Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CMYB
C M Y B
DÜZ YAZI
ORHAN BİRGİT
Dostlar Alışverişte
Görsün Diye mi?
Bakanlar Kurulu’nun AB’ye uyum çalışmalarını
hızlandırdığı anlamına da gelen “3. Ulusal Prog-
ram”ın hazırlanması kararı ile biten bu haftaki top-
lantısı 5.5 saat sürmüş.
Hükümet Sözcüsü ve Başbakan Yardımcısı
Cemil Çiçek, toplantıda ele alınan konular hakkın-
da bilgi verirken, önümüzdeki 4 yıl içinde yapılma-
sı gereken işlerin AB için de bir taahhüt anlamı ta-
şıdığının altını çizerken, 131 yeni yasaya gerek ol-
duğunu söylemekle kalmamış, kendisine yöneltilen
bir soruyu yanıtlarken, o 131 tasarı arasında, ana-
yasa değişikliğini gerektirecek konuların olduğunu
da bildirmiş.
Yandaş gazeteler, hükümetin bu hazırlığını ilk say-
falarından ve göz alıcı başlıklar altında verirken Si-
yasal Partiler Yasası’nda yapılacak değişiklikler-
den de söz ediyorlar.
Ama ne Hükümet Sözcüsü ne de iktidar medya-
sı, AKP’nin “İşte tam sırasıdır” diye o demokratik-
leşme hamlesi denilen çalışma sırasında “doku-
nulmazlıklar” sorununa yeni bir düzen getirilece-
ğini söyleyemiyorlar.
Oysa gerçekten Şaban Dişli sorunu daha da
kangrenleşerek iktidar partisini bütünü ile şaibe al-
tında bırakacak hale gelmeden, Başmüzakereci Ali
Babacan’a, o 3. Uyum Paketi için öncelikle parla-
mentoda temsil edilen partilerin görüşlerini almak
için işe dokunulmazlık sorunundan başlama tali-
matı verildiği de bir iyi niyet müjdesi olarak ka-
muoyuna açıklanabilirdi.
Anlaşılan başta Erdoğan olmak üzere, AKP yö-
neticileri, o sorunu kendi varlıklarının bir güvencesi
olarak görmekte kararlılar.
Hatadan dönmek fazilet olurdu
AKP Hükümeti, mademki demokratikleşme yo-
lunda gerçekten somut adımlar atmaya karar ver-
miş görünmek istiyor.. o takdirde, pazartesi günkü
Bakanlar Kurulu çalışmasında, Başbakan’dan mı
gelir; yoksa sayın bakanlardan herhangi biri mi ce-
saret ederek önerirdi; onu bilemem. Ama sivil top-
lum örgütlerini ve sendikaları daha çok etkin kıla-
cak adımlardan söz edilirken, mesela TÜBİTAK’ın
başına gelenler için geri adım atılması da gündeme
alınabilirdi.
Öylece, yapılmış bir yanlıştan dönmenin erdem
olduğu, yurttaşlar tarafından da görülürdü.
1963 yılında Türkiye’de bilimsel çalışmaları, kal-
kınma planlarına da katkı yapacak biçimde düzen-
lemek amacı ile iktidar gücünün vesayetinden uzak,
özerk bir şekilde düzenlemek amacı ile oluşturulmuş
bu kuruma, TÜBİTAK’a iktidarının ilk günlerindey-
ken bizzat Başbakan Erdoğan’ın nasıl göz diktiğini
bilen ve benim çok safiyane düşündüğümü söyle-
yenler de olacaktır.
Başbakan’ın, TÜBİTAK’ı da emir komutası altına
almak amacıyla AKP’li milletvekillerine hızla oylat-
tığı bir yasayı, eski Cumhurbaşkanı Sezer’in veto et-
mesinden de etkilenmeyerek, Çankaya’da bir tür
noter görevi yapacak bir yeni isim getirdiğini de, o
sayın kişinin Meclis kürsüsünden ettiği yeminin dı-
şına çıkarak, tam bir AKP’li disiplini içinde hareket
ettiğini de en iyi gözlemleyenlerden birisiyim.
TÜBİTAK niçin iğdiş edilmek istendi?
Hem Abdullah Gül, hem de Recep Tayyip Erdo-
ğan’ı kapsayacak, aslında AKP iktidarını oluşturan
tüm kişi ve kurumlara da yönelik olacak bir soruyu
sormanın zamanı olduğunu düşünüyorum:
AKP gerçekten AB ölçütlerine uyum sağlayacak
kalıcı adımlar atılmasını göstermelik değil de içten-
likle istiyorsa, bu 3. Uyum Paketi’ne el atılmasından
çok kısa bir süre önce, 1963 yılında oluşturulmuş
ve çok olumlu, somut, kalıcı çalışmalar yaparak ba-
şarısını kanıtlamış bir bilim kurumunu niçin iğdiş et-
meye kalkıştı?
Haydi Başbakan, bugünlerde Edibe Sözen için
duyduğu kızgınlığı çağrıştırmaya benzer bir neden
ile TÜBİTAK’ı kendi emir komutası altına almaya ni-
yetlenerek o yasayı çıkartmak istemişti diyelim.
Cumhurbaşkanı’nın kendisine sunulan bu çarpık-
lığı illa ki onaylamasının özel bir anlamı mı vardı?
Not: AKP Genel Başkan Yardımcısı Prof. Edibe
Sözen’in Erdoğan’ın gözünden düşmesine neden
olan olayın “okullarda ibadet yeri oluşturulması” ile
ilgili yasa teklifi olmadığı; Edibe Hanım’ın Anayasa
Mahkemesi’nin partiyi kapatacağını düşünerek Ge-
nel Merkez’deki odasını boşaltıp eşyaları evine ta-
şımasına kızan Genel Başkan’ın kendisini defterden
sildiği yolundaki haberlerin bugüne kadar yalanlan-
madığını söyleyelim.
Faks: 0 216 302 82 08 obirgit@e-kolay.net
İstanbul Haber Servisi - Kana-
da’da yaşayan ve haham olduğu söy-
lenen Tuncay Güney’in Ergenekon
dava dosyasõnda yer alan İstanbul
Organize Suçlarla Mücadele Şube-
si’nde 2001 yõlõnda verdiği mülakât-
ta, Fethullah Gülen cemaatiyle ça-
lõşmalarõnõ da anlatõyor.
Güney, 1989-90 yõlõnda Milli-
yet’teki TV ekinde çalõştõğõnõ, tazmi-
natõnõ alõp çõkõnca işsiz kaldõğõnõ söy-
leyerek, “Oradan çıktıktan sonra bo-
caladım. Yani arada kaldım. O es-
nada benim bölgemde olan Gülte-
pe’nin girişinde Fethullah Hoca’nın
yurdu vardır. Şimdiki adı Kırklar
Boğaziçi Erkek Öğrenci Yurdu. O
dönemde levha yoktu. O yurda gi-
dip geliyordum” diyor. O zaman da
ülkede bir “Fethullah Hoca rüzgârı”
estiğini söyleyen Güney, o yurda ge-
lip giderken video kasetleri izledikle-
rini, bu süre içinde Zaman gazetesi ça-
lõşanõnõn kendisini Mehmet Demircan
ile tanõştõrdõğõnõ, Demircan’õn cema-
at içindeki zenginlerden Ali Katır-
cı’nõn damadõ olduğunu söylüyor. De-
mircan’õn kendisini oraya aldõğõnõ
ifade ederek, “Açılım yapıyoruz,
böyle insanlar varsa dışarda, senden
de öyle programlar isteyeceğim.
Bu dışardaki insanları bize çek-
meliyiz dedi. Hoca efendi bana bun-
ları rica etti dedi. Fethullah Hoca’ya
Hoca Efendi diyorlar” diyor. Fet-
hullah Gülen’in Samanyolu televiz-
yonu çalõşanlarõna bir kahvaltõ verdi-
ğini, Altunizade FEM Dersanesi’nin
en üst katõnda çok güzel bir yerin ol-
duğunu anlatan Güney, “Orada ta-
nıştık. Vaaz etti. Biz sabah namazını
kılıp öyle gitmiştik” diye konuşuyor.
“Sen bu şekilde Gülen cemaatine mi
katıldın” sorusuna Güney, “Saman-
yolu televizyonuna eleman olarak işe
girdim” yanõtõnõ veriyor. “İşe girdin,
cemaate katıldın o zaman” denilmesi
üzerine Güney, asõl niyetinin örgüte ya
da cemaate katõlmak olmadõğõnõ, iş
bulmasõ gerektiğini söylüyor. MED
TV olsa orada da çalõşabileceğini
söyleyen Güney, şöyle devam ediyor:
“Bunlar da bana şey olarak ya-
kınlar. Yani ben de din kültüründen
geldiğim için. Benden başka da dı-
şardan toplama adamlar vardı. Fet-
hullah Hoca’yla bizi bir ay kadar
sonra görüştürdüler. Herkese vaaz
verdi adam, orada etkilendik tabi
otomatikman, Altunizade’de daha
samimiyet oldu.”
Güney, tõrnak içinde bir şey söyle-
mek istediğini belirterek, “Bu bilgileri
ben o dönem orda çalışırken Meh-
met Eymür’ün adamları gelir alırdı
benden haberiniz olsun. Cemaat
içinden başka soruları da o dönem
sıcağı sıcağına sorarlardı” diyor.
‘Fethullah Hoca dünyayı istiyor’
Gazeteciler ve Yazarlar Vakfõ’nõ İs-
mail Yediler kod adlõ Abdullah Ay-
maz, Naci Tosun ve Devlet Planlama
Teşkilatõ’ndan gelen finansör Ali Ka-
tırcı ve Nurettin Şensatır kodlu
Vakit Erdoğan’õn kuracağõnõ ilk kez
Mehmet Demircan’dan öğrendiğini
anlatõyor. Polis memuru da “kod
adına bir şey deniyordu” deyince
Güney, “Müstehak isim” olarak
açõklõyor. Musbet gazetecileri yazar-
larõ kendilerine çekmeyi düşündük-
lerini, kimsenin globalleşmeden söz
etmediği o dönemde bunlarõn telaffuz
ettiğine dikkat çekiyor. “Büyüye-
ceklerini söylerlerdi. Fethullah Ho-
ca Türkiye’yi değil dünyayı istiyor
dedi. Türkiye’ye oynamadığını söy-
ledi” diyor. Vakõf kurulmadan önce
haber merkezini oturtmaya çalõştõk-
larõnõ, kendisini cemaatten çocuklar
gelecek diye oradan ayõrdõklarõnõ an-
latan Güney, Doruktakiler adlõ bir
program yapmaya başladõğõnõ söylü-
yor. “İşadamları derneği vardı, bi-
zim yaptığımızın başka örgütlen-
mesini yapıyordu. İşadamlarında
örgütleniyorlardı. Adnan Polat’la
görüşüyorlardı” diyen Güney, tel-
evizyon içerisine tanõşma gruplarõnõn
olduğunu, etiket sahibi kişilerle prog-
ramdan önce kahvaltõ yapõldõğõnõ an-
lattõyor. Alparslan Türkeş ile prog-
ram randevusuna emekli albay Ne-
cabettin Ergenekon’un aracõlõk et-
tiğini anlatõyor. Güney, Necabettin Er-
genekon’un oğlu Volkan Kemal Er-
genekon’un hipnozla uğraştõğõnõ,
muska yazdõğõnõ ileri sürerek, “Ta-
vuğu uyutuyordu. Tavuk sap gibi
böyle duruyordu” diyor. Ordudan
ahlak bozucu olaylar nedeniyle atõl-
dõğõnõ, sonradan İrancõ olduğunu,
İran’dan Türkiye’ye Veli Küçük
yardõmõyla kaçtõğõnõn söylendiğini
iddia ediyor. İslami kitaplar, Emine
Şenlikoğlu ve Sõzõntõ dergisinin tat-
min etmemesi üzerine siyasi kitaplar,
marjinalleri okumaya başladõğõnõ söy-
leyen Güney, Turgut Özal’dan son-
ra devlet kademelerindeki popülistik
örgütlenmeyi Fethullah Hoca ve Za-
man gazetesi ekibinin aldõğõnõ söy-
lüyor. Zaman’õ ilk kuran ve satan ki-
şinin İsrailli ortağõnõn olduğunu söy-
lüyor.
Güney, sorulmasõ üzerine “Bunların içinde, Necabettin
Ergenekon, organize edenlerden getiriyordu. Fakat oğ-
lunu sevmiyorlardı” diyor. Veli Küçük’le İzmit’teyken
Necabettin Ergenekon vasõtasõyla tanõştõğõnõ söylüyor.
Fethullah Gülen içindeki İlhan İşbilen grubu ve La-
tif Erdoğan grubu diye iki grubun olduğunu, Gülen
ölünce çocukluğundan beri yanõnda olan Erdoğan’õn
yerine geçeceğini söyleyen Güney, “İşbilen’den
herkes çok korkuyor. İşbilen’i destekleyenler de
darbe yapacaktı” diyor. Bir de Amerika’daki Naci
Tosun grubunun olduğunu söyleyen Güney, Gülen
ekibi içindeki darbeden çõkar sağlamaya çalõştõkla-
rõnõ da anlatõyor.
“Benim için de şatafatlı cemaat. Teknolojik
olarak da giyim olarak da. Pierre Cardin’den
giyiniyorum o zaman. Bunların hepsi de beda-
vadan olunca Veli Paşa’ya sık sık görüşmeye
başladım. Onu kafa kola alacağız. Cemaat ge-
nişliyor artık. Fethullah Hoca’nın yanında biz
de güçlü olacağız” diyor. “Veli Paşa Fethullah
Hoca’nın yanında mı” sorusu yöneltilince Güney
şöyle yanõt veriyor:
“Şimdi o döneme kadar bilmiyordum.
Aslında Mehmet Demircan da bilmiyor-
muş. Adam onun yanındaymış. Bizim
haberimiz yokmuş. Demircan
Bey bana dedi ki, Hoca
Efendi bana bu adam Jİ-
TEM’in kurucusuymuş fa-
lan filan. Ben de dedim ki
benim gidip geldiğim asker-
liğimi hallettiğim adamın,
sen bunları mı anlatıyorsun.
Valla Hoca efendi böyle
söylerdi. Nereden tanışırlar.
Bu birlik komitesi dediği-
miz Milli Mücadeleciler var
geçmişti. Milli Mücadeleci-
lerden tanışırlarmış zaten.
Fethullah Hoca’nın bütün
bu elemanlarına bakın Milli
Mücadeleci elemanlardır.”
TSK’NİN DEĞERLENDİRMESİ
‘AKP fõrsatçõ
politika
izledi’
İstanbul Haber Servisi - TSK’nin Sü-
leymaniye olayõ sonrasõ Irak’a asker gön-
derme konusundaki değerlendirmesinde,
AKP hükümetinin fõrsatçõ bir politika iz-
lediği ifade ediliyor.
Ergenekon delilleri arasõnda yer alan
2003 yõlõnda hazõrlanan belgeye göre,
bugün gelinen aşamada Amerika’nõn
Irak’ta ve bölgede Türkiye’nin desteğine
ihtiyaç duyduğu ancak neo-muhafazakâr-
lardan oluşan Pentagon yetkililerinin
Türkiye’nin her isteklerine gözü kapalõ
evet diyecek duruma gelmesini bekledik-
leri ifade edildi. Hükümetin Irak’a yöne-
lik devletin resmi politik tutumunu sa-
vunmak yerine, gelişmelerden parti adõna
istifade edecek şekilde fõrsatçõ, durumu
kurtarõcõ bir dõşa açõlõm stratejisi izlediği
kaydedilerek, “Hükümet, ABD ile olan
ilişkilerde 1 Mart’tan bu yana tezkere-
nin reddi nedeniyle oluşan durumu ve
Türkiye’nin ortaya koyduğu politik
tutumu tamamen silahlı kuvvetlere
mal etme çabası içinde görülmektedir.
Bir sorumluluk üstlenmediği gibi
Irak’a yönelik olarak, Kuzey Irak ve
KADEK terör örgütüne karşı siyasi
irade koyamamış ve adeta Ameri-
ka’nın güdümünde bir politika izlediği
görünümü vermiştir” denildi. Kapalõ
kapõlar ardõnda TSK’nin suçlandõğõna da-
ir emarelerin olduğu ifade edilerek hükü-
metin tutumunun, gayri resmi ilişkiler
çerçevesinde, Amerika’ya, ciddi sonuçlar
doğurabilecek taahhütlere girildiğine dair
şüpheleri artõrdõğõ ifade edildi. Asker
gönderme konusunun, tezkere ile başla-
yan ve Süleymaniye olayõ ile doruğa çõ-
kan hadiseler sonucunda bozulan ilişkile-
ri tamir etmek amacõyla gündeme geldiği
belirtilerek, Amerika’nõn bugüne dek is-
teksiz göründüğü ve Süleymaniye olayõ-
nõn hemen ardõndan cevap vermesinin te-
sadüfi olmadõğõ kaydedildi.
‘Kamuoyuna zor anlatılır’
Asker gönderme kararõnõn Amerika’ya
karşõ tepkili ve duyarlõ Türk kamuoyuna
izah edebilmenin de bir hayli zor olaca-
ğõna dikkat çekilerek, devam edildi: “Bu
yöndeki karar, Süleymaniye şokunu
üzerinden atamamış TSK personelinin
de psikolojik olarak hazırlanmasını ve
görev öncesi konunun iyi anlatılarak
ikna edilmesini gerektirebilir. Kamuo-
yunda ikna edilmeksizin asker gönde-
rilmesi ise halk nazarında TSK’nin iti-
barını erozyona uğratabilir ve hatta
itibar kaybını hızlandırabilir. Sonuç
olarak öncelikle hükümetin siyasi so-
rumluluğu yüklenmesi ve bu bağlam-
da gereken siyasi direktif alınmadan
Irak’a kuvvet gönderilmesi konusunda
Amerika ile ikili askeri görüşmelere
başlanmasının uygun olmadığı değer-
lendirilmektedir.”
Seçim programı da iddianamede
İstanbul Haber Servisi - AKP’nin
seçim programõnõn değerlendirildiği
gizli askeri doküman da Ergenekon
delilleri arasõnda yer alõyor.
Değerlendirmede, AKP’nin ken-
disini Türkiye Cumhuriyeti’nin bir-
lik ve bütünlüğünü, laik, demokratik,
sosyal hukuk devletinin, sivilleş-
menin, demokratikleşmenin, inanç ve
düşünce özgürlüğünün, fõrsat eşitli-
ğinin esas kabul edildiği bir zemin
olarak ifade ettiğine dikkat çekiliyor.
Program incelendiğinde, prog-
ramda “neler yapılacağı” şeklinde
kaleme alõnan hususlarõn, toplum
içinde dile getirilen temel sorunlar ve
genel mutabakat sağlanan güncel
çözümler olduğunun gözlendiği be-
lirtiliyor. “Burada asıl görülmesi ve
bilinmesi gereken, neler yapılaca-
ğından çok ‘nasõl’ ve ‘ne maksatla
yapõlacağõnõn’ bilinmesidir” deni-
lerek programdaki “Temel Hak ve
Özgürlükler”, “Hukuk ve Adalet
Reformu”, “Yönetimin Yeniden
Yapılandırılması” başlõklarõnõn dik-
kat çektiği belirtiliyor.
Anayasa değişikliği, devletin ro-
lünün yeniden tanõmlanmasõ ile ye-
rel yönetimlerin yetkilerinin ve eği-
timdeki rolünün arttõrõlmasõ gibi ko-
nulardaki politikalarõn, ‘anayasal
düzen ile bir çatışma içine girilip
girilmeyeceğinin’ belirleyici fak-
törü olacağõ değerlendiriliyor.
Yeni anayasa hedefi
Kamu yönetimindeki değişik-
liklerin ayrõlõkçõ, bölücü odaklar-
la, irticai akõmlarõn faaliyetlerinin
kontrolünü güçleştirebileceğine,
anõlan gruplarõn çalõşmalarõna uy-
gun bir ortam sağlayabileceğine
işaret ediliyor. Yeni anayasa he-
definin, mevcut anayasal düzeni
kendi anlayõşlarõna göre yeniden
yapõlandõrmak olduğuna dikkat
çekiliyor.
Kurulacak hükümetin anayasa-
daki Cumhuriyetin temel nitelik-
lerine bağlõ kaldõğõ ve mevcut
anayasal düzenle bir gerginliğe
neden olabilecek uygulamalarõ
gündeme getirmediği sürece
TSK’nin yeni hükümetle uyum
içinde olacağõnõn aşikâr olduğu be-
lirtiliyor.
Söz konusu partinin sistemle
çatõşma içinde olmayacaklarõ yö-
nündeki açõklamalarõnõn var olan
korkularõ bir ölçüde bastõrdõğõna
işaret edilerek, “Ancak parti
programı incelendiğinde, asıl
uzun vadeli niyetlerinin ilk ba-
kışta ciddi sorunlar yaratmaya-
cak şekilde kamufle edildiği dü-
şünülmektedir. Ülke içinde po-
litik ortam uygun bulunduğu
takdirde parti programında ifa-
de edilenlerin uygulamada her
türlü siyasi istismara açık oldu-
ğu ve uygulamaların toplumsal
barış ve iç güvenliği tehdit ede-
bilecek gelişmelere neden olabi-
leceği kıymetlendirilmektedir”
deniliyor.
‘Küçük de Gülen grubunda’
AKP’nin seçim programõnõn irdelendiği “Gizli askeri dokümanda” “Asõl uzun vadeli niyetlerinin
ilk bakõşta ciddi sorunlar yaratmayacak şekilde kamufle edildiği düşünülmektedirdeniliyor
Güney, 2001 yõlõnda İstanbul Emniyeti’ne verdiği mülakatta cemaatin çalõşma şekli hakkõnda bilgi vermiş
Gülen’in açõlõm politikasõ
Fethullah
Gülen. Veli
Küçük.
İSTANBUL (AA) - “Ergenekon” davasõnõn
tutuklu sanõklarõndan, İşçi Partisi (İP) Genel Baş-
kan Yardõmcõsõ ve Ulusal Kanal Genel Yayõn Yö-
netmeni Ferit İlsever’in avukatõ Osman Aydın
Şahin, Trakya Üniversitesi Tõp Fakültesi Hasta-
nesi’nin mahkûm koğuşunda tedavisi devam
eden müvekkilinin Edirne Cumhuriyet Başsavcõ-
lõğõ’na bir dilekçe yazarak, ameliyatõnõn başka bir
hastanede yapõlmasõnõ istediğini söyledi.
Rahatsõzlõğõ dolayõsõyla Trakya Üniversitesi
Tõp Fakültesi Hastanesi’nin mahkûm koğuşunda
tedavisi süren İlsever hakkõnda, Göğüs Hastalõk-
larõ Anabilim Dalõ Onkoloji Konseyi’nce bir he-
yet raporu düzenlendi. Raporda, İlsever’in rahat-
sõzlõğõnõn tanõsõnõn konulabilmesi amacõyla (eksp-
loratris torakostomi) kaburgasõnõn açõlarak akci-
ğer ameliyatõ olmasõ gerektiği kaydedildi.
Dilekçesinde, “Hastanedeki mahkûm koğu-
şunda en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta
zorluk çektiğini” ifade ettiği belirtilen İlsever,
doktorunun önerdiği ameliyatõ Trakya Üniversi-
tesi Hastanesi Tõp Fakültesi Hastanesi’nde yaptõr-
masõnõn mümkün olmadõğõnõ kaydetti.
‘İlsever’in ameliyatõ
başka hastanede
yapõlmalõ’
HASTANE KOŞULLARI YETERSİZ
Adana’nın Kozan ilçesinde polis
memurlarının kullandığı iki özel
otomobilin çarpışması sonucu 1 kişi
yaşamını yitirdi, 6 kişi yaralandı.
Adana’dan Kozan’a giden İmamoğlu
Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis
memuru Yakup Kurtgöz’ün kullandığı
otomobille, Hatay’ın İskenderun İlçesi
Emniyet Müdürlüğü’nde görevli polis
memuru Halit Özdoğan’ın (36)
kullandığı otomobil kavşakta çarpıştı.
Kazada ağır yaralanan otomobildeki
yolculardan Hasan Özdoğan (13),
hastaneye kaldırılırken yolda hayatını
kaybetti. Diğer yaralılar sürücü Halit,
Ali (62), Elif (39) ve Fatih Özdoğan (28)
ile Erman Kunt (1) ve Sibel Kunt (30),
ambulansla Kozan Devlet Hastanesi’ne
kaldırıldı. Halit Özdoğan ile Erman
Kunt, ilk tedavilerinin ardından Adana
Numune Hastanesi’ne sevk edildi.
(Fotoğraf: AA)
Sivil polis araçlarõ çarpõştõ: 1 ölü
20 AĞUSTOS 2008 ÇARŞAMBA CUMHURİYET SAYFA
ERGENEKON İDDİANAMESİ 7