22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 MAYIS 2008 ÇARŞAMBA 4 HABERLER Başbakan Erdoğan, polis tarafından dövülen emekçileri 'istismarcı' olarak niteledi 1 Mayıs şiddetinisavundu MHP LtDERl BAHÇELİ: Erken seçim istiyorsaönünde engelyok ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - MHP Genel Başkanı Devlet Bahçcli, kapatma dava- sı konusunda AKP'tıin muhalefete gözdağı vermek ıçin "erken seçim"i gündeme getirdi- ğıni, ancak "tel tel dökülen" AKP'nin artık "dikiş tutturamayacağını" söyledi. Bahçeli partisinin grup toplantısında AKP hükümetine eleştirilerini sürdürdü. Türki- ye'nin "siyasi anlamda felç olnıuş bir hiikii- metle karanlık bir tiinelde sonu meçhul yolculuğa mahkûm edildiğini" belirten Bah- çeli, "Bir taraftan milli irade edebiyatı ya- parken, diğer taraftan fiil ve icraatıyla Türkiye'yi bu duruma sokarak milletin emanetine ihanet eden AKP'nin macera yolculuğunda gelincn bu son durakta, ara- ba yoldan çıknıak üzeredir. Bu noktadan sonra, tel tel dökülen AKP'nin dikiş tuttur- ması artık mümkün değildir" uyansında bu- lundu. 1 Mayıs Işçi Bayramı'nda yaşanan olaylara da dikkat çeken Bahçeli, "Etnik bö- lücülerin terör örgiitü ve lmralı canisi lchi- ne kanunsuz sokak eylemlcri karşısında Kopenhag siyasi kriterleri bahanesiyle ses- siz ve tepkisiz kalan ve bu başkaldırılara Batı standartlarını uyguladığını söyleyerek bundan iftihar payesi çıkaran hükümet, 1 Mayıs'ta işçilere karşı ise ceberut AKP kri- terlerini uygulamıştır" görüşünü dile getirdi. AKP hakkında açılan kapatma davasında 52. güne girildiğini anımsatan Bahçeli, son dönemde bazı AKP yöneticilennin muhalefe- te gözdağı niteliğinde bazı uygulamalardan söz ettiğine dikkat çekti. AKP yöneticilennin muhalefetin Meclis çatısı altında kendileriyle işbirliği yapılmaması halinde birkaç ay içinde "erken seçime gidileceğini" söylemeye baş- ladığını belirten Bahçeli, şu görüşleri dile ge- tirdi: "AKP'nin erken seçim kararı almak için yeterli Meclis çoğunluğu mevcuttur. Son seçimde halkın çoğunluğunun verdiği yetkiye rağmen muktcdir olmayı becereme- mesi ve denıokrasiyi tchlikeyc atnıası karşı- sında, yinc Türk nıilletini ikna edebileceği- ni, daha doğrusu bir kere daha aldatabile- ceğini düşünüyorsa, bu yola başvurmasının öniinde hiçbir engcl bulunmanıaktadır." ANKARA (Cumhuriyet Büro- su) - Başbakan Tayyip Erdoğan, 1 Mayıs nedeniyle sendikalan "is- rismarcılık" yapmakla suçlarkcn, lstanbul halkının yaşam düzeninı bozmaya yönelik adım atıldığını savundu. 1 Mayıs'ta biber gazı, cop ve sopayla işçilere saldıran polıse sahip çıkan Erdoğan, "Kim bu polis? Bunlar uzaydan mı geldi?" dedi. Partisinin grup toplantısında sı- nır ötesi operasyon ile terör örgü- tiine ciddi kayıplar verdinldığını anlatan Erdoğan, askeri yöntem- lerle terör örgütünü etkisiz kılnıa- ya çalışırken eşzamanlı olarak içe- ride ve dışanda yalnızlaştırma ko- nusunda ciddı adımlar attıklannı söyledi. Erdoğan, gerek Irak'taki merkezi hiikümetle gerekse de Türkmenler, Kürtler, Araplar, Sün- ni ve Şiiler olmak üzere tüm grup- larla diyaloğun süreceğini bildirdi. 1 Mayıs'ta yaşanan olaylan de- ğerlendiren Erdoğan, DtSK başta olmak üzere sendikalara ilişkin eleştirilerini sürdürdü. "Ben iste- diğinıi istediğim yerde yaparım" anlayışmın illegal ycraltı örgütleri- rün işi olduğunu belirten Erdoğan, yasalara aykın olarak keyfi bir şe- kilde ortaya konan emrivakilerin gereksiz gerilimler yaşanmasına neden olduğunu söyledi. Tandoğan'da bir başka sendika- nın (llak-lş) kutlama yaptığuıı, ama hıç olay çıkmadığını anımsatan Er- doğan şu ifadeleri kullandı: "Peki niye orada bir şey yok- tu? Neden acaba medya Tando- ğan'daki kutlamaları gündeme getirmivordu da Sıhhıye ve Tak- sim'i gündeme getiriyordu. On- lar işçi dcğil miydi? Onlara da koydukları isim şuydu; 'Onlar AKP yanhsı...' Bu kadar çirkin bir anlayış olabilir mi? Dcıııek ki kavga, gürültü yoksa AKP yan- hsı, kavga gürültü varsa onlar AKP karşıtı." Sendikalann 30-35 bin kişiyle Taksim'e gelmckte ısrarcı olduğu- Sendikacılara yüklenen Erdoğan, "Bunlann kiüesi de yok. 500,1000 kişiyi ŞişG'de toplayamadılar. Ondan sonra da dediler ki iptal ettik" diye konuştu. nukaydeden Erdoğan, şöyle devam etti: "Bunlann bir kitlesi dc yok ki. lşte gördünüz 500,1000 kişi- yi Şişli'de toplayamadılar. On- dan sonra de dediler ki iptal et- tik. Enteresan olan önde resim olan sendikaıun pankarn, ama ar- kasında illegal örgütlerin pan- kartı. Halkını labii hangisi legal- dir, hangisi illegaldir bilemez ki." Bütün faturanın polise kesıldi- ğini kaydeden Erdoğan, şu görüş- len dile getirdi: "Kim bu polis? Bunlar uzaydan mı geldi? Bunlar, bu ülke insanı- nı ayırt etmeksizin hepsinin can güvcnliğinden sorumlu polis kar- deşinıiz, evladımız değil mi? Ne- dir polise olan düşmanlık? Ha- talar, yanlışlar olabilir, doğru- dur. Ama böyle bir süreç başla- dığı zaman işte orada bazı şeyler şirazesinden çıkıyor. Biz yanlış- ların üzerine buna rağmen yine gidiyoruz... 1 Mayıs olayı, tstan- bul halkının yaşam düzenini boz- maya yönelik atılnıış bir adundır. Dürüst olanlar Kazlıçeşme'ye, Çağlayan'a giderdi. Ama dürüst davranmadüar, sadece kamu dü- zenini bozmayı kendi kayboünuş olan itibarlarım kazanmak zan- nettiler. Ama aldandılar." AKP'den 'yargı darbesi' nitelemesi 'Savcının laiklikyorumu 19. yüzyılpozitivizminin katı ilerlemeci anlayışına dayanmaktadır'denilen savunmada davanın AB sürecini dinamitlediği ve iktidarpartilerinin kapatılamayacağı savlandı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - AKP, Anayasa Mahkemesi'ne sunduğu ön savunma- da, kapatma davasırun AB sürecini dinamitledi- ğini, iktidarpartilerinin kapatılamayacağını ile- ri sürdü. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdur- rahman Yalçınkaya'nın laiklikyorumunun 19. yüzyıl pozitivizminin katı ilerlemeci anlayışına dayandığını, AKP'nin modern laiklik anlayışı- nı benimsediği ileri sürülen savunmada, Yalçın- kaya siyasi davranmakla suçlandı. AKP'nin ön savunmasında, öne çıkan unsurlar şöyle: • tktidar partilcri, yasama faaliyetleri ve yü- riitme icraatlan üzerinden devlet yetkilcri kul- lanan, dolayısıyla meşruiyetini anayasal ve ya- sal mekanizmalarla sağlamış örgütlerdir. tkti- dar partisinin kapatılması, yasama, yürütme or- ganlannı felç ederek çalışamaz hale getirebile- cek bir girişimdir. îçeride ve dışanda birçok ki- şinin davayı "yargı darbesi" olarak nitelendir- mesinin arkasında da bu gerçeklik yatmaktadır. • Davanın açılmasuıın temel nedenlerinden biri, iddianamede savunulan laiklik anlayışı ile partimizin laiklik anlayışı arasındaki farklılık- tır. İddianamede laiklik tek boyutlu bir kavram olarak görülmekte vc bireylerin benimsemesi ge- reken "bir uygar yaşam biçimi" ve "yaşam fel- sefesi" şeklinde takdim edilmektedir. Bu yak- laşıma göre laiklik "toplumların düşünsel ve örgütsel evrimlerinin son aşaması"du-. Laik- liğin bu yorumu 19. yüzyıl pozitivizminin katı "ilerlemeci" anlayışına dayanmaktadır. • lddiananıenin partimizi laiklik aleyhtan olarak takdim ederken kullandığı en temel ar- güman, üniversitelerde başörtüsü serbestisine iliş- kin söylem ve eylemlerdir. Parlamentoda ger- çekleşen anayasa değişikliğı ve bu yöndeki ka- nun teklifleri birer yasama işlemi ohnası nede- niyle partimize değıl, yasama organına isnat edilebilecek eylemlerdir. • lddianame, siyasi ve ideolojikbirtercihi yan- sıtmakta, bu haliyle hukuki bir metin olmaktan ziyade önyargılann egemen olduğu bir siyasi bil- diri niteliği taşımaktadır. (...) Açıkladıklanmız ve yaptıklanmız dışuıda gizli gündemimiz hiç- bir zaman olmadı, bundan sonra da olmayacak- tır. (...) AKP laikliğe karşı odak olan değil, la- ikliği toplumsallaştrran bir harekettir. • TBMM Başkanı 'nın ifadeleri delil olarak kullanılamaz. Meclis Başkanı tarafsız olup par- ti faaliyetlerine katılamamaktadır. Kaldı ki es- ki Meclis Başkanı Bülent Arınç'm iddianame- de "laikliğe ayları" beyanlar olarak yer veri- len açıklamalan laikliğe aykın değildir ve ifa- de özgürlüğü kapsamındadır. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@gmail.com Çok kadınla evlenmeyi savunmak er- kek egemen ideolojinin geçmiş çağlar- da kalmış bir boyutudur. Artıkgünümüz- de erkek egemen ideolojı değişik ses- ler çıkanyor, daha çok kadınla birlikte olmayı değişik yöntemlerle deniyor. An- cak her halükârda erkekegemen ideolo- jinin en sinirlendiği akımlann başındafe- minizm geliyor. TekbirGıyim'in sahibi Mustafa Kara- duman'ın 3 eşi olduğunu açıklaması- nın ardından yapılan tartışma, yalnızca feministleri değil, erkek egemen ideolo- jiyeyakın duran çevreleri de etkiledi. Ye- ni Şafak gazetesinin başörtülü yazarla- rından Özlem Albayrak ise bu kesim- deki kadınların açmazını ifade eden bir tutum takındı. "Hiçbir dindar kadın çokeşliliğe nza göstermekzorunda değil, yasama sebe- bi, gururu ve onurv olanlann 'ıtiraz ve bo- şanma hakkı' yedeğinde mevcut. Ama 'yabancı kadın'a giden yol tabelalanyla dolu bir dünyada, gizlice ve sınırsız al- datılmaktansa böylesinievla bulanlarda Çokkarılılık, Feminizm ve Dengir Fırat... çıkamaz mı?" Sonuç olarak şunu söyleyebiliriz; Tür- kiye'de Islami kesimlerde erkek egemen ideoloji "çokkarılılık" konusundaki gele- neksel Islam anlayışına dayanıyor. Bazı kesimlerbu konuyu inancına uygun sa- yarak savunmaya devam ediyor. • • • Dengir Mir M. Fırat'ın "AKP'nin ka- dınlannınfeministideolojinin kölesiolma- dıklannı" söylemesi de aslında erkek egemen ideolojinin bir başka düzeyden dile getirilmesiydi. Dengir Mir Fırat, Tek- birGiyim'in sahibi gibiçokeşliliği savun- maz, savunamaz. Durduğu yer buna uy- gun değildir. Kadınlara pozitif ayrımcılık yapılarak listelerde kontenjan ayrılmasını ise Den- gir Mir Fırat şu sözlerle reddediyor: "Biz- de yok. Bunu kadına hakaret addederiz. Diğer bazı siyasi partiler kontenjan ko- yuyorlar, ama listenin en alt sırasına ko- yuyorlar." • • • Kadınlara pozitif ayrımcılık yapmak ve kadınlara listelerde belli oranda kon- tenjan vermek artık Batı dünyasının si- yaset alanındaki olmazsa olmazları ara- sına girmiş durumda. Batı'nın en geliş- miş demokrasilerinde kadınlarartık Mec- lis'te ve hükümetlerde yüze 50'tik sınıra ulaşmış haldeler. önce ıskandinav ülke- lerinde başlayan bu akım, şimdi Ispan- ya, Almanya gibi ülkelerdeki etkisini gös- terdi. Kadının gündelik hayattaki yeri ve si- yasetteki ağırlığı bir ülkenin demokratik- leşmesinin önemli unsurlarından birisi. Bunu söyler söylemez hemen Ruanda örneği gösteriliyor, deniyor ki orada da kadınların Meclis'teki oranı yüksek ama uygarlık pek ileride değil. Kötü ömek emsal sayılmaz diye birsöz vardır. Biz iyi örneklere bakalım. Iskan- dinav ülkelerine bakalım, Almanya'ya bakalım, Ispanya'ya bakalım. Daha bir- çok Avrupa ülkesinde kota, kontenjan, kadın mücadelesinin, feministlerin çaba- larıyla oldukça etkili hale geldi. Dengir Mir Fırat'ın bunları bilmemesi mümkün değil. Kadınlara kota verilme- sinin kadınlara hakaret olacağını da sü- rekli erkeklerin dile getirmesi işin bir baş- ka komiktarafı. Bırakın bunu kadınlardü- şünsün. Kadınlar, partilerin listelerinde daha çok yeralmak istiyorlarve seçilecek yer- lerde yer almak istiyorlar. Ancak erkek egemen kültür onların önünü tıkıyor. Dengir Mir Fırat işte bu korkunun ve erkek egemen anlayışın sonucu olarak "kadınlan feministideolojinin kölesiyap- madıklanm" iddia ediyor. Tipik bir hege- monyacı erkek tutumunu dile getiriyor. AKP'li erkeklerin görmezden geldiği bir konudaAKP'nin kurucusu Ayşe Böhür- ler bakın nelersöylüyor: "Hüseyin Üz- mez meselesine her şeyden önce bir anne olarak tepki duydum. Insanlann özel hayatı ile ilgilenmem ama özellikle dini söylemlere eşlik eden ahlaksızlıkla- ra herkesten önce bizim tepki vermemiz gerektiğini düşünürüm. Çünkü ne yazık ki inançlar öğretiler üzerinden değil, uy- gulayanlarüzerindenyargılanıyor. Kişisel zaaflan, ahlaki düşüklükleri 'bizden biri- si yaptf mantğıilesavunmakherkeseza- rar veriyor... Mesele din kardeşliğinin ötesinde erkek kardeşliği olmasın!" Evet, sonuç olarak "erkek kardeşliği" Dengir Mir Fırat'ı böyle konuşturuyor. Ihtiyaç halinde ise Tekbir Giyim'in sahi- binde olduğu gibi dini referanslarda kul- lanılıyor. Kadın sorunu Islami kesimlerin en za- afiı konulanndan birisi olmaya devam ediyor. GLOBALPOLÎTİKÜLTÜR ERGİN YILDIZOĞLU ŞaşkınlıklanınZamam... Başbakan'ın "Ayaklarbaş olursa kıyamet kopar" sözlerı AKP yörüngesindeki liberal entelijansiyanın halka anlattığı hikâyedeki, demokratik AKP fantezi- sini ayakta tutan kurguyu çözmüştü. "Halkın huzu- runun bozulmaması için" alınan tedbirlerie, "saba- hın 5'inden itibaren hiçbir kayda değer olay olma- dan" başlayıp biten 1 Mayıs bu çözülmeyi hızlan- dırdı. Tüm bunlar olurken liberal entelijansiya arasın- da garıp bir şaşkınlık havası vardı. Başbakan'da da öyle. Başbakan önce "başlar ve ayaklar" denklemi- ne gelen tepkiye çok şaşırdı; sonra da sendikaların 1 Mayıs'ı Taksim'de kutlama konusunda bu kadar ısrarlıolmalarına... Ikimizbirfidanın... Bu şaşkınlıkların bir ortak noktası var: Aydınlan- ma geleneğine (akılcılığa) düşmanlık. Birincisine gö- re akılcılığın, sınıf, ekonomi, hakikat gibi evrensel kavramlarla üretilen, "büyük ve bütünsel söylem- lere" dayanan toplumsal değişiklik çabaları, totali- ter rejimlere yol açarlar. Ikincisine göre, insan aklı ek- siktir, hakikatin kaynağı maddi dünyanın dışındadır. Bu benzeşmedeki ironi sanırım sizin de dikkatinizi çekti: Liberal entelijansiya, Aydınlanma'nın madde- ci, usçugeleneğinden, büyüksöylemlerden" kaçar- ken, demokrasiyi savunmak adına gitti, biri "Aydın- lanma" öncesinin, öbürü de 1968 sonrasının, en "büyük, bütünsel söylemlerini" (siyasal Islam ve küreselleşmecilik) birleştiren bir siyasi partinin kuca- ğına oturdu. Başbakan'ın "ayaklar ve başlar" söylemine, sen- dikaları anlamakta çektiği zorluğa dönersek, bence bunlann sırrı Murat Belge'nın dile getirdiği şu kay- gıda gizli: "12 Eylülaskerirejiminin DİSK'İyargılayan sıkıyönetim askeri savcısı Süleyman Takkeci bile, iddianamesinde bu 'ayaklar-başlar' deyimini açıkça kullanmanın ayıp kaçacağını düşünebiliyorda, Baş- bakan neden düşünemiyor?" (25/04/08) Aydınlanma'nın "hakikatrejiminde" egemer\\\ğ\r\ kay- nağını halk iradesi oluşturur. Bu nedenle egemen sı- nıf, hangi rejimleyönetirseyönetsin, her zaman "halk iradesine dayandığını" iddia eder; meşruiyetini bu- rada arar. Kapitalist sınıf, halk olarak doğmuşluğu- nun, ulus devletin kurucusu olmanın mirasını koru- mayaözengösterir. Birtoplumda Aydınlanma'nın "ha- kikatrejimi" egemense, orada egemen sınıfın ideolo- jisi halkı kazanmaya, yüceltmeye ilişkin öğeler içe- rir, halkı korumaktan, ona hizmet etmekten söz eder. Bu durum halktan, emekçilerden yana güçleri açı- sından önemli olanaklar sunar. Kapitalizme, dikta- törlere karşı mücadelenin siyasi söylemi, Aydınlan- ma'nın "hakikat rejimi" içinde, en ağır baskı koşul- larında bile üretilebilir. Ayaklar, başlar ve kıyamet Dini "hakikat rejimi" farklıdır. Bu "hakikat rejimin- de" tüm insanlarTann'nın kuludur. AmaTanrı kulla- rıyla doğrudan ilişki kurmaz, onlara yapmaları gere- kenleri doğrudan söylemez. Bu "iletişim boşluğu", bir seçkinler tabakası tarafından doldurulur. Kendi- lerini bu "kullan" yönetmekle yükümlü, seçilmiş in- sanlar olarak gören seçkinler açısından, halk, siya- si gücün kaynağı değil hedef nesnesidir; kullar sü- rüsüdür. Bu "rejimde" asla mücadele hedefi olma- yacak olan "şey" Tann'dır, diğer bir deyişle egemen sınıfın iktidarının meşruiyetininzemini... Bu rejimler- de yönetenlere karşı çıkmak, "Tann'ya karşı ayaklan- ma" olacaktır; "ayaklann baş olmaya kalkması kıya- metin ta kendisidir". Bu "hakikat rejimine" ait bir akı- mın, siyasi yelpazenin demokrasi tarafında yer alma- sı, nasıl söz konusu olabilir? Dini "hakikatrejimi", ka- pitalizm, işçi sınıfı gibi kavramları dışladığı için, Baş- bakan da, işçilerin sınıf çıkarını dile getirme taleple- rinivehaklarını, 1 Mayıs olayını, "anlamlandıramaz", "neden böyle direttiklerini" anlayamaz, şaşırır. Söz şaşkınlıktan açılmışken, benim de kafamı kur- calayan sorular var. Erol Manisalı hocamız aktarı- yor: 29 Nisan akşamı, bir kanalda Bülent Eczacı- başı, şunları söylüyormuş: 'Turgut Özal başbakan iken TUSlAD'ın toplantısına katılmıştı. Ben, yaptığım konuşmada Türidye için sanayileşme stratejisine ih- tiyaç olduğunu anlattım. Toplantı bittikten sonra çı- kışta Turgut özal yanındakilere, şu genç işadamlan da kafalanna sosyalist planlamayı takmışlar diye ya- kınıyordu."... Ertesi gün Cumhuriyet'te Mustafa Koç'un gümrük biriiğiyle ilgili yakınmalan vardı: O za- man karşı çıkmışlar, ama "Koçgrubu gümrükduvar- lannın arkasına saklanmak istiyor" denilmiş. Karar- ları birileri alıyormuş, biz uyguluyormuşuz. Tür- kiye için zararlı olmuş. Koç ve Eczacıbaşı gibi grupların dahi üzerindeki bu iktidarın kaynağı ne? Yoksa burası birtürsömür- ge mi oldu kimse farkına varmadan? Bu yüzden mi emperyalizmden, ulusal çıkardan söz etmek ayıp sayılıyor? Sakın, bu yeni âdetle, 'YediDüvel'm, AKP'yi demokrat ilan etmesi arasında bir ilişki olmasın? Ha, bir de bu itiraflar niye? Yoksa, sandığımızdan çok daha derin bir krizle mi karşı karşıyayız? erginy@tr.net http://erginyildizoglu.blogspot.com (.1' • I • YASAM HASTANEŞİ SAĞLIK HİZMETİNDI 22. YIL SSK-BAÛsUK I MI Kl I SANMU"; TİMM - ANLAŞMALI İANKALAR - ÖZİL SAĞLIK SİGORTA ŞİRKİTLİRİ - V I ÖZiL HASTALARINA HİIMİT VİRMİKTİ POLİKLİNİKL.ER - OPERASYONLAR - RADYOLOJİ - TIBBİ TAHLİL LABORATUVARLARI - DOĞUM - BÖBREK TAŞİ KIRMA - ÜROFLOMETRL AMELİYATSIZ VARİS TEDAVİSİ - KEMİK YOĞUNLUGU ÖLÇÜMÜ - ACİL - FİZIK TEDAVİ VE REHABİLİTASYON - CHECK -UP ENDOSKOPİ - ARTROSKOPİ - LAPAROSKOPİ - RENKLİ DOPPLER - ULTRASONOGRAFİ İSTANIH. I LL: {OZ\Z) 4 4 1
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle