Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2008 CUMARTESİ
18
parklarımız da
satılıyor!
Doğa ve orman konusunda-
ki gelişmelere yalın bir "çewe-
d" gibi değil, bir bağımsızlıkçı gi-
bi bakmayı karakterinin en
önemli parçası yapmış olan
Doç. Dr. Yücel Çağlar, "Bazı
Yatınm ve Hizmetlerin Yap-lşlet-
Devret Modeli Çerçevesinde
Yaptınlması Hakkından Ka-
nun"da geçen günlerde yapılan
değişikliğin anlamını yurtsever-
ceye çevirdi:
"Milli parklar, tabiat parkları,
tabiatı koruma ve yaban hayatı
koruma ve geliştirme alanları
da ticari yapılaşmaya açılacak!"
Dahası, "doğa rantı" giderek
yabancılaştırılacak. Hani, Doğa
Koruma ve Milli Parklar Genel
Müdürü, 2005'te "Dilek Yarı-
madası Menderes Deltası Milli
Parkı'nın tarıma uygun Hazine
arazileri için Almanya ve Hol-
landa gibi ülkelerden talep aldık.
Almanya, Çanakkale'deki Troya
Tarihi Milli Parkı için teklif verdi.
Hollanda ise büyükelçilik düze-
yinde başvurdu" demişti ya, iş-
te ona hukuksal dayanak sağ-
lanıyor:
"Böylece, tümüne yakın bir
kısmı 'devlet ormanı' sayılan
yaklaşık 3 milyon hektar alandaki
38 millipark (877 616 hektar), 21
tabiat parkı (76 869 hektar), 22
tabiatı koruma alanı (64 353
hektar) ve 123 yaban hayatı ko-
ruma ve geliştirme alanının (1
851 317 hektar) 'doğa rantına'
özel yerli ve yabancı sermayeli
şirketler tarafından el konulabi-
lecektir."
Yücel Çağlar yazarak, çizerek,
uyararak çığlık atıyor! Duyan
yok mu? Yok mu? Yok mu?
gibi Fikir
PAR-RA
Bir tür zikir gibi. öne, arkaya,
sağa, sola, olmadı basına, olmadı
televizyonlara çıkıp aynı sözleri
yineliyor:
"Imamlar Cumhuriyetin
öğretmenlerini yendi."
Daha önce de "Bediüzzaman"
kitabında da konu etmişti benzer
savları:
"Nurcu hareket, gücünün bir
bölümünü Cumhuriyet döneminin
başarısızlıklarından aldı."
Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Şerif
Mardin'in "Bediüzzaman" kitabını
"Said Nursi, Fethullah Gülen ve
'Laik' Sempatizanlan" adlı
çalışmasında şöyle yorumlamıştı:
"Böyle bir kitabın yazılmasında,
birtakım laik Batılı bilim
adamlarının tahlillerinin ve
kuramlarının açıklamasına geniş
bir yer ayrılmış olması ve
bunların, bazı görüşlerin
dayanakları oldukları yolunda bir
sanı uyandırma gereksinimi
duyulmuş olması şaşırtıcıdır. Zira,
keramet sahibine inanan
insanların, bu yolda bilimsel
kanıtlamalara gereksinimi
olmamak gerekir. Acaba,
kendisinin inanmadığı bazı
konulara, bilimsel kaygıları olan
çevreleri inandırmak veya en
azından ilgilerini çekmek isteyen
birisi ile mi karşı karşıyayız?"
Işıklı'nın sorusundan da anlıyoruz
ki, Şerif Mardin bu tür konularda
kendini "görevli" sayıyor...
FİKİR-ZİKİR!
"Herkes işini yapsın" diyor
ya, GAP kaçmamıştı,
oradaydı. Ne bekliyordu
bunca yıl? Geldi geleli
bakmadı, görmedi, elini bile
sürmedi.
Aklına esti, işini anımsadı;
Diyarbakır'a gitti, nutuk attı; GAP
bölgesini kalkındıracağını söyledi.
Oysa, rakamlar belliydi. Ziraat
Mühendisleri Odası Başkanı
Gökhan Günaydın'a kulak verelim
ve gerçeği bilelim:
"GAP'ta 16-17 milyar dolarlık ilave
yatınm gerekiyor. Tarımda finansal
gerçekleşme oranı yüzde 14.
Bölgede 220 bin hektar alan
sulamaya açıldı. 1.4 milyon hektar
alandan daha fazla alan su
GAP oradaydı
bekliyor. Tarımla ilgili yatırımların
yüzde 86'sı duruyor. Daha tarlaya
su götürülemedi. Sulama yatırımı
yapılmadı. Şimdiye toptan bitmiş
olması gerekiyordu ama, AKP
döneminde GAP'ın tüm tarihi
boyunca en düşük yatınm
harcaması yapıldı. Arazi
toplululaştırması ve tarla içi
geliştirme hizmetleri
gerçekleştirilmedi. Üstelik de
tuzlanma, çoraklaşma ortaya
çıktı."
Emekçiye ayrılan fondan para
harcayacakmış GAP'a. Sonra ne
mi olacak? Gökhan
Günaydın'a göre,
olacaklar daha şimdiden
belli:
"Yap-işlet-devret formülüyle
yabancılara devredecekler su
yatırımlarını. Mayınlı arazileri tarıma
açıyoruz diyerek yabancılara
verecekler. GAP'ın tamamlanması
önemlidir. Ancak, projenin o
bölgedeki üreticiye, halka ve tabii
ki Türkiye'ye yararlı sonuçlar
doğurmayıp yabancıya hizmet
etmesinin hiçbir mantığı yoktur."
Peki, yapılanın mantığı ne? O da
belli:
"Yerel seçimlere yatınm yapmak,
Büyük Ortadoğu Projesi'nin
hedeflerini tamamlamak."
Türkçenin Dk Dilbilimcisi
Kaşgarlı Mahmut
İ. GÜRŞEN KAFKAS
2008, yaşadığı dönemin
önemli bir halkbilimcisi ve Türk-
çe dilci Kaşgarlı Mahmut'un
doğumunun 1000. yıldönümü-
dür. UNESCO, 2008'i 1000.
doğum yılı nedeniyle Kaş-
garlı Mahmut Yılı olarak ilan
etti.
Türkçenin ilk dilbilimcisi siyasi
kariyere hazırlanacakken o,
müderris olmayı benimsedi.
Eğitimini tamamladıktan sonra,
Türk boylarını gezerek, onların
kültürlerini, yazılı ve sözlü ede-
biyatlarını öğrendi. Karahanlı-
ların, Oğuzların ve diğer Türk
boylarının lehçelerini araştırdı ve
kavradı.
Türk boylarının lehçelerinde-
ki farklı anlatım özelliklerini,
deyişleri, terim ve destanları
dinledi. Uç kentinde "Alp Er
Tunga" destanını öğrendi. Çin-
ce ve Uygurca tercümelerden
bilgi edindi. Manizm ve Şama-
nizm dinleriyle ilgili söyleşilere
katıldı. Değişik lehçelerdeki
farklı kavramları tespit etti. Ör-
neğin: Dağ sözcüğünün farklı
lehçelerdeki söyleminde: Oğuz-
ların Dağ; Karahanlıların Tağ;
Kıpçakların Tav şeklinde kul-
landıklarını gördü.
Kaşgarlı Mahmut, on beş yıl-
lık uzun bir süreçte Türk boy-
larında araştırmalarını sürdürdü.
Türk dilindeki yazılış ve söyle-
yişlerle ilgili araştırma ve ince-
lemelerde bulundu. O, dil ile il-
gili araştırmalarının yanında;
halkın gelenek, görenek, töre-
sel ve folklorik yapılarını da in-
celedi. Mahmut, Karahanlıların
Hakkaniye lehçesinden başka,
Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil leh-
çelerinin de özelliklerini araştırdı.
Türkçenin ilk dil bilgisi ve
sözlüğü olan "Divanü Lügat-it
Türk"ü 1072-1074 yıllarında
Araplara Türkçe öğretmek ama-
cıyla yazması önemlidir.
Kaşgarlı Mahmut, modem
bir etnograf gibi kırk develik bir
kervanla dolaşarak, gezdiği
Türk boylarının lehçelerini, ya-
şam tarzlarını öğrendi. Mah-
mut'un edebi öyküsünün de-
korunu oluşturan Karahanlıların
başkenti Kaşgar kenti; 11. ve
12. yy'da Maveraünnehir'i bes-
leyen Ceyhun ve Seyhun ne-
hirlerinin havzasına yerleşiktir.
Türk kültürünün Müslüman
Arap kültürüyle etkileşiminin
yoğun olduğu Kaşgar kenti,
Mahmut'un dil çalışmalarına
da önemli bir kaynak sağlamıştı.
O, Kaşgar'da Satuk Buğra
Han'ın yaptırdığı Saciye ve Ha-
midiye medreselerinde eğitim
gördü. O dönermde Türkçe ve
Arapçayı tüm özellikleriyle öğ-
renmenin yanında, matematik,
astronomi ve diğer klasik bi-
limleri de edinmişti.
Uygur Ferhat Ciylan'ın yaz-
dığı "Türkçenin İlk Âliminin
Gerçek Yaşam öyküsü" konulu
eserde Kaşgarlı'nın yaşamöy-
küsüyle ilgili ayrıntılı bilgiler
edinilmektedir. Ayrıca, Mah-
mut'un yaşamı ile ilgili değiş-
ken söylem ve görüşler de
öykülenmektedir.
Türkler, fetihler sonrası Arap
ve Islam kültürlerini benimse-
yerek, Farsçayı resmi yazışma
dili olarak kabul etmişlerdi.
Türklerin, askeri alanda başarılı,
gelişkin, fakat kültürel alanda
Araplardan geri olduklarını gör-
dü. Mahmut, Kaşgar, Buhara,
Nişabur kentlerinde çalışmala-
rını sürdürdü. Selçuklu Sultanı
Alpaslan ona, çalışmalarını
Bağdat'ta yapmasını önerdi.
Mahmut 1070'te Bağdat'a gel-
di ve bu kentte yaşamını sür-
dürdü. Gazali gibi önemli bilim
adamlarının yaşadığı Nizamiye
Medresesi ve diğerlerinde kay-
nakçalara ulaştı.
Eserini, Bağdat'ta 1074 Şu-
batı'nda tamamladı. 1076'da
son şeklini alan bu eseri, dört
defa yeniden inceleyerek dü-
zenledi. 1077'de eserini, Abbasi
Halifesi'nin oğlu Abdullah'a
hediye etti. "Divanü Lügat-it
Türk"ü Araplara Türkçe öğret-
mek amacıyla, Arapça yazdı. Bu
eser, bir sözlük ve dilbilgisi ni-
teliğindedir. Türkçeyi öğrenecek
Araplara bir dil rehberi ve öğ-
renme kılavuzu niteliğindedir.
Diğer amacı; Türk dilinin Arap-
çaya uyumunu sağlamaktı.
Mahmut, bu eserinde, Türk-
leri yenilmez bir siyasi güç ola-
rak över ve tanıtır. Arapların bu
güce saygı göstermelerini, ta-
lih güneşinin Türklerin burcun-
da doğduğunu, Tann'nın Türk-
leri bilerek yarattığını, dünyaya
hükmetmelerini istediğini belir-
tir. Eserin bu bölümü bir siyasi
propaganda olarak da düşü-
nülebilir.
Iki bölümden oluşan bu eser,
Türkçenin genel kullanım ku-
rallarına, ikinci bölümde ise
sözlük çalışmalarına yer ver-
miştir. Eserde, dokuz bin söz-
cük ve cümle içindeki örnek
kullanımlarına yer verilmiştir.
Sözcükler kısadan uzuna doğ-
ru sıralanarak, yalın ve türemiş
sözcük ayrımına gidildiği gö-
rülmektedir. Özel ve yabancı
sözcükler ile sıklıkla kullanıl-
mayanlar dışarıda bırakılmıştır.
Divanü Lügat-it Türk, bir söz-
lük ve dilbilgisi kılavuzu olma-
nın yanında, 11. yy'da yaşayan
Türk boylarının coğrafyası, leh-
çeleri ve sosyal kültürlerini de
içeren geniş bir bilgi kaynak-
çasıdır.
Mahmut, bu eserini çizdiği
haritalarla destekleyerek zen-
ginleştirdi. Dünyaca çok ilgi
gören bu eser, birçok dile çev-
rildi. Başka eserleri de olduğu
öğrenilen Mahmut'un "Kitabu
Cevahirin I Nahvi Lügatü Türk"
(Türk Dilinin önemli Cevherle-
ri) adlı ikinci çalışması bilin-
mektedir.
Türkçemizin yoğunca kirlen-
diği ve yeterli önlemin alınma-
dığı bu ortamda; 11. yy'da
Türkçeye güç koşullarda emek
vererek bu eseri yazan, dilbi-
limci Kaşgarlı Mahmut'u do-
ğumunun bininci yılında say-
gıyla anmak ulusal bir görevdir.
lOaydır
tutuklu
Yazdığı kitaplarla AKP
kadrolannı epeyce rahatsız
etmiş olan yazar Ergün
Poyraz'ın tutukluluk süresi
10. ayını doldurdu ve hâlâ
kendisi ile ilgili bir
iddianame hazırlanmış
değil!
Ergün Poyraz'ın savunmanı
Hüseyin Buzoğlu ile
yaklaşık bir ay önce aynı
konuyu görüşmüştük. O
günden bugüne hiçbir
değişikliğin olmadığını
anımsatırken Ergün
Poyraz'ın yargılanmadan
cezalandırılmak, mahkûm
edilmek istendiğini de dile
getirdi:
"Maalesef bizim elimizde
bulunmayan belge ve
bilgiler birtakım gazetecilerin
ellerinde mevcut. Onların
internet ve basını kullanarak
yarattıkları bilgi kirliliğine ve
haksızlığa karşı kendimizi
savunamıyoruz, çünkü
dosya içerisinde buna ilişkin
herhangi bir belge olup
olmadığını bile bilmiyoruz.
İddianame hazırlanmış, dava
açılmış, Ergün Poyraz
beraat etmiş olsa dahi
bugüne değin yaratılan bilgi
kirliliğini internette ve
basından silme imkânımız
çok zor olacak."
Buzoğlu'na, kimi konularda
çok duyarlı olduğu bilinen
insan hakları
kuruluşlarından ve Avrupa
Birliği'nden Ergün Poyraz'ın
durumuna ilişkin herhangi
bir tepki gelip gelmediğini
sorduk. "Gelmedi" dedi, "ne
oluyor, nedir bu olan biten,
diye soran bile olmadı."
KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK behlcak@yahoo.com.tr
ÇİZGİLİK k.İHİL MASARACI kam1Hnasaracl@mynet.com
HARBİ SEMtH POROY
ÖM6e iPUKie DM6 SiU
(ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkldz.com
NİYE YA..!?
;NIM DE PÜNY/
BU.. HEHEH!
ŞUNU Bi DAHA
KUIAĞIMIN DİBİNDE ÇALARSAN..
BAŞKA BİR ŞEY BİLMEZMİSİN
SEN> _ - A M A N NE ESPRI
AAAA.. ÇOK KOMİK!
TARtHTE BUGÜN MIJMTAZ ARIKAN 31 Mayis www.mumtaz-arikan. com
SELL£ YARISAN TREN!
1889'OA BUGÜN,
EYALETİNbE YfK/C4A/ Bie BAB4J, CONEMAUSH
\MOİSİ"A///VSEL SULAgl AtJJHDA KAlMVt-
NA VE ONBİNdEN ÇOK İMSAMmt ÖLÜMÜ-
Ne YOL AÇMIÇTÎ. SÖZ. KOMUSU VADİOe
İLEfU-BM£tar£ Ol/W BİR YÛK TKEHİNİM
GÖREVULŞ&, ARXA 77«e«P7»/V GÜKÛL-
7ÜLLİ 8İÇÎMDE GELEM PBU SEL &AL -
SASINI GÖteMÜfTÜ. HtZI SOA/UIVAI t>EK
VAGONLAIZOAN AY/RMIŞLAISCH. L.OKX)MOTİP, ^GLLE ÖU/MCÛİ- S/ie
&IŞ7#Y0r. MAKİNİST-/M Niver/, t'CBIBDBKİ tçöf*/eÜYE ULAÇlP AZ
ö
&BLMİÇ OLAN SUtA/SPAN
AfZAZıYE T7EMAA//I&4K. SON ANPA
SAGNAK
NİLGÜN CERRAHOĞLU
'Gâvura Özel Statii'
"Gâvura var, Müslümana yok!"
"Golden Horn" ayrımcılığını Hürriyet gazetesi genel
yayın müdürü Ertuğrul Özkök böyle özetliyor.
Buna "gâvura özel statü"(!) de diyebiliriz.
"özelstatü" lafını da ben icat etmedim. Bu tanıma;
"Golden Horn olayını" araştırırken, Ekim 2007 tarihli
benzer bir haberde rastladım:
"Giresun... Koçkayası Tatil Köyü hizmete açıldı. Çev-
re ve Orman Bakanlığı ile işletmeciAlbayrak grubu ara-
sında yapılan anlaşmaya göre, tesiste alkol satılma-
yacak. Ancak yabancı turistler alkol istediğinde özel
statü uygulanabilecek. Albayrak grubunun sözleşmeye
'turiste özel statü' şartı koyduğu belirtildi..."
Habere "Pakistan usulü" diye bir de not düşülmüş:
"Alkoliü içkilerin yasak olduğu Pakistan' da sadece
lüks otellerde Müslüman olmayan yabancılara alkol-
iü içki satılıyor... Uygulamaya bazı başka Arap ve Müs-
lüman ülkelerde de rastlandığı belirtiliyor." (Milliyet 15
Ekim 2007)
"Alkol aynmcılığı" anlayacağınız -"münferit vaka!"-
"Golden Horn"\a başlayıp bitmiyor.
Turistik tesis sözleşmelerine "turiste özel statü" adı
altında giren resmi bir uygulama var. Uygulamada "tu-
riste özel" ibaresinden apaçık "gâvura özel" anlamı çı-
kıyor...
Liberal şeriaf
"Gâvura özel statü" uygulayan Müslüman ülkeleri
hangileri bir bakalım: Pakistan, Ürdün, Umman, Bah-
reyn.Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri...
"Mutlak yasak" uygulayan "katı şeriatçı"\ar: Iran, Suu-
di Arabistan, Katar, Kuveyt, Sudan, Libya'ya karşın;
bu ülkelerde içki satışı "Müslüman olmayan ahali ve
yabancılara serbest bırakıldığından" Islam dünyasın-
da "liberal içki rejimine sahip ülkeler" kategorisine so-
kuluyorlar.
Müslüman halkın alkol tüketimine belli ölçülerde "göz
yuman" bir Suriye, bir de Mısır var...
Magreb şeridi "tabulan" gevşetip gevşetmemekte
kararsız... Fas, Cezayir, Tunus'ta "serbestr büyük kent-
lerin lüks restoranlarıyla sınırlı. özgürlük; başka de-
yişle "gettolara" hapsolmuş.
Bu ülkelerin hiçbiri "AB adayı" olmadığı gibi; Tür-
kiye benzeri bir "laik demokrasî" iddiasında da değiller.
"Içkide özel statü cephesinin" ortak referansı "?e-
riat kurallan".
"Şeriaf/" bir nebze gevşetebildikleri için; Suudi Ara-
bistan, Iran örnekleri yanında "liberal" sayılıyorlar.
Ve 'liberal demokrasi' kıstasları
Türkiye'nin referansı ne? Bunların hangisi?
"Liberal şeriat ülkeleri" mi, "liberal Batı demokrasi-
leri" mi?
Referansımız "liberal demokrasiler" ise; "özgürlük-
ler" bölünemez ve gettolarla sınırlandırılamaz. Bir. In-
sanlar "din farklan üzerinden" ayrımcılığa tabi tutula-
maz. Iki. Demokrasilerde kural "din kriterieri" değil, "bi-
reysel özgüriüklerdir". Üç. Yetişkin bireylerin ne yiyip;
ne içecekleri kendi "özgür iradelerine" bağlıdır. Dev-
let buna karışamaz...
"Golden Horn"un içki ruhsatı vardı, yoktu... Bürok-
ratik bir tartışma.
Kendimi bildim bileli bu konu bizde hep böyle bü-
rokratik, dar çerçevede ele alınıyor. Genel geçer "/a-
iklik" vurgusu dışında; "demokratik özgüriükler" ve "II-
kesel" bağlamda yapılan kapsamlı bir tartışmaya ta-
nık olmadım.
"Gâvura özelstatü" kontenjanından "Golden Horn"-
da alkol ayrımcılığına maruz kalan Berlin Eyalet Par-
lementosu üyesi Dilek Kolat bu yüzden, "Oteldeya-
şama geçirilen zihniyetin temeli araştırılmalıdır" diyor:
"Belediye kontrole gelir, turiste alkol verdiğimi görürse
ruhsatsız sorun çıkmaz; Türk'e verdiğimi görürse ce-
za öderim yaklaşımı var. Bu nasıl birzihniyet?"
Dilek Kolat ve beraberindeki 14 Alman parlamen-
terin "Golden Horn" da yaşadığı "kültürşoku"; alela-
cele verilen "üç günlük kapatmayla" geçiştirilecek şey
değil...
Kolat'a eşlik eden Alman parlamenterleri derinle-
mesine etkiîeyen asıl konu; arka plandaki bu "zihni-
yet farkı veuçurumlan" olacaktır...
Sarkozy ve benzerlerinin yaptıkları açıklamalar
Avrupalı'nın kafasında her daim asılı duran o "uçu-
ruma" işaret ediyor:
"Çoğunluğu Müslüman ülke, Avrupalı olamazl"
Türkiye ya "Avrupalılığın" gerektirdiği bu "zorunlu
zihniyet devrimini" gerçekleştirecek; ya -içerden ve
dışardan- dayatılan "özel statünün" her biçimini iç-
selleştirecek.
nilgun@cumhuriyet.com.tr
B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S
SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7
1/ Küçük hamur -j
parçalannın yağda _
kızartıldıktan sonra 2
şerbete atümasıyla 3
yapılan bir tatlı. 2/ A
Küçük tekne kapta-
nı... Sözünün eri, 5
güvenilir kimse. 3/ 6
Bir soru eki... Asya ->
ile Avrupa'yı ayıran
dağ sırası. 4/ Âdet 8
yerini bulsun diye, 9
şeklen... Yön gös-
termek için belli yerlere
konulan işaret. 5/ Güney
gökkürede bir yıldız takı-
mı. 6/ Yağı alınmış süt,
yoğurt ya da peynir için
kullanılan sözcük. II Ro-
matizma ağnsı... Kereste-
lik tomruk. 8/ Erbiyum
elementmin simgesi... Ke-
miklerin yuvarlak ucu...
Işık kaynağının 1 saniye-
de çevresine yaydığı ışık enerjisi. 9/ Sıcak bölgelerde ye-
tişen çok sert bir ağaç... "Dağreyhanı" da denilen ve ko-
ku vennesi için yemeklere katılan otsu bir bitki.
YUKARIDAN AŞAĞIYA:
1/ Üzerinde besmele ya da maşallah yazılı altın nazarhk.
II Başkan... Kırklareli ilinde, zengin bir kuş yapısma sa-
hip oluşuyla tanınmış bir göl. 3/ Bir nota... Yirmiden faz-
la dili kapsayan bir dil ailesi. 4/ Kuralına uygun olarak...
"Aynlık ateşten bir — / Nazlı yârdan hiç haber yok" (Tür-
kü). 5/ Resim yapan sanatçı. 6/ tnsafsız, acımasız. II Rüz-
gâr... Bir zeytin cinsi. 8/ Rütbesiz asker... Umman'ın pla-
ka imi... Eli açık, cömert, yiğit. 9/ îstem dışı yapılan ha-
reket... Hazır, mevcut.
1
2
3
4
5
6
7
ö
9
1
s
A
R
I
G
ö
z
•A
2
I
M
A
R
E
T
•O
Y
3
V
A
N
|
N
A
K
F
A
4
R
•T
R
O
N
A
•
b
u
T
•TM
A
L
E
•
6
ş
F
A
|
Z
O
N
A
7
K
A
R
|
N
i
M
E
T
8
A
R
I
N
A
»
E
Z
A
9
•
zl
E
R
T
L
E
R