Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
GÜNDEM MUSTAFA BALBAY
Baştarafı 1. Sayfada
pılan yorumların ortak paydası şu:
Yeni bir dönem başladı!
Herkes bu yeni dönemin adını farklı koyuyor, seç
beğen al:
Soğuk barışın sonu...
Rusya’nın dönüşü...
Kafkaslar’ın Ortadoğulaşması...
ABD-Rus çekişmesinin yeni halkası...
Bu şıkların her birinin ayrı gerçekliği var. Türkiye
AKP dönemindeki, “kriz varsa çözüm önerisi benden”
geleneğinin ürünü olarak kısa süreli suskunluktan he-
men sonra öne çıktı:
Kafkas Paktı kuralım!
Öneri Başbakan’dan geliyordu... Dışişleri’nin bu
öneriden haberi var mıydı? Bize göre haberi olsa bi-
le, onayı yoktu. Zira, böylesi önerilerin ancak belli bir
barış ve istikrar ortamında yeşerebileceği, suyun 100
derecede kaynaması kadar yalın bir gerçek.
Rusya, Türkiye’nin bu önerisinin hemen üstüne at-
ladı, “Ben de gireyim, paktı kuralım“ dedi. Zaten Rus-
ya, Erdoğan’ın ziyaretini “Ankara, Moskova’nın tez-
lerine yakın“ diye yorumladı. ABD çıkıştı:
“Bu nereden çıktı, benden habersiz böyle pakt mı
olur?”
Arada kalan Türkiye, “herkes girsin“ dedi... Erte-
si gün Gürcistan’ın Ankara Büyükelçisi demez mi:
“Biz bu tür paktlarda yokuz... Türkiye’nin iyi niyetli
girişimlerini anlıyoruz ama, toprak bütünlüğümüzü tar-
tışmalı yapacak böylesi adımlar yarar değil, zarar ge-
tirir.”
Gürcistan’a iyilik yapmak için bir öneri geliştiri-
yorsunuz, Gürcistan karşı çıkıyor!
Kafkaslar’ın bir parçası olarak Ermenistan’la iliş-
kileri nasıl sürdüreceğimiz de netlik kazanmadı. Bu-
rada da Cumhurbaşkanı, “acaba futbol maçını izle-
meye gidersem, dış politikaya hâkimmiş gibi görü-
nüp, biraz da ön almış olur muyum” sorusuna yanıt
arıyor.
Görünen tabloda, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve
Dışişleri büroksasisi birbiriyle örtüşmeyen çözümler,
projeler peşinde...
Amerikan gemilerinin İstanbul ve Çanakkale Bo-
ğazı‘ndan geçişinde de yine Ankara’nın çok kişili po-
litikasını görüyoruz...
AKP’nin yarı ve tam resmi yayın organları bile ge-
milerin geçişini, Osmanlı‘nın Birinci Dünya Savaşı‘na
sokulması koşullarıyla karşılaştırdılar. Bize göre
doğru bir çağrışım!
Teknik olarak gemilerin geçişinin Montrö’ye uygun
olduğu söyleniyor. ABD, şu aşamada gürültü çık-
masını istemediği için kendisini Montrö koşullarına
uyarlamış görünüyor. Ankara ise şöyle bakıyor:
Gemiler Boğazlardan geçti... Oh, şimdilik kriz gö-
rünmüyor!
Durumun gerçekte ne anlama geldiğini anlatmak
için yukarıdaki tümceyi şöyle kurabiliriz:
Gemiler boğazlarımızdan girdi!
Ya da şu tümce:
Boğazlarımıza kadar Kafkas krizine battık!
Şu aşamada bu değerlendirmeler abartılı bulu-
nabilir. Ancak gidiş hiç de öyle görünmüyor. Rusya
şimdiden homurdanıyor:
“Karadeniz’de ABD varlığı istikrar getirmez...”
Türkiye, çözümün parçası olacağım derken, ken-
disini krizin parçası olarak bulabilir.
GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK
Baştarafı 1. Sayfada
nüp tartışarak tezgâha koymayı bir yana bırakalım;
bu kafa ile giderek ulusallaşan herhangi bir sorunu
çözümlemek olanaksız!
Örneğin Muğla koylarındaki balık çiftliklerinin tu-
rizmden insan sağlığına uzanan zararlarını RTE ile
oturup konuşarak, olumlu sonuçlar verecek tartış-
malar yaparak çözebilir misiniz?
Böylesi bir sonucu rüyanızda görürseniz, inan-
mayınız!
Muğla’nın Güllük Körfezi’ndeki cennet koyların ba-
lık çiftliklerinin yarattığı kirlilik nedeniyle cehenneme
dönüştüğünü duyuran haberler, bu koyları kurtarmak
için iktidarın derhal gereken önlemleri alarak duruma
el koyması gerektiğini yazan yorumlar, RTE’yi yine
barut fıçısına dönüştürdü.
Kendi dışındaki siyasetçiden medyaya kadar kim
aklına geliyorsa suçlamaya yöneldi. Akla gelmiyor
değil; diyabet hastası RTE’nin şekerini acaba, bu
kez balıkçı çiftlikleri sorununu çözmek için iktidarın
hemen önlemler almasını içeren haber, yorum ve söy-
lemler mi yükseltti?
Karadeniz kıyılarında geziyor. Bir yerde kurulma-
sı planlanan santrala karşı yöre halkının düzenledi-
ği mitinglere veya Yeşiller’in (Green Peace) çevre-
ci eylemlerine kafayı takmış; binlerce insanın katıl-
dığı meydan toplantılarını üç beş kişiye indirgiyor.
Dünyanın hemen her yerinde eylemleriyle dikkat
çeken Yeşilleri küçümsüyor ve yeni kimliğini ilan edi-
yor: Çevrecinin daniskası benim!
İlk gün sergilediği manzara bu. Ertesi gün pazar.
Sorunlarımızı oturup konuşarak, uzlaşarak çözme-
miz isteniyor ya; bu istek, RTE’nin şekerinin galiba
daha da yükselmesini sağlamış.
Bu kez saldırı alanını genişletiyor ve balık çiftlik-
lerine derhal gerekli önlemler alınmasını dileyen ga-
zete fotoğraflarını, haber ve yorumları görünce yi-
ne tepesi atıyor. Meydan meydan dolaşarak aklına,
diline ne gelirse konuşuyor.
Ulusal sorunları konuşarak, anlaşarak çözmeyi
önerenlere RTE ne kadar yanıldıklarını gösteren so-
mut bir örnek veriyor:
“…Benden önceki yönetimler döneminde kurul-
muş olan bazı balık çiftlikleriyle ilgili faturanın…” ik-
tidarına kesilmek istenildiğini söylüyor.
Balık çiftliklerinden bu denli şikâyetçi iseniz; ne-
redeyse benden değil, bu çiftliklere izin veren geç-
miş iktidarlardan hesap sorun, diyecek!
Devlette devamlılığı hâlâ kavrayamamış bu anla-
yıştaki bir kafa ile sorunları konuşarak, uzlaşarak de-
ğil, örneğin anayasa sorununu, balık çiftlikleri so-
rununu çözebilmeyi umut edebilir misiniz?
RTE, umutsuz bir olay!
Kendisi de iktidarı da çevreciymiş. Ama nereye ka-
dar? Geçmişi karalama fırsatı ele geçirince gerek-
mediği halde siyasal alanda yeni kavgalara yol açın-
caya kadar…
Bağırıp çağıran, masum eleştirilere bile ağzına ve
aklına gelen saldırıyı yapan RTE ile sorunların çö-
zümünü birlikte düşünebilmek olanaksız.
RTE’nin çözüm anlayışı nalıncı keseri gibi. Hep ba-
na, hep bana!
Bir sorunun çözümü mü gündemde. RTE dini öğ-
retilerinden gelen yaşam ve siyasal felsefesine gö-
re bir yol, bir yöntem saptayacak. Sen, o, sizler, biz-
ler efendi hazretlerinin saptadığı öneriye baş eğe-
cek, böylece RTE’nin anladığı biçimde uzlaşmanın
gereğini yerine getirmiş olacağız!
Türkiye bu kadar ucuz mu?
Her konuda alim olduğuna, her konuda herkese,
geçmiş dönemlere fark attığına inanıyor.
Ama önceki gün yine; “laik, sosyal bir hukuk dev-
leti anlayışından asla geri adım atmayacağını” söy-
lüyordu.
Bay RTE; laiklik konusunda sürekli yinelediğiniz
anlayışınızı lütfen açar mısınız?
Nedir sizin gerçek laiklik anlayışınız?
Hiç değilse, bir kez olsun, ama o da laiklik konu-
sunda olsun; Kasımpaşalılığınızı gösterin... Tabii ak-
lınız, yüreğiniz elveriyorsa!..
[email protected]
SAYFA 26 AĞUSTOS 2008 SALICUMHURİYET
8 HABERLERİN DEVAMI
İstanbul B 31
Edirne B 36
Kocaeli PB 34
Çanakkale B 33
İzmir B 34
Manisa B 38
Aydın B 37
Denizli B 38
Zonguldak PB 26
Sinop Y 29
Samsun Y 30
Trabzon Y 29
Giresun Y 28
Ankara B 34
Eskişehir B 34
Konya B 34
Sıvas PB 30
Antalya B 35
Adana B 36
Mersin B 36
Diyarbakır B 39
Şanlıurfa B 37
Mardin B 33
Siirt B 38
Hakkâri B 28
Van B 30
Kars Y 27
Oslo Y 21
Helsinki Y 18
Stockholm Y 20
Londra Y 23
Amsterdam Y 20
Brüksel Y 20
Paris Y 24
Bonn PB 25
Münih PB 25
Berlin PB 24
Budapeşte PB 28
Madrid PB 35
Viyana Y 24
Belgrad PB 28
Soyfa Y 30
Roma Y 26
Atina B 31
Zürih Y 25
Moskova Y 18
Aşkabat B 38
Astana B 20
Taşkent B 40
Bakû B 32
Bişkek B 32
Tiflis B 30
Kahire A 34
Şam A 38
Yurdun kuzeydoğu ke-
simleri parçalı bulutlu,
Orta Karadeniz kıyıları,
Doğu Karadeniz ile
Kars, Ardahan ve Sinop
çevreleri kısa süreli ve
yerel olmak üzere sa-
ğanak ve gökgürültülü
sağanak yağışlı, diğer
yerler az bulutlu ve açık
geçecek. Hava sıcaklı-
ğında önemli bir deği-
şiklik olmayacak.
/ IŞIL ÖZGENTÜRK
“Örgütsüz güç güç
değildir!” hayatõn her
alanõna uygulanabilen
bu sloganõ çok seve-
rim. Örneğin sõk sõk genç nü-
fusumuzla övünüp dururuz; oy-
sa bu genç nüfusun kalitesi
hakkõnda bilgilerimiz zayõf, ay-
rõca bu dev genç nüfusun yete-
neklerini geliştirecek, onu mo-
tive edecek olanaklardan ne ya-
zõk ki yoksunuz. İktidarlarõn
kadrolaşma tutkusu ve bürok-
rasinin katõ kurallarõ insan kay-
naklarõmõzõ doğru dürüst kul-
lanmamõzõ engelleyen en önem-
li nedenlerin başõnda geliyor.
Böyle olunca da genç nüfusun
devliği filan kalmõyor ve Olim-
piyat gibi dünyanõn kõyasõya
yarõştõğõ, herkesin kendi reko-
runu kõrmak için canla başla ça-
lõştõğõ bir büyük organizasyon-
da madalya değil nal topluyoruz.
Ata sporu güreş ve devşir-
melerle başarõya ulaştõğõmõz
halterde bile yenilen yenilene.
Çünkü örgütlenmeyi bilmiyo-
ruz, sporu sadece futbol olarak
gördüğümüzden diğer spor dal-
larõndaki gelişmeleri takip etmek
gibi bir çabamõz yok. Dünya ne-
rede biz neredeyiz farkõnda bi-
le değiliz. Tõpkõ pek çok alanda
olduğu gibi...
Ulus devlet kavramõ artõk or-
tadan kalkõyor dense de, kazõn
ayağõ öyle değil; uluslar her
yarõşmayõ, her uluslararasõ or-
ganizasyonu bir prestij mesele-
si olarak görüp, ona göre ön-
lemler alõyorlar. Sporcusuna,
çalõştõrõcõlara maddi ve manevi
çok önemli imkânlar sunuyor-
lar.
Bu işler haftada bir beden
dersleriyle olmuyor. İş bilmeyen
yöneticilerle olmuyor, iman
kuvvetiyle olmuyor. Para, bilgi
ve disiplin bu işlerin başlõca ak-
törleri. Ve tabii devamlõlõk.
Vekillerine, genelkurmay es-
ki başkanlarõna zõrhlõ araba ala-
bilen Türkiye’nin sporculara
ayõracak parasõ elbette vardõr. Ya
da biz öyle biliyoruz. Ayrõca bu
alanda sadece devletin değil,
özel sektörün de devreye gir-
mesi gerekiyor. Dünya bunun
örnekleriyle dolu. Özel sektör de
bilmelidir ki, spor sadece futbol
değildir. Ve Türkiye’nin hõzlõ
koşan,yüksek atlayan atletlere
ihtiyacõ vardõr. Hele de yüzü-
cülere.. üç tarafõ deniz olan bir
toprak parçasõnda yaşayõp yüz-
mede adõmõzõn bile geçmeme-
si doğrusu beni olimpiyatlarda
en çok yaralayan şey oldu.
Tam, su akar Türk bakar hal-
deyiz.
Deveye sormuşlar: “Boynun
niye eğri?” O da yanõt vermiş:
“Nerem doğru ki...”
Eğitim, sağlõk sistemi hõzla
bozulan, çocuk ölümlerine ka-
yõtsõz, açlõk sõnõrõnda gezinen-
lerin hõzla çoğaldõğõ bir
ülkede düzeltilecek kala
kala spor mu kaldõ diye-
bilirsiniz. Üstelik haklõ-
sõnõz.. ama her şey birbirine o
kadar bağlõ ki... Dünyayõ de-
ğiştireceğimize çok inandõğõ-
mõz bir zamanlarda sõkõ tartõş-
malar yapardõk: “Şimdi devrim
zamanıdır; sanat, edebiyat,
aşk bunlar daha sonra gelir.”
Geçen zaman bize gösterdi ki,
sanat da, edebiyat da, aşk da
devrim kadar önemlidir. Buna
bugün ben bir de sporu ekliyo-
rum. Belki birileri bir şeylerin
ucundan yakalamayõ başarabi-
lir.
Not: Pazar günkü “Şiire Sı-
ğınmak İyidir” başlõklõ ya-
zõmdan sonra okurlarõmdan Bil-
ge Sümer şiire sõğõnmõş ve Tuz-
la’daki cinayet gibi kazadan
sonra kendine bir şiir yazõp be-
nimle paylaşmak istemiş, ben de
sizlerle paylaşõyorum:
“Şöyle yazıldı / Üç mezar
taşına / Ruhl....Fati... / Ahmet,
Mehmet Salih / İnsan doğdu-
lar / Malatya’da, Sinop’ta,
Kars’ta / Bilmediler son ne-
feslerine kadar / Kum torba-
sı olduklarını / Onun için ek-
sik bırakıldı / Şahidedeki ya-
zılar / Okuyanlar / Cevap bu-
lamadılar lakin / Yine de Fa-
tihayı tam okudular.”
Olimpiyat Fiyaskosu
isilozgenturk gmail.com
ABD’nin Montrö planı
Amerikan gemilerinin gün hesabı
BAHADIR SELİM DİLEK
ANKARA - ABD gemilerinin Karadeniz’e
açõlmasõndan sonra Montrö Sözleşmesi’ne gö-
re belirlenen 21 günlük süreden geri sayõm
başladõ. Geçen cumartesi günü Boğazlardan
geçerek Karadeniz’e açõlan USS Mc Faul des-
troyerinin 17, önceki gün Karadeniz’e giren
USS Dallas isimli sahil güvenlik gemisinin 18
günü kaldõ.
ABD’nin Montrö çerçevesini kullanarak be-
lirli tonaj ve süre kõsõtlamalarõ içinde Kara-
deniz’de sürekli bir güç bulundurmayõ he-
deflediği belirtiliyor. ABD yönetimi, Gür-
cistan’a destek vermek için önce Mercy ve
Comfort adlõ iki hastane gemisini Karadeniz’e
çõkarmak için basõn aracõlõğõ ile gayri resmi
olarak Ankara’da zemin yoklamõştõ. Gemilerin
ağõrlõğõ Montrö Sözleşmesi’ne takõlõnca,
ABD yönetiminin daha az tonajlõ McFaul ad-
lõ destroyer, Dallas adlõ sahil koruma gemi-
si ve Altõncõ Filo’nun bayrak gemisi USS Mo-
unt Whitney’in Karadeniz’e gönderileceği bil-
gisi basõna yansõmõştõ. McFaull ve Dallas, ge-
çen hafta sonu Karadeniz’e açõldõ. Henüz yo-
la çõkmamõş olan USS Mount Whitney, 18 bin
400 tonluk ağõrlõğõ ile Boğazlardan geçişe iliş-
kin Montrö’nün getirdiği 15 bin tonluk sõnõ-
rõn üzerinde bulunuyor. Resmi verilere göre
USS MacFaul 8 bin 915, USS Dallas 3 bin
250, USS Mount Whitney 18 bin 400 ton ağõr-
lõğa sahip bulunuyor. USS Mount Whitney
Montrö’ye aykõrõ olarak Karadeniz’e çõksa bi-
le üç geminin Karadeniz’de bulunmasõ du-
rumunda, Montrö’de bir ülke için getirilen 30
bin tonluk sõnõr aşõlmõş oluyor.
USS Mount Whitney’in resmi verilerinde
ağõrlõğõ 18 bin 400 ton görülüyor. Ancak Mon-
trö Sözleşmesi’nde sözü edilen “standart su
taşırımının” yanõnda uygulamada, net tona-
jõn kullanõldõğõ belirtiliyor. ABD gemisinin net
tonajõnõn ise 14 bin 600 olduğu belirtiliyor.
Sözleşmenin Ek 4’ünde, “İşbu Sözleşmenin
II sayılı Ek’indeki tanımlamalara göre, to-
naj toplamının hesaplanmasında göz önün-
de tutulması gereken sutaşırımı (maimah-
reç) III sayılı Ek’te tanımlanan standart su-
taşırımıdır” düzenlemesi yer alõyor. Ancak
USS Mount Whitney’in geçen yõl 28 Eylül’de
İstanbul Boğazõ’ndan geçerek Karadeniz’e çõk-
tõğõ ve burada tatbikata katõldõğõ belirtildi. Bu
geçiş sõrasõnda da söz konusu geminin stan-
dart sutaşõrõmõ ile değil net tonajõ ile değer-
lendirilmiş olduğu ortaya çõktõ.
ANKARA (Cumhuriyet Bü-
rosu) - Kafkasya’da patlak veren
savaş, Karadeniz’deki hassas den-
geyi gündeme taşõrken diploma-
si kulislerinde gelecek dönemde
ABD’nin Montrö Sözleşmesi’ni
tartõşmaya açabileceği kaygõsõ
ön plana çõkmaya başladõ. CHP
Genel Başkan Yardõmcõsõ Onur
Öymen, ABD’nin güçlü bir do-
nanmaya sahip olmasõ nedeniyle
genel politikasõnõn denizlerin ser-
bestliğinden yana olduğunun al-
tõnõ çizerken Türkiye’nin Montrö
üzerinde gerekli titizlik göster-
memesi durumunda ABD’nin
gelecek dönemde bu sözleşmenin
değiştirilmesini isteyebileceğini
söyledi.
DSP Balõkesir Milletvekili Prof.
Dr. Hüseyin Pazarcı ise
ABD’nin Montrö konusunda
uzun süreden bu yana denemeler
yaptõğõnõ, gelecek dönemde de
Bulgaristan ve Romanya’nõn NA-
TO üyeliği üzerinden bazõ giri-
şimlerinin olasõlõk dahilinde bu-
lunduğunu dile getirdi.
Gelecek dönemde ABD’nin
Montrö’ye ilişkin yaklaşõmõ ko-
nusunda uluslararasõ ilişkiler uz-
manlarõnõn görüşleri şöyle:
Onur Öymen: ABD’nin genel
politikasõ daima denizlerin ser-
bestliği olmuştur. Denizlerde
güçlü olduğu için, hiçbir kayõt al-
tõna alõnmadan serbestçe hareket
etmek istemiştir. Ama Montrö
Anlaşmasõ, sadece Karadeniz’e
sahildar devletleri değil, onun
dõşõndaki devletlere de avantaj
sağlamõştõr. Karadeniz’deki sa-
hildar devletlerin Boğazlardan
çõkõşõ da kayõtlara bağlõdõr. Ame-
rika çok uzun vadeli düşünürse,
Montrö’nün kendi lehine oldu-
ğunu görecektir. Bu bakõmdan
şimdiye kadar açõkça sözleşme-
nin değiştirilmesini istememiştir.
Türkiye’ye düşen görev, bu söz-
leşmenin titizlikle uygulanmasõ-
dõr. Türkiye eğer gerekli titizliği
göstermezse, gerek sahildar dev-
letler gerek başkalarõ Montrö’nün
değiştirilmesini gündeme geti-
rebilirler. Veya Türkiye’nin ken-
disine uyguladõğõ istisnalarõ, ken-
dilerine de uygulamasõnõ isteye-
bilirler. Onun için Türkiye çok
dikkatli bir politika izlemek zo-
rundadõr. Bu aynõ zamanda Bo-
ğazlar üzerinde Türkiye’ye tam
egemenlik veren bir anlaşmadõr.
Lozan’dan daha ileridir.
Prof. Dr. Hüseyin Pazarcı:
Amerikalõlar uzun bir süreden
beri hep böyle denemeler yapõ-
yorlar Boğazlar’dan geçişle ilgi-
li. Hani böyle yorum gerektiren
durumlarõ devreye sokmaya ça-
lõşõyorlar. Küçümsenebilecek tür-
de şeyleri ileri sürmeye çalõşõ-
yorlardõ. Amerikalõlarõn özellik-
le Orta Asya ve Kafkasya üze-
rinde etkinliklerini arttõrdõktan
sonra Karadeniz’de daha fazla
varlõk göstermek istedikleri mu-
hakkak. Bu çerçevede acaba
Montrö’yü tartõşmaya açabilir
mi hesabõna baktõğõmõzda, bu bir
olasõlõktõr. Montrö’yü tamamen
gündeme getirmesi için Rusya ile
ilgili olarak gerginliği yarattõğõ ya
da arttõrdõğõ andan itibaren küre-
sel düşünmesi lazõm. Küresel
düşündüğü zaman, şu anda bana
yetiyor derse, Montrö’yü böyle
bõrakabilir. Ama tam tersi olursa,
ABD, Montrö’nün yeniden gün-
deme gelmesini sağlayacak ma-
nivelalara sahiptir. Kendisi Mon-
trö’nün tarafõ değil, ama bir iki
devleti devreye sokabilir. Ro-
manya ve Bulgaristan’õn NATO
üyesi olmasõ vesilesiyle onlarõn
geçişlerinden yararlanabilir.
Muğla yine alev alev
MUĞLA (Cumhuriyet) - Muğ-
la’da iki gün süren Özlüce yangõ-
nõnõn kontrol altõna alõnõp soğutma
çalõşmalarõna başlanmasõnõn ar-
dõndan, aynõ bölgede dün başka bir
yangõn çõktõ. Yangõnda 50 hektar-
lõk kõzõl çam ormanõ kül oldu. De-
nizli sõnõrõna doğru yayõlan yangõ-
nõ söndürme çalõşmalarõ sõrasõnda
1 işçi kaybolurken 5 arazöz eki-
binde görevli 20’den fazla orman
işçisinin alevlerin arasõnda kaldõ-
ğõ öğrenildi. Orman işçilerinden
10’u helikopterler yardõmõyla alev-
lerin arasõndan çõkartõlõrken böl-
gedeki 5 orman mühendisi ve 10
işçinin de 4 helikopter ve çok sa-
yõda arazöz yardõmõyla kurtarõl-
maya çalõşõldõğõ kaydedildi.
Tarıma AB destekli darbe
taahhüt edildi. Taslağa göre,
söz konusu yasa “Mevcut bü-
tün gelir ödeme programla-
rının entegre edilmesi ve bun-
ların çiftlik arazisine dayan-
dırılması”nõ içeriyor.
Oturup üretmeyene
teşvik
Oysa Başbakan Recep Tay-
yip Erdoğan, çiftlik arazisinin
büyüklüğüne bağlõ olduğu için
tarõmõ üretimden koparan Doğ-
rudan Gelir Desteği’nin (DGD)
kaldõrõlacağõnõ söylemişti. DGD
sisteminde çiftçiye, yaptõğõ üre-
time değil, çiftlik arazisinin
büyüklüğüne göre tevşik veri-
liyordu.
Çiftçiler de üretim yapmadan
teşvik almayõ tercih ettikleri
için, bu sistemde tarõmsal üre-
tim azalmõştõ. ZMO Başkanõ
Günaydõn, Başbakan Erdo-
ğan’õn “DGD’yi kaldıraca-
ğız” söylemine karşõn, Ulusal
Program Taslağõ’nda verilen ta-
ahhütle Türkiye’nin tüm gelir
ödeme programlarõnõ DGD tü-
rü çiftlik arazilerine dayandõran,
böylece teşvikleri üretimden
koparan bir sistemin getirile-
ceğini söyledi. Günaydõn, şöy-
le konuştu:
“AB, tarım ve kırsal kal-
kınma dosyası için, üretim-
den tümüyle bağımsız bir
destekleme sistemi stratejisi-
nin hazırlanarak AB’ye su-
nulmasını, ‘açõlõş kriteri’ ola-
rak öngörmüş ve bunun ya-
pılmaması halinde dosyanın
açılmayacağını söylemişti.
Görüldüğü gibi, Türkiye’de
tarımı üretimden koparan
DGD sistemi, Başbakan’ın
söyleminin aksine, tüm des-
tekleme sistemine egemen kı-
lınıyor ve bu düzenlemenin
2011 sonrasında yürürlüğe
gireceği öngörülüyor. Böyle-
ce AKP iktidarı sonrasında
Türkiye’de tarımı daha da
kötüye götürecek bir düzen-
leme taahhüt ediliyor.”
‘Yem Yasası’na herkes
karşı’
Ulusal Program Taslağõ’nõn
“Gıda Güvenliği, Veteriner-
lik ve Bitki Sağlığı” ile ilgili
12. faslõnda ise “Veteriner
Hizmetleri, Gıda ve Yem Ka-
nunu”nun 2008 sonuna kadar
çõkarõlacağõ taahhüt edildi. Söz
konusu yasanõn taslağõnõn sek-
töre kapalõ olarak bakanlõk
içinde hazõrlandõğõnõ söyleyen
Günaydõn, şöyle konuştu:
“19 Temmuz 2008’de
ZMO’da yaptığımız toplan-
tıda, Ziraat, Kimya, Gıda
Mühendisleri Odaları, her
üç disipline ait fakültelerin
öğretim üyeleri ve un, yem,
gıda sektör temsilcileri sözü
edilen taslağın yanlış içeriği-
ne karşı olduklarını açıkladı.
Taslak gıda güvenliğini ge-
liştirmek bir yana, sorumlu
yöneticilerin çalışma alanını
yalnızca AB’ye yönelik üre-
tim yapan firmalara daral-
tarak, tüketici haklarını da-
ha da aşındıran bir yönelim
izliyor.”
‘Anadolu hastalıktan
kırılıyor’
Günaydõn, yine aynõ fasõlda
yer alan “Türkiye’de New-
castle, şap, sığır tüberkülozu,
bruselloz, enzootik sığır löy-
kozu, mavi dil hastalığı, sı-
ğır/koyun/keçi vebası, Afrika
at vebası, Afrika domuz
humması gibi hastalıkların
önlenmesine, alınacak ted-
birlere ilişkin” taahütleri de
“Anadolu hayvan hastalıkları
ile kavrulurken, bu alanda
hiçbir etkili önlem geliştir-
meyen, kaynak ayırmayan
AKP hükümetinin, ilgili yö-
netmelikleri 2008 ve 2009 yı-
lında yayımlayacağını taah-
hüt etmesi dahi, içinde bulu-
nulan yönetim zafiyetini açık-
laması bakımından çarpıcı-
dır” diye eleştirdi.
Baştarafı 1. Sayfada
Batman’da
1 jandarma şehit
D İ Y A R B A K I R
(Cumhuriyet Büro-
su) - Türk Silahlõ Kuv-
vetleri’nin (TSK)
PKK’ye yönelik Bat-
man’õn Sason ilçesinde
düzenlediği operasyon
çerçevesinde çõkan ça-
tõşmada jandarma er
Fahri Tekdoğan (20)
şehit oldu.
Sason’da sürdürülen
operasyonlar sõrasõnda
güvenlik güçleri ile bir
grup PKK’li karşõ kar-
şõya eldi. Çõkan çatõş-
mada jandarma er Fah-
ri Tekdoğan ağõr yara-
landõ. Batman Devlet
Hastanesi’ne kaldõrõ-
lan Tekdoğan, yapõlan
tüm müdahalelere kar-
şõn kurtarõlamayarak
şehit oldu. Güvenlik
güçleri, teröristleri ya-
kalamak için bölgede
geniş çaplõ operasyon
başlattõ.
Tekdoğan’õn 3 ay
önce evlendiği ve eşi-
nin hamile olduğu öğ-
renilirken, Mersin’in
Huzurkent beldesinde
oturan eşi ve annesi
acõ haberi alõnca sinir
krizleri geçirdiler. Ba-
ba Abbas Tekdoğan,
oğluyla şehit olmadan
dört saat önce telefon-
la görüştüğünü belirte-
rek “Telefonda ‘Baba
canõm sõkõlõyor, kara-
kolda uzanõyorum’ de-
di. Sabaha karşı jan-
darmalar oğlumun
şehit olduğu haberini
verince inanamadım”
diye konuştu.