04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2008 PAZARTESİ 4 HABERLER Alevi Araştırmalar Merkezi Başkanı, demokrat olmanın ölçütünün AKP’yi savunmak olmadığını söyledi 2000’Lİ YILLARDA ERDAL ATABEK ‘Celladına gülümseyenler’ KOÇ’TAN GENÇLERE ‘Fikir Babası’ Olmak mı? ‘Fikir babası’ olmak her zaman tehlikeli olmuştur. Sokrates’in başına gelenlere bakın. Baldıran zehiri ile ölüm cezasına çarptırılmıştır. Galile, Ptoleme astronomisini Kepler’in bilgileriyle değiştirdiği için laik bilimin ‘fikir babası’ olarak engizisyon tarafından sorguya çekilmiş,cezalandırılmıştır. Charles Darwin, evrim kuramının ‘fikir babası’dır. Kuramı yüzünden günümüzde bile eleştirilmektedir. Toplumları etkileyen ‘fikir babaları’ her zaman yandaşlar ve karşıtlar yaratmıştır. Ne ki toplumların değişimi de ‘fikirlerle’ olmuştur. ‘Düşünen insanlar’ her zaman insanların yol göstericileri olmuşlardır. Sigmund Freud, psikanalizin babası olarak insanlarda görülen ruhsal bozukluklar üzerinde çalışırken ‘düşünmüştür’. Düşündüğü süreler içinde de büyük buluşu olan ‘Bilinç ve Bilinçaltı’ kuramını yaratmıştır. Yaşadığı çağda Freud’un başına gelmeyen kalmamış, konferansları yasaklanmak istemiş, üniversite öğretim üyeliği engellenmiştir... O zamana kadar melek olarak kabul edilen çocukların ‘cinsel içgüdüleriyle doğduğu’nu söylediği için toplumun ahlakına aykırı savlar ortaya attığı suçlamasına uğramıştır. Rönesansın kurucuları, aydınlanma düşünürleri bütün toplumların ‘fikir babaları’ olmuşlardır. Montaigne, Voltaire, Erasmus, JeanJacques Rousseau, Ansiklopedistler dünyayı değiştiren ‘fikir babaları’dır. Karl Marx, Adam Smith ekonomi ve sosyal alanda yeni ‘fikir babaları’ olmuşlardır. Dünyanın büyük düşünce akımlarının yaratıcıları düşünceleriyle dünyayı değiştirmişlerdir. Düşünceler suçlanabilir mi? Düşüncelerin suçlanması, her zaman baskı rejimleri dönemlerinin ölçütüdür. Bir yerde düşünceler suçlanıyorsa orada baskı rejimi var demektir. Bir düşünce zorla kabul ettirilmeye çalışılıyorsa, orada da baskı rejimi hüküm sürüyor demektir. Gerçek demokrasinin ölçütleri, düşüncelerin özgür olması ve kimseye zorla kabul ettrilmeye çalışılmamasıdır. Günümüzde ‘fikir babaları’ azaldı. Günümüzde çoğalan ‘para babaları’dır. ‘Para babası’ olmanın hiçbir tehlikesi yoktur. Tersine, ‘para babaları’ artık toplumlarının ‘en akıllıları’ sayılmaktadır. Dünyada ‘en para babası olanlar’ listeleri yapılmakta, herkes bu sıralamaya hayranlıkla bakmaya çağrılmaktadır. ‘Para babaları’ artık toplumların aynı zamanda ‘yaşam rehberleri’ olmaktadır. ‘Parayı nasıl kazandım?’. ‘Çok para kazanmanın yolları.’ ‘Nasıl para babası olunur?..’ Bunlar yeni yol rehberleridir ve yığınların ilgisini çekmektedir. Ancak ortada bir çelişki vardır. İnsanlar çok parayla yaşamaya çağrıldıkları halde,değer kazanabilmek için ‘yaşamın anlamı’nı aramaktadırlar. ‘Yaşamın anlamı’ ise parayla elde edilememektedir. ‘Yaşamın anlamı’, gerçekte, anlamlı bir yaşamla kazanılmaktadır. Anlamlı bir yaşam da lüks yaşam değil, değer üretilen bir yaşamdır. İşte, ‘fikir babası’ ile ‘para babası’nı ayıran en önemli çizgi de buradadır. ‘Fikir babası’, doğru fikirler ürettiği zaman, değer üreten bir yaşamın sahibidir. Onu tarihin içinde kalıcı kılacak olan da budur. Para ise nasıl kazanıldığı sorgulandığı zaman anlam kazanır. Hele de paranın nasıl harcandığı daha da sıkı sorgulanmalıdır. Emekle kazanılan ve doğru harcanan para yaşam için gereklidir. Ama ‘yaşamın anlamı’, ‘kazanılan doğru düşünceler’ ile ‘bu düşünceler doğrultusunda sürdürülen yaşam’ın içinde kazanılır. Herkes ‘fikir babası’ olamaz ama herkes ‘fikir sahibi’ olabilir. İnsan yaşamını kendi seçimleriyle yaşar. [email protected] [email protected] www.erdalatabek.com ‘CHP’nin ve Türkiye’nin önünü açın’ ? Çeşitli illerden gelen gençlere seslenen Genel Başkan adayı Haluk Koç, “CHP’nin ciddi bir sınavdan geçtiğini” vurguladı. ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) CHP Genel Başkan adayı, Samsun Milletvekili Haluk Koç, kendisine destek vermek amacıyla çeşitli illerden gelen gençlere “Delegelerin değişim ve yenilenmeden yana olacağına inanıyorum. Korkunun ecele faydası yok. Yakın gelecekte bu yapı köhnemiş bütün uygulamalarıyla beraber CHP’nin üzerinden çekilecektir. Açın Türkiye’nin ve CHP’nin önünü” diye seslendi. Koç, dün Ankara’da çalışmalarını yürüttüğü iletişim merkezi binasında çeşitli illerden gelen gençlerle bir toplantı yaptı. Gençlere seslenirken “CHP’nin ciddi bir sınavdan geçtiğini ve yol ayrımında olduğunu” vurgulayan Koç,”CHP bu sınavdan ya yenileşerek, gençleşerek, parti içi demokrasiyi kurarak, halkın umudu bir iktidar yapısını hazırlayarak ya da Türkiye’ye sunulan demokrasi fotoğrafında bir taşeron iktidarın küresel talepleri yerine getirme noktasında aldığı görevlere seyirci kalmaya devam ederek çıkacak” dedi. Türkiye’nin ciddi sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu ve yeni bir iktidar anlayışına gereksinimi olduğunu kaydeden Koç, “CHP’nin mevcut yönetiminin iktidara gelme talebi olmadığıHaluk Koç nı, yalnızca parti içindeki iktidarını sürdürmeyi hedeflediğini” söyledi. Koç, gençlere şu mesajları verdi: “CHP’yi iktidar iddiasıyla buluşturacak bir yönetim anlayışını egemen kılmalıyız. 26 Nisan günü kurultay delegeleri, özgür bir partinin bireyleri mi olacaklar, yoksa korku üzerine sindirilmiş ya da bireysel siyasi çıkarları için kendi çizgilerini teslim etmiş kapı kulları mı olacaklar üç hafta sonra göreceğiz. Cumhuriyeti koruyacağız, laikliği koruyacağız, demokrasiyi koruyacağız. Bunlar bizim temel görevlerimiz, ama biz aynı zamanda bir sol partiyiz. Biz bu kurultayı kazanacağız. Sizi karanlığa, korkuya karşı, CHP’nin yeni yönetiminde sol ve sosyal demokrat anlayışla baş kaldırıya, karşı koyuşa çağırıyorum. Gençler, sizinle demokrat, özgürlükçü, sol ve devrimci bir geleceğe birlikte yürümeyi, yoldaş olmayı öneriyorum. Sizden korksunlar, gençler geliyor. Açın Türkiye’nin ve CHP’nin önünü.” ANKARA (ANKA) Alevi Araştırmalar Merkezi Başkanı Ali Yıldırım, sol ve demokratlık adına AKP’yi savunmanın “celladına gülümsemek” olduğunu savunarak, “Solcu olmanın, demokrat olmanın ölçütü AKP’yi savunmak değil, tam tersine AKP’nin hemen kapatılmasını savunmaktan geçer” dedi. Yıldırım, yaptığı yazılı açıklamada, AKP’nin hakkında dava açılması sonrasında asıl muhatapların yanında AKP’den daha fazla “canhıraş bir biçimde eski solcu dönek ? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesinin özgürlükleri koruyan bir kalkan niteliğinde olduğunu kaydeden Ali Yıldırım, “Cumhuriyet değerlerinin, laiklik değerlerinin ortadan kaldırılmasına ve bir dini dikta rejiminin kurulmasına kayıtsız kalınamaz, kalınmamalıdır” görüşlerine yer verdi. lerin ve Joost Lagendijk gibi kimi AB sözcülerinin göstermiş olduğu tepkilerin” son derece ilgi çekici olduğunu belirtti. AKP’nin pratikte demokrasi ve özgürlükler karşıtı bir noktada bulunduğunu ifade eden Yıldırım, “Laiklik ilkesini ret ve ihlal edişleri başka bir kanıt aramayı gereksiz kılmaktadır. AKP, devleti ele geçirmiştir. Bunun anlamı, siyasallaşmış dinsel ideolojisini benimseyen kadroları hak hukuk tanımaz bir biçimde, bürokrasideki tüm atama, tayin, yükselme kriterlerini bir yana bırakıp tarikat, cemaat bağlantılı iş görüyor, kadrolaşıyor olmalarıdır” dedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın iddianamesinin özgürlükleri koruyan bir kalkan niteliğinde olduğunu kaydeden Yıldırım, açıklamasında “İddianame halkın iddianamesidir. Cumhuriyet değerlerinin, laiklik değerlerinin ortadan kaldırılmasına ve bir dini dikta rejiminin kurulmasına kayıtsız kalınamaz, kalınmamalıdır” görüşlerine yer verdi. GERİYORLAR DTP’li Yılmaz: Kürtler özerk Kürdistan istiyor BATMAN (Cumhuriyet) Batman’da DTP Merkez ilçe kongresine katılan milletvekili Bengi Yıldız, “Kürtler artık özerk Kürdistan, siyasi tutuklulara genel af istiyor, İmralı sistemine hayır diyor” dedi. Batman’da DTP’nin Merkez ilçe olağanüstü kongresi yapıldı. Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’ın posterlerinin açıldığı kongrede konuşan milletvekili Yıldız, “Biz zindanlarda yatmaya hazır bir halkız. Veremeyeceğimiz hiçbir bedel yoktur. Bizi yönetenler, bizi zindanlarda yatırdıkça daha da direneceğimizin farkında değiller. Bizim gücümüzü görmek istemeyenlere Nevroz’da gerekli cevabı verdik” dedi. Kuzey Irak’a yapılan sınır ötesi operasyona halkın kitlesel tepki gösterdiğini öne süren Yıldız, “Bu halk ‘dağları bombalamaya gerek yok’ diyor. ‘Dağdakiler kardeşlerimizdir, biz buradayız, bizi bombalayın’ diyor. Avrupa’nın hiçbir ülkesinde Türkiye gibi üniter bir devlet sistemi kalmamıştır. Ya federal ya da özerk devlettirler” diye konuştu. hükümetine karşı örgütlenen üniversite öğrencileri, İzmir’de Cumhuriyet kaAKP’ye karşı İzmir’de buluştular AKP zanımlarından ödün vermeyeceklerini vurguladı. “AKP’yi istemiyoruz. İzmir Üniversite Öğrenciler Platformu” adı altında bir araya gelen öğrenciler dün Kültürpark Atlas Pavyon’da buluştu. Türkiye Komünist Partisi Merkez Konsey Üyesi Erkan Baş, son günlerde AKP’nin “yalan rüzgârı” estirmeye devam ettiğini söyledi. AKP’nin “Demokratız”, “Yoksullar için geliyoruz”, “Onurlu dış politika yürütüyoruz” gibi söylemlerle halkın karşısına çıktığını, bunun tamamen “yalan” olduğunu dile getiren Baş, “AKP işçi ve emekçi düşmanıdır. AKP patronların partisidir. Kavgamız bu yalanlara karşıdır. AKP, emperyalizmin maşasıdır. AKP’nin aldığı oylar Hitler’in aldığı oylar kadardır” diye konuştu. Bini aşkın öğrenci ve AKP karşıtı yurttaşın katıldığı etkinlik, konuşmaların ardından Grup Kızılırmak’ın şarkılarıyla sona erdi. (Fotoğraf: EMRE DÖKER) EğitimSen’e 10 Kasım etkinliğinin yalnızca bir okulda yapıldığını bildirmişlerdi Öğretmenlere sicil notu cezası ABİDİN YAĞMUR MERSİN Mersin’in Aydıncık ilçesinde, 10 Kasım Atatürk’ü anma etkinliklerinin kaymakamlığın yazısı üzerine sadece bir okulda yapıldığını EğitimSen’e bildiren öğretmenlerin sicil notları “amirlere saygısızlık” yaptıkları gerekçesiyle düşürüldü. EğitimSen konuyu yargıya taşırken, CHP milletvekili İsa Gök de, yaşanan olayı bir soru önergesiyle Meclis gündemine taşıdı. Mersin’in Aydıncık ilçeasi Kaymakamlığı, geçen kasım ayında İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’ne gönderdiği yazıda, Atatürk’ü anma etkinliklerinin sadece Fatih İlköğretim Okulu’nda yapılacağını, diğer okullardan görevlendirilecek öğretmenlerin de Fatih İlköğretim Okulu’nda hazır bulunması gerektiğini bildirdi. Aydıncık Kaymakamı Erol Rüstemoğlu imzasıyla yayımlanan yazı üzerine, 10 Kasım Atatürk’ü anma et ? 10 Kasım etkinliğinin yalnızca bir okulda yapdığını bildiren öğretmenlerin sicil notunun düşürülmesi yargıya taşındı. CHP Milletvekili İsa Gök ise olayla ilgili bir soru önergesi verdi. kinlikleri sadece Fatih İlköğretim Okulu’nda yapıldı, etkinliğe çok az sayıda öğrenci ile öğretmen katıldı. Durumdan rahatsızlık duyan Aydıncık İlköğretim Okulu’nda görevli bir grup öğretmen, konuyu EğitimSen’e bildirdi. CHP Mersin Milletvekili İsa Gök de TBMM’ye bir soru önergesi verdi. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü konuyla ilgili soruşturma başlatarak iki müfettiş görevlendirdi. gelmenize gerek yok” dediğini, kaymakamlığın, 24 Kasım Öğretmenler Günü etkinliğine katılımı ise tüm öğretmenler için mecbur tuttuğunu ifade ettiler. Bakanlık’tan savunma Milli Eğitim Bakanlığı, CHP Mersin Milletvekili İsa Gök’ün soru önergesine verdiği yanıtta, Atatürk’ü anma etkinliklerinin ilçedeki tüm okullarda yapıldığını savundu, kaymakamlığın ilgili yazısından ise söz etmedi. Soruşturma geçiren Aydıncık İlköğretim Okulu Müdür Vekili Ayhan Bağdemir, kendisi ve İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü aleyhine ifade veren 10 öğretmenin sicil notlarını “amire saygısızlık” gerekçesiyle 90’dan 70’e düşürdü. Önergeye yanıt Aydıncık İlköğretim Okulu’nda görevli 10 öğretmen, soruşturmayı yürüten müfettişlere, Atatürk’ü anma etkinliklerinin sadece Fatih İlköğretim Okulu’nda yapıldığını, okul müdürlüğünü vekâleten yürüten Ayhan Bağdemir’in kendilerine “Törene EğitimSen Aydıncık Temsilcisi Veli Akbayır, öğretmenlerin sicil notlarının soruşturmanın sürdüğü aralık ayında verildiğine dikkat çekerek “Konuyla ilgili olarak Kaymakamlık ile görüştük, öğretmen arkadaşlarımızın onurunun zedelendiğini belirttik. Ayrıca sendikamız kanalıyla yargıya başvurduk” dedi. Gelişmeler üzerine Milli Eğitim Bakanlığı’nın yanıtlaması istemiyle ikinci bir soru önergesi veren CHP Mersin Milletvekili İsa Gök, “Bakanlığınızca, emin olunmadığı halde niçin etkinliklerin tüm okullarda yapıldığına dair yanıltıcı beyanda bulunulmuştur? Törenin yapılmadığını belirten öğretmenlerin tümünün sicil notlarının düşük olması tesadüf müdür? Bakanlığınız, öğretmenlerimize yönelik baskılara, okuldaki eğitimöğretime de yansıyan huzursuzluklara karşı nasıl tedbir alacaktır” diye sordu. MUHALİF BASINA BASKI Yürüyüş dergisi ve Dem TV’ye engel İstanbul Haber Servisi Tutuklu Gazeteciler Dayanışma Platformu (TGDP), Dem TV’nin yayınının kesilmesini ve Yürüyüş dergisinin toplatılarak 1 ay süreyle yayının durdurulmasını basın özgürlüğüne yönelik bir saldırı olarak değerlendirerek protesto etti. TGDP tarafından ayrıca yapılan açıklamada, 4 Nisan itibarıyla 23 gazeteci ve yazarın tutuklu bulunduğuna dikkat çekilerek “Halkın haber alma hakkına yönelik saldırının bir biçimi olan düzen muhalifi basın emekçileri üzerindeki baskıları protesto ediyoruz” denildi. TGDP’nin açıklamasında, muhalif bir yayın politikası sürdüren Dem TV ve Yürüyüş dergisinin konuyla ilgili açıklamalarına yer verildi. Dem TV’den yapılan açıklamada, yayınlarının 4 Nisan Cuma günü saat 18.00’de hiçbir yasal uyarı yapılmadan ve gerekçeleri açıklanmadan kesildiği belirtilerek “Turk show yetkilileri ile yapmış olduğumuz görüşmelerde, yayın kesme talimatının Turksat yetkililerince, ‘sözlü olarak’ verildiği belirtildi. Ancak Turksat’tan böyle bir talimatın olmadığı söyleniyor. Hiçbir gerekçesi olmayan bu uygulama demokrasiye, basın özgürlüğüne yapılmış bir saldırıdır” görüşüne yer verildi. “Bağımsızlık, Demokrasi, Sosyalizm İçin Yürüyüş” dergisinin açıklamasında ise 145. sayısında yer alan bir yazı nedeniyle dergiye el konulduğu ve 1 ay süreyle derginin yayımının durdurulmasına karar verildiği anlatıldı. “Terör örgütünün propagandası yapıldığı” iddiasıyla toplatıldığı ifade edilen açıklamada, Yürüyüş dergisine uydurma bir suçla, hukuksuz bir ceza verildiği belirtildi. Uzun zamandır Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi’ndeki başarılarını yazmak istiyordum. Ancak olaylar öylesine hızlı gelişiyor ki, spordan, futboldan konuşmaya fırsat kalmıyor. Önceki akşam gazetenin spor servisinde FenerbahçeKayserispor maçını seyrettik. Fenerbahçe’nin üst üste oynayacağı dört kritik maçtan üçüncüsüydü Kayserispor maçı. Fenerbahçe yorgundu ve Chelsea maçındaki başarıyı hazmetmeye, salı günü yeniden karşılaşacağı bu Avrupa devine karşı oyuncularını sakatlıktan korumaya ihtiyacı vardı. Kayseri maçında Fenerbahçe havasında değildi. Beşiktaş, Chelsea ve ardından Kayseri fazla gelmişti. Sonuç olarak bu üç maçı da 21 kazanarak Şampiyonlar Ligi’nde de, Türkiye Süper Ligi’nde de önemli başarılar sağladı. ??? Türkiye’nin bu kargaşasında ve kara bulutların üzerimizde dolandığı günlerde Fenerbahçe maçları bana terapi gibi geliyor. Umuyorum ki, birçok Fe Fenerbahçe’yi Yazmak... nerbahçeli de bu ruh hali içinde. Hatta, Fenerbahçeli olmayanların bir kısmı da bu başarılardan mutluluk duyuyor. Tabii ki Fenerbahçe’nin başarıları Türkiye’nin demokratikleşme krizine çare olamaz. Askeri darbelerin, cuntaların Latin Amerika’sında da futbol hep toplumsal bir eğlence ve heyecan olarak öne çıkmıştı. Cuntaların, kitleleri futbolla eğlendirip uyuşturduğu çok söylendi. Bu nedenle bu dönemlerde futbola daha kötü gözle bakılmasını savunanlar da oldu. Acaba gerçekten kabahat futbolda mıydı? Örneğin Maradona Arjantin’de bir futbol yıldızı olarak doğarken bunun sebebi askeri diktatörlük müydü? Tabii ki değildi. Futbol, estetik yönden çok değişik hareket zenginliği olan bir spor. 22 oyuncunun her seferinde başka türlü hareket etmesi mümkün. Önceden kestirilemeyen binlerce değişik pozisyon üretmek mümkün. Bu zenginlik mi futbolu bu kadar cazip kılıyor bilemiyorum. Sonuç olarak futbol, insanlığın yaşamında önemli bir yer tutuyor. İnsanlık demek yerine erkekler demek belki de daha doğru olur. Futbol, hâlâ büyük ölçüde bir erkek sporu. Kadınlar son yıllarda futbolla ilgilenmeye başlamış olsalar bile futbol hâlâ bir erkek oyunu. Şiddetiyle, hırsıyla, sertliğiyle bir erkek oyunu. Küfürleri bile erkekçe. ??? Fenerbahçe, Türkiye’nin en çok taraftarı olan spor kulübü. Siyasi alanda, toplumsal ve kültürel alanda birbirine tamamen zıt olan insanlar bazen Fenerbahçeli olarak aynı yerde saf tutabiliyorlar. Futbol sonuç olarak bir spor dalı ve yarışma. Tıpkı diğer spor dalları gibi. Bu nedenle sporda kazanmak da var kaybetmek de... Ancak her alanda olduğu gibi futbolun da fanatikleri bulunuyor. Futbol fanatikleri diğer fanatiklerin hepsinden daha aşırı davranıyorlar. Gündelik hayatta son derece sakin, dengeli insanların bile futbol maçı seyrederken kendinden geçtiğine, aklıselimini yitirdiğine, aşırı tepkiler gösterdiğine tanık olabiliyoruz. O sakin insanların çılgınlar gibi davranması ilgi çekici araştırmalara konu olabilir. ??? Şimdi heyecan içinde salı gecesini bekliyoruz. Bu kez kazanılacak başarı, dünya çapında bir başarı olacak. Gazeteler, TV’ler günlerce bu başarıdan söz edecek. Biz Fenerbahçeliler de bunları mutlulukla izleyeceğiz. Futbol bir eğlence, bir heyecan. Bu yüzden bunun bir uyuşturucu olarak eleştirilmesini gerçekçi bulmuyorum. Bunca sıkıntının, bunca açmazın or ta yerinde futbol belki de bir terapi aracı. Gündelik hayatın sıkıntıları, tekdüzeliği içinde futbol değişik dünyalara yolculuk yapmayı sağlıyor. Bu haliyle çok önemli toplumsal bir işlev yerine getiriyor. ??? Bunca tahlilin, değerlendirmenin sonunda şunu söyleyebilirim: Futbolu izlemeyi, futbol maçlarının heyecanını yaşamayı seviyorum. En çok da Fenerbahçe’nin maçları heyecan veriyor. Son üç maçta yaşadığımız heyecana şimdi salı günü yeni bir heyecan daha eklenecek. Fenerbahçe, Chelsea’yi elerse bu heyecan ve eğlence daha bir zengin hale gelecek... Bu heyecanı salı akşamına kadar yaşayacağız. Umarım, bir dünya devi olan Chelsea’yi de Sevilla gibi eleriz. Neden olmasın? Futbol bir eğlence... Bu eğlence ömür boyu sürecek... Her şeye inat... C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle