28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Kriz T. Doğan Özdinç: “Tuvaletçiler de ekonomik krizdeymiş. Millet bir şey yemiyor ki!” CMYB C M Y B 21 AĞUSTOS 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA 17 The New York Times: Türkiye’de kredi kartı, borç tuzağı! Olsun, biz borcu da severiz tuzağı da! Yöntem Kötek Nezihe Sanal: “Nush ile uslanmayanı, diyen Gül’ün rektörü, Anayasa Mahkemesi bunu duyar da uygularsa diye bir düşünsün hele!” YağmurDeniz - El Beşir’i davet etmişler... “Davul dengi dengine!” LAİKLİK karşıtı eylemlerin odağı İslamcı AKP’nin cumhurbaşkanı seçtiği Abdullah Gül’ün, Gazi Üniversitesi’ne rektör yaptığı Rıza Ayhan’ın başına oturduğu üniversitenin ilk yönetim kurulu toplantısında dekanlara ne dediğini biliyoruz: “Biz devlet yönetiyoruz, dernek yönetmiyoruz. Kedi Sevenler Derneği’ne sadece kedi sevenler girer, kediden nefret edenler giremez. Bunu anlamayan dekanlara bunu anlatmasını biliriz. Bir sarı zarf gönderir, soruşturma açar, o dekanın burnunu sürteriz. Hani bir söz vardır: Nush ile uslanmayanın hakkı kötektir.” Böylesi veciz bir konuşma üzerine Kaya Çetin, “Gerçi ben, cahil kafamla bir rektörün görevinin bilimsel üretimin koşullarını hazırlamak mı; yoksa ‘devlet yönetmek’ mi olduğunu kavrayamadım ama yine de katkı amacıyla, bundan sonra yapacağı yönetim kurulu toplantısı için kendisine bir konuşma metni hazırladım” diyerek Rıza Ayhan’a gönderiyor. Kabul buyurulur inşallah: “Muhteremler! Nicedir fayrap vaziyetindeyiz, dekanlarımız için kavanço durumları hazırladık. Araziye uyarsanız sipaliyi demetler, tüylenirsiniz; yoksa yaparım akordunuzu, alır voltanızı gidersiniz, beni kabız etmeyin.Bakın harbi konuşuyorum, feriştahı gelse havagazı, cav cav edene çalarız sepet havasını, façası bozulur. Öyle aval aval bakmayın, kim oradaki çatlak zurna, arpası fazla gelen varsa söylesin, sökelim bamburuklarını. Fıtık etmeyin beni, ya borda eder çulu düzersiniz; ya da palamarı çözersiniz. Nicedir iskandildeyiz, türbana engel olamazsınız, ibik kaldıranın hayatı kayar, bilesiniz. Ben mandepsiye basmam, yamuk yapana defteri kebirden okur, işi raconuna bağlarım, beğenmeyen alargada dursun, bana kelek yapmayın. Akşamları oturup papaz uçuracağınıza makas değiştirin, aynı kabağa üfleyelim. Kim oradaki lafımıza limon sıkan lombak? Hey! Sen, parazit yapma yoksa alırsın pasaportunu. Sizi gidi çalı zeybekleri sizi; var mı layn sorusu olan?” Rıza Ayhan’a böylesi bir hitabet yakışır valla! Gül’ünki Rıza DÜZ ÇİZGİ ÜMİT ZİLELİ Acımak ve Utanmak!.. Bilmem inanacak mısınız ama ben bu Şaban Diş- li’ye çok acıdım arkadaşlar!.. İnsanoğlu böyledir işte; gün gelir, en acınmama- sı, aksine teşhir edilmesi, ipliğinin pazara çıkarılması gereken insanlara, o andaki mazlum duruşu, zavallı hali, titrek ses tonu gibi nedenlerle elinde olmadan acır, üzüntü duyar... Şaban Dişli de, 1 milyon dolar rüşvet karşılığı Si- livri’de bir arsanın imar değişimini yaptığı iddiaları- nı yanıtlamak için, tam 5 gün sonra kameraların önü- ne geçtiğinde gerçekten acınacak haldeydi!.. Hak- kındaki iddialara “iftira” derken sesi de, elleri de tir tir titriyordu.. kendi birikimi olduğunu öne sürdüğü 1 milyon doları sırf eski ortağına “iyilik olsun” di- ye, kredi alsın diye bankada bloke ettiğini anlatan Dişli, bunun belgesini de gösteremeyince acıma his- lerim zirve yaptı!.. Ama gözyaşlarına boğulduğum an, gazetecilerin, elindeki belgeleri uzaktan gösteren Şaban Bey’e, “göremiyoruz, yakından inceleyebilir miyiz” so- rusunu yönelttiklerinde, AKP Genel Başkan Yar- dımcısı’nın boynunu bıçak altına uzatan mazlum bir koyun misali büküp, ağlamaklı bir sesle söylediği şu sözlerdi: - Bunun ortası yoktur arkadaşlar, ya inanırsı- nız, ya inanmazsınız!.. İşte o an, boğazıma bir yumru geldi oturdu... “vah vah vah” dedim; “İktidar partisinin genel başkan yardımcısının haline bak, bırak milyonu, milyar dolara değer miydi?..” Sonra, yanında oturan AKP Grup Başkanvekili Be- kir Bozdağ’a gözüm takıldı; AKP’nin Şaban Bey’in arkasında olduğunu göstermek için orada olduğu- nu ve cansiperane müdahalelerini görünce kararı- mı verdim: - Demek ki değiyormuş!.. Utandığım an ise, aynı davanın sanığının, o da- vanın hükümlüsünü affettiğine dair haberin ajans- lara düştüğü andır... Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, kayıp tril- yon davasında 2 yıl 4 ay hapse mahkûm edilen ve cezasını(!) Altınoluk’taki yazlığında çekmekte olan eski lideri Necmettin Erbakan’ı affetti!.. Neydi da- va? Refah Partisi kapatıldığında Hazine’ye iade edil- mesi gereken yaklaşık 1.5 trilyon lira, sahte belge- lerle harcanmış gibi gösterilip cebe indirilmiş ve sah- te belgeler ortaya çıkınca mahkeme yolu görün- müştü... Pekii, davanın 2 numaralı sanığı kimdi: - Bugünün Cumhurbaşkanı, o günün Refah Partisi Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül!.. Neden böyle oldu?.. Çünkü Gül seçildi ve doku- nulmazlık zırhına büründü. Erbakan seçilemedi cezaevine doğru yürüdü!.. AKP yasa değişikliği ya- pıp Erbakan’ın cezasını evinde çekmesini sağladı. Ama bu da yetmedi ve Gül hocasını tamamen af- fetti. Aslına bakarsanız, bu af hocanın şahsında ken- disini affetmektir!.. Türkiye bunu da gördü... Kabi- le devletlerinde bile olmayacak olanı da gördü... Utançtan yüzüme al bastığını hissettim.... - Ben niye utanıyorsam?.. Sarıgül: Yeni parti yok!. Hacıbektaş’ta karşılama fotoğraflarını, ardından yeni parti haberlerini görünce Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül’ü aradım: - Başkan hayırlı olsun, yeni parti... Sarıgül, lafımı bitirmeme bile fırsat vermeden tek sözcükle yanıtladı: “Yalan!” Ardından ekledi: - Sonuna kadar CHP’deyim. Partiyi işgalden kurtarmak için mücadele edeceğim!.. Ertesi gün makamında buluştuk. Elime AKP için yaptığı çalışmalarla bilinen Poolmark kamuoyu araştırma şirketinin ölçümünü tutuşturdu. Soru şöyle: - Mustafa Sarıgül, Şişli Belediye Başkanlığı için bağımsız aday olsa oy verir misiniz? Yanıtlar çok çarpıcı: kesinlikle oy veririm: yüzde 80.3, kararsız: 10.9, vermem: 6.8... Sarıgül bu ko- nuda son derece iddialı, “yüzde 69 oy alırsam çe- kilirim” diyecek kadar kendinden emin... Peki ya sonra?.. Yerel seçimler sonrasında Bay- kal’ı koltuğundan indirmek için düğmeye basılacak. Sarıgül, 58 il ve 358 ilçede oluşturdukları “gölge teş- kilat”lara ve etrafındaki isimlere de çok güveniyor. Ben çıkarken içerde eski DSP’li çevre bakanı Fev- zi Aytekin Trakyalı muhtarlarla konuşuyordu... - 2009 sert geçecek!.. e-posta: [email protected] PERİHAN ERGUN Hak hep güçlülerin elinde, haksızlık da vesairelerin. Oysa bize Cumhuriyet Aydınlanma- sı’nın ilkeleriyle “İmtiyazsız, sı- nıfsız, bölünmez bir kitleyiz” eti- ği öğretilmişti. Son ay, hafta ve günlerin ve hatta saatlerin şok yaratan birçok olayında bu etiğin pa- ramparça edildiğini şaşkınlık- la, çaresizlikle izliyoruz. Onlarcasından ilk akla gelen Tuzla tersanelerindeki inanıl- maz işçi ölümleri. Son trajik olay da filika tes- ti için ağırlık olarak kum tor- baları yerine kobay misali ‘19’ işçinin kullanılıp, üçünün ölü- müne, on altısının da yaralan- masına acımasızca neden olunması. Bunun adı cinayet- tir. Buna boyun eğmeyenlerin işten atılması da ayrı bir acı- masızlık. Bugüne değin tersa- nelerde meydana gelen kaza- larda ölü sayısı ‘100’ü geçmiş, toplumun duyarlı kişileri ile medyası ayağa kalkmış, bu acımasızlığın önlenmesini hay- kırarak istemiş. İktidar ve mu- halefetten, yerinde inceleme yapan gruplar oluşmuş. İlgili sendikalar direniş grevleri yap- mış. Dünya, olayları kınamış. Başta son olayın aktörü Gisan Tersanesi olmak üzere bir iki tersanenin çalışması ceza ola- rak kısa süre engellenmiş. Bu- na karşın son akıl almaz cina- yet yine de işlenmiş, çünkü patron güçlü, bir lokma ekmek için ölümü göze alarak çalışan vesaireler güçsüz. Hepimizi gözyaşlarına bo- ğan bir dayanılamaz olay da Erzincan’ın Kemah kırsalında hain PKK teröristlerinin yola döşediği mayının askeri araç geçişinde patlatılmasıyla şehit olan ‘9’ asker ve subayımızın acı veren sonu. İşin en kötü yanı da olayın çarpışmada değil geçici görevle seminer vermek için görevlendirilen Kurmay Yarbay Miktad Şam- dancı’nın başkanlığındaki eki- bin karargâhlarına dönüşü sı- rasında oluşu. Şehit Yarbay Şamdancı’nın ‘22’ aylık oğlu- nun babasının tabutuna iç- güdüyle el uzatması dayanılır gibi değildi. Yurdun değişik kentlerinde yapılan cenaze tö- renlerinde şehit yakınlarının katılımcılardan özellikle de başta Başbakan’a acıyla gös- terdikleri isyankâr sesleniş- lerde “Hep bizim evlatlarımız mı ölecek, sizinkiler nerede?” sorgulamaları acaba ABD’nin Ortadoğu projesindeki taşe- ronu PKK’yi yok etmedeki gü- cünü hangi yolla olursa olsun hükümet hâlâ işi ele alma- makta sadece TSK’ye bırakma yolunda mı(?). Bu da doğal çünkü şehit olan ve ikinci, üçüncü kez yaralanarak gazi olanlar onların yakınları değil, vesaireleri(!). Ağa zulmüne karşı çıkarak, Hazine topraklarında kendi haklarının da olduğunu savu- narak direnen Diyarbakır’ın Bismil ilçesindeki Aslanoğlu köylüleri de vesaire oluşlarının cezasına uğradılar. Önce köy- lerinin adını Cumhuriyet Köyü olarak değiştirdiler, sonra hak- larının korunacaklarına inan- dıkları TİP’e üye oldular. Vay sen misin hak, adalet isteyen diye, ağa Nahef Kahraman, isteyi- şin öncüleri Muhyettin Ök- süz’le yeğeni Ömer Öksüz’ü acımasızca öldürttü. Gelmiş geçmiş hükümetlerin hiçbiri bu reformu yaparak haksızlığı ortadan kaldıramadığı içindir ki ‘Kürt sorunu’ süregelmekte- dir. Yıllardır panellerde, yazıla- rımda hep Kürt sorunu yoktur, ülkemizin en acımasız sorunu ‘eşit eğitimle eşit ekonomik haklarda’ planlı bir kalkınma yapılamayışıdır diyegeldim. Bu- nun en canlı örneği Köy Ensti- tüleri’nin o günlerin iktidarla- rınca, Meclis’teki ağaların da- yatmalarıyla ortadan kaldırıl- ması değil mi? AKP iktidarınca da beş yıldır aynı yol tutulmuş. ABD, AB ve IMF’nin emirleriy- le ziraat, sanayi dışa bağlanmış, bağımsızlıklarımız yok edilerek vesaireler işsizlik ve yoksulluğun ateş çemberi içinde iane top- lumu haline getirilip değer yar- gıları da böylece yitirtilmiştir. Bu akıl ve bilimden yoksunluktur. Kader değildir. Bunun da tek çıkış yolu tüm engellemelere karşın halka dö- nük gerçek bir Atatürkçü sol partidir. O da Diyojen’in fene- riyle ‘81’den beri aranagel- mektedir. AKP’nin cümle ayıbına bir de Başbakan Yardımcısı Şaban Dişli’nin rüşvet olayı eklendi. CHP Grup Başkanvekili Ke- mal Kılıçdaroğlu’nun günler- dir Dişli’nin Silivri’de arazi alan bir şirketin çıkarına imar plan- larını değiştirtmesi kaydıyla ‘1’ milyar dolar rüşvet aldığını ka- nıtlarıyla kamuya ve basına açıklamasına karşın aksi hâlâ ortaya konamamıştır. Çünkü; Dişli iktidarın kanatları altın- dadır, vesaire(!) değildir. Do- kunulmazlıkların kaldırılmasına bütün gücüyle direnen Sayın Başbakan’dan hiç değilse bir kerecik Dişli’ye dokunmasını beklemek, vesairelerin hakkı ol- sa gerek. Gürcistan ve Kaf- kasya’daki ABD-Rus savaşı bir sonraki yazıya. Olimpiyat Vesairelerin Kaderi mi(?) Hamza Saykan: “Olimpiyat oyunlarında sonlardayız ama yolsuzluk olimpiyatlarında ne kadar dişli olduğumuzu dünya âlem biliyor!” Mehmet Ünal: “Özelleştirme kamusal; halka açılma bireysel birikimleri bitirme yöntemi midir?” Yüksek Yerilim Hattı [email protected] Siyasetçiler için Fettullah Gülen eski moda: Onlar şimdi Fetoşist! Diyanet İşleri halka yalan söyler mi? DİYANET İşleri Başkanlığı, “vip” yani “very important person” yani “çok önemli kişi”ler için Ankara’da özel bir cami yapacak ya, Diyanet İşlerinin bir başkan yardımcısı da bu cami konusunda kamuoyuna bazı açıklamalar yaptı ya, bir de mahalleden H. Zafer Kars’ı dinleyelim: “Diyanet’in başkan yardımcısı caminin yapılacağı Eskişehir yolu Bilkent kavşağındaki arazinin karşısında yer alan Mustafa Kemal Mahallesi’nde cami olmadığını söyledi. Oysa bu mahallede iki cami vardır. Biri muhtemelen yol inşaatı nedeniyle yıkılacağı için yapılan yeni ve daha büyük bir caminin inşaatı tamamlanmak üzeredir. Bu camiler Diyanet İşleri Başkanlığı’na yürüyüş mesafesindedir. Bu mahallede ezan okunmaktadır, camiler hizmete açıktır. Ayrıca aynı bölgedeki Afet İşleri Genel Müdürlüğü ile muhtemelen Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı’ndaki mescitlerde okunan ezanlar da çevrede rahatça duyulmaktadır ve mescitler de ibadete açıktır.” Ne diyelim; tut imamın imamesinden! SESSİZ SEDASIZ (!) KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci mynet.com HARBİ SEMİH POROY 21 Ağustos HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN [email protected] BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ Japonya'da “ha- rakiri” sözcüğü ba- yağõ sayõldõğõ için bunun yerine kul- lanõlan sözcük. 2/ Silifke ilçesinde an- tik bir kent... Küçük bir alan üzerine odaklanmõş yoğun õşõk kaynağõ. 3/ Ko- leksiyon... Sümer- lerde sağlõk tanrõ- çasõ. 4/ Kemiklerin yuvarlak ucu... Marmaris ilçesinde, doğal güzelli- ğiyle tanõnmõş bir koy. 5/ Bir sanat yapõtõnõn ya da yazõlõ bir metnin taklidi... Uluslararasõ Çalõşma Ör- gütü’nün simgesi. 6/ Bo- yutlarõ olağandan küçük olan... “Fiiller, eylemler” anlamõnda eski sözcük. 7/ Ekonomik alanda kendi kendine yeterli olmaya yönelen bir ülkenin rejimi. 8/ Böl- meli göçebe çadõrõ... Herhangi bir alanda başarõyõ sapta- mak için gerekli olan sõnõr. 9/ Kuşbaşõ doğranmõş et... Bü- yük tepsi. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Karelere çeşitli rakamlarõ yerleştirme ilkesine dayalõ, Ja- pon kökenli bir mantõk oyunu... Bilgisiz, kültürsüz kim- se. 2/ Yalnõzlõk korkusu. 3/ Bozulmaya başlayan sulu yi- yeceklerin üzerinde oluşan köpük... Dayak, kötek. 4/ Uza- ya gönderilen ilk canlõ olan köpek õrkõ. 5/ Din bilginleri... Rubidyum elementinin simgesi. 6/ Oyunda kazanõlan her parti... Bir şeyin özünü oluşturan ana öğe. 7/ Eli işe yat- kõn, becerikli... “ --- karanlõkta gelse şiirin hasõ/Ayak ses- lerinden tanõrõm” (B. R. Eyuboğlu). 8/ Afrika kökenli öl- dürücü bir virüs... Zihin. 9/ Tarihsel olaylarõn zaman ba- kõmõndan sõrasõ. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 H I R P A N İ O I S I Y A L A N R I D V A N M A P V E K A L E T A Y A K Y O L N A N A Y Ş İ P İ L L O Ş Y A A M E L İ Y A T O N A T P A T E 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle