02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 16 ŞUBAT 2008 CUMARTESİ 4 HABERLER WashingtonAnkara arasındaki trafik arttı. Cartwright ve Mukasey’in ardından Cheney de geliyor DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN ‘Ne Olacak?’ Değil, Neler Oluyor? Tayyip Erdoğan’ın önderliğindeki “sivil darbe” sonuna doğru, yani laik sistemin bir dinci devlete dönüşmesi aşamasına doğru yaklaşıyor. Son yaklaştıkça da, her şey daha açık seçik ortaya çıkmaya başlıyor ve Tayyip Bey’de, Türkiye’yi AB’ye sokacak, liberal demokrat nitelik arayanlar bile hızla uyanmaya başlıyorlar. Uyananlara, göbekten AKP’ye bağlı olmayan yeni “liberal!”lerin de katılmasını bekleyebilirsiniz. Artık herkes kaygıyla aynı soruyu soruyor: Bundan sonra ne olacak? Oysa, bundan sonra ne olacağını beklemenin anlamı yok. Her şey artık olmakta. Önce, AKP’nin din devletine doğru yürüyüşündeki stratejisine bakalım olayları daha iyi kavramak için. Devlet kadrolarının ele geçirilmesi aşaması başarıyla tamamlanmıştır. Çankaya’ya Gül’ün çıkması, YÖK ile üniversitelerin denetim altına alınmaları operasyonları başarıyla yürütülmüş bulunuyor. Sırada yargı var. O da önümüzdeki günlerde, şu gergin ortamı biraz yumuşatarak, acele etmeden tamamlanacaktır. Zaten, yeni çıkan yasalarla bu yolda ilerlenmektedir. Türban ile ilgili anayasa değişiklikleri tamam. MHP ile üzerine mutabakata varılmış olan YÖK Yasası ek 17. maddesi ise gündeme gelmeyebilir. ??? Ek 17. maddenin gündeme gelmemesi, hem türbanın önünü yalnız yükseköğrenimde değil, bütün okullarda ve kamunun her kesiminde açacak, hem de Anayasa Mahkemesi’nin manevra alanını daraltacaktır. Bundan sonrası ise AKP’nin sahnenin önünde görünmeyeceği, “mahalle baskısı” yöntemiyle yürütülecektir. Salı günü, CNN’de Ahmet Hakan’ın “Tarafsız Bölge” programındaydım ve sözlerimi şöyle bitirdim: Laik devlet, inançların birbirleri üzerindeki müdahalesini engellemek için müdahale etmekle mükelleftir. Acaba AKP böyle bir müdahaleyi yapabilir mi? Dilerseniz bu soruyla son vereyim söyleyeceklerime... Bu satırları cuma saat 15.00 dolaylarında yazıyorum. O zamandan bu yana gelişen olaylara kısaca göz atalım: Perşembe günü iki kişi, Akmerkez’de, dükkânların önünde gösteri namazı kılıyor. Çarşamba günü Kadıköy Karaköy vapurunda, değerli bir gazeteci arkadaşımın oğlu aynı şekilde gösteri namazı kılan biriyle karşılaşıyor. Gazeteci arkadaşım, otoyol kıyısında aynı görüntülerle karşılaştığını belirtiyor. Eşimin Cihangir’deki kadın berberine, iki kişi geliyor ve bundan böyle erkeklerin kadın saçı kesmemeleri gerektiğini tehdit dolu ifadeyle “tebliğ” ediyorlar. Dükkânın sahibi kulak asmıyor, savcılığa başvuruyor. Çarşamba günü İstanbul Ümraniye’deki yalnız başına pastaneye girmek isteyen Ayşegül Aydoğdu yanında erkek olmadığı için içeri alınmıyor. Hafta başında Tarsus’ta iki kız öğrenci “etekleri kısa olduğu” gerekçesiyle asitli saldırıya uğruyorlar. ??? İşte size birkaç gün içinde meydana gelen olaylar. Artık iktidarın herhangi bir şey yapmasına gerek yok. İktidar inanç baskısı karşısında devleti edilgen bırakarak, laikliği çiğniyor. Kendisi herhangi bir başka girişimde bulunmak zorunda değil, yalnızca seyrederek baskılara yardımcı oluyor. Bu arada AKP, görüntüyü kurtaracak girişimleri de unutmuyor. Nitekim, türbanın kamunun her alanında at koşturmasının amaçları olduğunu söyleyen, AKP Konya Milletvekili Hüsnü Tuna hakkında güya soruşturma açılıyor ve kendisine en hafif ceza olan, herhangi bir yaptırım içermeyen “uyarı cezası!” veriliyor. Burada amaç, partinin anayasanın 68. maddesindeki fiillerin odağı olmadığını ileri sürecek delil oluşturmak. Görüyorsunuz, “Şimdi ne olacak” sorusunun anlamı yok. Olanlar artık oluyor. AKP her bucağına sızdığı devleti, din baskısı karşısında edilgen kılarak yoluna devam ediyor. Dikkat çeken ziyaretler BAHADIR SELİM DİLEK ANKARA Son günlerde karşılıklı ziyaretlerle hareketlilik yaşayan TürkiyeABD diplomasisinde dikkat çekici gelişmeler yaşanırken Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un 10 günlük ABD ziyaretinin ardından önceki gün Türkiye’ye gelen ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral James Cartwright’ın ziyaretinin hükümetten gizli tutulduğu ortaya çıktı. ABD askeri makamlarının Cartwright’ın gelişini Türk Dışişleri Bakanlığı’na ve Genelkurmay Başkanlığı’na “short notice” olarak, yani kısa bir süre önce bildirdiği öğrenildi. Ankara’da dün temaslarda bulunan ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey, El Kaide uyarısında bulu ? ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral James Cartwright’ın ziyaretinden hükümetin haberdar olmadığı, ABD askeri makamlarının Cartwright’ın gelişini Türk Dışişleri Bakanlığı’na ve Genelkurmay Başkanlığı’na “short notice” olarak, yani kısa bir süre önce bildirdiği öğrenildi. narak örgütün Türkiye’de faaliyetlerini arttırdığına dikkat çekti. ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney’nin resmi ziyaret için mart ayında Ankara’ya geleceği bildirildi. ABD ile Türkiye arasında giderek yoğunlaşan üst düzey diplomatik trafik, özellikle İran, Irak ve terörle mücadele konularında “yeni bir gelişme” beklentisini ortaya çıkardı. Irak’ı ziyaretinin ardından önceki gün Türkiye’ye gelerek temaslarda bulunan ABD Adalet Bakanı Michael Mukasey, dün Türkiye’den ayrılmadan önce Esenboğa Havaalanı’nda basın toplantısı düzenledi. Mukasey, görüşmelerde terör örgütü PKK ile mücadele yollarının neler olabileceğini ele aldıklarını anlattı. “ABD’nin de Türkiye için güçlü bir müttefik olmaya devam edeceğini söylemek için buradayım” diyen Mukasey, son dönemde Türkiye’de El Kaide faaliyetlerinde artış görüldüğünü ifade etti. Mukasey, “El Kaide’ye karşı birlikte çalışacağız” dedi. ABD’ye 10 günlük ziyarette bulunan Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Ergin Saygun’un ardından ani bir kararla Türkiye’ye gelen ABD Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral James Cartwright’ın temasları da dikkat çekti. Cartwright’ın ziyaretinden hükümetin haberdar olmadığı, ABD askeri makamlarının Cartwright’ın gelişini Türk Dışişleri Bakanlığı’na ve Genelkurmay Başkanlığı’na “short notice” olarak, yani kısa bir süre önce bildirdiği öğrenildi. Cartwright’ın hükümetle hiçbir temasta bulunmaması ve sadece Türk meslektaşı ile görüşmesinin ardından Türkiye’den ayrılması da dikkat çekti. Saygun, Genelkurmay Karargâhı’nda mevkidaşıyla görüştükten son ra dün askeri uzman personelden oluşan heyetle birlikte Dışişleri Bakanlığı’na giderek Müsteşar Ertuğrul Apakan, müsteşar yardımcıları, Ortadoğu ve Irak dairesinden diplomatlarla görüştü. Toplantıda, öncelikli olarak Irak olmak üzere, Afganistan ve Kosova gibi önemli konu başlıklarının da yer aldığı dış politika değerlendirmesi yapıldığı öğrenildi. Dışişleri’ndeki toplantının “gizli” tutulması ve önceden basına bilgi verilmemesi dikkat çekti. Dikkat çekici ziyaretlerin ardından genelde yurtdışı seyahatine çıkmayan ABD Başbakan Yardımcısı Cheney’nin de mart ayında Türkiye’ye geleceği bildirildi. Hürriyet’in haberine göre Cheney son olarak Türkiye’ye ABD’nin Irak’ı işgali öncesi gelmişti. YÖK YÖNETİMİ YÖK EĞİTİM KOMİSYONU Başkanvekili Erdoğan’ın dava arkadaşı ? YÖK Başkanvekilliği’ne seçilen Özgenç, Erdoğan’la birlikte örgüt üyeliği, zimmet, ihaleye fesat karıştırma ve dolandırıcılıktan sanık olmuştu. İLHAN TAŞCI İlahiyatlı günler başlıyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan kurulda “kendi ekibini oluşturmaya” hız verdi. YÖK Genel Kurulu’nun önceki gün gerçekleştirilen toplantısında, kurulun eğitim ve denklik komisyonlarının başına AKP’nin Bakanlar Kurulu kontenjanıyla YÖK üyeliğine atadığı iki isim getirildi. Bu isimlerden biri olan ilahiyatçı Halis Ayhan’ın, Eğitim Komisyonu Başkanı olması ise bundan sonra yapılacak çalışmalar açısından “endişe” oluşturdu. Konya Yüksek İslam Entitüsü’nden mezun olan Ayhan, türban özgünlüğünden yana. Ayhan, geçen yılki Milli Eğitim Şurası’nda da katsayı farklılığının kaldırılmasını savunmuştu. YÖK Eğitim Komisyonu, “Üniversitelerin yeni fakülte ya da bölüm açma isteği, öğretim programlarının içeriğinin yenilenmesi, kontenjanların arttırılması ya da azaltılması, bölümlerin bağlı olduğu fakültelerin değiştirilmesi ve bu sayede lisede farklı alan türlerine avantaj ya da dezavantaj sağlanması” gibi, oldukça kritik konuların görüşüldüğü yer. Komisyonda yapılan çalışmalar, uygulanabilecek hali aldıktan sonra YÖK Genel Kurulu’nun onayına sunuluyor ve oybirliği aranmaksızın oyçoğunluğuyla uygulamaya konulabiliyor. Buna göre, Ayhan’ın öncülük edeceği bir çalışmanın, kuruldan geçerek uygulamaya konulmasına “kesin” gözüyle bakılıyor. Eğitim Komisyonu, Ayhan’dan önce YÖK üyesi İsa Eşme’ye bağlıydı. Eşme döneminde alınan kararların, muhafazakâr kesimden en tepki çekeni ise “din kültürü öğretmenliği bölümünün, ilahiyat fakülteleri bünyesinden alınarak eğitim fakültelerine bağlanması” olmuştu. Şimdi ise Özcan’ın tercihiyle yeni komisyon başkanının Ayhan olması, “ilerleyen günlerde YÖK Genel Kurulu’na imam hatiplilere ve ilahiyat fakültelerine avantaj sağlayacak konuların geleceği” yorumlarına yol açtı. Buna göre, din kültürü öğretmenliğinin yeniden ilahiyat fakültelerine bağlaması, mevcut ilahiyat fakültelerinin kontenjanlarının arttırılmasının, yakın dönemde komisyonun gündeminde olması bekleniyor. ANKARA Yusuf Ziya Özcan başkanlığında önceki gün toplanan YÖK Genel Kurulu’nda, Prof. Dr. İsa Eşme’nin istifasıyla boşalan başkanvekilliğine seçilen Prof. Dr. İzzet Özgenç hakkında çok sayıda suçlama nedeniyle soruşturma yürütülmüştü. Başbakan Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemde geçirdiği soruşturmada İstanbul Belediyesi’nin şirketi olan Halk Ekmek A.Ş’de yönetim kurulu üyeliği yapan Özgenç de sanıklar arasındaydı. İstanbul DGM savcıları Abdulaziz Özatlan ile Kaya Kabacaoğlu tarafından düzenlenen 25 Aralık 2001 tarihli iddianamede adı yer almıştı. 181 sanıklı iddianamenin 138. sırasında yer alan İzzet Özgenç dışında çok sayıda “tanıdık” AKP’li de iddianamede yer almıştı. Şırnak, Adana, Hakkâri, Diyarbakır ve Batman’daki gösterilerde gerginlik yaşandı. Onlarca kişi gözaltına alındı. Polise taş atanlar arasında belediye görevlilerinin de bulunması dikkat çekti. (Fotoğraflar: AA) Öcalan gösterisi: 1 ölü Terör örgütü liderinin yakalanışının yıldönümünde çok sayıda ilde gösteriler düzenlendi. Cizre’de bir çocuk ‘ezilerek’ öldü Yurt Haberleri Servisi PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yakalanmasının 9. yıldönümü nedeniyle çeşitli kentlerde düzenlenen gösterilerde olay çıktı. Şırnak’ın Cizre ilçesindeki gösterilerde bir çocuk ezilerek öldü. Göstericiler çocuğun panzerin altında kaldığını iddia ederken, emniyet yetkilileri “ayaklar altında kaldı” dediler. Adana’da bir gösterici silahla, Hakkâri’de de biri ağır 20’den fazla kişi atılan taşlarla yaralandı. Gösterilerde onlarca kişi de gözaltına alındı. Cizre’de Cudi ve Nur mahallelerindeki gösterilere polis müdahale etti. Çıkan arbedede 16 yaşındaki Yahya Menekşe’nin yaralandığı belirlendi. Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Menekşe, kurtarılamayarak yaşamını yitirdi. Göstericiler Menekşe’yi polis panzerinin ezdiğini ileri sürerken, ilçede gerginlik had safhaya ulaştı. Emniyet yetkilileri ise Menekşe’nin ölüm nedeniyle ilgili olarak “Kalabalıkta ayaklar altında kalarak öldü” açıklamasında bulundular. Adana’da çeşitli mahallelerde göstericiler ateşler yakıp, taşlarla yolu trafiğe kapattılar. Polisin müdahalesiyle göstericiler ara sokaklara dağıldı. Gülbahçesi Mahallesi’ndeki korsan gösterilerde bir kişinin polisin açtığı ateş sonucu yaralandığı belirlendi. Kentteki çok sayıda kişi gözaltına alındı. Hakkâri’de Öcalan lehine slogan atan kalabalık grup Cumhuriyet Caddesi’nden yürümek isteyince polis engeliyle karşılaştı. Polisin müdahalesine göstericiler taşla karşılık verdi. Kent savaş alanına dönerken, belediye binasının da camları kırıldı. Çok sayıda kişinin gözaltına alındığı olaylarda 2 polis yaralandı. Diyarbakır’da Bağlar ve Kayapınar beldeleri, Şehitlik ve Melikahmet semtlerinde izinsiz gösteri yapmak için toplanan gruplara müdahale eden polis 20 kişiyi gözaltına aldı. Şanlıurfa’nın Suruç ilçesinde DTP İlçe Binası önünde toplanan çoğunluğu kadın ve çocuklardan oluşan bir grup Öcalan lehine sloganlarla Atatürk Meydanı’na yürüdü. Batman’da da yürüyüş yapmak isteyen bir grup ile polis arasında gerginlik yaşandı. Uyarılara karşın slogan atan grup, polise taş attı. Panzerlerle müdahalenin ardından göstericiler ara sokaklara dağıldı. 19 Mayıs Mahallesi’ndeki gösteride ise Şehit Keskin Kaplan Karakolu Amiri Şevket Sönmez, gösteriye katılan çocukları yanına çağırarak, “Siz onlara uymayın. Evinize gidin. Yarın karakola gelin, sizlere ayakkabı dağıtacağız’’ dedi. Bu diyaloğun ardından çocuklar dağıldı. Takipsizlik verilmişti Özgenç, soruşturma geçirdiği dönemde belediye başkanı olan Tayyip Erdoğan’ın 1. hukuk danışmanıydı. İzzet Özgenç hakkında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi dahilinde oluşturulan “suç örgütüne dahil olarak görevi kötüye kullanmak, zimmet, ihalelere fesat karıştırmak ve kamu kurumunu dolandırmak suçlarını işlediği” suçlamasında bulunulmuştu. Prof. Dr. İzzet Özgenç, bu suçlamalar nedeniyle soruşturulmuş, daha sonra hakkında Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığı’nca takipsizlik kararı verilmişti. Aynı soruşturma kapsamında, Başbakan Erdoğan da, “görevi ihmal, zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrakta ve kayıtlarında sahtecilikle cürüm işlemek için teşekkül oluşturmakla” suçlanmıştı. asirmen?cumhuriyet.com.tr ÜSKÜDAR BELEDİYESİ Hem ağaç hem hukuk katliamı İstanbul Haber Servisi Üsküdar Belediyesi’nin hukuku göz ardı ederek ağaç katliamı yapması, Soyak Göztepe Sitesi sakinleri ile belediyeyi karşı karşıya getirdi. Üsküdar Belediyesi’nin Göztepe Soyak Sitesi arka sınırındaki ağaçları yol çalışması nedeniyle kesme kararı alması tepki çekiyor. Site sakinleri, belediyenin 13 Ağustos 2007 tarihinde, sitenin arka sınırında 18 metre yol açmak istemesi kararıyla ilgili, İstanbul 3. İdare Mahkemesi’ne yürütmenin durdurulması ile ilgili dava açtı. 6 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’na da başvuran site sakinlerinin kuruldan aldığı “Belediyenin kurulun kararını beklemeden mevcut alanda herhangi bir müdahalede bulunamayacağı”na dair karara karşın belediyenin yaptığı katliamın önüne geçilemedi. Göztepe Soyak Sitesi Yönetim Kurulu Üyesi mimar ve şehir planlamacısı Ayşe Köksal, belediyenin hukuki sonuçları beklemeden başladığı çalışmanın telafi edilemeyecek sonuçları olduğunu belirterek, “Belediye, kurulun kararına aykırı olarak müdahalede bulunuyor” dedi. Hukuk iki kere çiğneniyor Belediye, İstanbul’u kapsayan il çevre düzeni planı ile ilgili İnşaat Mühendisleri Odası’nın açtığı dava sonucu alınan yürütmeyi durdurma kararını da göz ardı ederek hukuku 2. kez çiğniyor. Planla ilgili çalışma yapılamayacağını ortaya koyan mahkeme kararı kapsamında, Ünalan, Örnek, Esatpaşa ve Fetih mahallelerini içeren yolun yapımı tamamen usulsüzlük oluşturuyor. Belediye yetkilileriyle yapılan görüşmelerinde sonuç vermediğini ifade eden Köksal, “Büyük plan onay görmeden küçük plana başlanması da hukuka aykırı. Belediye bu çalışmanın gerekçesi olarak planı gösteriyor. Oysa plan şaibeli” diye konuştu. “İstanbul’da doğan (1909) Suzan Lütfullah dönemin en önemli operet yıldızlarından biriydi ve karnında çocuğuyla sahneye çıkacak kadar mesleğine âşıktı. 1928 yılında kurulan Süreyya Opereti’nde sergilenen ‘Şen Dul’, ‘Çardaş Fürstin’, ‘Bayadere’, ‘Tarla Kuşu’, ‘Asaletmaab’ ve ‘Ayşe’ gibi operetlerde pirimadonna olarak rol aldı. Alman plak şirketi Polydor’un büyük seslerinden olan Suzan Lütfullah 8 taş plak doldurdu. Tiyatrocu Gülriz Sururi’nin de annesi olan Suzan Lütfullah bir bayram arifesi rahatsızlanmış, ancak doktorun ‘Bugün arife yarın bayram, 2 gün sonra bu hanımla ilgilenirim’ demesi sonucu tekrar eve dönmek zorunda kalmış ve ne yazık ki bu ihmal sonucu 23 yaşında hayata gözlerini yummuştu.” Bu alıntı, Kadın Eserleri Kütüphanesi ve Bilgi Merkezi Vakfı’nın 2008 yılı ajandası olarak çıkardığı “İstanbul Temaşa Hayatında Kadınlar” başlıklı araştırma kitabından. Ajanda, Amelya Hanım, Seniye Hanım, Astiğik Kantar ‘İstanbul Temaşa Hayatında Kadınlar…’ cıyan, Denizkızı Eftalya, Mari Ferha, Mefharet Atalay, Merope Kantarcıyan, Şamran Kelleciyan, Zarife Hanım, Zehra Eren gibi onlarca kadının kısa yaşamöykülerine ve fotoğraflarına da yer veriyor. Yakın tarihimizin sahnedeki önemli kadınlarının portrelerini içeren bu ajandayı büyük merakla okudum. Süreyya Sineması’nın girişindeki tunçtan kadın heykelinin Suzan Lütfullah’a ait olduğunu da bu ajandadan öğrendim. ??? Merakla okuduğum bir başka kitap daha önümde duruyor. Şen Sahir Sılan, “Kendime Sürgün/Bibi’ye Mektuplar” (Antalya Soroptimist Kulübü Yayınları) 104 mektuptan oluşuyor. Bibi, Şen Sahir Sılan’ın ağabeyinin eşi. Kitap, ona yıllar boyu yazdığı mektuplardan oluşuyor. Türkiye ABD arasında gidip gelen bir yaşamın ayrıntılarını, o günün ABD’sini anlamak açısından ilginç ve sürükleyici bir anılar yumağı. Liz Behmoaras’ın “Suat Derviş: Efsane bir Kadın ve Dönem” (Remzi Kitabevi) adlı kitabı, son dönemde biyografi alanında önemli bir boşluğu dolduruyor. Suat Derviş, Osmanlı aristokrasisinden gelen bir ailenin kızı. Ülkemizdeki kadın gazetecilerin, romancıların öncülerinden. Biz 68’liler onu ünlü TKP’li Reşat Fuat Baraner’in eşi olarak tanımıştık. Halbuki biz tanıdığımızda o koca bir tarihi arkasında bırakmıştı. Liz Behmoaras, işte bu önemli kadının etkileyici yaşamını bütün ayrıntılarıyla ortaya çıkardı. Bu değerli araştırmayı okuyucularıma özellikle öneriyorum. ??? İnci Barbaros Gürel’in anılarını da ilgiyle okudum. Berfin Yayınları’ndan çıkan bu anı kitabı, bir eski İstanbullunun bu kente ilişkin ilginç değerlendirmelerini içeriyor. Bu köşede yıllar önce “Kaybolan Bir Romancının Peşinde” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu romancı Orhan Mithat’tı. Orhan Mithat’ın yakınlarını ararken kızı İnci Barbaros Gürel’i bulmuştum. Ondan babasını dinlemiş ve bu kaybolan romancının kimliği ortaya çıkmıştı. İnci Gürel de babasının izinden giderek, bir kitapla okuyucularının karşısına çıktı. ??? Önümdeki dördüncü kitap, bir öğretim üyesinin araştırmalara dayanarak kaleme aldığı bir roman. Profesör Dehen Altıner’in “Sevgili Üniversite” (Boyut Yayın Grubu) romanı, 1933 yıllarında üniversitelerde yaşanan bir aşk öyküsü etrafında gelişiyor. Naziler Almanya’da iktidara gelir, gelince birçok bilim adamını üniversite lerden uzaklaştırırlar. Türkiye ise ülkelerinden kovulan bu öğretim üyelerini eğitim reformunun öncüleri olarak Türkiye’ye davet eder. “Sevgili Üniversite” 1933’te gerçekleştirilmek istenen bu üniversite reformunu konu alan bir dönem romanıdır. Romanda, Alman hocalar, Türk öğrencileri ve bir geç modernleşme öyküsü derin bir araştırmanın sonucu olduğu daha ilk bakışta anlaşılan güçlü bir arka planla anlatılıyor. Altıner, romanında bir yandan bilim insanının bilimle arasındaki ilişkiyi, ondan beklediği ölümsüzlük duygusunun yarattığı duygusal evreni çözümlerken, bir yandan da her yıl kapısında yüz binlerce öğrencinin sıraya girdiği Türkiye üniversitelerinin bilimsel ve siyasi bağlamdaki meşruiyetini sorguluyor. Size bugün dört kitaptan söz ettim. Dördü de kadın odaklı kitaplar. Ülkemizin yakın tarihinin önemli kadınları üzerine bilgiler aktarıyorlar… İyi okumalar dileğiyle… CUMHURİYET 04 K
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle