Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
rıntılarıyla irdeleyen bir kişi, bugünkü iktidar ya-
pısı dahil, dini siyasal iktidarın bir aracı olarak gö-
ren anlayışın tüm niteliklerini kavrayabilir.
Almanya’da Frankfurt Federal Mahkemesi’nin
sonuçlandırdığı davanın yargıcı açıkladığı ge-
rekçede üç noktanın altını çizdi:
1- Bu dernek, davaya konu olan kural dışı har-
camaların kaynağını oluşturmak amacıyla, yani bu
suçu işlemek üzere kurulmuş bir dernektir.
2- Olayın mali boyutu Almanya’daki en büyük
yardım yolsuzluğudur.
3- Biz Almanya ölçeğindeki bölümünü sonuç-
landırdık. Bu yapılanmanın merkezi ve beyni
Türkiye’dedir.
Çok net bir değerlendirme.
Türkiye’deki yapılanmanın bir kolu olarak Al-
manya’da faaliyet gösteren dernek, ana gövde-
nin genlerinde ne olduğunu da gösteriyor.
Türkiye boyutu ne olacak?
En üst denetim organı Cumhurbaşkanlığına bağ-
lı Devlet Denetleme Kurulu (DDK). O da meşgul;
Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’ni, Türk Tabip-
ler Birliği’ni, Türkiye Barolar Birliği’ni denetliyor!
Onun dışında, Mali Suçları Araştırma Kurumu
(MASAK) var. Ne düşünüyorlar bilmiyoruz ama dı-
şarıya yansıyan sanki şu:
Biz bu işe bulaş-masak!
Kimseyi kır-masak!
Tepede durum böyle olunca, bakalım savcılık
ne yapacak...
Almanya’daki dava sonuçlanıncaya dek; itiraf-
lar da olmasına karşın, salt savcılık iddialarıyla ko-
nuya yaklaşmanın dikkat gerektirdiğini vurgula-
mıştık. Burada da henüz soruşturma dahi gün-
demde olmadan “büyük yolsuzluk var” hükmün-
de değiliz. Ancak girişte verdiğimiz örnek gibi bir
hücre, yapının bütününü gösterebilir. Eğer Türki-
ye’deki örgütlenmenin hiç olumsuzluğu yoksa, Al-
manya ile hiç bağlantı yoksa, başlatılsın bir so-
ruşturma, gerçek ortaya çıksın.
Aksi halde aradan uzun süre geçtikten sonra ya-
pılacak bir soruşturma, kamuoyundan şu damgayı
yemeye hazır:
Her şey temizlendikten sonra mı araştırılıyor?
Şaban Dişli olayının ardından AKP’nin çevre
bahçesini tümüyle saran Deniz Feneri olayı önü-
müzdeki dönem siyaseti nasıl etkileyecek?
Bu soruya verilebilecek klasik yanıt şu olabilir:
Hiç etkilemez, aksine AKP’nin oyunu arttırır. İn-
sanlarımız, “adamlara helal olsun, sadece Türki-
ye’de değil, Almanya’da bile son derece örgütlü
bir yapıya sahipler” diye düşünür!
İşin doğası böyle devam eder...
Eğer, Deniz Feneri olayı siyaseti aydınlatmayı
sürdürür, yeni bağlantıları ortaya çıkartırsa?
O zaman ANAP’ın başına gelenler AKP’nin de
başına gelebilir...
Semra Hanım da Erdoğan’a el vermişken böy-
le bir bağlantı AKP’li kardeşlerimizin hoşuna git-
meyebilir ama önümüzdeki dönem Türkiye’nin si-
yasi yelpazede her türlü çalkantıya gebe olduğunu
görüyoruz.
Meclis Başkanı Köksal Toptan ne diyor:
“Türkiye, Deniz Feneri olayını görmezden ge-
lemez...”
Biz de diyoruz ki:
AKP, Toptan’ın sözlerini görmezden gelemez!
ankcum@cumhuriyet.com.tr
SAYFA 22 EYLÜL 2008 PAZARTESİCUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 21
Edirne PB 19
Kocaeli Y 21
Çanakkale PB 20
İzmir PB 23
Manisa PB 24
Aydın PB 24
Denizli Y 22
Zonguldak Y 19
Sinop Y 22
Samsun Y 22
Trabzon Y 24
Giresun Y 22
Ankara Y 21
Eskişehir Y 20
Konya Y 20
Sıvas Y 20
Antalya Y 26
Adana Y 28
Mersin Y 28
Diyarbakır PB 31
Şanlıurfa PB 29
Mardin PB 26
Siirt PB 32
Hakkâri B 23
Van B 24
Kars Y 23
Oslo Y 14
Helsinki Y 14
Stockholm Y 16
Londra B 16
Amsterdam 17
Brüksel Y 15
Paris B 17
Bonn Y 13
Münih Y 20
Berlin Y 16
Budapeşte Y 17
Madrid Y 25
Viyana Y 14
Belgrad Y 15
Soyfa Y 17
Roma Y 22
Atina Y 20
Zürih Y 16
Moskova B 14
Aşkabat B 27
Astana Y 13
Taşkent B 27
Bakû B 25
Bişkek PB 19
Tiflis Y 21
Kahire A 33
Şam A 30
Bölgelerimiz parçalı ve
çok bulutlu, Marma-
ra’nın doğusu, İç Ege,
Doğu Anadolu’nun ku-
zey ve batısı ile Gazi-
antep ve Adıyaman
çevreleri aralıklı sağa-
nak ve gök gürültülü
sağanak yağışlı geçe-
cek. Hava sıcaklığı;
yurdun doğu kesimle-
rinde 2 ila 4 derece
azalacak.
AÇI
MÜMTAZ SOYSAL
Gölge
SAYIN Başbakan, partisinin Adalar ilçe kongresinde
konuşurken “Kapatma davası Türkiye’nin kalkınma da-
vasına gölge düşürdü” demiş. Onun “malum” dediği bu
dava yüzünden ülkeye gelebilecek yabancı para azal-
mışmış.
Ülkenin üzerine bir gölgenin düştüğü doğru da bunun
sonuçlarına dövünmek mi, yoksa nedenleri üzerinde dü-
şünmek mi daha doğrudur?
Gölge nasıl oluşur? Güneşle ya da daha genel olarak
aydınlatıcı kaynakla aydınlatılacak yer arasına giren bir
nesne söz konusudur; bir bulut, bir ağaç, bir insan. Ya
da bir kurum. Sakın, gölgenin asıl nedeni AKP iktidarı
ve doğrudan doğruya Başbakan’ın kendisi olmasın?
Ö
yle anlaşılıyor ki, ülkeyi yöneten kişi, ana muhalefete
ve medyaya kızgınlığı yüzünden, bir temel olguyu gö-
remez durumdadır: Türkiye’yi dıştan gözleyenler, poli-
tikacı ya da işadamı olarak, ülkenin nereye gittiği ko-
nusunda kuşkuya düşmüşlerdir: Türkiye Mustafa Ke-
mal’den beri aydınlığa, çağdaşlığa, dengeli refaha, doğ-
ru dürüst bir toplum olmaya yönelen bir ülke midir, yok-
sa karanlığa ve büyük bir siyasal dolandırıcılığa mı sü-
rüklenmektedir?
AKP başlangıçta bu konuda AB’ye verdiği güveni bi-
le yitirdi. Kapatılmadı ama laiklik karşıtlığı bire karşı on
oyla yargı kararına bağlanmış bir parti olarak yönetiyor
Türkiye’yi. Alman mahkemesinin kararından sonra De-
niz Feneri’yle ilişkileri de sorgulanan bir iktidar söz ko-
nusu. Soru işaretleri her cenahta çoğalmıştır. AB’ye tam
üyeliği başka nedenlerle istemeyenlerimiz, belki bu so-
nuca bakarak AKP iktidarının bu tür “hayırlara vesile” ol-
duğunu düşünüp sevindirik olabilirler ama sorunun asıl
püf noktası, dışla değil, içle ilgili: İnsanlarımız özgü-
venlerini ve iyimserliklerini yitirdiler: Nereye sürükleni-
yoruz? Gelecek kuşaklara nasıl bir ülke bırakacağız?
Gölge, yalnız Sayın Erdoğan’la değil, Atatürk’ün ölü-
münden beri Kemalist Cumhuriyete musallat olan
tutucu siyasilerin ekonomik ve sosyal politikalarıyla da
ülke üzerine düşmüş, bulutlar arasından sızan ender ışın-
lara karşın gitgide koyulaşarak artık tam bir karanlık teh-
likesine dönüşmüştür.
Kendilerini “aydınlanmacı” sayan Cumhuriyetçilerimiz,
merkezde ve solda, şimdiki gidişin temel nedenlerini iyi
çözümleyip çarelerini ortaya koyamıyorlarsa, ulusalcı öl-
çütlerden uzaklaşarak ilericilik adına hayalci dış oya-
lanmalara kapılmışlarsa, akılcılıktan, plancılıktan, kamusal
ya da özel tüm kalkınma enerjilerini bütünleştirerek doğ-
ru hedeflere yöneltecek bir kalkınma seferberliği öne-
remiyorlarsa, halk yığınlarının geçim, eğitim ve sağlık bek-
lentilerini, sadakalarla değil, sosyal devletin somut ve-
riciliğiyle karşılayacak bir iktidar mücadelesi için güç-
birliği yaratamıyorlarsa, bilmelidirler ki gelecek kuşak-
lar gölgenin koyulaşmasından onları da sorumlu tuta-
cak ve asla affetmeyecektir.
mumtazsoysal@gmail.com
Durum
Nedir?..
C
Dolandırıcılığın Türkiye
ayağını oluşturan kişiler
hakkında dava açılması,
Alman mahkemesi kara-
rıyla kaçınılmaz hale gel-
miştir.
Bu dava AKP’nin devlet
görevlerinde üst noktalara
atadığı ve partinin yakın
ilişkiler içinde bulunduğu
kişileri kapsamına almıştır.
Sonuçta ortaya çıkan
tablo Türkiye’de çok karı-
şık ve karmaşık gibi görü-
nen siyasal ortamı açıklık-
la sergiliyor.
Dincilik ve dolandırıcılık
gibi AB ölçütlerine, çağ-
daş demokrasiye, hukuka
ve ahlaka sığmayacak bir
tartışmanın içine sürük-
lendiğimiz tartışılamaya-
cak bir olgudur.
AKP iktidarını eleşti-
renleri “darbeci” diye nite-
leme siyasetine katkıda bu-
lunan Ergenekon davası
sonlanamayacak bir çık-
maza saplanmıştır; ancak
dincilik eleştirisi Anayasa
Mahkemesi kararıyla ka-
nıtlanmış, dolandırıcılık
şaibesi de Alman mahke-
mesi kararıyla iktidar par-
tisine gölge düşürmüştür.
Türkiye bu ortamdan de-
mokratik önlemlerle sıyrı-
lıp sağlıklı bir aşamayı ya-
kalayabilecek midir?..
Bu sorunun yanıtı ne ya-
zık ki AKP iktidarının tu-
tumuna bağlıdır.
Hiçbir uzlaşmaya yanaş-
mayacağını Genel Başka-
nı’nın ağzıyla dile getirmiş
olan ve basın özgürlükleri-
ne karşı savaş bayrakları-
nı dalgalandıran partinin
ülkeyi büyük bir hesaplaş-
maya sürükleyeceği açık
seçik görülüyor.
Baştarafı 1. Sayfada
CEMİL CİĞERİM
SAMSUN - 12 Eylül darbe-
sinin ardõndan Adana 1 No’lu Sõ-
kõyönetim Mahkemesi’nin ka-
rarõyla idam edilen Mustafa
Özenç’in ailesine yazdõğõ son
mektup 27 yõl sonra gazetemiz
muhabirleri tarafõndan ailesine
ulaştõrõldõ. Özenç’in kardeşi Fa-
tih Özenç (30), yüzünü bile ha-
tõrlamadõğõ ağabeyinin mektu-
bunu okurken çok duygulandõ.
Samsun’da 1959’da doğan
Özenç, 1976-77 öğrenim yõlõn-
da Yüksek Mühendislik Okulu
için gittiği Adana’da Dev-Yol’a
katõldõ. 12 Eylül 1980 darbesi-
nin ardõndan yakalanan Özenç,
20 Ağustos 1981’de Adana 1
No’lu Sõkõyönetim Mahkeme-
si’nin kararõyla idam edildi.
Özenç’in idamõndan 45 daki-
ka önce ailesine yazdõğõ son
mektubu, 12 Eylül dönemiyle il-
gili bir araştõrma yapan gazete-
mizin İskenderun Muhabiri
Akın Bodur’un eline geçti.
Mektup, Bodur tarafõndan Sam-
sun muhabirimiz Cemil Ciğe-
rim’e iletilerek Özenç’in kardeşi
Fatih Özenç’e ulaştõrõldõ. 19
Mayõs Sanayi Sitesi’nde bir
mobilya atölyesinde çalõşan Fa-
tih Özenç, fotoğraflarõndan ta-
nõdõğõ ağabeyinin son mektu-
bunu okurken duygulandõ. Ağa-
beyinin son mektubunu kalp
hastasõ olan 75 yaşõndaki baba-
sõ Şevket Özenç’e veremeye-
ceğini belirten Özenç, “Mek-
tup, ağabeyimle benim aram-
da sır olarak kalacak. Ba-
bam, yıllardan beri mektubu
alamadık diye üzülüyordu.”
diye konuştu.
Özenç’in son mektubu özet-
le şöyle;
“Sevgili babacığım,
Sizlere bu satırları yazma-
mın en önemli nedeni kendinizi
benim için suçlamamanız ve
bu konuda soğukkanlı dav-
ranmanıza katkıda buluna-
bilmek istememdir. Sizler eli-
nizden geldiğince bana des-
tek olup iyi bir şekilde yetiş-
meme çalıştınız. Ancak içinde
bulunulan toplumsal şartlar
benim ister istemez bir tercih
yapmamı gerektirdi. Bu tercih
bir yanda sermaye ve onun
uşaklığını yapan faşist güçler,
diğer yanda emekten yana
olan güçler arasında söz ko-
nusu idi. Ben de seve seve bu-
güne kadar uzanan sonuçları-
nı gördüğüm halde faşizme
karşı emekten yana olmayı
seçtim. Ve doğru bildiğim de-
ğerler uğrunda onurluca sa-
vaştım. (…) Hiçbir baskı veya
cebir karşısında bir an dahi
inandığım değerlere ihaneti
düşünmedim. Sizler beni an-
lamak için her şeyden önce ya-
şamalısınız. (…) Sömürü ve zu-
lüm düzeni sürdüğü müddet-
çe bu savaş yok edilemez. İn-
kâr etmek gerçekleri de de-
ğiştirmez. Er ya da geç bu bo-
zuk düzen tüm pislikleriyle
tarihin çöp sepetine atılacaktır.
Bu uğurda gelen ölüm de, ne-
reden gelirse gelsin hoş geldi,
sefa geldi.”
İstanbul Haber Servisi - Erge-
nekon soruşturmasõ kapsamõnda göz-
altõna alõnan 4 teğmen ve bir askeri
okul öğrencisinin de aralarõnda bu-
lunduğu 11 kişi, “örgüt üyesi” ol-
duklarõ iddiasõyla tutuklandõ. Oyun-
cu Nurseli İdiz, menajer Seyhan
Soylu ve bir teğmen ile birlikte 7 ki-
şi, savcõlõk sorgularõnõn ardõndan
serbest bõrakõldõ. Avukat Levent
Temiz’in mahkemedeki sorgusu geç
saatlere kadar sürdü.
İstanbul Merkez Komutanlõğõ’nda
gözaltõnda tutulan şüpheli askerler,
önceki gün Beşiktaş’taki İstanbul
Adliyesi’ne getirildi. Soruşturma
savcõlarõ Zekeriya Öz ve Mehmet
Ali Pekgüzel tarafõndan ifadesi alõ-
nan askerler, tutuklanmalarõ iste-
miyle nöbetçi İstanbul 9. Ağõr Ceza
Mahkemesi’ne sevk edildi. Mahke-
me, Kara Harp Okulu üçüncü sõnõf
öğrencisi Yaşar T. (20), teğmenler
Eren M, Noyan Ç, Hasan Hüseyin
U, Mehmet Ali Ç’yi “örgüt üyesi ol-
mak” suçundan gece geç saatlerde
tutukladõ. Hasan Hüseyin U’nun pi-
lot olduğu, Mehmet Ali Ç’nin ise
okulunu dördüncülükle bitirdiği, Ge-
nelkurmay’dan ödül aldõğõ ifade
edildi. Eren M’nin ise Yükseko-
va’da operasyondayken gözaltõna
alõndõğõ kaydedildi. Gece geç saat-
lerde adliyedeki işlemleri tamamla-
nan teğmenler, Hasdal’daki askeri ce-
zaevine gönderildi. Askerlerin, daha
önce mahkemece serbest bõrakõlan
Neriman Aydın ve kardeşi Kemal
Aydın’õn evinde yapõlan toplantõla-
ra katõldõklarõ iddia edildi. Aydõn kar-
deşlerin evinin, Kuvayõ Milliye Der-
neği’nin hücre evi olarak kullanõldõ-
ğõ ileri sürüldü. Askeri okul öğrencisi
Yaşar T’nin avukatõ Kürşat Veli
Eren, tutuklama kararõnõn bir hukuk
cinayeti olduğunu ve karara itiraz
edeceklerini söyledi. Müvekkilinin
görüştüğü belirtilen kişiler Neriman
Aydõn ve Kemal Aydõn’õn serbest bõ-
rakõldõklarõna dikkat çekerek “Amaç
TSK’yi yıpratmak. Üniformalı ol-
dukları için tutuklandılar” dedi.
Teğmenlerin avukatõ Yusuf Eri-
kel, “Teğmenlerin görüşmeleri-
nin tamamen komutanlarının bil-
gisi dahilinde olduğunu” belirtti.
Hizb-ut Tahrir bağlantısı
Soruşturma kapsamõnda gözaltõna
alõnan Nurseli İdiz, “Sisi” lakaplõ
Seyhan Soylu, eski İstanbul Ülkü
Ocaklarõ Başkanõ Levent Temiz’in
de aralarõnda bulunduğu 13 kişi ise
dün adliyeye sevk edildi. Nurseli
İdiz, Seyhan Soylu, Oğuz Çetin,
Tolga Sarıoğlu ve Mahmut Oğuz
Kazancı, savcõlõk sorgusunun ar-
dõndan serbest bõrakõlõrken, avukat
Levent Temiz’in de aralarõnda bu-
lunduğu 8 kişi tutuklama istemiyle
nöbetçi mahkemeye sevk edildi.
Hamza Demir, Mahmut Oğuz,
Süleyman Solmaz, Kurtca Bektaş,
Rıza Demir ve Rıfat Yıldırım mah-
keme tarafõndan tutuklandõ. Doğu-
kan Yorulmaz ise serbest bõrakõldõ.
6 kişinin “Ergenekon terör örgü-
tü üyesi olmak, örgüt adına faali-
yette bulunmak”, “Ergenekon te-
rör örgütü ile irtibatları bulunan
Hizb-ut Tahrir terör örgütü üye-
si olmak” suçlarõndan tutuklandõğõ
öğrenildi. Tutuklanan şahõslarõn Ne-
riman Aydõn’õn bilgisayarõnda bu-
lunan Hizb-ut Tahrir ile ilgili bel-
gede isimlerinin geçtiği belirtildi.
Seyhan Soylu, adliye çõkõşõnda
yanlõş bir ihbar sonucu gözaltõna alõn-
dõğõnõ söyledi. Aramalarda Kürt bö-
reğinin yanõndaki pudraşekerini
uyuşturucu diye aldõklarõnõ, “Cum-
huriyet Kadınları” projesiyle ilgi-
li hazõrladõklarõ 5 bine yakõn CD’ye
el konulduğunu ileri sürdü. Nurseli
İdiz ise soruşturmayla ilgili genel ola-
rak ifadesine başvurulduğunu ifade
etti. İdiz, “Silah kaçakçılığından
suçlanıyorum” şeklindeki açõkla-
mayõ şaka olarak söylediğini ifade et-
ti. İdiz, işyerinde bulunan silahlarõn
projede kullanõlan kurusõkõ silahlar
olduğunu da dile getirdi.
11 kişi tutuklandı
27 yõl sonra gelen mektup
‘Bayrampaşa
mühürlensin’
HİLAL KÖSE
Hayata Dönüş operasyonunda ölen tutuklu
Aşur Korkmaz’õn kardeşi Taner Korkmaz,
Bayrampaşa Cezaevi’nin mühürlenmesini istiyor.
Korkmaz adõna mahkemeye başvuran avukatla-
rõ, 12 kişinin öldüğü Bayrampaşa Cezaevi’nin,
soruşturma tamamlanmadan yõkõlmamasõ ge-
rektiğini ifade ettiler.
Tecrite karşõ başlatõlan ölüm orucu eylemini so-
na erdirmek ve tutuklularõ F tipi cezaevlerine sevk
etmek amacõyla, 19 Aralõk 2000’de eşzamanlõ dü-
zenlenen operasyonlarda, çoğunluğu tutuklu ve hü-
kümlü olan 32 kişi öldürüldü. Bayrampaşa’da bu-
lunan tutuklular Aşur Korkmaz, Şefinur Tezgel,
Özlem Ercan, Mustafa Yılmaz, Fırat Tavuk, hü-
kümlüler Nilüfer Alcan, Yazgülü Güder Öztürk,
Gülser Tuzcu, Seyhan Doğan, Cengiz Çalıko-
paron, Ali Ateş, Murat Ördekçi yaşamõnõ yitirdi.
Olayõn ardõndan, gardiyanlara ve askerlere “kö-
tü muamelden”, tutuklulara da “cezaevinde is-
yan çıkarmak” suçundan dava açõldõ.
12 kişinin ölümünden sorumlu olanlar ise yar-
gõ önüne çõkarõlmadõ. Eyüp Cumhuriyet Baş-
savcõlõğõ’nõn soruşturmasõ 7 yõldõr sürüyor. Sav-
cõlõğa, operasyonu düzenleyen askeri persone-
lin isimleri bildirilmediği için dava açõlamõyor.
Bu süreçte yeni cezaevleri yapõldõğõ için Bay-
rampaşa boşaltõldõ ve İstanbul Büyükşehir Be-
lediyesi’ne devredildi. Aşur Korkmaz’õn kardeşi
Taner Korkmaz ise bu gelişmelerin ardõndan,
Eyüp Cumhuriyet Başsavcõlõğõ’na başvurdu.
Savcõlõğõn on gün boyunca herhangi bir yanõt ver-
memesi üzerine de Eyüp 1. Sulh Ceza Mahke-
mesi’ne başvurarak cezaevinin mühürlenmesi-
ni istedi. Korkmaz, adõna Halkõn Hukuk Büro-
su avukatlarõ tarafõndan hazõrlanan dilekçede,
operasyonun esas olarak cezaevinin C-0 koğu-
şu ile C-18 koğuşu arasõnda kalan tutuklu ve hü-
kümlülere yönelik olduğu belirtildi.
Ergenekon operasyonu kapsamõnda gözaltõna alõnanlardan 7 kişi serbest bõrakõldõ
12 Eylül döneminde idam edilen Mustafa Özenç’in mektubu ailesine ulaştõrõldõ
Fatih Özenç, ağabeyinin mektubunu okurken duygulandı.
MAHKEMEYE BAŞVURU
PKK, ERZAK GÖTÜREN İKİ ŞOFÖRÜ KAÇIRDI PATLAMAMIŞ HAVAN MERMİSİ CAN ALDI
TUNCELİ (Cumhuriyet) - Tunceli’nin Nazimiye ilçesine
bağlõ Dereova köyü yakõnlarõnda yol kesen PKK’liler,
durdurduklarõ 2 aracõn şoförünü kaçõrdõ. Dereova köyü
yakõnlarõnda kaçõrõlan Burhan Aslan’õn bölgedeki aske-
ri karakollara ekmek taşõyan Nazimiye’deki bir fõrõna ait
aracõn sürücüsü olduğu, Abdulmuttalip Açıkgöz’ün de
ilçedeki karakollara erzak taşõyan özel bir şirkete ait ara-
cõ kullandõğõ bildirildi. PKK’lilerin 2 şoförü kaçõrdõğõ
Dereova köyü kõrsalõndaki Sevdin ormanlarõna helikop-
terle asker indirilirken, Kars’tan ilçeye sevk edilen bir
piyade taburuna bağlõ yüzlerce asker de bölgeye gönde-
rildi. Teröristler, 14 Eylül’de AKP Tunceli İl Başkan
Yardõmcõsõ, işadamõ Ali Aşkın’õ da kaçõrmõştõ.
BATMAN (Cumhuriyet) - Batman’õn Sason ilçesine bağlõ
Balbaşõ köyünde patlamamõş havan mermisini kurcala-
yan 11 yaşõndaki Ömer Soysal feci şekilde yaşamõnõ yi-
tirdi. Vücudu tamamen parçalanan Soysal’õn kopan sol
kolu ise arazideki tüm aramalara karşõn bulunamadõ. Kü-
çük çocuktan geriye yalnõzca 2 gün gidebildiği okul için
alõnan okul çantasõ kaldõ. Balbaşõ köyünde 12 yõl önce
güvenlik nedeniyle boşaltõlan harabe evlerin arasõnda do-
laşan Soysal, patlamamõş havan mermisi buldu. Havan
mermisini taşla parçalamaya çalõşan Soysal, meydana
gelen patlamada yaşamõnõ yitirdi. Patlamanõn şiddetiyle
vücudu tamamen parçalanan Soysal’õn kopan sol kolu ai-
lesi ve köylülerin tüm aramalarõna karşõn bulunamadõ.
Komada
tahliye
Eruygur’un sağlõk durumuna ilişkin
bir açõklama yapan Kocaeli Üniversitesi
(KOÜ) Tõp Fakültesi Araştõrma ve Uy-
gulama Hastanesi Başhekimi Prof. Dr.
Nazım Mutlu, “Eruygur’un yeniden
MR’ı çekildi. Yaptığımız tetkiklerde be-
yin kanamasının ilerlemediğini tespit
ettik. Hayati tehlikesi henüz geçmiş de-
ğil. Sağlık durumu ciddiyetini koruyor.
MR sonrasında yeniden yoğun bakım
ünitesinde tedavi altına aldık” dedi.
Mutlu, Eruygur’un yoğun bakõm üni-
tesindeki tedavisinin sürdürüleceğini,
uyandõrõlmasõnõn şu an için mümkün ol-
madõğõnõ bildirdi. Eruygur’un tahliye ka-
rarõndan sonra GATA’ya götürülebileceği
belirtildi.
Eruygur’un avukatõ Kazım Arslan,
tahliye kararõnõ “Olması gerekendi, bi-
zim de beklediğimiz bir sonuçtu” şek-
linde değerlendirerek Eruygur’un tutuk-
lanmasõ için bir sebep görmediklerini ve
her ay tahliye talebinde bulunduklarõnõ
kaydetti. Arslan, “Tutuklanması için
bize göre sebep de yoktu ama buna rağ-
men tutuklama kararı verilmişti. Tah-
liye kararı verilmesiyle de en azından
bir nebze olsun teselli bulduk. İnşallah
gelecekte beraatla sonuçlanacak ka-
rarları bekliyoruz. Sağlık durumu cid-
diyetini koruyor ama iyileşmeye doğru
göstergeler var.” dedi.
ADD Kocaeli Şubesi Başkanõ Boz-
kurt Uslu ise tahliye kararõyla ilgili bu-
ruk bir sevinç yaşadõklarõnõ belirterek, “Bi-
zim için önemli olan sağlığına kavuş-
masıdır. İlk fırsatta onuru ve itibarının
iade edilmesini bekliyoruz” diye konuştu.
Baştarafı 1. Sayfada
İdiz ve Soylu savcılık sorgularının ardından serbest bırakıldı. (AA)