03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 31 MAYIS 2008 CUMARTESİ 18 parklarımız da satılıyor! Doğa ve orman konusunda- ki gelişmelere yalın bir "çewe- d" gibi değil, bir bağımsızlıkçı gi- bi bakmayı karakterinin en önemli parçası yapmış olan Doç. Dr. Yücel Çağlar, "Bazı Yatınm ve Hizmetlerin Yap-lşlet- Devret Modeli Çerçevesinde Yaptınlması Hakkından Ka- nun"da geçen günlerde yapılan değişikliğin anlamını yurtsever- ceye çevirdi: "Milli parklar, tabiat parkları, tabiatı koruma ve yaban hayatı koruma ve geliştirme alanları da ticari yapılaşmaya açılacak!" Dahası, "doğa rantı" giderek yabancılaştırılacak. Hani, Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürü, 2005'te "Dilek Yarı- madası Menderes Deltası Milli Parkı'nın tarıma uygun Hazine arazileri için Almanya ve Hol- landa gibi ülkelerden talep aldık. Almanya, Çanakkale'deki Troya Tarihi Milli Parkı için teklif verdi. Hollanda ise büyükelçilik düze- yinde başvurdu" demişti ya, iş- te ona hukuksal dayanak sağ- lanıyor: "Böylece, tümüne yakın bir kısmı 'devlet ormanı' sayılan yaklaşık 3 milyon hektar alandaki 38 millipark (877 616 hektar), 21 tabiat parkı (76 869 hektar), 22 tabiatı koruma alanı (64 353 hektar) ve 123 yaban hayatı ko- ruma ve geliştirme alanının (1 851 317 hektar) 'doğa rantına' özel yerli ve yabancı sermayeli şirketler tarafından el konulabi- lecektir." Yücel Çağlar yazarak, çizerek, uyararak çığlık atıyor! Duyan yok mu? Yok mu? Yok mu? gibi Fikir PAR-RA Bir tür zikir gibi. öne, arkaya, sağa, sola, olmadı basına, olmadı televizyonlara çıkıp aynı sözleri yineliyor: "Imamlar Cumhuriyetin öğretmenlerini yendi." Daha önce de "Bediüzzaman" kitabında da konu etmişti benzer savları: "Nurcu hareket, gücünün bir bölümünü Cumhuriyet döneminin başarısızlıklarından aldı." Prof. Dr. Alpaslan Işıklı, Şerif Mardin'in "Bediüzzaman" kitabını "Said Nursi, Fethullah Gülen ve 'Laik' Sempatizanlan" adlı çalışmasında şöyle yorumlamıştı: "Böyle bir kitabın yazılmasında, birtakım laik Batılı bilim adamlarının tahlillerinin ve kuramlarının açıklamasına geniş bir yer ayrılmış olması ve bunların, bazı görüşlerin dayanakları oldukları yolunda bir sanı uyandırma gereksinimi duyulmuş olması şaşırtıcıdır. Zira, keramet sahibine inanan insanların, bu yolda bilimsel kanıtlamalara gereksinimi olmamak gerekir. Acaba, kendisinin inanmadığı bazı konulara, bilimsel kaygıları olan çevreleri inandırmak veya en azından ilgilerini çekmek isteyen birisi ile mi karşı karşıyayız?" Işıklı'nın sorusundan da anlıyoruz ki, Şerif Mardin bu tür konularda kendini "görevli" sayıyor... FİKİR-ZİKİR! "Herkes işini yapsın" diyor ya, GAP kaçmamıştı, oradaydı. Ne bekliyordu bunca yıl? Geldi geleli bakmadı, görmedi, elini bile sürmedi. Aklına esti, işini anımsadı; Diyarbakır'a gitti, nutuk attı; GAP bölgesini kalkındıracağını söyledi. Oysa, rakamlar belliydi. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın'a kulak verelim ve gerçeği bilelim: "GAP'ta 16-17 milyar dolarlık ilave yatınm gerekiyor. Tarımda finansal gerçekleşme oranı yüzde 14. Bölgede 220 bin hektar alan sulamaya açıldı. 1.4 milyon hektar alandan daha fazla alan su GAP oradaydı bekliyor. Tarımla ilgili yatırımların yüzde 86'sı duruyor. Daha tarlaya su götürülemedi. Sulama yatırımı yapılmadı. Şimdiye toptan bitmiş olması gerekiyordu ama, AKP döneminde GAP'ın tüm tarihi boyunca en düşük yatınm harcaması yapıldı. Arazi toplululaştırması ve tarla içi geliştirme hizmetleri gerçekleştirilmedi. Üstelik de tuzlanma, çoraklaşma ortaya çıktı." Emekçiye ayrılan fondan para harcayacakmış GAP'a. Sonra ne mi olacak? Gökhan Günaydın'a göre, olacaklar daha şimdiden belli: "Yap-işlet-devret formülüyle yabancılara devredecekler su yatırımlarını. Mayınlı arazileri tarıma açıyoruz diyerek yabancılara verecekler. GAP'ın tamamlanması önemlidir. Ancak, projenin o bölgedeki üreticiye, halka ve tabii ki Türkiye'ye yararlı sonuçlar doğurmayıp yabancıya hizmet etmesinin hiçbir mantığı yoktur." Peki, yapılanın mantığı ne? O da belli: "Yerel seçimlere yatınm yapmak, Büyük Ortadoğu Projesi'nin hedeflerini tamamlamak." Türkçenin Dk Dilbilimcisi Kaşgarlı Mahmut İ. GÜRŞEN KAFKAS 2008, yaşadığı dönemin önemli bir halkbilimcisi ve Türk- çe dilci Kaşgarlı Mahmut'un doğumunun 1000. yıldönümü- dür. UNESCO, 2008'i 1000. doğum yılı nedeniyle Kaş- garlı Mahmut Yılı olarak ilan etti. Türkçenin ilk dilbilimcisi siyasi kariyere hazırlanacakken o, müderris olmayı benimsedi. Eğitimini tamamladıktan sonra, Türk boylarını gezerek, onların kültürlerini, yazılı ve sözlü ede- biyatlarını öğrendi. Karahanlı- ların, Oğuzların ve diğer Türk boylarının lehçelerini araştırdı ve kavradı. Türk boylarının lehçelerinde- ki farklı anlatım özelliklerini, deyişleri, terim ve destanları dinledi. Uç kentinde "Alp Er Tunga" destanını öğrendi. Çin- ce ve Uygurca tercümelerden bilgi edindi. Manizm ve Şama- nizm dinleriyle ilgili söyleşilere katıldı. Değişik lehçelerdeki farklı kavramları tespit etti. Ör- neğin: Dağ sözcüğünün farklı lehçelerdeki söyleminde: Oğuz- ların Dağ; Karahanlıların Tağ; Kıpçakların Tav şeklinde kul- landıklarını gördü. Kaşgarlı Mahmut, on beş yıl- lık uzun bir süreçte Türk boy- larında araştırmalarını sürdürdü. Türk dilindeki yazılış ve söyle- yişlerle ilgili araştırma ve ince- lemelerde bulundu. O, dil ile il- gili araştırmalarının yanında; halkın gelenek, görenek, töre- sel ve folklorik yapılarını da in- celedi. Mahmut, Karahanlıların Hakkaniye lehçesinden başka, Oğuz, Kıpçak, Argu, Çiğil leh- çelerinin de özelliklerini araştırdı. Türkçenin ilk dil bilgisi ve sözlüğü olan "Divanü Lügat-it Türk"ü 1072-1074 yıllarında Araplara Türkçe öğretmek ama- cıyla yazması önemlidir. Kaşgarlı Mahmut, modem bir etnograf gibi kırk develik bir kervanla dolaşarak, gezdiği Türk boylarının lehçelerini, ya- şam tarzlarını öğrendi. Mah- mut'un edebi öyküsünün de- korunu oluşturan Karahanlıların başkenti Kaşgar kenti; 11. ve 12. yy'da Maveraünnehir'i bes- leyen Ceyhun ve Seyhun ne- hirlerinin havzasına yerleşiktir. Türk kültürünün Müslüman Arap kültürüyle etkileşiminin yoğun olduğu Kaşgar kenti, Mahmut'un dil çalışmalarına da önemli bir kaynak sağlamıştı. O, Kaşgar'da Satuk Buğra Han'ın yaptırdığı Saciye ve Ha- midiye medreselerinde eğitim gördü. O dönermde Türkçe ve Arapçayı tüm özellikleriyle öğ- renmenin yanında, matematik, astronomi ve diğer klasik bi- limleri de edinmişti. Uygur Ferhat Ciylan'ın yaz- dığı "Türkçenin İlk Âliminin Gerçek Yaşam öyküsü" konulu eserde Kaşgarlı'nın yaşamöy- küsüyle ilgili ayrıntılı bilgiler edinilmektedir. Ayrıca, Mah- mut'un yaşamı ile ilgili değiş- ken söylem ve görüşler de öykülenmektedir. Türkler, fetihler sonrası Arap ve Islam kültürlerini benimse- yerek, Farsçayı resmi yazışma dili olarak kabul etmişlerdi. Türklerin, askeri alanda başarılı, gelişkin, fakat kültürel alanda Araplardan geri olduklarını gör- dü. Mahmut, Kaşgar, Buhara, Nişabur kentlerinde çalışmala- rını sürdürdü. Selçuklu Sultanı Alpaslan ona, çalışmalarını Bağdat'ta yapmasını önerdi. Mahmut 1070'te Bağdat'a gel- di ve bu kentte yaşamını sür- dürdü. Gazali gibi önemli bilim adamlarının yaşadığı Nizamiye Medresesi ve diğerlerinde kay- nakçalara ulaştı. Eserini, Bağdat'ta 1074 Şu- batı'nda tamamladı. 1076'da son şeklini alan bu eseri, dört defa yeniden inceleyerek dü- zenledi. 1077'de eserini, Abbasi Halifesi'nin oğlu Abdullah'a hediye etti. "Divanü Lügat-it Türk"ü Araplara Türkçe öğret- mek amacıyla, Arapça yazdı. Bu eser, bir sözlük ve dilbilgisi ni- teliğindedir. Türkçeyi öğrenecek Araplara bir dil rehberi ve öğ- renme kılavuzu niteliğindedir. Diğer amacı; Türk dilinin Arap- çaya uyumunu sağlamaktı. Mahmut, bu eserinde, Türk- leri yenilmez bir siyasi güç ola- rak över ve tanıtır. Arapların bu güce saygı göstermelerini, ta- lih güneşinin Türklerin burcun- da doğduğunu, Tann'nın Türk- leri bilerek yarattığını, dünyaya hükmetmelerini istediğini belir- tir. Eserin bu bölümü bir siyasi propaganda olarak da düşü- nülebilir. Iki bölümden oluşan bu eser, Türkçenin genel kullanım ku- rallarına, ikinci bölümde ise sözlük çalışmalarına yer ver- miştir. Eserde, dokuz bin söz- cük ve cümle içindeki örnek kullanımlarına yer verilmiştir. Sözcükler kısadan uzuna doğ- ru sıralanarak, yalın ve türemiş sözcük ayrımına gidildiği gö- rülmektedir. Özel ve yabancı sözcükler ile sıklıkla kullanıl- mayanlar dışarıda bırakılmıştır. Divanü Lügat-it Türk, bir söz- lük ve dilbilgisi kılavuzu olma- nın yanında, 11. yy'da yaşayan Türk boylarının coğrafyası, leh- çeleri ve sosyal kültürlerini de içeren geniş bir bilgi kaynak- çasıdır. Mahmut, bu eserini çizdiği haritalarla destekleyerek zen- ginleştirdi. Dünyaca çok ilgi gören bu eser, birçok dile çev- rildi. Başka eserleri de olduğu öğrenilen Mahmut'un "Kitabu Cevahirin I Nahvi Lügatü Türk" (Türk Dilinin önemli Cevherle- ri) adlı ikinci çalışması bilin- mektedir. Türkçemizin yoğunca kirlen- diği ve yeterli önlemin alınma- dığı bu ortamda; 11. yy'da Türkçeye güç koşullarda emek vererek bu eseri yazan, dilbi- limci Kaşgarlı Mahmut'u do- ğumunun bininci yılında say- gıyla anmak ulusal bir görevdir. lOaydır tutuklu Yazdığı kitaplarla AKP kadrolannı epeyce rahatsız etmiş olan yazar Ergün Poyraz'ın tutukluluk süresi 10. ayını doldurdu ve hâlâ kendisi ile ilgili bir iddianame hazırlanmış değil! Ergün Poyraz'ın savunmanı Hüseyin Buzoğlu ile yaklaşık bir ay önce aynı konuyu görüşmüştük. O günden bugüne hiçbir değişikliğin olmadığını anımsatırken Ergün Poyraz'ın yargılanmadan cezalandırılmak, mahkûm edilmek istendiğini de dile getirdi: "Maalesef bizim elimizde bulunmayan belge ve bilgiler birtakım gazetecilerin ellerinde mevcut. Onların internet ve basını kullanarak yarattıkları bilgi kirliliğine ve haksızlığa karşı kendimizi savunamıyoruz, çünkü dosya içerisinde buna ilişkin herhangi bir belge olup olmadığını bile bilmiyoruz. İddianame hazırlanmış, dava açılmış, Ergün Poyraz beraat etmiş olsa dahi bugüne değin yaratılan bilgi kirliliğini internette ve basından silme imkânımız çok zor olacak." Buzoğlu'na, kimi konularda çok duyarlı olduğu bilinen insan hakları kuruluşlarından ve Avrupa Birliği'nden Ergün Poyraz'ın durumuna ilişkin herhangi bir tepki gelip gelmediğini sorduk. "Gelmedi" dedi, "ne oluyor, nedir bu olan biten, diye soran bile olmadı." KİM KİME DUM DUMA BEMÇAK [email protected] ÇİZGİLİK k.İHİL MASARACI [email protected] HARBİ SEMtH POROY ÖM6e iPUKie DM6 SiU (ÇOPLUK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkldz.com NİYE YA..!? ;NIM DE PÜNY/ BU.. HEHEH! ŞUNU Bi DAHA KUIAĞIMIN DİBİNDE ÇALARSAN.. BAŞKA BİR ŞEY BİLMEZMİSİN SEN> _ - A M A N NE ESPRI AAAA.. ÇOK KOMİK! TARtHTE BUGÜN MIJMTAZ ARIKAN 31 Mayis www.mumtaz-arikan. com SELL£ YARISAN TREN! 1889'OA BUGÜN, EYALETİNbE YfK/C4A/ Bie BAB4J, CONEMAUSH \MOİSİ"A///VSEL SULAgl AtJJHDA KAlMVt- NA VE ONBİNdEN ÇOK İMSAMmt ÖLÜMÜ- Ne YOL AÇMIÇTÎ. SÖZ. KOMUSU VADİOe İLEfU-BM£tar£ Ol/W BİR YÛK TKEHİNİM GÖREVULŞ&, ARXA 77«e«P7»/V GÜKÛL- 7ÜLLİ 8İÇÎMDE GELEM PBU SEL &AL - SASINI GÖteMÜfTÜ. HtZI SOA/UIVAI t>EK VAGONLAIZOAN AY/RMIŞLAISCH. L.OKX)MOTİP, ^GLLE ÖU/MCÛİ- S/ie &IŞ7#Y0r. MAKİNİST-/M Niver/, t'CBIBDBKİ tçöf*/eÜYE ULAÇlP AZ ö &BLMİÇ OLAN SUtA/SPAN AfZAZıYE T7EMAA//I&4K. SON ANPA SAGNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU 'Gâvura Özel Statii' "Gâvura var, Müslümana yok!" "Golden Horn" ayrımcılığını Hürriyet gazetesi genel yayın müdürü Ertuğrul Özkök böyle özetliyor. Buna "gâvura özel statü"(!) de diyebiliriz. "özelstatü" lafını da ben icat etmedim. Bu tanıma; "Golden Horn olayını" araştırırken, Ekim 2007 tarihli benzer bir haberde rastladım: "Giresun... Koçkayası Tatil Köyü hizmete açıldı. Çev- re ve Orman Bakanlığı ile işletmeciAlbayrak grubu ara- sında yapılan anlaşmaya göre, tesiste alkol satılma- yacak. Ancak yabancı turistler alkol istediğinde özel statü uygulanabilecek. Albayrak grubunun sözleşmeye 'turiste özel statü' şartı koyduğu belirtildi..." Habere "Pakistan usulü" diye bir de not düşülmüş: "Alkoliü içkilerin yasak olduğu Pakistan' da sadece lüks otellerde Müslüman olmayan yabancılara alkol- iü içki satılıyor... Uygulamaya bazı başka Arap ve Müs- lüman ülkelerde de rastlandığı belirtiliyor." (Milliyet 15 Ekim 2007) "Alkol aynmcılığı" anlayacağınız -"münferit vaka!"- "Golden Horn"\a başlayıp bitmiyor. Turistik tesis sözleşmelerine "turiste özel statü" adı altında giren resmi bir uygulama var. Uygulamada "tu- riste özel" ibaresinden apaçık "gâvura özel" anlamı çı- kıyor... Liberal şeriaf "Gâvura özel statü" uygulayan Müslüman ülkeleri hangileri bir bakalım: Pakistan, Ürdün, Umman, Bah- reyn.Yemen, Birleşik Arap Emirlikleri... "Mutlak yasak" uygulayan "katı şeriatçı"\ar: Iran, Suu- di Arabistan, Katar, Kuveyt, Sudan, Libya'ya karşın; bu ülkelerde içki satışı "Müslüman olmayan ahali ve yabancılara serbest bırakıldığından" Islam dünyasın- da "liberal içki rejimine sahip ülkeler" kategorisine so- kuluyorlar. Müslüman halkın alkol tüketimine belli ölçülerde "göz yuman" bir Suriye, bir de Mısır var... Magreb şeridi "tabulan" gevşetip gevşetmemekte kararsız... Fas, Cezayir, Tunus'ta "serbestr büyük kent- lerin lüks restoranlarıyla sınırlı. özgürlük; başka de- yişle "gettolara" hapsolmuş. Bu ülkelerin hiçbiri "AB adayı" olmadığı gibi; Tür- kiye benzeri bir "laik demokrasî" iddiasında da değiller. "Içkide özel statü cephesinin" ortak referansı "?e- riat kurallan". "Şeriaf/" bir nebze gevşetebildikleri için; Suudi Ara- bistan, Iran örnekleri yanında "liberal" sayılıyorlar. Ve 'liberal demokrasi' kıstasları Türkiye'nin referansı ne? Bunların hangisi? "Liberal şeriat ülkeleri" mi, "liberal Batı demokrasi- leri" mi? Referansımız "liberal demokrasiler" ise; "özgürlük- ler" bölünemez ve gettolarla sınırlandırılamaz. Bir. In- sanlar "din farklan üzerinden" ayrımcılığa tabi tutula- maz. Iki. Demokrasilerde kural "din kriterieri" değil, "bi- reysel özgüriüklerdir". Üç. Yetişkin bireylerin ne yiyip; ne içecekleri kendi "özgür iradelerine" bağlıdır. Dev- let buna karışamaz... "Golden Horn"un içki ruhsatı vardı, yoktu... Bürok- ratik bir tartışma. Kendimi bildim bileli bu konu bizde hep böyle bü- rokratik, dar çerçevede ele alınıyor. Genel geçer "/a- iklik" vurgusu dışında; "demokratik özgüriükler" ve "II- kesel" bağlamda yapılan kapsamlı bir tartışmaya ta- nık olmadım. "Gâvura özelstatü" kontenjanından "Golden Horn"- da alkol ayrımcılığına maruz kalan Berlin Eyalet Par- lementosu üyesi Dilek Kolat bu yüzden, "Oteldeya- şama geçirilen zihniyetin temeli araştırılmalıdır" diyor: "Belediye kontrole gelir, turiste alkol verdiğimi görürse ruhsatsız sorun çıkmaz; Türk'e verdiğimi görürse ce- za öderim yaklaşımı var. Bu nasıl birzihniyet?" Dilek Kolat ve beraberindeki 14 Alman parlamen- terin "Golden Horn" da yaşadığı "kültürşoku"; alela- cele verilen "üç günlük kapatmayla" geçiştirilecek şey değil... Kolat'a eşlik eden Alman parlamenterleri derinle- mesine etkiîeyen asıl konu; arka plandaki bu "zihni- yet farkı veuçurumlan" olacaktır... Sarkozy ve benzerlerinin yaptıkları açıklamalar Avrupalı'nın kafasında her daim asılı duran o "uçu- ruma" işaret ediyor: "Çoğunluğu Müslüman ülke, Avrupalı olamazl" Türkiye ya "Avrupalılığın" gerektirdiği bu "zorunlu zihniyet devrimini" gerçekleştirecek; ya -içerden ve dışardan- dayatılan "özel statünün" her biçimini iç- selleştirecek. [email protected] B U L M A C A SEDAT YAŞAYA1S SOLDANSAĞA: 1 2 3 4 5 6 7 1/ Küçük hamur -j parçalannın yağda _ kızartıldıktan sonra 2 şerbete atümasıyla 3 yapılan bir tatlı. 2/ A Küçük tekne kapta- nı... Sözünün eri, 5 güvenilir kimse. 3/ 6 Bir soru eki... Asya -> ile Avrupa'yı ayıran dağ sırası. 4/ Âdet 8 yerini bulsun diye, 9 şeklen... Yön gös- termek için belli yerlere konulan işaret. 5/ Güney gökkürede bir yıldız takı- mı. 6/ Yağı alınmış süt, yoğurt ya da peynir için kullanılan sözcük. II Ro- matizma ağnsı... Kereste- lik tomruk. 8/ Erbiyum elementmin simgesi... Ke- miklerin yuvarlak ucu... Işık kaynağının 1 saniye- de çevresine yaydığı ışık enerjisi. 9/ Sıcak bölgelerde ye- tişen çok sert bir ağaç... "Dağreyhanı" da denilen ve ko- ku vennesi için yemeklere katılan otsu bir bitki. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Üzerinde besmele ya da maşallah yazılı altın nazarhk. II Başkan... Kırklareli ilinde, zengin bir kuş yapısma sa- hip oluşuyla tanınmış bir göl. 3/ Bir nota... Yirmiden faz- la dili kapsayan bir dil ailesi. 4/ Kuralına uygun olarak... "Aynlık ateşten bir — / Nazlı yârdan hiç haber yok" (Tür- kü). 5/ Resim yapan sanatçı. 6/ tnsafsız, acımasız. II Rüz- gâr... Bir zeytin cinsi. 8/ Rütbesiz asker... Umman'ın pla- ka imi... Eli açık, cömert, yiğit. 9/ îstem dışı yapılan ha- reket... Hazır, mevcut. 1 2 3 4 5 6 7 ö 9 1 s A R I G ö z •A 2 I M A R E T •O Y 3 V A N | N A K F A 4 R •T R O N A • b u T •TM A L E • 6 ş F A | Z O N A 7 K A R | N i M E T 8 A R I N A » E Z A 9 • zl E R T L E R
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle