23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2008 PAZAR 8 TÜRKİYE İstanbul Edirne Kocaeli Çanakkale İzmir Manisa Aydın Denizli Zonguldak Açık İstanbul HABERLERİN DEVAMI PB Y PB Y PB PB PB PB PB 15 17 18 14 21 21 21 21 19 Sinop Samsun Trabzon Giresun Ankara Eskişehir Konya Sıvas Antalya PB PB S S PB PB PB PB PB 14 26 22 20 19 20 19 10 24 Adana Mersin Diyarbakır Şanlıurfa Mardin Siirt Hakkâri Van Kars PB PB PB PB PB PB PB PB PB 28 24 21 23 21 20 8 9 8 Trabzon Ankara İzmir Hakkari Antalya Adana Ş.Urfa Erzurum Yurdun kuzeybatısı ile zamanla güneydoğu kesimleri parçalı ve çok bulutlu, Marmara’nın batısı ile Batı Karadeniz’in iç kesimleri yağmur ve sağanak yağışlı geçecek. Yurdun iç ve doğu kesimlerinde ise gece ve sabah saatlerinde sis görülecek. Hava sıcaklığında önemli bir değişiklik olmayacak. Çok bulutlu DIŞ MERKEZLER Oslo Helsinki Stockholm Londra Amsterdam Brüksel Paris Bonn Münih Y 6 K 4 Y 7 Y 10 Y 9 Y 8 Y 8 Y 7 B 8 Yağmurlu Stockholm Berlin Budapeşte Madrid Viyana Belgrad Sofya Roma Atina Zürih B B B B Y Y Y B B 2 12 16 12 10 14 15 17 12 Moskova Aşkabat Astana Taşkent Baku Bişkek Tiflis Kahire Şam Karlı PB B K B B PB B B Y 4 21 2 19 13 15 16 25 29 Londra Berlin Moskova Belgrad Madrid Ankara Taşkent Tahran Kahire Sulu kar Gök gürültülü Parçalı bulutlu Sisli Bulutlu GÜNCEL CÜNEYT ARCAYÜREK ? Baştarafı 1. Sayfada lerin başlayacağı umudunu” taşıdıklarını ifade ediyorlar. Talabani’nin Ankara’da söyleyeceklerinin arkasında olduklarını ve altına imza atabileceklerini söylüyorlar. Bu açıklamalar; Talabani’nin burada Irak Cumhurbaşkanı olmaktan çok, Irak Kürtlerinin sözcüsü ve aracısı gibi bir görev üstlendiğini gösteriyor. ??? Erbil’den bildirildiğine göre; Talabani Ankara’ya gelmeden önce BağdatErbil arasında hızlı bir trafik yaşanmış; Irak Cumhurbaşkanı, Barzani yönetimiyle “birlikte” Ankara’da söyleyeceklerini gözden geçirmiş ve üzerinde “mutabık” kalmışlar. Yadırganacak bir durum değil bu bilgiler. Her ne kadar bir dönem birbirine karşı vaziyet almış olsalar da Barzani ile Talabani, Kürtlerin geleceğinin söz konusu olduğu bugünkü dönemde birlikte hareket etmeye karar verdiler. İki Kürt aşiret reisi arasındaki “mutabakata” bakılır ve Talabani’nin sık sık Erbil’e giderek Barzani ile görüştüğü dikkate alınırsa; sıfatı Irak Cumhurbaşkanı olan bu adamın, aslında Irak Kürtlerinin geleceğini temsil eden bir kimlikle hareket ettiği ve edeceği varsayımı yadırganmayabilir. ??? Talabani’ye ABD’nin Türkiye ile ilgili “yeni oyunun” bir parçası, piyonu gözüyle de bakılabilir. Zira kara operasyonunun başladığı günden bu yana kimi gelişmeler Talabani’nin ziyaretine, RTE hükümeti ile Çankaya’daki 11’incinin tutumuna daha başka yorumlar getirmeye açık. Öncelikli soru şu: Çankaya’daki AKP’li, neden kara operasyonunun başladığı gün Talabani’yi Ankara’ya çağırdı? Operasyon sona erdikten sonra Pentagon’da etkili görevlerde bulunan generaller; nazik bir dille terör örgütüyle silahla başa çıkılamayacağını, sonuç alabilmek için Türkiye’yi örgütle masaya oturması gerektiğini neden söylemeye başladılar? Talabani de bu sırada Çankaya’dakinin çağrısına uyarak Ankara’ya geleceğini ilan etti. Şimdi Washington’dan, Talabani’nin burada yapacağı görüşmelerin “verimli geçmesini dileyen ve olumlu kimi sonuçlar beklentisi yansıtan” açıklamalar geliyor. Deniz Baykal Talabani’nin Ankara’ya gelişini, ABD generallerinin örgütle masaya oturmamızı öne süren açıklamalarını bir araya getiriyor ve gelişmeleri “tezgâh” diye tanımlıyor. Evet, tezgâh ama; tezgâhın altında bir gerçek sırıtmaya başladı. ABDTürkiyeTalabani arasında, tabii Türkiye’nin ulusal yararlarına, onuruna aykırılık içeren uyum! ??? Neyse ki devlet tam bir uyum içinde. Genelkurmay Başkanı, ABD baskısıyla operasyona son verdikleri iddiası ispat edilirse orgenerallik giysisini çıkaracağını söyledi. RTE yalnız bırakmadı Genelkurmay Başkanı’nı. O da iddia sahiplerini, “siyasi elbisesini çıkaracağını” söyleyerek yanıtladı. Yargının (AİHM’nin türban yasağını onaylayan kararı üzerine) “din ulemasından talimat alması” gerektiğini söyleyen RTE’ye, son açıklamaları eleştirilere uğrayan ve çoğu yayın organında Şeyhülislam diye anılan Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu da katıldı. Örneğin Danıştay’ı zorunlu din dersleri konusunda eleştirirken, karardan önce “bu konularda Diyanet’e sorulması” gerektiğine işaret eden bir tavır takındı. Devlette uyum mu? Al sana uyum! Erdoğan’ın kadınlardan 3 çocuk doğurmasını istemesi, AB sürecine aykırı GÜNDEM ? Baştarafı 1. Sayfada MUSTAFA BALBAY ‘Az doğurun’ yardımı MAHMUT GÜRER ANKARA Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Uşak’ta her kadından 3 çocuk doğurmasını istemesi, halihazırda müzakereleri devam eden AB süreci ile Türkiye’nin yıllarca uyguladığı nüfus planlama sistemiyle tamamen çelişiyor. AB, nüfus planlaması için Türkiye’ye 1992 yılından bu yana yaklaşık 7.2 milyon Avro kaynak ayırdı. AB Türkiye’de bölgeler arası farklılıkların sona erdirilmesini istiyor ve bu nedenle özellikle Güneydoğu ve Doğu Anadolu illerinde nüfus planlamasına giderek bölgesel farklılıkların ortadan kaldırılmasını istiyor. AB, 1992 yılından bu yana nüfus planlamasıyla ilgili olarak oluşturduğu fondan Türkiye’ye her yıl yaklaşık 700 bin Avro seviyesinde kaynak ayırıyor. AB kaynakları ise Başbakan’ın bu açıklamalarının, AB’de giderek düşen çalışabilir nüfusun 2000’li yılların ilk çeyreğinin ardından Türkiye’den takviye edilebileceği yaklaşımından ortaya çıkabilmiş olduğuna dikkat çekiyorlar. Nüfus artışının durmasına giden süreç üç aşamadan geçiyor. Birinci dönemde Türkiye’nin olduğu gibi 024 yaş arasındaki nüfusun toplam nüfus içindeki oranı yüksek oluyor. İkinci dönemde nüfus artış hızı yavaşlıyor. Bu aşamada nüfus mutlak olarak aynı kalıyor. Türkiye, şu an bu dönemin içinde bulunuyor. Hesaplamalara göre bu dönem yaklaşık 20 yıl daha sürecek. Üçüncü dönemde ise nüfus artış hızı sıfırlanıyor ve gerileme başlıyor. Araştırmalara göre Türkiye’nin nüfus artış oranı bugün yüzde 1.66 iken 2025 yılında yüzde 0.81’e gerileyecek. İkinci kez oldu Daha önce Sağlık Bakanı Recep Akdağ da benzer bir açıklama yapmıştı. Akdağ, “Nüfus planlaması ve aile planlaması kavramı bizim için rafa kalktı” demişti. Erdoğan’ın Refah Partisi’nde olduğu dönemde de genel başkanı Necmettin Erbakan, benzeri bir açıklama yapmıştı. Erdoğan’a tepki yağdı ‘İkinci Erbakan’ ANKARA/ İZMİR (Cumhuriyet) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın kadınlara “En az 3 çocuk doğurun” önerisi tepki çekti. Kadın milletvekilleri Erdoğan’ın sözlerini şöyle değerlendirdi: CHP Ankara Milletvekili Nesrin Baytok: Başbakan önce şu soruya cevap versin: bu çocuklara anne babaları nasıl aş, iş verecek, nasıl gelecek sağlayacak? Başbakan’ın, 3 tane doğurun derken bu sorunun da yanıtını vermeli. Bu sözler karşısında ben sadece “Müjde, bir Erbakan’ımız daha oldu” diyebiliyorum. CHP Adana Milletvekili Nevin Gaye Erbatur: İstihdam ve eğitim sorununu çözmeden çocuğu dünyaya getirmek, bunu teşvik etmek büyük yanlış. Keşke herkes Başbakan gibi şanslı olabilse. CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter: Nüfus artışını teşvik eden bir politika izliyorlar. AKP de bu politikalarla hem kadını eve hapsetmek istiyor hem de nüfus artışını teşvik ediyor. CHP İstanbul Milletvekili Necla Arat: Kadına en az 3 çocuk doğur demek, kutsal anneler mantığının ürünüdür. İnsanlar çocuğuna, kocasına iş istiyor, aş istiyor. Tablo bu iken Başbakan’ın kesinlikle böyle bir söylemi benimsememesi lazım. CHP İzmir Milletvekili Canan Arıtman: Kadın düşmanı bir Başbakan’ın iktidarı yönetimdedir. Bu kadına çarpık bakış açılarını göstermektedir. Kadına geleneksel cinsiyetçi rol biçiliyor. Bu eş ve anne rolüdür. Kabul edilir bir durum değildir. Kadınları uyarıyorum. Bu konuda neyle karşı karşıya olduklarını görmelidirler. Yunanistan Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen 4.Yerel Yönetimlerde Kadın Şurası’nı Başbakan Erdoğan’la birlikte izledi. (Fotoğraf: AA) AKP Genel Merkezi’ndeki Kadın Şurası’nda konuştu Bakoyanni türbanı savundu ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Batı Trakya Türklerine dernek kurma, radyo yayını yapma gibi haklarını bile tanımayan Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Dora Bakoyanni, AKP tarafından çağrıldığı Kadın Şurası’nda “Türban onların hakkıdır. İnsanların hakları ellerinden alınmamalıdır” dedi. Bakoyanni, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü dolayısıyla AKP Genel Merkezi’nde düzenlenen 4. Yerel Yönetimlerde Kadın Şurası’na katıldı. İşyerlerinde ve sosyal hayatta kadınların geride olduğunu belirten Bakoyanni, Türkiye’de Başbakan Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde bir vizyon olduğunu belirtti. Bakoyanni şöyle konuştu: “Erdoğan’ın uygulamış olduğu siyasi felsefeyle birlikte kadının ülke içindeki haklarının yükseldiğini görüyoruz. Kadın hakları Cumhuriyetin kurucusu Atatürk tarafından ülkenin temel taşlarından biri olarak yerleştirilmiştir.” sel metinlere baktığınızda esas olan, bunları nasıl yorumladığınızdır. Hem Hıristiyanlık hem İslam, insana insan olduğu için belli hakları ve sorumlulukları yöneltmektedir. Belli platformlarda İslamdan gelenlerle tanışma fırsatı bulduk. İslamın bir hoşgörü dini olduğunu söylüyorlar, bunu da görüyoruz. Bilinçli olarak başörtüsü takan kadınların kendini ifadesidir, bu bir yasak olmamalıdır. İnsanların belli hakları, öğrenim hakları ellerinden alınmamalıdır. Açık toplumlarda hak hukuk garanti altına alınır.” ‘Yasak olmamalı’ Bakoyanni, sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarihsel bağlar söz konusu olduğunda Hıristiyanlıkla İslam arasında çok fark yok. Dini metinlere, tarih Özel okullarda Atatürk köşeleri kaldırılacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Özel öğretim kurumlarının idari bölümlerinde “Atatürk Köşesi” bulunması zorunluluğu, Milli Eğitim Bakanlığı’nca kaldırıldı. Bakanlık, okul dışındaki özel öğretim kurumlarının açılış iznini ise valiliklere devretti. Özel Öğretim Kurumları Yönetmeliği yürürlüğe girdi. Eski yönetmeliğin altıncı bölümünde yer alan idari ve diğer bölümlerde yer alan “Bölümler” kısmı yeni yönetmeliğe konmadı. Buna göre, özel öğretim kurumlarının yönetim bölümlerinde “Atatürk Köşesi ile kurucu veya kurucu temsilcisi odası, genel müdür odası, genel müdür yardımcısı odası, müdür odası, öğretmenler odası, rehberlik servisi odası, psikolog odası, büro hizmetleri odası, arşiv, dosya odası, depo, ambar ve misafir odası” bulunması zorunluluğu kaldırıldı. Genelkurmay Başkanlığı’ndan konferans Başbakan Erdoğan eleştirileri yanıtladı Teröre karşı işbirliği ‘Tek bildikleri Atatürk’ ANKARA(Cumhuriyet Bürosu) Genelkurmay Başkanlığı, “Küresel Terorizm ve Uluslararası İşbirliğiII” adlı toplantı ile dünya çapında önemli bir organizasyon düzenlemeye hazırlanıyor. Ankara’da yarın düzenlenmesi planlanan toplantıya TSK’nin tüm komutanları başta olmak üzere yurtiçinden ve yurtdışından birçok önemli isim katılacak. Toplantının, açılış konuşmasını Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt’ın yapması bekleniyor. Toplantı kapsamında ayrıca çeşitli kokteyl ve yemekler de düzenlenecek. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan partisinin İzmir il teşkilatıyla buluştuğu toplantıda kendilerini eleştirenleri kastederek “Bunların bir bildiği Atatürk. Atatürk, Atatürk, Atatürk. Sürekli bunu tekrar ediyorlar. Memlekette ciddi bir Atatürk tüccarlığı var. Başka bir şey bilmiyorlar” dedi. İzmir’de seçim sürecine de değinen Erdoğan, “Siyaset Akademisi adını verdiğimiz oluşumda 4 bin öğrenci barındırıyoruz. Bu öğrenciler, yerel seçimlerde AKP iktidarı için çalışacaklar” diye konuştu. 2 kere 2 kaç eder? Demiş ki: Satın alırken mi, satarken mi? Bizim ülkemizin başbakanının da bundan farkı yok. Türkiye İstatistik Kurumu TÜİK’in gerçek açılımı bu haftaki rakamlarla birlikte tam oturdu: Tayyip’i Üzmeyecek İstatistikler Kurumu! İşsizlikten enflasyona rakamların özü şu: Ekonomi iyiye gitmiyor! Bunu iş dünyasının en yetkin kesimleri de geçmişe oranla daha sık dile getirmeye başladılar. AKP birinci iktidar döneminde böylesi eleştirileri kesinlikle kabul etmez, anında gereğini yapardı. Sorunun üzerine gitmek yerine, sorunu dile getirenin üzerine giderdi. Son dönemde bu yaklaşımın bir ölçüde değiştiğini görüyoruz. Sorunlar tümüyle yok sayılamayacak hale gelince, rakamları ters çevirme yöntemini denemeye başladılar. Yöntemin özü basit: Cebinizde 100 lira var, 100 lira da alacağınız var. Öte yandan 500 lira borcunuz bulunuyor. Diyorsunuz ki: “Kasada 100 lira var, bir o kadar da gelecek... Kim demiş durumumuz kötü diye?” ??? Somut örneklere geçelim... AKP’nin övüne övüne bitiremediği rakam, enflasyon; “Önceki hükümetler azdırdı, biz indirdik”! Özü elbette doğru... IMF politikalarından büyük ölçüde sapmama başarısı göstererek enflasyonu ciddi ölçüde indirdiler. İddia şu: Yüzde 4’e inecek... Ne zaman? 2008’de... Bu yılın daha ilk 2 ayında bu rakamın yarısı geçildi bile... TÜİK, adına yakışır bir şekilde, enflasyonun tek hanede kalmasını sağlamak için hesaplama sepetine girecek ürünlerde sürekli oynama yapıyor. Buna rağmen hedef sapıyor! Özellikle mutfak rakamlarına baktığınızda enflasyon yüzde 25... TÜİK’te ise yüzde 10’un altında... Neden? Hükümet, enflasyon rakamını tek hane almak istedi! Enflasyon her haneye iniyor, hükümet hâlâ tek hane diyor! ??? Bu haftanın en güzel incisi, işsizlik rakamları... Burada da tek haneye inmek için akla gelen her yöntemi deniyorlar; işsizlere iş bulmak hariç! 2007 yılının resmi işsiz oranı şu: 9.9! 10 değil... Bir önceki yılın kaçtı? 9.9... Bu işsizler de istatistiklere ne kadar saygılı! Hükümete ayıp olmasın diye 9.9 olmuş, öylece bekliyorlar! Her şeyi bölen hükümet işsizlik rakamlarını da böldü: 1 İşsizim deyip, iş aramaya devam edenler... 2 İşsizim deyip, iş bulma umudu olmadığı için iş aramaktan vazgeçenler! Hükümet ikinci şıkkı şık bulmadı, kayda almıyor. İş bulma umudunu yitirdiği için iş aramayanlar da dikkate alındığında işsizlik oranı yüzde 16.9’a çıkıyor. İndirim sezonu açıldığında mağazalar psikolojik etkiden olsa gerek, fiyatları da 9’la biten rakama indirirler: 100 YTL demezler, 99 YTL... Hükümet de indirimde! Ne görse indiriyor! Milli geliri ise bindiriyor... TÜİK Başbakan’a sordu: Efendim milli gelirimiz nasıl olsun? “Şöyle yüksekçe olsun.” Böylece TÜİK milli geliri özel bir hesaplamayla 5 bin 500’den 7 bin 500’e çıkarıverdi... Bu anlayış 2 ile 2’yi beş defa toplasa beş ayrı sonuç çıkarır. ankcum?cumhuriyet.com.tr Bilimsel Eğitim ve Danıştay Mustafa GAZALCI ? Baştarafı 2. Sayfada reklerini yasalar ve diğer idari işlemlerle geçerli kılmaya çalışmamasını gerektirir. Bu bağlamda, laik bir devlette bir dinin eğitim ve öğretimi zorunlu hale getirilemez.” Danıştay kararının AİHM kararlarına benzemesi, Sayın Diyanet İşleri Başkanı’nın belirttiği gibi bir çelişki değil, tam tersine hukuka olan uyumun gereğidir. Üstelik AİHM kararları iç hukukumuzu da bağlamaktadır. Ayrıca Danıştay, kararında ilköğretimde okutulan din dersi kitaplarından örnekler veriyor. Yüksek Mahkeme, sonunda “ …öğretimin adının din kültürü ve ahlak bilgisi olmasına rağmen, içerik olarak din kültürü ve ahlak bilgisi olarak kabul edilemeyeceği açık olduğundan, … Dersin bu içeriği ile zorunlu tutulmasında hukuka uyarlık bulunmamaktadır” diyor. Laik bir ülkede bir dinin zorunlu olarak okutulamayacağı yalnız Danıştay’ın bu kararıyla değil, Anayasa Mahkemesi’nin ve ülkemizin uymak zorunda olduğu AİHM kararlarıyla da bellidir. Üstelik zorunlu din dersleri laik bir ülkede olmaması gereken bir durumdur. 12 Eylül 1980 darbesinin ürünüdür. Din adına laik hukuk devletinde bu savunulamaz. Özgür kuşaklar yetiştirmek için her aşamada bilimsel eğitim önkoşuldur. Danıştay 8. Dairesi de bu doğrultuda karar vermiştir. Gerçekler bu doğrultudayken verdiği karardan dolayı yüce mahkemenin hedef gösterilmesinin ne gibi acı olaylara yol açtığını yakın zamanda yaşayarak gördük. Hukuk devletinde işine gelmediği zaman yargı organlarını suçlamak yerine o kararları anlamak ve ona uymak gerekir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 8 Mart Kadınlar Günü’nden hareketle kadınlara “En az üç çocuk yapın” çağrısında bulundu. Başbakan, bu çağrısını Başbakan olarak değil “dertli bir yurttaş” olarak yaptığını eklemeyi de unutmadı. Başbakan Erdoğan neden böyle bir istekte bulunduğunu anlatırken, “genç bir nüfusa sahip olmak” gerekçesini öne sürdü. Her kadın en fazla iki çocuk yaparsa nüfusumuz artmaz, yerinde sayar ve böylece yaşlı bir millet haline geliriz dedi. Başbakan Erdoğan’ın gerekçelerini dinlerken şaşırdığımı söyleyebilirim. Başbakan Erdoğan üç çocuk ve daha fazla talebini şöyle gerekçelendirdi: “Bir ekonomide aslolan insandır. Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor. Yaptıkları aynen budur. Genç nüfusumuzun azalmaması için en az üç çocuk yapın.” ??? Başbakan üç çocuk yapmayı ekonomik canlılık için önerdiğini ifade etti. Tabii “Bunlar Türk milletinin kökünü kazımak istiyor” diyerek ilginç bir teori de or Başbakan’ın Üç Çocuk Önerisi taya attı. Kimdir “Türk milletinin kökünü kazımak” isteyenler? Ben ekonomist değilim, nüfus artışı uzmanı da değilim. Ancak şunu biliyorum ki, dünyanın bütün geri kalmış ülkelerinde nüfus artış hızı, gelişmiş ülkelerin kat kat üstündedir. Çin hızlı nüfus artışının yol açtığı büyümenin ekonomisini, sosyal yaşamını altüst ettiğini düşündüğü için bu artışı önlemek amacıyla bir dizi sert önlem aldı. Çin ekonomisi hızla büyüyor. Çin’de doğum kontrolü bütün sıkılığıyla sürüyor. Ben bugüne kadar “Nüfusunuzu artırın” çağrısı yapılan bir geri kalmış ya da gelişmekte olan bir ekonomiye rastlamadım. Gelişmiş ülkelerin birçoğunda nüfus artmıyor. Bu nedenle bu ülkelerin bir kısmında doğum artışı için teşvikler veriliyor. Türkiye’de böyle bir sorun mu var? Türkiye, nüfusu artmayan bir ülke mi? Tabii ki değil. Türkiye işsizi sürekli artan bir ülke... Başbakan üç çocuk tezini ortaya atarken acaba neden bunlar “Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar” dedi ve kimleri kastetti? Nüfus planlanması uzmanlarını mı? Nüfus planlama uzmanları ülkemizin dört bir yanında doğum kontrolü çalışmalarını yürütürken Başbakan’ın bu tür bir tezle ortaya çıkmasını nasıl yorumlamak gerekir? Çünkü nüfus planlama etkinliğini yürütenler bu ülkenin resmi kurumları ve resmi görevlileri. Sonuç olarak Başbakan bütün bu görevlilerin amiri ve yöneticisi. O zaman ortada garip bir durumdan söz edilebilir. Devletin birçok kurumu kadınları daha fazla çocuk yapmamaları konusunda eğitirken Başbakan’ın bu etkinliği hedef alarak onlar “Türk milletinin kökünü kazımak istiyorlar” demesini nasıl karşılamak gerekir? Gerçekten şaşırtıcı. Gerçekten anlaması çok zor. Başbakan Erdoğan konuşması sırasında “Şimdi Başbakan olarak değil bir dertli kardeşiniz olarak konuşuyorum” derken, bu resmi etkinliğe karşı bir sivil direniş mi örgütlemek istiyor? Çünkü benim bildiğim kadarıyla devletin kurumlarının resmi tutumu, çok çocuk yapılmasının önüne geçmektir. Bunun yol açtığı yoksulluk ve işsizliği önlemektir. Başbakan bu tutumla bir mücadele mi başlatmak istiyor? ??? İnsanın ister istemez kafasında başka soru işaretleri oluşuyor. Geçmişte Tayyip Erdoğan’ın mensubu bulunduğu İslamcı siyasi akımlar kürtaja karşı olduklarını söylerlerdi ve bunun günah olduğunu ifade etmeyi de unutmazlardı. “Çok çocuk yapın, Allah’ın verdiğini kul alamaz” diyorlardı. Bu çağrının arkasında da böyle bir ideolojik etken mi var sorusunu sormak gereğini duyuyorum. Burada yine bir arka plan var mı şüphesini dile getiriyorum. Belki de haksızım, ancak Başba kan’ın çağrısını anlamakta, yorumlamakta gerçekten güçlük çekiyorum. Söylediklerinin ne ekonomik olarak ne de sosyal olarak inandırıcı bir temeli var. Suçlamaları da, gerekçeleri de insanın kafasını karıştırıyor. ??? Başbakan Erdoğan iddialarını ekonomik gerekçelere dayandırıyor; ancak bu gerekçeler inandırıcı görünmediği için.. yine inançları mı ön plana çıktı şüphesini kışkırtıyor... Sonuç olarak, bu iddiaları çok su götürür iddialar. Daha da tehlikelisi, uygulanan bir programı tamamen altüst edecek bir tezi rastgele ortaya atmasıdır. En iyimser deyişle Başbakan’ı dinlerken şaşırıp kalmamak elde değil… Hele böyle bir çağrıyı Kadınlar Günü’nde yapması daha da şaşırtıcı. Çünkü biliyoruz ki ülkemizde çok çocuk, daha çok bir erkek talebi olarak öne sürülür ve çocukların bütün yükü kadınların sırtına biner. Başbakan bunu bildiği halde böyle konuşursa, cinsiyetçi bir yaklaşımda bulunmuş olmaz mı? CUMHURİYET 08 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle