15 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 ŞUBAT 2008 PERŞEMBE CUMHURİYET SAYFA DİZİ Yahudiler vatan sahibi olurken Filistinliler vatanlarını yitirecek, başka ülkelerde sığıntı durumuna düşeceklerdi 9 Mülteci kamplarında yaşam ünyanın çok hızlı devinmeye başladığı o günlerde peş peşe uluslaşma süreçleri yaşanıyordu, ama Filistinli Araplarda henüz bir bilincin varlığından söz edilemezdi, nedense... Filistin halkı aşiret liderleri, ulema ve Osmanlı bürokrasisinin baskısı arasında sıkışmış bir dünyada yaşıyordu... Halkın üzerinde devletin dışında en etkili kesimi kuşkusuz ulemaydı... Ulemalar ise Peygamber soyundan geldiğine inanılan, Aşraf (Şarif’in çoğulu) diye bilinen, Kudüs ulemasıydı... Kudüs ulemaları Dar ül İslam’ın öbür kentlerinden daha ayrıcalıklı durumda oldukları için Filistinlilerin onlardan izinsiz soluk alacak durumları bile yoktu, neredeyse... Yahudilerin 20. yüzyıla girerken T. Herzl’in akıllarına düşürdüğü İsrail Devleti’ni kurma girişimlerine başladığı sıra, Osmanlı Arazi Kanunnamesi’ni çıkaralı (1858) tam kırk yıl olmuş, çoktan toprak ve kadastro çalışmaları başlamış, mirî toprak sisteminden özel mülkiyete geçilmişti. Yahudilerin harekete geçmesinde, Filistin topraklarına yönelmesinde en önemli etmenlerden biri de buydu. Yahudilerde para, Filistin’de de satılacak toprak vardı... D Yahudilerin 20. yüzyıla girerken Herzl’in akıllarına düşürdüğü İsrail Devleti’ni kurma girişimlerine başladığı sıra, Osmanlı Arazi Kanunnamesi’ni çıkaralı tam kırk yıl olmuş, kadastro çalışmaları başlamış, mirî toprak sisteminden özel mülkiyete geçilmişti. Akla gelen, gelmeyen propaganda yöntemleriyle Yahudilerin Filistin’e göçü özendirildi... İlgilerini çelmek amacıyla dünyanın birçok yerindeki Yahudi cemaate Mesih’in yakında kutsal topraklara geleceği, onu karşılamak için oraya gitmeleri gerektiği, ayrıca Filistin’de Yahudileri büyük servetlerin beklediği propagandaları yapıldı. Böylece Yahudilerde bir tür altına hücum psikolojisi yaratılmaya çalışıldı... ÜRGÜN HAYATINA S YELKEN AÇTILAR Buna karşın geçen yüzyılın ve 1. Dünya Savaşı’nın başlarında, Şerif Hüseyin önderliğindeki cılız Arap direnişi İngiliz emperyalist güçlerince anında ezildi. Şeyhlerin, şıhların, aşiret liderlerinin, Aşraf’ın boyunduruğunda yaşayan Filistin halkının gerçekleri algılayabilmesi içinse bir 3540 yıl daha gerekiyordu... Yirminci yüzyılın ilk yarısında gerçekleştirilen birkaç göçle Filistin topraklarına gelen Yahudilerin 1948’de İsrail devletini kurmalarından sonra uyanacaklardı ancak... “Vatansız halk Yahudiler” vatan sahibi olurken Filistinliler vatanlarını yitirecek, en azından 60 yıl mülteci kamplarında, başka ülkelerde sığıntı gibi yaşayacaklardı... Vatanlarına bir daha ne zaman dönecekleri, devletlerini kurup kuramayacakları maçhul, acı, kan ve gözyaşı dolu bir sürgün hayatına yelken aça ? Yahudilerin Filistin topraklarına yönelmesinde en önemli etmenlerden biri de buydu. Yahudilerde para, Filistin’de de satılacak toprak vardı... Filistin’de Yahudileri büyük servetlerin beklediği propagandaları yapıldı. Böylece Yahudilerde bir tür altına hücum psikolojisi yaratılmaya çalışıldı... caklardı... Soydaş bildikleri bazı ülkelerin insanları bile onlara dostça, hatta insanca davranmayacaktı... AYVANAT BAHÇESİ’ ‘H Bu kötü örneğin başını Lübnanlılar çekti. Birinci Arap İsrail savaşından sonra topraklarını terk etmek zorunda kalarak Lübnan’a sığınan Filistinlilere hiç de dostça davranmadılar. Filistinlilerin yaşamak zorunda kaldıkları mülteci kamplarını “Hayvanat Bahçesi” diye tanımladılar. Onlara ne yurttaşlık hakkı verdiler ne de çalışma olanağı... Çocukları ancak BM’nin açtığı okullara devam edebildi. Ürdün, 1970’te yaşanan Kara Eylül dışında, ilk başlarda ülkeye gelen Filistinlilere dostça davrandı. Gelenlerin hepsine hemen kimlik ve yurttaşlık hakları verdi... Ancak, bunu çok da iyi niyetli olarak yapmadığı konuşuldu sonra. Bu hesaplı bir politikanın ürününden başka bir şey değildi. Nitekim, bu politikasının meyvelerini de toplamış göründü. Bugün, Ürdün’de bir Filistinli varlığından söz etmenin olanağı kalmadı çünkü... Ürdün’e göçen Filistinliler çoktan asimile olmuş durumda. Ne de olsa Ürdün Haşimi Krallığı, Filistin topraklarında Filistin devletinin inkârı üzerine kurulmuştu... Suriye ise Filistinlilere kimlik vermedi, ancak kendi yurttaşlarına verdiği her hakkı verdi. Kimlik vermemesinin nedenini onların asimile olmalarını önlemek, diye açıkladı. Suriye yönetimi, onların kendi kimliklerini unutmamalarını istiyormuş gibi göründü. Baba Esad’ın (Çöl Tilkisi) Arafat’a yaptıkları dışında yine de Filistinlilere en sıcak evsahipliği yapan ülke Suriye oldu... Mülteci kamplarında yaşayan Filistinlilere kendi yurttaşlarına ait hakların hepsini verdi... SURİYE EL FETİH İÇİNDE İSYAN BAŞLATTI Esad, kıskandığı Arafat’ı kovdu N edense baba Esad, tilkiliğini yaptı sonunda... Arap dünyasının önderliği konusunda Arafat’ı kıskanınca El Fetih içinde isyan başlattı. Bugün Hamas’a evsahipliği yapan, el altından öbür İslamcı militarist örgütleri şu ya da bu biçimde destekleyen Suriye, bu ne menem bir çelişkidir ki, Suriye’de HamaHumus katliamının yaşandığı dönemde, emperyalizmin istediği gibi davranarak dar doğal ne vardı? Ancak bir şey daha El Fetih’le birlikte at başı gidiyordu ki, çekemediği işte buydu... Arapça “kurucu” anlamına gelen Ebu Ammar’dı, yani Arafat’tı çekemediği... SAD’DA EFSANE EBU E AMMAR RAHATSIZLIĞI Belindeki Colt marka tabancası, nerede yatıp nerede uyuyacağını, nereye gideceğini kendisinden başka kimsenin bilmediği, onlarca suikasttan kurtulan Ebu Ammar’ın yaşarken bir efsane haline gelmesi onu çok rahatsız etmişti... Suriye sürgününden bir süre önce yapılan Rabat zirvesinde FKÖ’nün Filistin halkının tek meşru temsilcisi ilan edilmesi, Arafat’ın BM kürsüsünden konuşarak uluslararası bir meşruiyet kazanması Hafız Esad’da karizmasının çizildiği duygusuna yol açtı. İşte bunu hazmedemedi ve Arafat’ı Şam’dan sınırdışı etti. İLİSTİN DEVLETİ F SÜRGÜNDE KURULDU Böylece Arafat, bir kez daha yaşamını dramatik koşullarda sürdürerek suikastlardan kurtula kurtula karargâhını bir Lübnan’da, bir Libya’da, bir Cezayir’de kuracak ve bağımsız Filistin Devleti’nin kuruluşunu da Cezayir’deyken 1988 Kasım’ında açıklayacaktı. Filistin Devleti’ne de ancak sürgünde yaşayan Filistin halkı gibi sürgünde kurulmak yakışırdı... Kendi topraklarında sığınmacı gibi 1 948 savaşının hemen ardından Filistin’den kaçan Filistinlilerden 140 bini Lübnan’a sığınmıştı. Her şeye karşın 120 bin kadar Filistinli çevresini İsrail’in çevirdiği topraklarda kaldı. 1967 savaşına gelindiğinde, sayıları o günlerde 700 bin dolayında olan Filistinli Gazze’de, kendi topraklarındaki kamplarda sığınmacı gibi yaşamaya başlamıştı. Yaklaşık 900 bin Filistinli de, intifada eyleminin merkezi olarak bilinen ve Yahudilerin Tevrat’daki isimleriyle Judea ve Sammaria diye andığı Batı yakasında yaşamak zorunda kaldı... Bugün çoğunluğu Ortadoğu ülkelerinde olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan yaklaşık 6 milyon Filistinlinin 2 milyonu anayurt olarak bildikleri İsrail işgali altındaki topraklarda yaşıyor... Arafat Esad Arafat’ı Şam’dan sınırdışı etti... Arafat’ı kıskanmaması olanaksızdı... Onun bir petrol mühendisi olmasını kıskanması için hiçbir neden yoktu... “İhtiyar” lakabıyla anılması da kıskançlığını gerektirmezdi... “İhtiyar”ın 1958’de Kuveyt’te kurulan El Fetih’le ilişkisini kıskanabilir miydi acaba? El Fetih, “Filistin Kurtuluş Örgütü” (FKÖ) sözcüklerinin Arapça “Harakat alTahrir al Filistin” sözcüklerinin kısaltılmışıydı. El Fetih adının Hafız Esad adının önünde olması ka ÜNYANIN DÖRT BİR YANINDA D 6 MİLYON FİLİSTİNLİ Filistin 1948’de işgal edildikten sonra, ülke dışına göçen Filistinlilerden 1 milyon 350 bini Ürdün’de, 492 bini Lübnan’da, 351 bini Kuveyt’te, 280 bini Suudi Arabistan’da yaşamaya başladı. Bugün çoğunluğu Ortadoğu ülkelerinde olmak üzere dünyanın çeşitli yerlerinde yaşayan yaklaşık 6 milyon Filistinlinin 2 milyonu anayurt olarak bildikleri İsrail işgali altındaki topraklarda bulunuyor... 530 bin dolayında Filistinli Suriye’de, 232 bini de Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Irak, Katar, Libya ve öbür Arap ülkelerinde yaşıyor. Hepsi bir gün Filistin’e dönme umuduyla tutunuyor hayata... NCE SATIN ALDILAR SONRA Ö GASP ETTİLER İsrailliler ise dün toprak satın alarak gelmişlerdi... Sonra, toprak gasp ederek büyüdüler... Şimdi ise haksızlıklarını sürdürmek için başka yöntemler uygulamaya başladılar; artık Araplarla, Filistinlilerle, Iraklılarla savaşmak yerine onları savaştırıyorlar; emperyalizmin dünyanın birçok yerinde uyguladığı taktiği uyguluyorlar... Irak’ta, Afganistan’da, Pakistan’da yapılanı Filistin’de yapıyorlar... Filistinliyi Filistinliye kırdırmaya çalışıyorlar... HamasEl Fetih kavgasının özet tanımı böyle bir şey olmalı... Filistinliler Batı Beyrut’tan gemilerle Tunus’a hareket ediyor. ‘Tek çözüm Arapsız bir Filistin’ B “ aşta Ortadoğu’dakiler olmak üzere dünyanın pek çok ülkesine savrulan Filistinlilerin bugünkü duruma nasıl bir politikayla getirildiklerini anlamak için 1940’ların başında Filistin’de toprak satın alan Yahudi acentesi görevlilerinden R. Weitz’in, bir makalesindeki şu satırları okumak yeterli: Kendi aramızda açıkça bilmeliyiz ki, bu ülkede iki ulus için yer yoktur. Bu küçük ülkede Araplar varoldukça bağımsız bir ulus olmak hedefimiz başarıya ulaşamayacaktır. Tek çözüm, Arapların bulunmadığı bir Filistin veya en azından bir Batı Filistin yaratmaktır. Bunun da tek yolu Arapları buradan komşu ülkelere transfer etmektir; hepsini transfer etmektir. Tek bir köy, tek bir aşiret kalmamalıdır. Ancak böyle bir transferden sonradır ki bu ülke milyonlarca ırktaşımızı içine alabilir hale gelecektir.” İLİSTİNLİLER DİYE BİR ŞEY YOKTUR’ İsrail’in eski başbakanlarından ünlü Golda Meir ise “Filistinliler diye bir şey yoktur” demekten çekinmeyerek koca bir ulusu görmezden geliyordu. Meir böyle konuşurken İsrail Knesset (Ulusal Meclis) Dışişleri Komisyonu Sekreteri David Hacohen, “Onlar insan değil, halk değil, onlar sadece Arap” diyerek ırkçılığı inanılmaz bir noktaya götürmekte sakınca görmüyordu. İsrail, herhalde bu noktada siyonizm de ‘F mek daha doğru olacak, bu ırkçı bakışını/yaklaşımını öyle bir boyuta taşıdı ki, kendi ulusundan olan “Sefarat” ya da “Sefardik” diye bilinen Ortadoğu kökenli Yahudileri bile dışladı... Onlara ancak, orduda en yüksek dört rütbeye yükselmeyecek düzeyde bir statü tanıdı. Propaganda amaçlı fotoğraf çekimlerinde bile fizyonomisi Slav ya da Araplara benzeyenleri göstermemeye, geri planda tutmaya özen gösterdi. Sarışın uzun boylu “nordik” görünüşlüleri ön plana çıkardı. Kendi soydaşına böyle davranan bir yönetim, bir Filistinliye acaba nasıl davranırdı? Nasıl davranacak, şimdilerde İsrail’de kalmakta direnen son Arap kökenli yurttaşlarını da sınır ötesine sürmeye çalışırdı. Böylece bir arada yaşama umutlarını son suza dek ötelemekten başka bir iş yapmış olmuyordu... ÜFUS KARŞILAŞTIRMASI N Filistin’de bu noktaya nasıl gelindiği ilk bakışta öyle kolay anlaşılır gibi değil. İsrail kurulmadan 2530 yıl önce, Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda Filistin’de 56 bin Yahudiye karşın 700 bin Filistinli yaşıyordu. 2. Dünya Savaşı’nın bitiminde ise Nazi faşizminden kaçarak gelenlerle birlikte Yahudi nüfusu 600 bine ulaşmıştı... İsrail’in kurulduğu 1948’de Filistin topraklarının ise sadece yüzde 8.6’sı Yahudilerin elindeydi... Buna karşın İsrail’in egemenlik ilan ettiği topraklardan kaçan Filistinlilerin sayısı 840 bini bulmuştu... SÜRECEK CUMHURİYET 09 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle