõna karşõ te- minat eksikliğini tamamlayarak, finansma- na erişimlerine imkân sağlayacağõnõ belirt- ti. Hisarcõklõoğlu, “KOBİ’lerin içinde bu- lunduğu sorunlardan biri mali sistemdeki finansmana erişim problemi. Bunun ne- denlerinin başında, kurumsal yapılanma eksikliği, kayıtdışılık ve dolayısıyla sağ- lıklı mali tablolarının olmaması ve yetersiz teminat yapısı geliyor. Bankaların kredi işlemlerinde daha çekingen davranması, KGF’nin önemini artırıyor” dedi. B‹LG‹ TOPLUMUNA DO/RU / ÖZLEM YÜZAK DenizBank’tan kampanya DenizBank, 13 Ekim ‘Dünya Konut Günü’ vesilesiyle, mortgage faiz oranlarõnõ 60 ay vadede yüzde 0.88’e düşürürken, bir hafta boyunca dosya masraflarõnda yüzde 50 indirim sağlayacağõnõ açõkladõ. Bankalar tüketiciyi bilgilendirecek Bankacõlõk Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), ortak ATM uygulamasõyla gündeme gelen ücret/komisyon tutarlarõ hakkõnda bankalarõn müşterilerini yeterince bilgilendirmediği haber- leri üzerine, bankalara ‘bilgilendirin’ talimatõ ver- di. Bankalar, söz konusu tutarlarõ internet site- leri başta olmak üzere müşterilerin kolayca ula- şabileceği yerlerde ilan edecek. KOBİ’lere can simidi KİMLER YARARLANACAK? Şimdiye kadar teminat gösteremediği için kredi kullanamayan KOBİ’ler, Türkiye genelinde 20 bankanõn (Akbank, Albaraka Türk, Asya Katõlõm Bankasõ, DenizBank, Eurobank Tefken A.Ş., Finansbank, Fortisbank, Halk Bankası, HSBC, ING Bank, Kuveyt Türk, Şekerbank, Türk Ekonomi Bankasõ, Ziraat Bankası, T. Finans Katõlõm, T. Garanti, T. İhracat Kredi Bankasõ, T. İş Bankası, Vakõfbank, Yapı ve Kredi) ile bu bankalarõn hâkim ortak olduklarõ finansal kiralama şirketlerinin Türkiye genelindeki 9 bin 500 şubesinden birine başvurarak “kefalet” isteyecek. 30 Haziran 2008’den önceki 2 yõl içinde takibe düşmüş veya vadesi geçmiş borcu bulunmayan KOBİ’ler bundan yararlanabilecek. Kredi yararlanõcõ başõna 1 milyon TL, bir risk grubuna ait yararlanõcõlar için 1.5 milyon TL limitle kullandõrõlacak. Vadesi asgari 6, azami 4 yõl olacak. Kullandõrõlacak kredilerin yüzde 65’ine Hazine garantör olacak. Riskin yüzde 35’ini bankalar üstlenecek. 20 BANKA ORTAK TOBB Başkanõ Hisarcõklõoğlu’nun verdiği bilgilere göre Kredi Garanti Fonu (KGF) 1991’de 20 bin TL sermaye ile 6 kurumun ortaklõğõnda özel bir kanunla kuruldu. 1994’te ilk faaliyete geçtiğinde, sadece kendi hissedarlarõndan Halk Bankasõ KGF’nin kefaletini kabul ederek kredi veriyordu. KGF’nin sermayesi, 9 yõl sonra, 2003’te 50 bin TL’ye, 2006’da 20 milyon TL’ye, 2007’de 60 milyon TL’ye yükseltildi. KGF bugün, TOBB ve KOSGEB’in sermaye artõşõna iştiraki ile 20 bankanõn da toplam 80 milyon TL ile ortak olarak katõlmasõyla, 240 milyon TL sermayeli, güçlü bir kuruluş haline geldi. Bu son sermaye artõrõmõ ile TOBB, KOSGEB ve bankalar, yaklaşõk yüzde 33’lük oranlarla eşit ortaklar oluşturdu. 2008 sonunda 84 milyar TL olan KOBİ kredileri, ağustos ayõ sonunda 80 milyar TL’ye düştü. Nakdi kredi müşterisi konumundaki KOBİ sayõsõ 1 milyon 397 binden, 1 milyon 217 bine geriledi. Törene Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Ali Babacan ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Nihat Ergün, Hazine Müsteşarı İbrahim Çanakcı, Bankalar Birliği Başkan vekili Varol Civil, KOSGEB Başkanı Mustafa Kaplan, KGF Yönetim Kurulu Başkanı Faik Yavuz ve Fon’un 240 Milyar TL’ya çıkartılan sermayesine iştirak eden bankaların genel müdürleri katıldı. Anadolu Bilim’de yıllık büyüme hızı yüzde 40 buldu Ekonomi Servisi - Anadolu Gru- bu Yönetim Kurulu Başkanõ Tuncay Özilhan, Anadolu Bilişim Hizmet- leri’nin, kurulduğu günden bu yana geçen 6 yõlda, grup dõşõ gerçekleşen satõşlarda her yõl yüzde 40’õn üze- rinde büyüme gösterdiğini söyledi. Özilhan, Anadolu Grubu Tekno- loji Zirvesi’nin açõlõşõnda yaptõğõ konuşmada, ‘Teknoloji Zirvesi’nin kendisine 25 yõl önce, Grubun bili- şim yapõlanmasõnõn ilk adõmlarõnõn atõldõğõ günleri hatõrlattõğõnõ belirtti. Toplantõda konuşan Turkcell Ge- nel Müdürü Süreyya Ciliv de, dün- yada 2012’de genişbant müşterile- rinin yüzde 47’sinin interneti mobil olarak kullanacağõnõ ve cep telefo- nu kullanõcõlarõnõn sayõsõnõn da 6 milyara yaklaşacağõnõ bildirdi. Ciliv şunlarõ kaydetti: “Evvelden ulaşılamayan bölge- ler ulaşılabilir olacak. Geçtiği- miz günlerde Hisarüstünde doğa harikası bir yerde 5.8 MB hızla in- ternete bağlandık. Artık 500 uy- gulama hazırlanmış vaziyette. Bu- rada akıllı cihaz sayısının artışını görüyorsunuz. 2008’de 187 mil- yon, 2012’de 750 milyona yakın bu cihazlardan satılacak. Ben 3G’yi yeni bir dönemin başlangı- cı olarak görüyorum.” Özilhan Teknoloji Zirvesi’nde.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle