23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 MART 2008 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 Bir Tekel daha yok Makina Mühendisleri Odası Başkanı Emin Koramaz’a kulak verin, çünkü gidişi çok yalın anlatıyor: “Şimdi yapılan, Tekel’in özelleştirilmesi ile Türkiye’nin ekonomik bağımsızlık ve sanayileşme tarihine bir darbe daha vurulmasıdır. Daha birkaç yıl önce kamu işletmeciliği, kamu maliyesine 20.4 katrilyon net faktör geliri aktarıyordu. TÜRK TELEKOM, yılda 2.3 katrilyonluk kâr transferi ile bu toplamın yüzde 10’undan fazlasını aktarmaktaydı. TÜPRAŞ 1 yıl içindeki vergi ve fonların yüzde 20’sini, Tekel ile birlikte yüzde 42’sini karşılıyordu. Kurumlar vergisinin yüzde 53’ü de bu kuruluşlarca karşılanmaktaydı. Bu maddi kayıpların öneminin yanı sıra bugün izlenen ekonomik programlar ve tüketilen ekonomik birikimler itibarıyla Türkiye; ERDEMİR, PETKİM, TÜPRAŞ, Tekel’i bir daha kuramayacaktır.” SAĞNAK NİLGÜN CERRAHOĞLU ABD’nin gizli gündemi Emekli diplomat Daver Darende, BOP’un buharlaştığı ya da Türkiye’nin operasyonu konusunda ABD’nin “samimi” olduğunu ileri süren kimi eski büyükelçilerin “iyimser” yorumlarına katılmıyor. Darende’ye göre Irak’ın kuzeyine yapılan operasyona verdiği onay karşılığında ABD’nin bir gizli gündemi var: “Ankara’yı ziyaret eden ABD Savunma Bakanı Robert Gates’in ısrarla “Kuzey Irak ile yakın ilişkileri kurun, ilişkileri derinleştirin” açıklaması, eşbaşkanlığını Recep Tayyip Erdoğan’ın üstlendiği Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP), ABD için Kuzey Irak’taki Kürt oluşumunun ne kadar önemli olduğunu göstermektedir. ABD’nin BOP ile bağlantılı Kuzey Irak stratejisinde Kürdistan projesinin altyapısı hazırlanırken PKK bir piyon görevi üstlenmektedir. PKK’nin, başta ABD olmak üzere Kuzey Irak’taki Kürt liderlerinin desteğinde olduğu unutulmamalıdır. ABD, BOP ile bağlantılı yeni stratejisini aşaTBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen Sosyal Sigorta Yasası değişikliği işçi emeklisinin de yüzünü güldürmüyor. Türkiye İşçi Emeklileri Derneği Başkanı Kazım Ergün’ün verdiği biriki küçük bilgi bile bu saptamayı kanıtlıyor: Emekliler arasında norm ve standart birliğinin sağlanması açısından önem ifade eden işçi emeklisinin “intibak” sorunu ne yazık ki gündeme gelmemiştir. ma aşama uygularken onaylanan operasyon karşılığında Türkiye’ye yeni roller vermeyi öngörmektedir. ABD’nin Afganistan’da gün geçtikçe artan başarısızlıkları nedeniyle bu ülkenin en çetin bölgesinde Taliban ile savaşmak üzere Türkiye’den ek asker talebinin yanında, İran’ı kuşatma ve tecrit etme doğrultusunda Türkiye’den çok yönlü ve geniş kapsamlı işbirliği talebinde bulunması beklenmelidir. Örneğin, İran topraklarına yöneltilmesi olası füze savunma sisteminin bir ayağının Türk topraklarında konuşlandırılması, ülkemizi son derece tehlikeli bir ortama sürükleyebilecek, ülkemizin ulusal ve stratejik çıkarlarını olumsuz yönde etkileyebilecek bir istemdir. Ayrıca, yakın bir gelecekte Irak’ı terk edecek ABD Silahlı Kuvvetleri’nin Türk topraklarından geçmesi önerisi de gündeme gelebilecektir.” Vardığımız noktanın sorumlusu kim? Daver Darende tek odağı işaret ediyor: “AKP’nin bugüne kadar izlediği, sürekli ödün veren ABD’ye bağlı dış politikası...” ‘Şeriat Hukukunu Yeniden Yazmak!’ Diyanet İşleri Başkanlığı’nın “Hadis Projesi”, başdöndürücü gündemimiz arasında, kaynayıp gitmemeli... Benim bu konuya, eski deyimle, “muttali oluşum” şöyle oldu: Cumartesi günkü “Sağnak”ta sözünü ettiğim “Guardian” yorumcusu Madeleine Bunting’in “türban üzerine” denklediği muhteşem “liberal manifestoyu” (!) hatmettikten sonra, “kim bu kadın” diye merak edip, diğer yazılarına bir göz atmak istedim... Ne göreyim? “Guardian” gazetesi, internet sitesinde “Kuran blogları” diye koca bir bölüm açmış: Kuran ayetleri ve sureleri, “okur bloglarına””yorumlarına” açılmış... Blogları; Ziauddin Sardar isimli bir “Kuran tefsircisi” ile birlikte “türbancı Jeanne Darq”ımız Madeleine Bunting yönetiyor... Talat’ın umudu KKTC’den gazeteci Ali Tekman, yeni Rum lider Dimitris Hristofyas’ın “Ada süratle ayrılığa gidiyor” diye korkutarak Rumlardan oy aldığını anımsattı: “Hristofyas, Rumlara ‘Taksimi engelleyeceğim’, uyduruk bir çözümle ‘Kaybettiğiniz her şeyi geri alacağım’ diye diye kazandı seçimleri.” Rum göçmenlerin evlerine geri dönmesi, Türk askerinin adadan çıkarılması, Türkiye’den gelen Türklerin adadan gönderilmesi gibi konular, Rum seçmenin gözünde Hristofyas’ı bir “umut” yapabilir kuşkusuz. Ali Tekman’ın anlayamadığı şey, aynı Hristofyas’ın, KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat için nasıl umut olabildiği? Hristofyas seçildikten sonra Mehmet Ali Talat, “Dünyanın istediğini yapmalıyız” diyor ya; Ali Tekman, tarihten bir örnekle karşılık veriyor ona: “Eğer Mustafa Kemal, dünyanın istediğini yapsaydı, bugün Türkiye Cumhuriyeti olmazdı...” ‘İblis; şeytan mı, cin mi?’ “Sol” görüşleriyle bilinen “Guardian”; sanal âlemde giriştiği “interaktif” Kuran yorumlarına el atarken; evvela bir forum açmış: Kuran’ı kim tefsir edebilir? Kuran, modern dünyaya kapalı tefsircilerin elinden kurtarılabilir mi? Hıristiyanlıktaki gibi bir ruhban sınıfına sahip olmayan İslamda Kuran, herkese açık bir kitap değil mi? “Okur forumunda” bu sorular, önce enine boyuna tartışılmış. Projeyi beğenen olmuş, beğenmeyen olmuş: “Bu iş bir gazeteye düşmez!” diyenler... “Hele, hele bir ‘sol gazeteye’ hiç düşmez!” diyenler ve de “Ortaçağda yaşamıyoruz. Baydınız! Çıkın artık şu din konularından..” şeklinde isyan bayrağı çekenler çıkmış ama “Guardian” gene de bildiğini okumuş ve sonunda İslamın Kutsal Kitap’ını “blog”larla ayet ayet yorumlamaya başlamış. Hem Avrupa basınının geldiği nokta hem de “İslam” ve “din” adına bu, başlı başına tabii “haber değeri” taşıyan bir gelişme! (Bknz.blogs.guardian.co.uk/quran)... Örneğin Ziauddin Sardar “Bakara Suresi”ni tefsir ediyor. Ya da “İblis; Şeytan mı? Cin mi?” sorusuna yanıt veriyor... Okurlar da, kendi yorumlarıyla katkı yapıyorlar... 40 kuruşluk emekli Gelir ve aylıkların arttırılmasında sadece TÜFE’nin esas alınması ilkesi benimsenmiş, ülkenin kalkınmasından refah payı isteyen emeklinin bu isteği kabul edilmemiştir. Emekliden, sağlıkta katkı payı alınması uygulaması devam ettirilmiştir. Üstelik milletvekilleri bu konuda kapsam dışı tutulmuştur. Ergün, emeklilerin Meclis’teki tartışmalar konusunda ne düşündüğünü özetlerken de yaşamın ta içinden konuşuyor: “Emekli aylıklarına yüzde 2 oranında artış yapılırken ve bunun anlamı günde 40 kuruşa denk geliyor iken ve dahi bu parayla bir simit bile alınamıyorken, milletvekillerimizin kendilerine günlük 50 YTL artış uygulamak istemeleri bile esefle karşılanacak bir tutumdur. Yapılan bu artış, emekliye yapılan günlük 40 kuruşluk artışın tam olarak 125 katıdır. Bu çelişki, vicdanların kabul edemeyeceği bir çelişkidir. Son dakika gelişmeleriyle bu taleplerin geri çekilmesi, talebin duyarsızlıkla gündeme getirilmiş olduğu gerçeğini ve en ufak bir fırsat bulunduğunda yeniden gündeme taşınabileceği gerçeğini ortadan kaldırmamaktadır.” ÇALIŞANLARIN SORULARI/SORUNLARI YILMAZ ŞİPAL KİM KİME DUM DUMA BEHİÇ AK behicak?yahoo.com.tr Ve ‘Türkiye’nin radikal değişimi!’ İlerici bir sol gazetenin aldığı bu yeni ve ilginç makası çözmeye çalışırken; “Kuran Blogları”nın hemen yanı başında gözüme “Talking Turkey” (Türkiye’den Bahsedelim) başlığıyla çıkan bir yorum ilişti. Gazetenin tanınmış yazarlarından Martin Kettle’in imzası var altında... Kettle’in yorumu, Türkiye’nin yeni hadis projesi hakkında! Geçen perşembe, haber Türk basınında da yer almıştı: “Hadisler yeniden yorumlanıyor! Kuran’ın modern çağa göre yeniden yorumlanması hedefleniyor... Son derecede iddialı ve kapsamlı çalışmanın gerisinde AKP hükümeti ile Başbakan Erdoğan var... Diyanet’in çalışmasında şeriat hukukunun temellerinin yeniden yazılması ve Kuranıkerim’in modern çağa göre yeniden yorumlanması hedefleniyor...” deniyordu. “Allah Allah! Bu de nerden çıktı? ‘Yeniden yazılan şeriat hukuku’nu acep ‘kimlere’ uygulamayı düşünüyorlar” sorularına yanıt ararken tam da işte Martin Kettle’in “Bu fevkalade ciddi bir haberdir!” değerlendirmesiyle karşılaştım. Kettle özetle şöyle diyor: “Ne var ki bunun tam olarak neyin nesi olduğunu anlayamadık... Su yüzüne bir çıkan, bir kaybolan ve halen gizemini koruyan bir haber bu. Ötesini berisini tam izleyemedik.. Ama benim kişisel izlenimlerime göre; hadisleri yeniden yazmak, üniversitede türbanı serbest bırakmak, Gül’ün Cumhurbaşkanlığı, Türk Ordusu’nun Kuzey Irak harekâtı.. hepsi birbirine bağlı bir bütünün parçası. Şu anda Türkiye’de cereyan etmekte olan her şey gerçekten birbirine bağlı. Bütün bunların hepsi, bir büyük ülkenin; son derecede zor ve tehlikeli şartlarda 21. yüzyıl başında geçirdiği rakidal bir dönüşüme işaret ediyor. Bu dönüşümün nereye varacağı.. nerde duracağı belli değil. Bildiğim bir şey varsa o da şu: Bugün bu (Türkiye’nin değişimi) Avrupa’da yaşanan en önemli olaydır!” Geçenlerde İlhan Selçuk’un; Kafka’nın “Metamorfoz” adlı eserine atıfla yazdığı “Türkiye Başkalaşıyor!” yazısı aklıma geldi bu satırları okurken... Türkiye, gerçekten de başkalaşıyor! Su yüzüne bir çıkan, bir kaybolan “gizemli haberlerin” izdüşümünde bunu, bizi uzaktan uzağa izleyen gözlemciler bile fark ediyor. Anayasa Mahkemesi’nin ‘türban’ kararları (1) Anayasanın 153. maddesinde, Anayasa Mahkemesi kararlarının “kesin” ve “bağlayıcı” olduğu vurgulanmaktadır. “Anayasa Mahkemesi kararları Resmi Gazete’de hemen yayımlanır ve yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlar.” Uzunca bir süredir, bazı çevrelerce “türban”, başka bir sorun yokmuş gibi Türkiye’nin gündemine oturtulmuştur. Bu çevrelerin sözcülüğüne soyunmuş olanlar, “türban” üzerine yatırım yapmaktadır. Bu çevre ve kişiler türbanı “masum bir başörtüsü” olarak göstermektedir. Bu nedenle de eğitim hakkının bir simgesi olduğu vurgulanarak savunulmaktadır. Oysaki, Anayasa Mahkemesi bu konudaki görüşünü 1989 ve 1991 yıllarında verdiği kararlarla kamuoyuna aktarmıştır. Bu kararlar açık, yalın ve hukukçu olsun ya da olmasın, herkesin anlayacağı bir anlatımla kamuoyuna aktarılmakta, ayrıca anlayanlara hukuk dersi de vermektedir. Anayasa Mahkemesi’nin “yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri” bağlayan bu kararlarını, yaptığımız alıntılarla aktarıyoruz. Anayasa Mahkemesi’nin 1989/1 Esas, 1989/12 Karar sayılı, 7.3.1989 günlü kararı: “(…) Başlangıç kısmı anayasa metni kapsamındadır. Başlangıç anayasanın dayandığı temel görüş ve ilkeleri içermekle anayasa maddelerinin amacını ve yönünü belirleyen bir kaynaktır. (…) Kutsal din duygularının devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılmayacağı; her Türk vatandaşının medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirmek hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu fikir, inanç ve kararıyla anlaşılması, sözüne ve ruhuna bu yönlerde de saygı gösterilmesi, mutlak bir sadakatle yorumlanıp uygulanması gerektiğini bildirmesi bu niteliğinin kanıtıdır. (…) Atatürk ilkelerinin en önemlisi laikliktir. (…) Laiklik, ortaçağ dogmatizmini yıkarak aklın öncülüğü, bilimin aydınlığı ile gelişen özgürlük ve demokrasi anlayışını, uluslaşmanın, bağımsızlığın, ulusal egemenliğin ve insanlık idealinin temeli kılan bir uygar yaşam biçimidir. (…) Laiklik; egemenliğe, demokrasiyle özgürlüğe ve bilgi bileşimine dayanan toplumsal bir atılım; siyasal, sosyal ve kültürel yaşamın çağdaş düzenleyicisidir. Onurunu üstün tutarak bireye kişilik ve özgür düşünce olanaklarını veren, bu yolla siyasetvicdan ayrımını gerekli kılarak vicdan ve dinsel inanç özgürlüğünü sağlayan ilkedir. (…) Çağdaşlaşmayı hızlandıran ve Türk Devrimi’nin kaynağı olan laiklik ilkesi toplumun akıl ve bilim dışı düşüncelerle yargılardan uzak kalmasını amaçlar. Böylece devlette, bilimsel gereklere uygun biçimde kurumlaşmış, hukukla düzenlenmiş, karşılıklı saygı, hoşgörü ve anlayışa katkıda bulunan laiklik, ulusal birliği sağlamıştır. Düşünce ve inanç özgürlüğü, kişileri ve toplum kesimlerini birbirine güvenle bağlayan uluslaşmayı sağlayan, ulusal dayanışmayı da güçlendiren özgür düşünce, özgür inanç, çağdaş uygarlığa yöneliş ulusal yaşamda önemli bir aşamadır. Laikliğin insana, dine saygısı, dini kendi yerinde tutan anlayışı, akla, bilime, sanata, çağdaş yönetim biçimine ve tüm uygar gereklere kapıyı açmıştır. Atatürk’ün din hakkındaki sözleri anımsanacak olursa, laiklik uygulamasının dine karşı olmadığı, dini kötülemediği, din düşmanlığı anlamına gelmediği ve dini asla yadsımadığı açıktır. Cumhuriyet ve demokrasi, şeriat düzeninin karşıtıdır. (…) Gerçekte laiklik dindevlet işleri ayrılığı biçiminde daraltılamaz. Boyutları daha büyük, alanı daha geniş bir uygarlık, özgürlük ve çağdaşlık ortamıdır. Türkiye’nin modernleşme felsefesi, insanca yaşama yöntemidir, insanlık idealidir. Laik düzende özgün bir sosyal kurum olan din, devlet kuruluşuna ve yönetimine egemen olamaz. Devlete egemen ve etkin güç, dinsel kurallar ve gerekler değil, akıl ve bilimdir. (…) Dinin devlet işlerinde söz sahibi ve çağdaş değerlerle, hukukun yerine geçerek yasal düzenlemelerin kaynağı ve dayanağı olması düşünülemez (…). Laiklik, düşünsel yapının değiştirilmesidir. Çağdaş, sağlıklı toplum oluşturmanın koşuludur. Kişi, iç ve dış dünyasıyla, duygu ve düşünceleriyle, beden ve ruh yapısıyla bir bütündür. Giysi, kişiliği yansıtan bir araçtır. Dinsel olsun olmasın, çağdaşlığa aykırı, devrim yasalarının öngördüğü düzenlemeyle çelişen giysiler uygun karşılanamaz. Dinsel nitelikteki giysiler ayrıca laiklik ilkesine ters düştüğünden daha yoğun bir aykırılık oluşturur. (…)” HARBİ SEMİH POROY HAYAT EPİK TİYATROSU MUSTAFA BİLGİN hetiyatrosu?mynet.com nilgun?cumhuriyet.com.tr BULMACA SOLDAN SAĞA: SEDAT YAŞAYAN (ÇÖPLÜK ÇOCUKLARI) TAYYAR ÖZKAN www.junkidz.com TARİHTE BUGÜN MÜMTAZ ARIKAN 3 Mart www.mumtazarikan.com 1 2 3 4 5 6 7 8 9 1/ Gelibolu Yarımadası’nda, Çanakka 1 le savaşlarının 2 önemli bir bölümüne sahne olan bu 3 run. 2/ Muğla’nın 4 Milas ilçesinde an 5 tik bir kent... Üye. 3/ Satışa sunulan 6 mal ya da hizmetle 7 rin tanıtımını ve dö 8 kümünü içeren belge. 4/ Konya ilinde 9 bir baraj... Yaşanmış olay1 2 3 4 5 6 7 8 9 ların anlatıldığı yazı türü. 5/ 1 C I B I L T E P E Bir müzik sesini belirtme2 A D İ L ye yarayan işaret... İnsanın O L U R A K A L A kendine karşı duyduğu say 3 K I N P L A N gı. 6/ Bilgisiz, kültürsüz 4 E S 5 Y U N A Z İ G A kimse... Sergen... Fas’ın A P İ A U R plaka imi. 7/ Yapma, etme... 6 A R İ Ölümlü olma durumu. 8/ 7 P A Ç A L Atlas Okyanusu’nun batı 8 A M İ R A Y A Z sındaki denize ve burada 9 H A Z A R B A B A ki adalara verilen ortak ad... Kuzu sesi. 9/ Batı ülkelerinde prenslere ve prenseslere verilen onur unvanı... Kayısı, erik, zerdali gibi meyvelerin kurusu. YUKARIDAN AŞAĞIYA: 1/ Kütahya’nın Çavdarhisar ilçesindeki ünlü antik kent. 2/ Eski Mısır’da güneş tanrısı... Kaza ya da başka bir olayı karadakilere bildirmek için denize salınan içi mektuplu şişe. 3/ Ölenlerin kılınmamış namazları ve tutulmamış oruçları için verilen sadaka... Yemin. 4/ Çok iri ve zehirsiz bir yılan... Utanç duyma... Bir cetvel türü. 5/ “Bilinir ne olduğum içlenmek zanaatında” (Cemal Süreya)... Gümüşbalığının küçüğü. 6/ Sıtma mikrobunu aşılayan sivrisinek. 7/ Hamam gibi yerlerde kullanılan bir çeşit takunya. 8/ Yunan rakısı... Tatlı, tuzlu, ekşi ve acı tatlar dışında kalan beşinci tat. 9/ Eski Yunan kentlerinde pazaryeri.... Koca. CUMHURİYET 17 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle