05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 TEMMUZ 2008 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Tuhaf Medyacı Tipleri ÜLKENİN medyasında tuhaf tipler türedi. Es- kiden de vardılar ama tek tük. Şimdi sürüsüne bereket. Neyin nesi ve neci olduklarını kestirmek kolay değil. Bir kısmı, sahiplerine methiye yazmak üzere tu- tulmuş goygoyculara benzer; belki saray soyta- rılığına soyunmuşlardır para kazanmak için. Pal- yaçolu bütün filmlerde ya da Rigoletto operasın- da olduğu gibi, gülmek yerine ağlamak gelir içi- nizden. Bazıları yabancı devletlerce Türkiye'de ça- lışmak üzere yollanan görevlileri andırır. Acaba, Türk vatandaşı değil de uluslararası bir kuruluşun adamı olabilir mi? Casus ya da ajan mıdırlar? Yok- sa, muhbir ya da provokatör mü sayılırlar? Kiminin yazdıklarını okuyunca, sahte savcı ya da yargıç zannedersiniz onları. Suçlayış ve yar- gılayışlarındaki ölçüsüzlükle belli ederler kendilerini. Oysa, başka kıiıklara özenmelerine hiç gerek ol- mamalıydı. Medyacılık, para ve ün de kazandıran şerefli bir meslek olarak kalmahydı herkes için. Ne demektir medya? Latince "rnedium" sözcüğünün çoğulu. Ruh çağırma seanslarına katılanların ruhlarla ko- nuşmalarına aracılık edenlere Türkçede de "med- yum" dendiğine göre, aracılıkla bir ilgisi olmalı bu sözcüğün. Eskiden, uzun bir adla "mass medya" denirdi o kesime. Yani olupbitenleri geniş halk kit- lelerine duyurup yorumlamakla uğraşan, dolayı- sıyla, doğru yapılması son derece titizlik, so- rumluluk ve özen isteyen bir meslek kesimi. Yoksa, insanları aldatmanın, sahteciliğin sınır- larında dolaşılır. Bunun da ötesine geçip suçsuzları suçlu du- rumuna sokmaya, kızılanlara eziyet edilmesini sağlarnaya kalkışılınca ve jurnalcilikten sadistçe bir zevk almaya başlanınca iş değişir. Böylesi, al- çaklıktan başka bir şey değildir. Türk medyasında bu tür habercilik ve yorum- culuk örneklerinin çoğalmakta oluşu gerçek- ten üzücüdür. Tam da iç temizliğinin, inanç kut- sallığının öne çıkarılmak istendiği bir ortamda. Ne garip. Son yıllarda Türkiye'nin "ılımlı Islam demokrasisi"ne dönüştürülmesinden söz açılın- ca model olarak hep Malezya'nın adı geçmekteydi, Kuala Lumpur'a gidişler çoğalmış, orada eğitilenler önemli birtakım görevlere getirilmeye başlanmıştı. Ne yazık ki, şu günlerde en büyük rezaletlerin, en iğrenç suçlamaların haberleri de oralardan geli- yor. Sanki Yakup Kadri'nin "Sodom ve Gomor"u yeniden yaşanmakta o ülkede. Demek ki, Malezya'ya benzemek de hayırlara vesile olmuyor. Galiba, "Ey Türk, titre ve kendi- ne dön!" sloganına dönmenin eşiğindeyiz. [email protected] Ülkemizde heryıl 115 bin insan sigaranın yol açtığı hastalıklardan erken yaşta ölmektedir. Sigarayı bırakmanız için daha kaç yüz bin kurban vermeliyiz? En kısA zamanda sigarayla ilişkinizi bitirin, yoksa o sizi bitirecek. Sigarayı bırakmak isteyip de bırakamıyorsanız; Sigarayla Savaşanlar size kolay yolunu öğretiyor. Tel: 0212.212 50 60 Din, Çağdaşlaşma ve Demokrasi Laik, çağdaş demokratik Türkiye Cumhııriyeti ve onun hedeflerini bilinçle özümseyen kurumlann ve büyük bir kitlenin bulunduğundan ve de savunmanm vc cvrimin süreceğinden kuşku duymuyonjm. Bazen bu siyasal konulara zaman zaman cğilmek zorunda kalmam iizücü. Ancak çağdaşlığı hedeflemiş olan bilimcilerin sessiz kalmalan da beklenemez. Prof. Dr. Kemal ÖNEN D inler vc bu arada özellikle Isla- miyet ile demokrasi ve çağdaş- laşma konusu sıkça gündeme getirilü". Özellikle dış ülkelerdeki bazıları; "Islam demokrasi ile bağdaşmaz" derken diğer bir kesinı; "İsla- miyet demokrasi ile sadece bağdaşmakla kalınaz hatta özünde demokrasi vardır" der, Iki bakış açısının da sübjcktif, yanılgılı ve dc abartılı yönleri olduğu açıktır. Çağdaş de- mokrasi, Batı toplumlannın tarihsel vc düşünscl bir ürünü olarak din dışı (dini dışlayan değil) bir yönetim ve yaşam biçimi, siyasal düzen ola- rak gerek dinsel vc gerekse kişiscl vb.. nıo- narşik ve oligarşik düzenlere karşı halk isten- cini öne çıkaraıı bir oluşraa ve gelişmedir. Din- scl Özgürlük yanında dinselden özgürlüğü de içerir. Dolayısıyla ne Hıristiyanlık, nc Musc- vilik ve ne de lslamiyet; katı dinsel sistemler ve uygulamalar olduklan sürece çağdaşlaşma vc onun türevi demokrasi ile bağdaştınlamaz. Gerçi, Batı'dakiler; "Bizim dinimiz bu bağ- daşlaşmayı başardı" der. Ancak onlara, ör- neğin hangi Hıristiyanlık'? Demek doğaldır. Zi- ra o toplumlarda. din yanında ve fakat dışın- da yaklaşık 300 yıllık bir dönemde ve giderek artan yaygınhk vc yoğunlukla ycrlcşcn ay- dınlanma/çağdaşlık aşamalan ve seküler dü- zen içinde demokrasi oluştu ve gelişti. Karl Popper; "Bizimki, rasyonalist bir toplum ol- maktan daha öte bir 1 lıristiyan toplumu de- ğildir" der (K. Popper in searclı of a better world, s. 211). Böylece bu aşamaya ulaşmış toplumlar. uluslar ister Hıristiyan ister Islam olsunlar demokrasi ile bağdaşıyor ve onu özümseyebiliyorlar. Bu esasen bir olgudur. Do- layısıyla bu olgu laik Türkiye Cumhuriyeti ve onun düzeni içinde de geçerlidir. Ancak demokrasi ve laiklik, sadece bir de- yim veya slogan olarak alınıp içeriği yanlış, ek- sik, çarpıhlmış veya keyfi olarak kullanılıp, de- fonne ediliyorsa demokrasi sağlıklı değildir. Demokrasi kavramı çagımızda giderek gelişen, ülkelere göre farklılıklan bulunan, sakıncala- rı vc zaafları olabildiğince bertaraf edilmeye çalışılan ve iktidann diktasını engcllcyici ku- njmları ve benzerleri ile bir siyasal toplumsal sistcm ve de amaç olup, hele hele başka amaçlar için araç değildir. 1923 'te Cumhuri- yetin kurulması ve izleycn dcvrimlerle yer- leştirilıneye ve geliştirilmeye çalışılan laik- demokratık çağdaş düzen, 80 yılı aşan dö- nemdc, içerikli demokratik kurumları ve laik anayasal düzeni önemli ölçüde oluşlurabilmiş tek Islam ülkesidir. Parlamento, yargı, üni- versiteler, devlet düzeni vb. tipik ömeklerdir. Ancak gene de içerik, yoğunluk vc yaygınhk ve de toplumdaki algılanma bakımından yctcrli düzeyde özümsenmiş olduğunu söylcmek zordur. Nedenleri çeşitli ise de en az elli yıl- dır devrimler, çağdaşlaşma ve seküler düzene ve onun düşün ve eylcm lideri Atatürk'e yö- nelik olarak; dinsel, sözde geleneksel, eğitimsel vb.. yöntcmlerle, tepki, bozma, tehdit güişinılen ve gösterileri ve patavatsız beyanlar ve de tu- tucu nıazi percstlik, önce düşük yoğunlukta ve giderek yoğunluklu olarak sürdürüldü ve sü- rüyor. Bu girişimler çeşitli kesimlerden; siyasi partiler, dinsel odaklar, tutucu ve/veya sözde liberal yazar çizerler, kişiler ve hatta bazcn dcv- let-hükümet odaklı olarak da gizli veya açık se- çik bazen de masumane olarak gündemde. Eğer bir parti hakkında "laiklik karşıtı ey- lemlere odak" denilerek yargıya gidiliyorsa en azindan bir rahatsızhk var demektir. Din- dar cuınhurbaşkanı istemi ortaya atılıyorsa, bir bakan "Müslüman çoğunluğun da dini öz- gürlüklerle ilgili sorunları var" diyerek subjektif olabıliyorsa, "bu beyan başkalarınca da bir şekilde desteklenir" görünüyorsa; çağ, bilim ve akü dışı dinsel yorum ve/veya fet- valar hatta uygulamalar görülebiliyorsa, siya- sal nitelikli toplantılarda kadın erkek konuş- lanma aynmı göze çarpar halde ise ve benze- ri pek çok belirtiler varsa buıılara masum inanç veya düşün özgürlüğü gibi bakmak saflıktır. İnanç, saplantı haline dönüşmüşse ne masum ve ne de mantıksaldır. Sadece skolastikte kal- ma, fanatikte ısrar ve dirençtir. Böylece ne top- lumsal ve ne kişisel nc de dinsel evrime uyar. Masum ve sözde bilimsel(!) düşünsel gö- rünen analizler de bir yöntem. Dinsellik/imam ile öğretmcn okul çatışması aslında birbakı- ma gerçek ve fakat abartılı şekilde gündeme getirilirken ve "öğretmen kaybetti" denilir- ken, kusunı cunıhuriyetin zaafina mal ederken yıllardır süren cunhuriyet, devrim karşıtı ça- balar adcta göz ardı ediliyorsa bu kuşku uyan- dırır. "Hele cumhuriyette iyi, doğru ve gü- zel yönünden derine gidcn bir düşünce yok" denilirken biraz insafsız olunmuyor mu? Laik, çağdaş demokratik Türkiye Cum- huriyeti ve onun hedeflerini bilinçle özüm- seyen kurumlann ve büyük bir kitlenin bu- lunduğundan ve de savunmanın ve evrimin süreceğinden kuşku duymuyorum. Bazen bu siyasal konulara zaman zaman eğilmek zo- runda kalmam üzücü. Ancak çağdaşlığı he- deflemiş olan bilimcilerin sessiz kalmalan da beklenemez. Bilge İnsan Çelik Gülersoy Daver DARENDE Emekli Diplomat - Yazar -î-stanbul sevdalısı, Kcmaliz- nan Çelik Gülersoy, "Atatürk I min yılniaz savımucusu, bil- ve Din" başlıklı yazısında gü- L)je insan Celik Gülersov'u nümüzün en duyarlı konusuna min yılmaz savunucusu, bil- .ge insan Çelik Gülersoy'u yitireli beş yıl oldu. Yaşamını ls- tanbul'a adayan bu değerli dos- tumun Atatürk'ü vc yarattığı Cumhuriyeti aşağılamaya çalı- şan, her yana eğilip bükülen bir yazara, Cumhuriyet gazetesinin 3 Nisan 1995 tarihli sayısında her zamanki inceliğiylc şu sözlcrle seslenmişti: "Bu genç adamın unuttuğu şey, 1920Merde, bu topraklar- da bir holdingin değil, bir dev- letin kurulması savaşının ve- rildiğidir. Kalpaklılar o dev- letin tarihte ilk kez 'ulusal' ve ilk kez bağımsız' olması için ortaya canlarını koymuş idea- listlerdir." Türk insanının zihninin önünü açmak gercktiğine yürekten ina- şöyle değinmişti: "Önce zihinlere ışık ve öz- gürlük gerekiyordu. Despo- tizmden kurtulan beyinler, za- ten doğru yolları arayıp bu- lurlar. Demir kalıbın kırılma- sı ve ışık yolunun açılması zo- runlu idi. Atatürk bıınıı yaptı. Tarilı içindcki bu atılımı, on- dan başka, kadrosundaki ve çevresindeki hiç kimse yapa- ma/.dı. Kendisinden sonra lnö- uü'ııiin tekrar sahneye çıkar- dığı ünlü paşaların bile hiçbi- ri, bu aydınlığı açacak du- rumda değillerdi. Ne niyetleri vardı buna ne de çapları yete- biliyordu." Demir kalıbı kırarak aydınlı- ğa giden yolun ilk temel taşlan- nı döşeyen Atatürk'e karşı duy- duğu hayranlık ve sevgiyi her dem yazılannda belirten Kal- paksız Kuvayı Milliyeci Çelik Gülersoy, bugün Cunılıuriyetin neredeyse tütn kalelerinin kar- şıdevrinıcilcrin cline geçtiğini görseydi üzüntüsünden kahro- lurdu. Istanbul'u çirkinlikten kurtannak için görgüsüzlere, vurdumduymazlara ve vurgun- culara karşı savaş açan Çelik Gü- lersoy, bir yazısında bu eşsiz kentimiz için şöylc dcmişti: "Cumhuriyet İstanbulu özenli, temiz ve saygılı birey- lerin bir toplamı idi. İstan- bullu olmak isteyen (ve de olan) bütün yeni hemşerileri- me 'Selam!' Neden mi? Istan- bul'u sevmck, adam olmakla - biraz- eşanlamlı da ondaıı!" 6 Temmuz 2003 günü yitirdi- ğimiz değerli bilgenin lstan- bul'un bugünkü hazin durumu- nu anlatan ibret verici sözleri de şöyleydi: "Her yıl bir yalı yanıyor, korulukta bir köşk yıkıcıya gidiyor; daha beteri, yemyeşil bir yamaç, insanın gözlerine inanamayacağı bir cesaretle ve adını koyarak söyleyeyim, vahşetle, kazılıp, sökülüp de- nizc indiriliyor ve orada tabur tabur beton scfcrtasları, çi- mento sabun kalıplan yerlerini alıyor. Korkmadan, sıkılma- dan, tarihe karşı, sanata kar- şı ve hepsinden önemlisi, bu acunu yaratmış olan kudrete karşı en ufak bir suçluluk duygusuna kapılmadan, bir- birinin akrabası bir yapılar kâ- busu..." Çelik Gülersoy'u, Atatürk için yazdığı "tçimizdesin, içimiz- desin. Ne özledik, bilemezsin" dizeleriyle artan bir özlem ve saygıyla anıyorum. ILHAN SELÇVK DUVARIN USTÜNDEKİ TİLKÎ Illıaıı Selçuk, ince ayrıntılarla dîişiindüren ve gülümseten bir yaşam paııoraması çiziyor: "Bir kadeh içki içiigînı zaman; bir başka adam olurum. 0 bir başka adam; bir kadeh rakı isler... Bir yazı yazdığım zaman; bir başka adam olurum. 0 bir başka adam; bir yazı yazmak ister!" İLHAN SELÇVK GÖRÜLMÜŞTÜR Yakın larfhln tanığı olması gerekirken sanığı oluyor yurtsever yazarlar. îıiıaıı Selçuk da mapusaneden sorguluyor yurdunda olup biteni: "Üzerinde görülmüştiir damgası bulunan zarh cvirirsin, çcvirirsin; sorarsm kendi kendine: Bu zarfları neden kapatmazlar?" IKU Yıyıı-Dıöılıı »2I2 27H5 46 Markaı: Ankanı Şuba: Izmlr Şubo: Cumhuriyet Kitapları ALFA DAÛITIM I1IÜIIİJH Prol NulBllin Ma2haı Öklel Sokak No: ? Şişli Tel: 0 212 343 72 74 Ahmet Raslm Sokak No:14 Çankaya Tel: 0 312 442 30 50 H. Ziya Bulvarı 1352. Sokak No: 2/3 Pasaııort Tel: 0 232 441 12 20 KONTÖRi I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle