23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3 ŞUBAT 2008 PAZAR CUMHURİYET SAYFA MÜZİK haticetuncer?hotmail.com 9 Ahmet Aslan 4 yılın ardından çıkardığı ikinci solo albümünde hayal gücüne sığınıyor Teknoloji çağına karşı ‘Meleklerin Dansı’ HATİCE TUNCER Geleneksel kültürden gücünü alan müziğini Batı enstrümanlarıyla bütünleştirdiği çalışmaları, farklı yorumuyla son yılların ilgi çeken müzisyeni Ahmet Aslan’ın ikinci solo albümü “Meleklerin Dansı” Kalan Müzik tarafından yayımlandı. Tuncelili olan ve 12 yıldır Almanya’da yaşayan Ahmet Aslan, memleketinin hikâyelerini, ağıtlar, deyişler ve kendi besteleriyle anlatıyor. Albümünün piyasaya çıkışı nedeniyle Türkiye’de bulunan Ahmet Aslan ile söyleşimizi gazetemiz binasında gerçekleştirdik. Hikâyesi 1970’te Hozat’ın bir köyünde başlar ve liseyi bitirdikten sonra bir süre devam ettiği İstanbul Teknik Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı’ndaki eğitimini bırakır. Daha sonra gittiği Almanya’da da başladığı müzik okulunu bırakıp “kendi iç eğilimine” döner. Ulu Divan’a sevk Şair Fadıl Öztürk’ün “Dağlı Bir Kabiledir Aşk” şiirini besteleyen Aslan, iki mısra da kendisi eklemiş. Volkan Yağan’ın söz ve müziğini yazdığı “Ne Taht Ne Baht” düzenlemeleriyle art arda iki farklı şarkı hisse veriyor: “Albümdeki bütün eserler birbirini tamamlayan belirli taşlardır. Bunlardan sonra Mehmet Çapan’ın eseriyle mesele ‘Ulu Divan’a sevk ediliyor. Burada böyle konuşurken bir ukalalığımız varsa, farkına varmadan bir konuda birilerine öğüt bir durum varsa affola. Çünkü benim zaten öğüt verecek düzeyde bir kerametim yoktur. Benim yapacağım sadece olayları algılamak ve onları kendi süzgecimden geçirip tekrar insanlara sunmak, halkın sınavını beklemek...” Rüzgâr ve Zaman Avrupa’daki müziğin etkisiyle sazının yanına gitarı alan Aslan, kuzeni Mikail Aslan’ın “Dağların Anahtarı” albümünde okuduğu “De Be Vayiro” adlı şarkıyla özellikle Tuncelili gençler arasında çok sevildi. 2003 yılında çıkardığı Zazaca ve Türkçe şarkılar söylediği “Rüzgâr ve Zaman” albümünde çizgisini oturttu: “18 yaşına kadar oralarda ister istemez kulağıma bir ses çarpıyor, gözümün önünden bir görüntü geçiyor. Dolayısıyla ben onları biraz hatırlamaya çalıştım. Ben güdüsel olarak bakıyorum müziğe, bunları yeni aldığım akademik bilgilerle besledim.” Teknolojiye karşı hayal gücü Rüzgâr ve Zaman’daki şarkılarıyla popülarite kazanan Aslan, özellikle Türkçe söylediği “Susarak Özlüyorum” şarkısıyla dinleyici kitlesini genişletti. Kendisini beğenen kitlenin karşısına beklentinin altında bir performansla çıkmanın korkusunu da yaşadığı 4 yılın sonunda çıkardığı yeni albümünde memleketinin kutsal değerlerine daha çok yaklaşıyor. Gelişen teknolojiye karşı memleketinin kutsalları Düzgün ve Munzur’a sığınıp isyanını onlara anlatarak hayal gücünü korumaya çalışıyor. hikâyedeki atmosferi, çeşitli sesler, haykırışlar, yakarışlarla yaratırken ritimden ritme geçiyor. Düzgün ve Munzur efsanelerinden Gılgamış Destanı’nın yitik kahramanı Enkidu’ya kadar uzanıyor: “Düzenlemeler, Dersim yani Alevi formlarını taşıyor. Daha modern işlediğim yanlar var, fakat köklerin verdiği kokuları serpiştiriyorum. Cemlerde Tanrı’ya sitem duyururlar, maruzat bildirirler. Orada kendini kaybetme, trans haline geçtikten sonra kendi etrafında dönüş, kendini kaybedenleri sakinleştirme, çığlık vardır.” Aslında gitarı gitar gibi, yahut bir bağlamayı bağlama gibi alışkanlıklarından çıkarmaya çalışıyorum.” Nesimi’nin acısı Aslan, Meleklerin Dansı albümünde yedi Zazaca ve “Silsile”, “Dağlı Bir Ka Albümün zirvesi Aslan, “Harput’un Düzlüğü”, “Ali Haydar” ve “Minnet Eylemem” parçalarını kayıtlar sırasında canlı okumuş. Yanlış ses basma, detone olma gibi korkular taşımadan, az söz ve uzun enstrüman sololarıyla yürüyen bu üç parça, Aslan’ın yorumundaki içtenlik ve yoğun duygusallığıyla albümün zirvesi sayılabilir. Yüzyıllık anonim bir ağıt olan “Harput’un Düzlüğü” oğlunu yitiren bir annenin çığlığı. Yıllar sonra oğlunun öldüğünü anlayan anne ağıt yakarken komşularına oğlunun öldüğünü haber vermedikleri için sitem ediyor. Aslan, Ali Haydar ağıtında, bağlamanın formlarını gitara taşımaya çalışmış: “Ben artık bağlamayla gitarı ayıramıyorum. biledir Aşk” ve “Minnet Eylemem” adlı üç Türkçe eser okuyor. Feyzullah Çınar’ın bestelediği Nesimi’nin “Minnet Eylemem” şiiri, Aslan’ın düşünceleri üzerinde büyük etkiler yaratmış. Aslan, Nesimi’nin derisi yüzülürken çektiği acıyı yorumlarıyla da dinleyiciye aktarıyor: “Nesimi ‘Har içinde biten gonca güle minnet eylemem/Arabi Farsi bilmem dile minnet eylemem’ dizeleriyle başlarken önüne bir felsefe koyuyor. Irk ve kültür ayrımlarını düşünmüyor. Bu noktada benim ufkumu çok geniş boyutlarda açıyor. Benim kaygılarım sadece kaybolan kendi dilim üzerinde değil. Evet, bu benim için kaybolan bir dildir, fakat biz günümüz koşullarında şu an konuştuğumuz, anlaştığımız Türkçe dilinde de kayıp vardır. Dil erozyona uğruyor, çünkü teknolojik dünya, dili çok değiştiriyor. Türkçe deyişler söyleyen Alevi ozanların birçok fonetiğinin bugün kullanılmamasının, nüanslarının kaybolmasının sıkıntısını taşımaya başladım. İstanbul’un dışındaki Türkçeyi kimse merak etmiyor. Âşık Veysel’in ‘güzelliğin on para etmez’ sözü ‘güzelliğin’ kelimesine dönüşünde cümle tadını kaybediyor. Onun için Anadolu’nun, Ege, Doğu, Karadeniz yöreleri hiç fark etmez. Nesimi, ‘Anadolu’nun bütün mozaiklerinin bazı yanları kayboluyor’ kaygısını içime düşürecek düzeyde bakış açımı değiştirdi. Benim derdim piyasada satış değil, ben zaten piyasaya sırtımı çevirmişim. Kültürel bir kaygı vardır.” Şeşen’den Islık’la albüm rotest müziğin önde gelen isimlerinden Efkan Şeşen, Anadolu’nun ve çeşitli ülkelerin halk melodilerini sadece ıslıkla çaldığı bir albüm hazırladı. Kendi kurduğu Şeşen Müzik Yapım’dan “Renkler ve Islıklar” adıyla çıkardığı albümde Balkanlar’dan Mezopotamya’ya, Kafkaslar’dan Latin Amerika’ya, ezgilere ıslığıyla hayat veriyor. Islık albümü Grup Yorum ve Efkan Şeşen’i izleyenleri şaşırtmayacak. Grup Yorum’un kurulma çalışmalarının yapıldığı 1985 yılında Bayrampaşa Cezaevi’nde olan Şeşen’in, ıslıkla yaptığı besteleri gruba yolladığı bilinen bir hikâyedir. Yorum’un solisti olarak sesinin gücünü duyuran Şeşen, daha sonra 9 solo albüm yaptı. Renkler ve Islıklar’da Şeşen, on altı ülkeden ve etnik popüler melodi ve kendi bestesinde ıslığını akustik çalgılar eşliğinde çalıyor. Şeşen, 10. albümünü anlatırken, “Ta 80’li yıllardan 2008’in başlarına kadar, o kadar uzun bir ıslık ki bu. Çok diyarlara uğradı geldi” diyor. Şeşen, albümü büyük özlemle hazırladığını ve sonuçtan duyduğu mutluluğu şöyle kelimelere döküyor: “Beni tanıyanların çok iyi bildiği, bilmeyenlerin de çok seveceği enstrümantal bir ıslık albümü bu. Kim bilir belki de dünyanın her köşesinde sevilir ve ıslığım, dünya insanının bir aradalığının, kardeşliğinin müzikteki sembollerinden biri olur.” P Düzgün ve Munzur Aslan, albüme adını veren, söz ve müziği kendisine ait olan Meleklerin Dansı şarkısında ilhamını çocukluk günlerinden kalan bir hikâyeden alıyor: “Melekler, güneyden gelip kuzeyde Kırklar Cemi’ne gidiyorlar. Munzur Dağı’nda toplanıyorlar. Hatta 56 yaşındayken o sesleri ben de duydum. Hızır orucu dönemiydi, kışın ortasıydı. Sadece davulzurna, teneke sesleri, çığlık, zılgıt sesleri, yani köyü gürültüyle geçen bir ordu vardı, fakat bir beden görünmüyordu.” Aslan’ın bu ifadelerini “Öyle zannediyordunuz yani” diye yorumlamak gibi bir yanlış yaklaşımda bulunuverdik: “Öyle zannediyorsunuz değil, bütün köy bunu yaşıyor, bütün doğa onu hissediyordu. Bunlar soyut kavramlar, tabii biz bunu ispatlayamayız. Teknoloji çağının içerisinde ben müzikal olarak soyut kavramlara daha derinden yaklaşmayı tercih ettim.” Düzgün’den Gılgamış’a Aslan, sekiz dakikadan uzun süren Meleklerin Dansı şarkısında, tam da anlattığı İnişler çıkışlarla, doğaçlamalarla şarkıları adeta yaşayarak değişik bir tarzda okuyan Ahmet Aslan, sahnede gitar çalma tekniğiyle de ilgi çekiyor. Bazı konserlerinde gitarının kırıldığını internet sitelerinde izledik: “Her zaman olan bir şey değil, iki kere oldu. Tekrar olması da doğru değildir. Biraz trans havası geldiği zaman, insanların verdiği Gitar çatlatma elektrikten kaynaklanan bir durumdu. Bu okuma biçimi bana ait midir değil midir bilmiyorum. Çağımızdaki hiçbir müzisyen beni etkileyemedi. Benim örnek aldıklarım hep köydeki yaşlı dedelerdi, benim ekranımda yalnızca onlar görünüyor. Karakteristik olarak onlardan öğrendiğim, kulağımda etki bırakan birçok şey vardır...” ESAS NO: 2006/286 Davacı Maliye Hazinesi vekili tarafından, davalılar Hasan oğlu Hüseyin ve müşterekleri aleyhine açılan, kadastro tespitine itiraz davasının yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karar gereğince; Davacı Maliye Hazinesi vekili dava dilekçesinde özetle; Vize ilçesi, Evrencik köyünde kain, 142 ada, 90, 92, 93 ve 381 nolu parsellere uygulanan tapu kaydı miktar fazlası üzerinde, zilyetlikle mülk edinme şartları gerçekleşmediğinden, Hazine adına tespit ve tapuya tesciline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Yapılan tüm araştırmalara rağmen, adresi tespit edilemeyen ve tebligat yapılamayan davalılar; Hasan oğlu Hüseyin, Hüseyin karıları Havva ve Fatma, Hüseyin oğulları Nazif ve Salih, Hüseyin kızı Havva ve Osman kızı Fatme’nin sağ iseler kendileri, ölü iseler mirasçılarının davadan haberdar edilmeleri bakımından ilanen tebligat yapılmasına karar verilmiş olup, adı geçen şahısların duruşma günü olan 17.03.2008 tarihinde, saat: 11.50’de Vize Adliyesi’nde yapılacak duruşmada hazır bulunmaları veya kendilerini bir vekil ile temsil ettirmeleri, aksi takdirde tebliğin ilan tarihinden itibaren 7 gün sonra yapılmış sayılacağı ve yargılamanın yokluklarında yapılıp, karar verileceği tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen tebliğ olunur. 24.12.2007 (Basın: 5348) T.C. VİZE KADASTRO MAHKEMESİ İNCİRLİOV A ASLİYE CEZA MAHKEMESİ’NDEN DOSYA NO: 2007/40 KARAR NO: 2007/221 2313 sayılı kanuna aykırılık suçundan, mahkememizin yukarıda esas ve karar numarası yazılı 05/07/2007 tarihli ilamı ile 23/4.1 maddesi gereğince, 1 YIL HAPİS cezası ile cezalandırılan, Osman ve Fatmana oğlu, 01/01/1956 doğumlu, Denizli, Acıpayam, Olukbaşı Köyü Mah/Köy nüfusuna kayıtlı RECEP KARAN, tüm aramalara rağmen bulunamamış, gerekçeli karar tebliğ edilememiştir. 1 7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 29. maddesi gereğince hüküm özetinin, tirajı 50 binin üzerinde bir gazedede İLANEN TEBLİĞİNE, 2 Hüküm fıkrasının ilan tarihinden itibaren 15 gün sonra tebliğ edilmiş sayılacağına karar verilmiş olup, İLAN OLUNUR. 28/12/2007 Basın 5491 CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle