14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 14 EYLÜL 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KÜLTÜR 17 ESİNTİLER ZEYNEP ORAL Günaydıııııııııııııın!!! kultur@cumhuriyet.com.tr Acıbadem 545 97 45 34 34 %5 indirim + 12 taksit %10 indirim + 6 taksit veya Tek Ödemede %10 indirim Maximum Kart’a özel ödeme seçenekleri ile ANADOLU DOĞA KÜLTÜR KEŞİF GAP SERÜVENİ (THY ile) ADIYAMAN - Ş.URFA - G. ANTEP - MARDİN - D.BAKIR ANTAKYA VE KİLİKYA (THY ile) ADANA - ANTAKYA - HATAY - MERSİN 30 Eylül Hareket DOĞUANADOLUMASALI(THYile) ERZURUM - KARS - AĞRI - VAN KUTSALVADİKAPADOKYA(THYile) ÜRGÜP - GÖREME - AVANOS - KAYSERİ DOĞU KARADENİZ (THY ile) TRABZON - RİZE - ARTVİN - SAMSUN - ORDU BİLİNMEYEN KIBRIS (KTHY ile) GİRNE - LEFKOŞA - MAGOSA - LEFKE 30 Eylül hareket 30 Eylül ve 2 Ekim 30 Eylül ve 2 Ekim 30 Eylül ve 2 Ekim30 Eylül Hareket 30Eylül,2,Ekim 30 Eylül Hareket MÜZEKENT MARDİN (THY ile) Peşin 499YTL. 46 YTL x 12 taksit Peşin 699YTL. 64 YTL x 12 taksit Peşin 649YTL. 60 YTL x 12 taksit Peşin 649YTL. 60 YTL x 12 taksit Peşin 849YTL. 78 YTL x 12 taksit Peşin 649YTL. 60 YTL x 12 taksit Peşin 599YTL. 55 YTL x 12 taksit UÇAKLI PAKETLER DİĞER TURLARIMIZI OFİSLERİMİZDEN SORUNUZ İçimden avazım çıktığı kadar “gü- naydııııın!” diye haykırmak geliyor. AKP’yi ve Tayyip Erdoğan’ı , “Oh yaşasın, memlekete demokrasi ge- tirdi!” diye alkışlayanlar, sanki şim- dilerde “uyanır” gibi oldular... Bence, meslektaşların çoğu zaten “uyanıktı” da, fazlaca uyanıklıktan yani işlerine geldiğinden, uyur gibi yapıp AKP’yi ve Erdoğan’ı demokrasi havarisi ilan ettiler! “Deniz Feneri” rezilliği ve bu re- zilliğin kimilerince yeni “keşfedilme- si” kılıçların bilenmesine, safların be- lirlenmesine vesile oldu. Şimdi dile- rim bu olayı sadece Erdoğan-Aydın Doğan maçı gibi, iki takımın müca- delesi gibi izlemekle yetinmeyiz! Tam tersine AKP iktidarının dayandığı köktendinci, anti demokratik, bilim dı- şı, hukuk dışı zihniyetin bu ülkeyi bu ülkede yaşayanları nereye getirdiği- ni görebiliriz! Konya’daki Kuran kursunda ölen kız çocukları... O çocukların ana ba- balarının şikâyetçi olmamaları... İş- sizliğin bunca artması... Orman yan- gınlarından elde edilen arsaların ima- ra açılması... İçme sularının tüken- mesi, sulara zehir karışımı... Protes- tolarını dile getiren öğrencilere karşı polisin şiddetti... Başbakan’ın tam bir kabadayı davranışıyla kendisini eleş- tiren ya da karşı olanları tehdit edişi... İnanın bunların hepsi bir bütün! Yandaş olanlar, olmayanlar, önce bunun bilincine varmak zorunda! Geçen haftanın en ilginç olayla- rından biri Cem Uzan’ın “Denetimli Serbestlik Yasası” uyarınca 5 yıl de- netime tâbi tutulması, bu süre içinde bir rehber önderliğinde öfke kontrol programına devam etmesi ve öfke kontrolü ile kişisel gelişim konuların- da 5 yayın okutturulması cezasına çarptırılmasıydı. (Başka cezalar da var ama onlar ilginç değil!) Bence Tayip Erdoğan’ın da bir öf- ke kontrol programına ihtiyacı var. Bu program çerçevesinde Başbakan’a okuma önerilerim sonsuz. İlk aklıma gelenleri sıralıyorum: Bu ülkeyi (tari- hini, coğrafyasını, insanını) daha içten tanımak için Nâzım Hikmet’in “Mem- leketimden İnsan Manzaraları” ve Turgut Özakman’ın “Şu Çılgın Türk- ler” ve “Diriliş” kitaplarını... Evrensel değerleri kavrayabilmek için Nâzım Hikmet’in tüm şiirini ve Server Tanilli Hoca’nın “Uygarlık Tarihi” külliyatını... Hırsını denetlemek için Shakespea- re’in “Macbeth’ini”... İnsanı, sadece insan olduğu için (oy potansiyeli, seçmen ya da zengin ve güçlü oldu- ğundan değil) sevebilmek için Sait Faik ve Çehov’un eserlerini... “Ilım- lı İslam” rüyasının ölümle eşdeğer ol- duğunu kavrayabilmesi için önce Fatmagül Berktay’ın “Tek Tanrılı Dinler ve Kadın” araştırmasını sonra “Kâbil Kitapçısı”, “Afganistan Ger- çeğinde Şeriata Karşı Kadınlar”, “Uçurtma Avcısı” gibi kitapları... Geçen hafta omuriliğim bana oyun oynamasaydı, bel kayması hışmına uğramasaydım, iki gün önce Esinti- ler köşemi boş bırakmayacak, tam da 12 Eylül’e rastlayan günde yine he- sap soracaktım. Olmadı. Bin kez söylense de yazılsa da az- dır. Umutulmamalı, herkes, hele he- le gençler mutlak bilmeli: 650 bin kişi gözaltına alındı. Gö- zetim altındakilerin tümü işkenceden geçirildi. 171 kişi işkencede yaşamını yitir- di. (Bu sayı, İnsan Hakları Derneği’nin kesin kanıtları elde ettiği ölümlere iliş- kindir. Yoksa, aynı dönemde gözal- tında kuşkulu ölüm sayısı 400 civa- rındadır.) Sıkıyönetim Askeri Mahkemele- ri’nde 210 bin dava açıldı. Bu dava- ların 71 bini TCK’nin 141 ve 142. maddelerinden; 14 bini 163. mad- deden olmak üzere 85 bin kişi dü- şüncelerinden dolayı yargılandı. Bu davalarda 6353 sanığın idamı isten- di. İşkence ile alınan ifadeler, karar ge- rekçesi yapıldı. 517 insan ölüm ce- zasına çarptırıldı. İçlerinden 50’si idam edildi. İçlerinde en genci 17 ya- şındaki Erdal Eren’di. 12 Eylül döneminde 1 milyon 683 bin kişi fişlendi. 348 bin kişiye pasa- port tahdidi konuldu.1402 sayılı ya- sayla sıkıyönetim komutanlarınca, 14 bin 509 kamu görevlisi işlerinden atıldı. Ayrıca 18 bin memur, 5 bin öğ- retmen, 2 bin yargıç ve savcı, 4 bin polis, 2 bin subay baskıyla istifaya zorlandı. İşkence ve baskıdan kurtulmak için 30 bin kişi Türkiye’yi terk etti. Bun- lardan 14 bini vatandaşlıktan atıldı. Liselerde din dersi zorunlu; felse- fe dersi ise seçmeli hale getirildi. Tüm ders kitaplarına “Türk – İslam Sentezi” yerleştirildi. İmam hatip okulları ve Ku- ran kursları katlanarak çoğaldı, şeri- at örgütleri desteklendi… Tüm demokratik kurumlar yok sa- yıldı... Dünyanın neresinde olursa olsun bunun binde birini yapanlar yargıla- nır, cezalandırıldı. Biz ise bu işi ba- şaramadık. Benim artık inancım o ki, boşuna bir mahkeme bir yargılama beklemeyelim! Ancak şunun bilin- cinde olabilir ve uygulamaya çalışa- biliriz: Yapmamız gereken: Darbeye ka- rışanı toplum içine çıkamaz hale dü- şürmek! Kenan Evren’in “hiç piş- manlık duymadığı”nı her fırsatta açık- ladığı bir ülkede yaşadığımın farkın- dayım! “Tereddüt etmeden yine ya- parım”, “hiç vicdan azabı çekmedim” dediğini biliyorum! Uygar ve demokratik bir ülkede Ke- nan Evren’in değil böyle konuşabil- mesi, ziyaretlere gidip millete el öp- türmesi, toplum içine çıkabilmesi, de- meçler, görüşler bildirmesi, gazete- lerde boy göstermesi söz konusu ola- mazdı. Şimdi hepimize düşen görev, Evren ve şürekâsını ve de onların eli- ni eteğini öpenleri, toplumdan de- fetmek olmalı! zeynep@zeyneporal.com faks:0212 257 16 50 Nâzõm Hikmet, gazeteci kimliğiyle, bu ayda yaşanõlan çelişkileri, haksõzlõklarõ yansõtõyordu Ramazangecesiİstanbul’da1935 yõlõnõn Ramazan’õ, Ocak ayõnõ kapsamaktadõr ve dahasõ, yõlbaşõyla Şeker bay- ramõ örtüşmektedir! İstan- bul’da Kadir gecesiyle yõl- başõ hazõrlõklarõ iç içe geç- miştir. İşte, bu günlerde, Kadõköy vapurunda bir ka- dõn ve bir erkek konuşmak- tadõrlar. Kadõnõn “dudak- ları nar çiçeği kırmızısıydı, tırnakları ‘Yenice’ kutu- larının kırmızılığında ve saçları kıvrım kıvrım” idi… Erkek ise “ince kaytan bıyıklı, geniş tahta omuz- lu”ydu… Görmüş gibi ya- zõyorum ama elbette yanla- rõnda değildim. Ben, tam karşõlarõnda oturan adamõn yalancõsõyõm. Ne konuştuklarõnõ da, onlarla birlikte Köprü’ye geçen ada- mõn anlattõklarõndan duydum… Kadõn adama sorar: - Oruçlu mu- sun? Adam “Hayır, bugün tutma- dım” yanõtõnõ verince kadõn bilmiş bir dille sürdürür: “Yazık, asıl bu- gün tutmak lazımdı. Ninem söyledi dün gece Kadir gecesiymiş. Kadir gecesinin ertesi günü oruç tut- mak çok sevapmış…” Kadir gecesiyle Noel ağacı Adam, bunu bilmediğini, büyük bir fõrsat kaçõrdõğõnõ söyleyince her ikisi de bir müddet susarlar. Sessiz- liği kadõn bozar: “Yarın gece Li- li’lerde Noel ağacı dikilecek. Ge- lecek misin?” Adam, heyecanla kadõna doğru dö- nerek şunlarõ söyler: “Yaaa! Bil- miyordum. Mutlaka gelirim. Ba- ri bu fırsatı kaçırmayayım.” Vapurda, kadõn ve adamõn tam karşõlarõnda oturan ve de konuşma- lara tanõk olan bir gazetecidir. Erte- si gün, o gazeteci, vapurda duyduk- larõna yer verdiği köşe yazõsõnõ şöy- le bitirir:“Kadir gecesiyle Noel ağacını aynı heyecanla benimseyen bu bayla bayan köprüye çıktılar. Ben, bence, sade insanoğlunun kafa ve kol emeğinin verimi olan Yenicami’ye baka baka yürü- düm.” Akşam gazetesindeki köşe yaza- rõnõn adõ Orhan Selim’dir… Aslõnda yazõlarõnõ bu adla yayõmlayan gaze- teci Nâzım Hikmet’ten başkasõ de- ğildir!.. Koca Nâzõm, Şeker bayra- mõ yazõsõnda da bir okurunun gön- derdiği şikâyet mektubuna yer ve- recektir. Bu, son derece önemli, in- san sağlõğõnõ ilgilendiren bir konu- dur. Mektubu gönderen, hastalanan 18 yaşõndaki kõz kardeşinden söz et- mektedir. Burnundan kanlar gelen genç kõzõ Kadõköy Halkevi’nin dis- panserine götürürler ve telaş içinde kapõyõ çalarlar. Kapõyõ açan görev- li şunu söyler:“Bugün bayram. Bayramda doktor olur mu?” Nâzõm Hikmet’e mektup gönderen okuru, hastalarõnõ alelacele Haydar- paşa İntaniye Hastanesi’ne götür- düklerini yazõyor, ilerleyen satõr- larda… Orada da kendilerine yarõn sabah 7’de gelip numara almalarõ söylenir!.. Ateşi yükselmiş olsa da çaresizlik içinde hastayõ eve geri gö- türürler. Ertesi gün erkenden hasta- neye giderler ve numara alõrlar… La- kin, bir görevli bekleyenlere şunu söyleyecektir: “Bugün bayram, doktor muayenesi filan yok.” Okur, mektubun sonunda şunu sorar Nâzõm’a: “Bayram demek, evine parayla doktor getireme- yecek hastaların ölümle yapayal- nız bırakılmaları mı demektir?”… 1935 yõlõnõn son gününde yayõmlar Nâzõm bu mektubu ve yazõsõna son noktayõ şöyle koyar: “Okuyucumun mektubu bu kadar. Ben bu mek- tuptan sonra, kendimden bir satır olsun katacak değilim.” Gazeteci Nâzõm Hikmet, Ramazan ayõndaki yazõla- rõnda da, halkõn sõkõntõlarõnõ, acõlarõnõ yazar. İstanbul so- kaklarõnda, vapurlarõnda gör- düğü, duyduğu çelişkileri kaleme almaya devam eder. Şair Nâzõm Hikmet’in dize- lerinde ise Ramazan “Se- vermişim Meğer” adlõ şii- rinde çõkar karşõmõza. Hem de, en geleneksel haliyle: çamurlu karanlık so- kakta bata çıka Karagöz’e gidiyorum Ramazan gecesi önde körüklü kaat fener belki böyle bir şey ol- madı belki bir yerde okudum sekiz yaşında bir oğlanın Karagöz’e gidişini Ramazan gecesi İstanbul’da dedesinin elinden tutup Halkın sözcüsüydü Nâzõm Hikmet bir yõl sonra ise, sa- hur davulundan şikâyetçi olan okur- larõnõn mektuplarõna ayõracaktõr kö- şesini. “Gelişigüzel” seçtiğini söy- lediği bir mektuba yer verdikten sonra Nâzõm, şöyle açõklar düşün- celerini: “Sahur davulundan şi- kâyet eden okuyucularım tepeden tırnağa haklıdırlar. Davulla her- hangi bir saatin ilanı usulü yir- minci ‘asr-õ medeni’de çok tuhaf. Hiç kimsenin hiç kimseyi gece uykusunda rahatsız etmek hakkı yoktur sanıyorum. Sahura kal- kacak olanlar başka vasıtalarla uyanabilirler. Bir kısım şehirdaş sahura kalkacak diye hastaların, çocukların, sahura kalkmayan- ların uykularını tepelerine sıçrat- makta mana yok.” Görüldüğü gibi Nâzõm Hikmet, di- zelerinde Ramazan’õn İstanbul ge- celerindeki şiirselliğini ustaca yan- sõtõrken, gazeteci kimliğiyle de, bu ayda yaşanõlan çelişkilere, haksõz- lõklara yer veriyor, insanlarõn so- runlarõnõ köşesinde dile getiriyor. Geçen hafta Yakup Kadri Ka- raosmanoğlu ve Cenab Şahabet- tin’in Ramazan yazõlarõna yer ve- rirken söylemiştik: Bir zamanlar şairler, yazarlar Ramazan kültürüne sahip çõkarlar, halkõn sözcüsü olur- lardõ diye… Bu hafta da Nâzõm Hikmet’e bir göz attõk… Bakalõm haftaya kimler olacak? MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI NâzõmHikmet’e izin çõkmadõ Kültür Servisi - “Memleketimden İnsan Manzaraları” adlõ oyunlarõnõ 12 Eylül darbesi- nin yõldönümünde sahnelemek isteyen Kayıp Sah- ne Sanat Grubu, Bursa Büyükşehir Belediye- si’nin engeliyle karşõlaştõ. Bursa’da kurulan Ka- yõp Sahne Sanat Grubu, Nâzım Hikmet’in aynõ adlõ yapõtõndan uyarladõklarõ oyunlarõnõ ilk defa temmuz ayõnda İstanbul’da oynadõktan sonra Bursa’nõn çeşitli meydanlarõnda da sergilediler. Bu yõl 12 Eylül’de oyunlarõnõ tekrar sergilemek isteyen grubun başvurusu Bursa Büyükşehir Be- lediyesi tarafõndan ramazan ayõ ve ramazan ayõ do- layõsõyla tüm meydanlarõn dolu olmasõ gerekçe gösterilerek reddedildi. Belediye tarafõndan oyun için uygun bir yer gösterme talepleri de reddedi- len grup, 25 dakikalõk oyunlarõnõ ilerleyen tarih- lerde hem sokaklarda hem de kapalõ salonlarda ser- gilemeye devam edecek. Daha önce ağustos ayõnda oyunlarõnõ Kent Müzesi önünde tekrar ser- gilemek isteyen ve “Bu kadar oynadınız.. yeter!” ifadesiyle karşõlaşan grubun, oyunlarõnõ mey- danlarda sergilemek için yaptõğõ başvurular, bir- çok kez de AKP’li belediyeler tarafõndan redde- dilmişti. Pam Kõsa Film Festivali için geri sayõm başladõ Kültür Servisi - Etkin Prodüksiyon ve Profilo Alõşveriş Merkezi’nin beraber düzenlediği Pam Kısa Film Festivali’nin altõncõsõ bu yõl 22-24 Ekim tarihleri arasõnda yapõlacak. Etkinlikleri Profilo Alõşveriş Merkezi/Kültür Merkezi Salon-1 de yapõlacak festivalde kõsa film gösterimleri, Ulusal Kõsa Film yarõşmasõ, atölye çalõşmalarõ, seminer ve söyleşiler yer alacak. Hafta içi ve hafta sonu olarak iki gruba ayrõlan atölye çalõşmalarõna katõlõm 10 kişiyle sõnõrlõ ve son başvuru tarihi 6 Ekim. Ayrõca festival etkinliklerinin ücretsiz olmasõnõn yanõnda bu yõl bir ilk olarak, izleyicilere Klasik Türk Sinemasõ ağõrlõklõ olarak orijinal formatta ve bandrollü DVD/VCD filmler armağan edilecek.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle