23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
14 NİSAN 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA DİZİ 9 Padişah II. Abdülhamit’e karşı muhalif örgütlenmenin en önemli merkezini Askeri Tıbbiye oluşturuyordu İkinci Meşrutiyet’in doğuşu . Meşrutiyet’in doğumunu hazırlayan ana etken Abdülhamit’in baskı yönetimine karşı aydınlar tarafından yürütülen muhalefetti. (Tanör, 167) Aslında, II. Abdülhamit baskıcı yönetimini sürdürürken kendisini ayakta tutabilmek için, askeri ve sivil eğitim alanında ufak da olsa bazı atılımlar yapmak zorunda kalmıştı. Bu dönemde, kısıtlı da olsa yeni askeri ve sivil orta ve yüksek dereceli okullar açıldı. Bunların uyguladıkları eğitim ister istemez, çağdaşlığa ve yeni fikirlere açılımı sağlıyordu. Askeri ve sivil okullar, özellikle tıp eğitiminde açılan okullar önemliydi. Tıp eğitiminin pozitif ve akılcı niteliği, bu okullardan yetişenleri tutucu değerlerden uzaklaşmaya götürüyordu. (B. Lewis, a.g.e. VI. Bölüm. Ayrıca bkz: Şerif Mardin, Jön Türklerin Siyasi Fikirleri, 1964, s.31 – s.214 ) II. Abdülhamit yönetimine karşı örgütlenmenin yuvasını Askeri Tıbbiye oluşturmuştur. İlk örgüt, Mayıs 1889’da, Meclis’in kapatılmasından 11 yıl sonra Askeri Tıbbiye’de İttihatı Osmani (Osmanlı Birleşmesi) adıyla kuruldu. Bu örgüt, İtalya’nın devrimci Carbori örgütü örnek alınarak hücreler halinde kurulmuştur. Örgüt 1895’e kadar yeni üyeler kazanmak, gizli toplantılar yapmak ve özgürlükçü yayınları okumakla yetiniyordu. Daha sonra bu örgüt İttihat ve Terakki (Birleşme ve Gelişme) adını aldı. İlk dönemde İttihat ve Terakki’nin faaliyetlerinin odak noktası, ihtilalci eylem değil, örgütlenme ve basın yoluyla aydınlatma faaliyetleriydi. Meşveret, Osmanlı, İntikam, Kanuni Esasi gibi gazetelerle, imparatorluğun çeşitli halklarına sesleniliyordu. 1899’da Jön Türk akımının canlandığını gözlemliyoruz. Almanya ile II.Abdülhamit arasındaki yakınlığın gün yüzüne çıkması ve Bağdat demiryolu projesinin Almanlara verilmesi, yurtseverler üzerinde olumsuz etkiler yarattı. Almanların bu önemli ekonomik projede kayırılması, özellikle aydınlar üzerinde etkili oldu; canlanma yarattı. (Akşin, Jön Türkler ve İttihat ve Terakki, Gerçek, 3437) II Balkanlar ve Makedonya A Aydınlar tarafından yürütülen muhalefet sonucunda okullarda da ıslahat hareketlerine girişilmiş, yeni okullar açılmaya başlanmıştı. Politik harekete askerin katılımı da sağlanmalıydı 908 devriminden on yıl kadar önce Tevfik 31 Mart olayını bastırmak için Fikret, II. Abdülhaİstanbul’a gelen Hareket mit’in baskı rejimi altındaOrdusu’nda Mustafa Kemal. (En ki İstanbul’un düşkünlüğüsağda çantasına bakan) nü anlatan ünlü Sis şiirinde şöyle diyordu: Sarmış yine afakını bir dudı muannid Bir zulmeti beyza ki peya pey mütezayid… Bu dönemde aydınların oynadıkları cesur ve yılmaz mücadele unutulmamalıdır. Edebiyat dünyasında Tevfik Fikret gibi aydınlanmacı şairler, Cenap Şehabettin, Mehmet Rauf, İsmail Safa, Süleyman Nazif gibi yazarların gayretleri unutulamaz. Tevfik Fikret’in, Sis, Ferda, Millet Şarkısı, Tarihi Kadim, Doksan Beşe Doğru gibi şiirleri, genç özgürlükçüleri yönlendiriyordu. Hele Hanıı Yağma şiiri gütihat Cemiyeti ismini alarak ciddi bir örgüt subaylar ve Talat Bey gibi yetenekli örgütnün koşullarını anlatıyordu… çüler hareketin içine girdiler. lenme faaliyetine giriştiler. Efendiler pek açsınız, bu çehrenizden belAvrupa devletlerinin çıkar ve paylaşma heSonradan II. Meşrutiyet ilan edilince İttilidir. hat Terakki Hürriyet ve İtilaf ikiliği; Cum saplarının odak noktası olan Balkanlar ve Yiyin, yemezseniz bugün, yarın kalır mı kim huriyet döneminde de sürdü. CHP İttihat ve Makedonya’da genç subaylar aslında hareket bilir…. Terakki geleneğini, Terakkiperver Fırka, Ser halindeydiler. 1906’da Selanik’te asker ve siYiyin efendiler yiyin, bu hanıı iştiha sizin best Fırka, Demokrat Parti, Adalet Partisi, vil aydınların kurduğu gizli Osmanlı HürriDoyunca, tıksırınca, çatlayıncaya kadar yi ANAP ve sonunda AKP, Hürriyet ve İtilaf ge yet Cemiyeti, Rumeli’de asker ve sivil keyin. leneğini sürdürdü. Türk siyasal yaşamında simlerde hızla yayılıp örgütlenmeye başladı. *** ki bu ikilik, bu bölünmeden kaynaklanır. Bu cemiyetin üyeleri genellikle asker ve mülBu şiirler ve edebiyatçılar aydınları etkiliki memurdu. Hemen hepsi, çağdaş eğitim yordu. SKERLER FAALİYETE KATILIYOR yapan okullardan yetişmişlerdi. İnandıkları II. Abdülhamit’in baskıcı yönetiminden kaçan Jön Türkler 1902 yılında Paris’te Birin1905 yılı bir bakıma dönüm noktasıdır. hedefleri ve ideolojileri ile özgürlükçü, reforci Jön Türk Kongresi’ni topladılar. Bu kong İran’da Meşrutiyet hareketi başarılı oldu. Bir mist, Türkçü idiler; ulusçu yönleriyle niterede iki önemli tez çatıştı. İslam ülkesi olan İran’da o sırada Meşrutiyet liklerini gösteriyorlardı. 1907’de daha ziyade asker üyelere sahip olan Birinci teze göre yalnız yayın ve propagan rejiminin kurulabilmesi, Osmanlı aydınları Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile Osmanlı Tedayla dönüşüm gerçekleşemezdi, askerlerin üzerinde etkili olmuştu. de bu büyük faaliyete katılımı sağlanmalıyOsmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti de rakki ve İttihat Cemiyetleri birleşti: Bu birdı. Bu görüş genellikle benimsendi, daha doğ 1906 yılında ilk olarak II. Abdülhamit’i he leşimden ihtilalci nitelikleri ağır basan İttirusu bu görüşe karşı çıkan olmadı. Böylece, def aldı; tüzüğüne Meşrutiyet’e ulaşma mü hat ve Terakki doğdu. Böylece 1907 sonlarına gelindiğinde, II.AbII. Abdülhamit’e muhalefet için sivillerin yü cadelesini amaç olarak koydu. rüttüğü yayın ve propaganda politikası askeBu arada özellikle Selanik ve Şam’da su dülhamit’e karşı muhalefetle başlayan Jön rin vurucu gücüyle desteklenecekti. Bu ne baylar arasında yeni ve gizli örgütlenmeler baş Türk Hareketi, gerek örgütsel ve gerekse vudenle genç subaylar örgüte alınacaktı. ladı. Önce Şam’da, sonra da Selanik’te Mus rucu gücüyle bir varlık olarak ortaya çıkıyor İkinci tez, devrimin gerçekleşmesi için ya tafa Kemal, Ömer Naci, İsmail Canbulat, ve kamuoyunda imparatorluğun geleceğini etbancı desteklere ihtiyaç vardı; özellikle İngil Ali Fuat Cebesoy, Enver, Cemal gibi genç kileyebilecek bir görünüm kazanıyordu. tere ve Fransa’nın desteği sağlanmalıydı. Prens Sabahattin bu J Ö N T Ü R K L E R İ N İ K İ N C İ K O N G R E S İ görüşü savunuyordu. Ancak uzun yıllar Paolarak: ön Türk hareketinin ikinci kongresi 29 Aralık ris’te Jön Türklerin li? Ordu içinde propagandaya ağırlık verilmesi, 1907 tarihinde yine Paris’te toplandı. derliğini yürüten Ah? Halkın vergi ödememek yolunda pasif direnişe met Rıza Bey bu göçağrılması, Kongrede İttihatçı kanatlar ve Prens Sabahattin rüşe karşı çıktı. Sonun? Hükümete karşı silahlısilahsız direnişler yapılgrubu ve diğer bütün siyasal eğilimler bir araya getida Jön Türk hareketi ması, grevler düzenlenmesi, rildi. Çelişkili de olsa birlik havası yaratıldı. ikiye bölündü. Özel gi? Genel ayaklanma koşullarının hazırlanması yöKongrede yine MerkezcilikAdemi Merkezcilik rişimci ve yerinden nünde kararlar alındı. konuları tartışıldı, ancak bir sonuca varılamadı, ama yönetimci Prens Saba19061908 yıllarında kitle eylemlerinin yükselişe herkesin üzerinde anlaştığı konular belli olmuştu. hattin’in grubu Teşebgeçtiği gözlemleniyor. 1906’da halk, Kastamonu’da Alınan kararlar şunlardır: büsü Şahsi ve Ademi belediye seçimlerini boykot etti. 1907’de Erzurum’da ? II. Abdülhamit tahttan inmeye zorlanmalıdır. Merkeziyet Cemiye“Can Verir” adlı tüccar örgütüyle Prens Sabahattin? Osmanlı yönetim düzeninin değişmesi ve; ti’ni kurarak yollarını ciler çatıştılar. Sonunda kitle hareketleri görüldü. parlamentolu bir meşrutiyet rejiminin kurulması ayrı bir çizgide sürdürBaşlıca talepler, vergilerin kaldırılması ve bölge sağlanmalıdır. düler. yöneticilerinin değiştirilmesi üzerinde yoğunlaştı. Bu hedeflerin gerçekleşmesi için çalışma yöntemi Birinci gruptakiler Osmanlı Terakki ve İt sıl kaynaşma kuşkusuz Balkanlar ve Makedonya’daydı. 1908 yılı Temmuz ayına gelindiğinde toplantı ve gösterilerin tüm Rumeli’yi sardığını görüyoruz. Yıldız Sarayı’nda oturan Padişah’a çekilen telgraflarda Meşrutiyet’in ilanı isteniyordu. Zaten Rumeli’nde ortam hazırdı. Ezici vergiler halkı bezdirmişti, yerel yöneticilerin baskıcı tutumu ve yolsuzlukları yanında milliyet ve dinsel çelişkileri körükleme politikaları kitle eylemlerine yataklık ediyordu. Sosyal ve siyasal muhalefet yapılıyor ve askerler arasında da geniş destek buluyordu. Tarihçi ve siyaset bilimci Feruz Ahmad’in belirttiği gibi, bu harekete önderlik eden İttihat ve Terakki, 1908 Temmuz ayı başlarında Rumeli’nde geniş bir çoğunluğa artık sırtını dayamış bulunuyordu. İş o kadar ileriye gitmiştir ki, Rumeli Vilayetleri Genel Müfettişi Hilmi Paşa, temmuz ayında Padişah II. Abdülhamit’e çektiği telgrafta durumu şu sözlerle anlatıyordu: “Zatı şahanelerine şunu arz ederim ki, bu taraflarda benden başka herkes İttihatçıdır.” 1 Devrimcilerin cesaretlenmesi 908 yılı ortalarına gelindiğinde Türkiye’de devrimcileri cesaretlendirecek pek çok gelişme vardı. Uzakdoğu’da meşruti bir krallık olan Japonya, daha birkaç yıl önce krallıkla yönetilen Rusya’yı yenmişti. Hem Rusya hem de İran bunu Meclis’li bir yönetimin üstünlüğünün bir göstergesi olarak kabul etmiş ve Rusya yumuşak bir geçişle, İran’da ise devrimle meşruti ve parlamenter rejime geçmişlerdi. Tam bu sırada Avrupa’da (910 Haziran 1908) İngiliz ve Rus hükümdarları Reval’de buluştular. Bu buluşma, Avrupa’nın hasta adamı olarak nitelenen Osmanlı Devleti’nin cenaze törenini haber veriyordu. Korkuluyordu ama herkes her derde deva gibi görülen meşrutiyet idaresinin hemen kurulmasından yana olmaya başladı. Reval görüşmeleri, Makedonya’da ulusalcı subayları kuşkulandırıyor, vatanın parçalanacağı yorumları yapılıyordu. II. Abdülhamit’in Rumeli’nde durumu yerinde incelemek ve huzursuzluğun gerçek nedenlerini saptamak için gönderdiği görevliler de bir şey yapamıyorlardı. Bunlardan birisi olan eski polis müdürü Nazım Bey, raporuyla İstanbul’a dönmeden önce 11 Haziran 1908’de Selanik’te silahla vurulup yaralandı. Ayrıca bu konularda en faal durumda olan Selanik’teki 3. Ordu’nun komutanı ve yaverleri görevlerinden alındılar. Yerlerine saraya sadık subaylar atandı. Subaylar arasındaki ihtilalci davranışları öğrenmek için gönderilen ajanlar, bir hücreyi açığa çıkarınca, Yüzbaşı Resneli Niyazi Bey 400 kişiyi bulan yandaşlarıyla dağa çıktı, Ohri ve Manastır bölgesinde direnişi başlattı. (3 Temmuz 1908) 1 JÖN TÜRK DÜŞÜNCESİ Jön Türklerin esin kaynağı, kendilerinden yarım asır kadar önce yaşamış Genç Osmanlılar’dır. Yukarıda bir nebze değindiğimiz Ziya Paşa, Ali Suavi, Şinasi, Namık Kemal, I. Meşrutiyet’in ilanını sağlayan ve ilk Türk anayasasının mimarı Mithat Paşa, Jön Türklere düşünsel kaynaklık etmişlerdir. Jön Türkler, tıpkı Genç Osmanlılar gibi dışa açıktırlar. Akılcılık (pozitivizm), anayasaya dayalı Meşrutiyet yönetimi, kadın hakları gibi pek çok ilerici düşünce Jön Türkler tarafından dile getirilmiştir. Bu dönemde Batı uygarlığının bir bütün olarak benimsenmesini isteyen pozitivist düşünce akımı ile muhafazakâr ve dinci kurallara dayalı İslami düşünce akımı yan yana yürüyor ama kıyasıya mücadele halindeydi. Kimi yazarlar da Türkleri Müslüman oldukları için barbarlıkla suçlayan Batı’ya karşı, inatla İslamcılık akımını savunuyorlardı. Jön Türkler, özellikle II. Abdülhamit’in baskı rejimine karşı çıkıyorlar, Kanuni Esasi’nin (Anayasa) yeniden yürürlüğe girmesini, Osmanlı devletinin Meclis’e dayalı meşruti bir rejim içinde yüzmesini istiyorlardı. Müslüman olanolmayan herkese siyasal hakları ve adalet sağlanmalıydı; anayasaya dayalı meşrutiyet rejimi ilan edilmeliydi. Jön Türkler, devletin sürekliliğinin ancak böyle sağlanabileceğini varsayıyorlardı. Bu noktada, Jön Türklerin Osmanlıcılık ve Türkçülük arasında gelgitler yaşadıkları da bilinmektedir. (Tanör, 169) O günlerin eşine az rastlanır yapıdaki Osmanlı toplumunu bir Fransız yazar şöyle özetliyor: “Osmanlı İmparatorluğu eşine az rastlanır bir kozmopolit yapı üzerinde kuruluydu. Toplumu yirmi kadar milliyetten oluşan, hanedanı kısmen Türk, ordusu Türk ve Arnavut, din uleması Türk ve Arap, tacirleri Rum, Ermeni ve Yahudi olan, diplomasisi Ermeni ve Rumlar tarafından yürütülen, üst sosyal sınıfları Farsça ve Fransızca eğitim gören bu devlet, bir Türk imparatorluğundan çok, bir uluslararası imparatorluktu.” Millet kelimesi “ulus değil, dinsel topluluk (cemaat) anlamına gelmekteydi”. (J. Deny Marchand’dan aktaran B. Tanör, a.g.e. s.169170) Bu nedenle Jön Türkler, Türkçü ya da ulusçu özlemlerini köşeli siyasal modellere dökmekten kaçınmaktaydılar. Bu sırada Osmanlı devletinin kurtarılışı yönünde, Osmanlıcılık, İslamcılık, Ademi Merkeziyet ve Türkçülük akımları boy göstermişti. II. Abdülhamit baskıya dayalı rejimini yürütmek için İslamcılığı benimsiyor ve destekliyordu. Bu yolla imparatorluğun bütünlüğünü korumaya çalışıyordu. A Meşrutiyet ilan ediliyor P J Yarın: İrticanın ayak sesleri C MY B C MY B adişah’a çekilen telgraflarda “Kanuni Esasi’nin” ilanı ve “Meclis’in” toplanması isteniyordu. Padişah, başyaverlerinden Şemsi Paşa’yı isyanları bastırmak üzere Makedonya’ya ordunun başına gönderdi, ancak Şemsi Paşa bir İttihatçı tarafından Manastır’da öldürüldü (7 Temmuz 1908). Bu hareket Padişah ve yandaşlarını moral çöküntüsüne uğratırken, İttihat ve Terakki yandaşlarını, hükümetin ileri gelen paşalarından birisini korumadaki yetersizliği nedeniyle cesaretlendiriliyordu. 23 Temmuz 1908 günü, İttihat ve Terakki Manastır’da hürriyeti ilan etti. O gün bütün Rumeli’nden telgraflar Saray’a yağdı. Aynı günün gecesi II. Abdülhamit, Kanuni Esasi’nin yeniden yürürlüğe girdiğini açıklamak zorunda kaldı ve II. Meşrutiyet’i ilan etti.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle