04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 NİSAN 2008 PAZARTESİ 10 DIŞ BASIN dishab?cumhuriyet.com.tr S Y Dünya Bankası'nın serbest pazar mutluluk hapını yutan yoksul ülkeler daha da yoksullaştı DEĞİŞEN DÜNYADAN HÜSEYİN BAŞ ekizinci emir: Yalanlar espri patlattı, mizah becerisini gösterircesine. Gazeteciler güldüler. Ertesi yıl aynı sayıları yineledi. Iraklı sivil ölümleriyle ilgili bu 30 binin gazetelere yansıyan sayılar olduğunu belirtmedi. Gerçek sayılar çok daha fazlaydı, onun da çok iyi bildiği gibi. Çünkü sivil ölümlerin çoğu basında yer almadı; başkan, kurbanların arasında pek çok çocuğun ve yaşlının olduğunu da çok iyi biliyordu. Bu, ABD hükümetinin Iraklı sivil hedeflere karşı saldırılarını kabul eden tek açıklama olarak kaldı. İşgalciler sadece ölen kendi askerlerinin hesabını tutuyorlardı. Geri kalanlar düşmanlar ya da onların uzantılarıydı ve hesabını tutmaya değmezdi. Ayrıca kurbanları saymak çekinceli olabilirdi; bu ceset dağı kötü bir izlenim yaratabilirdi. Küresel Kriz ve Ötesi... Anayasanın laik Cumhuriyeti koruyan maddelerine karşı eylemlerin odağı olduğu savıyla AKP’ye açılan kapatma davasına, bu partinin önde gelen sorumluları ile içte ve dışta onlara destek vermekte yarışan ‘demokrasi havarileri’nin söylemlerini ‘suçluların telaşı’nın dışavurumu olarak görmek olasıdır. O kadar ki dava konusu olan, laik cumhuriyetin temellerini sarsmaya yönelik eylemlerin yanında, davayı sulandırmak amacıyla dile getirilen ibret verici söylemlerin pek ciddiye alınır yanı olmasa da dava dosyasını güçlendirmekten öte işe yaramayacağı ortadadır. O kadar ki paniğe kapılan AKP yönetimi bu konuda başından bu yana saçmalamakta, oturup iddianameyi dikkatlice okuyup kendisini savunmaya hazırlamak yerine olmadık çarelerden medet ummakta, davayı demokrasiye karşı bir hareket olarak göstermeye çalışmaktadır. Oysa bilinmesi gereken hukuk ve yasalar, demokrasinin olmazsa olmazları arasındadır. Hiçbir iktidarın, velev ki seçimlerde oyların yüzde 46.7sini almış olsun, ona yasalar önünde ayrıcalık, dahası “dokunulmazlık” sağlamaz. Eğer sağlarsa, o rejimin adı demokrasi olmaz. AKP ve “sözde demokrat ve liberal destekçileri” bu konuda davanın ekonomiyi yere serdiğini, tek kurtuluşumuz olarak gördükleri Avrupa Birliği’ne “girmemizi” engellediğini, hatta daha da ileri giderek ABD’de başlayıp Avrupayı ve neredeyse dünyanın tümünü saran küresel ekonomik krizin yaratılmasına yol açtığını ileri sürecek ölçüde ipin ucunu kaçırmışlar, suçluların paniği içinde liberal ekonomiye tapınmadaki sorumluluklarını yok sayarak, kendilerini açılan davanın dünya ekonomisini bile etkilediği, boş olduğu kadar acınası inancına kaptırdıkları gözlenmektedir. Oysa herkes bugünkü küresel krizin AKP’nin de gönülden benimsediği kural tanımayan liberal ekonomiden kaynaklandığının ayırdındadır. AKP yönetimindeki Türkiye, her ne denli dış kapının önüne konulmuş olsa da kaçınılmaz biçimde bu krizden nasibini almaktadır. ??? Mortgage ve finansal krizle başlayan olumsuzluklar, ABD başta olmak üzere Batı dünyasının hemen tümünü sarsmaktadır. Yeni yapılan araştırmalara göre Amerikalıların yüzde 80’i ülkelerin kötü yolda olduğu görüşündedir. 2002’de yüzde 35, 2007’de yüzde 69 olan bu oran bugün yüzde 80’e dayanmıştır. Söz konusu kötü gidişin somut verileri de ortadadır. Amerikan ekonomisinin sadece mart ayındaki iş kaybı 80 bindir. İşsizlik oranı şubat ayındaki yüzde 4.8’den bugün yüzde 5.1’e yükselmiştir. İşten çıkarmalar tüm hızıyla sürmektedir. Geçen üç aylık dönemde Amerikan ekonomisinde görülen iş kaybı toplamda 232 bine ulaşmıştır. Geçen çarşamba günü, Amerikan Merkez Bankası Başkanı Ben Bernanke’nin açıklamalarına göre Birleşik Devletler, taşınmaz ve finansta ortaya çıkan ikili kriz yüzünden resesyonla karşı karşıyadır. Konuyla ilgili yayımlanan raporun ayrıntılarında krizin değişik sektörleri de etkilediği ileri sürülmektedir. Örneğin sadece özel sektörde işten çıkarmalar mart ayında net 98 bindir. Tam üyeliğe kabul edilmemiz için ‘kuru tahtalarda yatmaya’ razı olduğumuz Avrupa Birliği’nin durumu da bu konuda parlak değildir. Enflasyon, Birliğin hemen tümünde yüzde 3.5 yükselerek ekonomiyi tehdit eden sınırlara ulaşmıştır. O yıldan bu yana yaratılan zenginlikte sermayenin payı artarken emekçilerin payı hatırı sayılır ölçüde azalmıştır. Bugün her ücretli ortalama kişi başına 2500 Avro kayba uğramıştır, 1997’den bu yana gayri safi iç üretimde sermayenin kâr payının yüzde 3 artmasına karşın ortalama ücret düzeyinin üçte ikisi oranında ‘düşük,yoksulluk ücreti’ alan emekçilerin sayıları 30 bindir. Kadınerkek ücretlerinde ise kadınlar aleyhine fark yüzde 15 dolayındadır. Avrupa Sendikalar Federasyonu (CES) Sekreteri Walter Cerfeda’nın açıklamalarına göre, AB’de paranın alım gücünde ciddi kayıplar söz konusudur. İskandinav ülkeleri dışındaki AB ülkelerinin özellikle Avro bölgesinde önemli kayıplar gözlenmektedir. Bugün ABD ülkelerinde ‘güvensiz’ işçilerin sayısı 108 milyon gibi ürkünç düzeylerdedir. Buna yoksulluk ya da açlık ücretiyle yetinen ve ortalama ücretin sadece yüzda 30’u oranında ücret alan 25 milyon emekçi dahil değildir. Bütün bu olumsuzlukların, aşırı değerlenen Avro’nun ihracatı olumsuz etkilemesinin yanı sıra AB’nin ayrıcalıklı partneri ABD’nin resesyona girmesinden kaynaklandığı ileri sürülmektedir. Biraz da bu nedenle Avrupalı emekçiler, Avrupa Sendikalar Federasyonu’nun çağrısına uyarak 5 Nisan’da AB’nin şu andaki başkanlığını deruhte eden Slovenya’nın başkenti Lübliyana’da 40 bin sendikalı emekçinin katılımı ve ‘ücretlerin yerinde saymasına dur’ belgisiyle büyük gösterilere girişmişlerdir. Tarihinde ilk sayılan ve ‘Euromanif’ olarak adlandırılan bu gösteriler AB ekonomi ve finans bakanlarının toplantısı sırasında gerçekleşmiştir ve büyük olasılıkla da sürecektir. CES’in saptamalarına göre Avrupa’nın 27 ülkesinde yaratılan zenginliklerin paylaşımında 2001’den bu yana ücretlilerin payı ortalama olarak sermayenin kârları ve rantlarına kıyasala yüzde 6 gerilemiştir. Oysa Brüksel Komisyonu’nun, hükümetler ve patronların ‘düşük ücret, yüksek kâr’ın’ istihdamı iyileştireceği savları ise bütünüyle iflas etmiştir. Görüldüğü üzere, özellikle referandumdan kaçırılarak parlamentolarda onaylanıp Lizbon’da kabul edilen ve AB’yi bütünüyle serbest piyasanın egemenliğine terk eden yeni ‘anayasa’ düşünüldüğünde, bizi kapının dışına koyduğunu her fırsatta açıklayıp duran AB’nin bu haliyle ülkemiz için can simidi olmadığı yadsınması güç bir gerçek olarak ortadadır. AKP liderinin, AB’nin davaya yönelik eleştirilerinin ardındaki niyeti yok sayıp, ‘Eh aklı başlarına geldi inancıyla ihtimal çoktan kapının dışına konulduğunu unutarak, AB’ye bizi oyalamayın, alacaksanız alın’ şeklinde efelenmesi ise yürekler acısıdır. ? Dünya Bankası’nın Uluslararası Karşılaştırma Programı'na göre yoksul ülkelerin, sayıların söylediklerinden çok daha yoksul oldukları ve Dünya Bankası'nın verdiği serbest pazar mutluluk hapını yuttuklarından beri daha da yoksullaştıkları anlaşılıyor. EDUARDO GALEANO ALAN: Çok değil, kısa bir süre öncesine dek ünlü yayın kuruluşları her gün bize yoksulluğa karşı yürütülen savaşın başarısını gösteren sevinçli haberler veriyorlardı. Yoksulluk gerilemişti; ama yoksullar bilgisiz olduklarından bu iyi haberin farkında bile değillerdi. Şimdilerde gezegenin yüksek ücretli bürokratları, bilgisiz olanın aslında kendileri olduğunu itiraf ediyorlar. Dünya Bankası, güncelleştirilmiş Uluslararası Karşılaştırma Programı'nı bilgimize sundu. Çalışmaya Dünya Bankası'nın yanı sıra IMF, Birleşmiş Milletler ve Ekonomik Gelişme ve İşbirliği Kuruluşu ve hayırsever birçok kuruluş katıldı. Burada uzmanlar önceki açıklamalarda yer alan bazı ''ufak'' yanlışları düzelttiler. Pek çok şeyin yanı sıra şimdi öğrendik ki dünyanın en yoksulları, yoksulluk çekenleri önceki istatistiklerde gösterildiğinden farklı olarak 500 milyondan fazla imiş. Dahası yoksul ülkelerin, sayıların söylediklerinden çok daha yoksul oldukları ve Dünya Bankası'nın verdiği serbest pazar mutluluk hapını yuttuklarından beri daha da yoksullaştıkları anlaşılıyor. Sadece bu da değil, yoksullarla zenginler arasındaki evrensel eşitsizliğin kötü yönetimlerden kaynaklandığını da öğreniyoruz. Evrensel ölçekte bu uçurum en derin biçimde Brezilya'da görülüyor. 29 Mart Independent Ve bir gerçek: Bush başkanlığının ilk zamanlarını yaşıyordu ve 27 Ağustos 2001'de vatandaşlarına şunu sormuştu: Kendi halkını beslemeye yetecek kadar besin maddesi üretemeyen bir ülke düşünebilir misiniz? Böyle bir ülke başkalarının baskısına hazırdır, savunmasızdır. Bu yüzden Amerikan tarımından söz ettiğimizde aslında ulusal güvenliğimizi kastediyoruz. Bu kez başkan yalan söylemiyordu. Ülkenin kırsal kesimlerini koruyan subvansiyonları savunuyordu. Amerikan tarımı aslında ABD tarımı demekti, kıtayı kastetmiyordu. Bir başka Amerikan ülkesi Meksika, bu kurama iyi bir örnek. ABD ile serbest ticaret anlaşmasını imzaladığından beri Meksika kendi nüfusunu beslemeye yetecek bir üretime sahip değil, dış baskılara açık, savunmasız bir ülke ve ülke güvenliği tehlikede. Şimdilerde Meksika, kendi üretebileceği 10 milyar dolarlık besin maddesini ABD'den ithal ediyor. Korumacı subvansiyonlar rekabeti olanaksızlaştırıyor. Artık Meksika tortillası giderek daha az Meksikalı; ithal edilmiş, genetiği değiştirilmiş mısırdan yapılıyor. Serbest ticaret anlaşması ticari yararları gözetiyordu, insanı değil. Yıkıma uğramış köylüler Meksika'nın ilk ihraç ürünleri oldular. Kendini korumayı bilen ülkeler var, çok azlar. Bu yüzden de çok zenginler. Kendi felaketleri için çalışmaya alışmış başka ülkeler de var, dünyanın tüm geri kalanı yani. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Pagina 12, Arjantin, 27 Mart 2008) Not: Eduardo Galeano Uruguaylı gazeteci, yazar. Türkçeye de çevrilmiş Aşkın ve Savaşın Gündüz ve Geceleri, Latin Amerika'nın Kesik Damarları, Tepetaklak, Ateş Anıları Üçlemesi gibi kitapların yazarıdır. Aznar ve yardakçıları rüzgâra karşı NİDİA DİAZ J Başka bir yalan: Bu sırada Dünya Bankası'nın eski başkan yardımcısı Joseph Stiglitz, Linda Bilmes'le birlikte yaptığı araştırmada, Irak savaşının maliyetini hesaplamış. Başkan Bush, Irak savaşının en çok 50 milyar dolara mal olacağını söylemişti; ilk bakışta petrolden zengin bir ülkenin fethi için bu o kadar da fazla bir miktar değildi. Sayıları yuvarlamıştı, daha doğrusu köşelemişti. Irak kıyımı 5 yıldır sürüyor, bu sürede ABD milyarlarca doları masum sivilleri öldürmek için harcadı. Gökyüzünden düşen bombalar, kim olduğuna aldırmadan insanları öldürdü. Dumandan kefene sarınmış ölüler neden öldüklerini bilmiyorlardı. Bush'un sayıları ancak savaşın ilk üç ayını finanse edebilirdi. Yalandan doğmuş ve yalan söylemeyi sürdüren bir savaşın hizmetinde, sayılar yalan söylüyordu. Tüm dünya Irak'ta kitle imha silahı olmadığını, bu silahları işgalcilerin kullandığını öğrendiğinde bile savaş devam etti. Gerekçe unutulmuştu. 14 Aralık 2005'te gazeteciler, savaşın ilk iki yılında kaç Iraklının öldüğünü sormuşlardı. Başkan Bush ilk kez bu konuya değindi ve yanıtladı: ''Aşağı yukarı 30 bin kadar'' ve ardından bir ose Maria Aznar, eski şanlı günlerini Arjantin'in Rosario kentinde yeniden yaşamak istedi. İspanya hükümetinin başında iken vatandaşlarının yüzde 90'ının karşı olmasına aldırmayarak sahibine yağ çekmek için askerlerini Irak'a yollamıştı. Teröre karşı savunma zamanlarıydı ve Washington'ın emriyle özgürlükler budanmıştı. “Batı'nın değerleri''nin uyumlu bir hizmetlisi olarak ülkesinin dış politikasını yabancıların çıkarlarına bağlamıştı. Bu değerler adına, Ebu Garib işkencelerini, CIA'nın uçakhapishanelerini, Franko dönemini aratmayacak solcu avını onaylamıştı. Latin Amerika'nın İspanyol sömürgeciliğindeki eski günlere dönmesi gerekliliğini savunan Aznar, beş eski Latin Amerikalı başkan ve kıtanın aşırı sağcı faunasının sayısız temsilcisi, Arjantin'in Rosario kentine çıkarma yaptılar. Son yıllarda Karayipler'de ve Latin Amerika'da gelişen özgürleşme sürecini durdurmak için stratejiler belirlemek gibi tehlikeli bir amaçla toplandılar. 20 binden fazla Rosariolu caddelerde bu toplantıyı protesto etti. Che Guevara'nın doğduğu kentte bu türden insanların sadece varlığı bile onun anısına ve ideallerine saygısızlıktı. “Latin Amerika'nın gözükara devrimci halkçılık ile liberal demokrasi arasında seçim yapacağı bir yol ayrımında olduğu bugünlerde birleşmeli ve özgürlük düşmanlarına karşı, şimdi kendisini 21. yüzyıl sosyalizmi olarak sunan modası geçmiş sosyalist düşünceye karşı ortak değerlerimizi yaymalıyız'' diyor boydan fakir falanjist. Bir kez daha imparatorluk kendi kirli işlerini yapacak birilerini buluyor. Anlaşılan Santa Domingo'daki son Rio Grubu toplantısı (Kolombiya, Ekvador ve Venezüella arasında yaşanan çatışmayı çözmek için bir araya gelen ve ABD'yi dışlayan Latin Amerika başkanlar toplantısı. ç.n.) ABD yönetimini ve aşırı sağ politikalarına katılan yoldaşlarını alarma geçirmiş. Ekonomik neoliberalizm kendi mantığına uygun bir biçimde (acil bir çağrıyla) saldırgan bir politika ve ideolojiyi devreye sokarak Latin Amerika'nın başkaldıran halklarını ve hükümetlerini yeniden ağıla sokmak istiyor. Sadece bu nedenle, Rosario'da 26 ve 28 Mart tarihleri arasında yazar Mario Vargas Llosa'nın başkanlığında bir araya geldiler. Çağrıyı yapan ''Özgürlük Vakfı'' idi. Aznar'ın sosyal araştırmalar vakfı FAES finanse etti. Acınası Vargas Llosa'nın, Aznar'ı ''olağanüstü bir devlet başkanı'' olarak sunması boşuna değildi. Jose Maria Aznar Katılımcılar arasında USAID ve NED (National Endowment of Democracy) gibi Washington destekli aşırı sağcı kuruluşlar vardı. konomik neoliberalizm, saldırgan bir politika ve ideolojiyi devreye sokarak Latin Amerika'nın başkaldıran halklarını ve hükümetlerini yeniden ağıla sokmak istiyor. engellemeye çalıştılar. Arjantinli gazeteci Miguel Bonaso'nun tanımıyla ''Castro karşıtı fosiller'' de eksik kalmamıştı. Yanki hükümetinin Latin Amerika'dan sorumlu dışişleri sekreteri Roger Noriega gibi. Vicente Fox (Meksika), Jorge Quiroga (Bolivya), Luis Lacalle (Uruguay) ve Francisco Flores (El Salvador) gibi ABD yanlısı eski başkanlar da katılanlar arasındaydı. Bu toplantı aslında kıtasal bir komplo hazırlığı olarak değerlendirilebilir. ABD'nin önerdiği ve finanse ettiği, Jose Maria Aznar'ın gerçekleştirdiği, çokuluslu kapital ve neoliberalizmle bağlantılı büyük medya kuruluşlarının desteklediği bir komplo. Unutmamak gerekir ki bugünlerde bölgesel pek çok senaryo devrede. Bolivya ve Ekvador'da anayasa değişikliği için kurucu meclis çalışmaları, Venezüella'da yerel seçimler, Paraguay'da başkanlık seçimi gibi. Brezilya, Venezüella ve komşu ülkeler arasında giderek artan işbirliği ve yakınlaşma, kıtanın Beyaz Saray'a bağımlılığını giderek azaltıyor. Diğer yandan bütünleşme sürecinin bir parçası olarak bölgede parasız eğitim ve sağlık projeleri yayılıyor. Bush, Aznar ve yardakçılarının gerçek niyeti, halk karşıtı, karşıdevrimci bir antlaşma oluşturmak ve böylece Latin Amerika ve Karayipler'deki demokratik, ulusalcı, halkçı ve ilerici süreçlere müdahale edebilmek. Rosario'da toplananlara Aznar, ''Akıntıya karşı kürek çekiyoruz'' dedi. En azından bunun farkındalar. İspanyolcadan çeviren: Engin Demiriz (Cubadebate, Küba, 1 Nisan 2008) E Komplo ve hile çabaları Ne Che'nin kenti Rosario'da toplanmaları; ne de Cristina Fernandez (Arjantin Başkanı) hükümetine karşı oligarşinin, büyük medya kuruluşlarının ve sağcıların desteklediği toprak sahiplerinin grevi sırasında orada olmaları rastlantıydı. İşbaşındaki hükümetin Latin Amerika'nın bütünleşme çabalarına destek vermesi, Venezüella ile yakın ilişkileri ve ABD yanlısı olmayan bir yol izlemesi Washington'ı kızdırıyor. Seçim kampanyasından başlayarak her türden komplo ve hile ile Peronist başkan adayının kazanmasını C M C MY B Dosya No: 2007/38 Satış TAPU KAYDI : Çatalca Oklalı Köyü 748 parsel, 3.360,00 M2 miktarlı bahçeli kargir ev vasıflı taşınmazın tamamı. ÖZELLİKLERİ: Köy yerleşik alanı içinde, batısı dere, kuzeyi kısmen yol, üç tarafı şahıs parselleriyle çevrili, elektrik, yol, su, telefon kanalizasyon ve çöp toplama hizmetlerinden yararlanmakta, etrafında yapılaşma olan, hali hazırda taşınmaz üzerinde 29,47 m2 bodrumu ve üst katında 68,89 m2 kulanım alanlı çatısı olmayan dış cephasi sıvalı, badanasız dış kapı ve doğramaları ahşap yapı ile 56,74 m2 kullanım alanlı tek katlı yığma kargir, taş temel üzerine yapılmış çatısı ahşap sıvalı badanasız doğramaları ahşap yapı mevcuttur. Ayrıca 2 adet ceviz, 1 adet dut, 5 adet akasya, 2 adet elma, 10 adet şeftali, 23 adet salkımsöğüt, 2 adet çam, 2 adet kiraz ve 5 adet erik ağacı vardır. İMAR DURUMU: Taşınmazın tarımsal niteliği korunacak alanda kaldığı ve kadastral yola cephesinin bulunmadığı. SATIŞ SAATİ: 11.00 11.10 Arası MUHAMMEN BEDELİ: 103.682,00 YTL Satış Şartları: 1 Satış 20.05.2008 günü yukarıda belirtilen saatler arasında Çatalca İcra Müdürlüğünde açık artırma suretiyle yapılacaktır. Bu artırmada tahmin edilen değerin %60’ını ve rüçhanlı alacaklılar varsa alacakları toplamını ve satış ve paylaştırma giderlerini geçmek şartı ile ihale olunur. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa en çok artıranın taahhüdü saklı kalmak şartiyle 30.05.2008 günü aynı yer ve saatler arasında ikinci artırmaya çıkarılacaktır. Bu artırmada da rüçhanlı alacaklıların alacakları toplamını, satış ve paylaştırma giderlerini geçmesi ve artırma bedelinin malın tahmin edilen kıymetinin %40’ını bulması lazımdır. Böyle bir bedelle alıcı çıkmazsa satış talebi düşecektir. 2 Artırmaya iştirak edeceklerin, tahmin edilen kıymetin %20’si nispetinde pey akçesi veya bu miktar kadar milli bir bankanın teminat mektubunu vermeleri lazımdır. Satış peşin para iledir. Alıcı istediğinde l0 günü geçmemek üzere mehil verilebilir. Tellaliye ve tapu satış harcı satıcıya, damga vergisi, tapu alım harç ve masrafları ile KDV alıcıya aittir. Birikmiş vergiler satış bedelinden ödenir. 3 İpotek sahibi alacaklılarla diğer ilgililerin (*) bu taşınmaz üzerindeki haklarını hususiyle faiz ve masrafa dair olan iddialarını dayanağı belgeler ile on beş gün içinde dairemize bildirmeleri lazımdır. Aksi takdirde hakları tapu sicili ile sabit olmadıkça paylaştırmadan hariç bırakılacaktır. 4 Satış bedeli hemen veya verilen mühlet içinde ödenmezse İcra İflas Kanununun 133. maddesi gereğince ihale feshedilir. İki ihale arasındaki farktan ve %10 faizden alıcı ve kefilleri mesul tutulacak ve hiçbir hükme hacet kalmadan kendilerinden tahsil edilecektir. 5 Şartname, ilan tarihinden itibaren herkesin görebilmesi için dairede açık olup gideri verildiği takdirde isteyen alıcıya bir örneği gönderilebilir. 6 Satışa iştirak edenlerin şartnameyi görmüş ve münderecatını kabul etmiş sayılacakları, başkaca bilgi almak isteyenlerin yukarıda yazılı dosya numarasıyla müdürlüğümüze başvurmaları ilan olunur. (İİKm.126) (*) İlgililer tabirine irtifak hakkı sahipleri de dahildir. Basın: 19107 ÇATALCA İCRA MÜDÜRLÜĞÜ’NDEN TAŞINMAZIN AÇIK ARTIRMA İLANI
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle