06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 22 NİSAN 2008 SALI 2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER EVET / HAYIR OKTAY AKBAL Soykırım İddiası ve Dört Boyutlu Strateji Ermeni sorunu, günümüzde tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu oluşturulması boyutları olan bir uluslararası ilişkiler sorunu niteliği kazanmıştır. Bu itibarla bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının acilen ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Hep Tek Başına!.. Hiç yakıştıramadım! Yıllardır TV’deki programlarıyla beğendiğim bir kişinin geçen akşamki davranışını!.. Bir milletvekili, Kamer Genç, TBMM toplantısında otuz AKP’li milletvekilinin saldırısına uğradı... Bir çeşit linç eylemiydi! Neyseki sağduyu sahibi CHP’li, MHP’li milletvekillerinin korumasıyla dayak yemekten, belki de öldürülmekten kurtulabildi. Utanç veren bir görüntü!.. TV’ler de açık açık gördük. AKP’nin, en başta Başbakanlık görevindeki Tayyip adlı kişinin bu konudaki tutumunu!.. “Benim milletvekillerim şiddete başvurmaz, şiddeti yapan, o zatın kendisidir” diyebilmesini... Bir yurttaş olarak utandım! Hem Tayyib Bey adlı kişi adına, hem de Meclis’i dolduran yüzlerce AKP’li adına.. utanmak az gelir, yetmez! Cebinde çakı taşıyan bir kişiden başka ne beklenir diyeceksiniz! Çakı deyip geçmeyin, gerektiğinde çok işe yarayan bir araçtır o. Yetmiyorsa sayısız koruma, sayısız militan... ??? Kamer Genç’i, 12 Eylül’ün Danışma Meclisi’nde Tunceli temsilcisi olduğundan beri tanırım. Tek başınaydı o günlerde de... Cuntanın getirdiği yasalara, uygulamalara karşı çıkarken... 81 Anayasası‘nı, YÖK’ün kurulmasını, Dil ve Tarih kurumlarının kapatılmasını, Atatürk vasiyetinin ayaklar altında çiğnemesini ve daha nice yanlış kararları, uygulamaları hep tek başına eleştirmişti... TBMM’nin en deneyimli, en kıdemli milletvekili... Onun bunun desteğiyle oraya gelmiş değil, halkının sevgisiyle seçilmiş... Değişik iktidarlara karşı tek başına savaşım vermekten çekinmeyen bir insan... Kürsüye her çıkışında ele aldığı konular, hepimizin yazdığı, konuştuğu ülke sorunları... Daha da çok AKP iktidarının bile bile yaptığı yanlışlıklar, ülkeyi onursuzluk çizgisine sürükleyen ayıplar!.. Hiç yakıştıramadım diye başlamıştım. TV önünde Kamer Genç’le konuşma yapan yılların yorumcusu Uğur Dündar’dı. Başbakan’ın ‘Asıl saldırgan kendisidir’ sözlerini destekleyen bir kişi, bir iktidar yandaşı... Gazeteciliğini, yıllardır kazandığı saygınlığı hiçe indirircesine!.. ??? Olur şeyler bunlar deyip geçelim mi! Kimler kimler, şu bu kazançlar, çıkarlar uğruna değişimlere uğradı! Hangi birini sayayım? Böyleleri belki günün birinde ‘Ben neler yaptım’ diye dövüneceklerdir, diye umuyorum... ??? Kamer Genç, tek başına bir parti, tek başına, kendisine, “yaratık” diyen şaşkınlara Demokrasi’yi öğretmeye çalışan!.. Şükrü M. ELEKDAĞ sılsız Ermeni soykırım suçlamasının bugün Türkiye’ye yönelik küresel bir tehdit boyutunu kazandığını ve Türkiye’nin dış politikasını sürekli baskı altında tuttuğunu görüyoruz. Birçok devlet bu iddiadan ülkemizin dış politikasını yönlendirmek, imajını karartmak ve ödünler elde etmek amacıyla yararlanıyor. İddialarının belgesiz, kanıtsız, tutarsız ve asılsız olmasına rağmen Ermenistan ve diyasporasının dünya kamuoyuna mağduriyetlerini inandırmaktaki başarıları, fanatik bir dürtüyle, örgütlü, planlı ve sistemli çalışmalarına dayanıyor. Kendini Türkiye’ye karşı topyekun bir savaş içinde gören ve tüm enerjisi ile varlığını bu savaş için seferber eden Ermeni tarafı; inanılmaz bir azimle, hükümetler, parlamentolar ve milletlerarası kuruluşlar nezdinde tezini kabul ettirmek amacıyla yoğun siyasi girişimlerde bulunarak; Batılı ülkelerin kütüphane raflarında yer alan çok sayıda yeni bilimsel yayınlar üreterek; Türkiye’yi ve Türkleri kötüleyen etkili sinema filmleri yaptırıp bunları vizyona sokarak; Avrupa ve Amerikan basınını etkileyen ve lehlerinde yorumlar yapılmasına yol açan uluslararası sempozyumlar düzenleyerek ve uluslararası alanda ses A CHP İstanbul Milletvekili getiren lobicilik faali lararası konumu, dış poyetleri yürüterek; ulus litikası ve güvenliği açılararası alanda esasen larından yaratacağı bümoral ve siyasi üstünlü yük zararlar dikkate alığe sahip olan davasını narak Türkiye tarafından her geçen gün daha da Ermeni iddialarını etkisiz güçlendiriyor. hale getirecek etkili, yaTürkiye’ye gelince, ratıcı ve bilinçli bir müson yıllarda Ermeni soy cadele stratejisinin acilen kırımı iddialarını çürüt oluşturulması ve uygumeye yönelik faaliyet lanması gerekiyor. Bu lerde bir atılım görüldü yazı, bu gerçeklere hüğü bir gerçektir. Türk kümetin ve aydınlarımıTarih Kurumu, ATASE, zın dikkatine çekmek ASAM ve Başbakanlık amacıyla kaleme alınDevlet Arşivleri Genel mıştır. Müdürlüğü gibi kuruluşErmeni tarafının sürlarımız bilimsel araştır dürdüğü sistemli çalışmalar yapıyor, makaleler mayla sürekli yeni mevve kitaplar yayımlıyorlar. ziler kazandığına bir Bazı üniversitelerimiz ve kere daha geçen yıl Ersivil toplum kuruluşları meni soykırım tasarısının mız sempozyumlar dü tartışıldığı ABD Temsilzenliyorlar. Ancak, Tür ciler Meclisi Dışişleri kiye’nin bu faaliyetle Komisyonu oturumunu riyle Ermeni tarafının izlerken tanık oldum. etkinliklerini mukayese Bundan 2025 yıl önce ettiğimiz zaman çok acı ABD’de büyükelçi olabir gerçekle karşılaşı rak görev yaptığım döyoruz. Bu da Türki nemde Ermeni iddialarıye’nin bu mücadelede nı içeren tasarılar temson derece yerel ve za silciler meclisinde ele yıf kaldığıdır. Türkiye, alındığı zaman, TürkiErmeni cephesinin yü ye’ye dost milletvekilrüttüğü bu muazzam leri tepki gösterir ve Erfaaliyetin oransal ola meni iddialarının tarihsel rak çok küçük bir yüz açıdan mesnetsiz oldudesini dahi gerçekleşti ğunu belirtirlerdi. Geçen remiyor. yıl katıldığım oturumda ise bir tek milletvekili Yaratıcı ve bilinçli bile Türkiye’nin haklılımücadele zorunlu ğını dile getirmedi. TaBu nedenle Türkiye sarıya karşı oy kullananErmeni propagandasına lar, bu tutumlarını, tasakarşı koymada etkili ola rının kabulü halinde Türk mıyor ve her gün zemin hükümetinin kamuoyukaybediyor. Bu gidiş dur nun baskısıyla Habur sıdurulamadığı takdirde, nır kapısını ve İncirlik Türkiye’nin davasını Üssü’nü ABD’nin Irak kaybetmesi kaçınılmaz ve Afganistan’a yaptığı olacaktır. Böyle bir ge lojistik ikmal faaliyetlelişmenin, ülkemizin ulus rine kapatmak zorunda kalacağı gerekçesine dayandırdılar. Sonuçta karar Dışişleri Komisyonu’nda kabul edildi, fakat ABD’nin Irak ve Afganistan’daki askeri harekâtını risk altında bırakacağı endişesiyle nihai kabul için temsilciler meclisi genel kuruluna sevk edilmedi. ABD Kongresi ve soykırım iddiası Eğer ABD Temsilciler Meclisi, Ermeni iddialarını destekler nitelikte bir kararı alsaydı, bu, büyük bir olasılıkla diğer ülkeler için de bir örnek oluşturacak ve birçok ülkenin parlamentosu çorap söküğü gibi peş peşe aynı doğrultuda kararlar alacaklardı. Bu durumda, Türkiye’yi soykırımla suçlayan kararlar almış bulunan (aralarında önde gelen Avrupa devletleri parlamentolarının da bulunduğu) 18 parlamentonun sayısı kısa sürede ikiye katlanabilecek ve bunun sonucu olarak soykırım iddiası “tarihsel açıdan kanıtlanmış bir olay” (historically established fact)) niteliğini kazanabilecekti. Bunun anlamı, artık bu noktadan sonra Ermeni iddialarını nakzetmenin olanaksız olacağıydı… Yani badel harabül Basra. Endişe verici bir gelişme de AB çerçevesinde onay sürecinde olan yasal bir düzenlemeden kaynaklanıyor. Bu düzenleme, “soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı işlenmiş suçları” inkâr edenlere bir ila üç yıl arasında hapis cezası öngörüyor ve bu konudaki karar yetkisini AB üyelerinin ulusal mahkemelerine veriyor. Bu yasal düzenleme kabul edildiği takdirde, İsviçre’deki Perinçek davasında olduğu gibi, AB ülkeleri mahkemelerinin Türkiye’yi soykırımıyla suçlayan yasalar çıkarmaları mümkün olacak. manca lisanlarında Avrupa ve Amerika’nın isim yapmış yayınevleri tarafından yayımlanması gereklidir. Zira, ancak, bu şekilde basılan kitaplar Amerika ve Avrupa’daki kütüphanelerin raflarında yer alabilmekte ve akademisyenlerin ilgisini çekebilmektedir. Bunun gerçekleştirilebilmesi ise etkili elemanlarla donatılacak ve uygun bütçe olanaklarından yararlandırılacak bir organizasyonun oluşturulmasıyla sağlanabilir. Koordinasyonsuzluk ve başıboşluk Strateji yokluğunun olumsuz bir diğer sonucu da eğitim alanında olmuştur. Nitekim, Türkiye’nin, Türk tezlerini tarihi, siyasi ve hukuki açılardan savunan kitaplar yazacak akademisyenleri ve doktora öğrencilerini yetiştirecek eğitim politikası olmamıştır. Yine bu nedenle, yepyeni ve süratle gelişen bir hukuk dalı olan insanlığa karşı suçlar ve soykırım alanlarında hukukçular yetiştirilmemiştir. Halen bu alanda eserleri bulunan ve resmi makamlarımıza tam bir ehliyet ve güvenle danışmanlık yapacak, yol gösterecek hukukçumuz yok gibidir. Türkiye’nin Ermeni iddialarıyla mücadelede bir PR politikası da olmamıştır… Oysa yaşanan mücadele önemli ölçüde bir PR savaşıdır. Düşünün bir kere, Ermeni tarafı her yıl Amerika’da ve Avrupa’da en azından 810 uluslararası konferans ve sempozyum düzenlerken Türkiye üç yıldır bir uluslararası sempozyum dahi organize etmekten aciz kalmıştır. Strateji ve bunu uygulayacak bir yapılanmanın yokluğunun bir diğer sakıncası, koordinasyonsuzluk ve başıboşluk olmuştur. Halen bu konuyla iştigal eden devlet daireleri ve kurumlar, birbirleriyle çoğu zaman koordinasyonsuz bir şekilde çalışmakta, her biri kendine göre bir program uygulamaktadır. Bugüne kadar, yapılacak tarihi araştırmalar konusunda öncelikleri saptayan bir plan dahi yapılmamıştır. Bu nedenle hiçbir plana ve işbölümüne dayanmayan çalışmaların, Ermeni tarafının iddialarını çürütecek ve Türk tezine güç kazandıracak öncelikli alanlara yönlendirilmesi ve savunmamızı takviye edecek yeni argümanların zamanında yaratılması mümkün olmamıştır. Strateji yokluğunun çıkardığı ağır fatura Görüleceği üzere soykırıma dayalı iddia ve faaliyetler giderek Türkiye’yi kuşatıcı bir boyut kazanıyor. Bu hangi nedenlerden kaynaklanıyor? Haklı davamızı kaybetmenin eşiğine neden, nasıl geldik? Mücadelede devamlı zemin kaybediyoruz, çünkü, Ermeni sorununun Ermeni terörüyle birlikte patlak verdiği tarihten bugüne kadar geçen 34 yıl boyunca, Türkiye’nin Ermeni iddialarıyla mücadele için uzun vadeli bir perspektife dayanan bir stratejisi olmamıştır. Bugüne kadarki çalışmalar, soykırım kararları yabancı ülkeler parlamentolarına geldikçe bunların önlenmesi için bir süre yoğun bir çalışmaya girişilmesi, sonra da işin arkasının bırakılması şeklinde tecelli etmiştir. Saman alevi gibi yanıp sönen bu çalışma tarzının Türkiye’ye çıkardığı fatura ağır olmuştur. Türk hükümetlerinin hiçbiri bu 34 yıllık dönemde Ermeni propagandasıyla mücadeleyi planlı, öngörülü ve proaktif bir yaklaşımla yürütmemiş, bunun için gerekli organizasyon ve yapılanmayı oluşturmamıştır. Kapsamlı bir stratejinin yokluğu nedeniyle, Türkiye’nin bir yayın politikası olmamıştır. Bu nedenle, Türkiye’de yapılan çalışmaların çoğunluğu yerel kalmış uluslararası alana intikal etmemiştir. Yazılan kitapların, İngilizce, Fransızca ve Al Dört boyutlu strateji Ermeni meselesi, günümüzde, tarihsel, hukuksal, siyasal ve kamuoyu oluşturulması (public relations) boyutları olan devasa bir uluslararası ilişkiler sorunu niteliği kazanmıştır. Bu itibarla bu dört boyutu dikkate alan uzun vadeli bir stratejik plan ile bunu uygulayacak iç ve dış kurumsal yapının ortaya çıkarılmasına ihtiyaç vardır. Dört boyutlu stratejinin oluşturulması ve bu stratejinin uygulanması için Türkiye, deneyimli ve yetişmiş insan kaynaklarına sahiptir. Bu itibarla bu hususta siyasi irade oluşursa uzun vadeli bir perspektif bağlamında etkili bir strateji oluşturulamaması için hiçbir neden yoktur. İç ve dış yapılanma için kayda değer bir kaynak tahsisi gerekecekse de bunun Türkiye açından yatırım/hasıla oranı gayet yüksek olacaktır. C MY B C MY B
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle