22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CMYB C M Y B 11 AĞUSTOS 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL Ölen İşçinin Askerlik Süresi SORU: Eşim bir trafik kazasında yaşamını kaybetti. Ken- disi, bir kamu kurumunda 14 yıldır işçi olarak çalışmak- taydı. Çalıştığı süre içinde, askerlik borçlanmasını yapmış ve borcunu da ödemişti. Bana kıdem tazminatı ödemesi ya- pılırken, askerlik borçlanmasını hesaba katmadılar. Askerlik borçlanmasının kıdem tazminatını ancak, işçinin kendi is- teği ile emekli olduğu zaman ödediklerini söylediler. Benim bildiğim, kamu kurumlarında kıdem tazminatının hesabına askerlik süresi de katılır. Ölen işçinin askerlik borçlan- masının kıdem tazminatı ödenmez mi? (A.G.) YANIT: 1475 Sayõlõ İş Yasasõ’nõn (Kõdem Tazminatõ Yasa- sõ) kõdem tazminatõna ilişkin 14. maddesinde şöyle denilmek- tedir: “TC Emekli Sandığı Kanunu ve Sosyal Sigortalar Ka- nunu’nun veya yalnız Sosyal Sigortalar Kanunu’na tabi ola- rak sadece aynı ya da değişik kamu kuruluşlarında geçen hiz- met sürelerinin birleştirilmesi suretiyle Sosyal Sigortalar Ka- nunu’na göre yaşlılık veya malullük aylığına ya da toptan öde- meye hak kazanan işçiye, bu kamu kuruluşlarında geçirdi- ği hizmet sürelerinin toplamı üzerinden son kamu kurulu- şu işverenince kıdem tazminatı ödenir.” Bu konuyla ilgili olarak, Yargõtay Hukuk Genel Kurulu’nun 9 Mart 1994 gün, 1994/9-5 Esas ve 1994/144 sayõlõ Karar öze- tinde şöyle denilmektedir. (1) “ÖZET: Değişik kamu kuruluşlarında ve bu arada as- kerlikte geçen hizmet sürelerinin birleştirilebilmesi, kıdem tazminatının ödeneceği tüm haller hakkında değil işçinin sadece yaşlılık veya malullük aylığı ya da toptan ödeme al- mak amacı ile hizmet aktini bizzat feshetmesi halinde söz konusu olabilecektir.” (2) “ÖZET: Kamu kuruluşunda çalışan işçinin SSK’ye borçlandığı askerlik hizmet süresinin kıdem tazminatının hesabına dahil edilebilmesi için, iş akdinin yaşlılık, malul- lük veya toptan ödeme almak amacıyla işçi tarafından fes- hedilmesi gerekir.” (Yargõtay 9. Hukuk Dairesi, 10.06.1993 Tarih, 1993/15158 Esas ve 1993/9984 Karar) Ayrõca, Yargõtay 9. Hukuk Daire- si’nin kararõ da aynõ yöndedir. (3) “ÖZET: Kamu kuruluşlarında geçen hizmetlerin kı- dem tazminatında hesaba katılabilmesi için iş akdinin yaş- lılık ya da malullük aylığına ya da toptan ödemeye hak ka- zanılması nedeniyle feshedilmiş olması gerekir. Bu dü- zenleme içinde ölüm hali öngörülmüş değildir. Bu neden- le askerlik borçlanmasının göz önüne alınması yasal değildir. Karşı Görüş: Askerlik hizmeti yasanın öngördüğü bir- leştirilecek hizmetlerden değildir. Bozma gerekçesinin bu yolda olması gerekir. (Yargõtay 9. Hukuk Dairesi, 12 mart 1996 Tarih, 1995/31134 Esas ve 1996/5263 Karar) Kõsaca, Yargõtay askerlik borçlan- masõna ilişkin süreye kõdem tazminatõ ödenebilmesi için, ka- mu kurumlarõnda çalõşan işçinin iş akdini yaşlõlõk ya da malullük aylõğõ ya da toptan ödeme almak amacõ ile bozmasõ koşulunu öngörmüştür. Kaynak: (1) (2) Lebib Yalkõn Yayõmlarõ, Yüksek Mahkeme Kararlarõ. (3) Yasa Hukuk Dergisi, Nisan 1996, sayõ 172/3. KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak yahoo.com.tr TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN www.mumtaz-arikan.com HARBİ SEMİH POROY 11 Ağustos SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU Bir Ahlak Polisi Eksik Konsept bu: Ahlak polisi. Ama adı konmamış. Ne buyuruyordu Edibe Hanım’ın “gençlik seferber- liği”: “Kamuya açık etkinliklerde çocuk ve gençlerin be- densel, zihinsel, ruh sağlıkları için tehlikenin söz konu- su olması halinde, yetkili makam, tehlike ortadan kal- dırılıncaya kadar katılımı yasaklayabilecek. Yasaya uy- mayan işletme müdürlerine, bir yıla dek hapis cezası ve- rilecek. Gencin söz konusu yeri terk etmesine hükme- dilebilecek ya da… ebeveynlerine teslim edilecek.” Cehenemme giden yolun taşları İçkili herhangi bir ortam mesela. Düğün, dernek, nişan… “İşletme müdürü” çoluk, çocuk, genç, ebeveyn.. ki- mi görürse yakasına yapışacak: “Yasak efendim. Üz- günüz. Burada kalamazsınız!” Ya da en azından “Çocuklarınız kalamaz!”. Davet sahibi, in cin top oynayan bir mekânda üç beş “muzır dosta” şampanya patlatamayı anlamlı bulma- yacağından; “kendi özgür iradesiyle” ikram listesini ön- den, efendi efendi “alkolsüz” hazırlayacak… Ne cinfikir yöntem ama! Kamuoyu dikkatine sunulmadan inceden inceye bir yıl planlanmış; düşünülmüş, taşınılmış, ölçülmüş, bi- çilmiş. Prof. Edibe Sözen “öncülüğünde”(!) nazarları- mıza takdim edilmiş. Bu titiz(!) çalışmanın ardından, par tutuş tasarısını 48 saatte geri çeken Edibe Hanım, şimdi de bizi “algı özür- lü” yapıyor! Safiyane, “gençlerin sağlığı düşünülerek”, halis muh- lis, iyi niyetle hazırlanan masumane tasarı, meğerse “yan- lış algılamalara” yol açmışmış. Cehenneme giden yolun taşları iyi niyetle döşenir; der- ler ya! O hesap. Komşumuz İran’da şevkle uygulanan “muzır müca- delesinin” nerelere vardığını izliyoruz… İçki derken kadınların saçı, başı, makyajı; evli olma- yan çiftlerin birbiriyle “uygunsuz” yakınlaşması… Oralarda tabii böyle “gençlerin bedensel, zihinsel, ruh sağlıkları için tehlike” diyerekten uzun uzun hikâye edil- miyor da; kestirmeden “ahlaka mugayir” denip geçili- yor. Denetim sırf “kamuya açık yerlerle” sınırlı kalma- yıp, evlerin içine uzandığından “müesese müdürleriy- le” yetinilmiyor. Bu iş için bir “ahlak polisi” görevlendi- riliyor. Konsept aynı. Biraz daha kapsamlı sadece. Batı’yı gösterip Doğu’ya giden gemi Ama “Doğu’yu” değil de “Batı’yı işaret ederek” ya- sa tasarısını hazırladığını öne süren Edibe Hanım’ın ak- lına hiç böyle fitne fücur şeyler gelmemiş. “Algı farkı” bundan. Biz “laikçiyiz” ya. Kahretsin! Kafamız hep böyle fe- sada işliyor. Almanya’ da 2003’te yürürlüğe giren “Gençleri Ko- ruma Kanunu” üzerinde -bire bir çeviriyle hem- çalış- mış Edibe Hanım da meramını biz kavrayamamışız. Kartvizitinde yalnız milletvekili değil, “AKP Genel Baş- kan Yardımcısı” yazan Sözen’in, Almanya referansları gelin görün ki “çürük” çıkıyor. Kırk küsur maddelik tasarıda sözgelimi “okullara iba- dethane” öngörülüyor. Bırakın ibadethaneyi, Alman okul- larında “haç” dahil dini sembollerin bulundurulmasına geçit verilmediği ortaya çıkıyor. “Pornografik yayın sa- tın alan gençlerin fişlenmesi” şöyle dursun, benzer ya- yınların poşete sokulmadığı anlaşılıyor. Bir bir konu başlıklarının ayrıntılarına girmeyeceğim. Sözünü ettiğim başka şey. “Türkiye Batı’ya gittiğini sanırken Doğu’ya yol alan bir gemidir!” denir ya hep. Edibe Hanım’ın kursağında kalan “gençleri koruma atağı”; yolculara habire “Batı’ya gittiği söylenen”, dü- meni sürekli Doğu’ya kırılan gemiye en tipik örnek. Dümendekiler, mertçe “Doğu’yu göstermenin” mak- bul karşılanmadığını biliyor. Ama ister “oy kaygısı”, is- ter “genetik kodlama” diyin; o “Doğulu yana” da karşı konulmaz bir çekim hissediyorlar. Öyle bir çekim ki bu; abuk subuk işlerle -en olmayacak zamanlarda- vakit kaybetmeyi, “gizli ajandaları” filan açık etmeyi hiç hesaba katmıyor. Bir yere kadar bu “çekimi” anlayabilirim. Hiç anla- madığım ve mazur görmediğim bir şey varsa o da kör kör parmağım gözüne aptal yerine konmak. “Google”da “Edibe Sözen Gençleri Koruma Kanun Tasarısı” yazın bakalım; karşınıza ilk ne çıkıyor: “AKP’nin son saçmalığı. Sürekli demokratikleşiyorlar efendim. Durduramıyoruz!” O kadar da uzun boylu değil yani. Yapmayın! Bir siz akıllı, biz enayi… Olmuyor. nilgun@cumhuriyet.com.tr Fotoğraf Cumhurbaşkanlığı Basın Merkezi açıkladı: Abdullah Gül ve ailesi bir işadamının yatı ile tatil yaparken balıkadam giysisine benzer bir şeyle denize giren kişinin fotoğrafı “Sayın Hanımefendi”ye ait değilmiş. Ayrıca bu fotoğraflar hem güvenliği tehlikeye atıyormuş, hem de özel hayatı taciz ediyormuş... Bırakın bu açıklamayı bir yana, bir ülke fotoğrafı çekin: Hemen hemen her yurttaşın telefonları dinlenebiliyor. Özel yaşamlar ve mahalle dedikoduları resmi belgelere “kanıt” diye konabiliyor. Bir yıl boyunca yargıç yüzü görmeden cezaevinde tutulan bir insan, hakkındaki suçlamayı bile öğrenemeden ölüp gidebiliyor. Kişi ve devlet güvenliğini hedef almış kişiler ülkenin en büyük kentinin göbeğinde havan topu ile dolaşabiliyor. Anayasaya aykırı davrandığı yüce mahkemece karara bağlanmış bir parti iktidarda ve aynı partinin bağrından çıkmış kişi devletin tepesinde oturuyor... Şimdi basın deklanşöre, görüntü tarihe kaydedilsin: Klik... RP ile FP de “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” haline gel- mişti. “Niye onlar kapatıldı da, AKP’ye para cezası vermek ile yetinildi” diye soracak olur- sanız... Hukukçu dostlarımız açık- lasın: “Hukuksal kararlar genel olarak değerlendirilirken, bazı sonuçlar istenmese de ortaya çıkar, kendisini saklayamaz. Kuşkusuz siyasal, toplumsal ve ekonomik birçok sonuca ulaş- mak mümkündür. Ancak, ka- patma kararı yönünde oy kul- lanan 6 üyenin oyu yanında, devlet yardımından yoksunluk kararı yönünde oy kullanan 4 üyenin oylarının sonucuna ve nelere neden olduğuna bir başka gözle bakmakta da ya- rar vardır: Refah ve Fazilet partileri, programlarında ulusal değer- lere ağırlık veren, küreselleş- meye ve özellikle de Amerikan emperyalizmine karşı partiler olarak tanınıyorlar. AKP ise küreselleşme ve ABD politi- kalarıyla hiçbir sorunu olma- yan, hatta bu yönde destek- leyici politikaları çekinmeden uygulayan bir parti. Bu du- rumda, üç partinin de ‘laiklik karşıtı eylemlerin odağı haline’ geldiği mahkeme kararıyla sa- bit görüldüğü halde, küresel- leşmeci ve ABD yanlısı bir parti kapatılmayarak, söz ko- nusu partinin bu politikalarını sürdürmesinin yolu da temiz- lenmiş oluyor. Sonuç olarak parti kapatılmayarak, uluslar- arası politikalarına vize verilmiş oluyor.” Niye kapatılmadı? Anayasaya aykırılık Anayasa Mahkemesi kararından ders çıkaracakları filan yok. Anayasaya aykırı eylemlerden odak olduğu mahkeme kararı ile saptanmış parti, şimdi de anayasayı değiştirme peşinde. Türk Hukuk Kurumu Başkanı Tuncay Alemdaroğlu uyarıyor: “Anayasa Mahkemesi’nin son türban kararı da gösterdi ki, anayasanın değiştirilmesi yasaklanmış olan hükümlerine aykırı düzenleme yapılamaz. Laikliğe karşı eylemleri suç olmaktan çıkaracak ya da laikliğe karşı eylemler yapan partilerin kapatılmasına ya da onlara bu yüzden cezai müeyyide uygulanmasına engel olacak bir anayasa değişikliği anayasaya aykırıdır.” Simge Sıkmabaşların yeni modası Converse marka spor ayakkabı giymek... Converse, isyanı simgeliyormuş. Amerikan Converse ile de ne isyan olur ama... Tıp Kurumu Genel Sekreteri Dr. Ali Rı- za Üçer, Zekai Tahir Burak (ZTB) Has- tanesi’ndeki bebek ölümleri ile ilgili bilgileri toparlamış. Durum şu: “2007’de Yenidoğan Kliniği’nde 4 bin 943 hasta izlemi yapılmış ve bu hastala- rın 388’i kaybedilmiş. 2007’de ZTB Ye- nidoğan Kliniğinde ölüm (mortalite) hızı yüzde 7.8. 2007 yılında kaybedilen 388 hastanın 270’i (yüzde 70’i) 1.5 kg’ın al- tındaki yüksek riskli prematür bebekler. ZTB’deki Yenidoğan Kliniği’nde 2007’de ayda ortalama 32 bebek ölüyor. ZTB’nin medyadik infaza maruz kaldı- ğı Temmuz 2008’deki bebek ölümlerine gelince; Yenidoğan servisine 504 bebek kabul ediliyor ve 42 bebek kaybediliyor. Temmuz 2008’deki mortalite hızı yüzde 8.3. Ölen 42 bebeğin 31’i, (yüzde 74’ü) 1.5 kilogramın altında, yani yüksek riskli pre- matür bebek grubunda. Ölen bebeklerin 22’si ise (yüzde 52’si) 1000 gramın altın- da, yani çok yüksek riskli prematür bebek grubunda. Dünyanın her yerinde bu dü- şük doğum ağırlıklarında yüksek mortali- te hızı söz konusudur.” Ve Ali Rıza Üçer’in yorumu: “Medyada ZTB’de son 15 günde 29 be- bek öldü diye kıyamet koparılıyor, me- zarlıklardan bebeklere ağıtlar yakılıyor. Bu bebeklerin kaybı elbette çok üzücü ama konu bilimsel gerçekliğinden saptırılıyor ve ZTB hedef tahtasına oturtuluyor... Halkın güveni büyük ölçüde sarsılıyor Anka- ra’nın ve İç Anadolu’nun yükünün büyük bölümünü kaldıran bu hastaneye karşı. Oysa aynı medya kanalları neden Tür- kiye’de ölen diğer bebeklerle ilgilenmiyor? Neden onlara ağıt yakmıyor? ZTB’de ölen bebekler görece şanslı, ZTB Yeni- doğan Bakım Ünitesi’ne ulaşmışlar, ya- şatılmaları için büyük çaba harcanmış ama yine de yaşama tutunamamış bebekler. Ya diğerleri? Türkiye’de yılda 1.3 milyon doğum oluyor, doğan her bin bebekten 27’si ölüyor, yani yılda 35 bine yakın be- beğimiz ölüyor, kırsal kesimde kentlere gö- re bebek ölüm oranları daha yüksek do- ğallıkla. Eğer 29 bebek için fırtınalar ko- partılıyor ama her yıl ölen on binlerce be- beğimiz ise güzel aldırmazlıkla görmezden geliniyorsa medyanın şapkasını önüne ko- yup bir özeleştiri vermesinin zamanı gel- miş, dahası çoktan geçmiştir...” Sağlık dönüşüyor, bebekler ölüyor, yola devam... 35 bin bebek HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu@mynet.com BULMACA SEDAT YAŞAYAN SOLDAN SAĞA: 1/ 1972’de Andrey Tarkovski, 2003’te ise Steven Soder- bergh tarafõndan si- nemaya aktarõlan, Stanislaw Lem’in ünlü bilimkurgu ro- manõ. 2/ Osman- lõlarda önceleri halktan yalnõz ola- ğanüstü durumlar- da, sonralarõ ise sü- rekli olarak topla- nan vergi... İlgi eki. 3/ Güney Kafkasya boyla- rõndan biri... Ankara'nõn bir ilçesi. 4/ Kaliteli bir kahve cinsi. 5/ Bir değiş tokuşta üste verilen şey... Yankõ. 6/ Çizgili kumaşlar için kullanõlan bir söz- cük... Bir işi yerine getir- me. 7/ Kurşun borularõn ağzõnõ açmakta kullanõlan ucu sivri takoz... Yurdumuzun batõsõnda bir körfez. 8/ İç içe mineral kabuklardan oluşan kalker... Bir soru sözü. 9/ Romanya'nõn plaka imi... Kantoda Doğu giysileriyle ya- põlan dansõn adõ. YUKARIDAN AŞAĞIYA 1/ Canlõ tempolu bir Güney Amerika dansõ ve müziği... İş- lenmemiş, ekilmemiş toprak. 2/ Düz ve geniş arazi... Be- ğenme belirten bir sözcük. 3/ Bulaşõcõ hastalõklar bulunan bir ülkeden gelmiş gemideki insanlarõn karantinaya alõn- dõklarõ bina. 4/ Utanç duyma... Demiryolu... Bir nota. 5/ Arap harflerinin en çok kullanõlan el yazõsõ biçimi... Tut- sak. 6/ Madenleri ergitme, sõvõ duruma getirme... Soyun- dan gelinen kimse. 7/ Anma, sözünü etme. 8/ Kimi söz- lerde, çõkaklarõ yakõn seslerin art arda gelmesi sonucu söy- leyişin kulağõ rahatsõz etmesi. 9/ Arapça eylem çatõsõnõ ko- nu edinen bilim... Osmanlõlarda gece bekçisi. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 B A Ş A K L A M A E S İ N A Y E T L U T A H İ Z E E R A N A N E K A V E N E A K L İ M A E N T A K S İ A L O A N I T E D İ M T O M O G R A F İ 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1 2 3 4 5 6 7 8 9 SUNGURLU 1. İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINIRIN AÇIK ARTTIRMA İLANI Dosya No: 2008/155 Tal. Bir borçtan dolayõ hacizli bulunan ve aşağõda cins, miktar ve kõymetleri yazõlõ mallar satõşa çõkarõlmõştõr. Birinci arttõrma 03.09.2008 saat 09.15-09.25 arasõnda Sungurlu İtfaiye ve Ga- raj Amirliği Sungurlu/Çorum adresinde yapõlacak ve o günü kõymetinin %60’õna istekli bu- lunmadõğõ takdirde 08.09.2008 günü aynõ yer ve saatler arasõnda 2. arttõrma yapõlacağõ, şu kadar ki, arttõrma bedelinin malõn tahmin edilen kõymetinin %40’õnõ bulmasõ ve satõş isteye- nin alacağõna rüçhanõ olan alacaklarõn toplamõndan fazla olmasõnõn ve bundan başka paraya çevirme ve paylaştõrma masraflarõnõ geçmesinin şart olduğu, mahcuzun satõş bedeli üzerinden alõnacak KDV alõcõya ait olacağõ ve satõş şartnamesinin icra dosyasõndan görülebileceği, mas- rafõ verildiği takdirde şartnamenin bir örneğinin isteyene gönderilebileceği, fazla bilgi almak isteyenlerin yukarõda yazõlõ dosya numarasõyla Müdürlüğümüze başvurmalarõ ilan olunur. Li- ra (YTL) 30.000,00 Adet 1 Malõn Cinsi (Önemli Nitelik ve Özellikleri) 19 TC 752 Plakalõ Erkunt Marka 2006 Model Nimet-70 T 2 W D Tipi Kabinli Traktör Basõn: 43401 KAYIP İLANI 20.10.2005 Tarihinde Kadõköy nüfus müdürlüğünden aldõğõm nüfus cüzdanõm ile 19.04.1994 tarihinde İstanbul Emniyet Müdürlüğünden aldõğõm sürücü belgemi 19.07.2008 tarihinde çalõnmak suretiyle kaybettim. Hükümsüzdür. SALİH TURGAY UÇAY
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle