18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 6 OCAK 2009 SALI CUMHURİYET SAYFA 15 Selim Sümen: “AKP iktidarının Alevi açılımının ilk sonuçları alınıyor: Camisiz Alevi köyü kalmayacak!” Eurovision’a İngilizce katılıyoruz: The Düm Tek Tek! Clooney Doğan Kapkıner: “Sıkmabaşbayan, ‘Benim kocam George Clooney’den güzel’ demiş. Kuzguna yavrusu Anka kuşu misali!” Maske Avni Kurtuldu: “RTE’ye göre Karayalçın döneminde Ankara’da maskeyle geziliyormuş. Şimdi ise soyguncu maskesiyle geziliyor!” Peşkeş Ertan Somunkıran: “En verimli topraklarımız yabancılara peşkeş çekiliyor. Direklerdeki bayraklar büyürken, vatan küçülüyor!” YağmurDeniz Eczaneler ve Teksöz ile Domaç TÜRKİYE’DE ilk kez eczacılar meydanlara döküldü ve Türk Eczacıları Birliği Başkanı Erdoğan Çolak, sigortalıların serbest eczanelerden ilaç almasını sağlayan sözleşmeyi feshedeceklerini açıkladı. Bu karar, İslamcı AKP’nin “Sağlık Reformu”nun fena halde çöktüğünün kanıtıydı. Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rıza Üçer’in anlattıkları ise kimlerin enkaz altında kaldığını gösteriyordu: “AKP hükümetinin iftiharla uygulamaya koyduğu Sağlık Reformu’nun en temel ayağı Kamu İlaç Alım Protokolüydü. Bu protokol 14 Aralık 2004’te Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı, İlaç Endüstrisi İşverenleri Sendikası ve Türk Eczacılar Birliği arasında imzalanmıştı. Protokole imza atan taraflar, bu uygulamayla kamunun yıllık 1 katrilyon lira kârı olacağını müjdelerken Maliye Bakanı Kemal Unakıtan hızını alamayarak ‘Kamunun yıllık ilaç maliyeti katrilyonlarca lira. Ben bu kadar çok ilaç alıyorsam, o zaman bir kıyak da isterim’ demişti. ‘Kıyak Protokol’ün ardından, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanı Tuncay Teksöz yasal engele rağmen dünya ilaç devi Pfizer’in Türkiye Sağlık Politikaları Koordinatörlüğü’ne transfer edilmiş, Türk Eczacıları Birliği Başkanı Mehmet Domaç da AKP’den seçime sokularak milletvekili yapılmıştı!” - TRT 6 Kürtleri bölmüş... “TRT 1 de Türkleri bölüyor!” SORU: İsrail Başbakanı Ehud Olmert ile Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı RTE arasında nasıl bir benzerlik var? El cevap: İkisi de seçim yatırımı yapıyor! Olmert, şubat ayında İsrail’deki genel seçim için Gazze’ye havadan, karadan ve denizden tonlarca bomba gönderiyor; RTE, mart ayında Türkiye’de yapılacak yerel seçimler için dört koldan tonlarca kömür ve bulgur yağdırıyor. Bir soru daha: Olmert ile RTE, bu yatırımlarda sırtını nereye dayıyor, kime güveniyor? Yanıt: İkisi de sırtını tabii ki Washington’a dayıyor; ABD Başkanı George W. Bush Olmert’in asbaşkanı, RTE’nin ise esbaşkanı oluyor! Soru kendiliğinden geliyor: İyi ama “topal ördek” Bush üç-beş gün sonra gidiyor ve yerine siyahi umut Barack Obama gelmiyor mu? El cevap: Paranın dini olmadığı gibi emperyalizmin de rengi yoktur. Kayserili nasıl, eşeği boyayıp babasına satıyorsa, küresel efendiler de kullandıkları maşayı değiştirirken boyayıp öyle satıyor. Başka bir soru: Emperyalizmin Ortadoğu’daki eşbaşkanı RTE ve asbaşkanı Olmert iken, RTE Gazze’deki Filistinliler için Ortadoğu turuna niye çıktı? Soruya sorularla yanıt: RTE geziye çıktı da ne oldu? Filistinlileri yalnız bırakan Araplara barış için hangi planı götürdü de ne yanıt aldı? Kaldı ki Gazze’de olanlar Arap despotlarının umurunda mıydı? Mısır, sınır bölgesinde inisiyatifi Türkiye’ye bırakır mı? Suudi Arabistan, Amerika’nın sözünden çıkar mı? Eşbaşkan RTE, arabuluculuk turu atmaya bu kadar meraklıysa niye İsrail’e gidip asbaşkan Olmert’le görüşmedi? Son soru: İsrail’in Gazze’de İslamcı terör örgütü Hamas’a karşı başlattığı savaş, uçağa atlayıp kendini yollara vuracak kadar RTE’yi sarsmış olabilir mi? El cevap: Evet, hem öyle bir sarstı ki, Ankara’da belediyenin doğalgaz şirketinin sorumsuzluğundan yaşamını yitiren yedi genç için ağzını açamadı! En son soru: Ankara’da İ. Melih Gökçek’in müstafi gaz müdürü, ölen gençleri üstleri çıplaktı diye suçlarken ne demek istedi? Son yanıt: RTE, İstanbul’da belediye başkanıyla yanarak can veren kadınların kapısındaki boş şarap şişelerini gösterirken demek istediyse onu söylemek istedi! Sorularla GÖRÜŞ BEDRİ BAYKAM Sanatın Çirkin Yüzleri: İçeridekiler (2) Geçen hafta sözde “Ermeni soykırımı” iddialarını kabullenmemenin dışarıdaki faturalarını aktarmıştım. Bugün ise aynı çirkinliğin ülkemizde nasıl yaşandı- ğını göreceksiniz. İlk örnek, bu yıl Frankfurt’ta düzenlenen “Made in Turkey” sergisi: Küratör Heike Stockhaus, sergiye katılan kimi sanatçıların “Bedri Baykam bu sergiye alı- nırsa, biz girmeyiz” dediklerini kendi ağzıyla, hatta “sa- natçı” isimleri sayarak bana aktardı. Hem de eleş- tirmen Ayşegül Sönmez’in önünde, bir restoranda, “Ben başından beri sizi istiyordum ama bu laflar kar- şısında çaresiz kaldım” diyerek! Ben de bu sözleri esefle dinledikten sonra gerek kendisiyle, gerek bu demokrasiden nasibini almamışlarla yüzleşmeye ve gündem üstünden medenice tartışmaya açık oldu- ğumu anlattım. Sonuçta Stockhaus, bu şekilde Türk sanatını temsil edecek bir koca serginin yükü- nün onu ezdiğini kanıtlarcasına, bu insancıkların bas- kısına boyun eğdi: Bu sergiye, ne ben, ne de Ekrem Kahraman gibi tescilli ulusalcılar alındı, fatura gülünç biçimde Türk sanatına çıktı. Bu skandalı, tüm bo- yutlarıyla Frankfurt’ta görevli olan kültür ataşesi Hüseyin Gazi Coşan’a aktardım. Sanki bu sergiyi yapacak, bu ülkede kimin ne olup olmadığını bilen sanat insanı kalmamış gibi bu görevin bu basiret- sizlikleri gösteren Stockhaus’a verilmiş olmasını, tek- rar tüm ayrıntılarını öne çıkararak eleştirdim. Türki- ye temsilcileri bu ikazlara hiçbir karşılık vermedi. O anda iki alternatifim vardı: Bu antidemokratik büyük rezaleti kamuoyuna açıp, sergiye eser vermiş tüm sa- natçılara duyurup, bu iğrenç oyunu durdurmak ve- ya bin bir güçlükle yurtdışında ses bulan Türk sa- natının “önünü tıkamamak” için, hesaplaşmayı ge- leceğe bırakmak… Ben ikinci yolu seçtim. Aradan henüz birkaç ay geçmemişti ki, bu tartış- maları hiç bilmeyen Ekrem Kahraman, Piramid Sa- nat’ta tesadüfen edindiği bir bilgiyi benimle paylaşarak ciddi bir ikaz yaptı. “İstanbul’da açtığınız 68’in 40. Yı- lı Sergisi’ni Almanya’ya götürecekmişsiniz. O konu- da bir özel üniversitenin çevresindeki bir 68 sergisiyle ilişkili olan kişiler, Alman kurumlarla temas ederek pro- jeyi engelliyorlarmış, dikkatli olun.” (Aynı sergiyi, bu cuma Ankara Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar’da 68 sanatçı ile açıyoruz.) Bardağı toptan taşıran olay, son haftalarda yaşandı. Yine Almanya’da bir müze; iki yılı aşkın bir süredir ya- pılan temaslar sonucu oluşan büyük bir sergiyi be- nimle yapma kararı almıştı. Birinci elden, serginin ve müzenin yetkililerinden aldığım bir bilgi, midemin öm- rümde bir daha belki olamayacak kadar kalkması- na neden oldu. Türkiye’den bir ünlü “sanat insanı”(!), bu kişilerle konuşarak hakkımda gerçekle hiçbir iliş- kisi olmayan iftiraları, malum her Atatürkçüyü “faşist- ırkçı-aşırı milliyetçi” gösterme taktikleriyle, bu üç ki- şinin önüne bir pislik torbası olarak bırakıp gitmiş! Mü- ze müdürüne, yüzleşmeye hazır olduğumu söyleyerek “Bakın, bir kalpazanın bile ortaya paranın sahtesini ko- yarken harcadığı bir emek vardır. Yalan söylemek bu kadar ucuz mu” diye sordum ve ekledim: “Ben Or- han Pamuk gibi düşünmeye mecbur muyum? Ke- malist yorumlar Avrupa’da yasaklandıysa, bildirirsi- niz, zaman kaybetmeyiz. Öyle değilse, bu şahıs utanç verici iddiaları hakkında, daha önce haddi bil- dirilmiş mesnetsiz dedikodular dışında, bir tek kanıt getirirse, ben sanatı, yazarlığı ve bu hazırladığımız ser- giyi bırakacağım. Getirmezse, ki getiremeyecek, on- dan aynı onurlu tavrı beklemiyorum. Sadece bundan sonra sizlerin gözünün içine bakamasın, yeter.” Türkiye’de benden çok farklı siyasi görüşlere sa- hip sanatçılara karşı, buna benzer arkadan hançer- lemeleri, ayak kaydırmaları, biz Kemalistler yapma- yı neden aklımıza getirmedik, hiç düşündünüz mü? Bu ülkeye demokrasinin tüm altyapısını biz getirdik ve bunu olgunlukla hazmettik de ondan! Her biri ken- dini iyi bilen ve farklı düşünen insanları yok etme ha- yalleri ile beslenen bu şahısları, tüm hoşgörüsüzlükleri ve antidemokratiklikleriyle baş başa bırakıp kendi- leriyle yüzleşmelerini bekliyorum. Yoksa, tarih üze- rinden kendilerine yapışacak bu leke asla silinme- yecek… [email protected] Faks: 0212 227 34 65 PERİHAN ERGUN Yılın ilk günü Sayın Başba- kan, basın toplantısında par- tisinin birkaç kentte eski be- lediye başkanlarıyla “yola devamına” karar veriş ne- denlerini sayısız övmelerle uzunca açıkladıktan sonra çaresizlik psikolojisiyle her şeye karşın Başkent’te de dördüncü kez Melih Gök- çek’le yürüyeceğini duyurdu. Bu duyuru çok da şaşırtıcı ol- mamakla beraber Ankara’yı rant eşliğinde büyüten, ge- liştirme yerine çehresini de- ğiştirip kasabaya çeviren, “Kardeşim” dediği başkanı- nın özrünü örtbas etmek için eski iktidarları, özellikle de Başkent’e hizmetleri tescil- lenmiş yeniden aday göste- rilen Sayın Karayalçın’ı ka- ralayıcı söylemlere girmesi, yakışık almadığı gibi inandı- rıcı da olmadı. O bu toplantı- yı yaparken acaba kentin ya- şadığı tragedyadan habersiz miydi? Anaları, babaları, ya- kınları dışında herkesi ağlatan Bilkent Üniversitesi’nden yedi öğrencinin Çankaya’nın Birlik Mahallesi’nde Özgür Turan Atila’nın ailesine ait bir dairede üçü kız, dördü erkek yedi arkadaşın yılbaşı gece- sinde toplanıp doğalgaz ze- hirlenmesiyle yaşamlarını yi- tirdiklerini bilmiyor muydu? Bu yürekleri parçalayan ola- yın Başkent Doğalgaz Dağı- tım Şirketi’nin teknik denet- lemelerden yoksunluğunun kanıtı oluşu belki Başbakan’ı durup düşündürmüş ve ken- tin ehliyetsiz taşeronlarca ne hale getirildiğini O’na gös- termiştir. Hermetik kombile- rin bacaya bağlanmayıp atık gazı açıkhavaya boruyla ile- teceğini -ben bile biliyorsam- tesisatın çalışabilirliğine izin veren Belediye kontrolörleri nasıl görmezden gelebiliyor- lar?.. Ankara Doğalgaz Dağıtım Genel Müdürü Veysel Kara- ni Demir, konuyu aydınlat- mak için yaptığı basın top- lantısında, ölümlere bina ba- casına takılan alüminyum bo- rusundaki yırtıkların neden olduğuna, yapımda kusur bu- lunmadığına ilişkin çelişkili açıklamalarla suçluluktan kur- tulmak isterken, bir de daire- ye ilk giren çilingirle fotoğ- raflarını çeken polisin ger- çekçi ifadelerini yadsıyıcı, if- tira niteliğindeki “Yarı çıp- laktılar” uydurmasını vicda- nı sızlamadan atabildi. Ayrıca gazetecilerin sorularını, “Kı- sa kesin Cuma’ya yetişe- ceğim” diye durdurdu. Bu koşullarda camide kıldığı na- mazı acaba Yaradan kabul etti mi? Neyse ki seçimini pe- kiştirebilmek amacıyla bu eh- liyetsiz genel müdüre, Gök- çek, halkın tepkisini de gör- müş olmalı ki istifa ettirebildi. Soba zehirlenmeleri yet- mezken doğalgaz ölümlerinin çoğalması dikkate alınarak her yerde teknik kusurların saptanması, kullanıcıların da uyarılması çok gerekli oldu. Aynı gün İstanbul Kartal-Mal- tepe’de patlama, Fatih’te ana-kızın, Bursa’da bir gen- cin gene gaz sızmasıyla ölümleri, acil güvenlik ön- lemlerinin alınmasını gerekti- riyor. En güzel örneği de şu an- da Ergenekon suçlamasıy- la(!) tutuklu bulunan sevgili Gürbüz Çapan’ın Esen- kent’te belediye başkanıy- ken halkına armağan ettiği hidrolik merkezi sistem uy- gulamasının ucuz ve en önemlisi sakıncasızlığı övül- meğe değerdir. Dışarıya bağımlı doğalgaz sağlanmasının pahalı oluşu yanında her an kesilebilece- ğinin en gerçek kanıtı Rus- ya’nın Ukrayna’ya verdiği ga- zı kesmesinden iktidarın ders alması ve ivedilikle ülkemiz- de bolca bulunan güneş, rüz- gâr ve su enerjisine yönelip projeler oluşturması gerekli- liğidir.. Yılbaşı gecesi ekranları iz- lerken önce Taksim ve Be- yoğlu Caddesi’nde Çiçek Pa- sajı’nda şalvarlı, takkeli, sa- kallı, kendilerine “İslamın Tebliğcileri” adını veren bir grubun birkaç kez dolanarak, Müslim veya Gayrimüslimle- re yılbaşı kutlamalarının ha- ram olduğunu, namazı niya- zı, ilahi şartları resmi vazife- liymişçesine iş edinmeleri çok ürkütücüydü. Ülkenin la- ik, demokratik, sosyal ilkelerle yönetildiğini yok sayarak, İran veya şeriatla yönetilen İslam devletiymişçesine fütursuz- luklarını kaygıyla izledik. Ay- nı saatlerde Bahçelievler Sar- maşık Sokak Nejat Uygur Parkı’nda üç genci önce ‘İç- ki içmeyin’ diye kovan, daha sonra da eline geçirdiği satırla saldırırken, kaçan gençleri arkalarından kurşunlayarak birisinin ölümüne, ikisinin de ağır yaralanmasına neden ol- duktan sonra özel arabasıy- la kaçan adamın kimliği öğ- renildiği halde hâlâ ele geçi- rilememesi de çok üzüntü verici. Bu ve daha başka örnekler, Prof. Binnaz Toprak’ın “Ma- halle Baskısı” raporuyla Ana- dolu’da bölücülüğe neden olunduğu, Araştırmacı Ga- zeteci Mehmet Yaşin’in ör- neklemeleriyle de kanıtlanan durumun büyük kentlere ya- yılışının resmidir. Tüm Ata- türk’çü Yurtseverler artık el ele vererek, buna çare bul- malıdır. ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com HARBİ SEMİH POROY 6 Ocak Açılım SESSİZ SEDASIZ (!) Perşembe’nin -2009’un- Gelişi Çarşamba’dan -2008’den- Belliydi! HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULUT BEBEK NURAY ÇİFTÇİ [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Büyük, kat- merli ve gös- terişli çiçekler açan bir süs bitkisi. 2/ E k o n o m i k alanda kendi kendine yeter- li olmaya yö- nelen bir ül- kenin rejimi... Lityum ele- mentinin simgesi. 3/ Anadolu Selçuklu- larõnõn üsluplaştõr- dõklarõ dolaşõk süs- leme... Çadõr, bara- ka gibi eğreti yapõ- lardan oluşturulan konak yeri. 4/ Edir- ne’nin bir ilçesi. 5/ Şöhret... Sõğ sularda yaşayan bir balõk. 6/ Ensiz olarak dokunmuş parçalarõn yan yana ek- lenmesiyle oluşan nakõşlõ ince kilim... Dili tu- tulmuş, konuşamaz hale gelmiş. 7/ Makbul bir sõcak ülke meyvesi... İlgi eki. 8/ Fizikte kullanõ- lan bir iş birimi... İşaret. 9/ Bir sayõ... Un, et ve bamya ile yapõlan bir yemek. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Anket. 2/ İskambilde koz... Bir yolculuk sõra- sõnda mola verilen yer. 3/ İstanbul’un bir semti... Yürürlükte olan. 4/ “Topla birlikte koşma” an- lamõnda spor terimi. 3/ Akõl... Üstün nitelikli bir deri elde etmeye yönelik işleme banyosu. 6/ Yüz örtüsü, peçe... “Bir --- çanõ gibi gecenin içinde / Ta gün õşõyõncaya kadar / Vakur metin sade / Çalacaksõn” (M. C. Anday). 7/ Hastalõklõ, sa- kat... Bir nota. 8/ Kitap biçiminde düzenlenmiş takvim. 9/ Kalõn bükülmüş sicim... Alçak en- lemlerde esen düzenli rüzgâr. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 M U S A H İ P K Ü L E Ş S A K A S E L İ S L A P E M Y E M N O L A M A A K İ S L A N A L O J İ E T İ K A R E M O L D O V A O P E K S İ M E T 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 Nüfus cüzdanõmõ kaybettim. Hükümsüzdür. YASİN ÇAKMAK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle