29 Nisan 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 3 HAZİRAN 2008 SALI HABERLER CHP Genel Başkan Yardımcısı Öymen ve HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk'ten sert tepki: Babacan yurttaşı tahrik ettiANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'de Müslüman çoğunluğun dini özgürlükJcrlc ilgili sorunlar ya- şadığını ileri sürcn Dışişleri Bakanı Ali Babacan a tepkiler sürüyor. CHP Genel Başkan Yardınıcısı Onur Öy- men, Babacan'ın yurttaşlan tahrik ettiğini vurgularken HYP Genel Baş- kanı Yaşar Nuri Öztürk "Devlet büt- çesindcn ibadctlerin yerine getiril- ııu'si için 2 katrilyonluk pay, tran'da bile ayrılmıyor. Yurttaşlan birbir- lerine karşı kin duyma noktasına iti- yorlar" dedi. Onur Öymen, AKP'li yetkililerin bundan önce de benzer açıklanıalarda bulunduğunu anmısatarak "Dcmek ki bu bireysel bir görüş değil, partinin görüşü. Soruyorum, Türkiye'de Müslünıanların önünde hangi kı- sıtlaına var, tslatniyctin hangi şar- tını yerine getirmeleri engelleni- yor? Oruç tutmaları mı engelleni- yor, camiler ıni kapatılıyor, iıısaıı- • CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen, Babacan'ın yurttaşları tahrik ettiğini vurgularken HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öztürk "Devlet bütçesinden ibadetlerin yerine getirilmesi için 2 katrilyonluk pay, Iran'da bile ayrılmıyor" dedi. lar hacca mı gidenıiyor? Türki- ye'de ne Müslünıanların ne de baş- ka dine mensup olanlara yönelik hiçbir kısıtlama yok" diye konuştu. Bir bakanın yıırtdışında herhangi bir konuda kendi iilkesini suçlanıasmın "utanç verici bir durum" olduğunun altını çizen öyraen, şunları söyledi: "Siz 5 yılı aşkın bir zamandır ik- tidarsınız, tek başımza hükünıctsi- ııiz. Bu durumda şikâyet ettiğiniz za- man 'Biz iktidarız anıa mukledir ola- mıyoruz' anlanıı çıkıvor. Bunun üzerine de yabancılar çıkıp, Tür- kiye'de söz sahibi hükünıet değildir' diyerek demokrasimizi yerden ye- re vuruyorlar. Türkiye'de yasak olan bir şcy var, o da dini siyasete alet etnıektir. Bunun yasaklanma- sına tahamnıüUeri yok. 80 yıldır kaç tane hükümet geldi geçti. Kiııı şi- kâyet etti bu kadar? Her dönemde özgürlükler vardı da sizin döncmi- nizde nıi kısıtlandı? Ama siz öz- gürlükleri değil, ulemanın söz sahibi olacağı bir Türkiye istiyorsunuz." 'Yurttaş tahrik ediliyor' Bu tip cıkışlarla yurttaşlann talırik edildiğini vıırgulayan Öymen, "Va- tandaşa 'siz sahip olduklannızla ye- tinmeyin, fazlasını isteyin, laikliğe karşı tavır alın' diyorsunuz. Vatan- daşı anayasa dışında taleplerde bu- lunmaya zorluyorsunuz" dedi. 'Iran'da 2 katrilyon ayrılmıyor' HYP Genel Başkanı Yaşar Nuri Öz- türk de, AKP'li yetkililerin Türkiye'yi sürekli yıırtdışında "jurnallediğini" vurguladı. "Bir ülke, bir siyasi kad- roya daha ne verebilir, bunun öte- si nıi var? Ama bir türlü bunun şük- ran duygusu içinde olmuyorlar. Devamh bir tatminsizlik psikoloji- si içinde ülkeyi taciz ediyorlar" di- yen Öztürk, "Türkiye'de resmi ra- kamlara göre 80 bin cami var. Ka- yıtsızlarla birlikte bu rakam 100 bi- nin üzerine çıkıyor. tnsaf ile düşü- nelim, 2 katrilyon paranın din ve ibadet bütçesine ayrılması ki bu Is- lanıa aykırıdır. Iran'da bu rakamın yarısı bile ayrılmamaktadır. Ama Allalı üzerinden aldatanları tatmin etmek mümkün değil" dedi. Atatürk mirası ile Hazreti Mu- hammet mirasmı birbiriyle çclişik göstermenin Batı'nın emperyalist bir oyunu olduğunu belirten Öztürk, "Bu halk onlara Büyük Ortadoğu Pro- jesi'nin eşbaşkanı olsun diyc görev vermedi, hizmet etsinler diye görev verdi" dedi. Bu tür açıklamalann yurttaşa da olumsuz yansımalannın olacağına işaret eden Öztürk, "Bu, in- sanların tedirginlik, istikrarsızlık, güvensizlik ve birbirlerinc karşı kin duyma noktasına itilmcsidir. Türkiye'yi zorla bu noktaya iti- yorlar" diye konuştu. ÖZGÜVEN'ÎN DAVASI BAŞLIYOR 'DikilVdesosyal bekdiyecüikyok olmayacak' İZMİR (Cumhuriyet Bürosu) - Dikili Belediye Başkanı Osman Özgüven'in, halka 10 tonluk tüke- time dek suyu bcdava kullandırdığı için yargılanma- sına bugün başlanıyor. Özgüven, hakkında açılan davayla ilgili sosyal belediyecilik anlayışı çcrçeve- sinde hareket ettiklerini, su tasarrufimu özendirdik- lerini ve dar gelirli aileleri düşünerek böyle bir uy- gulama başlattıklannı vurgulayarak "Dikili'de sos- yal belediyecilik yok olmayacak" dedi. Dikili'de bu gelişme yaşanırken yaklaşan yerel seçimler öncesi siyasi tansiyon da yükseliyor. Özgü- ven'in, 10 yıllık aranııı ardından yeniden Dikili Be- lediye Başkanı olnıası vc ilçe adının yeniden ülke gündeminde yer alması, diğer partilerin Dikili'ye olan ilgisini daha da yoğunlaştırıyor. llçenin önümüzdeki dönem belediye başkanı ola- cak kişi, Bergama Ovacık Altın Madeni'ni işleten Koza Altın'ın da fazlasıyla ilgisini çekiyor. Kapatıl- ması yönünde çok sayıda mahkeme kararı olan ve siyasi iradenin çıkardığı yeni izinlerle işletmede tu- tulan nıadene karşı duruş sergileyen Özgüven, Koza Altın'ın hedefı konumunda. Koza Altın yetkilileri, Özgüven'in olmadığı bir Dikili Belediyesi için çıka- cak diğer adaylan destekleme konusunda kararlı. Özgüven, sosyal belediyecilik yaptığını ve halkın yaşam standardını yükseltmeyi hedeflediğini belir- terek "Bu anlamda yaptığımız çalışmalar arasın- da yer alan, 10 tona kadar su tüketiminden ücret almamamız dava konusu oldu. Bugün yargılan- ma başlıyor. Halka hizmet etmenin suç olduğuna inanmıyorunı" dedi. CHP ÎL BAŞKANI TEKÎN 'istanbuVu susuz bırakanlardan hesap soracağız' İstanbul Haber Servisi - Istanbul'un Çatalca llçesi Dağycnice köyünde işadamı Mehmet Kurt'un, bir kısmı koruma alanı içinde kalan ha- rasının kaçak inşaatı, Istanbul'un yâşadığı su probleminin kaynaklanndan birini yeniden gözler önüne serdi. Su havzalannın AKP yandaşlanna peşkeş çekilmesine tepki gösteren ve konuyu yar- gıya taşıyacaklannı belirten CHP İstanbul ll Baş- kanı Gürsel Tekin, "AKP İstanbul'u kurutu- yor. İstanbul'u susuz bırakan bu sorumsuz ekibi yargı önüne çıkartacağız" dedi. Su lıavzalarının yağmalanmasına tepki göste- ren Tekin, uygulamanın AKP'nin, İstanbul'u vurdumduymazlıkla yönettiğinin en büyük kanıtı olduğunu belirtti. Tekin, su havzası üzerinde ka- çak inşaatlann Ümraniye'nin Yenidoğan Belde- si'ndeki yolsuzluk dosyalarıyla gündeme geldiği- ni anımsatarak, "Yenidoğan Beldesi'nde su havzası üzerinde yapılan kaçak inşaatlan ka- muyonunu bilgisine sunduk. AKP bu yüzden iki belediye başkanını görevden almak zorun- da kaldı. Ancak bu yeterli değil. Çünkü; ts- tanbul'un su havzaları tamanıen işgal altında" dedi. Tekin, Çatalca'da 2007 yıhnın Nisan ayın- da tespit edilen hara inşaatının bir yılı aşkın süre- dir yıkılmamasının sorumluluğunun İSKİ Genel Müdürlüğü ile AKP'li Büyükşehir Belediye- si'nde olduğunu vurguladı. Su havzası üzerineki yapılaşmanın ve kaçak yapılan binaların yıkılma- masının sorumluluğunun AKP'li Büyükşehir Be- lediye Başkanı Kadir Topbaş ile İSKİ Genel Müdürü Mevlut Vural'da olduğunu da söyleyen Tekin, konuyu yargıya taşıyacaklannı söyledi. THD Başkanı Çakar ve dernek yöneticileri, dilekçclerini savcılığa teslim ettikten sonra açıklama yaptılar. (NECATİ SAVAŞ) THD dilekçesinde kamunun yüz milyonlarca dolar zarara uğratıldığı belirtildi Gökçekhakkındasuç duyurusu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Tüketici Haklan Derneği (THD), Gerede yerine Kızılırnıak projesiyle, Ankara'ya sağlıksız su getirerek, kamuyu yüz mil- yonlarca dolar zarara uğrattığı gerekçe- siyle, Ankara Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında suç duyurusun- da bulundu. THD Başkanı Turhan Çakar ve bera- berindeki denıek yöneticileri, dün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığfna dilekçesini teslim ettikten sonra, gazetecilere yaptığı açıklamada Gökçek'in, Ankara'nın 2027 yı- lına kadar su ihtiyacını karşılayacak olan 240 milyon dolar maliyetli ve sağlıklı Ge- rcde suyu yerine, bııgüne kadar en az 700 milyon dolar harcayarak sağlıklı olmayan Kızılımıak suyunu getirdiğini kaydetti. Cakar, Gerede projesini Devlet Su lşleri'nin (DSİ) önerdiğine işaret ederek, "Eğer DSt planı Ankara Anakent Belediyesi tara- fından dikkate alınsaydı, Gerede Su Sis- temi'nin birinci aşaması 2004 yılında dev- reye girerek Ankara susuz kalmaya- cak, bugünkü gibi sağlıksız ve pahalı Kı- zılırnıak suyuna mahkûm olmayacaktı" dedi. Çakar, şunlan kaydetti: "DSİ Genel Müdürlüğü tarafından 17 Haziran 2004 tarihinde, Ankara Ana- kent Belediye Başkanlığı'na ve AS- Kİ'ye Gerede Sistemi'nin birinci kıs- nıına hemen başlanması gerektiği bil- dirilmiştir. ASKİ'de verdiği cevapta, Gerede Sistemi'nin 2008 yılında devreye alınması gerektiğini, ASkİ'ııin bu pro- jeleri gerçekleştirecek mali ve teknik ye- terlilikte olduğunu bildirdiği halde An- kara Anakent Belediyesi, Gerede Sis- temi yerine Kızılırmak projesini uygu- lamaya koymuştur. Ankara Anakent Belediyesi'nin ihmali ve uzman kııru- luşlar tarafından yapılmış olan planla- ma çalışmalarına uyulmamış olması ncdeniyle, Ankara'nın 2006 yıhndan iti- baren su yönetim ve su işletme planı bo- zulmuştur. En az 5 yıl boyunca da bir düzelme olanağı olmadığı, uzmanlar ta- rafından belirtilmektedir." '1.2 milyar dolar kayıp' Başkente yaklaşık bir yıldır, normal se- viyenin çok altında olan "kot altı" sevi- yeden su verildiğini belirten THD Başka- nı, "Kot altı suyu 24 saat aralıksız çalı- şan pompalar ile temin edilmekte, bunun için de büyük ölçüde enerji harcanarak suyun maliyetine yansıtılmaktadır" de- di. Kızılırnıak suyunun Ankara'ya getiril- ınesinin, hidroclektrik enerji üretim tesis- lerinde üretilen ve üretilecek olan elektrik enerji miktannın azalmasına neden olaca- ğını da vurgulayan Turhan Çakar, "Bu enerji üretim azalmasının 15 yıllık pa- rasal karşılığı ve oluşturacağı mali kay- bın ise en az 1.2 milyar dolar olacağı uz- manlarca belirtilmektedir" dedi. Çakar, şunları kaydetti: "Gerek Ankara'daki su sıkıntısı ge- rekse Ankara'nın suyuna dünyanın en pahalı suyu unvanını kazandıran palıa- îılık, Ankara Anakent Belediyesi'nin yönetim hatalarından ve keyfi yöneti- minden kaynaklanmaktadır." Çakar, Kızılırmak suyunun 21 gün bo- yunca gizlice Ankara'ya verilmesini ise Çernobil faciasından sonra halkın karşı- sında "Bir şey olmaz" diye çay içilmesi- ne benzetti. Türkiye Kyoto'yu imzalıyor Çiçek, bugüne kadar kendine özgü nedenlerle protokolü imzalamayan Türkiye'nin yeni dönem çalışmalannda yer almak için protokolü imzalaması gerektiğini belirtti Başbakan Yardımcısı Çiçek, protokolün kısa sürede Meclis'e gön- derileceğini söyledi. ANKARA (Cumhuriyet Bü- rosu) - Bakanlar Kurulu, Türki- ye'nin sera gazı emisyonlannın azaltılmasını hedefleyen Kyoto Protokolü'nü imzalaması karan aldı. Kurul aynca, 81 il merke- zine içme, kullanma vc sanayi su- yu teminiylc ilgili 5 yıllık eylem planını da masaya yatırdı. Toplantıdan sonra açıklama- larda bulunan Hükümet Sözcü- sü ve Başbakan Yardımcısı Ce- mil Çiçek, toplantıda ele alınan su planı konusunda Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğ- lu'nun sunum yaptığını söyledi. Bugün için su açığı olup acil su teminine gereksinim duyan 7 il bulunduğunu anlatan Çiçek, bu illeri Ankara, Çorum, Şıtnak, Sinop, Nevşehir, Aydın ve Er- zurum olarak sıraladı. Çiçek, 34 ilde 2010 yıhndan itibaren su açı- ğının ortaya çıkabileceğini ifadc etti. Kurulda sera gazı emisyonla- rınm azaltılmasını hedefleyen Kyoto Protokolü'nün de ele alın- dığını belirten Çiçek, protokolün 1997 yılında imzalandığını ve 2005 yılında da yürürlüğe girdi- ğini anımsattı. Bugün itibanyla 176 ülkenin bu protokole taraf ol- duğunu anlatan Çiçek, protoko- lün ilk 5 yıllık uygulamasının so- nuna gelindiğini söyledi. Bundan sonraki çalışmalarla ilgili hazır- lıklann başladığina değinen Çi- çek, bugüne kadar kendine özgü nedenlerle protokolü imzalama- yan Türkiye'nin yeni dönem ça- lışmalannda yer almak için pro- tokolü imzalaması gerektiğini ifade etti. Çiçek, "Bu protokolün onay- lanması hükümetimizce bu- gün itibanyla beninısenmiş durumundadır. Kısa süre içe- risindc TBMM'ye göndcrilip Meclis'te de onaylanması icap edecektir" dedi. SALI ORHAN BURSALI Mahalle ve Öğretmen Sosyolog Şerif Mardin, Saidi Nursi üzerine yaz- dığı, bilimselliği çok çok tartışmalı bir "araştırma met- n/"nin sahibidir. Gazeteci Ruşen Çakır'la yaptığı bir söyleşide "ortaya attığı" "Mahalle Baskısı" kavramı, a) AKP iktidarı altında yaşanılan sosyal ve siyasi dü- zenle ve b) AKP'ye karşı olanların duygu ve düşün- celeriyle tam örtüşünce siyasi literatüre girdi. Mardin, bir yıl sonra yine Çakır'la yaptığı söyleşi- de "Mahalle Baskısı" kavramına açıklık getirmek için bu defa ekranların karşısına çıktı ve bu kavramın AKP'ye "karşı" kullanıma girmesinden ise "rahatsız' olduğunu açıkladı! Anlaşılan, bu sonucu görseydi, o lafı etmezdü? Mardin'in TV'deki açıklamasında tatmin edici bir şey bulmak zordu; ancak Mardin Cumhuriyet'in felsefi ola- rak "iyi, güzel, doğru" gibi insana "ruh" ve derin dü- şünce kazandıracak içerikten yoksun olduğu için, Cumhuriyet öğretmeninin "imam"a yenildiğini ileri sür- dü. Bunlar henüz "eşelenmemiş" iddialardır! "Görün- tüler" sanki "örtüşür" gibi durur, ama altından farklı görüntülerçıkar... İmam" galip midir, "öğretmen" ye- nilmiş midir... Bunlar salt AKP dönemindeki büyük "bas/«"nın oluşturduğu ve ne kadarinın kalıcı oldu- ğunun henüz bilinmediği araştırma alanlarıdır. Ama günümüz Türkiye'sinde gerçekten de imamın öğretmeni yenmesi ve öğretmenin de imamlaştınlması için, öteden beri büyük kurumsal politik baskı söz ko- nusudur... Bu, Mardin'in ileri sürdüğü gibi, Cumhuriyet'in "iyi, güzel, doğn/"yaratamamasından mı kaynaklanıyor, yoksa Cumhuriyet'in sonraki sağcı yöneticilerinin "Genç Cumhuriyef'in içeriğini-ruhunu boşaltmasın- dan ve siyasi Islamı sürekli beslemesinden mi?.. ••• 1) Prof. Şerif Mardin'in "Mahalle Baskısı" kavramı, aslında yaşadığımız günlere cuk oturdu ve esas kul- lanım yerini buldu! Mardin, demek ki farkında olma- dan günümüzü betimledi! Halkımızın pratik zekâsı, "Osmanlı Mahallesi"ne takılıp kalmadı, "güncel göz- lem"\e, kavramı, günümüz sosyolojik-siyasal yapısı- na oturttu! Bu hiç de bir "amaç dışı kullanım" değil- dir! "Osmanlı Mahallesi"n\n gelişimini sosyologlar in- celesin, bugünün köklerini oralarda arasınlar... Ama bugünün "Mahalle Baskısı" siyasal-ideolojik nitelik- te bir kültür olarak, ülke çapında bir toplumsal ve si- yasal "dönüştürücü" olarak "çalışıyor"'. Siyasal Islamın ülke çapındaki "Büyük Mahalle"s\ toplumu daha yakından ilgilendiriyor. Devlet, AKP+Fet- hullah+çeşitli cemaatlerin dinsel karakterli mahalle- sine dönüştürülüyor. Bu örgütlü güç, tepeden "çalışarak" ve yerel AKP yönetimleri ve mahallelerinin de desteğiyle, "türbanlı, herkesin namaz kılıp oruç tutmakzorvnda olduğu, ha- remlik selamlıklı, kız-erkek arkadaşlıklannın fetvalar- la ve aynca eli sopalı sapık güruhlann fiilen düzenle- dikleri", özetle Islami toplum-devlet kurallarının da- yatıldığı ve üstüne üstlük bütün düşüncelerin de 1.3 milyar Islamı bugün Batı'nın pazarı-kölesi durumun- da tutan kalıplara dökülmek istendiği, yeni bir "Islam Cumhuriyeti" kuruyor! Bugünkü durum, sosyoloji hocalarının "İmam öğ- retmeniyendi" naif tanımlamalarıyla açıklanacak, "Ne yapalım işte..." vurdumduymazlığıyla veya arka plan- da "saklı" bir "sevinç" ile geçiştirilecek "sosyolojik ol- gu" değildir... Konu daha çok üstyapısal siyasal bir durumdur ve "din /deo/o//s/"yle dış güçlerin büyük öl- çüde dayatması söz konusudur... Mardin'i anlaşılan büyük "sosyolojik" kamplaşma ve siyasal ve ideolojik pianda giderek büyüyen, yak- laşmakta olan büyük hesaplaşma hiç mi hiç ilgilen- dirmiyor. ••• 2) Sosyoloji Profesörü Şerif Mardin, zerre kadar tat- min edici olmayan ve yüzeysel birtanımlama ile, Cum- huriyet'in toplum için "iyi, doğru, güzel" bir düşünce ve ruhu doyuracak bir felsefe yaratamadığını söylü- yor, dinin -imam'ın- bugünkü siyasal yükselişini de dolayısıyla buna bağlıyor! Genç Cumhuriyet'in yarattığı "ruh", toplum bilim- leri sınıflamasına girmiyor mu? Sosyolojinin araştı- racağı bir "fenomen" değil midir? Cumhuriyet'in kurucu felsefesinin yarattığı büyük coşkunun izlerini sürmek ve bunun özgün "sosyolo- jisini" araştırıp anlamak ve açıklamaya çalışmak ye- rine, öncelikle Almanya ve Avrupa'nın sosyolojik ge- lişmelerinin ürünü Kant'vari felsefeleri burada aramak ne kadar doğrudur? Kaldı ki Cumhuriyet'in 1970'le- re kadar kuşakları, gerçek anlamda felsefe ile tanı- şan şanslı insanlarıydı! Cumhuriyet'in ilk kuşaklarının, öğretmenlerin, mü- hendislerin, doktorların, kadın özgürlükçülerinin, bi- limcilerin, sanatçıların.. öz varlıklarını, ulus, ülke, ulusal devlet yaratma ile bütünleştirmeleri, acaba na- sıl bir "sosyolojik" ruhtu ve bu ruh başka hangi ül- kelerde böylesine tezahür etti? 3) Bu ruhun "iyi, güzel, cfoğa/'tanımlamaları için- de değerlendirilmemesi acaba hangi tür sosyoloji ve felsefi "bilimlerin" konusudur? 4) Bu "ruh"u kimler ve nasıl yendiler ve yok ettiler, yok etmeyi başardılar? 5) Bu "ruh" acaba gerçekten öldü mü? Yaşıyorsa nasıl ve nerelerdedir? 6) Bu ruh yoktuysa eğer, nasıl oldu da Türkiye Cum- huriyeti bugün 1.3 milyarlık Islam dünyasının en öz- gün; bilim, sanat, düşünce, spor, hatta politika, edebiyat vs. bakımlardan en gelişmiş, "çağdaş uy- garlığa" en yakın ülke konumuna gelebilmiştir? 8) Acaba "bilim" üretimi, bilimsel düşünce, ülkeyi 60 yıldır yöneten sağcı yönetimlerce yaygınlaştırıla- bilseydi, bugün "imamın yengisi"nden bahsedilebi- lir miydi? 9) "İmam ruhu"nur\ egemenliği ile acaba Türkiye ne- relerde olacaktır? [email protected] Hollanda'da Türklerin yargı zaferi • AMSTERDAM (AA) - Hollanda hükümeti- nin ülkede yaşayan Türk vatandaşlarına çalışma ve ikamet izinleri verilmesi sırasında yüksek mik- tarlarda harç uygulaması, Lahey Temyiz Mahke- mesi tarafından haksız bulundu. Mahkeme, hükü- metin 2002 ve 2003 yıllarında harçlan yüzde 800'lere varan oranda aıttırması yönünde aldığı karann, Türkiye'nin AB ile imzaladığı sosyal gü- venlik anlaşmalannın yarattığı "Ortaklık Huku- kıv'na aykın olduğunu bildirerck, uygulamanın Türkler için geçerli olamayacağı görüşüne vardı. Türkler İçin Danışma Kunılu, daha önce yüksek harç ödemiş kişilerin belgelerini kaybetmemeleri- ni, bu paraların geri ahnabilcceğini bildirdi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle