23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 MART 2008 PERŞEMBE 14 KÜLTÜR kultur?cumhuriyet.com.tr Belediyeleri kapatma yasasının mağdurları arasında tarih ve kültür kentleri de var ODAK NOKTASI AHMET CEMAL ‘Tarihi kentler’e de kıydılar “İmar planlarının sağlıklı uygulanması, mimari bütünlüğün korunması açısından da belde belediyelerinin kapatılması gerekiyor...” (Bizim Kocaeli 18 Şubat 2008) Başbakanlık’a bağlı Toplu Konut İdaresi’nin (TOKİ) Başkanı Erdoğan Bayraktar, İzmit’teki konuşmasında bunları söylüyor. Belli ki Başbakanlık’ın belediyeleri kapatma gerekçesine bir de “imar bahanesi” eklemek istemiş. Oysa Bayraktar, hem “Bana namaz öğreten bari Müslüman olsa” sözünü iyi biliyor olmalı hem de yakındığı ne varsa tümünün birer “TOKİ klasiği” haline geldiğini... Ülkemizde bugün imar planlarını en sağlıksız uygulayan; ayrıcalıklı planlama yetkilerini, kenti değil, rantı gözeterek kullanan; arazilerindeki yapılaşma oranlarını katbekat arttırarak inşaat şirketlerine “kâr ortaklığı” anlaşmalarıyla pazarlayan... yoksa TOKİ değil mi? Hele şu “mimari bütünlük” adına, yine ülkenin her tarafını “mimari uyumsuzluk abideleri”yle donatmasına ne demeli? Artık Türkiye’de bir de “TOKİ mimarisi” var. Karaktersiz konut silolarına deniyor. Mimarlık okullarında da “kimliksiz ve kültür yoksunu mimari”ye örnek gösteriliyor. Bu blokların yükseldiği yerleşmelerde, ne özgün kentsel siluet kalıyor ne de çevreyle uyumlu bir peyzaj... Aslında tüm belediyelerde geçerli olan denetimsiz imar yetkileriyle gerçekleşmiş uygunsuz yapılaşmalar bile TOKİ’nin dağlara, tepelere, ovalara sıraladığı beton kuleler yanında zemzemle yıkanmış kalırlar. O halde “çözüm” TOKİ’yi “kapatmak” mı; yoksa “herkes”in mimarlık ve şehircilik ilkelerine uymalarını sağlayacak yeni bir yasal düzenleme mi? Nitekim tam da böyle bir düzenleme olan “Şehircilik ve İmar Yasa Tasarısı” 2004’ten beri raflarda tozlanırken aynı tasarıya aykırı bir “belediye kapatma yasası”nı “yerel seçimlerden önce” devreye sokmanın nedenini de keşke yine TOKİ Başkanı açıklayıverse... YSA, KUTLAMIŞLARDI! Yerel ve merkezi tüm kurumlara, “kente ve kimlik değerlerine saygılı” bir imar disiplini Hayır, Türk Olmayı Beceremedik! Önce Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk gençliğine söylediklerinden bir alıntı: “…Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok nâmüsait bir mahiyette tezahür edebilir. İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın, bütün kaleleri zaptedilmiş (…) olabilir. Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vâhim olmak üzere, memleketin dahilinde, iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlilerin siyasî emelleriyle tevhid edebilirler. Millet, fakr ü zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir. Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte; bu ahval ve şerait içinde dahi, vazifen; Türk istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır! Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda, mevcuttur!” Şimdi, birkaç gün önceki televizyon kanallarından iki sahne. Birinci sahne: Avrupa Birliği üyesi Yunanistan’ın Dışişleri Bakanı Bayan Bakoyanni, “beklenmedik” bir ziyaret yaptığı Ankara’da, AKP, yani iktidar partisinin toplantısında, türban yasağının insan haklarına aykırılığından söz ediyor. Ve toplantıda bulunanlar tarafından çılgınca alkışlanıyor! O toplantıda hazır bulunanların kimi ve neyi alkışladıkları üzerinde çok dikkatle durmamız gerekiyor. Çünkü Bayan Bakoyanni, söylediği sözlerle, başka hiçbir ülkede yapmaya asla cesaret edemeyeceği bir küstahlığın, bir diplomatik skandalın, bir hukuk kepazeliğinin altına imza atıyor. Mondros Mütarekesi’nden sonra, Büyük Britanya İmparatorluğu’nun maşası olarak Anadolu’yu işgale kalkan, Kemal’in askerlerine yenilmeye başladıktan sonra, geri çekilirken kadın, erkek, yaşlı, genç ve çocuk demeden, geçtiği yerlerdeki halkı acımasızca süngüleyen, yakan ve öldüren; Lozan’dan bugüne kadar da, Millî Mücadele’de yediği köteği unutamamanın acısıyla, her vesileyle Türkiye Cumhuriyeti’nin karşısına dikilmeye çalışan bir ülkenin dışişleri bakanı, nasıl oluyor da içişlerimize utanmazca karıştığı bir toplantıda, iktidar partisinin yandaşlarınca alkışlanabiliyor? Alkışlanabiliyor, çünkü o salondakiler, ülkelerine artık bir ‘devlet’ değil, fakat bir ‘cemaat’ gözüyle bakmaktalar! “Bizim cemaatten yana konuşsun da, kim olursa olsun!” Bir başka sahne; bu kez güneydoğudan. Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde temsilcileri bulunan bir siyasi partinin milletvekili olan hanım milletvekili, görüşmeler için Ankara’ya gelmiş olan Irak Devlet Başkanı Celal Talabani’ye şu sözlerle verip veriştiriyor: “Biz sana güvendik… Biz sana, o devletin temsilcileriyle görüşme dedik!” “O devlet”, hangi devlet? Konuşmayı yapan milletvekilinin sadakat yemini ettiği, Meclis’inde yer aldığı devlet değil mi? Yoksa bu sayın milletvekili, Meclis kürsüsünde yeminini ederken, bir başka devleti mi kastediyordu? Ve aynı günlerde, bir köşe yazarı yazısında Öcalan’ın infaz koşullarının rahatlatılmasını talep ediyor… Bu sahnelerin ardından, okurlarıma önemli bir tavsiyede bulunmak istiyorum. Bugünlerde, zaman yitirmeksizin, Onursal Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş’ın Bilgi Yayınevi tarafından yayımlanan “AKP Çoktan Kapatılmalıydı” başlıklı kitabını okuyun; hem de çoğu satır altlarını çizerek ve tekrar tekrar. Sadece AKP ile sınırlı olmayıp, Türkiye Cumhuriyeti’nin yakın tarihinin çok önemli bir bölümünü de tartışmaya yer bırakmayacak bir kesinlikle sergileyen bu kitabı okuyunca, göreceksiniz. Neyi mi? Her şey olabildiğimizi. Türkiye Cumhuriyeti kurulduktan seksen yıl sonra, bir din devletine doğru giderek artan bir hızla yol alabildiğimizi. Güneydoğu’da, penceresine Türk bayrağı asıp: “Ne mutlu Türküm diyene!” diye bağıran bir Türk kadının evini taşlayanların başkanı için hapishanede ‘daha insani koşullar’ isteyebildiğimizi. Yurtdışında Ermeni kurşunlarıyla can veren, bir mezarlık dolusu diplomatımız için: “Hepimiz, bu devletin temsilcileriyiz!” diye bağırmayı düşünmezken, meydanlar dolusu Ermeni olabildiğimizi! Ve, sadece, evet, sadece, Misakı Milli anlamında Türk olamadığımızı! acem20@hotmail.com 1 2 EVRENSEL DEĞERLERİMİZİN BEKÇİLERİ Hükümetin yerel seçim öncesinde kapatmaya karar verdiği belediyelerden evrensel değerlerimize bekçilik yapanlar hem şaşkın, hem üzgün. Örneğin Bursa’nın Uluabat Gölü’deki antikçağlardan bu yana var olan Gölyazı, bu görünümüyle adeta Venedik gibi (1). Benzer şekilde “belediyesiz” bırakılmak istenen Göreme de tarihi Kapadokya bölgesine bugünkü adını bile veren özgünlükte (2). O öngören o tasarı, Başbakanlık’ça “unutulmuş” olsa bile, aynı uygarlığı imar anlayışlarında “öncelik” yapmaya karar vermiş belediyelerimiz artıyor. Bu anlayışın desteklenmesi, kişilikli bir yerel demokrasi ve kimlik kaynaklarımızın yerel sahiplenmeyle yaşatılarak gelecek kuşaklara aktarılması için büyük önem taşıyor. Nitekim tarihsel değerlerini korumak için çaba gösteren belediyeler, bunu ancak sözde değil özde yaptıklarını kanıtlamaları durumunda Tarihi Kentler Birliği’ne de (TKB) üye kabul edilebiliyorlar. Yani TKB üyesi olmak, aynı zamanda ulusal zenginliklerimize karşı sorumluluklarını bilen belediye olmak demek. Birliğin kurulduğu 2000’den bu yana hemen her toplantısına “bakan”ların da gelerek “teşekkür” etmeleri; hatta Demirel’in ve Sezer’in cumhurbaşkanı sıfatlarıyla katılarak övgü dolu destekleyici konuşmalar yapmaları, işte bu “tarihsel bilinç örgütlenmesi”ne duyulan hayranlığın ürünü değil midir? Peki, şu son yasada TKB üyesi tarihi kent belediyelerinin bile acımasızca kapatılması, aca ba hangi düşüncenin ürünü? Toplantıların özellikle açılış konuşmalarını kaçırmayan bakanlar ve iktidar milletvekilleri, böylesi bir kültür ve demokrasi kıyımına nasıl sessiz kalabildiler? Dahası, hem TKB’nin kuruluşuna önderlik ettiği hem de aralarında şimdi kapanmak üzere olan belediyelerin de bulunduğu yerel yönetimleri “kültür projelerine yönlendirdiği” için Prof. Dr. Metin Sözen’e devletin teşekkür ödülünü veren Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay; aynı ödülü “ben sunacağım” diyerek törene katılan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, acaba şimdi ne düşünüyorlar? EÇMİŞİMİZ’İN KENTLERİ Yasanın uzun gerekçesinde özetle deniyor ki: “Bu belediyeler devletin parasıyla ayakta durabiliyor, artık yük oluyorlar...” Kapatma listesindeki TKB üyesi belediyelere bakalım. Her biri coşkuyla sahiplendikleri ulusal değerlerimiz açısından devletin el üstünde tutup elden gelen tüm desteği vermesi gereken belediyeler... Birer paragrafla tanıtsak bile sayfalar tutacağından, sadece bazı anımsatmalarla isimlerini ‘G sıralıyorum: Kırşehir’deki Dulkadirli; tarihimizin ünlü bir beyliğinin mirası... AntalyaAkseki’deki Süleymaniye ve Kuyucak; Akdeniz ve İç Anadolu kültürlerinin buluşma noktaları... Kayseri’deki Zincirdere, Güneşli, Büyükbürüngüz ve Erciyes. Her biri, yöreye çok özel değerler kazandıran efsanevi Erciyes Dağı’yla bütünleşen, hatta adını taşıyan yerleşmeler... Çorum’daki Alacahöyük; Anadolu tarihinin “simge” yerleşmesi... Nevşehir’deki Göreme ve Mustafapaşa. Biri bölgeye adını verecek kadar köklü bir kültür merkezi; diğeri üniversite kenti olabilecek birikimlere sahip... Bursa’daki Gölyazı... Antikçağdan bu yana var ve göl ortasındaki konumuyla dünyada eşsiz... Şanlıurfa’daki Eyüpnebi. Geçmişin inanç ve hoşgörü zenginliğini yaşatan beldemiz... Bunların dışında “büyükşehir”lere bağlanarak tüzelkişiliklerini yitirecekler arasındaki TKB üyeleri ise bakın hangileri: Bursa’nın ünlü “Trilye”si, yani Zeytinbağı. Osmanlı’nın ilk belediyelerinden... Kayseri’de Turan, Kuruköprü, Erkilet ve Mimarsinan. Bölgenin en bakımlı beldeleri, aralarında dünya mimarımızın adını taşıyan da var... Antalya’ya bağlı Kalkan, Beymelek ve Side; Akdeniz’in tarih, doğa ve turizm merkezleri; yaz aylarının tatil başkentleri... İzmir’deki Birgi, Yelki ve Yenifoça; Ege’nin tarih, doğa ve turizm güzelleri... Mersin’de Taşucu, Mezitli ve Akdeniz; Anadolu ile Kıbrıs’ın sevgiyle bakıştıkları, hatta el tutuştukları yerleşmelerimiz. Diyarbakır’ın Sur Belediyesi; kentin tarihsel kalbi, dünyanın en uzun kent surlarıyla çevrili tarihsel başkentin belediyesi... Eskişehir’in Odunpazarı; asıl Eskişehir; kentin “varlık” nedeni... Hangisinin adını ansanız, gözünüzün önüne Türkiye’nin özgün kimlik değerlerinin geleceği bu belediyeler kapandıklarında TKB üyelikleri de düşecek. Peki, böylesi insafsız bir belediye kıyımına imza atan anlayış, acaba ne zaman aklını başına devşirecek? 160 yapımın katıldığı 10. Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali 16 Mart’ta sona erecek Türk belgeselleri Selanik’te... ASLI SELÇUK 7 Mart’ta başlayan, 160 yapımın katıldığı 10. Selanik Uluslararası Belgesel Film Festivali: 21. Yüzyılın Görüntüleri’nde bu yıl iki Türk belgeseli var: Sibel Bilgin’le Floor Kooij’in Burhan Uygur: Sanatçının Tutkusu (Türkiye Hollanda / 2007) filmi festivalin Portreler: İnsan YolculukFGANİSTAN’I YENİDEN ları bölümünde, Necati Sönmez’in İbret Ol KURTARMAK sun Diye (Türkiye/2007) belgeseli de AnKanada belgesellerine geniş yer veren latılacak Öyküler bölümünde izleyiciyle etkinlikte, Afganistan’ı Yeniden Kurmak adbuluştu. lı fotoğraf sergisi Kanada Elçiliği’nin katBilgin’le Kooij’in bir gazete hakısıyla gerçekleştirildi. Mr. berinden etkileneBig’de Tiffany Burns, cirek yola çıktıkları nayetle suçlanan erkek karBurhan Uygur: Sadeşinin öyküsü çevresinde natçının TutkuKanada Kraliyet Dağ Polisu’nda ünlü ressasi’nin kuşku veren soruşturmın başyapıtı Kapıma tekniklerini, işlemlerilar tablosunun, bir ni sorguluyor. Saving Luişadamının el kona (Suzanne Chilsom nulan malları arasınMichael Parfit) Vancoda bulunuşuyla başuver yakınlarında ailesini layıp Uygur’un Tireyitiren yavru balina Lubolu’dan İstanbul’a, na’nın çevrede yaşayanTekirdağ’dan Ayvalarla kurduğu şaşırtıcı ilelık’a uzanan, şaşırtıcı, tişimi anlatıyor. She’s a tartışmalı, bir o kadar Boy I Knew’da Gwen da hüzünlü öyküsünü Burhan Uygur Haworth, erkeklikten kaanlatıyorlar. Sönmez, dınlığa dönüşümünü, buİbret Olsun Diye’de, nun anababası, karısı, kızkardeşi, dostlaTürkiye’de en son 1984’te uygulanan, 2002’de de kaldırılan ölüm cezasına insa rı üzerindeki etkisini yansıtıyor. Under the ni bir bakışla yaklaşarak Sinop ve Ulucan Hood: A Voyage into the World of Tortular cezaevlerindeki tutukluların son anları re’da Pinochet darbesinin ardından Kanada’ya giden Şilili gazeteci Patricio Hennı yansıtıyor. Geçen yıl 35 bin izleyiciye ulaşan, 450 riquez, 11 Eylül’den sonra yasadışı işkenkonuğu ağırlayan etkinlik, bu yıl açılışını ce görenlerle konuşuyor. The Suicide ToLydia Carras’ın My Life and Times: Mic urist’te Just Another Missing Kid’le (1982) hael Cacoyannis adlı filmiyle (Yunanis Oscar alan John Zaritsky, İsviçre’de yatan / 2008) yaptı. Ünlü yönetmen Cacoyan sal olan ötanaziyle huzura kavuşmak istenis’in sanat yaşamını özetleyen belgesel, söy yen iki çiftin yabancı uyruklulara yardımleşilerden, ünlülerin tanıklıklıklarından, set cı olan tek kuruluş Dignitaslar’ın desteğingörüntülerinden oluşuyor. Angelos Kovot de yaşadığı son anlarını aktarıyor. Festival sos’un Orhan Pamuk: The Antennae of Our 16 Mart’ta sona erecek. Time belgeseli Yunan TV’sinin seçtikleri arasında. Pitching Forum’a 21 tasarı, Belgesel Pazarı’na 450 belgesel katılıyor. Belgesel Müziği, Gerilla Filmyapımı, Belgesel Üretmek adlı atölye çalışmaları, Doğaya Yaklaşmak, Kızıl Haç: Gönüllü Olmak, YouTube’da Nanook başlıklı açık oturumlar var. İLK KONSER BU AKŞAM SAAT 20.30’DA A Akbank Sanat’ta ‘Barok Müzik Günleri’ başlıyor Kültür Servisi Akbank Sanat mart ayı boyunca “Barok Müzik Günleri” ile Barok müziğinin en seçkin grup ve solistlerini müzikseverlerle buluşturuyor. İlk konser bugün saat 20.00’de 17. yüzyıl repertuvarını seslendiren en önemli gruplardan “L ’Accademia Dei Desiosi” topluluğu tarafından Akbank Sanat’ta gerçekleştirilecek. Konserde barok kemanda Jorge Jimenez, harpsichordda Carmen Leoni, theorbo, mandolin ve barok gitarda ise Carmen Leoni yer alacak. www.akbanksanat.com Nezihe Meriç Sempozyumu Bilgi’de ? Kültür Servisi İstanbul Bilgi Üniversitesi “Edebiyattan Hayata Nezihe Meriç” sempozyumuna ev sahipliği yapıyor. PEN Kadın Yazarlar Komitesi tarafından düzenlenen etkinlik 15 Mart Cumartesi günü saat 14.00’te Dolapdere Kampusu’nda yapılacak. Nezihe Meriç’in de katılacağı sempozyum; Nezihe Meriç’in Türk edebiyatındaki yerine, yazar olarak duruşuna ve hayatına bakarak edebiyattaki dönüştürücü yönüne dikkat çekmeyi amaçlıyor. Etkinliğe, Füsun Akatlı, Selim İleri, Ülker İnce, Aslı Şengil, Birsen Ferahlı, Berat Alanyalı, Reyhan Yıldırım ve Leyla Ruhan Okyay konuşmacı olarak katılacak. PEN Kadın Yazarlar Komitesi üyelerinden Müge İplikçi, Sezer Ateş Ayvaz, Karin Karakaşlı, Özlem Yılmaz, Nalan Barbarosoğlu ve Nazan Haydari de bir yazar kadın olarak Nezihe Meriç’i yapıtlarından yola çıkarak değerlendirecekler. ‘Lüküs Hayat’ 24 yaşında... Kültür Servisi 198485 sezonundan beri büyük ilgi gören Lüküs Hayat müzikali dün Harbiye Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde seyirciyle buluştu. Haldun Dormen’in yönettiği müzikal 24. yılını da kutladı. Müzikal 16 Mart’a kadar Muhsin Ertuğrul Sahnesi’nde izlenilebilir. ‘Mutlu Yıllar’ın galası yarın Kültür Servisi Beşiktaş Belediyesi Kültür Sanat Platformu Prodüksiyon Tiyatrosu’nun yeni oyunu ‘Mutlu Yıllar’ın galası yarın 20.30’da Akatlar Kültür Merkezi Melih Cevdet Anday Sahnesi’nde yapılacak. Avusturyalı oyun yazarı Peter Turrini’nin yazdığı, Hale Kuntay’ın çevirisini yaptığı oyunun yönetmenliğini Zeliha Berksoy yapıyor. Oyunda, Tamer Levent ve Bilge Şen rol alıyor. Oyunun dekor tasarımı Barış Dinçel, kostümleri Başak Özdoğan Pirim, ışık düzeni Serdal Ece ve video tasarımı Enis Üçer imzalı. AB’ye Damsız Girilmez ? Kültür Servisi “Almanları kendi dillerinde güldüren tek Türk” olarak tanınan Muhsin Omurca 14 Mart’ta garajistanbul’da “AB’ye Damsız Girilmez” adlı tek kişilik gösterisiyle seyirci karşısında. Avrupa’da binlerce kez gösteri yapan Omurca, TürkAlman ilişkileri, kimlikler, uyum sorunu, kültürel farklılıklar konularından yola çıkarak ele alıyor. (0 212 244 44 99) The Iron Maiden Türkiye’de ? Kültür Servisi The Iron Maiden, rockmetal dergisi Headbang’in yıldönümü kutlaması çerçevesinde 14 Mart’ta İstanbul Studio Live’da konser verecek; konserde ön topluluk ise Murder King. Topluluk, konserlerinde klasik şarkılarının yanı sıra ‘Alexander the Great’, ‘Caught somewhere in Time’ gibi Iron Maiden’ın bile daha önce canlı çalmadığı ya da uzun zamandır çalmadığı efsanevi şarkılara da yer veriyor. (www.biletix.com) DT ‘Köşebaşı’yla Kartal’da ? Kültür Servisi Devlet Tiyatroları, “Köşebaşı” adlı oyunuyla Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay’ın katılımıyla 15 Mart günü Bülent Ecevit Kültür Merkezi Sahnesi’nde Kartallı tiyatro seyircisiyle buluşacak. Ahmet Kutsi Tecer’in yazdığı, Leyla Tecer’in yönettiği “Köşebaşı”, ortaoyunu özelliklerini taşıyan bir modern tiyatro eseri olarak nitelendiriliyor. Devlet Tiyatroları, burada çeşitli tiyatro eserleri sergilemeye devam edecek. (0 212 292 39 00) ‘Değerler Avrupası Nereye?’ ? Kültür Servisi Osmanlı Bankası Müzesi’nde, bugün saat 17.00’de ve 19.00’da Patrick Jean’in ‘Gücün İktidarı’ adlı belgeseli gösterilecek. Akşam 19.00’daki gösterimin ardından da Prof. Dr. Meryem Koray ‘Değerler Avrupası Nereye Doğru?’ başlıklı bir söyleşi yapacak. ‘Gücün İktidarı’, ‘fırsat eşitliği kavramını bir kenara bırakıp, Avrupa’nın çıkarcı ve acımasız yönüne’ dikkat çekiyor. (0 212 334 22 70) CUMHURİYET 14 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle