22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B DÜZ YAZI ORHAN BİRGİT Dostlar Alışverişte Görsün Diye mi? Bakanlar Kurulu’nun AB’ye uyum çalışmalarını hızlandırdığı anlamına da gelen “3. Ulusal Prog- ram”ın hazırlanması kararı ile biten bu haftaki top- lantısı 5.5 saat sürmüş. Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek, toplantıda ele alınan konular hakkın- da bilgi verirken, önümüzdeki 4 yıl içinde yapılma- sı gereken işlerin AB için de bir taahhüt anlamı ta- şıdığının altını çizerken, 131 yeni yasaya gerek ol- duğunu söylemekle kalmamış, kendisine yöneltilen bir soruyu yanıtlarken, o 131 tasarı arasında, ana- yasa değişikliğini gerektirecek konuların olduğunu da bildirmiş. Yandaş gazeteler, hükümetin bu hazırlığını ilk say- falarından ve göz alıcı başlıklar altında verirken Si- yasal Partiler Yasası’nda yapılacak değişiklikler- den de söz ediyorlar. Ama ne Hükümet Sözcüsü ne de iktidar medya- sı, AKP’nin “İşte tam sırasıdır” diye o demokratik- leşme hamlesi denilen çalışma sırasında “doku- nulmazlıklar” sorununa yeni bir düzen getirilece- ğini söyleyemiyorlar. Oysa gerçekten Şaban Dişli sorunu daha da kangrenleşerek iktidar partisini bütünü ile şaibe al- tında bırakacak hale gelmeden, Başmüzakereci Ali Babacan’a, o 3. Uyum Paketi için öncelikle parla- mentoda temsil edilen partilerin görüşlerini almak için işe dokunulmazlık sorunundan başlama tali- matı verildiği de bir iyi niyet müjdesi olarak ka- muoyuna açıklanabilirdi. Anlaşılan başta Erdoğan olmak üzere, AKP yö- neticileri, o sorunu kendi varlıklarının bir güvencesi olarak görmekte kararlılar. Hatadan dönmek fazilet olurdu AKP Hükümeti, mademki demokratikleşme yo- lunda gerçekten somut adımlar atmaya karar ver- miş görünmek istiyor.. o takdirde, pazartesi günkü Bakanlar Kurulu çalışmasında, Başbakan’dan mı gelir; yoksa sayın bakanlardan herhangi biri mi ce- saret ederek önerirdi; onu bilemem. Ama sivil top- lum örgütlerini ve sendikaları daha çok etkin kıla- cak adımlardan söz edilirken, mesela TÜBİTAK’ın başına gelenler için geri adım atılması da gündeme alınabilirdi. Öylece, yapılmış bir yanlıştan dönmenin erdem olduğu, yurttaşlar tarafından da görülürdü. 1963 yılında Türkiye’de bilimsel çalışmaları, kal- kınma planlarına da katkı yapacak biçimde düzen- lemek amacı ile iktidar gücünün vesayetinden uzak, özerk bir şekilde düzenlemek amacı ile oluşturulmuş bu kuruma, TÜBİTAK’a iktidarının ilk günlerindey- ken bizzat Başbakan Erdoğan’ın nasıl göz diktiğini bilen ve benim çok safiyane düşündüğümü söyle- yenler de olacaktır. Başbakan’ın, TÜBİTAK’ı da emir komutası altına almak amacıyla AKP’li milletvekillerine hızla oylat- tığı bir yasayı, eski Cumhurbaşkanı Sezer’in veto et- mesinden de etkilenmeyerek, Çankaya’da bir tür noter görevi yapacak bir yeni isim getirdiğini de, o sayın kişinin Meclis kürsüsünden ettiği yeminin dı- şına çıkarak, tam bir AKP’li disiplini içinde hareket ettiğini de en iyi gözlemleyenlerden birisiyim. TÜBİTAK niçin iğdiş edilmek istendi? Hem Abdullah Gül, hem de Recep Tayyip Erdo- ğan’ı kapsayacak, aslında AKP iktidarını oluşturan tüm kişi ve kurumlara da yönelik olacak bir soruyu sormanın zamanı olduğunu düşünüyorum: AKP gerçekten AB ölçütlerine uyum sağlayacak kalıcı adımlar atılmasını göstermelik değil de içten- likle istiyorsa, bu 3. Uyum Paketi’ne el atılmasından çok kısa bir süre önce, 1963 yılında oluşturulmuş ve çok olumlu, somut, kalıcı çalışmalar yaparak ba- şarısını kanıtlamış bir bilim kurumunu niçin iğdiş et- meye kalkıştı? Haydi Başbakan, bugünlerde Edibe Sözen için duyduğu kızgınlığı çağrıştırmaya benzer bir neden ile TÜBİTAK’ı kendi emir komutası altına almaya ni- yetlenerek o yasayı çıkartmak istemişti diyelim. Cumhurbaşkanı’nın kendisine sunulan bu çarpık- lığı illa ki onaylamasının özel bir anlamı mı vardı? Not: AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Edibe Sözen’in Erdoğan’ın gözünden düşmesine neden olan olayın “okullarda ibadet yeri oluşturulması” ile ilgili yasa teklifi olmadığı; Edibe Hanım’ın Anayasa Mahkemesi’nin partiyi kapatacağını düşünerek Ge- nel Merkez’deki odasını boşaltıp eşyaları evine ta- şımasına kızan Genel Başkan’ın kendisini defterden sildiği yolundaki haberlerin bugüne kadar yalanlan- madığını söyleyelim. Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net İstanbul Haber Servisi - Kana- da’da yaşayan ve haham olduğu söy- lenen Tuncay Güney’in Ergenekon dava dosyasõnda yer alan İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şube- si’nde 2001 yõlõnda verdiği mülakât- ta, Fethullah Gülen cemaatiyle ça- lõşmalarõnõ da anlatõyor. Güney, 1989-90 yõlõnda Milli- yet’teki TV ekinde çalõştõğõnõ, tazmi- natõnõ alõp çõkõnca işsiz kaldõğõnõ söy- leyerek, “Oradan çıktıktan sonra bo- caladım. Yani arada kaldım. O es- nada benim bölgemde olan Gülte- pe’nin girişinde Fethullah Hoca’nın yurdu vardır. Şimdiki adı Kırklar Boğaziçi Erkek Öğrenci Yurdu. O dönemde levha yoktu. O yurda gi- dip geliyordum” diyor. O zaman da ülkede bir “Fethullah Hoca rüzgârı” estiğini söyleyen Güney, o yurda ge- lip giderken video kasetleri izledikle- rini, bu süre içinde Zaman gazetesi ça- lõşanõnõn kendisini Mehmet Demircan ile tanõştõrdõğõnõ, Demircan’õn cema- at içindeki zenginlerden Ali Katır- cı’nõn damadõ olduğunu söylüyor. De- mircan’õn kendisini oraya aldõğõnõ ifade ederek, “Açılım yapıyoruz, böyle insanlar varsa dışarda, senden de öyle programlar isteyeceğim. Bu dışardaki insanları bize çek- meliyiz dedi. Hoca efendi bana bun- ları rica etti dedi. Fethullah Hoca’ya Hoca Efendi diyorlar” diyor. Fet- hullah Gülen’in Samanyolu televiz- yonu çalõşanlarõna bir kahvaltõ verdi- ğini, Altunizade FEM Dersanesi’nin en üst katõnda çok güzel bir yerin ol- duğunu anlatan Güney, “Orada ta- nıştık. Vaaz etti. Biz sabah namazını kılıp öyle gitmiştik” diye konuşuyor. “Sen bu şekilde Gülen cemaatine mi katıldın” sorusuna Güney, “Saman- yolu televizyonuna eleman olarak işe girdim” yanõtõnõ veriyor. “İşe girdin, cemaate katıldın o zaman” denilmesi üzerine Güney, asõl niyetinin örgüte ya da cemaate katõlmak olmadõğõnõ, iş bulmasõ gerektiğini söylüyor. MED TV olsa orada da çalõşabileceğini söyleyen Güney, şöyle devam ediyor: “Bunlar da bana şey olarak ya- kınlar. Yani ben de din kültüründen geldiğim için. Benden başka da dı- şardan toplama adamlar vardı. Fet- hullah Hoca’yla bizi bir ay kadar sonra görüştürdüler. Herkese vaaz verdi adam, orada etkilendik tabi otomatikman, Altunizade’de daha samimiyet oldu.” Güney, tõrnak içinde bir şey söyle- mek istediğini belirterek, “Bu bilgileri ben o dönem orda çalışırken Meh- met Eymür’ün adamları gelir alırdı benden haberiniz olsun. Cemaat içinden başka soruları da o dönem sıcağı sıcağına sorarlardı” diyor. ‘Fethullah Hoca dünyayı istiyor’ Gazeteciler ve Yazarlar Vakfõ’nõ İs- mail Yediler kod adlõ Abdullah Ay- maz, Naci Tosun ve Devlet Planlama Teşkilatõ’ndan gelen finansör Ali Ka- tırcı ve Nurettin Şensatır kodlu Vakit Erdoğan’õn kuracağõnõ ilk kez Mehmet Demircan’dan öğrendiğini anlatõyor. Polis memuru da “kod adına bir şey deniyordu” deyince Güney, “Müstehak isim” olarak açõklõyor. Musbet gazetecileri yazar- larõ kendilerine çekmeyi düşündük- lerini, kimsenin globalleşmeden söz etmediği o dönemde bunlarõn telaffuz ettiğine dikkat çekiyor. “Büyüye- ceklerini söylerlerdi. Fethullah Ho- ca Türkiye’yi değil dünyayı istiyor dedi. Türkiye’ye oynamadığını söy- ledi” diyor. Vakõf kurulmadan önce haber merkezini oturtmaya çalõştõk- larõnõ, kendisini cemaatten çocuklar gelecek diye oradan ayõrdõklarõnõ an- latan Güney, Doruktakiler adlõ bir program yapmaya başladõğõnõ söylü- yor. “İşadamları derneği vardı, bi- zim yaptığımızın başka örgütlen- mesini yapıyordu. İşadamlarında örgütleniyorlardı. Adnan Polat’la görüşüyorlardı” diyen Güney, tel- evizyon içerisine tanõşma gruplarõnõn olduğunu, etiket sahibi kişilerle prog- ramdan önce kahvaltõ yapõldõğõnõ an- lattõyor. Alparslan Türkeş ile prog- ram randevusuna emekli albay Ne- cabettin Ergenekon’un aracõlõk et- tiğini anlatõyor. Güney, Necabettin Er- genekon’un oğlu Volkan Kemal Er- genekon’un hipnozla uğraştõğõnõ, muska yazdõğõnõ ileri sürerek, “Ta- vuğu uyutuyordu. Tavuk sap gibi böyle duruyordu” diyor. Ordudan ahlak bozucu olaylar nedeniyle atõl- dõğõnõ, sonradan İrancõ olduğunu, İran’dan Türkiye’ye Veli Küçük yardõmõyla kaçtõğõnõn söylendiğini iddia ediyor. İslami kitaplar, Emine Şenlikoğlu ve Sõzõntõ dergisinin tat- min etmemesi üzerine siyasi kitaplar, marjinalleri okumaya başladõğõnõ söy- leyen Güney, Turgut Özal’dan son- ra devlet kademelerindeki popülistik örgütlenmeyi Fethullah Hoca ve Za- man gazetesi ekibinin aldõğõnõ söy- lüyor. Zaman’õ ilk kuran ve satan ki- şinin İsrailli ortağõnõn olduğunu söy- lüyor. Güney, sorulmasõ üzerine “Bunların içinde, Necabettin Ergenekon, organize edenlerden getiriyordu. Fakat oğ- lunu sevmiyorlardı” diyor. Veli Küçük’le İzmit’teyken Necabettin Ergenekon vasõtasõyla tanõştõğõnõ söylüyor. Fethullah Gülen içindeki İlhan İşbilen grubu ve La- tif Erdoğan grubu diye iki grubun olduğunu, Gülen ölünce çocukluğundan beri yanõnda olan Erdoğan’õn yerine geçeceğini söyleyen Güney, “İşbilen’den herkes çok korkuyor. İşbilen’i destekleyenler de darbe yapacaktı” diyor. Bir de Amerika’daki Naci Tosun grubunun olduğunu söyleyen Güney, Gülen ekibi içindeki darbeden çõkar sağlamaya çalõştõkla- rõnõ da anlatõyor. “Benim için de şatafatlı cemaat. Teknolojik olarak da giyim olarak da. Pierre Cardin’den giyiniyorum o zaman. Bunların hepsi de beda- vadan olunca Veli Paşa’ya sık sık görüşmeye başladım. Onu kafa kola alacağız. Cemaat ge- nişliyor artık. Fethullah Hoca’nın yanında biz de güçlü olacağız” diyor. “Veli Paşa Fethullah Hoca’nın yanında mı” sorusu yöneltilince Güney şöyle yanõt veriyor: “Şimdi o döneme kadar bilmiyordum. Aslında Mehmet Demircan da bilmiyor- muş. Adam onun yanındaymış. Bizim haberimiz yokmuş. Demircan Bey bana dedi ki, Hoca Efendi bana bu adam Jİ- TEM’in kurucusuymuş fa- lan filan. Ben de dedim ki benim gidip geldiğim asker- liğimi hallettiğim adamın, sen bunları mı anlatıyorsun. Valla Hoca efendi böyle söylerdi. Nereden tanışırlar. Bu birlik komitesi dediği- miz Milli Mücadeleciler var geçmişti. Milli Mücadeleci- lerden tanışırlarmış zaten. Fethullah Hoca’nın bütün bu elemanlarına bakın Milli Mücadeleci elemanlardır.” TSK’NİN DEĞERLENDİRMESİ ‘AKP fõrsatçõ politika izledi’ İstanbul Haber Servisi - TSK’nin Sü- leymaniye olayõ sonrasõ Irak’a asker gön- derme konusundaki değerlendirmesinde, AKP hükümetinin fõrsatçõ bir politika iz- lediği ifade ediliyor. Ergenekon delilleri arasõnda yer alan 2003 yõlõnda hazõrlanan belgeye göre, bugün gelinen aşamada Amerika’nõn Irak’ta ve bölgede Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duyduğu ancak neo-muhafazakâr- lardan oluşan Pentagon yetkililerinin Türkiye’nin her isteklerine gözü kapalõ evet diyecek duruma gelmesini bekledik- leri ifade edildi. Hükümetin Irak’a yöne- lik devletin resmi politik tutumunu sa- vunmak yerine, gelişmelerden parti adõna istifade edecek şekilde fõrsatçõ, durumu kurtarõcõ bir dõşa açõlõm stratejisi izlediği kaydedilerek, “Hükümet, ABD ile olan ilişkilerde 1 Mart’tan bu yana tezkere- nin reddi nedeniyle oluşan durumu ve Türkiye’nin ortaya koyduğu politik tutumu tamamen silahlı kuvvetlere mal etme çabası içinde görülmektedir. Bir sorumluluk üstlenmediği gibi Irak’a yönelik olarak, Kuzey Irak ve KADEK terör örgütüne karşı siyasi irade koyamamış ve adeta Ameri- ka’nın güdümünde bir politika izlediği görünümü vermiştir” denildi. Kapalõ kapõlar ardõnda TSK’nin suçlandõğõna da- ir emarelerin olduğu ifade edilerek hükü- metin tutumunun, gayri resmi ilişkiler çerçevesinde, Amerika’ya, ciddi sonuçlar doğurabilecek taahhütlere girildiğine dair şüpheleri artõrdõğõ ifade edildi. Asker gönderme konusunun, tezkere ile başla- yan ve Süleymaniye olayõ ile doruğa çõ- kan hadiseler sonucunda bozulan ilişkile- ri tamir etmek amacõyla gündeme geldiği belirtilerek, Amerika’nõn bugüne dek is- teksiz göründüğü ve Süleymaniye olayõ- nõn hemen ardõndan cevap vermesinin te- sadüfi olmadõğõ kaydedildi. ‘Kamuoyuna zor anlatılır’ Asker gönderme kararõnõn Amerika’ya karşõ tepkili ve duyarlõ Türk kamuoyuna izah edebilmenin de bir hayli zor olaca- ğõna dikkat çekilerek, devam edildi: “Bu yöndeki karar, Süleymaniye şokunu üzerinden atamamış TSK personelinin de psikolojik olarak hazırlanmasını ve görev öncesi konunun iyi anlatılarak ikna edilmesini gerektirebilir. Kamuo- yunda ikna edilmeksizin asker gönde- rilmesi ise halk nazarında TSK’nin iti- barını erozyona uğratabilir ve hatta itibar kaybını hızlandırabilir. Sonuç olarak öncelikle hükümetin siyasi so- rumluluğu yüklenmesi ve bu bağlam- da gereken siyasi direktif alınmadan Irak’a kuvvet gönderilmesi konusunda Amerika ile ikili askeri görüşmelere başlanmasının uygun olmadığı değer- lendirilmektedir.” Seçim programı da iddianamede İstanbul Haber Servisi - AKP’nin seçim programõnõn değerlendirildiği gizli askeri doküman da Ergenekon delilleri arasõnda yer alõyor. Değerlendirmede, AKP’nin ken- disini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir- lik ve bütünlüğünü, laik, demokratik, sosyal hukuk devletinin, sivilleş- menin, demokratikleşmenin, inanç ve düşünce özgürlüğünün, fõrsat eşitli- ğinin esas kabul edildiği bir zemin olarak ifade ettiğine dikkat çekiliyor. Program incelendiğinde, prog- ramda “neler yapılacağı” şeklinde kaleme alõnan hususlarõn, toplum içinde dile getirilen temel sorunlar ve genel mutabakat sağlanan güncel çözümler olduğunun gözlendiği be- lirtiliyor. “Burada asıl görülmesi ve bilinmesi gereken, neler yapılaca- ğından çok ‘nasõl’ ve ‘ne maksatla yapõlacağõnõn’ bilinmesidir” deni- lerek programdaki “Temel Hak ve Özgürlükler”, “Hukuk ve Adalet Reformu”, “Yönetimin Yeniden Yapılandırılması” başlõklarõnõn dik- kat çektiği belirtiliyor. Anayasa değişikliği, devletin ro- lünün yeniden tanõmlanmasõ ile ye- rel yönetimlerin yetkilerinin ve eği- timdeki rolünün arttõrõlmasõ gibi ko- nulardaki politikalarõn, ‘anayasal düzen ile bir çatışma içine girilip girilmeyeceğinin’ belirleyici fak- törü olacağõ değerlendiriliyor. Yeni anayasa hedefi Kamu yönetimindeki değişik- liklerin ayrõlõkçõ, bölücü odaklar- la, irticai akõmlarõn faaliyetlerinin kontrolünü güçleştirebileceğine, anõlan gruplarõn çalõşmalarõna uy- gun bir ortam sağlayabileceğine işaret ediliyor. Yeni anayasa he- definin, mevcut anayasal düzeni kendi anlayõşlarõna göre yeniden yapõlandõrmak olduğuna dikkat çekiliyor. Kurulacak hükümetin anayasa- daki Cumhuriyetin temel nitelik- lerine bağlõ kaldõğõ ve mevcut anayasal düzenle bir gerginliğe neden olabilecek uygulamalarõ gündeme getirmediği sürece TSK’nin yeni hükümetle uyum içinde olacağõnõn aşikâr olduğu be- lirtiliyor. Söz konusu partinin sistemle çatõşma içinde olmayacaklarõ yö- nündeki açõklamalarõnõn var olan korkularõ bir ölçüde bastõrdõğõna işaret edilerek, “Ancak parti programı incelendiğinde, asıl uzun vadeli niyetlerinin ilk ba- kışta ciddi sorunlar yaratmaya- cak şekilde kamufle edildiği dü- şünülmektedir. Ülke içinde po- litik ortam uygun bulunduğu takdirde parti programında ifa- de edilenlerin uygulamada her türlü siyasi istismara açık oldu- ğu ve uygulamaların toplumsal barış ve iç güvenliği tehdit ede- bilecek gelişmelere neden olabi- leceği kıymetlendirilmektedir” deniliyor. ‘Küçük de Gülen grubunda’ AKP’nin seçim programõnõn irdelendiği “Gizli askeri dokümanda” “Asõl uzun vadeli niyetlerinin ilk bakõşta ciddi sorunlar yaratmayacak şekilde kamufle edildiği düşünülmektedirdeniliyor Güney, 2001 yõlõnda İstanbul Emniyeti’ne verdiği mülakatta cemaatin çalõşma şekli hakkõnda bilgi vermiş Gülen’in açõlõm politikasõ Fethullah Gülen. Veli Küçük. İSTANBUL (AA) - “Ergenekon” davasõnõn tutuklu sanõklarõndan, İşçi Partisi (İP) Genel Baş- kan Yardõmcõsõ ve Ulusal Kanal Genel Yayõn Yö- netmeni Ferit İlsever’in avukatõ Osman Aydın Şahin, Trakya Üniversitesi Tõp Fakültesi Hasta- nesi’nin mahkûm koğuşunda tedavisi devam eden müvekkilinin Edirne Cumhuriyet Başsavcõ- lõğõ’na bir dilekçe yazarak, ameliyatõnõn başka bir hastanede yapõlmasõnõ istediğini söyledi. Rahatsõzlõğõ dolayõsõyla Trakya Üniversitesi Tõp Fakültesi Hastanesi’nin mahkûm koğuşunda tedavisi süren İlsever hakkõnda, Göğüs Hastalõk- larõ Anabilim Dalõ Onkoloji Konseyi’nce bir he- yet raporu düzenlendi. Raporda, İlsever’in rahat- sõzlõğõnõn tanõsõnõn konulabilmesi amacõyla (eksp- loratris torakostomi) kaburgasõnõn açõlarak akci- ğer ameliyatõ olmasõ gerektiği kaydedildi. Dilekçesinde, “Hastanedeki mahkûm koğu- şunda en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çektiğini” ifade ettiği belirtilen İlsever, doktorunun önerdiği ameliyatõ Trakya Üniversi- tesi Hastanesi Tõp Fakültesi Hastanesi’nde yaptõr- masõnõn mümkün olmadõğõnõ kaydetti. ‘İlsever’in ameliyatõ başka hastanede yapõlmalõ’ HASTANE KOŞULLARI YETERSİZ Adana’nın Kozan ilçesinde polis memurlarının kullandığı iki özel otomobilin çarpışması sonucu 1 kişi yaşamını yitirdi, 6 kişi yaralandı. Adana’dan Kozan’a giden İmamoğlu Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Yakup Kurtgöz’ün kullandığı otomobille, Hatay’ın İskenderun İlçesi Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis memuru Halit Özdoğan’ın (36) kullandığı otomobil kavşakta çarpıştı. Kazada ağır yaralanan otomobildeki yolculardan Hasan Özdoğan (13), hastaneye kaldırılırken yolda hayatını kaybetti. Diğer yaralılar sürücü Halit, Ali (62), Elif (39) ve Fatih Özdoğan (28) ile Erman Kunt (1) ve Sibel Kunt (30), ambulansla Kozan Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı. Halit Özdoğan ile Erman Kunt, ilk tedavilerinin ardından Adana Numune Hastanesi’ne sevk edildi. (Fotoğraf: AA) Sivil polis araçlarõ çarpõştõ: 1 ölü 20 AĞUSTOS 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA ERGENEKON İDDİANAMESİ 7
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle